dev.txt

fra	tur	Ouvrez la porte, s'il vous plaît.	Kapıyı açın lütfen.
fra	tur	Je suis si fatigué ...	Öylesine yorgunum ki...
fra	tur	Ken te cherchait.	Ken seni arıyordu.
fra	tur	Ne me regardez pas !	Beni izleme.
fra	tur	J'ai une vieille voiture.	Eski bir arabam var.
fra	tur	Je suis un chat.	Ben bir kediyim.
fra	tur	J'aurais dû rester.	Kalmalıydım.
fra	tur	À l'instant, elle est en train de boire du café.	O şimdi kahve içiyor.
fra	tur	Vous savez ce qu'elles disent.	Ne dediklerini biliyorsunuz.
fra	tur	Je ne peux te voir sans penser à ta mère.	Annen aklıma gelmeden sana bakamıyorum.
fra	tur	Ça par exemple !	Hadi ya!
fra	tur	Tom m'a dit avec qui je devais parler.	Tom bana, kiminle konuşmam gerektiğini söyledi.
fra	tur	Nous vous souhaitons bonne chance.	Size iyi şanslar diliyoruz.
fra	tur	Elles veulent juste s'amuser.	Sadece eğlenmek istiyorlar.
fra	tur	Elle s'est suicidée avec du poison.	O zehir içerek intihar etti.
fra	tur	Tais-toi et retourne dans la voiture.	Sessiz ol ve arabaya dön.
fra	tur	Te souviens-tu de ce que tu as fait vendredi dernier ?	Geçen cuma ne yaptığını hatırlıyor musun?
fra	tur	Tom a quitté son épouse.	Tom hanımını terketti.
fra	tur	Dan a passé son dernier jour de travail à écouter de la musique techno.	Dan işteki son gününü tekno müzik dinleyerek geçirdi.
fra	tur	C'est du travail d'amateur sur toute la ligne.	Bu baştan sona bir amatör işi.
fra	tur	J'ai finalement dévoilé la vérité.	Sonunda gerçeği meydana çıkardım.
fra	tur	Tu nous achètes des glaces ?	Bizim için bardak alacak mısın?
fra	tur	Calmez-vous un peu et repensez-y.	Sakinleşin ve bunu tekrar düşünün.
fra	tur	Sa mère s'est mise à crier.	Onun annesi çığlık atmaya başladı.
fra	tur	Aujourd'hui, c'est samedi, et demain, ce sera dimanche.	Bugün cumartesi ve yarın pazar olacak.
fra	tur	Je désire une pleine tranquillité de l'âme.	Sakinlikle dolu bir ruh diliyorum.
fra	tur	Tu ne peux pas venir ici.	Buraya gelemezsin.
fra	tur	Il est parfois absent du travail sans bonne raison.	Bazen iyi bir nedeni olmaksızın işe gitmez.
fra	tur	Elle écrit une lettre maintenant.	O şimdi bir mektup yazıyor.
fra	tur	Je n'ai pas le temps ni l'argent à consacrer à un voyage.	Bir yolculuk yapmak için ne param ne de zamanım var.
fra	tur	J'ai des frères.	Erkek kardeşlerim var.
fra	tur	Vous pouvez maintenant embrasser la mariée.	Gelini şimdi öpebilirsiniz.
fra	tur	Elle a tout déchiré !	Hepsini parçaladı!
fra	tur	Il y a trop de codes à mémoriser.	Ezberlenecek çok kod var.
fra	tur	J'aimerais savoir ce qui se passe.	Ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
fra	tur	Il rénovait les vieilles maisons.	Eski evleri onarırdı.
fra	tur	Les fleurs ont éclairci la chambre.	Çiçekler odayı canlandırdı.
fra	tur	Chante, je te prie, une chanson dans ta langue !	Kendi dilinde bir şarkı söyle, yalvarırım!
fra	tur	Je m’amuse à faire des pronostics sur le sexe de son futur bébé.	Onun doğacak bebeğinin cinsiyetini tahmin etmeye çalışmak çok hoşuma gidiyor.
fra	tur	Puis-je prendre un jour de congé ?	Bir günlük izin alabilir miyim?
fra	tur	Écris clairement l'adresse !	Adresi düzgün yaz!
fra	tur	La montre-bracelet ne fonctionne pas.	Kol saati çalışmıyor.
fra	tur	Tom ne lave jamais sa voiture.	Tom asla arabasını yıkamaz.
fra	tur	J'ai une voiture.	Benim bir arabam var.
fra	tur	J'aime Hitomi.	Hitomi'yi seviyorum.
fra	tur	Ce n'est pas sûr qu'il soit d'accord.	Onun aynı fikirde olup olmadığı kesin değil.
fra	tur	Je suppose que tu n'as jamais appris à faire ça.	Bunu yapmayı asla öğrenemediğini sanıyorum.
fra	tur	Tu écoutais ta maman.	Anneni dinliyordun.
fra	tur	Michael Jackson était le chanteur le plus célèbre aux États-Unis.	Michael Jackson, Abd'nin en tanınmış şarkıcısıydı.
fra	tur	Je crois qu'il ne reste plus rien entre nous.	Bence aramızda artık hiçbir şey kalmadı.
fra	tur	Je me sens comme un nouveau-né.	Kendimi yeni doğmuş gibi hissediyorum.
fra	tur	Vous aimez contenter vos femmes, n'est-ce pas ?	Eşlerinizi memnun etmeyi seversiniz, değil mi?
fra	tur	Ça plaira à mon père.	O, babamı memnun edecek.
fra	tur	Elle veut me tuer.	Beni öldürmek istiyor.
fra	tur	Les bananes sont encore vertes.	Muzlar hâlâ yeşil.
fra	tur	Je suis le seul à comprendre Tom.	Tom'u anlayan tek kişi benim.
fra	tur	Il n'a pas encore recouvré la conscience.	Bilinci henüz açılmadı.
fra	tur	Entendre ça me fit bouillir le sang.	Bunu duymak beni çok sinirlendirdi.
fra	tur	Il encouragea son fils à étudier plus sérieusement.	Oğlunu daha ciddi çalışması için teşvik etti.
fra	tur	Pour pouvoir traduire, on doit connaître au moins deux langues.	Çeviri yapabilmek için en az iki dil bilmek gerekir.
fra	tur	Plusieurs personnes visitèrent le sanctuaire où le saint était enterré.	Birçok insan, azizin gömüldüğü yerdeki türbeyi ziyaret etti.
fra	tur	J'adore lire des livres.	Kitap okumayı seviyorum.
fra	tur	Il a appris la nouvelle en lisant le journal.	Bu haberi gazete okurken öğrendi.
fra	tur	Pardon, mon cher !	Pardon, hayatım!
fra	tur	Tom voulait acheter un manteau de fourrure pour Mary.	Tom, Mary için bir kürk palto almak istedi.
fra	tur	Ce soir, tu vas dîner avec qui ?	Bu gece kiminle akşam yemeği yiyeceksin?
fra	tur	Tu ne disposes pas de suffisamment d'expérience.	Yeterince tecrüben yok.
fra	tur	J'ai failli me faire renverser par un camion.	Kamyon tarafından çarpılıyordum.
fra	tur	Ses chaussures lui font mal aux pieds.	Ayakkabıları onun ayaklarını acıtıyor.
fra	tur	Pouvez-vous ouvrir, s'il vous plaît ?	Açar mısınız lütfen?
fra	tur	As-tu ta carte d'identité avec toi ?	Kimliğin yanında mı?
fra	tur	Tu es toujours une bonne personne.	Sen her zaman iyisin.
fra	tur	Pendant toute la journée, Tom reste assis dans sa chambre sans rien faire.	Tom bütün gün odasında hiçbir şey yapmadan oturuyor.
fra	tur	Il est impatient de connaître le résultat.	Sonucunu öğrenmek için sabırsızlanıyor.
fra	tur	Je veux le faire par moi-même.	Onu kendim yapmak istiyorum.
fra	tur	Ce prix est-il toutes taxes incluses ?	O fiyata vergi dahil mi?
fra	tur	Je suis désolée de te décevoir.	Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.
fra	tur	Tout ça est de ta faute.	Hepsi senin hatan.
fra	tur	On ne mange pas à l'œil.	Bedava öğle yemeği gibi bir şey yoktur.
fra	tur	Il enseigne l'arabe.	O, Arapça öğretiyor.
fra	tur	Nous sommes à la maison.	Biz evdeyiz.
fra	tur	Le vase tomba à terre et se brisa.	Vazo yere düştü ve kırıldı.
fra	tur	Tout le monde écrit des SMS ou envoie des courriels par ordinateur.	Herkes kısa mesaj atıyor ya da bilgisayardan elektronik posta gönderiyor.
fra	tur	Avais-tu raison?	Haklı mıydın?
fra	tur	Je continue à penser à Marika car mon amour pour elle était... sincère.	Marika'yı düşünmeye devam ediyorum çünkü benim onun için olan aşkım... samimiydi.
fra	tur	Il frôle les cinquante ans.	Elliye merdiven dayadı.
fra	tur	Tu dois l'aider.	Ona yardımcı olmalısın.
fra	tur	Tom écrit une lettre.	Tom bir mektup yazıyor.
fra	tur	J'ai dormi trop longtemps parce que j'ai veillé tard.	Uzun süre uyudum çünkü gece geç saatlere kadar uyanıktım.
fra	tur	Il t'attend chez nous.	O, seni bizde bekliyor.
fra	tur	Je ne censure rien.	Bir şey sansür etmiyorum.
fra	tur	Marie s'active comme une abeille.	Mary bir arı kadar aktif.
fra	tur	Il faut que l'on coure pour arriver à temps.	Zamanında varmak için koşmalıyız.
fra	tur	Tom a refusé de nous aider.	Tom bize yardım etmeyi reddetti.
fra	tur	Est-il en train de regarder ?	O bakıyor mu?
fra	tur	Le jour cède à la nuit.	Gün geceye teslim oldu.
fra	tur	Je voudrais vous voir si possible.	Eğer mümkünse sizi görmek istiyorum.
fra	tur	Le séisme provoqua l'incendie.	Deprem, yangına sebep oldu.
fra	tur	Non, je suis fatigué.	Hayır, yorgunum.
fra	tur	Je sais très bien cuisiner.	Yemek pişirmeyi çok iyi bilirim.
fra	tur	Il s'est habillé et est sorti.	Giyindi ve çıktı.
fra	tur	Exprime-toi clairement et parle à voix haute afin que les autres t'entendent.	Kendini açıkca ifade et ve diğerlerini kendini dinletebilmek için yüksek sesle konuş.
fra	tur	Est-ce encore très loin d'ici ?	Hâlâ buraya uzak mı?
fra	tur	C'est facile de trouver des fautes dans le travail des autres.	Başkalarının işinde hata bulmak kolaydır.
fra	tur	Sais-tu ce que tu fais ?	Ne yaptığını biliyor musun?
fra	tur	Pourquoi devrais-tu partir ?	Neden gitmek zorundaydın?
fra	tur	Je n'avais aucune chance d'y échapper.	Kaçmak için şansım yoktu.
fra	tur	C'est précisément ce que je voulais.	Bu tam olarak benim istediğim şey.
fra	tur	Nous avons quelque chose en commun.	Ortak birkaç şeyimiz var.
fra	tur	Tom aide ses collègues.	Tom meslektaşlarına yardım eder.
fra	tur	"Merci pour ton aide." "De rien."	"Yardımın için teşekkürler." "Önemli değil."
fra	tur	Il va rarement à l'église.	Kilisiye nadiren gider.
fra	tur	Le chat a appuyé son nez contre la fenêtre.	Kedi burnunu pencereye dayadı.
fra	tur	Je l'ai mis dans le tiroir.	Ben onu çekmeceye koydum.
fra	tur	Je promets que je ne mordrai pas.	Söz veriyorum seni ısırmayacağım.
fra	tur	Il est toujours exact.	Hâlâ kesin.
fra	tur	Ce sont juste des étudiantes.	Onlar sadece öğrenci.
fra	tur	Personne d'autre n'a été blessé.	Başka hiç kimse yaralanmadı.
fra	tur	« Y a du gâteau, t’en veux ? » « Ouais ! »	"Pasta var, ister misin?" "Evet!"
fra	tur	Son ambition est de devenir ballerine.	Onun tutkusu balerin olmaktır.
fra	tur	Tu n'étais pas obligé de dire oui.	Evet demek zorunda değildin.
fra	tur	Savez-vous danser ?	Dans etmeyi biliyor musunuz?
fra	tur	L'univers est dépourvu de centre.	Evren merkezden yoksundur.
fra	tur	Ce film mérite d'être vu.	Bu film izlenmeye değer.
fra	tur	Tu dois ajuster la montre. Elle retarde.	Saatini düzeltmelisin. O, saati geç gösteriyor.
fra	tur	Expliquez-nous-en les raisons.	Bize bunu sebeplerle açıklayın.
fra	tur	Je rencontre Tom chaque jour.	Her gün Tom'a denk gelirim.
fra	tur	Ce roman se compose de trois parties.	Bu romanda üç bölüm vardır.
fra	tur	Je suis responsable du cours de troisième année.	Üçüncü sınıf dersinden ben sorumluyum.
fra	tur	Il ne la pressa pas.	O ona baskı yapmadı.
fra	tur	J'ai une toux sèche.	Benim kuru bir öksürüğüm var.
fra	tur	Son petit ami est turc.	Erkek arkadaşı Türk.
fra	tur	Il prit une photo du beau paysage.	Güzel manzaranın bir fotoğrafını çekti.
fra	tur	Il a été condamné à mort par fusillade.	Kurşuna dizilerek öldürülmeye mahkûm edildi.
fra	tur	Tu trouveras quelque chose qui t'intéresse.	Seni ilgilendiren bir şey bulacaksın.
fra	tur	Tu me demandes beaucoup, Tom.	Benden çok şey istiyorsun Tom.
fra	tur	Ils ne savent pas si Tom vient.	Onlar Tom'un gidip gitmediğini bilmiyorlar.
fra	tur	John a commandé le livre à la maison d'édition américaine.	John kitabı Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yayıncıya sipariş etti.
fra	tur	Tom a été très clair.	Tom çok netti.
fra	tur	Cette voiture appartient à Tom.	Bu araba Tom'a ait.
fra	tur	Je parle espagnol à Dieu, italien aux femmes, français aux hommes et allemand à mon cheval.	Tanrı'yla İspanyolca, kadınlarla İtalyanca, erkeklerle Fransızca, atımla da Almanca konuşurum.
fra	tur	Marie répond à la question du professeur.	Mary öğretmenin sorusunu cevaplıyor.
fra	tur	C'est un pêcheur expérimenté.	O, deneyimli bir balıkçıdır.
fra	tur	Je pense qu'il a quelque chose à cacher.	Bence o bir şey saklıyor.
fra	tur	Comme j'ai un mauvais rhume, je vais consulter un médecin.	Kötü bir gribe yakalandığımdan, doktora danışacağım.
fra	tur	Une infection virale non soignée peut endommager le cœur.	Viral enfeksiyona dikkat edilmezse kalbe zarar verebilir.
fra	tur	Écouter de la musique est ma distraction préférée.	Müzik dinlemek, tercih ettiğim bir eğlencedir.
fra	tur	Je veux une nouvelle robe.	Yeni bir elbise istiyorum.
fra	tur	Tout l'argent est terminé.	Tüm para bitti.
fra	tur	Me dévoileras-tu bien un jour quel âge tu as ?	Bir gün bana yaşını söyleyecek misin?
fra	tur	Je me suis déshabillé.	Soyundum.
fra	tur	Son ami aime son chien.	Arkadaşı kendi köpeğini seviyor.
fra	tur	Je ne les américanise pas.	Onları Amerikanlaştırmıyorum.
fra	tur	Avez-vous un billet ?	Bir biletiniz var mı?
fra	tur	Tout comme la rouille ronge le fer, le souci ronge le cœur.	Pasın demiri bozması gibi, keder de kalbi bozar.
fra	tur	Pourquoi veux-tu apprendre l’anglais ?	Neden İngilizce öğrenmek istiyorsun?
fra	tur	Il est arrivé à la maison à 7h.	O saat yedide eve vardı.
fra	tur	C'est un journaliste.	O bir gazeteci.
fra	tur	Je ne comprends pas ce mot. Est-ce que tu peux me l'expliquer ?	Bu sözcüğü anlamıyorum. Onu açıklayabilir misin?
fra	tur	Court-elle quotidiennement ?	Her gün koşar mı?
fra	tur	Merci, et reviens vite.	Teşekkürler ve hızlıca geri gelin.
fra	tur	Il veut incarner son idéal.	Amacını gerçekleştirmek istiyor.
fra	tur	Mange !	Ye!
fra	tur	Nous déménagions.	Taşınıyorduk.
fra	tur	Je fais la cuisine.	Yemek yapıyorum.
fra	tur	Nous pouvons t'aider.	Sana yardım edebiliriz.
fra	tur	Chaque erreur m'a renforcée.	Her hata beni güçlendirdi.
fra	tur	Cet homme est satisfait de son sort.	Bu adam kaderiyle memnun.
fra	tur	La porte était-elle ouverte ?	Kapı açık mıydı?
fra	tur	Vous feriez mieux de vous dissimuler quelque part.	Saklansanız iyi edersiniz.
fra	tur	Tu dois demander la permission à ton professeur.	Öğretmeninin iznini istemelisin.
fra	tur	Qu'est-ce qui te garde éveillé la nuit ?	Gece gece seni uyutmayan nedir?
fra	tur	Je ne veux pas que vous partiez.	Ayrılmanızı istemiyorum.
fra	tur	Votre toux m'inquiète.	Öksürüğünüz beni endişelendiriyor.
fra	tur	Tom commença à pleurer.	Tom ağlamaya başladı.
fra	tur	Elle est très occupée.	O çok meşgul.
fra	tur	Voulez-vous un verre d'eau ?	Bir bardak su ister misiniz?
fra	tur	À ce qu'il parait, tous les Français sont des radins.	Görünene göre, tüm Fransızlar cimridir.
fra	tur	Tout le monde sait qu'il est honnête.	Herkes onun dürüst olduğunu bilir.
fra	tur	Veuillez me montrer votre permis de conduire.	Sürücü belgenizi gösterin.
fra	tur	Elles sont juste derrière vous.	Sizin hemen arkanızdalar.
fra	tur	Le chien traverse la rue.	Köpek sokağın karşısına geçiyor.
fra	tur	Le vol de Boston à Zürich demande huit heures, mais le vol de retour n'en demande que six.	Boston'dan Zürih'e uçuş sekiz saat sürüyor ama dönüş uçuşu altı saatten fazla sürmüyor.
fra	tur	Certains mois comportent trente jours, d'autres trente et un.	Bazı aylar otuz çeker, diğerleri otuz bir.
fra	tur	As-tu noté sa nouvelle adresse ?	Onun yeni adresini kaydettin mi?
fra	tur	Ce n'est pas exactement ce que j'ai dit.	Söylediğim tam olarak o değil.
fra	tur	La cause de l'incendie était inconnue.	Yangının sebebi bilinmiyordu.
fra	tur	C'est juste un fantasme.	Bu sadece bir fantezi.
fra	tur	Elle avait promis de se marier avec lui mais elle ne l'a pas fait.	Onunla evlenmeye söz verdi, ama evlenmedi.
fra	tur	Pourquoi ne pas vous asseoir ici ?	Neden buraya oturmuyorsunuz?
fra	tur	Il est clair, d'après ses actions, qu'il l'aime.	Bu açıktır ki, hareketlerine bakılırsa, onu seviyor.
fra	tur	Et toi ?	Ya sen?
fra	tur	Vérifiez bien que toutes les portes sont fermées à clef avant que vous ne partiez.	Gitmeden önce tüm kapıların kilitli olup olmadığını kontrol edin.
fra	tur	Je vous prie de ne pas interrompre ma conversation avec lui.	Rica ediyorum onunla konuşurken sözümü kesmeyin.
fra	tur	Elle a laissé son parapluie dans le bus.	O, şemsiyesini otobüste bıraktı.
fra	tur	Je pense que ce fait est très important.	Bu yapılanın çok önemli olduğunu düşünüyorum.
fra	tur	Je dois m'efforcer d'atteindre ce résultat.	Bu sonuca ulaşmak için çaba göstermeliyim.
fra	tur	J'ai l'habitude de faire mes courses dans ce supermarché.	Bu marketten alışveriş yapmaya alışığım.
fra	tur	Je serai de retour dans 10 minutes.	10 dakika içinde döneceğim.
fra	tur	Ne comprends-tu pas ce que j'essaie de te dire ?	Sana ne söylemeye çalıştığımı anlamıyor musun?
fra	tur	Ce livre est composé de cent lithographies qui représentent les êtres vivants étudiés par le biologiste Ernst Haeckel pendant ses voyages.	Bu kitap, biyolog Ernst Haeckel'in yolculukları sırasında üzerinde çalıştığı canlıları gösteren yüz adet taşbaskıdan oluşmaktadır.
fra	tur	Il faut que Tom vienne.	Tom'un gelmesi gerekiyor.
fra	tur	Il me manque de l'argent. Tu comprends ça, non ?	Param yok. Bunu anlıyorsun, değil mi?
fra	tur	Je cherche son nom dans la liste.	Listede onun ismini arıyorum.
fra	tur	Il regrette son acte.	Hareketinden dolayı pişmanlık duyuyor.
fra	tur	C'est ce que je dis depuis le début.	Başından beri dediğim bu.
fra	tur	Vous ne pouvez pas croire à tout ce que vous entendez.	Duyduğunuz her şeye inanmayabilirsiniz.
fra	tur	Tatoeba n'est pas un réseau social.	Tatoeba sosyal bir ağ değil.
fra	tur	Je n'ai pas les moyens d'aller au cinéma deux fois par semaine.	Haftada iki kez sinemaya gidecek gücüm yok.
fra	tur	Ai-je des problèmes financiers ?	Parasal sıkıntılarım mı var?
fra	tur	Je promets que je ne commettrai jamais une telle faute.	Bir daha bunun gibi bir hata yapmayacağıma söz veriyorum.
fra	tur	Il dut prendre la tâche en charge.	Görevi üstlenmek zorundaydı.
fra	tur	La façon de parler de Tom m'irrite.	Tom'un konuşma tarzı beni sinirlendirdi.
fra	tur	Peux-tu fermer la porte ?	Kapıyı kapatabilir misin?
fra	tur	Si vous témoignez contre lui, nous pouvons le mettre derrière les barreaux pour de bon.	Eğer onun aleyhinde tanıklık ederseniz, memnuniyetle onu parmaklıklar ardına koyabiliriz.
fra	tur	Lorsque je restais à Boston, j'ai rencontré Tom.	Boston'da kalıyorken Tom'la tanıştım.
fra	tur	Il a disparu sans laisser de trace.	İz bırakmadan kayboldu.
fra	tur	Vas-tu te promener ?	Gezecek misin?
fra	tur	Il y a une grave pénurie d'eau.	Önemli bir su kıtlığı var.
fra	tur	Ta voiture est là.	Araban orada.
fra	tur	Pourriez-vous bouger un peu la chaise ?	Sandalyeyi biraz oynatabilir misiniz?
fra	tur	Espères-tu que je te croie ?	Sana inanacağımı umuyor musun?
fra	tur	Une fois, il a passé cinq heures aux toilettes.	Bir seferinde, beş saat tuvalette kaldı.
fra	tur	Mon chat a tué ce rat.	Bu fareyi benim kedim öldürdü.
fra	tur	Eh, comment ça va là-bas ?	Eh orada her şey nasıl gidiyor?
fra	tur	Dépêchons-nous pour trouver une table libre au réfectoire.	Yemekhanede boş bir masa bulmak için acele edelim.
fra	tur	Voudrais-tu coucher avec moi ?	Benimle uyur musun?
fra	tur	Il a encore perdu les clés de sa voiture.	Arabasının anahtarlarını yine kaybetti.
fra	tur	Vous devriez mettre vos idées par écrit.	Fikirlerinizi kaleme dökmelisiniz.
fra	tur	Sont-ils chanteurs ?	Onlar şarkıcı mı?
fra	tur	Il est venu ici ce matin.	Buraya bu sabah geldi.
fra	tur	Vous venez tard.	Geç geliyorsunuz.
fra	tur	Vas réveiller Tom et dis lui que le petit déjeuner est prêt.	Git Tom'u uyandır ve ona kahvaltının hazır olduğunu söyle.
fra	tur	Tom ne perd pas de temps.	Tom zaman kaybetmiyor.
fra	tur	Voudriez-vous dormir avec moi ?	Benimle uyur musunuz?
fra	tur	Combien de temps Tom sera-t-il à Boston ?	Tom ne kadar süre Boston'da olacak.
fra	tur	Tu parles comme si tu étais le chef.	Sanki sen şefmişsin gibi konuşuyorsun.
fra	tur	Pourquoi le ferais-je ?	Niçin yapayım?
fra	tur	Il faut évacuer la salle !	Odayı boşaltmak lazım!
fra	tur	Quel chapeau veux-tu acheter ?	Hangi şapkayı satın almak istiyorsun?
fra	tur	Ça fait des mois que je ne l'ai pas vu.	Aylardır onu görmedim.
fra	tur	Mangez ce que vous voulez.	İstediğiniz şeyi yiyin.
fra	tur	Nous avons besoin de ça.	Buna ihtiyacımız var.
fra	tur	Depuis quand vit-il à Ankara ?	Ne zamandır Ankara'da yaşıyor?
fra	tur	La nourriture n'est pas sensée ressembler à ça.	Yemek böyle gözükmemeli.
fra	tur	Le programme s'est achevé à 19 h.	Program saat yedide bitti.
fra	tur	Elle a soigné sa jambe cassée.	Onun kırık bacağını tedavi etti.
fra	tur	Tom se cachait dans les montagnes.	Tom dağlarda saklanıyordu.
fra	tur	Une fois qu'elle commence à parler, il est dur de l'arrêter.	Konuşmaya başladımı, onu durdurması zordur.
fra	tur	Tout le monde a des secrets.	Herkesin sırları vardır.
fra	tur	Tu peux te le mettre là où je pense.	Onu benim düşündüğüm yere koyabilirsin.
fra	tur	Je vais chercher du secours.	Yardım arayacağım.
fra	tur	Es-tu végétarien ?	Sen vejetaryen misin?
fra	tur	On sanctionne les élèves sans raison, dans ce lycée.	Bu lisede öğrencileri sebep olmaksızın cezalandırırız.
fra	tur	Que manque-t-il ?	Ne eksik?
fra	tur	J'ai quitté mon épouse.	Hanımımı terkettim.
fra	tur	Je te prie de simplement me dire ce que tu veux.	Rica ederim sadece bana ne istediğini söyle.
fra	tur	Le travail que je fais en ce moment est très intéressant.	Şuanki yaptığım iş çok enteresan.
fra	tur	Nous devons épargner.	Tasarruf yapmak zorundayız.
fra	tur	Il était mécontent qu'elle fréquente son frère.	Onun erkek kardeşiyle sık sık görüşmesinden hoşnut değildi.
fra	tur	Qu'en pensez-vous ?	Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
fra	tur	J'ai rapporté tout ce qu'il a mentionné.	Onun bahsettiği her şeye güveniyorum.
fra	tur	La boîte est pourrie.	Kutu bozulmuş.
fra	tur	Le café est seulement tiède.	Bu kahve yalnızca ılıktır.
fra	tur	Marco pense qu'il écrit bien.	Marco iyi yazdığını düşünüyor.
fra	tur	Pinocchio dit : "Maintenant mon nez va s'allonger".	Pinokyo dedi ki: "Şimdi benim burnum uzayacak."
fra	tur	Tom voulait te rencontrer à la bibliothèque.	Tom kütüphanede seninle tanışmak istedi.
fra	tur	Si je ne m'abuse, j'ai déjà rencontré cet homme auparavant.	Yanılmıyorsam, bu adamı daha önce gördüm.
fra	tur	Je les appellerai demain quand je reviendrai.	Yarın geri döndüğümde onları arayacağım.
fra	tur	Ils n'ont pas assez d'amis.	Arkadaş gibi görünmüyorlar.
fra	tur	Ce gâteau est sucré.	Bu pasta tatlı.
fra	tur	L'attentat a été considéré comme tragique et terrible.	Suikast, trajik ve korkunç olarak belirtildi.
fra	tur	Qu'est-ce qu'elle a dit ?	O ne dedi?
fra	tur	Étudiez aussi durement que vous pouvez.	Yapabildiğiniz kadar sıkı çalışın.
fra	tur	Tom est marié depuis longtemps.	Tom uzun zamandan beri evli.
fra	tur	Est-ce que ce stylo est à toi ?	Bu kurşun kalem senin mi?
fra	tur	Tu adores chanter.	Şarkı söylemeye bayılıyorsun.
fra	tur	Ces vêtements sont faciles à repasser.	Bu kıyafetleri ütülemek kolaydır.
fra	tur	Sommes-nous prêts ?	Hazır mıyız?
fra	tur	Ils sont plus ou moins de la même taille.	Onlar aşağı yukarı aynı boyuttalar.
fra	tur	Je ne peux pas parler avec des filles.	Kızlarla konuşamam.
fra	tur	Tom remercia Marie pour son conseil.	Tom, Mary'ye tavsiyesi için teşekkür etti.
fra	tur	Ceux qui ne connaissent pas l’amour des mots doivent être incapables d’écrire de belles phrases.	Aşk sözcükleri bilmeyenler güzel sözler yazmaya kabiliyetsiz olmalılar.
fra	tur	Cela avait l'air mauvais.	Bu kötü görünüyordu.
fra	tur	Tu n'as pas besoin de me remercier. Je suis là pour te servir.	Bana teşekkür etmene gerek yok. Sana hizmet etmek için buradayım.
fra	tur	Qu'est-ce qui t'afflige ainsi ?	Seni kedere sürükleyen ne?
fra	tur	Va en psychothérapie.	Psikoterapiye git.
fra	tur	Il est assez âgé pour conduire une voiture.	Araba sürmek için yeterli yaşta.
fra	tur	J'ai rencontré de jolies jeunes femmes polonaises à l'université au Brésil et j'y ai aussi rencontré des gens très sympathiques qui parlaient polonais.	Brezilya'daki üniversitede çok hoş polonyalı hanımlarla karşılaştım ve burada çok sempatik ve polonyaca konuşan insanlarla da karşılaştım.
fra	tur	Y a-t-il un ascenseur ?	Bir asansör var mı?
fra	tur	On aime bien jouer.	Oyunları seviyoruz.
fra	tur	C'était si calme qu'on aurait entendu tomber une épingle.	İğne düşse duyulurdu; o kadar sessizdi.
fra	tur	Qui peut le dire ?	Bunu kim söyleyebilir?
fra	tur	Je crois en l'immortalité de l'âme.	Ruhun ölümsüzlüğüne inanıyorum.
fra	tur	Je vis à Kobe.	Ben, Kobe'de yaşıyorum.
fra	tur	Pardonnez-moi de vous interrompre, mais pourriez-vous ouvrir la fenêtre.	Sözünüzü kestiğim için affedin ama pencereyi açabilirsiniz.
fra	tur	Ça te dérange si j'allume une cigarette ?	Bir sigara yakarsam, bu seni rahatsız eder mi?
fra	tur	Nous n'arrivons pas à le faire sans toi.	Bunu sensiz yapamayız.
fra	tur	Qu’est-ce que cela signifie ?	Bu ne anlama geliyor?
fra	tur	Il néglige ses études.	Derslerini önemsemiyor.
fra	tur	Il est irrité parce qu'elle vient toujours trop tard.	Her zaman çok geç geldiği için ona kızgındır.
fra	tur	Cette pièce n'est pas très grande.	Bu oda çok geniş değil.
fra	tur	Es-tu heureux, Tom?	Mutlu musun, Tom?
fra	tur	Je vais sortir chercher mon oncle, il a un peu bu, donc je vais prendre la voiture à sa place pour le ramener.	Amcamı aramak için dışarı çıkacağım, o biraz içmiş bu yüzden onu arabayla alıp eve geri getireceğim.
fra	tur	Il reste chez sa tante.	Teyzesinde kalıyor.
fra	tur	Elle a acheté une voiture.	O, bir araba satın aldı.
fra	tur	Je ne crois pas que tout ça puisse être exécuté en une journée.	Bunun hepsinin bir gün içinde uygulanabileceğini sanmıyorum.
fra	tur	Elle n'a aucun vrai ami.	Hiç gerçek arkadaşı yok.
fra	tur	Nous sommes perdus !	Kaybolduk!
fra	tur	Elle a un chat et deux chiens.	Onun bir kedisi ve iki köpeği var.
fra	tur	Je voudrais être à Paris.	Paris'te olmak isterdim.
fra	tur	Imaginez juste que l'on puisse voler comme des oiseaux.	Sadece, kuşlar gibi uçabildiğimizi düşünün.
fra	tur	Tom a-t-il des problèmes ?	Tom'un sorunu mu var?
fra	tur	Marie apprenait le russe à ses enfants.	Mary, çocuklarına Rusça öğretiyordu.
fra	tur	C'est secret.	Bu sır.
fra	tur	Ce n'est pas vrai.	Bu doğru değil.
fra	tur	Je ne casse rien.	Bir şey kırmıyorum.
fra	tur	Il dit que je suis attentif.	Bana dikkatli olduğumu söyledi.
fra	tur	Tu es un homme occupé, alors j'ajusterai mon horaire.	Sen meşgul bir adamsın öyleyse saatimi ayarlayacağım.
fra	tur	Je veux que vous dansiez avec moi.	Benimle dans etmenizi istiyorum.
fra	tur	Personne n'est venu pour l'aider.	Ona yardım etmek için kimse gelmedi.
fra	tur	Il n'est pas à la maison.	O, evde değil.
fra	tur	Je pense avoir raison.	Bence haklıyım.
fra	tur	L'inondation m'empêcha de traverser la rivière.	Sel, nehri geçmemi engelledi.
fra	tur	J'ai constaté qu'il était impossible de le contacter.	Onunla iletişim kurmayı imkansız buldum.
fra	tur	Le café peut avoir des effets néfastes pour l'estomac.	Kahvenin mideye kötü etkileri olabilir.
fra	tur	Il n'a pas encore repris conscience.	Bilinci hâlâ yerine gelmedi.
fra	tur	J'essayerai de le dire en français.	Onu Fransızca söylemeye çalışacağım.
fra	tur	Tom vient d'apercevoir Mary.	Tom Mary'i farketti.
fra	tur	Il ne pense qu’à lui.	O, kendisinden başka hiçbir şey düşünmüyor.
fra	tur	Je veux mourir avec Getter Jaani.	Getter Jaani ile ölmek istiyorum.
fra	tur	Elle nous aida avec plaisir.	Bize zevkle yardım etti.
fra	tur	Il fabrique des cosmétiques en Turquie.	Türkiye'de kozmetik ürünler üretiyor.
fra	tur	Ne dissimule pas ce que tu ressens à propos de cela.	Bunun hakkındaki hissettiklerini saklama.
fra	tur	Il reçoit un bon salaire.	Güzel bir maaş alıyor.
fra	tur	Êtes-vous contentes ?	Memnun musunuz?
fra	tur	Tous ceux qui résident ici ne sont pas riches.	Burada yaşayan herkes zengin değil.
fra	tur	Ça dure depuis combien de temps ?	Bu ne zamandır devam ediyor?
fra	tur	Es-tu saoul ? Ne conduis pas !	Sarhoş musun? Araba sürme!
fra	tur	Personne ne me parlera.	Hiç kimse benimle konuşmayacak.
fra	tur	La santé est indispensable au bien-être.	İyi olmak için sağlık vazgeçilmezdir.
fra	tur	Ne vous sous-estimez pas.	Kendinizi küçümsemeyin.
fra	tur	Venez à vingt-deux heures précises.	Saat tam gece 10'da gelin.
fra	tur	Cette femme est coupable.	O kadın bir suçlu.
fra	tur	Je ne le connais pas.	Onu tanımıyorum.
fra	tur	N'ayez aucune hésitation à dire la vérité.	Gerçeği söylemekten hiç çekinmeyin.
fra	tur	Elle parle comme si elle savait tout.	Sanki her şeyi biliyormuş gibi konuşur.
fra	tur	Je me suis fait arrêter pour excès de vitesse.	Aşırı hızdan tutuklandım.
fra	tur	Je considère que regarder la télévision est une perte de temps.	Televizyon izlemeyi zaman kaybı olarak kabul ederim.
fra	tur	Je n'ai pas pu retenir mes larmes quand nous nous sommes quittés.	Ayrılırken gözyaşlarımı tutamadım.
fra	tur	Je lui transmis la nouvelle.	Haberi ona ilettim.
fra	tur	L'adoption des parents gays et lesbiens reste un sujet de polémique aux Etats-Unis.	Gay ve lezbiyen ebeveynler için evlat edinme Amerika'da hararetli bir tartışma konusu olmaya devam etmektedir.
fra	tur	Demande-lui quel est son nom.	Ona isminin ne olduğunu sor.
fra	tur	C'est bien, mais vous pouvez faire mieux.	Güzel fakat daha iyisini yapabilirsiniz.
fra	tur	Pourquoi ces adolescents sont-ils en train de rire ?	Şu ergenler neden gülüyor?
fra	tur	Je ne dois pas te convaincre.	Seni ikna etmek zorunda değilim.
fra	tur	Il a essayé de rejeter la faute sur moi.	Suçu üstüme atmaya çalıştı.
fra	tur	Il aimait la vérité.	O, gerçeği seviyordu.
fra	tur	Un bateau de rêves a accosté un cauchemar.	Bir rüya gemisi, kabusa yanaştı.
fra	tur	C'est la même chose pour tous.	O, herkes için aynı.
fra	tur	Je veux cuisiner pour vous.	Sizin için yemek pişirmek istiyorum.
fra	tur	C'est exactement ce que j'escomptais.	Umduğum şey tam olarak da bu.
fra	tur	J'aurais aimé que vous ayez appelé au préalable.	Keşke daha önce arasaydınız.
fra	tur	Sa personnalité a changé après l'accident.	Kazadan sonra kişiliği değişti.
fra	tur	Vous aviez une semaine pour finir ceci.	Bunu bitirmeniz için 1 haftanız var.
fra	tur	Tom est incapable de faire la différence entre un vin de qualité et de la piquette.	Tom, pahalı şarap ve ucuz şarap arasındaki farkı söyleyemez.
fra	tur	Faites juste de votre mieux.	Sadece elinizden geleni yapın.
fra	tur	En temps normal, sur quels forums de discussions vont les Français pour parler de politique, ce genre de choses ?	Normal şartlarda, Fransızlar politikadan ya da buna benzer konulardan tartışmak için hangi forumları kullanır?
fra	tur	La manière dont tu apprends n'est pas efficace, essaie d'apprendre moins de mots par jour, tu verras qu'à la fin tu en retiendras plus.	Öğrenme şeklin etkili değil, her gün azar azar kelime öğrenmeye çalış, sonunda daha başarılı olduğunu göreceksin.
fra	tur	Il a un fils de ton âge.	Senin yaşında bir oğlu var.
fra	tur	Pourrais-je avoir un café s'il vous plaît ?	Bir kahve alabilir miyim, lütfen?
fra	tur	Je suis né le 23 mars 1969 à Barcelone.	Ben 23 Mart 1969'da Barselona'da doğdum.
fra	tur	Le trolling est un art.	Trollemek bir sanattır.
fra	tur	Tu perdais l’équilibre.	Dengeni kaybettin.
fra	tur	Vous avez tellement de talent !	Gerçekten çok yeteneklisiniz!
fra	tur	Il est venu en Turquie pour faire un stage.	Staj yapmak için Türkiye'ye geldi.
fra	tur	Tu devrais faire examiner tes yeux.	Bir göz muayenesinden geçsen iyi olur.
fra	tur	Le secrétaire inséra la lettre dans une enveloppe.	Sekreter mektubu bir zarfa yerleştirdi.
fra	tur	Es-tu vraiment une princesse ?	Gerçekten bir prenses misin?
fra	tur	Elle a réussi à s'échapper.	O kaçmayı başardı.
fra	tur	Combien ?	Kaç tane?
fra	tur	J'étais très heureux d'entendre les nouvelles.	Haberi duyduğuma çok memnun oldum.
fra	tur	Nous avons alourdi nos valises.	Valizlerimizi ağırlaştırdık.
fra	tur	Toi et moi sommes amis.	Sen ve ben arkadaşız.
fra	tur	Mon Dieu ! Tu es la dernière personne que je m'attendais à voir dans une telle situation.	Aman Tanrım! Böyle bir durumda görmeyi umduğum son kişisin sen.
fra	tur	Marie a un nouveau copain.	Marie'nin yeni sevgilisi var.
fra	tur	Tu l'as rencontré à l'université ?	Onunla üniversitede karşılaştın mı?
fra	tur	Mon hobby est faire du ski.	Hobim kayak yapmaktır.
fra	tur	Le vieil homme vit seul.	Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
fra	tur	Ici, il fait très froid tout au long de l'année.	Burada tüm sene boyunca hava soğuktur.
fra	tur	J'ai construit une nouvelle maison à mon fils.	Ben oğlum için yeni bir ev inşa ettim.
fra	tur	Est-ce que tu t'es amusé hier soir ?	Geçtiğimiz akşam eğlendin mi?
fra	tur	Vous ne devez pas manger.	Yemek zorunda değilsiniz.
fra	tur	Mon appartement est plus confortable que le tien.	Benim apartmanım seninkisinden daha rahat.
fra	tur	La vie est belle.	Hayat güzeldir.
fra	tur	L'aménagement doit être protégé.	Düzenleme korunmalı.
fra	tur	Les infirmières doivent veiller au confort de leurs patients.	Hemşireler hastalarının rahatı için uyanık kalmak zorundadır.
fra	tur	Une pilule pour chaque mal.	Her derde deva.
fra	tur	Il se pourrait que le magasin soit déjà fermé.	Mağaza zaten kapalı olabilir.
fra	tur	Parlez à haute voix quand vous faites votre discours.	Konuşmanızı yaparken yüksek sesle konuşun.
fra	tur	Cette voiture est noire.	Bu araba siyah.
fra	tur	Vous devez apprendre cette phrase par cœur.	Bu cümleyi ezbere öğrenmek zorundasınız.
fra	tur	Ce que vous avez dit n'était que mensonges.	Dedikleriniz yalan değildi.
fra	tur	Cette évolution était imprévisible, elle nous a tout simplement renversés.	Bu gelişmenin olması öngörülemezdi. Hepimizi oldukça şaşırttı.
fra	tur	C'est une célébrité.	O bir süper star.
fra	tur	L'enfant est en train d'écouter de la musique.	Çocuk, müzik dinliyor.
fra	tur	Elle est tombée dans les pommes.	Bayıldı.
fra	tur	Je me demande comment elles vont réagir.	Onların nasıl tepki vereceklerini merak ediyorum.
fra	tur	Marie ouvre la fenêtre.	Marie pencereyi açıyor.
fra	tur	C'est la plus belle autruche que j'ai jamais vue.	Bu hayatımda gördüğüm en güzel devekuşu.
fra	tur	Je ne vous asperge pas.	Size su serpmiyorum.
fra	tur	Voudrais-tu dormir avec moi ?	Benimle uyumak ister misin?
fra	tur	Ce n'est pas tout à fait exact. C'est même complètement faux dans de nombreux cas.	Bu tam anlamıyla doğru değil. Hatta bu başka şartlarda tamamen yanlış.
fra	tur	Tu devrais commencer aussi tôt que possible.	Mümkün olduğunca erken başlamalıydın.
fra	tur	Je dois porter des lunettes.	Gözlük takmak zorundayım.
fra	tur	« Tu as fini ? » « Au contraire, je viens juste de commencer. »	"Bitirdin mi?" "Aksine, henüz başladım."
fra	tur	À ma connaissance, c'est un étudiant appliqué.	Bildiğim kadarıyla, bu bir öğrenci uygulaması.
fra	tur	Je t'ai manqué ?	Beni özledin mi?
fra	tur	Tom a une amie à Boston.	Tom'un Boston'da bir arkadaşı var.
fra	tur	Au camp d'été, elle avait la responsabilité du groupe auquel j'appartenais.	O, yaz kampında benim gruptan sorumluydu.
fra	tur	Je ne brûle personne.	Kimseyi yakmıyorum.
fra	tur	La lenteur de ma fille pour agir me fait mal.	Kızımın uyuşukluğu beni hasta ediyor.
fra	tur	La vitesse de propagation du SIDA est horriblement rapide.	AIDS'in yayılma hızı korkunç derecede hızlı.
fra	tur	Tom ne boit pas de bière.	Tom bira içmez.
fra	tur	Personne ne me parle.	Kimse benimle konuşmuyor.
fra	tur	Elle a cuit un gâteau pour sa fête.	Partisi için bir pasta hazırladı.
fra	tur	N'ayez pas peur de commettre des erreurs.	Hata yapmaktan korkmayın.
fra	tur	J'ai rénové une maison.	Bir evi onardım.
fra	tur	Je n'ai aucune idée d'où elle habite.	Nerede yaşadığına dair hiçbir fikrim yok.
fra	tur	Elle perdait espoir petit à petit.	Umudunu yavaş yavaş kaybediyordu.
fra	tur	Pourqoui est-ce que tu l'as vendu?	Onu neden sattın?
fra	tur	Êtes-vous heureuses ?	Mutlu musunuz?
fra	tur	Les choses ne se passent pas toujours de la manière que nous avons prévue.	Her şey her zaman plandığımız gibi gitmez.
fra	tur	Tu vas continuer à voir ton idiot de petit ami encore combien de temps ?	O aptal erkek arkadaşınla daha ne kadar çıkmaya devam edeceksin?
fra	tur	Laisse-moi rire !	Bırak da güleyim!
fra	tur	Marie aime beaucoup le rose.	Marie pembeyi çok sever.
fra	tur	Tom sera content.	Tom mutlu olacak.
fra	tur	Ma traduction correspond-elle ?	Çevirim uyuyor mu?
fra	tur	Un chien aboie dans le voisinage.	Yakınlarda bir köpek havlıyor.
fra	tur	J'ai, moi aussi, envie de jouer.	Benim de canım oynamak istiyor.
fra	tur	Ce n'est pas ce que j'avais en tête.	Kafamdaki bu değildi.
fra	tur	Le problème, ce n'est pas Tom.	Sorun Tom değil.
fra	tur	Je veux parler avec elle.	Onunla konuşmak istiyorum.
fra	tur	Il aime beaucoup sa langue.	Dilini çok seviyor.
fra	tur	Fred écrivit une longue lettre à sa mère.	Fred annesine uzun bir mektup yazdı.
fra	tur	Le système sera ajusté à ce que vous avez le droit de voir.	Sistem sizin neyi görebileceğinize göre ayarlanacaktır.
fra	tur	Je suis née à Kyoto en 1980.	1980'de Kyoto'da doğdum.
fra	tur	Y a-t-il quelque chose que vous vouliez me demander ?	Benden istediğiniz bir şey var mı?
fra	tur	Si tu veux être heureux dans la vie, tu dois poursuivre tes rêves, pas ceux des autres.	Eğer hayatında mutlu olmak istiyorsan, başkalarının değil kendi hayallerinin peşinden koşmalısın.
fra	tur	Elle sait qui a tué son mari.	Eşini kimin öldürdüğünü biliyor.
fra	tur	Son but est de devenir enseignant.	Onun gayesi öğretmen olmak.
fra	tur	Est-ce que tu l'aimes ?	Onu seviyor musun?
fra	tur	Tu as l'air crevé, mon vieux.	Ölü gibi görünüyorsun dostum.
fra	tur	En plus de parler anglais, il peut parler français.	İngilizce konuşmakla beraber Fransızca da konuşabilir.
fra	tur	Comment puis-je vous aider ?	Size nasıl yardım edebilirim?
fra	tur	Mes parents n'aiment pas la façon dont je m'habille.	Ebeveynlerim giyinme tarzımı sevmiyor.
fra	tur	Cette route nous fait gagner beaucoup de temps.	Bu yol bize çok zaman kazandıracak.
fra	tur	Et ainsi chaque citoyen joue un rôle indispensable.	Ve her vatandaş böyle vazgeçilmez bir rol oynar.
fra	tur	Nous avons été très malchanceux.	Çok şanssızdık.
fra	tur	J'aime que les garçons soient dynamiques.	Dinamik oğlanları severim.
fra	tur	Le manque de sommeil est mauvais pour le corps.	Uyku eksikliği beden için kötüdür.
fra	tur	Il y a trop de publicités sur YouTube.	YouTube'da çok fazla reklam vardır.
fra	tur	Qu'y a-t-il dans votre poche ?	Cebinizdeki nedir?
fra	tur	La semaine compte sept jours.	Bir hafta yedi gündür.
fra	tur	Mange tous tes épinards.	Ispanağının hepsini bitir.
fra	tur	Si vous continuez à enfreindre les règles du club, vous en serez exclu.	Eğer klüp kurallarını ihlal etmeye devam ederseniz, kulüpten atılacaksınız.
fra	tur	Il cherche un meilleur emploi.	Daha iyi bir iş arıyor.
fra	tur	Ne touchez pas à ces verres.	Bu bardağa dokunmayın.
fra	tur	J'étais seule.	Yalnızdım.
fra	tur	Tom marche vite.	Tom hızlı yürüyor.
fra	tur	Je chantais.	Şarkı söylüyordum.
fra	tur	C'était prévu depuis 2 mois.	İki aydır hesaplanmış.
fra	tur	Tom veut danser.	Tom dans etmek istiyor.
fra	tur	Le voyage était bref.	Yolculuk kısaydı.
fra	tur	Qu'as-tu fait pour la Fête des Pères ?	Babalar Günü için ne yaptın?
fra	tur	Je regarde parfois la télévision.	Ara sıra televizyon izlerim.
fra	tur	Ces autos sont sales.	Bu arabalar kirli.
fra	tur	Mary n'a pas l'habitude qu'on se moque d'elle en public.	Mary genelde alay edilmeye alışkın değildir.
fra	tur	Je suis très occupé aujourd'hui, sinon j'aurais accepté.	Bugün çok meşgulüm yoksa kabul ederdim.
fra	tur	Vous me perturbez beaucoup.	Benim düzenimi çok bozuyorsunuz.
fra	tur	La rugosité est une des caractéristiques d’une surface.	Pürüzlülük, bir yüzeyin karakteristik özelliklerinden biridir.
fra	tur	Les administrateurs sont mécontents.	Yöneticiler hoşnut değil.
fra	tur	Si le soleil disparait, la lune suffit.	Eğer güneş kaybolsa, ay yeter.
fra	tur	Ça ne vaut pas grand-chose.	Bu çok değmez.
fra	tur	On dit que la maladie s'est propagée.	Hastalığın yayıldığı söyleniyor.
fra	tur	Combien coûte ce livre ?	Bu kitap kaç para?
fra	tur	Si Tom y va pas, j’y vais pas.	Tom gelmezse, ben gelmem.
fra	tur	Bien sûr que je comprends.	Tabii ki anlıyorum.
fra	tur	Êtes-vous à Osaka depuis longtemps ?	Uzun zamandan beri Osaka'da mısınız?
fra	tur	Regardez, je vous prie, la photo que j'ai choisie.	Rica ederim seçtiğim fotoğrafa bakın.
fra	tur	Je vis ici depuis longtemps.	Uzun zamandır burada yaşıyorum.
fra	tur	Je n'aurais pu le faire sans ton aide.	Yardımın olmasaydı bunu yapamazdım.
fra	tur	Depuis combien de temps es-tu enceinte ?	Ne zamandır hamilesin?
fra	tur	Si vous me suivez, je vous montrerai le chemin pour l'hôpital.	Beni takip ederseniz, size hastane yolunu göstereceğim.
fra	tur	Nous posons, chaque jour, des questions au professeur.	Öğretmene her gün soru soruyoruz.
fra	tur	Devons-nous retirer nos chaussures avant d'entrer dans la maison ?	Eve girmeden önce ayakkabılarımızı çıkarmalı mıyız?
fra	tur	Ça avait un goût sucré.	Tatlı bir tadı vardı.
fra	tur	Bats-toi de toutes tes forces.	Tüm gücün ile mücadele et.
fra	tur	J'ai prétendu être amie avec elle.	Onun arkadaşmışım gibi yaptım.
fra	tur	Tout importe.	Her şey önemlidir.
fra	tur	Je m'y suis également rendu.	Ben de gittim.
fra	tur	Le train était en retard à cause de la neige.	Tren kar yüzünden ertelendi.
fra	tur	Je perdais l’équilibre.	Dengemi kaybettim.
fra	tur	Bonjour, les amis !	İyi günler, arkadaşlar!
fra	tur	Ils étaient dans la classe de Joe l'an dernier.	Geçen yıl onlar Joe'nun sınıfındaydı.
fra	tur	Puisque je suis ici, laisse-moi t'aider.	Mademki buradayım, sana yardım edeyim.
fra	tur	Je suis né à Kyoto en 1980.	1980'de Kyoto'da doğdum.
fra	tur	Ils arriveront à cinq heures précises.	Saat tam 5'te geliyorlar.
fra	tur	Il n'y avait pas un souffle d'air.	Nefes alacak hava yoktu.
fra	tur	Nul ne peut troubler les vraies amitiés.	Hiçbir şey gerçek arkadaşlıkları bulandıramaz.
fra	tur	Tom aime jouer avec mon chien.	Tom köpeğimle oynamayı seviyor.
fra	tur	Ça s'est déroulé à onze heures et quart.	O, on bir on beşte oldu.
fra	tur	Il ne peut pas trouver la cause de ses problèmes.	Derdini söylemeyen derman bulamaz.
fra	tur	Il m'a déchiré.	Beni üzdü.
fra	tur	Je ne pouvais trouver personne pour m'accompagner, j'y suis donc allé seul.	Bana eşlik edecek birini bulamadım, bu yüzden oraya yalnız gittim.
fra	tur	Es-tu folle ?	Deli misin?
fra	tur	Je préférerais sortir que rester à la maison.	Evde kalmaktansa dışarıya çıkmayı tercih ederdim.
fra	tur	Tu ne perds pas de temps.	Zaman kaybetmiyorsun.
fra	tur	Combien coûte une chambre ?	Bir oda ne kadar?
fra	tur	Il n'est pas très heureux aujourd'hui.	Bugün çok mutlu değil.
fra	tur	Nous sommes mariés depuis 30 ans.	30 yıldır evliyiz.
fra	tur	J'aimerais te donner quelque chose.	Sana bir şey vermek istiyorum.
fra	tur	Hier soir, nous avons mangé du poisson au dîner.	Dün, akşam yemeğinde balık yedik.
fra	tur	Votre discours était chiant.	Konuşmanız berbattı.
fra	tur	Il est mort brulé dans cet incendie.	O yangında, yanarak öldü.
fra	tur	J'aimerais vous donner quelque chose.	Size bir şey vermek istiyorum.
fra	tur	C'est quelqu'un qui a bon cœur.	Bu iyi kalpli biri.
fra	tur	Il aime jouer au foot.	O, futbol oynamayı sever.
fra	tur	Je vous ai cru.	Size inandım.
fra	tur	J'aurais aimé que vous ne m'ayez pas trouvée.	Keşke beni bulmasaydınız.
fra	tur	Tom ne doit pas travailler aussi péniblement.	Tom bu kadar sıkı çalışmak zorunda değil.
fra	tur	Je suis un citoyen français.	Ben bir Fransız vatandaşıyım.
fra	tur	Je suis à toi et tu es à moi.	Ben seninim sen de benim.
fra	tur	Le détective a réussi à élucider le mystère.	Dedektif gizemi çözmeyi başardı.
fra	tur	Elle a abandonné l'espoir d'être médecin.	Doktor olma umudundan vazgeçti.
fra	tur	Il n'est pas toujours heureux.	O her zaman mutlu değil.
fra	tur	Elle aime à se baigner pendant l'été.	O yaz aylarında yüzmeyi seviyor.
fra	tur	Je ne sais pas ce que c'est.	Onun ne olduğunu bilmiyorum.
fra	tur	Si je pouvais être comme ça...	Eğer öyle olabilseydim...
fra	tur	Pour autant que je sache, il vient en voiture.	Bildiğim kadarıyla arabayla geliyor.
fra	tur	Je suis né à Osaka en 1977.	1977 yılında Osaka'da doğdum.
fra	tur	Sois prudent. C’est la place parfaite pour une embuscade.	Dikkatli ol. Burası tuzak için mükemmel bir yer.
fra	tur	Veuillez me suivre.	Lütfen beni izleyiniz.
fra	tur	L'enfant a attrapé le chat par la queue.	Çocuk, kedinin kuyruğuna vurdu.
fra	tur	Il n'a pas abandonné ses enfants.	Çocuklarını bırakmadı.
fra	tur	Marie peindra la clôture demain.	Mary çiti yarın boyayacak.
fra	tur	Je dois acheter une bagnole ce week-end.	Bu hafta sonu bir araba almak zorundayım.
fra	tur	J’ai droit à huit minutes de pause réglementaire toutes les deux heures.	İki saatte bir sekiz dakika yasal mola hakkım var.
fra	tur	Hier ils sont allés au zoo en bus.	Dün onlar hayvanat bahçesine otobüs ile gitti.
fra	tur	Dites-leur ce que vous êtes en train de faire ici !	Burada ne yaptığınızı onlara söyleyin!
fra	tur	Je commets souvent des fautes.	Sık sık hata yaparım.
fra	tur	Je n’achète rien.	Bir şey satın almıyorum.
fra	tur	Cuisine pour moi.	Bana yemek hazırla.
fra	tur	Je suis désolée, mais ça m'avait un peu étonnée.	Kusuruma bakmayın ama biraz şaşırdım.
fra	tur	Je me concentrais sur le cours.	Dikkatimi derse verdim.
fra	tur	On apprend l'arabe.	Arapça öğreniyoruz.
fra	tur	C'est l'objectif qui est le nôtre.	Bu bizim bakış açımız.
fra	tur	Il est revenu à cinq heures.	Saat beşte geri döndü.
fra	tur	Tu ressembles beaucoup à quelqu'un que je connaissais.	Sen benim bildiğim birine çok benziyorsun.
fra	tur	L'avion n'est déjà plus visible.	Uçak artık gözden kayboldu.
fra	tur	Tu devrais vérifier ta pression sanguine.	Tansiyonunu kontrol etmelisin.
fra	tur	Qu'est-ce ?	O nedir?
fra	tur	Il est jaloux.	O kıskançtır.
fra	tur	Je n'arrête pas d'oublier que tu ne m'aimes vraiment pas.	Beni gerçekten sevmediğini unutmam.
fra	tur	Ce n'est pas parce que tu peux faire quelque chose que tu devrais le faire.	Bu, bir şeyi yapabildiğin için yapmak zorunda olduğun anlamına gelmez.
fra	tur	Marie travaille comme enseignante à l'école.	Marie okulda öğretmen olarak çalışıyor.
fra	tur	L'homme est condamné à mourir.	İnsan ölmeye mahkûmdur.
fra	tur	Elle pleurait toute seule.	O tek başına ağlıyordu.
fra	tur	J'ai lu votre livre.	Kitabınızı okudum.
fra	tur	Tom est patient, n'est-ce pas ?	Tom sabırlı, değil mi?
fra	tur	Il joue à Monopoly.	O monopoly oynuyor.
fra	tur	Le thé est trop fort. Verse encore un peu d'eau dedans.	Bu çay çok demli. Biraz üzerine su ekle.
fra	tur	C'est une question à laquelle il est difficile de répondre.	O cevaplaması zor bir soru.
fra	tur	Apprendre une langue est intéressant.	Yabancı bir dil öğrenmek ilgi çekicidir.
fra	tur	Jane a un ami japonais qui parle bien l'anglais.	Jane'nin iyi İngilizce konuşan Japon bir arkadaşı var.
fra	tur	Elles ont acheté une voiture.	Bir araba satın aldılar.
fra	tur	Parce que c'est là.	Çünkü bu orada.
fra	tur	Je vins, je vis, je vainquis.	Geldim, gördüm, yendim.
fra	tur	Je pensais que vous seriez impressionnées.	Etkileneceğini düşünmüştüm.
fra	tur	Une minute se compose de soixante secondes.	Bir dakika altmış saniyeden oluşur.
fra	tur	Cherche les mots dans ton dictionnaire.	Sözcüklere sözlüğünden bak.
fra	tur	Nous n'avons plus de thé.	Çayımız yok.
fra	tur	Faites ça comme ça.	Onu bu şekilde yap.
fra	tur	Elle était une femme très ambitieuse.	Çok hırslı bir kadındı.
fra	tur	Il a été justement puni.	Adil şekilde cezalandırıldı.
fra	tur	N'oublie pas de prendre un appareil photo avec toi.	Yanına bir fotoğraf makinesi almayı unutma.
fra	tur	Tu m'écoutes.	Beni dinliyorsun.
fra	tur	C'est ma nourriture préférée.	Bu benim favori yiyeceğim.
fra	tur	Sa femme est une amie à moi.	Onun karısı benim bir arkadaşım.
fra	tur	Est-il libre ce soir ?	Bu akşam boş mu?
fra	tur	Qu'est-ce que l'« Assembla » ?	"Assembla" nedir?
fra	tur	Le code téléphonique pour l'Italie est +39.	İtalya'nın telefon kod numarası +39'dur.
fra	tur	Tout va bien, tu peux réussir ! Aie confiance en toi ! Tu es déjà un excellent nageur !	Her şey yolunda, başarabilirsin! Kendine güven! Sen zaten mükemmel bir yüzücüsün!
fra	tur	Je suis prêt quand tu l'es.	Hazır olduğunda hazırım.
fra	tur	Tu es jolie.	Sen güzelsin.
fra	tur	Moi aussi, je ressens souvent la solitude.	Ben de sık sık yalnız hissederim.
fra	tur	Tom est un lâche.	Tom bir ödlektir.
fra	tur	J'aimerais réserver une chambre d'hôtel.	Bir otel rezervasyonu istiyorum.
fra	tur	Je m'ennuie. Faisons quelque chose !	Sıkılıyorum. Bir şeyler yapalım!
fra	tur	À cause de son ronflement, je n'ai pas pu m'endormir.	Onun horlaması yüzünden uyuyamadım.
fra	tur	Je suis en train de manger une banane.	Muz yiyorum.
fra	tur	Vous avez acheté qui ?	Kimden satın aldınız?
fra	tur	La nuit, il sort boire un coup.	Gece, içmeye gider.
fra	tur	Les abeilles sortiront quand il fera beau.	Arılar hava güzelleşince çıkacaklar.
fra	tur	Vous devez être attentif aux potentiels dangers.	Olası tehlikelere karşı uyanık olmalısın.
fra	tur	Quelle est votre réponse, Tom ?	Cevabınız nedir, Tom?
fra	tur	Cela vaut la peine de lire ce livre.	Bu kitap okumaya değer.
fra	tur	Puis-je demander de ne pas m'interrompre pendant que je parle ?	Ben konuşurken sözümü kesmemenizi dileyebilir miyim?
fra	tur	Laisse ça !	Bunu bırak!
fra	tur	C'était juste une aventure.	Bu sadece bir maceraydı.
fra	tur	Le fer est le métal le plus utile.	Demir en kullanışlı metaldir.
fra	tur	Je crains que la ligne soit occupée.	Korkarım ki hat meşgul.
fra	tur	Tom n'a pas voulu se réveiller très tôt.	Tom çok erken kalkmak istemedi.
fra	tur	Les effets sont réversibles.	Olaylar tersine döner.
fra	tur	Les enfants couraient dans la chambre.	Çocuklar odanın içinde koşturuyordu.
fra	tur	Ils volèrent son porte-monnaie.	Onun cüzdanını çaldılar.
fra	tur	J'appelle pour dire que j'ai perdu ma carte de crédit.	Kredi kardımı kaybettiğimi söylemek için arıyorum.
fra	tur	Personne ne nous cherche.	Kimse bizi aramıyor.
fra	tur	Personne ne m'a consolé quand j'étais triste.	Ben üzgünken kimse beni neşelendirmedi.
fra	tur	Je ne leur propose pas des réductions.	Onlara azaltmalarını ben önermedim.
fra	tur	Ah ben bravo !	Hah, aferin sana!
fra	tur	Nous avons besoin de ton aide, Tom.	Yardımına ihtiyacımız var Tom.
fra	tur	Êtes-vous chanteurs ?	Siz şarkıcı mısınız?
fra	tur	Il neigeait quand je me suis réveillé.	Uyandığımda kar yağıyordu.
fra	tur	Tom travaillait.	Tom çalışıyordu.
fra	tur	Tu es arrivé en voiture, n'est-ce pas ?	Arabayla geldin, değil mi?
fra	tur	Je veux savoir ce qu'est l'amour.	Aşkın ne olduğunu bilmek istiyorum.
fra	tur	Mon Dieu qu'il est grossier !	Aman Allah'ım adam bayağı!
fra	tur	On la connait depuis des années.	Onu yıllardır tanıyoruz.
fra	tur	Dans tous les cas, c'est mauvais de rompre une promesse.	Herhangi bir durumda, bir sözden dönmek kötüdür.
fra	tur	Attends, il doit acheter son billet.	Bekle, o biletini almak zorunda.
fra	tur	Elle était désespérée de se marier.	O, evleneceğinden umutsuzdu.
fra	tur	De nos jours, on peut accéder à Internet.	Günümüzde İnternet'e erişebiliriz.
fra	tur	Il vient pour qu'on l'aide.	Ona yardım etmemiz için geliyor.
fra	tur	Je vais l'étrangler.	Ben onu boğacağım.
fra	tur	Toutes ces phrases sont bizarres.	Bu cümlelerin hepsi tuhaf.
fra	tur	Elle aime nager.	O yüzmeyi sever.
fra	tur	Je suis un homme.	Ben bir erkeğim.
fra	tur	Salue tout le monde à haute voix.	Herkesi yüksek sesle selamla.
fra	tur	Elles adorent cette voiture.	Onlar bu arabaya bayılıyorlar.
fra	tur	Je veux du lait et des biscuits !	Süt ve birkaç bisküvi istiyorum!
fra	tur	Résistez à la résistance !	Direnişe direnin !
fra	tur	Il a finalement approuvé notre plan.	Nihayet planımızı onayladı.
fra	tur	Ce n'est pas juste.	Bu adil değil.
fra	tur	Je vais acheter du pain.	Ekmek satın alacağım.
fra	tur	On a besoin de quelqu'un qui peut nous aider.	Bize yardımcı olacak birine ihtiyacımız var.
fra	tur	Vous ne voulez pas attendre aussi longtemps.	Bu kadar uzun zaman beklemek istemezsiniz.
fra	tur	Qui es-tu ?	Sen kimsin?
fra	tur	Il l'a mise dans la boîte.	Onu kutunun içine koydu.
fra	tur	Tom s'est déshabillé.	Tom soyundu.
fra	tur	Vous apprenez rapidement.	Hızlı öğreniyorsunuz.
fra	tur	En France, il ne faut pas poser le pain à l'envers sur la table.	Fransa'da ekmeği masanın üstüne ters çevrilmiş koymamak gerekir.
fra	tur	Cet enfant a été laissé trop longtemps au soleil.	Şu çocuk güneşte çok uzun süre bırakıldı.
fra	tur	Tu devrais prendre l'habitude d'utiliser ton dictionnaire.	Sözlüğünü kullanmayı alışkanlık edinmelisin.
fra	tur	Les jardiniers du château de Villandry sont de vrais artistes.	Villandry şatosundaki bahçıvanlar gerçek birer sanatçı.
fra	tur	Veuillez me montrer le chemin, je vous prie.	Rica ederim, bana yolu gösterin.
fra	tur	Je vais partir demain à Tokyo.	Yarın Tokyo'ya hareket ediyorum.
fra	tur	Le chien a failli me mordre.	Köpek beni ısırdı.
fra	tur	Je joue souvent au tennis le dimanche.	Pazar günü sık sık tenis oynarım.
fra	tur	Étiez-vous un ami de Tom ?	Tom'un arkadaşı mıydınız?
fra	tur	Je ne peux pas supporter cette douleur.	Bu acıya dayanamıyorum.
fra	tur	Cassez le chocolat en petits morceaux.	Çikolatayı en küçük parçalarına kadar ayırın.
fra	tur	Je ne peux pas acheter une camera de plus de 300 dollars.	300 doların yukarısında bir kamera alamam.
fra	tur	Je ne branche rien.	Bir şey bağlamıyorum.
fra	tur	Plusieurs plantes fleurissent au printemps.	Çoğu bitki ilkbaharda çiçeklenir.
fra	tur	Je n’en peux plus de cette vie-là.	Bunu hayatta bir daha yapamam.
fra	tur	Elle rougit.	Kızardı.
fra	tur	Je pense que ce n'est qu'un hasard.	Sanırım o sadece bir tesadüf.
fra	tur	Il ne peut pas continuer sans Tom.	Tom'suz devam edemez.
fra	tur	Ne réfléchissant pas avant de parler, il doit invariablement se mordre les doigts.	Düşünmeden konuşunca hep pişman olmalıdır.
fra	tur	Ma sœur lui dit de me laisser tranquille.	Kız kardeşim ona beni yalnız bırakmasını söyledi.
fra	tur	La maison de Tom était en feu.	Tom'un evi yandı.
fra	tur	Je veux un deuxième avis.	İkinci bir görüş istiyorum.
fra	tur	Les bouteilles de bière sont faites de verre.	Bira şişeleri camdan yapılır.
fra	tur	Est-ce là votre radio ?	Bu radyo senin mi?
fra	tur	Que fais-je ici ?	Ben burada ne yapıyorum?
fra	tur	Laisse-moi expliquer ce que je veux dire.	İzin ver sana ne demek istediğimi açıklayayım.
fra	tur	J'aimerais venir avec toi.	Seninle gelmek istiyorum.
fra	tur	Tom a dit qu'il était vraiment satisfait.	Tom gerçekten memnun olduğunu söyledi.
fra	tur	Il n'y a pas d'avenir sans la science.	Bilimsiz gelecek yoktur.
fra	tur	J'ai trois frères et quatre sœurs.	Üç erkek, dört de kız kardeşim var.
fra	tur	Vous n'avez pas l'air convaincue.	İkna olmuş görünmüyorsunuz.
fra	tur	Il ne faut jamais dire jamais.	Asla, asla dememek gerek.
fra	tur	Je dois essayer de mieux faire, à l'avenir.	Gelecekte daha iyisini yapmayı denemek zorundayım.
fra	tur	Pourquoi as-tu mangé mon concombre, pauvre con ? Tu le savais que je voulais me faire un masque au concombre !	Neden benim salatalığımı yedin seni zavallı salak? Salatalıktan maske yapmak istediğimi biliyordun!
fra	tur	Je savais que Tom allait à cette école.	Tom'un bu okula gittiğini biliyordum.
fra	tur	Rien n'est accompli sans effort.	Çaba olmaksızın hiçbir şey tamamlanmaz.
fra	tur	Je crains qu'il pleuve ce soir.	Korkarım ki bu akşam yağmur yağacak.
fra	tur	Nous n'avons pas parlé le turc.	Türkçe konuşmadık.
fra	tur	C'est elles qui paient.	Ödeyen onlar.
fra	tur	Voici ton sac.	İşte senin çantan.
fra	tur	Il viendra certainement à l'heure.	O tam saatinde gelecek.
fra	tur	Il serait le dernier à rompre sa promesse.	Son kez sözünden dönmüş olacaktı.
fra	tur	Il est peut-être venu.	Belki gitmiştir.
fra	tur	Il y avait des juifs dans les pays arabes avant le partage de la Palestine.	Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.
fra	tur	L'Histoire est pleine de récits de génies ignorés.	Tarih birçok bilinmeyen dâhinin hikayeleriyle doludur.
fra	tur	Tom aide les pauvres.	Tom fakirlere yardım eder.
fra	tur	Cela nous causera des dommages.	Bu bize zarar verecek.
fra	tur	Je n'ai jamais aimé celui-là de toutes façons.	Zaten ondan asla hoşlanmadım.
fra	tur	Ne me parle plus de ta Marika de merde.	Benimle senin o boktan Marika'n hakkında artık konuşma.
fra	tur	Je vais y aller avec vous.	Oraya sizinle gideceğim.
fra	tur	Que préférez-vous cuisiner ?	Ne pişirmeyi tercih edersiniz?
fra	tur	Pourquoi le français est-il si difficile ?	Neden Fransızca bu kadar zordur?
fra	tur	Aujourd'hui, il fait très chaud.	Bugün hava çok sıcak.
fra	tur	Elle a dit que cela pouvait être vrai.	O, onun doğru olabileceğini söyledi.
fra	tur	Elle ne précisa pas la raison de son retard.	Geç kalışının sebebini belirtmedi.
fra	tur	Elle agitait ses deux mains pour qu'il puisse la trouver.	Onu bulabilmesi için, iki elini de sallıyordu.
fra	tur	Elle aime lui et moi.	Onu ve beni seviyor.
fra	tur	Il aurait dû être comédien.	Komedyen olmalıydı.
fra	tur	Qu'y a-t-il de plus à savoir ?	Bilmemiz gereken başka ne var?
fra	tur	Je trouverai un emploi en Chine.	Çin'de bir iş bulacağım.
fra	tur	Tu es un enfant.	Sen bir çocuksun.
fra	tur	C'est précisément le dictionnaire que je cherchais.	Benim aradığım sözlüğün ta kendisi!
fra	tur	Tom, je crois que cette fille t'attend.	Tom, sanırım şu kız seni bekliyor.
fra	tur	Ils sont tous allés au restaurant.	Onların hepsi lokantaya gitti.
fra	tur	Il était maquillé.	Makyajlıydı.
fra	tur	Ça lui a fait une peur bleue.	O onu çok korkuttu
fra	tur	Elle veut devenir célèbre.	Ünlü olmak istiyor.
fra	tur	Elle les aime tous les deux.	İkisini de seviyor.
fra	tur	Je te montrerai comment on le fait.	Bunu nasıl yaptığımızı sana göstereceğim.
fra	tur	Voulez-vous déjeuner ?	Öğle yemeği ister misiniz?
fra	tur	Je t'aime !	Seni seviyorum.
fra	tur	Je crois qu'avec le temps, le problème se règlera de lui-même.	Sanıyorum ki, sorun zamanla kendi kendine çözülecektir.
fra	tur	Ce n'est pas juste !	Bu adil değil!
fra	tur	Depuis cette nuit, je suis devenu quelqu'un de différent.	Bu geceden beri, başka birine dönüştüm.
fra	tur	Il m'a donné la lettre et il est parti.	Bana mektubu verdi ve gitti.
fra	tur	La raison en est très simple.	Bunun sebebi çok basit.
fra	tur	La Hongrie est un état situé en Europe centrale.	Macaristan Avrupanın ortasında bulunan bir ülkedir.
fra	tur	Ne me le fais pas répéter !	Bunu bana bir daha yapma!
fra	tur	Il m'a acheté un nouveau dictionnaire.	O bana yeni bir sözlük aldı.
fra	tur	Tu n'es pas allé très loin.	Çok uzağa gitmedin.
fra	tur	Où habite-t-il?	O nerede yaşıyor?
fra	tur	« Donne-moi quelque chose pour écrire. » « Avec ça, ça ira ? » « Oui, ça ira. »	“Yazmak için bana bir şey ver.” “Bu olur mu?” “Evet, olur.”
fra	tur	J'étais étonné que Tom soit parmi les suspects du meurtre.	Tom'un cinayetin şüphelileri arasında olduğuna şaşırmıştım.
fra	tur	Sans rancune !	Küsmece darılmaca yok!
fra	tur	Dites-moi l'heure précise de leur arrivée.	Bana onların geleceği saati tam olarak söyleyin.
fra	tur	Ne fais confiance à personne ici !	Burada kimseye güvenme!
fra	tur	On a été ensemble seulement trois mois.	Yalnızca üç ay beraber olduk.
fra	tur	Elle chercha ses enfants mais ne put les trouver nulle part.	Çocuklarını aradı ama hiçbir yerde onları bulamadı.
fra	tur	Vous êtes arrivées en voiture.	Arabayla geldiniz.
fra	tur	Un jour, j'aimerais visiter l'Angleterre.	Bir gün Londra'yı ziyaret etmek istiyorum.
fra	tur	Tom et Mary ont apprécié ce film.	Tom ve Mary bu filmden haz aldı.
fra	tur	Tu veux devenir célèbre.	Ünlü olmak istiyorsun.
fra	tur	Je suis allée au supermarché.	Süpermarkete gittim.
fra	tur	Le voyage prendra au moins cinq jours.	Yolculuk en az beş gün sürecek.
fra	tur	Tu as touché au centre de la cible.	Hedefin ortasından vurdun.
fra	tur	Où sont les plantes ?	Bitkiler nerede?
fra	tur	Le climat joue beaucoup sur notre corps et notre esprit.	İklim, bedenimizle ve aklımızla çok oynuyor.
fra	tur	Nous ne devrions pas imposer de restrictions au commerce extérieur.	Dış ticarete kısıtlama koymamalıyız.
fra	tur	"Il est temps de vous dire au revoir", dit-il subitement.	"Size hoşça kalın deme vaktidir." dedi birdenbire.
fra	tur	Le français est une langue opaque.	Fransızca opak bir dildir.
fra	tur	Je possède une voiture qui a été fabriquée au Japon.	Japon yapımı bir arabam var.
fra	tur	J'ignorais comment le faire, mais j'étais prêt à me lancer.	Onu nasıl yapacağımı bilmiyordum fakat denemek için istekliydim.
fra	tur	Elle resta longtemps silencieuse.	Uzun süre sessiz kaldı.
fra	tur	Il va s'en mordre les doigts.	Bundan pişman olacak.
fra	tur	Comme vous le savez, je m'appelle Tom.	Sizlerin de bildiği gibi benim adım Tom.
fra	tur	Ta question n'a pas de réponse.	Sorun için cevap yok.
fra	tur	Qui sait ce qui va advenir ?	Ne olacağını kim bilir?
fra	tur	Ne fais rien de stupide, d'accord ?	Salakça bir şey yapma, tamam mı?
fra	tur	Tu ferais mieux de faire ce qu'ils disent.	Onların dediklerinden daha iyiydin.
fra	tur	Le train est arrivé à temps.	Tren zamanında vardı.
fra	tur	Le temps dévoile toujours la vérité.	Zaman hep gerçeği açığa çıkarır.
fra	tur	Je serai heureux de répondre à votre question.	Sorunuzu cevaplamaktan mutlu olacağım.
fra	tur	Maintenant ça s'améliore !	Şimdi iyiye gidiyor!
fra	tur	Je ne peux pas t'autoriser à entrer là.	Seni orada bırakamam.
fra	tur	Je n'ai jamais travaillé avec Tom.	Tom'la hiç çalışmadım.
fra	tur	Mes chaussures ont besoin d'être réparées.	Ayakkabılarımın tamire ihtiyacı var.
fra	tur	Je l'ai vu s'enfuir.	Onu kaçarken gördüm.
fra	tur	Tout le monde mérite une seconde chance.	Herkes ikinci bir şansı hakeder.
fra	tur	Mme. Eichler avait la fameuse réputation d’être austère avec ses élèves.	Bayan Eichler öğrencilerine olan sertliğiyle bilinir.
fra	tur	Ils se chamaillaient sans cesse.	Onlar durmadan kavga eder.
fra	tur	Intuitivement, il savait qu'elle mentait.	Sezgisel olarak, onun yalan söylediğini biliyordu.
fra	tur	Je vais me dissimuler quelque part près d'ici.	Buralarda bir yerde saklanacağım.
fra	tur	Que recherches-tu ainsi ?	Ne arıyorsun böyle?
fra	tur	Il n'avait pas d'autre moyen que de s'enfuir.	Kaçmak için başka bir araç yok.
fra	tur	Je veux juste être utile.	Sadece yardımcı olmak istiyorum.
fra	tur	Parce qu'Hélène ne pouvait ni voir, ni entendre, elle ne pouvait apprendre ni à lire ni à écrire.	Hélène görüp duyamadığı için, ne okumayı ne de yazmayı öğrenebilirdi.
fra	tur	De nombreuses années ont passé depuis.	O zamandan beri yıllar geçti.
fra	tur	Ce n'était que la partie émergée de l'iceberg.	Bu, buz dağının sadece görünen tarafı.
fra	tur	Est-ce le vôtre ?	O sizin mi?
fra	tur	Mon chien a disparu depuis trois jours.	Üç gündür köpeğim kayıp.
fra	tur	Il semble qu'elle ait plus de trente ans.	O, otuz yaşından daha fazla gibi görünüyor.
fra	tur	Pourquoi ont-ils l'air toujours aussi fatigués ?	Neden onlar hep yorgun görünüyor?
fra	tur	Elles ont acheté un journal.	Bir gazete aldılar.
fra	tur	C'est de ça que je suis en train de parler.	Konuştuğum şey bu.
fra	tur	Je mangeais comme un porc.	Bir domuz gibi yerdim.
fra	tur	Mon père est mort il y a cinq ans.	Babam beş yıl önce öldü.
fra	tur	Arrête de mettre tes coudes sur la table.	Dirseklerini masanın üstüne koymayı kes.
fra	tur	Est-ce nuageux ?	Hava bulutlu mu?
fra	tur	Tu auras besoin d'un outil spécialisé pour le faire.	Onu yapmak için özel bir alete ihtiyacın olacak.
fra	tur	Pourquoi s'énerve-t-il ainsi ?	Neden böyle sinirleniyor?
fra	tur	Voulez-vous vraiment travailler avec nous ?	Gerçekten bizimle çalışmak istiyor musunuz?
fra	tur	Est-ce là ce que tu veux vraiment faire ?	Bu senin gerçekten yapmak istediğin şey mi?
fra	tur	Ses actes de bravoures lui apportèrent la gloire.	Cesurca yaptığı işler, onun ünlü olmasını sağladı.
fra	tur	Les policiers ont inspecté le crime.	Polisler cinayeti araştırdı.
fra	tur	Le ciel est chargé de nuages ​​noirs.	Gökyüzü kara bulutlarla dolu.
fra	tur	Je suis au Portugal.	Ben Portekizdeyim.
fra	tur	Cela ne se dit pas.	O, söyleyecek münasip bir şey değil.
fra	tur	C'est quoi cette histoire de Marika ?	Ne bu Marika'nın hikayesi?
fra	tur	Il obtiendra, au mieux, une note moyenne.	En iyi halde ortalama bir not alacak.
fra	tur	Il nous a envoyé une lettre.	O bize bir mektup gönderdi.
fra	tur	Je te donne un jour pour y penser.	Düşünmen için sana bir gün mühlet vereceğim.
fra	tur	Ce livre est plus petit.	Bu kitap daha küçüktür.
fra	tur	Elle a eu peur de sa propre ombre.	Kendi gölgesinden korktu.
fra	tur	Combien de fleurs achètes-tu ?	Kaç tane çiçek satın alıyorsun?
fra	tur	Combien de personnes sont ici actuellement ?	Şu anda burada kaç kişi var?
fra	tur	J'ai deux filles.	İki kızım var.
fra	tur	Ça a pris du temps.	Zaman aldı.
fra	tur	Quand cela commence-t-il ?	Ne zaman başlar?
fra	tur	Il me fallut y retourner.	Geri dönmek zorundaydım.
fra	tur	Elle adore cuisiner.	Yemek pişirmeye bayılır.
fra	tur	Il a traversé la rue.	Sokağın karşısına geçti.
fra	tur	Tu aurais dû venir plus tôt.	Daha erken gelmeliydin.
fra	tur	Quand avez-vous appris à nager ?	Ne zaman yüzmeyi öğrendiniz?
fra	tur	Il est constamment perdu dans des pensées nostalgiques.	Sürekli nostaljik düşüncelerin içinde kayboluyor.
fra	tur	Ah merde... Désolé !	Oh, lanet olsun... Özür dilerim!
fra	tur	Tom a signé les documents.	Tom belgeleri imzaladı.
fra	tur	Je suis certain que vous ne me décevrez pas.	Beni hayal kırıklığına uğratmayacağınızdan eminim.
fra	tur	J'ai trouvé une paire de lunettes de soleil autour de la piscine.	Havuzun etrafında bir güneş gözlüğü buldum.
fra	tur	Tom était devenu le centre de l’attention des médias, les journalistes passaient leur temps à décortiquer tous ses faits et gestes.	Tom medyanın odağı oldu, gazeteciler zamanlarını Tom'un yaptığı her şeyi ve her hareketi inceleyerek geçiriyorlardı.
fra	tur	Est-ce que je dois le connaître ?	Onu tanımak zorunda mıyım?
fra	tur	De nombreux projets ne sont pas exécutés.	Çoğu proje uygulanmıyor.
fra	tur	Il a mené une vie difficile après cela.	O, ondan sonra zor bir hayat sürdü.
fra	tur	Mon âme est au ciel.	Ruhum gökyüzünde.
fra	tur	C'est le bruit qui m'a réveillé.	Beni uyandıran gürültü.
fra	tur	Tu vas rire.	Güleceksin.
fra	tur	Es-tu sûr de pouvoir faire ça ?	Bunu yapabileceğinden emin misin?
fra	tur	M. Gorbatchev, abattez ce mur !	M. Gorbatchev, bu duvarı yıkın!
fra	tur	Tu sens terriblement.	Berbat kokuyorsun.
fra	tur	Le français est plus difficile que l'anglais, quant à moi.	Bana kalırsa, Fransızca İngilizceden daha zordur.
fra	tur	Je les appréciais avant qu'elles ne deviennent populaires.	Onlar popüler olmadan önce onları seviyordum.
fra	tur	J'habitais chez mon oncle.	Amcamda yaşıyordum.
fra	tur	Je ne célèbre rien.	Hiçbir şey kutlamıyorum.
fra	tur	En chemin, elle a vu beaucoup d'animaux.	Yolda birçok hayvan gördü.
fra	tur	Les riches ne sont pas toujours heureux.	Zenginler her zaman mutlu değildir.
fra	tur	Maman et papa sont rentrés à la maison.	Anne ve baba eve döndü.
fra	tur	Il n'arrive pas à oublier Marika.	Marika'yı unutamıyor.
fra	tur	Tous les pays ont leur drapeau national.	Tüm ülkelerin kendi ulusal bayrağı vardır.
fra	tur	Annie est brune et Madeleine blonde.	Annie esmer ve Madeleine sarışındır.
fra	tur	Ma chambre donne sur la rue.	Benim odam caddeye bakar.
fra	tur	J'écris un livre.	Bir kitap yazıyorum.
fra	tur	Nous vivons en société.	Bir toplumda yaşıyoruz.
fra	tur	As-tu un billet ?	Bir biletin var mı?
fra	tur	Je pensais que tu avais arrêté de boire.	İçmeyi bıraktığını düşünüyordum.
fra	tur	J'ai retrouvé le livre que je cherchais.	Aradığım kitabı bulabildim.
fra	tur	Aujourd'hui, je ne vais pas à l'école.	Bugün okula gitmiyorum.
fra	tur	Cette série de livres comporte quarante-huit tomes.	Bu kitap serisi kırk sekiz ciltten oluşuyor.
fra	tur	C'est difficile.	Bu zor.
fra	tur	Il n'est pas à la maison.	O evde değil.
fra	tur	Que pensez-vous d'une bière ?	Bir biraya ne dersiniz?
fra	tur	Tu dois t'arrêter de fumer.	Sigara içmeyi bırakmalısın.
fra	tur	Il s'est habitué rapidement au climat froid.	Soğuk iklime hızlıca alıştı.
fra	tur	Beaucoup de gens meurent dans des accidents de la circulation.	Trafik kazalarında birçok insan ölür.
fra	tur	C'est son récit interminable qui m'a ennuyé à mourir.	Bu onun bitmek tükenmek bilmeyen beni çok bunaltan hikayesidir.
fra	tur	La porte était fermée.	Kapı kapalıydı.
fra	tur	Je ne les rénove pas.	Onları onarmıyorum.
fra	tur	Le docteur recommanda à ce patient de cesser de fumer.	Doktor bu hastaya sigarayı bırakmasını tavsiye etti.
fra	tur	Au bout de la rue, il y a un bureau de poste.	Sokağın sonunda bir postane var.
fra	tur	Je vous supplie de me laisser vivre !	Yalvarıyorum size, yaşamama izin verin!
fra	tur	L'affaire est connue depuis longtemps.	Görev uzun zamandır biliniyor.
fra	tur	Il a l'habitude de hocher la tête en écoutant une conversation.	Bir konuşma dinlerken başını sallama alışkanlığı vardır.
fra	tur	L'amour donne des ailes.	Aşk kanatlandırır.
fra	tur	Je vais m’acheter un nouvel appareil photo, numérique, cette fois.	Yeni bir fotoğraf makinesi alacağım ama bu sefer dijital olanından.
fra	tur	Pleurer est une expression de la douleur.	Ağlamak, acı belirtisidir.
fra	tur	Je suis le seul, dans ce groupe, à ne pas pouvoir parler français.	Grupta Fransızca konuşamayan tek kişiyim.
fra	tur	C'est elle qui paie.	Ödeyen o.
fra	tur	Comment était le montage d’essai ? Qu’est-ce qui était raccordé ?	Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?
fra	tur	Il était trop orgueilleux pour accepter quelque récompense.	Herhangi bir ödülü alırken çok kibirliydi.
fra	tur	Qui achète ?	Kim satın alıyor?
fra	tur	Aimes-tu les surprises ?	Sürprizleri sever misin?
fra	tur	Maltraité par son maître, ce chien fait pitié à voir.	Sahibi tarafından kötü muameleye maruz kalan köpeği insan görünce yüreği burkuluyor.
fra	tur	Elle est aussi intelligente que lui.	Onun kadar zekidir.
fra	tur	Tom lisait un livre.	Tom bir kitap okuyordu.
fra	tur	C'est seulement son imagination.	Bu sadece onun hayal gücü.
fra	tur	Je veux toutes les acheter.	Onların hepsini almak istiyorum.
fra	tur	Quiconque ignore ce point commettra des erreurs.	Her kim bu noktayı unursa, hata yapacak.
fra	tur	Ce que nous avons dit n'était que mensonges.	Dediklerimiz yalan değildi.
fra	tur	Ça par exemple !	Yapma ya!
fra	tur	Tom est né en Angleterre à une date imprécise, vers 1500 avant Jésus Christ.	Tom, kesin olmayan bir tarihte, M.Ö 1500'lü yıllarda İngiltere'de doğdu.
fra	tur	La moindre chose qui se forme au monde est toujours le produit d'une formidable coïncidence.	Dünyada oluşan en ufak şey daima muhteşem bir tesadüfün sonucudur.
fra	tur	Où habites-tu au juste ?	Tam olarak nerede yaşıyorsun?
fra	tur	Allô ? T'es toujours là ?	Merhaba? Hâlâ orada mısın?
fra	tur	Ignorez ce qu'il a dit, c'était juste une plaisanterie.	Onun dediğini boşverin, sadece bir şakaydı.
fra	tur	N'aie pas peur de le faire.	Bunu yapmaktan korkma.
fra	tur	On m'a aidé à peindre la clôture.	Çitlerin boyanmasında bana yardım ettiler.
fra	tur	J'aurais pu faire cela moi-même.	Bunu kendim de yapabilirdim.
fra	tur	Emploie ceci !	Bunu kullan!
fra	tur	Il aimerait venir avec nous.	Bizimle gelmeyi isterdi.
fra	tur	Il semble mentir.	O yalan söylüyor gibi görünüyor.
fra	tur	Je sais que je ne sais rien.	Hiçbir şey bilmediğimi biliyorum.
fra	tur	Je resterai avec Tom jusqu'à votre retour.	Siz dönene kadar Tom'la kalacağım.
fra	tur	Aimer et être aimée est le plus grand bonheur.	En büyük mutluluk sevmek ve sevilmektir.
fra	tur	Il devint un charmant jeune homme.	O, tatlı genç bir adam oldu.
fra	tur	Tu chantais.	Şarkı söylüyordun.
fra	tur	Marie a quitté son époux.	Mary kocasını terketti.
fra	tur	Là, tu me donnes une bonne raison pour t'envoyer à l'hôpital.	İşte, bana seni hastaneye götürmem için iyi bir neden gösteriyorsun.
fra	tur	Merci pour le sandwich.	Sandviç için teşekkürler.
fra	tur	Elle ne cuisine pas très bien.	Çok iyi yemek pişiremez.
fra	tur	Je suis une femme.	Ben bir kadınım.
fra	tur	Je ne peux pas voyager en avion.	Uçakla yolculuk edemem.
fra	tur	Ton lien plante.	Bağlantın çalışmıyor.
fra	tur	Ma mère est occupée comme une abeille tous les jours.	Annem her gün arı kadar meşguldür.
fra	tur	Asseyons-nous là où il y a de l'ombre.	Gölge olan bir yere oturalım.
fra	tur	Elle est arrivée chez elle à sept heures.	O saat yedide eve vardı.
fra	tur	Vous êtes en train de manger.	Yiyorsunuz.
fra	tur	Le basque est une langue à ergatif.	Baskça ergatif bir dildir.
fra	tur	Je peux vous l'expliquer mais je ne peux pas le comprendre à votre place !	Size bunu açıklayabilirim ama sizin için bunu anlayamam!
fra	tur	Il va au concert.	O konsere gidiyor.
fra	tur	Où tout le monde est-il parti ?	Herkes nereye gitti?
fra	tur	Je me suis trompée dans mes pronostics.	Tahminimde yanıldım.
fra	tur	Il n'a pas encore beaucoup d'expérience du travail.	Hala fazla iş tecrübesi yok.
fra	tur	Nous ne pouvons le faire sans vous.	Bunu sizsiz yapamayız.
fra	tur	Sa conduite témoigne de son orgueil.	Davranışı kibirinin göstergesidir.
fra	tur	Si ça peut te faire plaisir...	Eğer bu seni memnun edebilecekse...
fra	tur	Es-tu satisfait de l'hôtel?	Otelden memnun musun?
fra	tur	Je te le donnerai.	Onu sana vereceğim.
fra	tur	J'ai de trop longs cheveux.	Saçlarım çok uzun.
fra	tur	Au revoir. À demain.	Hoşça kal. Yarın görüşürüz.
fra	tur	Dis-moi si tu trouves un petit ami.	Bir sevgili bulursan, söyle.
fra	tur	Je vis en ville.	Şehirde yaşıyorum.
fra	tur	Je préfèrerais plutôt mourir que céder.	Teslim olmaktansa ölmeyi tercih ederdim.
fra	tur	Thomas est intraitable.	Tom söz dinlemez biridir.
fra	tur	Venez-vous d'entendre ce que vous avez dit ?	Ne dediğinizi duydunuz mu?
fra	tur	Tu la trouves attirante ?	Sence o çekici biri mi?
fra	tur	Il n'y a pas de fruit sans peine.	Zahmet yoksa kazanç da yok.
fra	tur	Les routes sont glissantes, les voitures ralentissent.	Yollar kaygandı, arabalar yavaşladı.
fra	tur	Si seulement nous avions un jardin !	Keşke bir bahçemiz olsaydı!
fra	tur	Ses cheveux dorés flottaient dans le vent estival.	Altın saçları yaz rüzgarında dalgalanıyordu.
fra	tur	Je crois qu'il ne reste plus rien entre nous.	Aramızda artık hiçbir şeyin kalmadığını düşünüyorum.
fra	tur	Elle n'est pas comme les autres filles.	O diğer kızlar gibi değil.
fra	tur	Le bus devait justement avoir du retard tandis que j'étais en retard.	Ben geç kalmışken, otobüsün geç kalması çok şarttı.
fra	tur	Je crains que tu m'aies mal compris.	Korkarım ki beni yanlış anladın.
fra	tur	Regardez ce gros chien.	Şu koca köpeğe bakın.
fra	tur	Vas-tu jouer toute la journée ?	Tüm gün boyunca oynayıp duracak mısın?
fra	tur	Qui a cassé la fenêtre hier ?	Pencereyi dün kim kırdı?
fra	tur	Oui, vous avez-là une opinion, mais votre opinion ne va justement pas.	Evet burada bir fikriniz var ama bu doğru işlemiyor.
fra	tur	Garde tes mains immobiles.	Ellerini kıpırdatma.
fra	tur	Le pain a augmenté de 10 yens.	Ekmek 10 yen zamlandı.
fra	tur	Danser en boîte lui plaît mieux que de skier.	Diskoda dans etmeyi kayak yapmaktan daha çok seviyor.
fra	tur	Il est vieux.	O yaşlı.
fra	tur	Après avoir réfléchi sur ma vie jusqu'à présent, j'ai décidé que j'avais besoin de changer mes objectifs.	Şimdiye kadar olan hayatımı düşündükten sonra, bakış açımı değiştirmeye ihtiyacım olduğuna karar verdim.
fra	tur	Pleut-il maintenant ?	Şimdi yağmur yağıyor mu?
fra	tur	J'ai bien peur que tu aies raison.	Korkarım ki haklısın.
fra	tur	À notre grand mécontentement, il a fait irruption à la fête.	Bizim en büyük hoşnutsuzluğumuz, kutlamaya baskın yaptı.
fra	tur	C'est vexant.	Bu üzücü.
fra	tur	Levez votre main lorsque j'appelle votre nom.	Adınızı söylediğimde elinizi kaldırın.
fra	tur	Tom habite à Boston.	Tom Boston'da yaşıyor.
fra	tur	Merci de nous permettre de rester ici.	Burada kalmamıza izin verdiğiniz için teşekkürler.
fra	tur	Je n'aurais jamais deviné.	Asla tahmin etmezdim.
fra	tur	Tu devrais présenter tes excuses.	Özür dilemelisin.
fra	tur	J'ai deux livres.	Benim iki kitabım var.
fra	tur	Votre mère est décédée hier.	Anneniz dün öldü.
fra	tur	Ton disque est rayé.	Senin diskin çizik.
fra	tur	Hier un piéton a été écrasé par un camion sur ce passage-piétons.	Dün bu yaya geçidinde bir yayaya kamyon çarptı.
fra	tur	Pourquoi me fixes-tu comme ça ?	Neden bana öyle dik dik bakıyorsun?
fra	tur	Combien coûte le raisin ?	Üzüm kaç para?
fra	tur	Ils laissent toujours leurs vélos sales.	Bisikletlerini hep kirli bırakıyorlardı.
fra	tur	Cela peut être vrai.	Bu doğru olabilir.
fra	tur	Toute nation a le gouvernement qu'elle mérite.	Her ulus hak ettiği şekilde yönetilir.
fra	tur	As-tu assisté au dernier cours ?	Son derse girdin mi?
fra	tur	Notre groupe était composé de cinq personnes.	Bizim grubumuz beş kişiden oluşuyordu.
fra	tur	Sa famille est très grande.	Onun ailesi çok büyük.
fra	tur	Divise-le entre les trois.	Onu üçe böl.
fra	tur	Il est celui qui travaille le plus dur dans sa classe.	O, sınıfındaki en sıkı çalışan kişidir.
fra	tur	Où est l'arbre ?	Ağaç nerede?
fra	tur	J'ai entendu quelqu'un m'appeler de loin.	Uzaktan birinin bana seslendiğini duydum.
fra	tur	Il est huit heures et quart.	Saat sekizi çeyrek geçiyor.
fra	tur	Il a engagé un nouveau secrétaire.	Yeni bir sekreter işe aldı.
fra	tur	Il l'a laissée partir.	Onun gitmesine izin verdi.
fra	tur	L'avion volait à basse altitude.	Uçak alçak seviyede uçuyordu.
fra	tur	C'était juste un cauchemar.	Bu sadece bir kabustu.
fra	tur	Les enfants ne peuvent pas boire de vin.	Çocuklar şarap içemezler.
fra	tur	Bonne nuit, Timmy.	İyi geceler, Timmy.
fra	tur	Donnez-moi mes lunettes.	Gözlüklerimi bana verin.
fra	tur	J'aimerais prendre un peu d'air frais.	Biraz temiz hava almak istiyorum.
fra	tur	Le chien a l'air malade.	Köpek hasta gibi görünüyor.
fra	tur	Les Américains disent franchement ce qu'ils pensent.	Amerikalılar düşündüklerini açıkca söyler.
fra	tur	Je veux que vous soyez à nouveau mon ami.	Yeniden arkadaşım olmanızı istiyorum.
fra	tur	Je vous amènerai partout où vous voulez aller.	Sizi gitmek istediğiniz her yere götüreceğim.
fra	tur	Je n’écris à personne.	Kimseye yazmıyorum.
fra	tur	Laisse la pièce en état.	Odayı olduğu gibi bırak.
fra	tur	Il faut bien voter aux élections.	Seçimlerde iyi oylamak lazım.
fra	tur	Il aime la montagne.	Dağı sever.
fra	tur	Si j'étais toi, je rentrerais tout de suite.	Yerinde olsam derhal eve giderim.
fra	tur	En 2006, j'ai appris une langue étrangère pour la première fois, et c'était l'anglais.	2006 yılında ilk kez yabancı bir dil öğrendim, ve o İngilizceydi.
fra	tur	Maintenant, calme-toi.	Şimdi sakin ol.
fra	tur	Je n'ai pas pu le persuader que c'était vrai.	Onun doğru olduğu konusunda onu ikna edemedim.
fra	tur	Tu sens bon.	Güzel kokuyorsun.
fra	tur	Tu réussiras, j'en suis sûr.	Başarılı olacağından eminim.
fra	tur	Ouvre la porte, laisse entrer le chien.	Kapıyı aç, bırak köpek içeri girsin.
fra	tur	Beaucoup de gens font ça.	Çoğu insan bunu yapar.
fra	tur	Personne n'est intéressé par ton discours.	Kimse senin dediklerinle ilgilenmiyor.
fra	tur	Elles louchent.	Şaşı bakıyorlar.
fra	tur	Je n'aurais jamais cru qu'il puisse faire une chose aussi horrible.	Onun bu kadar çirkin bir şey yapabileceğini düşünmemiştim.
fra	tur	Je voulais rencontrer une femme vraiment mature.	Gerçekten olgun bir bayanla tanışmak isterdim.
fra	tur	Je suis médecin.	Ben bir doktorum.
fra	tur	Mon père m'a encouragé à apprendre le piano.	Babam beni piyano çalmayı öğrenmek için cesaretlendirdi.
fra	tur	La neige recouvrit toute la ville pendant la nuit.	Kar gece boyunca bütün şehri kapladı.
fra	tur	Je te conseille d'aller à Boston avec Tom.	Sana Tom'la Boston'a gitmeni öneriyorum.
fra	tur	Selon mon opinion, il se plante.	Bana kalırsa, o hatalı.
fra	tur	C'est pour un de mes amis.	O, benim bir arkadaşım için.
fra	tur	Je veux me reposer.	Dinlenmek istiyorum.
fra	tur	Le soleil est l'étoile la plus proche de la terre.	Güneş, Dünya'ya en yakın yıldızdır.
fra	tur	J'ai préparé du café.	Kahve hazırladım.
fra	tur	Je crois que tu as composé le mauvais numéro.	Senin hatalı numara çevirdiğine inanıyorum.
fra	tur	Ta mère est-elle à la maison ?	Annen evde mi?
fra	tur	Cette calculatrice ne permet pas d'effectuer des divisions.	Bu hesap makinesi bölme işlemi yapmaya imkan tanımıyor.
fra	tur	T'es grillée.	Ayvayı yedin.
fra	tur	Ne pose aucune question.	Hiçbir soru sorma.
fra	tur	Tu es triste.	Sen üzgünsün.
fra	tur	Je suis là depuis cinq minutes.	Beş dakikadır buradayım.
fra	tur	Donne-moi quelque chose pour écrire.	Bana yazmak için bir şey ver.
fra	tur	J'ai été dans le même hôpital.	Aynı hastanedeydim.
fra	tur	Je déteste tout le monde et tout le monde me déteste.	Herkesten nefret ediyorum, herkes de benden.
fra	tur	Écris-moi une lettre, hein ?	Bana bir yazarsın, değil mi?
fra	tur	Es-tu fou ?	Deli misin?
fra	tur	Je deviens un véritable homme.	Ben gerçek bir erkek oluyorum.
fra	tur	Je ne leur achète pas.	Onlar için satın almıyorum.
fra	tur	Ça ne marche pas !	O işe yaramaz.
fra	tur	Je ne suis pas gros. J'ai juste un peu d'embonpoint.	Şişman değilim. Sadece biraz aşırı kiloluyum.
fra	tur	Je crains que tu m'aies mal compris.	Maalesef beni yanlış anladın.
fra	tur	J'étais juste derrière Tom.	Ben Tom'un hemen arkasındaydım.
fra	tur	J'ai pensé qu'il était possible que Tom soit sur le point de rompre le contrat.	Tom'un bu kontratı bozacağını düşündüm.
fra	tur	Je ne fais de devoirs à personne.	Kimsenin ödevini yapmam.
fra	tur	Le vase sur mon pupitre se renversa alors que je sursautai.	Vazo sehpaya devrilince irkildim.
fra	tur	Il repassait son pantalon.	Pantolonunu ütülüyordu.
fra	tur	Il fit ce qu'on lui dit.	Dediğini yaptı.
fra	tur	Est-ce que Papa est dans la cuisine ?	Baba mutfakta mı?
fra	tur	Ça me fatigue.	Bu beni yoruyor.
fra	tur	Elle a besoin de ça.	Buna ihtiyacı var.
fra	tur	Mon père est riche.	Babam zengindir.
fra	tur	Donald Trump est un menteur pathologique.	Donald Trump patolojik bir yalancıdır.
fra	tur	Le médicament a eu un effet immédiat.	İlacın anında etkisi oldu.
fra	tur	Il y avait trois hommes dans la chambre.	Odada üç adam vardı.
fra	tur	Je reste au lit parce qu'il fait trop froid dehors.	Dışarısı aşırı soğuk olduğundan dolayı yatakta dinleniyorum.
fra	tur	Le ciel abondait d'étoiles.	Gökyüzü yıldızla doluydu.
fra	tur	C'est une brillante idée.	O parlak bir fikir.
fra	tur	Personne ne peut rompre une véritable amitié.	Kimse gerçek bir arkadaşlığı bozamaz.
fra	tur	Écoutez mon conseil !	Tavsiyemi dinleyin!
fra	tur	C'est contraire aux règles.	Bu kurallara aykırıdır.
fra	tur	Entendez-vous quelque chose ?	Bir şey duyuyor musunuz?
fra	tur	Elle me dit qu'elle avait acheté un CD.	Bana bir CD aldığını söyledi.
fra	tur	C'est précisément ce que je pensais.	Yaklaşık olarak düşündüğüm bu.
fra	tur	J'ai un problème avec lui.	Onunla bir sorunum var.
fra	tur	Tom est immédiatement tombé amoureux de Marie.	Tom hemen Mary'ye âşık oldu.
fra	tur	Il a abusé d'elle, mais elle l'aime pourtant toujours.	Onu kandırdı ama kız onu her zaman seviyor.
fra	tur	Personne ne pense à la mort.	Kimse ölümü düşünmez.
fra	tur	Je ne leur fais pas de réduction.	Onlara indirim yapmıyorum.
fra	tur	Comparez encore une fois la traduction et l'original.	Çevirinizi bir kere daha orijinaliyle karşılaştırınız.
fra	tur	Achève avant tout tes devoirs !	Her şeyden önce tüm ödevlerini bitir.
fra	tur	Pourquoi faites-vous ça ?	Neden bunu yapıyorsunuz?
fra	tur	Tom est en général chez lui le dimanche.	Tom pazarları genelde evde olur.
fra	tur	J'ai besoin de ça.	Buna ihtiyacım var.
fra	tur	Tom fut au bon moment au bon endroit.	Tom doğru zamanda doğru yerdeydi.
fra	tur	Elle se pencha.	Eğildi.
fra	tur	Il faut que nous venions.	Biz gelmeliyiz.
fra	tur	Cela pourrait créer de sérieux problèmes.	Bu, daha ciddi sorunlara yol açabilirdi.
fra	tur	Je voulais juste être utile.	Sadece yardımcı olmak istedim.
fra	tur	Le garçon a peut-être dit un mensonge pour faire plaisir à ses parents.	Oğlan belki ebeveynlerini mutlu etmek için yalan söyledi.
fra	tur	Je suis allé là hier.	Dün oraya gittim.
fra	tur	Tu as cherché partout, sauf au bon endroit.	Olması gereken yer haricinde, her yerde aradın.
fra	tur	Elle nous a aidées.	O, bize yardım etti.
fra	tur	L'Italie est une péninsule.	İtalya bir yarımadadır.
fra	tur	Aucun d'entre nous n'est opposé à ses idées.	Aramızdan hiçbirimiz onun fikirlerini desteklemedik.
fra	tur	Ma mère s'est inscrite au cours de dessin.	Annem çizim kursuna kayıt yaptırdı.
fra	tur	C'est moi qui me trouve au centre.	Ben, ortadakiyim.
fra	tur	Je suis heureux d'avoir un toit où m'abriter.	Oturacak bir yerim olduğu için memnunum.
fra	tur	C'est mon plan.	Bu benim planım.
fra	tur	Veux-tu que je dise à Tom qu'il te fasse ceci ?	Tom'a bunu senin için yapmasını rica etmemi istiyor musun?
fra	tur	Très bien, merci ; et comment va votre santé ?	Çok iyi, teşekkürler; ya sizin sağlığınız ne durumda?
fra	tur	Voici Monsieur Yamada.	Bu Bay Yamada.
fra	tur	Bonjour. Es-tu Jackie Scott ?	Merhaba. Sen Jackie Scott musun?
fra	tur	Il faut qu'elle vienne.	Onun gelmesi gerekiyor.
fra	tur	Notre mariage était une erreur.	Evliliğimiz bir hataydı.
fra	tur	Je te le dirai si tu veux.	İsterseniz size söylerim.
fra	tur	Il me ment.	Bana yalan söylüyor.
fra	tur	Tom a vengé la mort de Marie.	Tom, Mary'nin ölümünün öcünü aldı.
fra	tur	Nouvel état, nouvelle vie.	Yeni yer, yeni hayat.
fra	tur	Tom veut savoir si tu as eu des nouvelles de Marie.	Tom Mary'den haber alıp almadığını bilmek istiyor.
fra	tur	C'est un vieux souvenir.	Bu eski bir hatıra.
fra	tur	Ne marchez pas aussi vite ! Je ne peux pas vous suivre.	Bu kadar hızlı yürümeyin! Sizi yakalayamıyorum.
fra	tur	Je suppose que vous cédez à leurs pressions.	Onların baskıları karşısında geri adım attığınızı tahmin ediyorum.
fra	tur	Je peux me regarder dans le miroir.	Aynada kendimi görebiliyorum.
fra	tur	Vous ne le regretterez pas !	Bundan pişman olmayacaksınız!
fra	tur	Tom t'a fait rire, n'est-ce pas ?	Tom seni güldürdü, değil mi?
fra	tur	Ne sois pas un mauvais garçon.	Kötü bir çocuk olma.
fra	tur	Cette porte permet d'accéder au jardin.	Bu kapı bahçeye erişmeye olanak sağlar.
fra	tur	Je ne suis pas soldat.	Ben bir asker değilim.
fra	tur	Je pensais avoir entendu quelqu'un dans la cuisine.	Mutfakta birilerinin sesini duyduğumu düşünüyordum.
fra	tur	Devine où j'ai été.	Neredeydim tahmin et.
fra	tur	Je l'ai rencontré la veille.	Onu önceki gün gördüm.
fra	tur	Si tu sais lire cette phrase, tu sais lire.	Eğer bu cümleyi okumayı biliyorsan, okumayı biliyorsun.
fra	tur	N'aie pas peur de commettre des fautes lorsque tu parles anglais.	İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkma.
fra	tur	Je me suis mordu la langue.	Dilimi ısırdım.
fra	tur	Ils vivent à l'étage au-dessus.	Onlar yukarıdaki katta yaşıyor.
fra	tur	Ils eurent beaucoup d'enfants.	Birçok çocukları oldu.
fra	tur	Je savais que c'était un gaspillage de temps.	Bunun bir zaman kaybı olduğunu biliyordum.
fra	tur	J'essayais juste de plaire.	Ünlü olmaya çalışıyordum.
fra	tur	Elle tint sa promesse.	O sözünü tuttu.
fra	tur	Il s'est moqué de moi.	Benimle alay etti.
fra	tur	Les requins sont-ils tous dangereux ?	Bütün köpekbalıkları tehlikeli midir?
fra	tur	Heureusement, ils sont en route.	Neyse ki yoldalar.
fra	tur	On dit que cela provoque le cancer.	Bunun kanseri tetiklediği söylenir.
fra	tur	Il faut que je vienne.	Benim gelmem gerekiyor.
fra	tur	J'ai trois enfants.	Üç çocuğum var.
fra	tur	Je n'arrive pas à l'encaisser.	Bunu sindiremiyorum.
fra	tur	Il est dépourvu de sentiments humains.	İnsani duygulardan yoksundur.
fra	tur	J'étais en train de bluffer.	Blöf yapıyordum.
fra	tur	Je n’écris rien.	Hiçbir şey yazmıyorum.
fra	tur	Quel est la date probable de l'accouchement ?	Doğum tarihi tahminen nedir?
fra	tur	Tôt ou tard, on le trouvera.	Er ya da geç onu bulacağız.
fra	tur	De qui sont ces peintures ?	Bunlar kimin tabloları?
fra	tur	J'ai vu tout l'accident de mes yeux.	Tüm kazayı gözlerimle gördüm.
fra	tur	Je te prie de ne pas t'énerver si je fais une critique.	Rica ederim eğer seni eleştirirsem bana kızma.
fra	tur	Nous avons quitté nos époux.	Kocalarımızı terkettik.
fra	tur	Vous n'avez pas trop attendu, j'espère ?	Umarım fazla beklemediniz.
fra	tur	Les deux affirmations sont fausses.	Her iki iddia yanlış.
fra	tur	N'hésite pas à me dire si tu as besoin de quelque chose.	Bir şeye ihtiyacın olursa bana söylemekten çekinme.
fra	tur	Elle dit que cela pouvait être vrai.	O, onun doğru olabileceğini söyledi.
fra	tur	Tu es un bon joueur de tennis.	İyi bir tenisçisin.
fra	tur	Le ciel est trouble comme pendant la saison des pluies.	Yağmur zamanı gibi hava karanlıktı.
fra	tur	Il est utile de parler plusieurs langues étrangères.	Fazla sayıda yabancı dil konuşmak yararlıdır.
fra	tur	Je suis tellement heureuse.	Gerçekten mutluyum.
fra	tur	Ils sont encore jeunes.	Onlar hâlâ genç.
fra	tur	Je n'ai rien d'autre à te donner.	Sana verecek başka hiçbir şey yok.
fra	tur	Tu aimeras ce jeu.	Bu oyunu seveceksin.
fra	tur	Il a plu abondamment la nuit dernière.	Geçen gece çokça yağmur yağdı.
fra	tur	Il faut que j'aille à l'hôpital.	Hastaneye gitmek zorundayım.
fra	tur	Elle est hyperactive.	O hiperaktif.
fra	tur	Je fus ravi par la performance du groupe.	Grubun performansından etkilendim.
fra	tur	Je ne peux pas continuer ça.	Bununla devam edemem.
fra	tur	Puis-je essayer ceci ?	Bunu deneyebilir miyim?
fra	tur	Il avait rencontré de nombreuses difficultés dans sa jeunesse.	Gençliğinde birçok zorlukla karşılaşmıştı.
fra	tur	Les abeilles se nourrissent de nectar.	Arılar nektarla beslenir.
fra	tur	Les éléphants vivent en Asie et en Afrique.	Filler Asya ve Afrika'da yaşarlar.
fra	tur	Elle est toujours à se plaindre de quelque chose.	O her zaman bir şeyler hakkında yakınır.
fra	tur	J'avais tout pour être heureuse.	Mutlu olmak için her şeyim vardı.
fra	tur	Il a fait d'elle sa secrétaire.	Onu kendi sekreteri yaptı.
fra	tur	Avez-vous des problèmes ?	Sorununuz var mı?
fra	tur	Mon chien l'a bouffé.	Onu köpeğim yedi.
fra	tur	Je suis seule à la maison depuis quatre jours.	Dört gündür evde yalnızım.
fra	tur	Vous n'avez pas besoin d'argent maintenant.	Şimdi paraya ihtiyacınız yok.
fra	tur	Merci pour ton écoute.	Dinlediğin için teşekkürler.
fra	tur	Excusez-moi.	Lütfen beni affet.
fra	tur	Fermez votre grande bouche.	Kocaman ağzını kapa.
fra	tur	Ils se comportaient bizarrement.	Tuhaf davranıyorlar.
fra	tur	Je n'ai simplement pas voulu que tu penses que j'étais radin.	Sadece, benim cimri olduğumu sanmanı istemedim.
fra	tur	Il y a plusieurs fleurs. L'une est rouge, une autre est blanche et les autres sont jaunes.	Birçok çiçek var. Biri kırmızı, bir başkası beyaz ve kalanları sarı.
fra	tur	J'ai rencontré un ami que je n'avais pas vu depuis trois ans.	3 yıldan beri görmediğim bir arkadaşımla karşılaştım.
fra	tur	Mon impression sur les États-Unis est très bonne.	Birleşik Devletlere olan izlenimim çok iyidir.
fra	tur	Je veux louer une voiture.	Bir araba kiralamak istiyorum.
fra	tur	Je voudrais acheter ce blouson.	Bu deri ceketi satın almak istiyorum.
fra	tur	Tom n'a pas voulu parler.	Tom konuşmak istemedi.
fra	tur	Je préfère le vin rouge au vin blanc.	Kırmızı şarabı beyaz şaraba tercih ederim.
fra	tur	Si j'avais eu de l'argent, j'aurais acheté cet ordinateur.	Param olsaydı, bilgisayarı satın alırdım.
fra	tur	C'était un combat inégal.	Bu, adil olmayan bir dövüştü.
fra	tur	Nous peindrons la clôture demain.	Çiti yarın boyayacağız.
fra	tur	Je n’exporte pas vos vêtements.	Kıyafetlerinizi ihraç etmem.
fra	tur	Tom a dit que Mary n'était pas en état d'ivresse.	Tom, Mary'nin sarhoş olmadığını söyledi.
fra	tur	Tu es Simon, fils de Jean.	Sen Simon'sin, Jean'ın oğlu.
fra	tur	Ils ont répondu.	Cevapladılar.
fra	tur	Je ne peux pas faire mon lit. Je n'ai pas le temps pour ça.	Yatağımı düzeltemem. Buna vaktim yok.
fra	tur	Vous aimez contenter vos femmes, n'est-ce pas ?	Hanımlarınızı memnun etmeyi seversiniz, değil mi?
fra	tur	J'ai tout le temps envie de dormir parce que je suis enceinte.	Her zaman uyumak istiyorum çünkü hamileyim.
fra	tur	Je portais un imperméable, donc je ne me suis pas tellement mouillé.	Bir yağmurluk giyiyordum bu yüzden çok ıslanmadım.
fra	tur	Bonne nuit, mon cœur !	İyi geceler, aşkım!
fra	tur	Le linguiste déplorait mon ignorance et se mit à m'enseigner l'histoire de l'araméen.	Dilbilimci reddime tam pişman oldu ve Aramice'nin tarihini öğretmeye başladı.
fra	tur	Ne lui parlez pas ainsi !	Onunla böyle konuşma!
fra	tur	Il a failli les tuer tous les deux !	İkisini öldürmek üzereydi!
fra	tur	Je sais que vous ne m'aimez pas.	Benden hoşlanmadığınızı biliyorum.
fra	tur	Peux-tu m'emmener quand tu iras au bureau demain ?	Yarın büroya giderken beni de götürür müsün?
fra	tur	Je ne suis pas médecin.	Doktor değilim.
fra	tur	Si j'avais acheté ce tableau autrefois, maintenant je serais riche.	Bu tabloyu satın almış olsaydım, şimdi zengin olurdum.
fra	tur	Je vous explique avec un schéma.	Size bir şemayla açıklayacağım.
fra	tur	Je me déteste.	Kendimden nefret ediyorum.
fra	tur	As-tu mis des pneus neige sur ta voiture ?	Arabana kış lastiklerini taktın mı?
fra	tur	Je te souhaite beaucoup de chance.	Sana bol şans diliyorum.
fra	tur	Les étoiles brillant dans le ciel ressemblaient à des pierres précieuses.	Gokyüzünde parlayan yıldızlar değerli taşlara benziyordu.
fra	tur	Je veux également jouer.	Ben de oynamak istiyorum.
fra	tur	Il y a du vent aujourd'hui.	Bugün hava rüzgarlı.
fra	tur	Avez-vous un lien de parenté avec les Nagashima ?	Nagashima ailesinden misin?
fra	tur	Tom parla calmement.	Tom sakince konuştu.
fra	tur	Il m’est arrivé une étrange aventure.	Başımdan ilginç bir macera geçti.
fra	tur	Tu peux me tutoyer.	Bana "sen" diyebilirsin.
fra	tur	Je suis parti aussi tôt que j'ai pu.	Elimden geldiğince erken terk ettim.
fra	tur	J'ai perdu mes lunettes, mais j'en ai besoin pour les retrouver.	Gözlüklerimi kaybettim ama onları bulmam için onlara ihtiyacım var.
fra	tur	Papa est impatient aujourd'hui.	Baba bugün sabırsız.
fra	tur	Mon cher ami !	Benim canım arkadaşım!
fra	tur	Regarde cette maison.	Bu eve bak.
fra	tur	Est-ce à vous ?	O sizin mi?
fra	tur	Marie jouait bien.	Marie iyi oynuyordu.
fra	tur	Bien qu'il fût très tard, il continua à travailler.	Çok geç olmasına rağmen, çalışmaya devam etti.
fra	tur	Tom aidera les pauvres.	Tom fakirlere yardım edecek.
fra	tur	C'est la vie.	İşte hayat.
fra	tur	Cela coûtera au moins cinq dollars.	En az beş dolara mal olur.
fra	tur	Je ne veux pas utiliser ton ordinateur !	Bilgisayarını kullanmak istemiyorum!
fra	tur	Je crains qu'il ne reconnaisse jamais sa culpabilité.	Korkarım o suçunu asla itiraf etmeyecek.
fra	tur	Il se rend au concert.	O konsere gidiyor.
fra	tur	L'homme mangea du pain.	Adam ekmek yedi.
fra	tur	Est-ce que je peux poser une question à laquelle tu n'es pas obligé de répondre ?	Cevaplamak zorunda olmadığın bir soru sorabilir miyim?
fra	tur	Je ne vous adore pas.	Size bayılmıyorum.
fra	tur	Pouvez-vous nous montrer comment ça marche?	Bize bunun nasıl çalıştığını gösterir misiniz?
fra	tur	Aime-t-elle cuisiner ?	O, yemek yapmayı sever mi?
fra	tur	Il n'aime pas le sport. Moi non plus.	O sporu sevmez. Ben de öyle.
fra	tur	Il va arriver avec un vol de nuit.	Gece uçuşuyla varacak.
fra	tur	Rien de mon passé n’est bon à savoir.	Geçmişe dair bildiğim iyi bir şey yok.
fra	tur	Son fils est mort dans un accident de la route.	Oğlu bir trafik kazasında öldü.
fra	tur	Ne quittez-pas s'il vous plaît afin de ne pas perdre votre position dans la queue.	Bekleyenler arasında sıranızı kaybetmemeniz için lüften hatta kalın.
fra	tur	Elle a acheté du pain.	Ekmek satın aldı.
fra	tur	Elle se blessa le coude en tombant.	Düşerek dirseğini incitti.
fra	tur	J'ai tellement sommeil que je ne tiens pas debout.	Ayakta duramayacak kadar çok uykum var.
fra	tur	Nous allons nous amuser.	Birbirimizi eğlendireceğiz.
fra	tur	Ne me parlez pas de cette façon.	Benimle bu şekilde konuşmayın.
fra	tur	Qu’as-tu essayé de faire ?	Ne yapmaya çalıştın?
fra	tur	Les Russes gagneront la guerre.	Ruslar savaşı kazanacak.
fra	tur	Il avait raison la première fois.	İlk defa haklıydı.
fra	tur	Tout le monde éclata soudain de rire.	Herkes ani bir kahkaha patlattı.
fra	tur	Je veux ce livre.	O kitabı istiyorum.
fra	tur	Donne-moi mes lunettes.	Gözlüklerimi bana ver.
fra	tur	Je ne veux pas abuser de votre temps précieux.	Değerli vaktinizi suistimal etmek istemem.
fra	tur	Il y a beaucoup de peuples différents dans le monde.	Dünyada birçok değişik halk vardır.
fra	tur	Vous avez fermé les yeux.	Gözlerinizi kapattınız.
fra	tur	Vous ne devez pas le regretter.	Onu pişman etmemelisiniz.
fra	tur	Je t'ai dit tout ce dont je me souviens.	Sana tüm hatırladıklarımı söyledim.
fra	tur	Je ne l'ai jamais vue.	Onu hiç görmedim.
fra	tur	Le Japon exporte beaucoup de voitures à l'étranger.	Japonya yabancı ülkelere çokça araba ihraç ediyor.
fra	tur	Ce que vous faites ne me dérange pas.	Yaptığınız şey beni rahatsız etmiyor.
fra	tur	De quoi un dirigeable a-t-il l'air ?	Bir zeplin nasıl bir şeydir?
fra	tur	Il est féru de biologie.	O biyolojiye tutkundur.
fra	tur	Tom aida Marie à déplacer les meubles.	Tom, Mary'ye mobilyaların yerini değiştirmesine yardım etti.
fra	tur	C'était juste un flirt.	Bu sadece bir flörttü.
fra	tur	Leur mariage a été un jour plein d'émotions pour eux.	Düğünleri onlar için çok duygu yüklü bir gündü.
fra	tur	C'est difficile de garder notre équilibre sur des routes gelées.	Buzlu yollarda dengemizi bulmamız zor.
fra	tur	Les États-Unis d'Amérique ont aboli l'esclavage.	Amerika köleliği yürürlükten kaldırdı.
fra	tur	Je me suis perdu dans ton univers.	Sana olan aşkımdan kendimi kaybettim.
fra	tur	Je veux savoir où elles ont dissimulé l'argent.	Onların parayı nereye sakladığını bilmek istiyorum.
fra	tur	Je ne suis pas malade.	Ben hasta değilim.
fra	tur	Cette phrase se compose de sept mots.	Bu cümle yedi sözcükten oluşur.
fra	tur	Il est fier parce que son père était un grand scientifique.	Babası büyük bir bilim adamı olduğu için, gururlanıyor.
fra	tur	Il ne lui manquait qu'un seul défaut pour être parfaite.	Mükemmel olmasını tek bir kusuru engelliyordu.
fra	tur	Je te sers un peu de champagne ?	Sana biraz şampanya servis edeyim mi?
fra	tur	Combien de personnes vivent en Australie ?	Avustralya'da kaç kişi yaşıyor?
fra	tur	Sais-tu comment mes amis me décrivent ?	Arkadaşlarımın beni nasıl tarif ettiklerini biliyor musun?
fra	tur	Aucun des deux ne me plaît.	Her ikisini de sevmiyorum.
fra	tur	Ralentissez !	Yavaşlayın!
fra	tur	Vous avez besoin d'un avocat.	Bir avukata ihtiyacın var.
fra	tur	Je pense qu'il viendra, mais je n'en suis pas tout à fait sûr.	Bence o gelecek ama bundan emin değilim.
fra	tur	Si tu te perds dans une rue, demande à un policier.	Eğer sokakta kaybolursan, bir polise sor.
fra	tur	Il entra chez lui.	Odasına girdi.
fra	tur	Je vous ai dit tout ce dont je me souviens.	Size tüm hatırladıklarımı söyledim.
fra	tur	Je crois que nous pourrons réussir.	Başarabileceğimize inanıyorum.
fra	tur	Il faut que vous veniez.	Siz gelmelisiniz.
fra	tur	Mon silence ne doit pas être considéré comme une approbation.	Sessizliğim, bir onaylama olarak kabul edilmemeli.
fra	tur	Aujourd'hui les chauffeurs de bus sont en grève.	Bugün otobüs şoförleri grevdeler.
fra	tur	Pourquoi avons-nous annulé notre voyage ?	Neden gezimizi iptal ettik?
fra	tur	À quelle heure ton cours s'achève-t-il ?	Dersin kaçta başlıyor?
fra	tur	Certains élèves trouvent cela difficile de suivre les règles.	Bazı öğrenciler kurallara uymayı zor buluyor.
fra	tur	J'ai les cheveux trop longs.	Çok uzun saçlarım var.
fra	tur	Nous aurons un contrôle demain.	Yarın bir kontrolümüz var.
fra	tur	Elle est l'épouse d'Alain.	O, Alain'in karısıdır.
fra	tur	Je comprends tes sentiments.	Hislerini anlıyorum.
fra	tur	Il a dit qu'il était heureux.	Mutlu olduğunu söyledi.
fra	tur	J'ai oublié de verrouiller la porte.	Kapıyı kilitlemeyi unuttum.
fra	tur	Nous travaillons dans un budget limité.	Sınırlı bir bütçe ile çalışıyoruz.
fra	tur	Un tigre est un prédateur.	Kaplan yırtıcı bir hayvandır.
fra	tur	J'ai besoin d'un couteau effilé.	Keskin bir bıçağa ihtiyacım var.
fra	tur	Elle a essayé de joindre les deux bouts.	O, gelirini giderine denkleştirmeye çalışıyordu.
fra	tur	Sait-elle danser ?	O dans etmeyi biliyor mu?
fra	tur	Mon grand frère vit à San Diego.	Büyük erkek kardeşim San Diego'da yaşıyor.
fra	tur	T’as coupé tes cheveux ?	Saçlarını mı kestin?
fra	tur	Vous avez gagné de nombreuses compétitions.	Birçok yarışma kazandınız.
fra	tur	Les nombres impairs ne sont pas divisibles par 2.	Tek sayılar 2'ye bölünemez.
fra	tur	On dit que les prix vont encore augmenter.	Fiyatların yine artacağı söyleniyor.
fra	tur	Ça sent mauvais !	Bu kötü kokuyor!
fra	tur	Le chien marcha à travers la rue.	Köpek yürüyerek caddeyi geçti.
fra	tur	Quand son nouveau roman sort-il ?	Yeni romanı ne zaman çıkacak?
fra	tur	La lumière vive blesse les yeux.	Parlak ışık gözleri bozar.
fra	tur	Le soleil ni la mort ne se peuvent regarder en face.	Güneşin ya da ölümün yüzüne doğrudan bakamazsınız.
fra	tur	Laisser quelque chose d'inachevé est la pire chose que vous puissiez faire.	Bir işi yarım bırakmak yapılabilecek en kötü iştir.
fra	tur	Sa solution s'est avérée être une erreur totale.	Onun çözümünün tamamen hata olduğu ortaya çıktı.
fra	tur	C'est le braquage de banque le plus meurtrier qu'a connu notre ville.	Bu, bizim şehrimizde bilinen en ölümcül banka soygunudur.
fra	tur	Comment s'appelle son professeur ?	Onun öğretmeninin adı nedir?
fra	tur	Nous sommes frères.	Biz kardeşiz.
fra	tur	Pourquoi ne réponds-tu pas à mon message ?	Neden mesajımı cevaplamıyorsun?
fra	tur	Les exportations ont augmenté de 30 milliards de dollars.	İhracat 30 milyon dolar arttı.
fra	tur	Il est bien connu que dire un numéro de téléphone à voix haute facilite sa mémorisation.	Bir telefon numarasının yüksek sesle söylenmesinin onun ezberlenmesini kolaylaştırdığı iyi bilinir.
fra	tur	« Qui est venu nous rendre visite aujourd'hui ? » « Aujourd'hui, ma sœur, Maria, est venue nous rendre visite. »	"Bugün kim bizi ziyaret etti?" "Bugün kız kardeşim Maria bizi ziyaret etti.
fra	tur	Les prix baissent.	Fiyat düşüyor.
fra	tur	J'ai oublié mon adresse électronique.	E-posta adresimi unuttum.
fra	tur	Viens et écris ton nom.	Gel ve ismini yaz.
fra	tur	Ce chapeau te va bien.	Bu şapka üzerinde iyi durdu.
fra	tur	Le stylo à bille est sur la table.	Tükenmez kalem masanın üstünde.
fra	tur	Encore une fois.	Tekrar.
fra	tur	Je suis un peu enrhumé, aujourd'hui.	Bugün hafif bir soğuk almışım.
fra	tur	Je pleure à chaque fois que je vois ce film.	Bu filmi her gördüğümde ağlarım.
fra	tur	Pourquoi me questionnes-tu ?	Neden bana soru soruyorsun?
fra	tur	Le vent s'apaisa.	Rüzgar yatıştı.
fra	tur	Il est fâché parce qu'elle vient toujours trop tard.	Kızgın çünkü o hep çok geç geliyor.
fra	tur	Consacrez-vous à votre travail.	Kendinizi işe verin.
fra	tur	Veuillez éplucher les pommes de terre.	Lütfen patatesleri soyun.
fra	tur	Crois à l'amour !	Aşka inan!
fra	tur	Tom voulait habiter à Boston.	Tom Boston'da yaşamak istiyordu.
fra	tur	Mon frère m'a donné une adorable poupée.	Erkek kardeşim bana sevimli bir oyuncak bebek verdi.
fra	tur	Vous allez rire.	Güleceksiniz.
fra	tur	Ils n'auraient pas reconnu Tom.	Tom'u tanımazlardı.
fra	tur	Son nouveau roman est devenu un best-seller.	Onun yeni romanı çoksatar oldu.
fra	tur	Il est très jeune.	O çok gençtir.
fra	tur	J'ai décidé de faire la même chose.	Aynı şeyi yapmaya karar verdim.
fra	tur	Je vais t'offrir un vélo pour ton anniversaire.	Doğumgünün için sana bir bisiklet ısmarlayacağım.
fra	tur	M'aimes-tu vraiment ?	Beni gerçekten seviyor musun?
fra	tur	Mon père est un homme en or.	Babam altın gibi adamdır.
fra	tur	Nous voulons devenir célèbres.	Ünlü olmak istiyoruz.
fra	tur	Personne ne vint m'aider.	Bana yardım etmek için hiç kimse gelmedi.
fra	tur	Vous continuez à faire la même erreur à chaque fois.	Her seferinde aynı hatayı yapmaya devam ediyorsunuz.
fra	tur	Tout le monde cherchait Tom.	Herkes Tom'u arıyordu.
fra	tur	Elle est désespérément amoureuse.	O, umutsuzca âşık.
fra	tur	Tom a dit qu'il était seul.	Tom yalnız olduğunu söyledi.
fra	tur	Jusqu'à présent, il a construit deux maisons.	Şimdiye kadar iki ev inşa etti.
fra	tur	Quelle a été sa réaction ?	Tepkisi neydi?
fra	tur	M. Jones nous enseigne la conversation en anglais.	Bay Jones bize ingilizce konuşmayı öğretiyor.
fra	tur	Il est improbable que nous acceptions une autre offre à court terme.	Hala, yeni bir öneriyi kabul etme isteğim yok.
fra	tur	Elle connaît dix fois plus de mots en anglais que moi.	O benimkinin on katı fazla ingilizce kelime biliyor.
fra	tur	Je vais laisser tomber pour cette fois.	Bu defa gitmesine izin vereceğim.
fra	tur	Tom a le droit de vote.	Tom'in oy kullanma hakkı var.
fra	tur	Je peux vous embaucher dans mon entreprise.	Size işyerimde bir iş verebilirim.
fra	tur	Surveille l'arrière, je surveillerai le devant.	Arkayı gözle, ben önü gözleyeceğim.
fra	tur	Combien coûtent ces pantalons noirs et ces chemises rouges?	Bu siyah pantolonlar ve bu kırmızı gömlekler ne kadar?
fra	tur	Ne parlez-vous pas français ?	Fransızca konuşamıyor musunuz?
fra	tur	J'avais un petit chien quand j'étais petit.	Küçükken küçük bir köpeğim vardı.
fra	tur	Je voulais juste aller courir.	Sadece koşmaya gitmek istiyordum.
fra	tur	Enfin, nous arrivâmes au lac.	Sonunda, göle geldik.
fra	tur	Je suis reconnaissante pour ton soutien.	Desteğinden ötürü çok memnunum.
fra	tur	Ils se regardaient dans le miroir.	Aynaya bakıyolardı.
fra	tur	Elle aurait pu le rencontrer hier.	Onunla dün buluşabilirdi.
fra	tur	Étais-tu occupé ?	Meşgul müydün?
fra	tur	Tom n'est pas venu, Jane non plus.	Tom gelmedi, Jane de.
fra	tur	Aussi rapide que tu sois capable de courir, tu ne rattraperas jamais une moto.	Ne kadar hızlı koşarsan koş, asla bir motosikleti yakalayamazsın.
fra	tur	Je ne commente rien.	Bir şey açıklamıyorum.
fra	tur	Marie sait-elle danser ?	Mary dans etmeyi biliyor mu?
fra	tur	Tu t'imagines ?	Hayal edebiliyor musun?
fra	tur	Montre-moi ton petit chat.	Bana küçük kedini göster.
fra	tur	Je voudrais vous remercier tous les deux.	İkinize teşekkür etmek istiyorum.
fra	tur	La sécurité sera renforcée.	Güvenlik sıkılaştırılacak.
fra	tur	Pourquoi me tourmentes-tu avec cela ?	Bana neden bununla işkence ediyorsun?
fra	tur	Son fils est malade.	Oğlu hasta.
fra	tur	Voudrais-tu aller voir un film, ce soir ?	Bu akşam bir film izlemeye gitmek ister misin?
fra	tur	Que fait-il maintenant ?	O şimdi ne yapıyor?
fra	tur	Ce groupe est composé de six membres.	Bu grup altı kişidir.
fra	tur	Quelle est ton adresse e-mail?	Elektronik posta adresin nedir?
fra	tur	Tu achètes cette jupe ?	Bu eteği mi satın alacaksın?
fra	tur	Tu sembles déçue.	Hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyorsun.
fra	tur	Soit tu sors soit tu entres.	Ya çık, ya gir.
fra	tur	Aime-t-il la Chine ?	O Çin'i sever mi?
fra	tur	Tom compte sur l'aide de Marie.	Tom, Mary'nin yardımına güveniyor.
fra	tur	J'ai dix-huit ans.	Ben 18 yaşındayım.
fra	tur	Nous devons épargner.	Tasarruf etmek zorundayız.
fra	tur	Redresse-toi !	Ayağa kalk!
fra	tur	Que dois-je faire ?	Ne yapmam gerekiyor?
fra	tur	Tom n'est pas sûr.	Tom emin değil.
fra	tur	D'homme à homme, de quoi s'agit-il?	Kişiden kişiye bu nasıl işler?
fra	tur	De quelque manière que vous vous y preniez, le résultat n'est pas différent.	Ne yaparsanız yapın, sonuç aynı.
fra	tur	J'ai vu un chien.	Köpeği gördüm.
fra	tur	J'aime cuisiner.	Yemek pişirmeyi severim.
fra	tur	J'apprendrai.	Öğreneceğim.
fra	tur	Nous aurions pu aider Tom.	Tom'a yardım edebilirdik.
fra	tur	Presque toutes les feuilles sont tombées de l'arbre.	Neredeyse ağaçtaki tüm yapraklar döküldü.
fra	tur	La Terre est une belle planète.	Dünya güzel bir gezegendir.
fra	tur	Bob a rencontré son grand-père tôt dans la matinée.	Bob sabah erkenden büyükbabasıyla buluştu.
fra	tur	Je peux le faire avec ou sans toi.	Bunu ben seninle ya da sensiz yapabilirim.
fra	tur	Tu ne peux pas y aller.	Oraya gidemezsin.
fra	tur	Il est heureux comme un roi.	Bir kral gibi mutlu.
fra	tur	Bonsoir Chicago.	İyi akşamlar Şikago.
fra	tur	Personne ne voudrait écouter.	Hiç kimse dinlemek istemezdi.
fra	tur	J'ai complètement changé la phrase.	Cümleyi tamamen değiştirdim.
fra	tur	J'ai fermé la porte et je suis monté au premier étage.	Kapıyı kapattım ve ilk kata çıktım.
fra	tur	Marie aime contenter son mari.	Mary kocasını memnun etmeyi sever.
fra	tur	La Fédération de Russie vivra.	Rusya Federasyonu yaşayacak.
fra	tur	Tom est marié.	Tom evli.
fra	tur	Quel temps horrible !	Hava ne kadar berbat!
fra	tur	Nous avons perdu la compétition.	Yarışmayı kaybettik.
fra	tur	Tous ses espoirs ont disparu.	Tüm umutlar söndü.
fra	tur	Ma mère a toujours travaillé dur.	Annem her zaman sıkı çalıştı.
fra	tur	J’abattais les arbres morts.	Ölü ağaçları kesiyordum.
fra	tur	Dans le vin, la vérité.	Hakikat şaraptadır.
fra	tur	L'amende doit être payée en espèces.	Para cezası nakit ödenmelidir.
fra	tur	Vous n'avez pas fini vos conneries ?	Saçmalamayı bitirmediniz mi?
fra	tur	Chaque joueur a fait de son mieux.	Her oyuncu elinden geleni yaptı.
fra	tur	Ce livre a cinq chapitres.	Bu kitap beş bölümden oluşur.
fra	tur	Demain Tom sera occupé.	Tom yarın yoğun olacak.
fra	tur	Puis-je te dire un petit secret?	Sana küçük bir sır verebilir miyim?
fra	tur	Il s'est vite levé, s'est aspergé le visage d'eau froide, s'est brossé les dents, et s'est rasé.	Hızlıca kalktı, yüzüne soğuk su serpti, dişlerini fırçaladı ve tıraş oldu.
fra	tur	Essaie d'avoir l'air heureux.	Mutlu görünmeye çalış.
fra	tur	Rien n'est plus difficile que de devenir un homme.	Hiçbir şey insan olmak kadar zor değildir.
fra	tur	Il n'est jamais revenu depuis.	O zaman beri, hiç geri gelmedi.
fra	tur	Combien de personnes devra-t-on encore évacuer ?	Kaç kişiyi daha çıkarmalıyız?
fra	tur	Il n'est pas nécessaire que tu attendes.	Beklemene gerek yok.
fra	tur	Je suis après manger.	Yemek yiyorum.
fra	tur	Peut-elle conduire une voiture ?	O, araba sürebilir mi?
fra	tur	Nous avons accéléré le film.	Filmi hızlandırdık.
fra	tur	Es-tu aussi bête ?	Bu kadar budala mısın?
fra	tur	Hier, nous avons décoré l'arbre de Noël.	Dün Noel ağacını süsledik.
fra	tur	T'es le seul à voir des fantômes.	Bir tek sen hayaletleri görüyorsun.
fra	tur	Veux-tu t'en aller ?	Gitmek istiyor musun?
fra	tur	Aujourd'hui, je désire simplement rester à la maison et ne rien faire.	Canım bügün evde kalmak ve bir şey yapmamak istiyor.
fra	tur	J'ai une question.	Bir sorum var.
fra	tur	As-tu la moindre idée de quelle heure il est?	Saatin kaç olduğu hakkında bir fikrin var mı?
fra	tur	Où tout le monde est-il allé ?	Herkes nereye gitti?
fra	tur	Où es-tu maintenant ?	Şimdi neredesin?
fra	tur	J'y vais immédiatement.	Hemen oraya geliyorum.
fra	tur	Je ne peux pas faire ça, désolé.	Bunu yapamam. Üzgünüm.
fra	tur	Tom veut parler de ce qui s'est passé.	Tom ne olduğu hakkında konuşmak istiyor.
fra	tur	Je ne sais pas pourquoi il est tellement irritable.	Neden çok sinirli olduğunu bilmiyorum.
fra	tur	La pierre est lourde.	Taş ağırdır.
fra	tur	Ça serait très bien.	Bu iyi olurdu.
fra	tur	Il faut d'abord choisir le nom.	Önce isim seçmek zorunda.
fra	tur	Il conduit avec prudence.	Dikkatli sürüyor.
fra	tur	J'ai appris beaucoup de lui sur l'astronomie.	Ondan astronomi hakkında çok şey öğrendim.
fra	tur	C'est exactement ce que je suis en train de dire.	Şu an dediğim de tam olarak bu!
fra	tur	Son petit ami est turc.	Onun sevgilisi Türk.
fra	tur	Marie souriait, mais sa voix recelait quelque irritation.	Marie gülüyordu ama sesinde biraz öfke belirtisi vardı.
fra	tur	Jeanne chantera-t-elle ?	Jeanne şarkı söyleyecek mi?
fra	tur	Ont-elles des problèmes ?	Onların sorunları var mı?
fra	tur	Ensuite, la température interne se met à grimper rapidement.	Sonra, oda sıcaklığı birden artmaya başladı.
fra	tur	Le millimètre est la millième partie du mètre.	Milimetre metrenin binde biridir.
fra	tur	Qui a fermé la porte ?	Kim kapıyı kapattı?
fra	tur	Sa santé s'est détériorée ces derniers mois.	Son birkaç aydır sağlığı kötüleşti.
fra	tur	Je peux y aller.	Gidebilirim.
fra	tur	Il faisait des cauchemars.	Kabus görüyordu.
fra	tur	Je n’arrive pas à bien dormir.	İyi uyuyamıyorum.
fra	tur	Une fille de roi est une princesse.	Kralın kızı bir prensestir.
fra	tur	Combien de poils y a-t-il sur une queue de chat ?	Bir kedinin kuyruğunda kaç tane tüy vardır?
fra	tur	C'est la maison de Claudine.	Bu, Claudine'in evi.
fra	tur	Pourquoi es-tu allé à Tokyo ?	Neden Tokyo'ya gittin?
fra	tur	Il y a des circonstances où nous sommes obligés de dissimuler la vérité.	Gerçeği saklamamız gereken durumlar var.
fra	tur	Je dirais que tu as vingt ans.	Yirmi beş yaşında olduğunu düşünmüştüm.
fra	tur	Ce n'était pas de notre faute... Nous avons tous dû le faire.	Bu bizim hatamız değildi... Bunu hepimiz yapmalıydık.
fra	tur	Ils ont essayé de me tuer.	Onlar beni öldürmeye çalıştı.
fra	tur	Est-elle ta mère ?	O senin annen mi?
fra	tur	Quand partiras-tu en voyage ?	Ne zaman yolculuğa çıkıyorsun?
fra	tur	Vous avez merdé.	Mahvettiniz.
fra	tur	Elle est complètement sourde de l'oreille gauche.	Sol kulağı tamamen duymuyor.
fra	tur	Elle a décidé de ne pas payer l'amende.	Para cezasını ödememeye karar verdi.
fra	tur	Étudier le français à Paris est mon rêve.	Hayalim, Paris'te Fransızca öğrenim görmektir.
fra	tur	Il y a quelque chose d'étrange chez lui.	Onun hakkında tuhaf bir şey var.
fra	tur	Pourquoi ne me donnes-tu pas ce que je veux avoir ?	Neden sahip olmak istediğim şeyi bana vermiyorsun?
fra	tur	Tom a rénové une maison.	Tom bir evi onardı.
fra	tur	Je veux cet appareil photo.	Ben bu fotoğraf makinesini istiyorum.
fra	tur	J'aime son sens du style. Ses vêtements et son maquillage sont toujours jolis.	Onun tarz anlayışını seviyorum. Kıyafetleriyle makyajı her zaman hoş.
fra	tur	Garde un œil sur ton portefeuille!	Gözünü cüzdanından ayırma
fra	tur	Tom a trouvé une erreur à la dernière minute.	Tom son dakikada bir hata buldu.
fra	tur	Marie est une jolie fille, mais elle s'habille de manière ridicule.	Mary hoş bir kız ama komik bir biçimde giyiniyor.
fra	tur	Je suis désolé, j'ai dû te mentir.	Üzgünüm, sana yalan söylemek zorundaydım.
fra	tur	Depuis quand Ricardo est-il marié ?	Ricardo ne zamandır evli?
fra	tur	Je gardais l’équilibre.	Dengemi koruyordum.
fra	tur	L'avion atterrit à six heures précises.	Uçak tam 6'da iniş yaptı.
fra	tur	Il est entièrement dévoué à son travail.	Kendini tamamen işini adamış.
fra	tur	Il y a une semaine qu'on s'est rencontré.	Tanışalı bir hafta oldu.
fra	tur	Marie ne savait ni son nom, ni son numéro de téléphone.	Mary onun ne ismini ne de telefon numarasını biliyordu.
fra	tur	La maison est en vente depuis des mois et n'a pas encore trouvé d'acquéreur.	Ev aylardır satılık ama henüz bir alıcısı yok.
fra	tur	Vous avez composé le mauvais numéro.	Yanlış numarayı çevirdiniz.
fra	tur	Ils ont formés des groupes de cinq.	Beşerli grup oldular.
fra	tur	« Tom, t’as pas l’air en forme. » « Ah bon ? » « Quelque chose ne va pas ? » « Mais non, tout va bien. »	"Tom, hiç havanda değilsin." "Ah, öyle mi?" "Ters giden bir şey mi var?" "Hayır, her şey yolunda."
fra	tur	Quand te lèves-tu chaque jour ?	Her gün kaçta kalkarsın?
fra	tur	J'en suis complètement convaincue.	Buna tamamen ikna oldum.
fra	tur	J'ai besoin que vous le voyez.	Bunu görmenize ihtiyacım var.
fra	tur	C'est moi qui ai aidé Tom.	Tom'a yardım eden bendim.
fra	tur	Tu as l'air un peu jeune.	Biraz genç görünüyorsun.
fra	tur	Tu es mon ami.	Sen benim arkadaşımsın.
fra	tur	Je resterai.	Kalacağım.
fra	tur	Son salaire est élevé.	Maaşı yüksek.
fra	tur	Il s'habille comme un gentleman mais il parle et agit comme un clown.	Bir beyefendi gibi giyinir ancak bir şaklaban gibi konuşur ve hareket eder.
fra	tur	Nous devrions rendre justice aux deux parties dans cette affaire.	Biz o konuda her iki tarafa adaletli davranmalıyız.
fra	tur	Il se comporte comme Nelson ce soir.	O, bu akşam Nelson gibi davranıyor.
fra	tur	Elle jeta un coup d'œil à travers le rideau.	Perdenin ucundan göz attı.
fra	tur	Avez-vous entendu le moindre mot de ce que j'ai dit ?	Benim dediklerimden bir kelime duydunuz mu?
fra	tur	Que penses-tu que signifie cette phrase ?	Bu cümlenin ne anlama geldiğini düşünüyorsun?
fra	tur	Espèce de fou !	Seni deli!
fra	tur	C'est pour cela que j'ai fait tout ça.	Bunun hepsini bu yüzden yaptım.
fra	tur	Quelqu'un est dans la pièce à côté.	Biri yan odada.
fra	tur	Bien sûr. Bonne chance !	Tabii ki. Bol şans!
fra	tur	Je prends une biscotte et un café.	Bir bisküvi ve bir kahve alıyorum.
fra	tur	Il apprend toujours quelque chose.	O her zaman bir şeyler öğrenir.
fra	tur	J’aimerais retourner un jour à Boston.	Bir gün Boston'a geri dönmek isterim.
fra	tur	À qui a-t-il téléphoné ?	Kime telefon etti?
fra	tur	C'est une sale affaire.	Bu kirli bir iş.
fra	tur	Sa beauté se démarquait au sein de la classe.	Güzelliği sınıfta göze çarpıyordu.
fra	tur	Vous avez merdé.	Batırdınız.
fra	tur	« Où vous a-t-il embrassée ? » « Sur la bouche. »	"Sizi nerenizden öptü?" "Ağzımdan."
fra	tur	Courent-elles quotidiennement ?	Her gün koşarlar mı?
fra	tur	L'homme regarde le miroir, le miroir regarde l'homme.	İnsan aynaya bakar, ayna insana.
fra	tur	Je veux discuter avec votre mère sur un sujet.	Annenizle bir şey hakkında konuşmak istiyorum.
fra	tur	Est-ce que tu sais ce que ça veut dire ?	Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun?
fra	tur	Le mot d'urgence « Mayday » vient de la phrase française « Venez m'aider. »	Acil çağrı "Mayday" Fransızca cümle "venez m'aider"'den gelir.
fra	tur	J'ai 19 ans.	Ben 19 yaşındayım.
fra	tur	Il a été rayé de la liste.	Listeden silindi.
fra	tur	Il est interdit de nager ici.	Burada yüzmek yasaktır.
fra	tur	Je cherchai une réponse convenable.	Uygun bir cevap arayacağım.
fra	tur	Il achète l'ordinateur.	O, bilgisayarı satın alıyor.
fra	tur	Nous baptisâmes le chien Tim.	Köpeğe Tim ismini verdik.
fra	tur	Dites-moi quel pain vous désirez manger.	Bana hangi ekmekten yemek istediğinizi söyleyin.
fra	tur	Es-tu seule ?	Yalnız mısın?
fra	tur	Il te faut commencer !	Başlaman gerek!
fra	tur	Jim a tendance à aller trop loin.	Jim'in çok uzaklara gitme eğilimi var.
fra	tur	Parle-moi si tu veux.	İstersen benimle konuş.
fra	tur	Je le pensais occupé, mais en fait il était libre.	Onun meşgul olduğunu düşünüyordum ama aslında o boştaymış.
fra	tur	Tu es intraitable.	Senden adam olmaz.
fra	tur	Il lut le document à haute voix.	Belgeyi yüksek sesle okudu.
fra	tur	Le roi dort et on ne peut se permettre de le réveiller.	Kral uyuyor ver onun uyandırılmasına müsaade edemeyiz.
fra	tur	Il m'a envoyé un télégramme de félicitations.	Bana bir tebrik telegrafı gönderdi.
fra	tur	Elle n'est pas ici pour se défendre contre ces accusations.	Bu suçlamalara karşı kendini savunmak için burada yok.
fra	tur	C'était une histoire d'amour unilatérale.	O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.
fra	tur	Qu'il va partir, je le sais bien !	Onun gideceğini ben çok iyi biliyorum!
fra	tur	Tout le monde pense ainsi.	Herkes öyle düşünüyor.
fra	tur	Je voulais juste le clarifier.	Bunu sadece açıklığa kavuşturmak istiyordum.
fra	tur	Peux-tu regarder de l'autre côté, s'il te plaît ?	Diğer tarafa bakar mısın lütfen?
fra	tur	Ce qui renforce l'un est fatal à l'autre.	Birini güçlendiren şey diğerini öldürür.
fra	tur	Dan a essayé de dissimuler son crime.	Dan suçunu gizlemeye çalıştı.
fra	tur	J'espère que tu iras bientôt mieux !	Umarım yakında daha iyi olacaksın.
fra	tur	Les gens souffrent de la contamination de l'eau du robinet.	İnsanlar çeşmenin suyunun kirli olmasından acı çekiyorlar.
fra	tur	Elle va te montrer.	Sana gösterecek.
fra	tur	Je veux aussi voir la mer.	Ben de denizi görmek istiyorum.
fra	tur	Où habite ta mère ?	Annen nerede yaşıyor?
fra	tur	Il y a beaucoup d'oiseaux dans ce parc.	Bu parkta birçok kuş vardır.
fra	tur	C'est également occupé.	Bu, aynı şekilde meşgul.
fra	tur	Il est pauvre, mais heureux.	O fakir ama mutlu.
fra	tur	Il n'est pas mort heureux.	Mutlu olarak ölmedi.
fra	tur	Personne n'avait même vu quelque chose de semblable.	Hiç kimse böyle bir şey görmedi.
fra	tur	Je crois que nous n'avons plus rien à nous dire.	Bence birbirimize diyecek hiçbir şey kalmadı.
fra	tur	Nous avons d'autres alternatives.	Başka seçeneklerimiz var.
fra	tur	Le juge l'a condamné à un an d'emprisonnement.	Yargıç onu 1 yıl hapse mahkûm etti.
fra	tur	Tom aurait dû danser avec Mary.	Tom Mary ile dans etmeliydi.
fra	tur	Tu as failli arriver à temps.	Neredeyse zamanında geldin.
fra	tur	Tu devrais t'excuser.	Özür dilemelisin.
fra	tur	Je voudrais discuter de quelque chose avec vous.	Sizinle bir şey tartışmak istiyordum.
fra	tur	Dépêche-toi, je te prie !	Lütfen acele et!
fra	tur	Tom est encore à l'école.	Tom hâlâ okulda.
fra	tur	Tom souvent conduit trop vite.	Tom sık sık arabayı hızlı sürer.
fra	tur	Il parle portugais.	O Portekizce konuşur.
fra	tur	J'ai dansé.	Dans ettim.
fra	tur	Personne ne la crut.	Kimse ona inanmadı.
fra	tur	Il faut que vous veniez.	Gelmeniz gerekiyor.
fra	tur	Les Pokémons ont envahi les rues des grandes villes.	Pokémonlar büyük şehirlerin sokaklarını ele geçirdi.
fra	tur	Tom a travaillé très fort.	Tom gerçekten sıkı çalıştı.
fra	tur	Il hocha de la tête en signe d'approbation.	Onaylama işareti olarak başını salladı.
fra	tur	Les gens l'ont souvent dit à ma mère.	İnsanlar bunu anneme sık sık söyledi.
fra	tur	As-tu envie d'aller skier ?	Kayak yapmaya gitmek ister misin?
fra	tur	Je pensais que vous diriez ça.	Bunu söyleyeceğinizi düşünmüştüm.
fra	tur	Dis-moi quelque chose à propos de ton fils.	Oğlun hakkında bana bir şeyler söyle.
fra	tur	Le Bouddhisme prend sa source en Inde.	Budizm'in kaynağı Hindistan'dadır.
fra	tur	Je leur ai envoyé une lettre.	Onlara bir mektup gönderdim.
fra	tur	Elle refusa notre proposition.	Önerimizi reddetti.
fra	tur	Je l'ai attendue un long moment.	Onu uzun bir süre bekledim.
fra	tur	Il y a une autre question dont nous devons discuter.	Tartışmamız gereken başka bir sorun var.
fra	tur	Elles veulent devenir célèbres.	Ünlü olmak istiyorlar.
fra	tur	Ma meilleure amie, Felicia, est ici.	Benim en iyi arkadaşım Felicia burada.
fra	tur	Je ne veux pas abandonner.	Ben vazgeçmek istemiyorum.
fra	tur	J'ai rendez-vous avec elle ce soir.	Onunla bu gece randevum var.
fra	tur	Il va à Chambéry ?	O Chambéry'e mi gitti?
fra	tur	L'art pour l'art.	Sanat sanat içindir.
fra	tur	Tom demanda à Marie si elle pouvait lui faire un sandwich.	Tom Mary'den ona bir sandviç yapıp yapamayacağını sordu.
fra	tur	Il ne vient que rarement.	Nadiren gelmez.
fra	tur	C'est plus marrant que d'étudier.	Bu, çalışmaktan daha zevkli.
fra	tur	Tu aurais dû faire comme ça.	Böyle yapmalısın.
fra	tur	Excusez-moi.	Affedersiniz.
fra	tur	Nous ne faisons pas les choses à moitié.	Biz işleri yarım bırakmayız.
fra	tur	Je ne prends pas de médicaments.	İlaç kullanmıyorum.
fra	tur	Est-ce que tu as vu l'accident de tes propres yeux ?	Kazayı gözlerinle gördün mü?
fra	tur	Parce qu'il n'y avait plus de place à table, j'ai dû manger debout.	Sofrada yer kalmadığı için ayakta yemek zorunda kaldım.
fra	tur	J'ai acheté un sac.	Bir çanta satın aldım.
fra	tur	Il fut heureux au sein de sa famille.	Ailesinde mutluydu.
fra	tur	Le père de Tom était diplomate.	Tom'un babası diplomattı.
fra	tur	Rien est impossible pour un dieu.	Hiçbir şey bir Tanrı için imkansız değildir.
fra	tur	J'étais juste sous la douche.	Duştaydım.
fra	tur	Problème réglé !	Problem çözüldü.
fra	tur	De retour dans votre pays, veuillez consulter un médecin interne.	Ülkenize döndüğünüzde, bir iç hastalıkları doktorundan tavsiye alınız.
fra	tur	Je vous écrirai dès que j'arrive.	Gelir gelmez size yazacağım.
fra	tur	Je veux entendre tout ce que tu as à dire.	Söylemek zorunda olduğun her şeyi duymak istiyorum.
fra	tur	Tu as fermé les yeux.	Gözlerini kapattın.
fra	tur	Deux étoiles sont nées dans mon cœur.	Kalbimde iki yıldız doğdu.
fra	tur	Il m'écrit de moins en moins souvent ces jours-ci.	Bu günlerde bana gittikçe daha az sıklıkta yazıyor.
fra	tur	Ne rien toucher sans demander la permission au préalable.	Önceden izin almadan hiçbir şeye dokunma.
fra	tur	C'est parfaitement légal.	O tamamen yasal.
fra	tur	Il faisait froid, et en plus, il y avait du vent.	Hava soğuktu ve üstelik rüzgarlıydı.
fra	tur	Nos parents l'adorent.	Ebeveynlerimiz ona bayılıyor.
fra	tur	C'est un article fort populaire.	Bu gerçek popüler bir madde.
fra	tur	Dis-moi comment tu as résolu le problème.	Problemi nasıl çözdüğünü bana anlat.
fra	tur	Nous allons le regretter.	Bundan pişman olacağız.
fra	tur	Je ne peux pas supporter cette douleur.	Bu acıya katlanamıyorum.
fra	tur	Combien de voitures as-tu ?	Kaç tane araban var?
fra	tur	Peux-tu venir chez moi ce soir ?	Bu akşam evime gelebilir misin?
fra	tur	Cette région est célèbre pour son industrie textile.	Bu bölge tekstil endüstrisiyle ünlüdür.
fra	tur	Tu dois commencer !	Başlamalısın!
fra	tur	Les mains en l'air !	Eller yukarı!
fra	tur	La nouvelle de sa mort se propagea.	Öldüğü haberi yayıldı.
fra	tur	Ce vélo m'appartient.	Bu bisiklet benim.
fra	tur	Les "amis d'enfance" font peur.	"Çocukluk arkadaşları" korkutucu.
fra	tur	Vers quelle heure ?	Yaklaşık saat kaçta?
fra	tur	Alain a décidé de se marier avec Camille parce que c'est plus convenable et conforme aux règles de sa famille et de son temps.	Alain, Camilla ile evlenmeye karar verdi çünkü o ailesinin ve zamanının kurallarıyla daha uygun ve tutarlıcaydı.
fra	tur	Je ne me rappelle plus le nom de cette personne.	Bu kişinin ismini artık hatırlamıyorum.
fra	tur	Que feriez-vous si vous rencontriez un homme d'une autre planète ?	Başka bir gezegenden biriyle tanışsanız ne yaparsınız?
fra	tur	Je me suis beaucoup amusée, le week-end dernier.	Geçen hafta sonu çok eğlendim.
fra	tur	L'avenir de l'hôtel paraît très prometteur.	Otelin geleceği çok umut verici görünüyor.
fra	tur	Je ne caresse personne.	Kimseyi okşamıyorum.
fra	tur	Comment la maladie se propage-t-elle ?	Bu hastalık nasıl yayılır?
fra	tur	Ne me tourmente plus !	Bana artık eziyet etme!
fra	tur	Je ne baisse rien.	Bir şey indirmiyorum.
fra	tur	Avez-vous envie d'aller skier ?	Kayak yapmaya gitmek ister misiniz?
fra	tur	La question est : Le peut-il ou pas ?	Soru şu: O bunu yapabilir mi yapamaz mı?
fra	tur	Finis ce travail avant la fin du mois !	İşi bu ayın sonuna kadar bitir!
fra	tur	Fait-il toujours froid comme ça ?	Her zaman bu kadar soğuk mu?
fra	tur	Elle est fière d'avoir été belle dans sa jeunesse.	Gençliğinde güzelliğine güveniyordu.
fra	tur	Pourquoi n'avez-vous pas de petit ami ?	Neden bir sevgiliniz yok?
fra	tur	La plante est bleue.	Birtki mavidir.
fra	tur	La nouvelle coiffure de Marie lui va très bien.	Mary'nin yeni saç şekli ona çok yakışıyor.
fra	tur	Il ne reste plus de billets.	Bilet kalmadı.
fra	tur	Après un moment, il revint à lui.	Bir süre sonra, o iyileşti.
fra	tur	Betty tua sa mère.	Betty annesini öldürdü.
fra	tur	Sois juste, et tu seras heureux.	Adil ol ve mutlu olacaksın.
fra	tur	La porte est bien fermée.	Kapı sıkıca kapalı.
fra	tur	J’ai décidé de sortir et d’explorer la ville.	Dışarı çıkmaya ve şehri keşfetmeye karar verdim.
fra	tur	Tu jouais bien.	İyi oynuyordun.
fra	tur	Personne ne veut travailler.	Hiç kimse çalışmak istemiyor.
fra	tur	Je ne vais pas à l'école.	Okula gitmem.
fra	tur	Je ne veux pas vendre mon âme pour de l'argent.	Para için ruhumu satmak istemiyorum.
fra	tur	Personne n'est indispensable.	Kimse esas değildir.
fra	tur	Pourriez-vous repasser ce t-shirt pour moi, s'il vous plaît ?	Bu tişörtü benim için ütüler misiniz, lütfen?
fra	tur	Envoie leur une lettre.	Ona mektup gönder.
fra	tur	Elle a obtenu un A.	A aldı.
fra	tur	Je t'ai ramené un petit quelque chose.	Sana küçük bir şey getirdim.
fra	tur	Je veux dire que je suis désolé.	Üzgünüm, demek istediğim bu.
fra	tur	Ne sois pas si désinvolte et égoïste.	Bu kadar düşüncesiz ve bencil olma.
fra	tur	Vous avez fait votre choix.	Sen seçimini yaptın.
fra	tur	Les Étatsuniens sont un peuple agressif.	Amerikalılar agresif insanlardır.
fra	tur	Le garçon était allongé en train d'écouter la radio.	Oğlan radio dinleyerek uzanmıştı.
fra	tur	C'est un fort construit pour protéger la ville des invasions.	Bu, şehri işgallerden korumak için güçlü bir yapıdır.
fra	tur	Pouvons-nous étudier ensemble à la bibliothèque ?	Kütüphanede beraber çalışabilir miyiz?
fra	tur	Ramène-moi mon chapeau.	Şapkamı geri getir!
fra	tur	Je fais mon devoir.	İşimi yapıyorum.
fra	tur	Tom a dit qu'il était vraiment désespéré.	Tom gerçekten umutsuz olduğunu söyledi.
fra	tur	Tu peux être un peu plus précis?	Biraz daha açık olur musun?
fra	tur	Tu devrais penser à ta retraite.	Emekli olmayı düşünmelisin.
fra	tur	Peu importe quel magazine.	Hangi dergi olduğu önemli değil.
fra	tur	C'est dans la poche de ma veste.	O, benim ceket cebimde.
fra	tur	Je vois rarement un danseur aussi élégant que lui.	Onun kadar başarılı bir dansçıyı çok nadir görürüm.
fra	tur	Dépêche-toi, tu vas manquer l'autobus !	Acele et, otobüsü kaçıracaksın!
fra	tur	Je ne sais pas pourquoi, mais dès la première rencontre, je n'ai pas ressenti qu'il était un étranger.	Neden bilmiyorum ama ilk buluşmadan beri onun bir yabancı olmadığını hissediyorum.
fra	tur	Excusez-moi, avez-vous vu Tom ?	Affedersiniz, Tom'u gördünüz mü?
fra	tur	Je suis du même âge.	Aynı yaştayım.
fra	tur	Je ne suis pas doué pour faire des pizzas mais Tom si.	Pizza yapmada becerikli değilim ama Tom beceriklidir.
fra	tur	J'ai appris un peu de français ici et là.	Burada ve orada biraz Fransızca öğrendim.
fra	tur	Donnez-moi un verre plein d'eau.	Bana suyla dolu bir bardak getirin.
fra	tur	Mère est loin de la maison.	Anne evden uzaktadır.
fra	tur	Je ne peux pas compter sur l'aide de Tom.	Tom'un yardımına güvenemem.
fra	tur	Ce qu’il a dit, je ne le sais pas ; ce que j’ai dit, je ne le sais pas non plus.	Onun dediğini ben bilmiyorum, benim dediğimi de o bilmiyor.
fra	tur	Le bateau était bloqué dans la glace.	Kayık buzun içinde kitlendi.
fra	tur	J'ai beaucoup de talent.	Çok yetenekliyim.
fra	tur	Vous mangez.	Yiyorsunuz.
fra	tur	Mon père est maçon.	Babam bir yapı ustasıdır.
fra	tur	Tu aimes contenter ta femme, n'est-ce pas ?	Hanımını memnun etmeyi seversin, değil mi?
fra	tur	Il nous faut faire le travail en un jour.	İşi bir gün içinde yapmalıyız.
fra	tur	Le chien noir voit le chat blanc.	Siyah köpek beyaz kediyi görüyor.
fra	tur	Mon dos me fait encore mal.	Sırtım hala ağrıyor.
fra	tur	C'est précisément le livre que vous vouliez.	Bu tam da sizin istediğiniz kitaptır.
fra	tur	Une épidémie s'est déclarée.	Epidemi patlak verdi.
fra	tur	Les horaires de trains furent bouleversés à cause de l'orage.	Tren saatleri fırtına yüzünden altüst olacak.
fra	tur	Mon chien l'a bouffé.	Köpeğim onu yedi.
fra	tur	Nous étions mariés.	Evliydik.
fra	tur	Marie a acheté une voiture.	Mary bir araba satın aldı.
fra	tur	Chez lui, il lisait toujours allongé.	O, evinde uzanarak okurdu.
fra	tur	Je n'étais pas préparée à cette surprise.	Bu sürpriz için hazır değildim.
fra	tur	Est-il difficile d'être végétalien ?	Vejetaryen olmak zor mu?
fra	tur	Tom a un autre chien.	Tom'un başka köpeği var.
fra	tur	Tu veux bien me montrer ton appartement ?	Bana apartmanını göstermek ister misin?
fra	tur	Ma sœur est trop jeune pour aller à l'école.	Kız kardeşim okula gitmek için çok küçük.
fra	tur	D'où vient-il ?	O nerelidir?
fra	tur	Il a un peu plus de quarante ans.	O, kırk yaşını biraz geçti.
fra	tur	Qu'aimes-tu faire ?	Ne yapmayı seversin?
fra	tur	Je suis trop fatigué pour conduire.	Araba süremeyecek kadar çok yorgunum.
fra	tur	Généralement, je vais à pied à l'école.	Okula genellikle yürüyerek giderim.
fra	tur	Elles ont essayé de rester calmes.	Sakin olmaya çalıştılar.
fra	tur	Vous n'aviez pas besoin de venir au bureau aujourd'hui.	Bugün büroya gelmenize gerek yoktu.
fra	tur	Il est pauvre.	O fakirdir.
fra	tur	Pardon, pourriez-vous répéter ?	Pardon tekrar edebilir misiniz?
fra	tur	Elle est ivre de bonheur.	O mutluluk sarhoşu!
fra	tur	Prends soin de toi.	Kendine iyi bak.
fra	tur	Je pense qu'il est fatigué.	Bence o yorgun.
fra	tur	As-tu entendu ce que Tom a dit ?	Tom'un ne dediğini duydun mu?
fra	tur	Tu ne dois rien à personne.	Kimseye bir şey borçlu değilsin.
fra	tur	Mon frère vient juste de partir.	Erkek kardeşim daha az önce çıktı.
fra	tur	Où est-il exactement ?	O, tam olarak nerede?
fra	tur	Hier, je suis allé au cinéma.	Dün sinemaya gittim.
fra	tur	Où se trouve l'aéroport ?	Havaalanı nerede?
fra	tur	Je me suis brûlé avec de l'eau bouillante.	Kaynar suyla kendimi yaktım.
fra	tur	Les effets du médicament se sont peu à peu dissipés.	İlacın etkileri yavaş yavaş kaybolmaya başladı.
fra	tur	Quand on est pressé, il est facile de commettre une erreur.	Acele ettiğimizde, hata yapmak kolaydır.
fra	tur	Le lac fournit la ville en eau.	Göl, şehre su sağlar.
fra	tur	Ceci est une copie précise de l'original.	Bu orijinalinin tıpkısı bir kopyadır.
fra	tur	Que vais-je porter ?	Ne giyeceğim?
fra	tur	Il a neigé toute la nuit.	Gece boyunca kar yağdı.
fra	tur	L'enseignant était assis sur la chaise.	Öğretmen sandalyesinde oturuyordu.
fra	tur	Ça m'a été d'une grande aide.	O bana büyük bir yardımdı.
fra	tur	Comment se porte ta fille ?	Kızın nasıl?
fra	tur	Tu sais, je me suis bien amusé.	Biliyorsun, güzel eğlendim.
fra	tur	Linda va crier.	Linda bağıracak.
fra	tur	D'où venez-vous ?	Nerelisiniz?
fra	tur	Je suis un petit enfant.	Ben küçük bir çocuğum.
fra	tur	J'ai scruté des papiers toute la journée et maintenant je suis fatigué.	Bütün gün kağıtları dikkatle inceledim ve şimdi çok yorgunum.
fra	tur	Il veut manger ce fruit-ci.	Şu meyveyi yemek istiyor.
fra	tur	La persévérance est la clé du succès.	Kararlılık başarının anahtarıdır.
fra	tur	Restez en contact s'il vous plait !	Kalın!
fra	tur	Que signifie pour vous la communication ?	Sizin için iletişim ne ifade ediyor?
fra	tur	Comme il avait négligé le brossage de dents, le garçon avait des caries.	Dişlerini fırçalamaya özen göstermediği için onun çürük dişleri var.
fra	tur	C'est impoli d'interrompre quelqu'un qui parle.	Konuşan birinin sözünü kesmek kabalıktır.
fra	tur	Je me rappelle ces visages.	Bu yüzleri hatırlıyorum.
fra	tur	Travaille-t-il ici ?	O burada mı çalışıyor?
fra	tur	Je ne sais pas lire le français.	Ben Fransızca okuyamam.
fra	tur	Tu abuses de ton autorité.	Otoriteni kötüye kullanıyorsun.
fra	tur	Je t'ai appellé parce que j'ai besoin de te poser une question.	Seni aradım çünkü sana bir soru sormam gerekiyor.
fra	tur	Tu imagines des choses.	Bir şeyler düşünüyorsun.
fra	tur	Tu devrais passer plus de temps dehors et moins à l'intérieur.	Dışarıda daha çok, içeride daha az zaman geçirmelisin.
fra	tur	Je te dois un petit-déjeuner.	Sana bir kahvaltı borçluyum.
fra	tur	Vous n'aviez pas faim.	Aç değildiniz.
fra	tur	Est-ce que vous pouvez aider Tom ?	Tom'a yardım eder misiniz?
fra	tur	L'anglais n'est pas facile pour nous.	İngilizce bizim için kolay değildir.
fra	tur	Il a un grand panier rempli de fleurs.	Onun çiçek dolu büyük bir sepeti var.
fra	tur	Mangeons maintenant. Je meurs de faim.	Haydi şimdi yiyelim. Açlıktan ölüyorum.
fra	tur	Il conduisait la voiture.	O araba sürdü.
fra	tur	Je suis mariée.	Evliyim.
fra	tur	L'ampoule a explosé.	Ampul patladı.
fra	tur	Je t'ai pris pour ton frère.	Seni yanlışlıkla kardeşine benzettim.
fra	tur	Il jeta un coup d'œil sur elle.	Ona bir göz attı.
fra	tur	Courent-elles quotidiennement ?	Her gün koşuyorlar mı?
fra	tur	Personne d'autre ne fut blessé.	Başka hiç kimse yaralanmadı.
fra	tur	Utilisez des ciseaux de cuisine pour retirer la peau du poulet.	Tavuğun derisini yüzmek için tavuk makası kullanın.
fra	tur	Après que tu es parti, il est venu.	Sen gittikten sonra, o geldi.
fra	tur	Qu'est-ce qui s'est passé? La voiture ralentit.	Ne oldu? Araba yavaşladı.
fra	tur	C'est vraiment gênant.	Bu gerçekten tedirgin edici.
fra	tur	Pouvez-vous m'indiquer le chemin vers la banque ?	Bana bankaya giden yolu belirtebilir misiniz?
fra	tur	Personne ne croira Tom.	Kimse Tom'a inanmayacak.
fra	tur	Vous n'êtes pas aussi bons que vous pensez l'être.	Siz düşündüğünüz kadar iyi değilsiniz.
fra	tur	La mort tragique de la princesse Diana a choqué le monde.	Prenses Diana'nın trajik ölümü dünyayı şoka uğrattı.
fra	tur	Tu n'arriveras jamais à m'oublier.	Beni unutamayacaksın.
fra	tur	Il faut que je vienne.	Gelmem gerek.
fra	tur	Nous allons dîner ensemble puis aller au théâtre.	Beraber akşam yemeğine çıkacağız sonra da tiyatroya gideceğiz.
fra	tur	Que fais-tu après ?	Daha sonra ne yapacaksın?
fra	tur	Il se comportait toujours mal avec moi.	O bana karşı hep kötü davranırdı.
fra	tur	Si vous êtes occupés, je vous aiderai.	Meşgulseniz, size yardım edeceğim.
fra	tur	J'aime beaucoup ces histoires.	Bu öyküleri çok seviyorum.
fra	tur	Il a abusé de ma confiance.	Güvenimi suistimal etti.
fra	tur	Je rentrerai à la maison à six heures et demie.	Saat altı buçukta eve döneceğim
fra	tur	J'ai entendu dire que tu avais une belle voix.	Güzel bir sesin olduğunu duydum.
fra	tur	Puis-je t'inviter à dîner?	Seni akşam yemeğine davet edebilir miyim?
fra	tur	Elle m'a confondu avec mon frère.	Beni erkek kardeşimle karıştırdı.
fra	tur	Tom a découvert la vérité.	Tom gerçeği anladı.
fra	tur	Je peux le faire avec ou sans vous.	Bunu sizinle ya da siz olmadan yapabilirim.
fra	tur	Je mange le soir entre sept et huit.	Ben akşam yemeğini saat yedi ve sekiz arasında yerim.
fra	tur	Je ne dupe personne.	Kimseyi aldatmıyorum.
fra	tur	Vous voulez vraiment dire cela ?	Gerçekten bunu mu demek istiyorsunuz?
fra	tur	J'aimerais te voir l'essayer.	Seni bunu denerken görmek istiyorum.
fra	tur	Elle est allée au stade.	Stada gitti.
fra	tur	Je pense que vous êtes jaloux.	Bence kıskançsınız.
fra	tur	Je regardais la télé lorsque le téléphone a sonné.	Telefon çaldığında, ben televizyon izliyordum.
fra	tur	Demandez à Tom de l'expliquer.	Tom'dan size onu açıklamasını isteyin.
fra	tur	Il est malade.	O, hasta.
fra	tur	Le chemin se divise ici en deux.	Bu bahçe ikiye ayrılır.
fra	tur	Tom dit qu'il ne va pas mieux.	Tom, daha iyi hissetmediğini söylüyor.
fra	tur	Arriverons-nous à l'heure ?	Zamanında varır mıyız?
fra	tur	Le portique du magasin a sonné alors que j’avais rien volé.	Bir şey çalmadığım halde, mağazanın dedektörlü kapısı öttü.
fra	tur	J'ai accompli seul ce travail.	Bu işi tek başıma tamamladım.
fra	tur	Et je n'ai pas tiré. Je n'ai pas pu... Au dernier moment, c'est honteux à dire... Je n'ai pas eu le courage de tirer.	Ve vurmadım. Vuramadım... Son anda, söylemesi utanç verici... Vuracak cesaretim yoktu.
fra	tur	Elle est agent immobilier.	O bir emlakçıdır.
fra	tur	Tu te déshabillais.	Soyunuyordun.
fra	tur	Il faut 10 minutes pour aller à la gare.	Gara gitmek 10 dakika.
fra	tur	Certaines plantes sont rapidement affectées par le froid.	Bazı bitkiler hızla soğuktan etkilenir.
fra	tur	Puis-je dire à mon père ce que tu veux ?	Babama ne istediğini söyleyebilir miyim?
fra	tur	Sais-tu où il est allé ?	Onun nereye gittiğini biliyor musun?
fra	tur	Personne ne pouvait savoir avec certitude ce qui devait alors advenir.	Ondan sonra ne olduğunu kimse kesin olarak bilemiyordu.
fra	tur	Elle a joué une sonate.	O, bir sonat çaldı.
fra	tur	Êtes-vous sa mère ?	Siz onun annesi misiniz?
fra	tur	J’exècre les hommes, parce qu’ils sont fourbes, ingrats, cruels.	Adamlardan tiksiniyorum çünkü onlar kalleş, nankör ve acımasızlar.
fra	tur	Nous devons résister à l'invasion de la langue anglaise.	İngilizcenin işgal edilişine dayanmalıyız.
fra	tur	J'ai honte de ce qui s'est passé hier.	Dünkü olanlardan çok utandım.
fra	tur	Que faisait-elle dans sa chambre ?	O, odasında ne yapıyordu?
fra	tur	Ils peuvent le faire.	Bunu yapabilirler.
fra	tur	Cette guerre n'éclate pas par hasard.	Bu savaş tesadüfen patlak vermez.
fra	tur	Ses affaires ne sont pas brillantes.	İşleri çok parlak gitmiyor.
fra	tur	Je suis tellement heureux.	Gerçekten mutluyum.
fra	tur	Je peindrai la clôture demain.	Yarın çiti boyayacağım.
fra	tur	Il veut devenir célèbre.	Ünlü olmak istiyor.
fra	tur	J'aime ma famille plus que tout.	Ailemi her şeyden fazla seviyorum.
fra	tur	C'est gentil à vous de le dire.	Bunu demeniz çok kibar.
fra	tur	J'aimerais discuter avec toi, lorsque tu auras du temps disponible.	Boş zamanın olunca, seninle konuşmak istiyorum.
fra	tur	La destinée de Rome était de conquérir le monde.	Roma'nın kaderi dünyayı fethetmekti.
fra	tur	Curieusement, les gens riches tendent à être plus radins que les pauvres.	Zengin insanlar, ilginçtir ki, fakirlerden daha cimridir.
fra	tur	Paris est une ville très ancienne et très belle.	Paris çok eski ve çok güzel bir şehirdir.
fra	tur	Il me faut bouger.	Hareket etmek zorundayım.
fra	tur	Tom voulait le voir.	Tom onu görmek istiyordu.
fra	tur	La répétition est indispensable à l'étude d'une langue.	Dil eğitiminde tekrar şarttır.
fra	tur	Viens à la maison dès que tu peux !	Mümkün olabileceğince eve çabuk gel!
fra	tur	Son anglais était étonnamment bon.	İngilizcesi şaşılacak kadar iyiydi.
fra	tur	Sais-tu ce que signifie cette phrase ?	Bu cümlenin ne anlama geldiğini biliyor musun?
fra	tur	Il rapporta l'accident à son épouse.	Eşine kazayı bildirdi.
fra	tur	Je suis tombé en courant.	Koşarken düştüm.
fra	tur	Es-tu d’accord ?	Kabul ediyor musun?
fra	tur	C'était très difficile.	Çok zordu.
fra	tur	L'uniforme scolaire est juste démodé.	Okul üniforması sadece demode.
fra	tur	Comment ça va ?	Nasılsın?
fra	tur	Nous avons apporté de l’eau.	Su getirdik.
fra	tur	Ta mère a raison.	Annen haklı.
fra	tur	Il pense toujours avoir raison.	O her zaman haklı olduğunu düşünür.
fra	tur	Je ne connais pas l'espagnol.	İspanyolca bilmiyorum.
fra	tur	Son nom est Ken.	Onun adı Ken.
fra	tur	Tom a attendu pendant plus d'une heure.	Tom bir saatten daha fazla bekledi.
fra	tur	Je vous demande pardon, je n'ai pas bien compris votre nom.	Özür dilerim, isminizi anlayamadım.
fra	tur	Je suis désolée mais j'ai oublié de faire les devoirs.	Üzgünüm ama görevleri yapmayı unuttum.
fra	tur	J'ai lu toutes sortes de livres.	Her tür kitabı okudum.
fra	tur	Tom conduit sa propre voiture.	Tom kendi arabasını sürüyor.
fra	tur	Il n'a jamais dit merci malgré tout ce que j'ai fait pour lui.	Onun için bütün yaptıklarıma rağmen o hiç teşekkür etmedi.
fra	tur	Je pense que Tom est malchanceux.	Bence Tom şanssız.
fra	tur	Il n'y a rien d'aussi relaxant que de s'allonger dans un bain chaud.	Sıcak bir banyonun içinde uzanmak kadar rahatlatıcı bir şey yoktur.
fra	tur	Il a voulu acheter le livre.	Kitap satın almak istedi.
fra	tur	Je demeure ici.	Burada yaşıyorum.
fra	tur	Ne bois pas à mon verre !	Benim bardağımdan içme!
fra	tur	Le café te procure de l'énergie !	Kahve sana enerji verir!
fra	tur	Je me demande qui elle est.	Onun kim olduğunu merak ediyorum.
fra	tur	C'est presque terminé.	Neredeyse bitti.
fra	tur	Franchement, vous avez tort.	Açıkcası, siz hatalısınız.
fra	tur	Si vous ne fumez pas, vous pouvez accroître votre espérance de vie.	Sigara içmezseniz, ömrünüzü uzatabilirsiniz.
fra	tur	Ne regrette pas le passé !	Geçmiş için üzülme!
fra	tur	Il récita le poème à haute voix.	Yüksek sesle şiiri ezberden okudu.
fra	tur	Est-ce vous, ou bien nous, les coupables de cela ?	Siz mi yoksa biz mi bundan sorumluyuz?
fra	tur	Quand le navire est-il attendu ?	Gemi, ne zaman bekletiliyor?
fra	tur	Nous avons été heureux d'apercevoir une lumière au loin.	Uzaktan bir ışık gördüğümüzde mutlu olduk.
fra	tur	Tony joue.	Tony oynuyor.
fra	tur	J'ai déjà lu ce livre.	Ben kitabı zaten okudum.
fra	tur	Qui vient ?	Kim geliyor?
fra	tur	Oui.	Evet.
fra	tur	J’ai accéléré le film.	Filmi hızlandırdım.
fra	tur	Il a déménagé en Turquie l'année dernière.	Geçen sene Türkiye'ye taşındı.
fra	tur	Qu'avez-vous fait, cette fois ?	Bu sefer ne yaptınız?
fra	tur	Je veux qu'il soit arrêté.	Tutuklanmasını istiyorum.
fra	tur	Il le regrettait déjà.	O çoktan bundan pişman oldu.
fra	tur	On n'a pas besoin de tout savoir.	Biri her şeyi bilmek zorunda değildir.
fra	tur	Son fils a disparu il y a sept ans.	Yedi yıl önce oğlu kayboldu.
fra	tur	Je pense qu'il va pleuvoir aujourd'hui.	Bugün yağmur yağacağını düşünüyorum.
fra	tur	Tu peux ajuster la couleur sur la télé en tournant ce bouton.	Televizyonun rengini şu butonu döndürerek ayarlayabilirsin.
fra	tur	Ils le firent attendre un long moment dehors.	Uzun bir süre onu dışarıda beklettiler.
fra	tur	Regardez-moi quand je vous parle !	Ben konuşurken bana bak!
fra	tur	Vous travaillez plus dur que quiconque ici.	Buradaki herkesten daha fazla çalışıyorsunuz.
fra	tur	De quoi est composée l'aspirine ?	Asprin neyden oluşur?
fra	tur	Tu dois ajuster tes plans aux miens.	Planlarını benimkilere uyarlamalısın.
fra	tur	Je n'ai pas honte de ce que j'ai fait.	Yaptığımdan utanmıyorum.
fra	tur	Vous avez quitté vos époux.	Kocalarınızı terkettiniz.
fra	tur	Tom a pris l'ascenseur pour le troisième étage.	Tom üçüncü kata çıkmak için asansörü kullandı.
fra	tur	Tom est un fanatique de sport.	Tom bir spor fanatiği.
fra	tur	Je ne me dissimule pas.	Saklanmıyorum.
fra	tur	Tout ce que je sais, c'est que je ne sais rien.	Bütün bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir.
fra	tur	J'aime surfer sur internet.	İnternette sörf etmeyi severim.
fra	tur	La radio est une invention formidable.	Radyo harika bir buluş.
fra	tur	J'ai été surpris par la nouvelle.	Haber beni şaşırttı.
fra	tur	N'abusez pas de moi, s'il vous plaît.	Beni kandırma, lütfen.
fra	tur	Viens !	Gel!
fra	tur	Vous aimez la pluie et la neige.	Siz yağmuru ve bulutu seviyorsunuz.
fra	tur	L'antenne de télé a été cassée par l'orage la nuit dernière.	Geçen gece anten, fırtınadan kırıldı.
fra	tur	Écris-moi rapidement !	Bana hemen yaz!
fra	tur	Il divisa ses livres en cinq groupes.	Kitaplarını beş gruba ayırdı.
fra	tur	J'ai vu ce que tu as fait.	Orada ne yaptığını gördüm.
fra	tur	Pouvez-vous expliquer votre mécontentement ?	Hoşnutsuzluğunu açıklayabilir misiniz?
fra	tur	Marie a-t-elle des problèmes ?	Mary'nin sorunu mu var?
fra	tur	Tom a expliqué le système à Mary.	Tom sistemi Mary'ye açıkladı
fra	tur	Le prisonnier s'est échappé !	Mahkûm kaçtı!
fra	tur	Je l'ai frappé à la tête.	Onun kafasına çarptım.
fra	tur	J'ai acheté une voiture.	Bir araba satın aldım.
fra	tur	A-t-il une liaison ?	O bir ilişki yaşıyor mu?
fra	tur	Je me demande si Tom en a un autre.	Tom'da başka bir tane daha var mı diye merak ediyorum.
fra	tur	As-tu encore d'autres désirs ?	Hâlâ başka isteklerin var mı?
fra	tur	Pourquoi prenez-vous un tel risque ?	Niçin böyle bir risk alıyorsun?
fra	tur	Il ne semble pas adhérer.	Yapışık gibi görünmüyor.
fra	tur	Tom n'a qu'une jambe.	Tom'un sadece bir bacağı var.
fra	tur	Pourquoi a-t-il si peur?	Neden o bu kadar korkuyor?
fra	tur	Nous nous déshabillions.	Soyunuyorduk.
fra	tur	Il faut qu'elle vienne.	Onun gelmesi gerek.
fra	tur	J'arrive juste chez moi.	Doğrudan eve geliyorum.
fra	tur	Le visage est le miroir de l'âme.	Yüz, kalbin aynasıdır.
fra	tur	N'importe quel docteur vous dirait d'arrêter de fumer.	Herhangi bir doktor size sigarayı brakmanızı söylerdi.
fra	tur	Ils se connaissent depuis très longtemps.	Uzun zamandan beri birbirlerini tanırlar.
fra	tur	Tu ne devrais pas dire de telles choses en public.	Herkesin önünde böyle şeyler söylememelisin.
fra	tur	C'est pourquoi nous nous disputons assez souvent.	Bu yüzden sık sık tartışıyoruz.
fra	tur	Voulez-vous venir ici ce soir ?	Bu gece buraya gelmek ister misiniz?
fra	tur	On parle l'anglais ici.	Burada İngilizce konuşuyoruz.
fra	tur	Un livre qui vaut la peine d'être lu, vaut la peine d'être lu deux fois.	Okunmayı hak eden bir kitap iki kere okunmayı hak eder.
fra	tur	C'est sa spécialité.	Bu, onun uzmanlık alanı.
fra	tur	Tu as acheté des journaux ?	Gazete aldın mı?
fra	tur	Linda va te surveiller.	Linda seni gözleyecek.
fra	tur	Il a été surnommé « le Roi de la tomate ».	"Domates Kralı" diye lakaplandırıldı.
fra	tur	Je regarde seulement, merci.	Sadece bakıyorum, teşekkür ederim.
fra	tur	Avez-vous des chaussures et des chaussettes ?	Ayakkabınız ve çorabınız var mı?
fra	tur	Beaucoup de gens ne peuvent pas imaginer prendre un repas sans ketchup.	Pek çok insan ketçapsız yemek yemeyi hayal edemezler.
fra	tur	« Tom sera vraisemblablement en retard. » - « Oui, c'est effectivement possible. »	"Muhtemelen Tom geç kalacak." "Evet, bu oldukça mümkün."
fra	tur	Jette un coup d'œil à cette carte.	Bu haritaya bir göz atın.
fra	tur	Le vieil homme traversa la route prudemment.	Yaşlı adam yolu dikkatlice yürüyerek geçti.
fra	tur	Quel genre de personne es-tu ?	Ne tür bir insansın?
fra	tur	As-tu passé une chouette soirée ?	İyi bir gece geçirdin mi?
fra	tur	Avec de la persévérance on arrive à tout.	Kararlılıkla her şeyi başarırız.
fra	tur	Je ne vous fais pas de réduction.	Size indirim yapmıyorum.
fra	tur	Il me le donna.	O onu bana verdi.
fra	tur	Elle ne dit aucun mot d'encouragement.	Teşvik edici tek bir kelime söylemedi.
fra	tur	Je suis Arménien.	Ben Ermeniyim.
fra	tur	Je suis très intéressé par ces récits.	Bu hikayelerden çok etkileniyorum.
fra	tur	Ils ont abattu un arbre.	Bir ağaç devirdiler.
fra	tur	Parle clairement afin que tous puissent t'entendre.	Yüksek sesle konuş ki herkes seni duyabilsin.
fra	tur	Je t'attends à Berlin.	Seni Berlin'de bekliyorum.
fra	tur	Elles avaient chaud.	Sıcaklamışlardı.
fra	tur	Conserver à température ambiante.	Oda sıcaklığında saklayın.
fra	tur	Je n'ai vraiment aucun regret pour ce que j'ai fait.	Yaptığım şeyden hiçbir pişmanlık duymuyorum.
fra	tur	Avez-vous appris à jouer de la guitare ?	Gitar çalmayı öğrendiniz mi?
fra	tur	Les mecs asiatiques, c'est pas mon truc.	Asyalı kişilerle ilgilenmiyorum.
fra	tur	Il dit qu'il ne quittera jamais plus la Turquie.	Türkiye'yi bir daha asla terketmeyeceğini söylüyor.
fra	tur	C'est exactement ce que je dirais.	Demek istediğim tam da bu!
fra	tur	On hésitait à poser des questions à notre professeur de bio.	Biyoloji öğretmenimize soru sormaktan çekinirdik.
fra	tur	Je ne pense pas qu'on puisse résoudre ce problème nous-mêmes.	Bu problemi kendi başımıza çözebileceğimizi sanmıyorum.
fra	tur	Nous avons terminé.	Biz bitirdik.
fra	tur	J'espère avoir réussi à répondre à votre question.	Umarım sorunuza cevap verebilmişimdir.
fra	tur	C’est triste.	Bu üzücü.
fra	tur	Est-ce ta bicyclette ?	Bu senin bisikletin mi?
fra	tur	L'obésité est une épidémie nationale.	Obezite ulusal bir salgındır.
fra	tur	Ne sois pas si bête, Tom.	Aptallaşma, Tom.
fra	tur	Le sous-titrage ne correspond pas au film.	Altyazı filmle uyuşmuyor.
fra	tur	Les dommages causés par l’inondation étaient négligeables.	Selden kaynaklanan hasarlar önemsizdi.
fra	tur	Elles sont homosexuelles.	Onlar eşcinsel.
fra	tur	Je travaillais dur mais ne produisais rien d'utile.	Sıkı çalışıyordum ama yararlı hiçbir şey üretemiyordum.
fra	tur	Si tu veux écrire en anglais, fais-le.	İngilizce yazmak istiyorsan, yaz.
fra	tur	Nous avons déclaré la guerre.	Savaş ilan ettik.
fra	tur	La plupart d'entre nous aimons notre pays.	Çoğumuz ülkemizi seviyoruz.
fra	tur	On n'a plus le temps.	Artık zamanımız yok.
fra	tur	Je vous souhaite bonne chance pour vos nouvelles responsabilités.	Size yeni sorumluluklarınız için bol şans diliyorum.
fra	tur	Comment avez-vous découvert que c'était Tom qui avait volé l'argent ?	Parayı çalanın Tom olduğunu nasıl anladınız?
fra	tur	Il ne reste personne.	Bir kişi kaldı.
fra	tur	Lorsque mon père prendra sa retraite, il aura travaillé environ trente ans.	Babam emekli olduğunda, neredeyse 30 yıl boyunca çalışmış olacak.
fra	tur	Il s'est poliment incliné, enlevant son chapeau.	Nazikçe şapkasını kaldırarak eğildi.
fra	tur	Ma voiture est très sale, je dois la laver !	Arabam çok kirli, onu yıkamalıyım.
fra	tur	Comme j'ai été pressé, j'ai dû prendre un taxi.	Acelemden dolayı taksi tutmak zorunda kaldım.
fra	tur	À plusieurs reprises, elle a essayé d'arrêter de fumer, mais en vain.	Birçok kez sigarayı bırakmaya çalıştı ama boşuna.
fra	tur	Tom est venu à l'école très tard.	Tom bugün okula çok geç geldi.
fra	tur	J'ignore pourquoi il n'est pas là aujourd'hui.	Onun neden burada olmadığını umursamıyorum.
fra	tur	Y a-t-il la moindre chance que nous soyons approuvés ?	Onaylanmamız için en ufak bir şans var mı?
fra	tur	Je n'y connais rien en cricket.	Kriket hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
fra	tur	"Combien de clefs as-tu ?" demanda Pepperberg.	"Kaç anahtarın var?" diye sordu Pepperberg.
fra	tur	Gravir cette montagne est dangereux.	Bu dağa tırmanmak tehlikelidir.
fra	tur	Disparaissez.	Yokol(un).
fra	tur	Il fait un peu froid aujourd'hui.	Bugün biraz soğuk.
fra	tur	Prends encore des bonbons.	Yine şeker al.
fra	tur	Maintenant je dois passer un coup de fil.	Şimdi bir telefon açmam lazım.
fra	tur	Ken a appris par cœur beaucoup de chansons japonaises.	Ken bir sürü Japonca şarkı ezberledi.
fra	tur	10 ans est une longue période à attendre.	On yıl beklemek için uzun bir süre.
fra	tur	Reste immobile ou tu seras abattu.	Sabit kal ya da vurulacaksın.
fra	tur	Ça vaut le coup d'essayer.	Denemeye değer.
fra	tur	Je lui parlerai dès que possible.	Mümkün olan en kısa zamanda onunla konuşacağım.
fra	tur	Mange davantage, ou tu ne te renforceras pas.	Daha fazla ye, yoksa güçlenemeyeceksin.
fra	tur	Il me harcèle, comme toujours.	Başımın etini yiyor, her zamanki gibi.
fra	tur	Tom est très occupé, maintenant.	Tom şimdi çok meşgul.
fra	tur	Si tu me mords, je te mordrai en retour.	Eğer beni ısırırsan ben de seni ısıracağım.
fra	tur	Il sortit en trombe du bureau.	Aceleyle bürodan çıktı.
fra	tur	Le signe « & » signifie « et ».	" & " işareti, "ve" kelimesini simgeler.
fra	tur	La glace va céder sous ton poids.	Ayaklarının altında buz kırılacak.
fra	tur	Nous devons nous réveiller.	Uyanmak zorundayız.
fra	tur	Marika est son ex. Elle est finlandaise.	Marika onun eski kız arkadaşı. O, Finlandiyalı.
fra	tur	Vous ne pouvez pas en être certaines.	Buna emin olamazsınız.
fra	tur	Elle se sentit bien seule.	Kendini çok yalnız hissediyordu.
fra	tur	Oui, j’ai pleuré cette fois-là.	Evet, bu sefer ağladım.
fra	tur	Elle se comporta de manière assez idiote.	O, oldukça aptalca davrandı.
fra	tur	Je crois que nous n'avons plus rien à nous dire.	Birbirimize diyecek hiçbir şeyin kalmadığını düşünüyorum.
fra	tur	La croissance démographique ralentit.	Nüfus artışı yavaşladı.
fra	tur	Je ne pouvais simplement pas dire non.	Kısaca, hayır diyemezdim.
fra	tur	Le jeune homme, là, est notre professeur.	Genç adam, oradaki, bizim öğretmenimizdir.
fra	tur	Dans cette pièce, il y a trop de meubles.	Bu odada çok fazla mobilya var.
fra	tur	J'ai contacté mes parents.	Ebeveynlerimle temas kurdum.
fra	tur	Voici un monsieur désirant vous rencontrer.	Burada sizi görmek isteyen bir beyefendi var.
fra	tur	Il adore le football.	Futbola bayılıyor.
fra	tur	Je me rapproche de ma destination.	Amacıma yaklaşıyorum.
fra	tur	Qui s'est occupé du chien, quand tu étais absent ?	Sen yokken köpekle kim meşgul oldu?
fra	tur	Courent-ils quotidiennement ?	Her gün onlar koşar mı?
fra	tur	Tu rêves de devenir millionnaire.	Milyoner olmayı hayal ediyorsun.
fra	tur	Je ne peux pas faire autrement que lui obéir.	Ona uymaktan başka bir şey yapamam.
fra	tur	Il se sent beaucoup mieux.	Kendini çok daha iyi hissediyor.
fra	tur	Le jardin était plein de fleurs jaunes.	Bahçe sarı çiçeklerle doluydu.
fra	tur	Elle correspondait à la description.	O, tanıma uyuyordu.
fra	tur	Cette source chaude te fera du bien.	Sıcak ılıca seni iyi yapacak.
fra	tur	Il est connu dans le pays entier.	O, tüm ülkede bilinir.
fra	tur	J'apprécie votre bonté.	İyiliğinizi takdir ediyorum.
fra	tur	Est-ce que tu dis qu'il y a des problèmes?	Sorunlar olduğunu mu söylüyorsun?
fra	tur	Que veux-tu savoir sur la Turquie ?	Türkiye hakkında ne bilmek istiyorsun?
fra	tur	As-tu correctement nettoyé la pièce ? La poussière s'accumule pourtant encore ici !	Burayı düzgün temizledin mi? Hâlâ burada toz var!
fra	tur	Les mains de ma femme sont légèrement plus petites que celles de l'assistant du magasin.	Eşimin elleri tezgahtarınkinden biraz daha küçük.
fra	tur	Cette montre a besoin d'être réparée.	Bu saat tamir edilmeli.
fra	tur	Si j'avais le temps, je t'aiderais.	Zamanım olsaydı, sana yardım ederdim.
fra	tur	Le projet est en cours.	Proje devam ediyor.
fra	tur	Tu as bien fait de ne pas suivre ses conseils.	Onun önerilerini dinlememekle iyi yaptın.
fra	tur	Elle viendra aussi à la fête.	Partiye de gelecek.
fra	tur	Combien d'heures dure le vol?	Uçus kaç saat sürer?
fra	tur	J'ai été très surpris par cette nouvelle.	Bu haber beni çok şaşırttı.
fra	tur	L'homme qui me fait signe de la main est mon oncle.	Bana el sallayan adam amcamdır.
fra	tur	Un étranger est un ami que vous n'avez simplement pas encore rencontré.	Bir yabancı, sadece sizin henüz tanışmadığınız bir arkadaştır.
fra	tur	Quelques oiseaux ne volent pas.	Bazı kuşlar uçmaz.
fra	tur	J'ai mis les mains sur la table.	Ellerimi masanın üzerine koydum.
fra	tur	Nous ne l'avons pas trouvé.	Onu bulamadık.
fra	tur	Avec elle, on ne s'ennuie jamais !	Onunla insan asla sıkılmaz!
fra	tur	N'aboie pas !	Havlama!
fra	tur	Elle a préparé trois gâteaux.	Üç pasta hazırladı.
fra	tur	Il était fier de son chien.	Köpeğiyle gurur duydu.
fra	tur	Il avait servi comme député et sénateur.	Milletvekili ve senatör olarak çalışmıştı.
fra	tur	Faites bien attention !	Kendinize dikkat edin!
fra	tur	Il n'a pas peur de la mort.	O ölümden korkmaz.
fra	tur	Dites-moi quel film vous avez vu.	Bana hangi filmi izlediğinizi söyleyin.
fra	tur	Tu as composé le mauvais numéro.	Yanlış numarayı çevirdin.
fra	tur	Lui et moi sommes des amis si intimes que nous pouvons presque lire dans la tête de l'autre.	O ve ben öylesine yakın arkadaşlarız ki neredeyse birbirimizin aklını okuruz.
fra	tur	Dire ce que tu penses franchement n'est pas une mauvaise chose.	Düşündüğünü açıkça söylemek kötü bir şey değildir.
fra	tur	Tom peut-il nous aider ?	Tom bize yardım edebilir mi?
fra	tur	Je ne pouvais pas faire ça sans ton aide.	Yardımın olmadan bunu yapamazdım.
fra	tur	Je prendrai soin de votre enfant pendant que vous êtes partie.	Siz yokken çocuğunuzla ilgileneceğim.
fra	tur	Elle n'avait aucune idée de comment elle y était parvenue.	Oraya nasıl ulaşacağına dair hiçbir fikri yoktu.
fra	tur	Je suis le seul à avoir survécu.	Kurtulan tek kişiyim.
fra	tur	Cela fait plus de trois ans depuis que j'ai emménagé ici.	Buraya üç yıl önce taşındım.
fra	tur	Le turc est une langue difficile.	Türkçe zor bir dildir.
fra	tur	N'avez-vous pas soif ?	Susamadınız mı?
fra	tur	Avez-vous entendu le lion rugir ?	Aslan kükremesi duydunuz mu?
fra	tur	Arrête de pleurer comme une fillette !	Küçük bir kız gibi ağlamayı kes!
fra	tur	J'ai bu du vin.	Şarap içtim.
fra	tur	Les yeux sont le miroir de l'âme.	Gözler kalbin aynasıdır.
fra	tur	J'emporte mon livre.	Ben kitabımı yanıma alıyorum.
fra	tur	J'ai composé le numéro.	Numarayı çevirdim.
fra	tur	Il me semble qu'elle a tendance à exagérer.	Onun abartma eğilimi var gibi görünüyor.
fra	tur	Tom ne pouvait pas s'arrêter de parler à Marie.	Tom Mary ile konuşmayı bırakamadı.
fra	tur	Apporte 2 ou 3 chaises supplémentaires.	İki ya da üç tane daha sandalye getir.
fra	tur	Il donne des explications précises, facilement compréhensibles.	Net ve kolayca anlaşılabilir açıklamalar yapar.
fra	tur	Quand appelleras-tu ?	Ne zaman arayacaksın?
fra	tur	Elle lui confessa son amour.	O ona aşkını itiraf etti.
fra	tur	L'enfant caresse le chat.	Çocuk kediyi okşar.
fra	tur	Certaines gens semblent se plaindre de tout.	Bazı insanlar her şeyden yakınır gibi görünür.
fra	tur	La mort de Tom fut un accident.	Tom'un ölümü bir kazaydı.
fra	tur	Notre amour durera toujours.	Bizim aşkımız her zaman sürecek.
fra	tur	Dehors, l'orage grondait.	Dışarıda fırtına gürlüyordu.
fra	tur	C'était il y a trois jours.	Üç gün önceydi.
fra	tur	Nous pleurions tous les deux.	İkimiz de ağlıyorduk.
fra	tur	Vous allez vous en mordre les doigts.	Bundan pişman olacaksınız.
fra	tur	Ils vont s'en mordre les doigts.	Bundan pişman olacaklar.
fra	tur	Je sais le faire tout seul.	Bunu tek başıma yapmayı biliyorum.
fra	tur	Il a plu par intermittences depuis avant-hier.	Dünden beri ara ara yağmur yağdı.
fra	tur	Il peut parler cinq langues.	Beş dil konuşabiliyor.
fra	tur	Tu étais fatigué.	Yorgundun.
fra	tur	Marie a posé un lapin à Tom.	Marie Tom'u ekti.
fra	tur	Comparé à l'été dernier, nous n'avons pas eu autant de pluie cette année.	Geçen yaza nazaran bu yıl pek yağış yoktu.
fra	tur	Fermez toutes les portes et fenêtres.	Bütün kapıları ve pencereleri kapa.
fra	tur	Peux-tu m'ouvrir la porte ?	Bana kapıyı açabilir misin?
fra	tur	Si on joue bonne musique, gens n'écoutent pas et si on joue mauvaise musique gens ne parlent pas.	Eğer iyi bir müzik yaparsak insanlar dinlemez ve eğer kötü bir müzik yaparsak insanlar konuşmaz.
fra	tur	Veuillez agir avec prudence.	Dikkatli hareket edin.
fra	tur	Ce n'est pas nous qui l'avons fait.	Onu yapan biz değiliz.
fra	tur	Il n'y a aucun signe hostile dans les environs.	Etrafta hiç düşman izi yok.
fra	tur	As-tu déjà fait un discours en anglais ?	Daha önce İngilizce bir konuşma yaptın mı?
fra	tur	Le nie-t-il ?	Bunu red mi ediyor?
fra	tur	Tom est complètement seul.	Tom tamamen yalnız.
fra	tur	Des cinq épouses qu'il a eues, trois ont été infidèles.	Beş eşinden üçü sadakatsizdi.
fra	tur	Elle a les yeux bridés.	Onun çekik gözleri var.
fra	tur	Si tu maltraites ton ordinateur, il ne fonctionnera pas bien.	Bilgisayarına kötü muamele edersen, o iyi çalışmaz.
fra	tur	Je suis sien et elle est mienne.	Ben onunum, o benim.
fra	tur	Quand le soleil de la culture se couche, les nains aussi paraissent géants.	Kültür güneşi batınca, cüceler de dev gibi gözükür.
fra	tur	Nous aimons contenter nos femmes.	Hanımlarımızı memnun etmeyi severiz.
fra	tur	Le chien de Tom est brun.	Tom'un köpeği kahverengi.
fra	tur	Combien de livres as-tu?	Kaç kitabın var?
fra	tur	L'être humain est-il mortel?	İnsan ölümlü mü?
fra	tur	Je le savais que tu dirais ça.	Bunu diyeceğini biliyordum.
fra	tur	Il ne fait que se plaindre du matin au soir.	Gece gündüz şikâyet etmekten başka bir şey yapmaz.
fra	tur	Je vous le dirai lorsque nous y serons.	Biz orada olunca size söyleyeceğim.
fra	tur	Ces pommes sont en partie abimées.	Bu elmaların bir kısmı çürük.
fra	tur	J'ai vu un homme renversé par une voiture.	Araba tarafından çarpılan bir adam gördüm.
fra	tur	Je vous ai pardonnées il y a longtemps.	Sizi uzun zaman önce affettim.
fra	tur	Nous lui avons menti et nous lui avons fait mal.	Ona yalan söyledik ve onu kırdık.
fra	tur	La boîte est bien fermée. C'est difficile de l'ouvrir.	Kutu çok sıkı kapalı. Açması zor.
fra	tur	Tu dois juste ranger la pièce.	Sadece odayı toplaman gerek.
fra	tur	Payons séparément aujourd'hui.	Bugün ayrı ayrı ödeyelim.
fra	tur	Parle-moi !	Benimle konuş!
fra	tur	Ce n'est pas le genre d'homme à se laisser aller au sentimentalisme.	Duygusallığa kapılacak türden bir adam değil.
fra	tur	Tom a été conduit à l'hôpital.	Tom hastaneye kaldırıldı.
fra	tur	Un, deux, trois, quatre, cinq, six, sept, huit, neuf, dix.	Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
fra	tur	Un autre monde est possible.	Başka bir dünya mümkündür.
fra	tur	Ne ferme pas la porte !	Kapıyı kapatma!
fra	tur	Donnez-moi quelque chose pour écrire.	Bana yazacak bir şey verin.
fra	tur	Des abeilles volent au milieu des fleurs.	Arılar çiçeklerin ortasına uçar.
fra	tur	Ce n'est qu'une provocation de sa part.	Bu, onun kışkırtmasından başka bir şey değil.
fra	tur	Le drapeau finlandais est bleu et blanc. Le bleu symbolise le ciel, et le blanc, la neige.	Finlandiya'nın bayrağı mavi ve beyaz. Mavi gökyüzünü, beyaz da bulutu simgeliyor.
fra	tur	C'est vraiment une assez bonne histoire.	O, gerçekten oldukça iyi bir hikaye.
fra	tur	Le professeur expulsa l'élève de l'école.	Öğretmen, öğrenciyi okuldan kovdu.
fra	tur	L’estomac est un des organes internes.	Mide iç organlardan birisidir.
fra	tur	Tiens, comme promis, voilà mon gâteau au chocolat.	Al, söz verdiğim gibi, işte çikolatalı pasta.
fra	tur	J'ai entendu la sonnerie du téléphone.	Telefonun çaldığını duydum.
fra	tur	Ta rédaction est la meilleure jusqu'à présent.	Kompozisyonun yine de en iyisi.
fra	tur	Elle a parlé avec le président.	O, başkanla konuştu.
fra	tur	C’était bien ce que je pensais.	O tam düşündüğüm gibiydi.
fra	tur	Maman fait à manger dans la cuisine.	Anne, yiyecek bir şey yapıyor.
fra	tur	C'est une controverse intéressante.	Bu ilginç bir tartışma.
fra	tur	Nous pouvons partir après le déjeuner.	Öğle yemeğinden sonra ayrılabiliriz.
fra	tur	Pour un étranger, ce n'est pas simple d'apprendre le japonais.	Bir yabancı için Japonca öğrenmek kolay değildir.
fra	tur	Tu conduis ta propre voiture.	Sen kendi arabanı sürüyorsun.
fra	tur	J'espère que Tom sait.	Umarım Tom biliyor.
fra	tur	Cela va disparaître naturellement dans deux semaines.	Bu, iki hafta içinde kendiliğinden kaybolacak.
fra	tur	Ils sont juste derrière toi.	Hemen arkandalar.
fra	tur	Cela ressemble à un œuf.	Bir yumurta gibi görünüyor.
fra	tur	Les enfants veulent se comporter comme des adultes.	Çocuklar yetişkinler gibi davranmak isterler.
fra	tur	Je ne veux pas rompre avec toi.	Seninle ilişkimi bitirmek istemiyorum.
fra	tur	La Chine est à peu près 25 fois plus grande que le Japon.	Çin, Japonya'dan yaklaşık yirmi beş kat daha büyüktür.
fra	tur	J'achète chaque mois cette revue qui est très connue.	Bu ünlü dergiyi her ay satın alırım.
fra	tur	Il y a plus de filles que de garçons dans cette division.	Bu bölümde erkeklerden çok kızlar var.
fra	tur	Je suis sûr que Tom pourrait nous aider.	Tom'un bize yardım edebileceğinden eminim.
fra	tur	Pourquoi n'achète-t-il pas de denrées alimentaires ?	Neden gıda ürünleri satın almıyor?
fra	tur	La poussière se faufile partout.	Her yerde toz uçuşuyor.
fra	tur	Cette idée est très bonne.	Bu fikir gerçekten oldukça iyi.
fra	tur	Est-ce le tien ?	O senin mi?
fra	tur	Ce vent annonce un orage.	Bu rüzgar bir fırtınanın habercisidir.
fra	tur	Comment peux-tu parler un allemand aussi impeccable ?	Nasıl bu kadar kusursuz bir Almanca konuşabiliyorsun?
fra	tur	Où ?	Nerede?
fra	tur	Conduis avec prudence.	Dikkatli sür.
fra	tur	Je pensais être trop jeune.	Çok genç olduğumu düşünüyordum.
fra	tur	Elle a quarante ans.	O, kırk yaşında.
fra	tur	Votre fils sort avec ma fille.	Oğlunuz kızımla çıkıyor.
fra	tur	Si tu es mécontent de ta vie privée, je te conseille de t'inscrire sur Facebook. C'est le meilleur moyen de t'en débarrasser.	Eğer özel hayatından hoşnutsuzsan, sana Facebook'a kaydolmanı önenirim. Bunu başından defetmenin en iyi yolu budur.
fra	tur	Écoute, tu sais quoi ?	Dinle, ne biliyorsun?
fra	tur	Est-ce que tu veux que je recommence ?	Tekrar başlamamı istiyor musun?
fra	tur	Notre stock de pétrole est en rupture.	Petrol stoğumuz tükeniyor.
fra	tur	Elle portait un négligé.	Dağınık giyindi.
fra	tur	Tes paroles doivent correspondre à tes actions.	Söylediklerin yaptıklarına uymak zorunda.
fra	tur	Tom a entendu une voix derrière lui.	Tom arkasında bir ses duydu.
fra	tur	Nous pouvons continuer à jouer pour autant que nous ne fassions pas trop de bruit.	Çok gürültü yapmadığımız sürece oynamaya devam edebiliriz.
fra	tur	Le feu s'est propagé dans la maison.	Yangın evde yayıldı.
fra	tur	Il prit sa retraite à soixante ans.	Altmış yaşında emekliliğe hak kazandı.
fra	tur	Parle-t-il anglais ?	O, İngilizce konuşur mu?
fra	tur	Je ne conduisais pas, je marchais.	Araba sürmüyordum, yürüyordum.
fra	tur	J'arrive juste chez nous.	Doğrudan eve geliyorum.
fra	tur	Tom a aidé Mary hier après-midi.	Tom, Mary'ye dün akşamüstü yardım etti.
fra	tur	Cela suffit à l'heure actuelle.	Şimdilik bu yeter.
fra	tur	Il n'a pas sommeil.	Uykusu yok.
fra	tur	As-tu montré cela à tes parents ?	Onu ebeveynlerine gösterdin mi?
fra	tur	Bonne soirée, Madame.	İyi geceler bayan.
fra	tur	Quand la femme commença à somnoler dans le train, sa tête s'affaissa.	Kadın uyuklamaya başladığında, kafası öne eğildi.
fra	tur	C'est tout ce que je veux dire.	Söylemek istediklerimin hepsi bu.
fra	tur	Quelqu'un a volé mon portefeuille dans le train.	Biri trende cüzdanımı çaldı.
fra	tur	Je n'aime pas le café.	Kahve sevmiyorum.
fra	tur	Il me regarda et aboya.	Bana baktı ve havladı.
fra	tur	Voudrais-tu quelque chose de plus facile ?	Daha kolay bir şey ister misin?
fra	tur	Comme c'est difficile !	Ne zor!
fra	tur	Écris-tu des nouvelles ?	Roman yazıyor musun?
fra	tur	J'enseigne.	Öğretiyorum.
fra	tur	Recommence depuis le premier.	En baştan başla.
fra	tur	« Veux-tu l'acheter ? » - « Oui. »	"Onu satın almak ister misin?" "Evet."
fra	tur	J'en ai fort honte.	Bundan çok utanıyorum.
fra	tur	Je dois le voir à tout prix.	Ne pahasına olursa olsun onu görmeliyim.
fra	tur	Je ne veux plus en entendre parler.	Bu konu hakkında artık konuşulanları duymak istemiyorum.
fra	tur	J'aime contenter mon mari.	Kocamı memnun etmeyi severim.
fra	tur	Pardonner n'est pas difficile, difficile de croire à nouveau ...	Affetmek zor değildir, yeniden güvenmek zordur.
fra	tur	La mer est infestée de requins.	Deniz köpekbalıklarıyla doldu.
fra	tur	Tu devrais demander conseil à un médecin avant de prendre ce médicament.	Bu ilacı almadan önce bir doktora danışmalısın.
fra	tur	Est-ce là votre radio ?	Bu radyo sizin mi?
fra	tur	J'encourageais mes étudiants.	Öğrencilerimi teşvik ederdim.
fra	tur	Quelle est la ville la plus romantique du monde ?	Dünyadaki en romantik şehir hangisidir?
fra	tur	J'ai trouvé la caméra cassée.	Bozuk kamerayı buldum.
fra	tur	Il n'est pas du genre à faire une chose pareille.	O öyle bir şey yapacak son adamdır.
fra	tur	Raconte-moi l'histoire.	Bana hikayeyi anlat.
fra	tur	Romeo, croyant que Juliette était morte, décida de se tuer.	Romeo, Juliet'in öldüğünü düşünerek, kendini öldürmeye karar verdi.
fra	tur	Ça a l'air intéressant.	Enteresan görünüyor.
fra	tur	Je me vois dans le miroir.	Aynada kendimi görebilirim.
fra	tur	N'essaie pas de l'imiter.	Onu taklit etmeye çalışma.
fra	tur	Petit-déjeunes-tu à la maison ?	Kahvaltıyı evde mi yapacaksın?
fra	tur	Ce n'est pas de ça que j'ai peur.	Korktuğum şey bu değil.
fra	tur	Tom est un étudiant prometteur.	Tom umut vaat eden bir öğrenci.
fra	tur	Tom savait que l'histoire n'était pas vraie.	Tom, hikâyenin doğru olmadığını biliyordu.
fra	tur	J'aime le soleil.	Güneşi seviyorum.
fra	tur	Combien de bières avez-vous bues ?	Ne kadar bira içtiniz?
fra	tur	Comment l'as-tu connue ?	Onu nasıl tanıdın?
fra	tur	C'est mon père.	Bu benim babam.
fra	tur	Es-tu énervé contre moi parce que ma jupe es si courte ?	Eteğim bu kadar kısa olduğu için mi bana kızgınsın?
fra	tur	Je me suis posé la même question.	Aynı soruyu kendime sordum.
fra	tur	Surveille mon sac pendant que je vais acheter un ticket.	Bilet alacağım sırada çantama göz kulak ol.
fra	tur	Mon cœur était rempli de joie.	Kalbim mutlulukla doluydu.
fra	tur	Tu es très modeste.	Çok mütevazısın.
fra	tur	Il a assez d'argent pour l'acheter.	Onu almak için yeterli parası var.
fra	tur	On sait où tu es.	Nerede olduğunu biliyoruz.
fra	tur	Je savais que ce jour était en train d'advenir.	Bu günün geleceğini biliyordum.
fra	tur	J'ai oublié d'éteindre la télé avant de dormir.	Uyumadan önce televizyonu kapatmayı unuttum.
fra	tur	Tu es folle ?	Deli misin?
fra	tur	Tom semble avoir une crise cardiaque.	Tom kalp krizi geçiriyor gibi görünüyor.
fra	tur	Tom, j'ai besoin de ton aide.	Tom, yardımına ihtiyacım var.
fra	tur	Tu ne devrais pas attendre ici.	Burada beklememen gerekir.
fra	tur	Je me vengerai de cet affront, tu peux en être sûr !	Bu hakaretin bedelini ödeteceğim, buna emin olabilirsin!
fra	tur	Je ne suis pas ta femme.	Ben senin karın değilim.
fra	tur	Ma nouvelle robe est rouge.	Yeni elbisem kırmızı.
fra	tur	Marie est-elle en bonne santé ?	Mary'nin sağlığı yerinde mi?
fra	tur	Tu faisais ton lit.	Yatağını topluyordun.
fra	tur	J'ai entendu chaque mot.	Her kelimeyi duydum.
fra	tur	Chaque homme a son prix.	Herkesin bir ederi var.
fra	tur	Tom ne savait pas qui était Marie.	Tom, Mary'nin kim olduğunu bilmiyordu.
fra	tur	Je l'ai sorti faire une promenade.	Bir yürüyüş yaptırmak için onu çıkardım.
fra	tur	Seras-tu encore là quand je vais revenir?	Geri döndüğümde hâlâ burada olacak mısın?
fra	tur	Je ne vous rends pas hommage.	Size saygı duymuyorum.
fra	tur	Tu ne sais donc pas ce qu'est l'espéranto ?	Öyleyse sen Esperanto'nun ne olduğunu bilmiyor musun?
fra	tur	Puisque c'est si important, je vais m'en occuper.	Önemli olduğu için, ona katılacağım.
fra	tur	Pas de bonnes nouvelles dans le journal d'aujourd'hui ? Non, rien de particulier.	Bugün gazetede iyi haberler var mı? Hayır, özel bir şey yok.
fra	tur	Elle fut malade durant une semaine.	Bir haftadır hastaydı.
fra	tur	Mademoiselle Swan est notre professeur d'anglais.	Bayan Swan bizim İngilizce öğretmenimizdir.
fra	tur	À quelle heure est-ce que tu te réveilles ?	Kaçta uyanırsın?
fra	tur	Les Bédouins vivent dans le désert.	Bedeviler çölde yaşar.
fra	tur	Elle louche.	O şaşı bakıyor.
fra	tur	As-tu déjà assisté à un braquage de banque ?	Hiç banka soygununa tanık oldun mu?
fra	tur	Il y a en France un grand nombre de rivières.	Fransa'da çok sayıda nehir vardır.
fra	tur	Bravo, Tom ! C'est toi le meilleur !	Aferin Tom! Sen en iyisisin!
fra	tur	M'as-tu compris ?	Beni anladın mı?
fra	tur	J'ai découvert beaucoup de choses sur lui.	Ondaki çoğu şeyi ortaya çıkardım.
fra	tur	Si tu n'utilises pas un mot au moins une fois, tu ne peux pas l'apprendre.	Bir kelimeyi en az bir kez kullanmazsan, onu öğrenemezsin.
fra	tur	Je veux voir ce qui se produit.	Ne olduğunu görmek istiyorum.
fra	tur	Chaque soir, je prierai pour toi.	Senin için her gece dua edeceğim.
fra	tur	Le salaire d'un enseignant est inférieur à celui d'un avocat.	Bir öğretmenin maaşı bir avukatın maaşından azdır.
fra	tur	Je ne travaille pas.	Çalışmıyorum.
fra	tur	Je veux savoir où ils ont dissimulé l'argent.	Onların parayı nereye sakladığını bilmek istiyorum.
fra	tur	Il ne faut pas avoir peur du bonheur. C'est seulement un bon moment à passer.	Mutluluktan korkmamak gerek. Bu, sadece geçecek iyi bir zamandır.
fra	tur	Quel coquin vous faites !	Yaptığınız ne alçakça!
fra	tur	Tom est harcelé par Marie.	Marie tarafından Tom rahatsız ediliyor.
fra	tur	Surgelez le poisson et la viande, s'il vous plaît.	Lütfen, balık ve eti dondurunuz.
fra	tur	J'apprends la langue turque.	Türkçe öğreniyorum.
fra	tur	Puis-je payer en euros ?	Euro ile ödeyebilir miyim?
fra	tur	Quelle remise pouvez-vous m'accorder ?	Bana ne kadar indirim verebilirsin?
fra	tur	Je t'ai dit que le concert serait ennuyeux. Pourquoi ne m'as-tu pas crue ?	Sana konserin sıkıcı olduğunu söyledim. Neden bana inanmadın?
fra	tur	J'ai acheté un Picasso.	Bir Picasso tablosu satın aldım.
fra	tur	Je me suis rapidement endormie hier soir.	Dün gece hızlıca uyudum.
fra	tur	Nous n'avons que du thé.	Sadece çayımız var.
fra	tur	Il est un peu tard pour prier.	Dua etmek için biraz geç.
fra	tur	Ce qui est fait est fait.	Olan oldu.
fra	tur	J’irais bien conquérir le monde avec toi, mais je sens qu’à deux, on va pas aller loin.	Seninle dünyayı fethetmek isterdim ama ikimizin çok da ileri gidemeyeceğini hissediyorum.
fra	tur	J'allais te demander la même chose.	Ben de senden aynı şeyi isteyecektim.
fra	tur	Tu faisais des clins d’œil à ton ami.	Arkadaşına göz kırpıyordun.
fra	tur	Écoutez, je ne veux pas perdre mon boulot.	Dinleyin, ben işimi kaybetmek istemiyorum.
fra	tur	Suppose qu'elle revienne. Qu'est-ce que tu lui dirais?	Diyelim ki geri geldi. Ona ne diyeceksin?
fra	tur	Il fut attaqué par un requin.	Bir köpek balığı tarafından saldırıya uğradı.
fra	tur	Sa mère a des idées dépassées.	Annesinin eski moda fikirleri var.
fra	tur	« Je pense que je peux aider la police dans le futur. » a dit le frère de Bernadette Dejeu.	"Gelecekte polise yardım edebileceğimi düşünüyorum." dedi Bernadette Dejeu'nun erkek kardeşi.
fra	tur	Je vous présente Monsieur Petit.	Bay Petit ile buluş.
fra	tur	La vie, sans amour, est dépourvue de sens.	Hayat, aşk yoksa duygulardan yoksundur.
fra	tur	Il est fou amoureux.	Deli gibi âşık.
fra	tur	Il est temps pour moi de m'y remettre.	Benim için sıkı çalışma vaktidir.
fra	tur	Tu n'as pas honte de parler ainsi ?	Bu şekilde konuşmaya utanmıyor musun?
fra	tur	Vous êtes-vous rafraîchi ?	Sakinleştiniz mi?
fra	tur	Je me fiche de ce que vous pensiez.	Ne düşündüğünüz umurumda değil.
fra	tur	Pour vous, je ne sais pas, mais pour moi, c'est très très important.	Sizin için bilmiyorum ama benim için bu çok çok önemli.
fra	tur	L'ouïghour est une langue turque.	Uygurca bir Türk dilidir.
fra	tur	Qui a écrit « Le Prince » ?	"Prens"i kim yazdı?
fra	tur	Le silence éternel de ces espaces infinis m'effraie.	Bu sonsuz boşluğun ebedi sessizliği beni korkutuyor.
fra	tur	Est-ce que vous pouvez facilement vous souvenir des visages ?	Yüzleri kolayca hatırlar mısınız?
fra	tur	Il regardera votre belle image.	Güzel resmine bakacak.
fra	tur	Puisqu'il fait beau, allez jouer dehors.	Hava güzel olduğuna göre, hadi dışarı oynamaya gidin.
fra	tur	Tu es impossible !	Sen imkansızsın!
fra	tur	Ça ne va pas !	O işe yaramaz.
fra	tur	J’ai contribué.	Katkıda bulundum.
fra	tur	Est-ce que tu vas partager ça ?	Bunu paylaşacak mısın?
fra	tur	Nous voulons te voir heureux.	Seni mutlu görmek istiyoruz.
fra	tur	Brossez-vous les dents après les repas.	Yemeklerden sonra dişlerinizi fırçalayın.
fra	tur	Nous sommes victorieux.	Biz galip gelenleriz.
fra	tur	Les chambres sont décorées avec goût.	Odalar zevkle dekore edildi.
fra	tur	Gengis Khan est sans doute le plus grand conquérant de tous les temps.	Şüphesiz Cengiz Han tüm zamanların en büyük fatihidir.
fra	tur	Quelques enfants se baignent dans la rivière.	Bazı çocuklar nehirde yüzüyor.
fra	tur	Le nombre des voitures augmente.	Araba sayısı artıyor.
fra	tur	C'est vraiment délicieux.	Bu gerçekten lezzetli.
fra	tur	Son nom est Tom, pas John.	Onun adı Tom, John değil.
fra	tur	Je veux le surprendre.	Ona sürpriz yapmak istiyorum.
fra	tur	Sont-elles chanteuses ?	Onlar şarkıcı mı?
fra	tur	Le nie-t-elle ?	Bunu inkar mı ediyor?
fra	tur	Fais précisément ce que je dis.	Tam olarak ne dediysem yap.
fra	tur	Qu'est-ce que c'est ?	O nedir?
fra	tur	Elle s'est habillée comme un garçon.	Bir oğlan gibi giyindi.
fra	tur	Je n'ai pas dit que vous étiez folle.	Sizin deli olduğunuzu söylemedim.
fra	tur	Il a loupé un rendez-vous important.	Önemli bir randevuya yetişemedi.
fra	tur	Je suis débutante, mais j'apprends vite.	Acemiyim ama hızlı öğrenirim.
fra	tur	Cela vaut la peine d'essayer.	Denemeye değer.
fra	tur	Tu peux dire ce que tu veux, mais je le ferai néanmoins à ma manière !	İstediğini söyleyebilirsin ama ben bunu kendi bildiğim gibi yapacağım!
fra	tur	Vous étiez terrifié, n'est-ce pas ?	Çok korkunuz değil mi?
fra	tur	Elle le connait depuis l’enfance.	Onu çocukluğundan beri tanır.
fra	tur	Ils ont deux filles.	Onların iki kız çocuğu var.
fra	tur	Ici, vous trouverez des instruments de musique de toutes sortes.	Burada her çeşit müzik aletini bulacaksınız.
fra	tur	Vous ne ressemblez pas à votre papa.	Babanıza benzemiyorsunuz.
fra	tur	Veux-tu savoir qui je suis ?	Kim olduğumu bilmek ister misin?
fra	tur	Il y a six heures de cours par jour.	Her gün altı saat ders var.
fra	tur	Le village dans lequel je vis est très petit.	Yaşadığım şehir çok küçük.
fra	tur	Sur la table se trouvent quelques livres.	Masanın üzerinde birkaç kitap var.
fra	tur	Et puis, qu'est-ce qui s'est passé ?	Ve ondan sonra ne oldu?
fra	tur	Marika n'est rien comparée à toi.	Marika sana kıyasla hiçbir şey değil.
fra	tur	C'est un film que tous les parents devraient voir.	Bu tüm ebeveynlerin izlemesi gereken bir filmdir.
fra	tur	Vous me mentez.	Bana yalan söylüyorsunuz.
fra	tur	Tu vas t'en mordre les doigts.	Bundan pişman olacaksın.
fra	tur	Tout n'est pas noir et blanc.	Her şey siyah ya da beyaz değildir.
fra	tur	Il y a beaucoup de tatouages sur son corps.	Onun vücudunda bir sürü dövme var.
fra	tur	Tom n'aime pas les chats.	Tom kedileri sevmez.
fra	tur	Le plomb se plie facilement.	Yeshel uldun i uḍsas.
fra	tur	Te souviens-tu du jour où nous avons vu l'accident ?	Kazayı gördüğümüz günü hatırlıyor musun?
fra	tur	Ferme-la juste et écoute !	Sadece çeneni kapa ve dinle!
fra	tur	Regarder la télévision rend les gens intelligents plus intelligents et les imbéciles plus imbéciles.	Televizyon izlemek zeki olanları daha da zeki yapar ve aptalları da daha aptal.
fra	tur	Tu es allée trop loin.	Çok uzaklara gittin.
fra	tur	Mais comment se fait-il que le portique de sécurité n’ait pas sonné ?	Ama nasıl olur da güvenlik kapısının ötmez?
fra	tur	Tom veut montrer à Mary comment faire cela.	Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermek istiyor.
fra	tur	Je veux que tu viennes à mon mariage.	Düğünüme gelmeni istiyorum.
fra	tur	Je ne sais pas s'il fera beau demain, mais s'il fait beau nous irons pique-niquer.	Yarın hava güzel olur mu bilmiyorum, ama eğer yarın hava güzel olursa biz piknik yapacağız.
fra	tur	Je l'ai appelé au téléphone.	Onu telefonda aradım.
fra	tur	Il s'est cassé la jambe en skiant.	Kayak yaparken bacağını kırdı.
fra	tur	Je te présenterai à mes parents.	Seni ailemle tanıştıracağım.
fra	tur	Le bruit a fait aboyer le chien.	Gürültü, köpeği havlattı.
fra	tur	Ils ont trop besoin de moi.	Bana çok ihtiyaçları var.
fra	tur	Nous devrons peut-être aider Tom.	Tom'a belki yardım etmeliyiz.
fra	tur	Des fois, à la nuit tombée, il levait les yeux vers le ciel étoilé avec curiosité.	Bir zamanlar, gece olduğunda merakla gözlerini yıldızlarla dolu gökyüzüne çeviriyordu.
fra	tur	C'est bien une incompréhension.	Yanlış bir anlaşılma olmalı.
fra	tur	Il faut intervenir.	Araya girmeliyim.
fra	tur	Il est précisément celui que tu cherches.	Tam olarak aradığın kişi o.
fra	tur	Le harcèlement sexuel est maintenant devenu un problème de société.	Cinsel taciz artık şimdi sosyal bir sorun haline geldi.
fra	tur	« Avez-vous la carte du magasin ? » « Non. »	"Dükkan haritası var mı?" "Hayır."
fra	tur	Les habitudes sont difficiles à rompre.	Alışkanlıkları bozmak zordur.
fra	tur	Vous m'avez fourni quelques précieux conseils.	Bana çok yararlı birkaç öneri verdiniz.
fra	tur	Il est en embuscade.	Pusuda.
fra	tur	Tom attend un appel téléphonique.	Tom bir telefon çağrısı bekliyor.
fra	tur	L'anglais est aussi étudié en Chine.	İngilizce de Çin'de öğreniliyor.
fra	tur	Tu n'as pas de ticket pour le spectacle d'aujourd'hui ?	Bugünkü gösteri için hiç biletin var mı?
fra	tur	Écoute, mon fils !	Dinle, oğlum!
fra	tur	Ne vaut-il donc pas mieux guérir une blessure plutôt que de la venger ?	Yarayı iyileştirmek, öç almaktan iyi değil mi?
fra	tur	Ça va s'arranger.	Bu, düzene girecek.
fra	tur	Je n'ai pas écrit de lettres à qui que ce soit depuis longtemps.	Uzun süredir kimseye mektup yazmadım.
fra	tur	Salut ! Comment ça va ?	Merhaba! Nasılsın?
fra	tur	Le miroir se trouve sur le dessus du buffet.	Ayna büfenin üstündedir.
fra	tur	Je lis votre livre.	Sizin kitabınızı okuyorum.
fra	tur	J'ai été tracassé de ne pas vous avoir écrit de réponse.	Cevap yazmamanızdan ötürü rahatsız oldum.
fra	tur	Vous étiez soûle, pas vrai ?	Sarhoştunuz, değil mi?
fra	tur	Bien sûr que tu peux.	Tabii ki yapabilirsin.
fra	tur	Viens me voir après le travail.	İşten sonra beni görmeye gel.
fra	tur	Tom a vécu à Boston pendant plus d'un an.	Tom bir yıldan daha fazla süredir Boston'da yaşamaktadır.
fra	tur	Tom monta dans son camion.	Tom kamyonuna tırmandı.
fra	tur	Ce livre est à Ali.	Bu kitap Ali'nin.
fra	tur	Mon oncle conduit une voiture Ford.	Amcam bir Ford sürer.
fra	tur	Je crois à cette histoire.	Bu hikâyeye inanıyorum.
fra	tur	C'est un vrai laideron.	Bu gerçek bir çirkin kız.
fra	tur	À l'issue de trois jours complets d'entretiens, nous nous sommes limités à deux candidats.	Üç tam günlük mülakattan sonra aday sayısını iki ile sınırladık.
fra	tur	Je sais que Tom n'est pas heureux là-bas.	Tom'un orada mutlu olmadığını biliyorum.
fra	tur	Un étranger m'a tapé sur l'épaule par derrière. Il a dû me prendre pour quelqu'un d'autre.	Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
fra	tur	Je lui ai rapidement renvoyé un courriel.	Ona hızlıca posta gönderdim.
fra	tur	Je connais la vérité.	Ben gerçeği biliyorum.
fra	tur	Encore une marche, et tu serais tombé des escaliers.	Bir adım daha atsan merdivenlerden düşecektin.
fra	tur	Contente-toi juste d'être saine et sauve.	Sağ salim olduğuna şükret.
fra	tur	Je n'ai pas confiance dans les gens tels que lui.	Onun gibi insanlara güvenmem.
fra	tur	Il est juste jaloux.	O sadece kıskanç.
fra	tur	Vous ne devriez pas lire les lettres privées des autres sans permission.	Başkalarının özel mektuplarını onların izni olmadan okumamalısın.
fra	tur	Marie adore sa clôture de bambous.	Mary bambudan çitini seviyor.
fra	tur	Je t'appellerai quand je serai arrivé à l'arrêt du bus.	Otobüs durağına varınca seni arayacağım.
fra	tur	Je l'aime malgré tous ses défauts.	Tüm kusurlarına rağmen onu seviyorum.
fra	tur	Marie vient tard.	Mary geç geliyor.
fra	tur	Le père de Tom est alcoolique.	Tom'un babası alkolik.
fra	tur	Le diable de Tasmanie est-il un être surnaturel ?	Tazmanya canavarı bir doğaüstü yaratık mı?
fra	tur	Je me suis beaucoup inquiété pour toi.	Senin için çok endişelendim.
fra	tur	Le nient-ils ?	Bunu red mi ediyorlar?
fra	tur	Le public explosa de rire.	Seyirciler gülmekten patladı.
fra	tur	Je dois d'abord finir ce travail.	İlk önce bu işi bitirmeliyim.
fra	tur	Pourquoi ne m'aime-t-elle pas ?	Neden o beni sevmiyor?
fra	tur	Tom est volcanologue.	Tom bir volkanolog.
fra	tur	Cette voiture appartient à Marie.	Bu araba Mary'ye ait.
fra	tur	Elle aime extrêmement bien cuisiner.	O yemek pişirmeyi aşırı derecede sever.
fra	tur	Ce n'est pas grave, je ne lui en veux pas.	Önemli değil, onu burada istemiyorum.
fra	tur	Alison ne sait pas cuisiner.	Alison yemek pişirmeyi bilmez.
fra	tur	Il est son ami.	O, onun arkadaşıdır.
fra	tur	Nous savons que c'est toi qui as brisé la fenêtre.	Camı kıranın sen olduğunu biliyoruz.
fra	tur	Ces plantes sont toutes toxiques.	Bu bitkiler tamamen zehirli.
fra	tur	Y a-t-il des livres sur la table ?	Masada kitaplar var mı?
fra	tur	C'est une vision trop optimiste.	O, çok fazla iyimser bir bakış.
fra	tur	Nous avons passé du bon temps, nous avons appris l'anglais.	İyi zaman geçirdik, İngilizce öğrendik.
fra	tur	Nous y sommes.	Geldik.
fra	tur	Je crois que ces jeunes gens s’aiment.	Sanırım bu gençler birbirini seviyor.
fra	tur	Je suis vraiment désolée pour ce que j'ai dit.	Bunu dediğim için gerçekten üzgünüm.
fra	tur	Je lui promis.	Ona söz verdim.
fra	tur	Il pleut.	Yağmur yağıyor.
fra	tur	Où commencerons-nous ?	Nerede başlayacağız?
fra	tur	Je suis meilleur que toi.	Ben senden daha iyiyim.
fra	tur	La Tesla est une voiture électrique.	Tesla bir elektrikli otomobil.
fra	tur	Combien coûte le billet ?	Bilet ne kadar?
fra	tur	C'est moi qui ai encouragé Tom.	Tom'u teşvik eden benim.
fra	tur	Son histoire a été publiée dans un magazine.	Onun hikayesi bir dergide yayınlandı.
fra	tur	Je n'ai pas honte de la pauvreté de mon père.	Babamın fakirliğinden utanç duymuyorum.
fra	tur	C'est Tom qui paie.	Ödeyen Tom.
fra	tur	Demain Tom sera occupé.	Tom yarın meşgul olacak.
fra	tur	Ne me demande rien.	Benden bir şey isteme.
fra	tur	Je ne suis pas ton amie.	Ben senin dostun değilim.
fra	tur	Mes voisins sont presque tous sympathiques.	Neredeyse tüm komşularım sempatiktir.
fra	tur	Une langue est comme une espèce ; pour survivre, elle doit s'améliorer et non se dégrader.	Dil, tür gibidir; hayatta kalmak için bozulmamalı, gelişmelidir.
fra	tur	Je ne peux pas manger de fruits le matin.	Sabahları meyve yiyemem.
fra	tur	Par rapport à hier, le temps est plus beau aujourd'hui.	Düne nazaran bugün hava daha güzel.
fra	tur	Il y a un abîme entre nos opinions.	Düşüncelerimiz arasında bir uçurum var.
fra	tur	Le voleur a braqué son arme à feu sur l'officier de police.	Hırsız, silahını polise doğrulttu.
fra	tur	Je ne veux pas mourir ici.	Burada ölmek istemiyorum.
fra	tur	Ce serait mieux d'essayer.	Denemek daha iyi olurdu.
fra	tur	Jean est brave en apparence, mais lâche en réalité.	Jean görünüşte cesur ama gerçekte ödlek biri.
fra	tur	Est-ce que l'école a une bibliothèque ?	Okulda bir kütüphane var mı?
fra	tur	Par-dessus le marché, il pleuvait.	Üstüne üstlük yağmur yağıyordu.
fra	tur	Elle m'a souri.	Bana gülümsedi.
fra	tur	Il rabaisse les autres pour se sentir important.	Başkalarının önemli olarak hissettiklerini küçümser.
fra	tur	Quel âge a ton chat ?	Kedin kaç yaşında?
fra	tur	Je ne les achète pas.	Onları satın almıyorum.
fra	tur	Nous sommes en forte concurrence avec cette entreprise.	Bu şirketle çok sıkı rakibiz.
fra	tur	Ces clients sont très grossiers.	Bu müşteriler çok kaba.
fra	tur	Si tu n'as pas le vocabulaire, la grammaire ne sert à rien.	Kelime hazinen yoksa, gramer bilginin hiçbir önemi yok.
fra	tur	Non merci, j'ai déjà pris trois bonbons.	Hayır teşekkürler, zaten üç şeker aldım.
fra	tur	J'espère avoir bientôt de vos nouvelles.	Umarım yakında haberlerinizi alırım.
fra	tur	Où est ton chien ?	Köpeğin nerede?
fra	tur	Elles sont juste derrière toi.	Hemen arkandalar.
fra	tur	C'est pour votre protection.	Bu sizi korumak için.
fra	tur	Je lui prêterai assistance.	Ona yardım eli uzatacağım.
fra	tur	Nous mangions des œufs.	Yumurtaları yiyorduk.
fra	tur	Elle a refusé de commenter.	Yorum yapmayı reddetti.
fra	tur	Il faut que Charles aille à l'hôpital.	Charles'in hastaneye gitmesi gerek.
fra	tur	Il attribue sa pauvreté à la malchance.	Fakirliğini kötü şansına bağlıyor.
fra	tur	Et maintenant ?	Ve şimdi?
fra	tur	Je ne resterai pas longtemps ici.	Burada uzun süre kalmayacağım.
fra	tur	Peux-tu me donner une autre alternative?	Bana başka bir seçenek sunar mısın?
fra	tur	J'ai des amis qui nous aideront.	Bize yardım eden arkadaşlarım var.
fra	tur	Je suis presque prêt à y aller.	Gitmek için neredeyse hazırım.
fra	tur	Comment se fait-il que tu te sois levé si tôt ?	Niçin bu kadar erken kalktın?
fra	tur	Elle avait l’œil brillant et noir.	Parlak siyah gözleri vardı.
fra	tur	Voyons-nous la réalité comme elle est réellement ?	Gerçeği gerçekten olduğu gibi mi görüyoruz?
fra	tur	Qu'est-ce qui est vraisemblable ?	Muhtemel olan nedir?
fra	tur	Tu as besoin de voir un médecin.	Bir doktora görünmelisin.
fra	tur	Tu penses te marier quand ?	Ne zaman evlenmeyi düşünüyorsun?
fra	tur	Même un bébé comprendrait.	Bir bebek bile anlardı.
fra	tur	On ne peut pas apprendre une langue sans contact des langues.	Dil dile değmeden, dil öğrenilmez.
fra	tur	Ce n’est pas un coup réglementaire en boxe française.	Bu, Fransız boksunda yasal bir yumruk değil.
fra	tur	Aiment-elles cuisiner ?	Onlar yemek yapmayı sever mi?
fra	tur	Contrairement à l'homme, elle avait l'air heureuse.	Adamın aksine, kadın mutlu görünüyordu.
fra	tur	Tu n'es pas mon frère.	Benim erkek kardeşim değilsin.
fra	tur	Je n'aime pas la musique.	Ben müzik sevmiyorum.
fra	tur	J'ai un chien.	Benim bir köpeğim var.
fra	tur	Elle a eu l'air surprise.	Şaşırmış görünüyordu.
fra	tur	Donne-moi un baiser !	Bana bir öpücük ver!
fra	tur	Il jouait du piano.	Piyano çalıyordu.
fra	tur	Il a rencontré sa femme sur Internet.	Karısıyla İnternet üzerinden tanıştı.
fra	tur	Elles sont à la bibliothèque.	Kütüphanedeler.
fra	tur	Nous devons nous habituer au nouveau climat.	Yeni iklime alışmak zorundayız.
fra	tur	Ils le contraignirent à dire la vérité.	Onlar gerçeği söylemesi için onu zorladı.
fra	tur	Vous avez juste à signer ici.	Buraya sadece imza atacaksınız.
fra	tur	C'est à peu près de la taille d'un œuf.	O, yaklaşık bir yumurta büyüklüğündedir.
fra	tur	Nous avons travaillé pour lui.	Onun için çalıştık.
fra	tur	Le plus riche des hommes, c'est l'économe; le plus pauvre, c'est l'avare.	İnsanların en zengini tutumlu olandır; en fakiri ise cimri olan.
fra	tur	Laurie a vingt ans.	Laurie yirmi yaşındadır.
fra	tur	Ce n'est pas la personne dont je t'ai parlé.	Sana bahsettiğim kişi bu değil.
fra	tur	Combien de pommes ?	Kaç elma?
fra	tur	Il devrait s'acquitter de sa dette.	Bu borçtan kurtulmak zorunda.
fra	tur	Tu demeures ici, n'est-ce pas ?	Burada yaşıyorsun, değil mi?
fra	tur	Je veux devenir célèbre.	Ünlü olmak istiyorum.
fra	tur	Ils vont se marier le mois prochain.	Önümüzdeki ay evlenecekler.
fra	tur	Que signifie PNB ?	PNB neyin açılımıdır?
fra	tur	Il n'y a pas de vie sans électricité ni eau.	Elektrik ve su olmadan hayat olmaz.
fra	tur	Est-ce que, dans quelques années, elle se rappellera encore ce qu'elle lui a promis ?	Birkaç yıl sonra hâlâ ona verdiği sözü hatırlayacak mı?
fra	tur	Comment aimerais-tu mourir ?	Nasıl ölmek istersin?
fra	tur	Est-ce que tu as oublié quelque chose ?	Bir şey unuttun mu?
fra	tur	Demain c'est jeudi.	Yarın perşembe olacak.
fra	tur	J'ignore si je suis capable de faire ça.	Bunu yapabilip yapamayacağımı bilmiyorum.
fra	tur	N’ayez pas peur de l'avenir, ne pleurez pas le passé.	Gelecek için korkmayın, geçmiş için ağlamayın.
fra	tur	Le train part à neuf heures.	Tren saat dokuzda kalkıyor.
fra	tur	Finissez ce travail pour lundi.	Bu işi pazartesiye kadar bitirin.
fra	tur	Comme je longeais tout à l'heure le trottoir, une voiture m'a aspergée d'eau. Regarde, ma jupe et mes chaussures sont toutes souillées de boue !	Biraz önce kaldırımda yürürken bir araba bana su sıçrattı. Bak, eteğim ve ayakkabılarım tamamen çamura battı!
fra	tur	Même si j'étais un nain, je serais quand même géant.	Cüce bile olsaydım, aynı anda dev olurdum.
fra	tur	J'ai toujours voulu l'essayer.	Onu hep denemek istedim.
fra	tur	Rencontrer des filles est difficile.	Kızlarla tanışmak zordur.
fra	tur	Il n'était pas votre frère.	O, senin kardeşin değildi.
fra	tur	Je m'appelle Jiaming Wang.	Benim adım Wang Jiaming.
fra	tur	Le match sera vraisemblablement annulé.	Muhtemelen maç ertelenecek.
fra	tur	C'est gentil à toi de le dire.	Bunu söylemen çok kibar.
fra	tur	Puis-je avoir ce périodique ?	Bu dergiyi alabilir miyim?
fra	tur	C'est difficile de manger ces escargots !	Şu salyongazları yemek ne zor!
fra	tur	Non, mon amour.	Hayır, aşkım.
fra	tur	Je suis en train d'aller à Boston en vue de visiter Tom.	Tom'u ziyaret etmek için Boston'a gidiyorum.
fra	tur	Où se trouve sa maison ?	Onun evi nerede?
fra	tur	Il pleut sans discontinuer depuis dimanche.	Pazar gününden beri durmaksızın yağmur yağıyor.
fra	tur	Donnez une seconde chance à Tom.	Tom'a ikici bir şans verin.
fra	tur	Bonjour mes amis.	Günaydın arkadaşlar!
fra	tur	Mon grand-père fut tué pendant la 2e guerre mondiale.	Dedem 2. Dünya Savaşı sırasında öldürüldü.
fra	tur	Ils vivent de l'autre côté de la rue.	Onlar sokağın diğer tarafında yaşıyorlar.
fra	tur	Je pense que Tom est ici.	Bence Tom burada.
fra	tur	Je ne les prends pas au sérieux.	Onları ciddiye almıyorum.
fra	tur	Je ne l'ai pas volé. Je n'ai fait que l'emprunter de manière permanente.	Bunu çalmadım. Kalıcı olarak ödünç aldım.
fra	tur	Tom n'aidait pas les pauvres.	Tom fakirlere yardım etmiyordu.
fra	tur	Est-ce que ce bus va à la plage ?	Bu otobüs plaja gider mi?
fra	tur	La peur provoque l’agressivité chez les chiens.	Korku, köpeklerde agresifliği tetikler.
fra	tur	Le diamant est dur par nature.	Elmas doğal olarak serttir.
fra	tur	Imagine si tu commençais à hoqueter et que tu ne pouvais pas t'arrêter.	Hıçkırmaya başladığını ve onu durduramadığını düşün.
fra	tur	Mon médecin me conseilla de m'abstenir de boire de l'alcool pendant un moment.	Doktorum bana bir süreliğine alkol içmekten kaçınmamı önerdi.
fra	tur	Ils sont à court de sucre maintenant.	Şimdi onların şekeri bitti.
fra	tur	Maman vient de partir faire des courses.	Annem az önce alışveriş yapmaya gitti.
fra	tur	Je veux dormir.	Uyumak istiyorum.
fra	tur	Eh bien, la nuit est très longue, n'est-ce pas ?	Güzel, gece çok uzun, değil mi?
fra	tur	C'est le même crayon que celui que j'ai perdu l'autre jour.	Geçenlerde kaybettiğim kalemin aynısı bu.
fra	tur	Tu m'as oubliée, pas vrai ?	Beni unuttun, değil mi?
fra	tur	Il est malade c’est pourquoi il ne va pas à l’école.	Okula gitmemesinin sebebi, onun hasta olmasıdır.
fra	tur	C’est trop petit.	Bu çok küçük.
fra	tur	J'ai entendu dire que vous aviez reçu un prix le mois dernier.	Geçen ay bir ödül kazandığınızı duydum.
fra	tur	Je m'en vais pour les vacances d'été.	Ben yaz tatiline çıkıyorum.
fra	tur	Dans quelles circonstances le défaut est-il apparu ?	Hata ne zaman meydana geldi?
fra	tur	Je connais Tom mais pas Marie.	Tom'u tanıyorum ama Mary'yi değil.
fra	tur	J'ai faim, car je n'ai pas pris mon petit déjeuner.	Karnım acıktı çünkü kahvaltı yapmadım.
fra	tur	Tom a laissé Mary dans la cuisine.	Tom Mary'yi mutfakta bıraktı.
fra	tur	D'habitude je vais à l'école en bus.	Genellikle okula otobüsle giderim.
fra	tur	Ferme les yeux, fils, bientôt tu dormiras tranquillement.	Gözlerini kapat oğlum, yakında sakince uyuyacaksın.
fra	tur	C'est un problème qui était difficile à résoudre.	Çözmesi zor bir problemdi.
fra	tur	Comment, à ton avis, pouvons-nous aider Tom ?	Sence Tom'a nasıl yardım edebiliriz?
fra	tur	Les habitants sont tous hostiles aux nouveaux venus.	Yerlilerin hepsi yeni gelenlere karşı düşman.
fra	tur	Cette histoire est basée sur des faits réels.	Bu hikaye gerçek olaylara dayanır.
fra	tur	Voici mon numéro de téléphone.	İşte benim telefon numaram.
fra	tur	Le chat m'a effrayée.	Kedi beni korkuttu.
fra	tur	Il fait des poèmes depuis ce matin.	Bu sabahtan beri şiirler yazıyor.
fra	tur	Il a pris sa retraite à 65 ans.	65 yaşında emekli olursun.
fra	tur	Il est plus jeune que moi.	O benden daha genç.
fra	tur	Marie rangeait sa chambre.	Mary odasını düzenliyordu.
fra	tur	Tom ment.	Tom yalan söylüyor.
fra	tur	Je me bats pour la justice.	Adalet için mücadele ediyorum.
fra	tur	Pensez-vous qu'elle atteindra le sommet ?	Onun zirveye ulaşacağını düşünüyor musunuz?
fra	tur	Qui est Tom et comment est-ce qu'il me connaît ?	Tom kim ve o beni nereden tanıyor?
fra	tur	C'est le chat de Tom.	Bu Tom'un kedisi.
fra	tur	Peut-on vivre sans amour?	Aşksız yaşanır mı?
fra	tur	Rends-le !	Onu geri ver!
fra	tur	Tu manqueras à tes amis.	Arkadaşlarını özleyeceksin.
fra	tur	Elle vient tard.	Geç geliyor.
fra	tur	J'ai eu une soirée absolument merveilleuse. Mais pas celle-ci.	Kesinlikle mükemmel bir akşam geçirdim. Ama bu değildi.
fra	tur	Il faut mettre un point à la fin de chaque phrase déclarative.	Her bildirme cümlesinin sonunda bir nokta olmalıdır.
fra	tur	La Russie est et restera toujours debout.	Rusya ayakta ve her zaman da ayakta kalacak.
fra	tur	Si tu trouves 30€ dans ton tiroir, c'est parce que j'avais des billets en trop donc je les ai laissés chez toi.	Çekmecende 30 avro bulursan, fazladan biletlerim vardı bu yüzden onları sana bıraktım.
fra	tur	Son cœur battait lentement.	Onun kalbi yavaş atıyordu.
fra	tur	Pourquoi sanctionner un élève qui n’a pas fait un travail qui était trop difficile pour lui ?	Neden bir öğrenci onu çok zorlayan bir işi yapamadığı için cezalandırılır?
fra	tur	Je ne dois plus me marier.	Artık evlenmek zorunda değilim.
fra	tur	Ma mère n'aime pas regarder la télévision.	Annem TV izlemeyi sevmiyor.
fra	tur	S'il te plait, n'oublie pas de prendre ce médicament deux fois par jour, matin et soir.	Lütfen, bu ilacı günde iki kez almayı unutma, sabah ve akşam.
fra	tur	Ne sois pas en retard à l'école à nouveau.	Yine okula geç kalma.
fra	tur	Un nuage flottait dans le ciel.	Bir bulut gökyüzünde süzülüyordu.
fra	tur	L'un de nous doit partir.	Birimiz gitmek zorunda.
fra	tur	Il se moque juste de toi.	Onlar seninle sadece dalga geçiyorlar.
fra	tur	Quel gaspillage d'eau !	Bu ne su israfı!
fra	tur	Elle a admiré le courage de Tom.	Tom'un cesaretine hayran kaldı.
fra	tur	Je veux que mes enfants soient en sécurité.	Çocuklarımın güvende olmasını isterim.
fra	tur	Nous n'arrivons pas à le faire sans vous.	Bunu siz olmadan yapamayız.
fra	tur	Qu'as-tu fait, alors ?	O zaman ne yaptın?
fra	tur	Tom est très célèbre.	Tom çok ünlü.
fra	tur	J'aimerais appeler ma famille.	Ailemi aramak istiyorum.
fra	tur	Fumer peut être néfaste pour son cœur.	Sigara içmek kalbi için kötü olabilir.
fra	tur	Ils ne donnent rien.	Hiçbir şey vermiyorlar.
fra	tur	Agissez comme si vous étiez de ceux que nous ne pouvons pas instantanément transformer en une personne qui fait échec aux autres.	Muvaffakiyet­siz­leş­ti­ri­ci­leş­ti­ri­ve­re­me­ye­bi­le­cek­le­ri­miz­den­miş­si­niz­ce­si­ne hareket edin.
fra	tur	Au Musée Picasso de Paris, il y a des peintures et des dessins formidables !	Paris'teki Picasso Müzesinde harika tablolar ve resimler var.
fra	tur	J'écris soir et matin.	Sabah akşam yazarım.
fra	tur	Ta voix m'a fait pleurer.	Sesin beni ağlattı.
fra	tur	Ce fut un grand choc pour moi.	O benim için büyük bir şoktu.
fra	tur	À cette époque, nous étions riches.	O zamanlar, zengindik.
fra	tur	Tom a dit à Mary qu'il était occupé.	Tom Mary'ye meşgul olduğunu söyledi.
fra	tur	Ce fut un fiasco total.	Bu tamamen bir fiyaskoydu.
fra	tur	Tom a beaucoup d’argent.	Tom'un çok parası var.
fra	tur	Je ne déchire rien.	Hiçbir şey parçalamadım.
fra	tur	Qui a tout peut tout perdre.	Her şeyi olan biri her şeyini kaybedebilir.
fra	tur	Est-ce que M. Brown est médecin ?	Bay Brown bir doktor mu?
fra	tur	Paris est la ville de l'amour.	Paris aşk şehridir.
fra	tur	C'est complètement faux.	O tamamen yanlış.
fra	tur	Je ne leur interdis pas de parler.	Onlara konuşmayı yasaklamıyorum.
fra	tur	Il s'est brisé la nuque.	Boynunu kırdı.
fra	tur	Sa santé a commencé à décliner.	Sağlığını kaybetmeye başladı.
fra	tur	Elle pense encore que je suis infidèle.	O benim hâlâ sadakatsiz olduğumu düşünüyor.
fra	tur	Qui peut le savoir ?	Bunu kim bilebilir?
fra	tur	Puis, il n'avait plus eu d'argent.	Ondan sonra artık onun hiç parası kalmamıştı.
fra	tur	C’est exactement ce qu'il a dit.	Onun söylediği tam olarak odur.
fra	tur	Je n’annule pas vos rendez-vous.	Sizin randevunuzu iptal etmiyorum.
fra	tur	Un chien a quatre pattes.	Bir köpeğin dört bacağı var.
fra	tur	J'ai vu l'empreinte du chagrin qui était restée gravée sur son visage.	Onun yüzünde keder izi gördüm.
fra	tur	Si Tom y va, j’y vais pas.	Tom gelirse, ben gelmem.
fra	tur	Depuis quand t’as ce portable ?	Ne zamandır bu cep telefonun var?
fra	tur	Ce film est vraiment formidable !	Bu film gerçekten harika.
fra	tur	Sa mère ricana dans un hochement de tête.	Annesi başını sallayarak kıkırdadı.
fra	tur	Comment va ta mère ?	Annen nasıl?
fra	tur	Quand as-tu acheté la montre ?	Bu saati ne zaman aldın?
fra	tur	Il faut, coûte que coûte, que cette affaire aboutisse !	Ne pahasına olursa olsun, bu iş bitmeli!
fra	tur	Les mexicains boivent de la téquila.	Meksikalılar tekila içer.
fra	tur	J'aime les jeux d'alcool.	Alkol oyunlarını seviyorum.
fra	tur	Fermez le livre.	Kitabınızı kapatın.
fra	tur	La réponse m'irrita.	Cevap beni öfkelendirdi.
fra	tur	Je ne vois pas d'obstacle.	Ben engelleri görmüyorum.
fra	tur	Je pensais que ça avait l'air d'une bonne idée.	Bunun iyi bir fikir gibi göründüğünü sandım.
fra	tur	Ça ne s'est pas du tout passé comme ça.	Her şey tamamıyla böyle yaşanmadı.
fra	tur	Je ne les néglige pas.	Onları ihmal etmiyorum.
fra	tur	Marika s'est-elle habillée comme une Japonaise ?	Marika bir Japon gibi mi giyindi?
fra	tur	Je vais m'absenter pendant un certain temps.	Bir süre olmayacağım.
fra	tur	Oh ! Montre-moi comment !	Ah! Bana nasıl olduğunu göster!
fra	tur	Quelle sorte de déodorant préfères-tu, en aérosol ou à bille ?	Ne tür deodorantları tercih edersin, sprey mi yoksa roll-on mu?
fra	tur	Elle va régulièrement chez le dentiste, c'est pourquoi elle a rarement mal aux dents.	Dişlerinde çok nadir sorunların olmasının nedeni, düzenli bir şekilde dişçiye gitmesidir.
fra	tur	Les toilettes ont été bouchées.	Tuvalet tıkanmış.
fra	tur	Elle m'a demandé la permission d'utiliser le téléphone.	Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
fra	tur	À voix haute, il cria : "A l'aide !"	Yüksek sesle bağırdı: "İmdat!"
fra	tur	C'est moi qui ai provoqué Tom.	Tom'u kışkırtan benim.
fra	tur	« Pas de bonnes nouvelles dans le journal d'aujourd'hui ? » « Non, rien de particulier. »	“Bugün gazetede iyi haberler var mı?” “Hayır, özel bir şey yok.”
fra	tur	Alain n’est pas heureux ni satisfait de son mariage.	Alain, evliliğinden mutlu değil ya da memnun.
fra	tur	Arrête de faire l'andouille !	Soytarılık yapmayı bırak!
fra	tur	Tom et Marie étaient mariés.	Tom ve Mary evliydi.
fra	tur	Je l'ai dissimulé dans mon tiroir à chaussettes.	Onu çorap çekmecemde sakladım.
fra	tur	Cinq personnes sont mortes.	Beş kişi öldü.
fra	tur	Personne ne m'apprécie.	Kimse beni sevmiyor.
fra	tur	Je me suis habillée.	Giyindim.
fra	tur	Je ne peux supporter d'être enfermé dans cette prison !	Bu hapishanede kapalı kalmaya dayanamıyorum!
fra	tur	C'est le genre de travail pour lequel je suis fait.	Ben bu iş için biçilmiş kaftanım.
fra	tur	Tom n'a pas réussi à séduire Marie. Elle a rejeté les propositions de Tom.	Tom Mary'yi ayartamadı. Mary Tom'un tekliflerini reddetti.
fra	tur	J'ai un frère.	Bir erkek kardeşim var.
fra	tur	Des feuilles mortes flottent à la surface de l'eau.	Ölü yapraklar suyun üzerinde yüzüyordu.
fra	tur	Vous n'abattez pas d'arbres.	Ağaçları kesmezsiniz.
fra	tur	Dites-moi que vous plaisantez !	Dalga geçtiğinizi söyleyin!
fra	tur	Ils sont juste pour vous.	Onlar sadece sizin için.
fra	tur	Le train arriva à l'heure.	Tren zamanında vardı.
fra	tur	Les Japonais ont tendance à penser de cette façon.	Japonların bu şekilde düşünme eğilimi vardır.
fra	tur	Le chien est blanc.	Köpek beyaz.
fra	tur	L'île est un paradis pour les enfants.	Ada çocuklar için bir cennet.
fra	tur	Il n'aimait pas l'école.	O, okulu sevmiyordu.
fra	tur	Maintenant c'est trop tard. Le train est parti.	Şimdi çok geç. Tren harekete geçti.
fra	tur	Comment l'as-tu connu ?	Onu nasıl tanıdın?
fra	tur	Je suis toujours ici.	Ben hep buradayım.
fra	tur	L'exposition était très impressionnante.	Sergi çok etkileyiciydi.
fra	tur	Oui, bien sûr.	Evet, elbette.
fra	tur	Elle est comme ma propre fille.	O benim öz kızım gibi.
fra	tur	Ne crie pas comme ça. Je t'entends parfaitement.	Böyle bağırma. Seni çok iyi duyuyorum.
fra	tur	Son irresponsabilité me sidère.	Sorumsuzluğu beni şaşırtıyor.
fra	tur	J'apprécie vraiment cela.	Buna gerçekten değer veriyorum.
fra	tur	Je ne surveille pas leur troupeau.	Onların sürüsüne göz kulak olmuyorum.
fra	tur	Il y a eu un braquage hier soir.	Dün akşam bir soygun vardı.
fra	tur	Il m’a envoyé une lettre.	O bana mektup gönderdi.
fra	tur	Puis-je avoir ton numéro ?	Numaranı alabilir miyim?
fra	tur	Tom est plus grand que moi.	Tom benden daha büyük.
fra	tur	Ce fut un grand privilège de travailler avec vous.	Sizinle çalışmak büyük bir ayrıcalıktı.
fra	tur	Tom court vite.	Tom hızlı koşar.
fra	tur	La maison fut réduite en cendres par l'incendie.	Ev yanarak küle dönüştü.
fra	tur	Tu n'auras pas la même chance une seconde fois.	Bir dahaki sefere aynı şansın olmayacak.
fra	tur	Je ne vous remercierai jamais assez de votre gentillesse.	Ben senin iyiliğin için ne kadar teşekkür etsem azdır.
fra	tur	Vous n'êtes pas prêts.	Hazır değilsiniz.
fra	tur	En automne, la montagne devient entièrement rouge.	Sonbaharda orman kıpkırmızı oluyor.
fra	tur	La pluie bat la fenêtre.	Yağmur pencerelere vuruyor.
fra	tur	Je louche.	Şaşı bakıyorum.
fra	tur	"Je ne suis pas fatigué." "Moi non plus."	"Yorgun değilim." "Ben de."
fra	tur	Il y a beaucoup de monde qui cherche des Pokémons.	Pokémon arayan çok insan var.
fra	tur	Où l'as-tu vu ?	Onu nerede gördün?
fra	tur	Il est meilleur que moi.	O benden daha iyi.
fra	tur	Seule ma mère me comprend.	Beni bir tek annem anlar.
fra	tur	Elle parle avec sagesse.	Bilgece konuşuyor.
fra	tur	Al Capone employait le pistolet mitrailleur Thompson.	Al Capone, Thompson makineli tüfek kullandı.
fra	tur	Le monde est petit.	Dünya küçüktür.
fra	tur	Tu vas travailler à Osaka l'année prochaine.	Gelecek yıl Osaka'da çalışacaksın.
fra	tur	Le cadre est maintenant au mur.	Çerçeve şimdi duvarda.
fra	tur	Je suis Tom Hunter.	Ben Tom Hunter.
fra	tur	Nous sommes mortes de fatigue.	Yorgunluktan öldük.
fra	tur	Faites attention. Le sol est glissant.	Dikkat edin. Yer kaygan.
fra	tur	Ce qui fait le bonheur des uns fait le malheur des autres.	Kimini mutlu kılan şey, diğerini huzursuz eder.
fra	tur	Elle cuisine très bien.	Çok iyi yemek pişirir.
fra	tur	La lune est faite de fromage.	Ay, peynirden yapılmıştır.
fra	tur	Quel mois sommes-nous ?	Hangi aydayız?
fra	tur	Qui est ton petit copain ?	Senin erkek arkadaşın kim?
fra	tur	Savent-elles danser ?	Onlar dans etmeyi biliyor mu?
fra	tur	Tom n'est pas au lit.	Tom yatakta değil.
fra	tur	Je vais voir mon agenda.	Ajandama bakacağım.
fra	tur	Il ne perd pas de temps.	Zaman kaybetmiyor.
fra	tur	Puis-je m'asseoir à côté de toi?	Senin yanına oturabilir miyim?
fra	tur	Elle s'est figée en voyant la grosse araignée.	Büyük bir örümcek görünce donup kaldı.
fra	tur	Menteur !	Yalancı!
fra	tur	Combien d'élèves y a-t-il dans votre classe ?	Sınıfınızda kaç öğrenci var?
fra	tur	Mon groupe de travail se compose de dix personnes.	Çalışma grubum on kişiden oluşuyor.
fra	tur	Il a redressé son bras.	Kolunu kaldırdı.
fra	tur	Tiens, quelle coïncidence, Tom a les mêmes empreintes digitales que moi !	A, tesadüfe bak, Tom'un parmak izleri benimle aynı!
fra	tur	Il appela son enfant James.	O, oğluna James adını verdi.
fra	tur	Le document attesta de sa vérité.	Dosya gerçeği kanıtladı.
fra	tur	Elles jettent des papiers à travers la pièce.	Kağıtları odanın içine fırlatıyorlar.
fra	tur	Je ne couds rien.	Bir şey dikmiyorum.
fra	tur	Il n'a aucun ennemi.	Hiç düşmanı yok.
fra	tur	Ce n'est pas une carte.	Bu bir harita değil.
fra	tur	L'île était habitée par un peuple de pêcheurs.	Birtakım balıkçılar adada yaşıyordu.
fra	tur	Où est Jim ?	Jim nerede?
fra	tur	Le chat m'a effrayé.	Kedi beni korkuttu.
fra	tur	Nous adorons cette voiture.	Bu arabaya bayılıyoruz.
fra	tur	Tom se comporte bizarrement.	Tom garip bir biçimde davranıyor.
fra	tur	Pourquoi ne cuisines-tu jamais ?	Neden hiç yemek pişirmiyorsun?
fra	tur	Mercure est la planète la plus proche du soleil.	Merkür Güneş'e en yakın gezegendir.
fra	tur	Ouais, on sait déjà que tu es un gros malin !	Evet, biz zaten senin koca bir kurnaz olduğunu biliyoruz!
fra	tur	Nous aimons nos enfants.	Biz çocuklarımızı seviyoruz.
fra	tur	Je te dirai tout ce que tu veux savoir.	Sana bilmek isteyeceğin her şeyi söyleyeceğim.
fra	tur	Il jette les feuilles en l'air.	O kağıtları havaya atıyor.
fra	tur	Internet est une source d'information inestimable.	İnternet paha biçilemez bir bilgi kaynağıdır.
fra	tur	Voudriez-vous aller voir un film, ce soir ?	Bu akşam bir film izlemeye gitmek ister misiniz?
fra	tur	Le film était intéressant.	Film ilginçti.
fra	tur	C'est arrivé tout récemment.	O, oldukça yakın zamanda oldu.
fra	tur	Je lui ai donné tout l'argent que j'avais.	Sahip olduğum tüm parayı ona verdim.
fra	tur	Y a-t-il quelqu'un d'autre qui aimerait manger ?	Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
fra	tur	Il faut que je vienne.	Gelmeliyim.
fra	tur	Toute peine mérite salaire.	Her zahmet ücreti hak eder.
fra	tur	Que diront les journaux ?	Gazeteler ne söylüyor?
fra	tur	Quelle belle poupée de Kabuki, non !	Bu güzel bir Kabuki bebeği!
fra	tur	Ils ont tout nettoyé, de la cave au grenier.	Her yeri temizlediler, bodrumdan çatıya.
fra	tur	Elle a deux sœurs.	Onun iki kız kardeşi var.
fra	tur	Vous êtes tellement généreux.	Çok cömertsin.
fra	tur	Tom a dit qu'il était vraiment surpris.	Tom gerçekten şaşırdığını söyledi.
fra	tur	Combien de temps Tom va-t-il être à Boston ?	Tom ne kadar süre Boston'da olacak.
fra	tur	Quel est le salaire minimum en Grèce ?	Yunanistan'daki en düşük maaş nedir?
fra	tur	Tom travaille chaque jour, à part le dimanche.	Tom pazar hariç her gün çalışır.
fra	tur	L'étudiant demanda la parole.	Öğrenci kelime sordu.
fra	tur	Je n'aime pas l'atmosphère polluée des grandes villes.	Büyük şehirlerdeki atmosfer kirliliğini sevmiyorum.
fra	tur	Ils veulent juste s'amuser.	Onlar sadece eğlenmek istiyor.
fra	tur	La vache !	Vay canına!
fra	tur	Je suis assez bonne nageuse.	Yeterince iyi bir yüzücüyüm.
fra	tur	Je dois probablement écrire ça.	Muhtemelen bunu yazmalıyım.
fra	tur	Je ne savais pas ce que je devais dire et je me tus.	Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum ve sustum.
fra	tur	Elle m'a conduit à l'hôpital.	Beni arabayla hastaneye götürdü.
fra	tur	Je ne vous surveille pas.	Sizi gözlemiyorum.
fra	tur	Tom est mort du cancer.	Tom kanserden öldü.
fra	tur	Cette rivière semble peu profonde.	Bu nehir biraz derin görünüyor.
fra	tur	J'étais très occupé hier.	Dün çok meşguldüm.
fra	tur	Tu peux gueuler.	Bağırarak konuşabilirsin.
fra	tur	N'aie pas peur de commettre des erreurs.	Hatalar yapmaktan korkmayın.
fra	tur	Seulement si ça ne cause pas trop de problèmes.	Bu sadece fazlaca sorunlardan kaynaklanmıyor.
fra	tur	Tom n'est plus ici.	Tom artık burada değil.
fra	tur	Je suis plus grand.	Ben daha uzunum.
fra	tur	Vous êtes ses filles.	Siz onun kızlarısınız.
fra	tur	Où êtes-vous ?	Neredesiniz?
fra	tur	Elle est née en 1960.	O, 1960 yılında doğdu.
fra	tur	La guerre ne rend personne heureux.	Savaş kimseyi mutlu etmez.
fra	tur	Tom est-il chanteur ?	Tom şarkıcı mı?
fra	tur	Ce médicament soignera ton mal de ventre.	Bu ilaç senin karın ağrını tedavi edecek.
fra	tur	Vous n'achetez pas de pain.	Ekmek almıyorsunuz.
fra	tur	S'il vous plaît, prenez une chaise et venez jouer avec nous.	Lütfen, bir sandalye alın ve bizimle oynayın.
fra	tur	Je n'ai pas pu m'endormir.	Uyuyamadım.
fra	tur	Il sait bien cuisiner.	Yemek pişirmeyi iyi bilir.
fra	tur	Il n'arrête jamais de penser.	Düşünmeyi asla durdurmaz.
fra	tur	S'il se fâche avec son éditeur, il risque de scier la branche sur laquelle il est assis.	Editörüyle küsüşürse bindiği dalı kesebilir.
fra	tur	Elle était fatiguée, et s'est appuyée sur un pommier.	Yorgundu ve bir elma ağacına yaslandı.
fra	tur	Avez-vous peur de moi ?	Benden korkuyor musun?
fra	tur	Ça ne dérange personne.	Kimse bundan rahatsız değil.
fra	tur	Larry Ewing est marié et père de deux enfants.	Larry Ewing evli ve iki çocuk babasıdır.
fra	tur	J'aimerais un jour partir à l'étranger.	Bir gün yurtdışına çıkmak isterdim.
fra	tur	J'avais déjà compris.	Anlamıştım zaten.
fra	tur	J'ai bu jusqu'à la dernière goutte.	Son damlasına kadar içtim.
fra	tur	Aujourd'hui il fait chaud comme hier.	Bugün hava dünkü gibi sıcak.
fra	tur	Je m'ennuie juste un peu.	Yalnızca azıcık sıkıldım.
fra	tur	Pourquoi travaillez-vous pour Tom ?	Neden Tom'a çalışıyorsunuz?
fra	tur	La guerre, c'est l'enfer.	Savaş cehennemdir.
fra	tur	Le policier lui a mis une amende.	Polis onu para cezasına çarptırdı.
fra	tur	Dan ne pouvait comprendre l'ampleur de la situation.	Dan durumun ciddi olduğunu anlayamadı.
fra	tur	Pourquoi ne veux-tu pas porter de robe ?	Neden elbise giymek istemiyorsun?
fra	tur	En fumant, vous abrégez votre vie, me dit-on. Je fume depuis l'âge de dix-huit ans, j'en ai soixante-cinq, si je n'avais pas fumé, j'en aurais soixante-dix. Je serais bien avancé !	Sigara içerken, ömrünüzü kısaltıyorsunuz, der bana insanlar. 18 yaşından beri içiyorum, 65 yaşına vardım, eğer içmemiş olsaydım, 70 yaşına varacaktım. İleride iyi olacağım !
fra	tur	Je commence à piger.	Jeton yeni yeni düşmeye başladı.
fra	tur	Le chat est un félin.	Kedi bir türdür.
fra	tur	Il me faut dire au revoir.	Hoşça kal demeliyim.
fra	tur	Elle n'a jamais été amoureuse.	O hiç âşık olmadı.
fra	tur	Est-il vrai que les babouins attaquent les humains ?	Şebeklerin insanlara saldırdığı doğru mu?
fra	tur	Le roi a abusé de son pouvoir.	Kral, nüfuzunu kötüye kullandı.
fra	tur	La pauvreté est à la racine de tout mal.	Yoksulluk bütün kötülüklerin kaynağıdır.
fra	tur	Il mentionna un livre dont je ne peux me souvenir du titre.	İsmini hatırlayamadığım bir kitaptan bahsetti.
fra	tur	Pourquoi es-tu si gentil avec moi?	Bana karşı neden çok kibarsın?
fra	tur	Est-ce que je dois faire ça ?	Onu yapmalı mıyım?
fra	tur	Lire est plus simple qu'écrire.	Okumak yazmaktan daha kolaydır.
fra	tur	Faisons ça à trois heures.	Bunu saat üçte yapalım.
fra	tur	Si tu as tort, alors moi aussi.	Eğer sen hatalıysan, o zaman ben de hatalıyım.
fra	tur	J'aime bien peigner mes cheveux.	Saçlarımı taramaya severim.
fra	tur	Tu caches quelque chose.	Bir şey saklıyorsun.
fra	tur	Pour la santé et le plaisir !	Sağlık ve lezzet için!
fra	tur	On ne peut pas partir maintenant.	Şimdi ayrılamayız.
fra	tur	C'est décourageant.	Bu umut kırıcı.
fra	tur	Tom est habile en affaires.	Tom işlerinde yeteneklidir.
fra	tur	Tu as de la chance d'être un garçon.	Oğlan olduğun için şanslısın.
fra	tur	Ils veulent juste s'amuser.	Sadece eğlenmek istiyorlar.
fra	tur	Je ne peux vous prêter ce livre.	Bu kitabı size ödünç veremem.
fra	tur	Comment êtes-vous devenues si bonnes en français ?	Fransızcada nasıl bu kadar iyi olmayı başardınız?
fra	tur	Nous parlons le français à la maison.	Biz evde Fransızca konuşuruz.
fra	tur	Elle ne le pressa pas.	O ona baskı yapmadı.
fra	tur	Où est le dentifrice ?	Diş macunu nerede?
fra	tur	Il m'a fallu sortir quelque chose de la voiture.	Arabadan bir şey almak zorundaydım.
fra	tur	Je faisais les lits.	Yatakları yapıyordum.
fra	tur	Elle devait être très belle quand elle était jeune.	Herhâlde o, gençken çok güzeldi.
fra	tur	Que lui trouves-tu ?	Onda ne buluyorsun?
fra	tur	Je peux t'apprendre quelque chose.	Sana bir şey öğretebilirim.
fra	tur	Le braquage de banque est souvent utilisé par les groupes armés comme un moyen pour obtenir de l'argent.	Banka soygunu, bir nevi para elde etmek için genellikle silahlı gruplar tarafından yapılır.
fra	tur	C'est vrai, en un sens.	Bu bir bakıma doğrudur.
fra	tur	Ça se réglera !	Bu kendi kendine hallolacak.
fra	tur	Les animaux ont peur du feu.	Hayvanlar ateşten korkar.
fra	tur	Vous tracassez pas.	Rahatsız olmayın.
fra	tur	J'aimerais que tu sois avec moi.	Benimle olmanı isterdim.
fra	tur	J'ai donné mon vieux vélo à mon frère.	Eski bisikletimi erkek kardeşime verdim.
fra	tur	Un passager s'est évanoui, mais l'hôtesse l'a ranimé.	Bir yolcu bayıldı ama ev sahibi onu canlandırdı.
fra	tur	Nous trouvons que Venise est une ville fascinante.	Vedenik'in büyüleyici bir şehir olduğunu keşfettik.
fra	tur	Une longue période de temps pluvieux est néfaste pour les plantes.	Uzun süreli yağışlı hava bitkiler için kötüdür.
fra	tur	Il y a un café en face de la gare.	İstasyonun önünde bir kafeterya var.
fra	tur	C'est une autre affaire.	Bu başka bir olay.
fra	tur	Denis était couché à plat sur le sol.	Denis sırt üstü toprakta uzanıyordu.
fra	tur	Pouvez-vous me dire pourquoi vous l'aimez ?	Onu neden sevdiğinizi bana söyleyebilir misiniz?
fra	tur	Je déteste ma belle-mère.	Kaynanamdan nefret ediyorum.
fra	tur	Son père est-il médecin ?	Onun babası bir doktor mu?
fra	tur	Anne aime le chocolat plus que tout au monde.	Anne çikolatayı her şeyden çok sever.
fra	tur	Faites toujours ce qui est juste.	Sadece doğru olanı yapın.
fra	tur	Il pleut depuis ce matin.	Bu sabahtan beri yağmur yağıyor.
fra	tur	Ses conférences sont terriblement ennuyeuses.	Konferansları berbat derecede sıkıcı.
fra	tur	Les transports dans cette ville sont très pratiques.	Bu şehirdeki ulaşım araçları çok pratik.
fra	tur	Cela lui a pris du temps pour écrire le rapport.	Raporu yazmak onun zamanını aldı.
fra	tur	Nous n'étions pas prêts.	Hazır değildik.
fra	tur	Vous devriez exécuter le plan selon l'horaire.	Planı saatine göre uygulamalısınız.
fra	tur	Tu as déjà envoyé le fax ?	Faksı yollladın mı?
fra	tur	Il est vraisemblable que Tom ne mangera rien.	Tom'un bir şey yemeyecek olması muhtemel.
fra	tur	J'achetais du pain.	Ekmek alıyordum.
fra	tur	Oui, j'y suis allée hier.	Evet, oraya dün gittim.
fra	tur	M. Wilson est en colère contre Dennis.	Bay Wilson Dennis'e kızgın.
fra	tur	Tom joue dehors.	Tom dışarıda oynuyor.
fra	tur	Pourrais-je dire quelque chose, s'il te plaît ?	Affedersin, sana bir şey söyleyebilir miyim?
fra	tur	Que vendez-vous ?	Ne satıyorsunuz?
fra	tur	Je l'ai vendue pour dix dollars.	Onu on dolara sattım.
fra	tur	Mon père est toubib.	Babam bir doktordur.
fra	tur	Il enseigne depuis 20 ans.	20 yıldır ders veriyor.
fra	tur	Elle est tombée amoureuse d'un jeune artiste.	Genç bir artiste âşık oldu.
fra	tur	Ici et maintenant.	Burada ve şimdi.
fra	tur	Je n'écoutais pas Tom.	Tom'u dinlemiyordum.
fra	tur	Elle passa plusieurs jours à l'hôtel.	Birçok gününü otelde geçirdi.
fra	tur	Je ne vous crains plus.	Artık sizden korkmuyorum.
fra	tur	C'est un chronomètre produit au Japon.	Bu Japonya'da yapılan bir kronometredir.
fra	tur	Est-ce que tu peux vraiment apprendre une langue en un mois ?	Gerçekten bir dili bir ayda öğrenebilir misin?
fra	tur	Tom ne savait pas que Mary était malade.	Tom, Mary'nin hasta olduğunu bilmiyordu.
fra	tur	Va chercher un verre d'eau.	Bir bardak su aramaya git.
fra	tur	Tu gagnais.	Kazanıyordun.
fra	tur	C’était juste une blague.	Bu sadece bir şakaydı.
fra	tur	Il mange du pilaf ouzbek au restaurant maintenant.	O, şimdi restoranda Özbek pilavı yiyor.
fra	tur	Préchauffez le four à 130 degrés.	Fırını önceden 130 derecede ısıtın.
fra	tur	J'ai plein d'amies.	Bir sürü arkadaşım var.
fra	tur	Tu essaieras, n'est-ce pas ?	Deneyeceksin, değil mi?
fra	tur	On est allé à Londres.	Biz Londra'ya gittik.
fra	tur	Où habite ton oncle ?	Amcan nerede yaşıyor?
fra	tur	Tu es libre et personne n'a le droit de contrôler tes actions ici.	Özgür birisin ve burada kimsenin senin hareketlerini kontrol etmeye hakkı yok.
fra	tur	L'anglais est la langue du monde.	İngilizce Dünya dilidir.
fra	tur	Tu es toujours aussi affairé qu'une abeille.	Her zaman bir arı kadar meşgulsün.
fra	tur	Je veux vraiment que tu parles avec Tom.	Gerçekten Tom'la konuşmanı istiyorum.
fra	tur	Tu peux utiliser ma bicyclette.	Bisikletimi kullanabilirsin.
fra	tur	Cet homme ne m'a pas donné son nom.	Şu adam bana ismini söylemedi.
fra	tur	Je souhaite réussir.	Başarmayı diliyorum.
fra	tur	Ils adorent chanter.	Şarkı söylemeye bayılıyorlar.
fra	tur	On ne fait pas d'omelette sans casser les œufs.	Yumurtaları kırmadan omlet yapılmaz.
fra	tur	C'est ce que je veux dire.	Söylemek istediğim şey bu.
fra	tur	Elle ne travaillait que pour l'argent.	Sadece para için çalışırdı.
fra	tur	Tom abîmera ses vêtements.	Tom kendi kıyafetlerini berbat edecek.
fra	tur	Chaque phrase de Tatoeba devrait être commentée, et sa traduction discutée, à moins qu'elle ne soit complètement évidente.	Tatoeba'daki her cümle tamamen açıklığa kavuşana dek yorumlanmalı ve cümlenin çevirisi tartışılmalıdır.
fra	tur	Je doute que ce mot existe en espéranto.	Bu kelimenin Esperanto'da olduğundan şüpheliyim.
fra	tur	Vous voulez de l'eau.	Su istiyorsunuz.
fra	tur	Mettez votre imperméable parce qu'il pleut déjà.	Yağmurluğunuzu giyiniz çünkü yağmur yağıyor.
fra	tur	Je suis désolée, Tom, je ne peux pas faire ça.	Üzgünüm Tom bunu yapamam.
fra	tur	Elle venait de rentrer chez elle au moment où j'ai téléphoné.	Ben onu aradığımda, o henüz eve gelmişti.
fra	tur	J'ai été surprise d'apprendre cette nouvelle.	Bu haberi öğrendiğime şaşırdım.
fra	tur	Le nombre de crimes augmente.	Suç sayısı artıyor.
fra	tur	J'ai payé ces billets.	Bu biletleri ödedim.
fra	tur	J'ai juste fini de déjeuner.	Öğle yemeğini az önce bitirdim.
fra	tur	Je n'impose mon opinion à personne.	Fikrimi kimseye benimsetmiyorum.
fra	tur	Voulez-vous encourir ce risque ?	Bu riski almak istiyor musunuz?
fra	tur	Je ne peux lire un livre de cette épaisseur en une semaine.	Bu kalınlıktaki bir kitabı bir haftada bitiremem.
fra	tur	Les braquages de banque sont rares dans cette ville.	Bu şehirde banka soygunları nadirdir.
fra	tur	J'ai autre chose en tête.	Kafamda başka bir şey var.
fra	tur	Restez là.	Orada kalın.
fra	tur	Ce fut la tâche la plus difficile de ma vie.	Bu benim hayatımdaki en zor görevdi.
fra	tur	J'ai envie d'une autre bière.	Canım bir bira daha istiyor.
fra	tur	Ce sont ses livres.	Bunlar onun kitapları.
fra	tur	Je me suis dissimulé derrière un arbre.	Bir ağacın arkasına saklandım.
fra	tur	Le problème était trop pour moi.	Problem benim için çok fazlaydı.
fra	tur	Merci, je vais faire des efforts, j'espère juste ne pas te décevoir.	Teşekkürler, çaba sarfedeceğim, umarım ki seni hayal kırıklığına uğratmam.
fra	tur	Nous ne comprenons vraiment pas les femmes.	Kadınları gerçekten anlamıyoruz.
fra	tur	Fumer est interdit dans ce lieu.	Burada sigara içmek yasak.
fra	tur	Ma vie est formidable !	Hayatım mükemmel.
fra	tur	Pendant la journée, Grand-mère surveille les enfants.	Gün boyunca, büyükanne çocukları gözetler.
fra	tur	Il ne fait ni trop froid, ni trop chaud.	Ne çok soğuk ne de çok sıcak.
fra	tur	L'acrobate se tient en équilibre.	Akrobat dengede duruyor.
fra	tur	Je ne l'oublierai pas.	Onu unutmayacağım.
fra	tur	Tout le monde le sait.	Hiç kimse bilmiyor.
fra	tur	La mort est le destin de chacun.	Ölüm herkesin kaderidir.
fra	tur	Tu vas tellement me manquer.	Seni çok özleyeceğim.
fra	tur	Tom a craché un peu de sang.	Tom biraz kan öksürdü.
fra	tur	Vous non plus ne pourriez répondre !	Siz bile cevaplayamazsınız!
fra	tur	Quelle langue parle-t-on en Suisse ?	İsviçre'de hangi dil konuşulur?
fra	tur	Je suis incapable de cuisiner.	Yemek pişirmeye yeteneğim yok.
fra	tur	Je suis désolé, nous avons tout vendu.	Üzgünüm, hepsini sattık.
fra	tur	Je n'ai été à aucun de ces endroits.	Bu yerlerden hiçbirine gitmedim.
fra	tur	Je pense que "patate" est le mot le plus amusant.	"Patate"'ın en eğlenceli kelime olduğunu düşünüyorum.
fra	tur	Où as-tu vu ces femmes ?	Bu kadınları nerede gördün?
fra	tur	J'en ai bu.	Ben bir tane içtim.
fra	tur	L'orage menace.	Fırtına korkutur.
fra	tur	T'as merdé.	Mahvettin.
fra	tur	Personne n'a plaidé pour mon pays.	Kimse benim ülkemi savunmadı.
fra	tur	Je pense qu'un jour comme aujourd'hui, on ne peut pas dire quelque chose comme : « Nos centrales nucléaires sont sûres ».	Bugün bile şöyle bir şey diyebileceğimizi düşünmüyorum:"Nükleer santrallerimiz güvenlidir."
fra	tur	Le vieil homme était aimé de tout le monde.	Yaşlı adam herkes tarafından seviliyordu.
fra	tur	J'ai failli mourir quand j'ai entendu ça.	Bunu duyduğumda neredeyse ölecektim.
fra	tur	Ils ont gagné beaucoup de compétitions.	Onlar birçok yarışma kazandı.
fra	tur	Tom l'a vue marcher le long du trottoir.	Tom onu kaldırım boyunca yürürken gördü.
fra	tur	Nous avons un abonnement à un journal.	Bir gazete aboneliğimiz var.
fra	tur	Je ne les encourage pas.	Onları teşvik etmiyorum.
fra	tur	Ce sont des champions académiques.	Onlar akademik şampiyonlardır.
fra	tur	Pèses-tu plus que Tom ?	Tom'dan daha kilolu musun?
fra	tur	Tu n'as pas faim.	Aç değilsin.
fra	tur	Elle conduit sa propre voiture.	O, kendi arabasını sürüyor.
fra	tur	Ce peuple devrait être rayé de la surface de la Terre.	Bu insanlar yeryüzünden silinmelidir.
fra	tur	Je pense que je dois partir.	Sanırım gitmem gerekiyor.
fra	tur	Pourquoi es-tu aussi nerveux ce soir?	Neden bu akşam bu kadar sinirlisin?
fra	tur	La maison doit être rénovée.	Ev onarılmalı.
fra	tur	Un prisme décompose la lumière.	Bir prizma ışığı ayrıştırır.
fra	tur	C'est très pratique.	O çok kullanışlı.
fra	tur	Ils gravirent l'abrupte face Nord.	Kuzey yüzündeki sarpa tırmanacaklar.
fra	tur	C'est un écrivain réputé dans le monde entier.	Tüm dünyada bilinen bir yazardır.
fra	tur	Mon enfant ne peut pas dire « kikugobo ». Ça sort toujours comme « kikubogo ».	Benim çocuğum "kikugobo" diyemez. Her zaman "kikubogo" gibi çıkar.
fra	tur	Étant très fatigué, j'allai me coucher tôt.	Çok yorgun olduğumdan, erkenden yattım.
fra	tur	Le pays est sur la voie de la démocratie.	Ülke, demokrosi yolundadır.
fra	tur	Il te faut commencer !	Başlamak zorundasın!
fra	tur	Le contraire de incommode est commode.	Uygunsuzun zıt anlamlısı uygundur.
fra	tur	Aimes-tu la musique de Mozart ?	Mozart'ın müziğini sever misin?
fra	tur	Attendez votre tour.	Sıranızı bekleyin.
fra	tur	Bienheureux celui qui n'a rien à dire et se tait quand même !	Mutlu olan biri diyecek bir şeyi olmayan ve aynı zamanda susan biridir.
fra	tur	Tu es étudiant ou bien tu travailles ?	Öğrenci misin yoksa çalışıyor musun?
fra	tur	Cette chanson me remémore toujours les années d'école.	Bu şarkı bana hep okul yıllarımı hatırlatmıştır.
fra	tur	Il est très intelligent, ainsi que son frère.	O çok zekidir, kardeşi gibi.
fra	tur	Shizuko composa un poème sur le changement de saisons.	Shizuko mevsimlerin değişmesi hakkında şiir yazdı.
fra	tur	C'est une affaire vraiment grave.	Bu gerçekten önemli bir iş.
fra	tur	Pourquoi n'as-tu pas pu venir hier ?	Dün neden gelemedin?
fra	tur	Je salais la viande.	Eti mahvettim.
fra	tur	Allez-vous participer à la compétition ?	Yarışmaya katılacak mısınız?
fra	tur	Pouvons-nous utiliser le laboratoire de langues ?	Dil laboratuvarını kullanabilir miyiz?
fra	tur	Sur la plage le sable était blanc.	Plajda kum beyazdı.
fra	tur	Ces deux étudiants ont réussi tous les examens.	Şu iki öğrenci tüm sınavlarda başarılı oldu.
fra	tur	Ne m'irrite pas les nerfs.	Benim sinirimi bozma.
fra	tur	J'allumerai des bougies dans ma chambre.	Odamdaki mumları yakacağım.
fra	tur	Tu es revenu ici en courant.	Koşarak buraya geri geldin.
fra	tur	Je ne pourrai peut-être pas venir, car je suis très occupé.	Çok meşgulüm, bu nedenle belki de yarın gelemeyeceğim.
fra	tur	Il a perdu tous les siens.	Her şeyini kaybetti.
fra	tur	J'ai acheté une demi-douzaine d’œufs.	Yarım düzine yumurta aldım.
fra	tur	Est-ce gratuit ?	O ücretsiz mi?
fra	tur	Tu es tellement paranoïaque !	Sen gerçekten paranoyaksın!
fra	tur	On oublie très difficilement son premier amour.	İlk aşklar çok zor unutulur.
fra	tur	Tokyo est une très grande ville.	Tokyo çok büyük bir şehirdir.
fra	tur	Les bouteilles de bières sont faites en verre.	Bira şişeleri camdan yapılır.
fra	tur	Savez-vous cuisiner le poisson ?	Balık pişirmeyi biliyor musunuz?
fra	tur	Tu as bien changé.	Sen epey değiştin.
fra	tur	Je suis désolée de t'appeler au travail.	Seni işteyken aradığım için üzgünüm.
fra	tur	Vous m'avez fait appeler ?	Beni aradınız mı?
fra	tur	Le ciel était sans nuage.	Gökyüzü bulutsuzdu.
fra	tur	Elles ont gagné beaucoup de compétitions.	Onlar birçok yarışma kazandı.
fra	tur	Je vais acheter une voiture.	Bir araba alacağım.
fra	tur	Il n'y a que des fous qui écoutent cette musique.	Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
fra	tur	Je le garderai secret. Ne t'en fais pas.	Bunu bir sır olarak saklayacağım. Endişelenme.
fra	tur	Elle a fondu en larmes en entendant la nouvelle.	Haberleri dinlerken gözyaşlarına boğuldu.
fra	tur	Je pensais te décevoir.	Seni hayal kırıklığına uğrattığımı düşünüyordum.
fra	tur	Je dois la rencontrer à cinq heures à la gare.	Onunla saat 5'te garda buluşmalıyım.
fra	tur	Sans le soleil, la vie est impossible.	Güneş olmadan hayat imkansızdır.
fra	tur	On a rencontré un homme qui s'appelle Tom.	Tom adında bir adamla tanıştık.
fra	tur	J'étudie la génétique depuis quatre ans.	Dört yıldır genetik çalışıyorum.
fra	tur	C'est mal.	Bu kötü.
fra	tur	Il faut vivre pleinement chaque jour.	Her gün dolu dolu yaşamalı.
fra	tur	Vous savez tout sur moi.	Benim hakkımda her şeyi biliyorsunuz.
fra	tur	Comment va ta fille ?	Kızın nasıl?
fra	tur	Je suis plus jeune que lui.	Ben ondan daha gencim.
fra	tur	Mange ta soupe sans faire de bruit.	Çorbanı gürültü yapmadan iç.
fra	tur	Même si tout le monde rit, ce qu'il dit n'est pas une blague.	Herkes gülse bile onun söylediği şaka değil.
fra	tur	Même les paranoïaques ont des ennemis.	Paranoyakların bile düşmanları vardır.
fra	tur	Ceci est à votre disposition.	Bu, sizin emrinizdedir.
fra	tur	Suivez votre cœur, car il ne ment jamais.	Kalbinin sesini dinle, o sana asla yalan söylemez.
fra	tur	Je suis surprise de te voir fumer ; tu ne le faisais pas.	Seni sigara içerken görmekten dolayı şaşkınım, bunu yapmazdın sen.
fra	tur	C'est difficile d'adapter cette histoire pour les enfants.	Bu hikayeyi çocukların anlaması zor.
fra	tur	Il faut qu'elle vienne.	O gelmeli.
fra	tur	Je le connais depuis trois ans.	Üç yıldır onu tanıyorum.
fra	tur	Comment vas-tu ?	Nasılsın?
fra	tur	Dépêchez-vous, c'est urgent.	Acele ediniz, bu acil.
fra	tur	Ça n'en a pas l'air.	Göründüğü gibi değil.
fra	tur	Lorsqu'on ne trouve pas de satisfaction en soi-même, il est inutile de la chercher ailleurs.	Doygunluğu kendi içimizde bulamıyorsak, dışarıda aramak boşunadır.
fra	tur	Je regrette profondément avoir causé l'accident.	Kazaya sebep olduğuma son derece pişmanım.
fra	tur	Marie connaît bien l'histoire des États-Unis.	Marie Birleşmiş Devletlerin tarihini iyi bilir.
fra	tur	J'étais riche comme toi.	Senin gibi zengindim.
fra	tur	J'ai une réunion très importante.	Çok önemli bir toplantım var.
fra	tur	Pourquoi ne restes-tu pas boire du vin avec nous ?	Neden bizimle şarap içmek için kalmıyorsun?
fra	tur	Je le ferais si je pouvais.	Yapabilseydim yapardım.
fra	tur	C'est moi qui ai demandé Tom au téléphone.	Tom'u telefona isteyen bendim.
fra	tur	Qui connaît la date d'anniversaire de Hu Jintao ?	Hu Jintao'nun doğum gününü kim biliyor?
fra	tur	Elles n'aidaient pas les pauvres.	Fakirlere yardım etmezdi.
fra	tur	C'était un homme d'une grande ambition.	O büyük bir hırsın adamıydı.
fra	tur	Pharamp a payé une amende pour stationnement interdit.	Pharamp yasak yere park ettiği için para cezası ödedi.
fra	tur	Veux-tu vraiment gagner ?	Gerçekten kazanmak istiyor musun?
fra	tur	Les gazelles sont-elles plus rapides que les guépards ?	Ceylanlar, çitalardan daha hızlı mıdır?
fra	tur	J'utilise Twitter.	Twitter kullanıyorum.
fra	tur	Nos yeux prennent du temps pour s'adapter au noir.	Gözlerimizin karanlığa alışması zaman alır.
fra	tur	Tu es formidable !	Harikasın!
fra	tur	J'essayai depuis longtemps, j'ai finalement réussi aujourd'hui : j'ai divisé par zéro.	Uzun zamandan beri denedim, sonunda bugün başardım: sıfırdan ayırdım.
fra	tur	Où habite John ?	John nerede yaşıyor?
fra	tur	Tom signa les documents.	Tom belgeleri imzaladı.
fra	tur	Juste au moment où nous parlions, un incendie a démarré.	Tam konuştuğumuz anda yangın başladı.
fra	tur	Je ne sais pas si elle peut me comprendre?	Onun beni anlayıp anlamadığını bilmiyorum.
fra	tur	Un peu d'éducation est chose dangereuse.	Birazcık öğrenme tehlikeli bir şeydir.
fra	tur	Tom a l'air impatient.	Tom sabırsız görünüyor.
fra	tur	Je ne peux pas attendre.	Bekleyemem.
fra	tur	Êtes-vous abonné à un magazine ?	Bir dergiye abone misiniz?
fra	tur	C'est une bière à faible pourcentage d'alcool.	Bu, alkol yüzdesi düşük bir biradır.
fra	tur	Elle a rencontré quelqu'un que beaucoup de monde rencontre.	Çoğu insanın karşılaştığı biriyle karşılaştı.
fra	tur	Ai-je l'air gros ?	Şişman görünüyor muyum?
fra	tur	Nous nous attendons à ce qu'il neige demain.	Yarın kar yağmasını bekliyoruz.
fra	tur	Nous allons au théâtre lundi ou jeudi.	Tiyatroya pazartesi ya da peeşembe gidelim.
fra	tur	Avez-vous besoin d'argent ?	Paraya ihtiyacınız var mı?
fra	tur	S'il y a des erreurs, corrige-les.	Hatalar varsa, onları düzelt.
fra	tur	Tom, t’as pas soif ? T’as rien bu, depuis ce matin.	Tom, susamadın mı? Sabahtan beri bir şey içmedin.
fra	tur	Je pense que Tom est ici le seul à savoir où Marie habite.	Sanırım Tom burada Mary'nin nerede yaşadığını bilen tek kişi.
fra	tur	En principe, tu as raison.	Prensipte haklısın.
fra	tur	Il m'accusa d'avoir commis une faute.	Beni bir hata yapmakla suçladı.
fra	tur	J'espère que le vin est à ton goût.	Umarım şarap senin zevkine göredir.
fra	tur	Personne ne me parlera.	Kimse benimle konuşmayacak.
fra	tur	Il ne croit pas à l'horoscope, il le lit seulement pour apprendre ce à quoi il ne croit pas.	Burçlara inanmaz, sadece inanmadığı şeyin ne olduğunu öğrenmek için okur.
fra	tur	Il est inutile de se plaindre.	Şikâyet etmek yersiz.
fra	tur	Le poète a donné une rose à la fille.	Şair, kıza bir gül verdi.
fra	tur	Mes cheveux sont plus longs que ceux de Jane.	Saçlarım Jane'inkinden daha uzun.
fra	tur	Cela nous fera subir des dommages.	Bu bize zarar verecek.
fra	tur	Ça peut arriver à tout le monde.	Bu herkesin başına gelebilir.
fra	tur	Il n'est qu'un enfant.	O sadece bir çocuk.
fra	tur	Tout le monde s'en fout.	Kimse bunu önemsemiyor.
fra	tur	J'étudie le chinois depuis deux ans.	İki yıldır Çince çalışıyorum.
fra	tur	Y a-t-il au frigo quelque chose qu'on puisse boire ?	Dolapta içebileceğimiz bir şeyler var mı?
fra	tur	Vous êtes nos amis.	Siz bizim arkadaşımızsınız.
fra	tur	Ça te dépasse.	Bu seni aşar.
fra	tur	Je te laisse l'imaginer.	Bunu hayal etmene müsaade edeceğim.
fra	tur	Je veux voir le film.	Filmi görmek istiyorum.
fra	tur	Tout le monde veut de l'argent.	Herkes para istiyor.
fra	tur	Tom a bu beaucoup de vodka lors de son voyage en Russie.	Rusya'daki yolculuğunda, Tom çok fazla votka içti.
fra	tur	Qu'as-tu fait ?	Ne yaptın?
fra	tur	Ils se sont mariés quand ils étaient encore jeunes.	Onlar genç iken evlendiler.
fra	tur	Ce livre a pour sujet les étoiles.	Bu kitap yıldızlarla ilgilidir.
fra	tur	Toutes les réponses sont justes.	Tüm cevaplar doğru.
fra	tur	Il y a des livres ici.	Burada kitaplar var.
fra	tur	Ce sont des questions importantes.	Bunlar önemli sorular.
fra	tur	Il abandonna la voiture dans une allée et se mit à courir.	Arabasını iki yanı ağaçlı yolun ortasına koydu ve uyudu.
fra	tur	Je bois une tasse de thé tropical.	Bir fincan tropikal çay içiyorum.
fra	tur	Vous êtes toujours en désaccord avec moi.	Her zaman bana karşısınız.
fra	tur	Tom le nie-t-il ?	Tom bunu inkar mı ediyor?
fra	tur	Achète-moi ce livre.	Bu kitabı bana al.
fra	tur	L'eau nous est indispensable.	Su bizim için vazgeçilmezdir.
fra	tur	Je parle en français à mon père et en anglais à ma mère.	Babamla Fransızca, annemle de İngilizce konuşuyorum.
fra	tur	Je n'ai plus jamais revu Thomas.	Thomas'ı bir daha asla görmedim.
fra	tur	Elle l'encouragea à écrire un roman.	Onu bir roman yazmaya teşvik etti.
fra	tur	Il a fait ça comme je lui ai dit.	Benim ona anlattığım gibi yaptı.
fra	tur	Veux-tu le voir maintenant ?	Şimdi bunu görmek istiyor musun?
fra	tur	Et toi, comment vas-tu ?	Ya sen nasılsın?
fra	tur	On dit que le sept est un numéro chanceux.	Yedinin şanslı bir rakam olduğu söylenir.
fra	tur	Je déteste ma belle-mère.	Kayınvalidemden nefret ediyorum.
fra	tur	Comment Tom a-t-il payé le loyer ?	Tom kirayı nasıl ödedi?
fra	tur	Les paroles s'envolent, les écrits restent.	Söz uçar, yazı kalır.
fra	tur	Je ne peux pas oublier vos yeux.	Gözlerinizi unutamam.
fra	tur	Ça va pour cette fois.	Bu defa gitmesine izin vereceğim.
fra	tur	Marie avait été pendant des années amoureuse de Thomas.	Marie yıllardan beri Tom'a âşıktı.
fra	tur	Nous ne pouvions pas venir.	Gelememiştik.
fra	tur	Qu'es-tu en train d'écrire ?	Ne yazıyorsun?
fra	tur	Personne ne veut travailler.	Kimse çalışmak istemiyor.
fra	tur	Il y a des arbres autour du château.	Şatonun etrafında ağaçlar var.
fra	tur	J'ai un dictionnaire.	Benim bir sözlüğüm var.
fra	tur	Il n'y a pas d'antidote au poison de ce serpent.	Bu yılanın zehirinin bir panzehiri yok.
fra	tur	Je ne suis pas ton fils.	Senin oğlun değilim.
fra	tur	J'attends que tu m'aides.	Bana yardım etmeni bekliyorum.
fra	tur	As-tu des plans pour ce soir ?	Bu akşam için planın var mı?
fra	tur	Combien ont coûté ces lunettes-là ?	Bu gözlük kaç paraydı?
fra	tur	Une voiture est indispensable pour vivre en banlieue.	Banliyöde yaşamak için araba zaruridir.
fra	tur	Je voulais justement le dire.	Sadece bunu söylemek istedim.
fra	tur	Il y a 50 États aux États-Unis.	Amerika Birleşik Devletleri'nde 50 eyalet vardır.
fra	tur	Ce couteau m'a beaucoup servi.	Bu bıçak çok işimi gördü.
fra	tur	Marie adore cette voiture.	Mary bu arabaya bayılıyor.
fra	tur	De quoi sont-elles faites ?	Onlar neyden yapılmıştır?
fra	tur	Oublions les études et amusons-nous ce soir.	Bu gece dersleri unutalım ve eğlenelim.
fra	tur	Qu'est-ce qui te garde éveillé la nuit ?	Gece gece seni ayakta tutan nedir?
fra	tur	Le gymnase de l'école a été agrandi.	Okulun spor salonu genişletildi.
fra	tur	L'as-tu dit à quiconque ?	Bunu birine söyledin mi?
fra	tur	Il y a six pommes dans la boîte.	Kutuda altı elma var.
fra	tur	Qui protégez-vous?	Kimi koruyorsun?
fra	tur	Tom a dit qu'il était occupé.	Tom meşgul olduğunu söyledi.
fra	tur	Disparais de ma vie ! Je te déteste.	Hayatımdan defol! Senden nefret ediyorum.
fra	tur	Je pense que ma cohabitation avec toi a influencé ta manière de vivre.	Bence senin yaşam tarzını benim seninle olan ev arkadaşlığım etkiledi.
fra	tur	J'exagère.	Abartıyorum.
fra	tur	Bien sûr.	Elbette.
fra	tur	Le climat ici est très comparable à celui de l'Angleterre.	Buranın iklimi İngiltere'ninkine çok yakındır.
fra	tur	La première photographie de la Terre, vue de l'espace, fut prise en dix-neuf-cent-quarante-six.	Dünya'nın uzaydan görünüşünün ilk fotoğrafı 1946'da çekildi.
fra	tur	Tiens, goûte ça !	İşte, tat bunu!
fra	tur	Ce n'est absolument pas nécessaire que les gens de ma famille l'apprennent.	Ailemdeki insanların bunu öğrenmesi kesinlikle gereksiz.
fra	tur	Ce médicament te fera te sentir mieux.	Bu ilaç senin daha iyi hissetmeni sağlayacak.
fra	tur	« As-tu regardé la télévision la semaine dernière ? » « Non, je ne l'ai pas regardée. »	"Geçen hafta televizyon izledin mi?" "Hayır izlemedim."
fra	tur	Tom est un homme sympathique.	Tom sempatik bir adam.
fra	tur	Tom a de l'hypotension.	Tom'un hipotansiyonu var.
fra	tur	Je sais exactement le moment auquel c'est arrivé.	Onun olduğu tam zamanı biliyorum.
fra	tur	Tout le monde a commencé à se disputer.	Herkes tartışmaya başladı.
fra	tur	Il était lève-tôt quand il était jeune.	O gençken erken uyanırdı.
fra	tur	Un silence de mort a commencé à se répandre dans la salle.	Salonda ölüm sessizliği yayılmaya başladı.
fra	tur	Elle consacra sa vie à l'éducation.	Hayatını eğitime adadı.
fra	tur	Peut-être que Tom ne connaît pas le français.	Tom Fransızca bilmiyor olabilir.
fra	tur	Mon chat venait de sous la table.	Kedim masanın altına geliyordu.
fra	tur	Cela fait presque déjà dix ans, mais tu es toujours aussi beau.	Neredeyse 10 yıl oldu ama sen her zamanki gibi güzelsin.
fra	tur	Ta montre est sur le bureau.	Saatin büroda.
fra	tur	La blague est tombée à plat.	Şaka çuvalladı.
fra	tur	Ils ont réveillé Tom.	Tom'u uyandırdılar.
fra	tur	Je regrette d'avoir dit ça.	Bunu dediğime pişmanım.
fra	tur	Je ne me suis aperçu que j'avais oublié mon portefeuille qu'en rentrant à la maison.	Eve döndüğümde cüzdanımı unuttuğumu farketmedim.
fra	tur	Ta voix chantante est claire comme l'eau du Pacifique.	Şarkı söyleyen sesin Pasifik'in suyu gibi temiz.
fra	tur	Il vit à Osaka.	O, Osaka'da yaşıyor.
fra	tur	J'ai oublié de t'envoyer un courriel.	Sana e-posta göndermeyi unuttum.
fra	tur	Il pleut ici.	Burada yağmur yağıyor.
fra	tur	J'ignore ce que tu veux vraiment.	Senin gerçekten ne istediğini bilmiyorum.
fra	tur	Ils vont le regretter.	Bundan pişman olacaklar.
fra	tur	Soudain, les nuages obscurcirent le ciel.	Aniden bulutlar gökyüzünü kararttı.
fra	tur	Elles ne nous voient jamais.	Onlar bizi asla görmedi.
fra	tur	Jour après jour, le chien était assis en attendant son maître face à la station.	Günbegün köpek, sahibini istasyonun önünde bekleyerek oturdu.
fra	tur	Nous sommes choquées.	Şoktayız.
fra	tur	Elle donna une réponse évasive.	O belirsiz bir cevap verdi.
fra	tur	Il essaya en vain d'ouvrir cette porte verrouillée.	Boşuna kilitli kapıyı açmaya çalıştı.
fra	tur	Les Français préfèrent internet à la presse écrite.	Fransızlar İnternet'i yazılı basına tercih ediyorlar.
fra	tur	Ma fille sort régulièrement avec un garçon.	Kızım bir oğlanla düzenli olarak çıkıyor.
fra	tur	J'ai déchiré la photo où je suis avec lui en petits morceaux.	Onunla olduğu tüm fotoğrafları en küçük parçalarına kadar yırttı.
fra	tur	J'attends déjà depuis des heures.	Saatlerdir bekliyorum.
fra	tur	Mon frère a deux ans de plus que moi, mais il mesure trois centimètres de moins.	Erkek kardeşim benden iki yaş büyüktür, ama üç santim kısadır.
fra	tur	Elle est tombée dans les pommes en voyant l'accident.	Kazayı görünce bayıldı.
fra	tur	Je suis ici depuis longtemps.	Uzun zamandan beri buradayım.
fra	tur	Il veut un avocat.	Bir avukat istiyor.
fra	tur	À quoi bon parler avec lui ?	Onunla konuşmak neye yarar?
fra	tur	Le chemin se divise ici.	Bahçe buraya ayrılır.
fra	tur	S'il t'arrive de croiser Marie, dis-lui que Tom a demandé de ses nouvelles.	Eğer Marie'yi görebilirsen, ona Tom'un verecek haberleri olduğunu söyle.
fra	tur	Peut-être aurais-je dû partir en voiture le soir précédent, mais il semblait qu'il allait neiger.	Belki geçen gece arabayla gitmeliydim ama kar yağacağa benziyordu.
fra	tur	Est-ce votre parapluie?	Bu sizin şemsiyeniz mi?
fra	tur	Tu m'as ôté les mots de la bouche.	Lafı ağzımdan aldın.
fra	tur	Je pensais que je t'avais compris.	Seni anladığımı düşündüm.
fra	tur	Aimerais-tu être célèbre ?	Ünlü olmak ister misin?
fra	tur	Vous avez l'air heureux.	Mutlu görünüyorsunuz.
fra	tur	As-tu demandé pourquoi à Tom ?	Tom'a nedenini sordun mu?
fra	tur	Tout ce qu'il dit est juste.	Onun dediği her şey doğru.
fra	tur	La famille regarde un film.	Aile birlikte bir film izliyor.
fra	tur	Que tout le monde écoute !	Herkes dinlesin!
fra	tur	Mon frère gagne moitié moins d'argent que mon père.	Erkek kardeşim babamın kazandığının yarısı kadar daha az para kazanıyor.
fra	tur	Nous ne manquons pas de pétrole dans ce pays.	Bu ülkede petrol eksiğimiz yok.
fra	tur	Il est malade c’est pourquoi il ne va pas à l’école.	Hasta olduğu için okula gitmedi.
fra	tur	Peuvent-elles conduire une voiture ?	Onlar araba sürebilir mi?
fra	tur	Tom est un peu bizarre.	Tom biraz tuhaf.
fra	tur	Certains pensent que la croyance dans le Père Noël est comparable à la croyance en Dieu.	Genelde Noel Baba'ya inananların Tanrı'ya da inandıkları düşünülür.
fra	tur	Il m'a aidé à me relever et m'a accompagné à l'hôpital.	Uyanmama yardım etti ve bana hastaneye kadar eşlik etti.
fra	tur	Aucun homme ne peut résister au charme d'une femme.	Hiçbir adam çekici bir kadına karşı koyamaz.
fra	tur	J'appellerai dès que je serai à l'aéroport.	Havaalanına varır varmaz arayacağım.
fra	tur	Elle a vraiment besoin de ton aide.	Gerçekten yardımına ihtiyacın var.
fra	tur	Ici, il se passe toujours quelque chose.	Burada, her zaman bir şey olur.
fra	tur	Ils ont perdu du temps.	Zaman kaybettiler.
fra	tur	Ils ont besoin de ça.	Onların buna ihtiyacı var.
fra	tur	Je l'ai donné à ce petit garçon.	Onu küçük çocuğa verdim.
fra	tur	Les femmes ont des parapluies.	Kadınların şemsiyesi var.
fra	tur	Une colombe roucoule sous ma fenêtre.	Bir güvercin penceremin altında ötüyor.
fra	tur	Mike sort manger quasiment tous les soirs.	Mike neredeyse her akşam dışarıda yer.
fra	tur	Combien de temps cela prendra-t-il ?	Bu ne kadar zaman alır?
fra	tur	Vous êtes vraiment embêtante.	Gerçekten çok sıkıcısınız.
fra	tur	Si tu retranches quatre de dix, tu obtiens six.	10'dan 4'ü çıkarırsan 6'yı elde edersin.
fra	tur	Je suis ami avec Mike.	Mike ile arkadaşım.
fra	tur	Monte, je te conduirai quelque part.	Bin, seni bir yere götüreceğim.
fra	tur	Elles vont s'en mordre les doigts.	Bundan pişman olacaklar.
fra	tur	Il n'y a pas de raison d'avoir peur du chien, il est tout à fait inoffensif.	Köpekten korkmak için bir sebep yok, o tamamen zararsızdır.
fra	tur	Vous aimez la pluie et la neige.	Yağmuru ve bulutu seviyorsunuz.
fra	tur	Est-ce que tu crois aux anges ?	Meleklere inanır mısın?
fra	tur	Vous peindrez la clôture demain.	Çiti yarın boyayacaksınız.
fra	tur	Ils peuvent me comprendre.	Onlar beni anlayabilirler.
fra	tur	Tu as arrêté de fumer il y a deux ans.	Senin sigara içmeyi bırakalı iki yıl oldu.
fra	tur	Marie aide sa mère.	Marie annesine yardım ediyor.
fra	tur	Si vous ne nous écoutez pas, il nous faudra avoir recours à la coercition.	Eğer bizi dinlemezseniz zor kullanmamız gerekecek.
fra	tur	Mes études n'ont pas abouti.	Çalışmalarım bitmedi.
fra	tur	Quand vous accomplissez des petites choses, les grandes choses s'accomplissent d'elles-mêmes.	Küçük şeyleri hallettiğinizde, büyük şeyler kendiliğinden hallolur.
fra	tur	Comprends-tu le chinois ?	Çince anlıyor musun?
fra	tur	Bonjour, madame.	Merhaba bayan.
fra	tur	De quelle partie du Canada viens-tu ?	Kanada'nın hangi bölümüne gittin?
fra	tur	Pourrais-je utiliser votre téléphone ?	Telefonunuzu kullanabilir miyim?
fra	tur	La méfiance est mère de la sûreté.	Kuşku güvende olmanın annesidir.
fra	tur	Si vous volez avec Air France, vous mangerez bien.	Air France ile uçarsanız, iyi yiyeceksiniz.
fra	tur	C'est une fleur artificielle.	O, yapay bir çiçektir.
fra	tur	La soupe trop salée est mauvaise.	Çorba çok tuzlu ve kötü.
fra	tur	Je me lève très tôt.	Çok erken kalkarım.
fra	tur	Ne lisez pas cette phrase.	Bu cümleyi okumayın.
fra	tur	J'ai complètement oublié qu'il y avait cours aujourd'hui !	Bugün ders olduğunu tamamen unuttum!
fra	tur	Courez-vous quotidiennement ?	Her gün koşuyor musunuz?
fra	tur	Quand bien même Tom était mon meilleur ami, je commence à le haïr.	Tom benim en iyi arkadaşım olmasına rağmen, ondan nefret etmeye başlıyorum.
fra	tur	Ce bébé ne peut pas encore marcher.	Bu bebek henüz yürüyemez.
fra	tur	Elle pense être un génie.	Bir dâhi olduğunu düşünüyor.
fra	tur	Aussitôt que la voiture voiture sera réparée, envoyez-moi, s'il vous plaît, un courrier indiquant le coût. Je vous enverrai l'argent.	Arabanın tamiri biter bitmez, lütfen bana masrafları gösteren bir mektup yolla. Gerekli parayı sana göndereceğim.
fra	tur	Hier j’ai mis un chapeau parce qu’il faisait très froid.	Dün bir şapka taktım çünkü çok soğuktu.
fra	tur	La forme est très importante.	Şekil çok önemlidir.
fra	tur	S’il te plaît, allume la radio.	Lütfen, radyoyu aç.
fra	tur	Est-ce que quelqu'un connaît cette femme ?	Biri bu kadını tanıyor mu?
fra	tur	L'eau gèle à zéro degré Celsius.	Su sıfır santigrat derecede donar.
fra	tur	C'est important que tu répondes !	Senin cevabın önemli!
fra	tur	Habites-tu en Turquie ?	Türkiye'de mi yaşıyorsun?
fra	tur	Il est mort une semaine plus tard.	Bir hafta sonra öldü.
fra	tur	Je ne peux pas faire plus que cela.	Bundan fazlasını yapamam.
fra	tur	J'étais juste sous la douche.	Ben duştaydım.
fra	tur	Je ne les regrette pas.	Onları pişman etmem.
fra	tur	Ça plaira à mon père.	O, babamı hoşnut edecek.
fra	tur	J'ai trois frères et quatre sœurs.	Benim üç erkek kardeşim ve dört kız kardeşim var.
fra	tur	Je peux le faire avec ou sans toi.	Seninle ya da sensiz ben bunu yapabilirim.
fra	tur	Tu portes ton chandail à l'envers.	Kazağını ters giyiyorsun.
fra	tur	Il pensait même que je mentais.	Yalan söylediğimi bile düşünüyordu.
fra	tur	Demain je prendrai les enfants à l'école.	Yarın çocukları okuldan ben alayım.
fra	tur	Elles voulaient savoir ce qui s'était passé.	Ne olduğunu öğrenmek istiyorlardı.
fra	tur	C'est pour ça qu'ils étudient l'anglais.	Bunun için onlar İngilizce çalışıyor.
fra	tur	Je ne supporte pas d'assumer de si lourdes responsabilités.	Bunun gibi ağır sorumlulukları üstlenmek istemiyorum.
fra	tur	Ce n'est rien de grave.	Önemli bir şey değil.
fra	tur	Ça marche vraiment.	Bu gerçekten çalışıyor.
fra	tur	Il reste encore une question que nous devons discuter.	Konuşmamız gereken bir konu daha var.
fra	tur	Son salaire a été augmenté de 10%.	Maaşı %10 arttırıldı.
fra	tur	J'ai reconnu à son accent qu'il était étasunien.	Onun Amerikan olduğunu aksanından anladım.
fra	tur	Je suis ravie de te rencontrer enfin.	Sonunda seninle tanışabildiğime memnunum.
fra	tur	Ne me demandez rien.	Benden bir şey istemeyin.
fra	tur	Ses joues étaient rouges.	Yanakları kırmızıydı.
fra	tur	Tom n'aurait pas dû parler de John à Mary.	Tom Mary'ye John'dan bahsetmemeliydi.
fra	tur	Vous devez être amoureux.	Âşık olmalısınız.
fra	tur	Il le tua pour venger son défunt père.	Babasının ölümünün imtikamını almak için onu öldürdü.
fra	tur	J'ai bâillé.	Ben esnedim.
fra	tur	Elle n'a pas les yeux bridés.	Onun çekik gözleri yok.
fra	tur	Il nous faut immédiatement l'opérer.	Derhal ameliyat etmek zorundayız.
fra	tur	C'est ma voiture.	Bu benim arabam.
fra	tur	J'ai cherché un livre avec beaucoup d'images.	Çok resimli kitap aradım.
fra	tur	Jack a passé six examens le mois dernier.	Jack geçen ay altı sınavı vardı.
fra	tur	Tournez à droite au coin.	Sağdan köşeyi dönünüz.
fra	tur	Je ne l'aime pas.	Onu sevmiyorum.
fra	tur	As-tu terminé tes devoirs ?	İşlerini bitirdin mi?
fra	tur	Je ne faisais que dire mes prières.	Dua etmekten başka bir şey yapmıyordum.
fra	tur	Pourquoi as-tu déchiré cette feuille ?	Bu kağıdı neden yırttın?
fra	tur	La ficelle est trop grosse.	İp çok uzun.
fra	tur	Je mentais à mon mari.	Kocama yalan söylüyordum.
fra	tur	Je voudrais mettre un terme à cette situation tragique.	Bu trajik durumun son bulmasını diliyorum.
fra	tur	Je viens juste d'arriver ici.	Buraya az önce geldim.
fra	tur	Quoique je ne sois pas facilement irrité, il y a une limite à la patience.	Kolayca öfkelenmememe rağmen, sabrın da sınırı vardır.
fra	tur	Je pensais que Tom était perdu.	Tom'un kaybolduğunu sandım.
fra	tur	Tout le monde continua à parler.	Herkes konuşmaya devam etti.
fra	tur	Je crois que j'ai trop bu.	Sanırım çok içtim.
fra	tur	Choisis le mot juste !	Doğru kelimeyi seç!
fra	tur	Tu ne dois pas écouter ce qu'il dit.	Onun söylediğini dinlemek zorunda değilsin.
fra	tur	Je sais qu'il sait dessiner.	Onun resim yapabildiğini biliyorum.
fra	tur	Nous présenterons notre idée au comité.	Komitede fikrimizi tanıtacağız.
fra	tur	Ramène-moi mon cahier, s'il te plait.	Defterimi geri getir lütfen!
fra	tur	Le film est fini, je vais me coucher.	Film bitti, yatacağım.
fra	tur	Si tu ne me fais pas confiance, comment puis-je t'aider ?	Bana güvenmezsen sana nasıl yardım edebilirim?
fra	tur	Le soldat fut blessé à la jambe.	Asker bacağından yaralandı.
fra	tur	À Rome fais comme font les Romains.	Roma'dayken Romalı gibi davran.
fra	tur	Tout d'abord, je veux dire la réalité.	Her şeyden önce, gerçeği söylemek istiyorum.
fra	tur	Ils m'ont forcé à prendre le médicament.	Bu ilacı almam için beni zorladılar.
fra	tur	Je n'abîme pas vos plantes.	Sizin bitkilerinizi berbat etmiyorum.
fra	tur	Je suis venu pour te parler.	Seninle konuşmak için geldim.
fra	tur	Je te prie de m'excuser de ne pas t'avoir écrit plus tôt.	Sana daha erken yazmadığım için beni affetmeni diliyorum.
fra	tur	Ça explique pourquoi la porte était ouverte.	O, kapının niçin açık olduğunu açıklıyor.
fra	tur	Tom mange seulement des fruits.	Tom'un yiyeceği tek şey meyvedir.
fra	tur	Nul ne peut être poète.	Kimse şair olamaz.
fra	tur	Qu'avons-nous dit ?	Ne dedik?
fra	tur	Il laissa la fenêtre ouverte.	Pencereyi açık bıraktı.
fra	tur	C'est toi qui es à blâmer pour cet échec.	Bu başarısızlık için kendini suçlamalısın.
fra	tur	L'œil s'abîme à regarder le soleil.	Güneşe bakmaktan göz bozulur.
fra	tur	Il se comporte bizarrement.	Tuhaf davranıyor.
fra	tur	Mon vieux, t'as pas l'air bien !	Adamım, hiç iyi görünmüyorsun!
fra	tur	Vous aimez contenter vos maris, n'est-ce pas ?	Kocalarınızı memnun etmekten hoşlanır mısınız?
fra	tur	Je ne peux rien faire sans la climatisation en été.	Yazın klima olmadan hiçbir şey yapamam.
fra	tur	Les joueurs de cette équipe ont chacun leur propre batte.	Bu ekipteki herkesin kendi vuruş tarzı var.
fra	tur	Tom va toujours au supermarché où travaille Marie.	Tom her zaman Mary'nin çalıştığı markete gider.
fra	tur	Bientôt le ciel s'éclaircira.	Yakında gökyüzü açılacak.
fra	tur	Ils pensent partir demain.	Yarın gitmeyi düşünüyorlar.
fra	tur	J'ai regardé dans la vitrine.	Vitrinden baktım.
fra	tur	Quand es-tu venu au Japon ?	Japonya'ya ne zaman geldin?
fra	tur	Je suis désolée. Je ferai n'importe quoi pour réparer cela.	Üzgünüm. Bunu düzeltmek için her şeyi yapacağım.
fra	tur	Tom veut que je l'aide.	Tom ona yardım etmemi istiyor.
fra	tur	Mon arbre a quelques fleurs mais aucun fruit.	Ağacımda birkaç çiçek var ama onun meyvesi yok.
fra	tur	Tu peux rester ici toute la nuit, si tu veux.	İstersen bütün gece burada kalabilirsin.
fra	tur	Tu dois aller à la fête.	Partiye gitmek zorundasın.
fra	tur	J'aimerais requérir ton aide.	Yardımını istiyorum.
fra	tur	Vous devez mémoriser cette sentence.	Bu cümleyi ezberlemek zorundasınız.
fra	tur	Elle l'a rayé de sa mémoire.	Onu aklından sildi.
fra	tur	Il fumait la cigarette avec passion.	O sigarayı tutkuyla içerdi.
fra	tur	Tu admets donc avoir menti, n'est-ce pas ?	Yalan söylediğini kabul ediyorsun öyle mi?
fra	tur	À question stupide, réponse stupide.	Böyle soruya böyle cevap!
fra	tur	Elle me manque tellement.	Onu çok özlüyorum.
fra	tur	Tu devrais reconnaître ton fiasco.	Fiyaskonu kabul etmelisin.
fra	tur	Tu accordais ta guitare.	Gitarını akort ediyordun.
fra	tur	Je fais souvent de mauvais rêves.	Sık sık kötü rüyalar görürüm.
fra	tur	Je sais que c'est difficile.	Bunun zor olduğunu biliyorum.
fra	tur	Comment se porte votre fille ?	Kızınız nasıl?
fra	tur	Ce ne sera pas long avant qu'elle ne le regrette.	Bundan pişman olması çok uzun sürmeyecek.
fra	tur	Avez-vous quelque chose à déclarer ?	Bildirecek bir şeyiniz var mı?
fra	tur	Parce que je parle chinois.	Çünkü Çince konuşuyorum.
fra	tur	Je n'ai lu aucun de ses romans.	Onun romanlarından hiçbirini okumadım.
fra	tur	N'amène pas ton chien avec toi.	Köpeğini getirme.
fra	tur	À quelle heure partons-nous ?	Saat kaçta çıkıyoruz?
fra	tur	Où habitent-elles ?	Onlar nerede yaşıyor?
fra	tur	As-tu fini de lire ce livre ?	Bu kitabı okumayı bitirdin mi?
fra	tur	Il prépare sa valise pour partir en voyage.	Yolculuğa çıkmak için valizini hazırlıyor.
fra	tur	Vous accumulez dette sur dette.	Borç üstüne borç yapıyorsunuz.
fra	tur	Ça a été cuit dans de l'huile.	O, yağda pişirildi.
fra	tur	La nuit dernière, j'étais tellement fatigué que je me suis endormi avec la télé allumée.	Geçen gece, gerçekten, açık televizyonun karşısında uyuyacak kadar çok yorgundum.
fra	tur	Tom parle vite.	Tom hızlı konuşur.
fra	tur	C’est sa photo.	Bu onun fotoğrafı.
fra	tur	Juste pour cette fois je fais une exception.	Sadece bu seferlik bir istisna yapıyorum.
fra	tur	Ce médicament soulage-t-il vraiment la douleur ?	Bu ilaç gerçekten ağrıyı hafifletir mi?
fra	tur	Peut-être avons-nous été trop optimistes ?	Belki çok iyimserdik.
fra	tur	Je ne peux plus rester longtemps.	Artık kalamam.
fra	tur	Quel dimanche de merde.	Ne lanet bir pazar.
fra	tur	Finalement Jeanne n'a pas acheté ça.	Sonunda Jeanne bunu satın almadı.
fra	tur	Mais je cuisine bien.	Ama güzel yemek pişiririm.
fra	tur	Au coin, arriva un gros camion.	Büyük bir kamyon köşeye vardı.
fra	tur	Il est bien connu que dire un numéro de téléphone à voix haute facilite sa mémorisation.	Bu iyi bilinir ki eğer bir telefon numarası yüksek sesle söylenirse, bu onun ezberlenmesini kolaylaştırır.
fra	tur	Est-ce que j'ai besoin de ça ?	Buna ihtiyacım var mı?
fra	tur	Tu nous as aidées.	Bize yardım ettin.
fra	tur	À quel âge voudrais-tu te marier ?	Hangi yaşta evlenmek istersin?
fra	tur	La place du marché est le centre historique de la ville.	Pazarın kurulduğu meydan şehrin tarihi merkezi konumunda.
fra	tur	À votre service, Monsieur.	Emrinizdeyim, bayım.
fra	tur	Quel est le salaire minimum en Finlande ?	Finlandiya'da en düşük maaş nedir?
fra	tur	Elle a adhéré au cours d'espagnol.	İspanyolca kursuna katıldı.
fra	tur	Je suis à Paris.	Paris'teyim.
fra	tur	Beaucoup parler de soi peut être aussi un moyen de se dissimuler.	Birinin kendisi hakkında çok konuşması, saklanmanın bir çeşidi de olabilir.
fra	tur	Je me le demande aussi.	Ben de bunu merak ediyorum.
fra	tur	Ne sois pas vexé.	Üzülme.
fra	tur	J'ai droit à une réduction si je paie cash ?	Nakit ödersem bir indirim olur mu?
fra	tur	Qui est à l'appareil ?	Kim arıyor?
fra	tur	Tom et Marie ont l'air très heureux ensemble.	Tom ve Mary birlikte olmaktan mutlu görünüyor.
fra	tur	Ne vous laissez pas dominer par vos émotions. Restez calme !	Duygularınızın size hâkim olmasına izin vermeyin. Sakin olun!
fra	tur	J'aimerais dérouler quelques examens supplémentaires.	Birkaç test daha düzenlemek istiyorum.
fra	tur	Faites-vous cela chaque jour ?	Bunu her gün yapıyor musunuz?
fra	tur	J'aime bien manger.	Yemeyi severim.
fra	tur	Ça me plaît beaucoup.	Bu çok hoşuma gidiyor.
fra	tur	C'est mon professeur. Il s'appelle monsieur Haddad.	Bu benim hocam. İsmi Haddad Bey.
fra	tur	La banane s'est abîmée.	Muz bozuldu.
fra	tur	Le nombre d'accidents a augmenté.	Kaza sayısı arttı.
fra	tur	Marie ira à l'école. Est-ce que tu sais ça ?	Mary okula gidecek. Bunu biliyor musun?
fra	tur	Elle est sortie.	Dışarı çıktı.
fra	tur	Personne ne peut négliger l'orthographe.	Kimse imlayı es geçemez.
fra	tur	Maintenant qu'il est parti, il nous manque énormément.	Şimdi o yok, biz onu çok özlüyoruz.
fra	tur	Elle joue à Monopoly.	O monopoly oynuyor.
fra	tur	J'ai été abusé par son apparence.	Görünüşüne aldandım.
fra	tur	Vous devriez acheter ce livre.	Bu kitabı satın almalısınız.
fra	tur	Je voulais juste vérifier mes emails.	Sadece e postamı kontrol etmek istedim.
fra	tur	Il prend bien soin de Mary.	Mary'e iyi bakıyor.
fra	tur	Comment le petit escargot dans sa prison de pierre peut-il grandir ?	Küçük salyangoz taştan hapishanesinde nasıl büyüyebilir?
fra	tur	Il ne gagnait pas grand-chose en prenant sa retraite.	Emekliliğini alarak çok büyük bir şey kazanmadı.
fra	tur	Tu peux compter sur le fait que je ne romprai jamais ma promesse.	Şundan emin olabilirsin ki asla sözümden dönmeyeceğim.
fra	tur	Tom a voulu mourir.	Tom ölmek istedi.
fra	tur	Allan Kardec est mon écrivain favori.	Allan Kardec benim favori yazarımdır.
fra	tur	Je ne suis pas venu à Paris pour faire du tourisme.	Paris'e turistik bir gezi yapmaya gelmedim.
fra	tur	Je viens de le jeter de la fenêtre.	Onu camdan attım.
fra	tur	Ce n'est pas ce que j'étais en train de penser.	Düşünüyor olduğum şey bu değil.
fra	tur	Son courage a contribué à la victoire.	Cesareti zaferine katkı sağladı.
fra	tur	Bonne année !	Mutlu yıllar!
fra	tur	Un homme sage n'agirait pas de cette manière.	Akıllı bir adam bu şekilde hareket etmezdi.
fra	tur	Je pense que j'ai trop bu.	Bence çok içtim.
fra	tur	Ne freine pas d'un coup.	Birden fren yapma.
fra	tur	Le vent souffle, les drapeaux flottent.	Rüzgar esiyor, bayraklar dalgalanıyor.
fra	tur	Il m'a dit précisément le contraire !	Bana tam tersini söyledi!
fra	tur	Je viens de me cogner l'orteil.	Az önce ayak parmağımı çarptım.
fra	tur	Il n'y arrivera jamais.	Bunu hiç yapmayacak.
fra	tur	Je ne blesse personne.	Kimseyi yaralamıyorum.
fra	tur	Où sont-ils ?	Onlar nerede?
fra	tur	Je sais que tu ne m'aimes pas.	Beni sevmediğini biliyorum.
fra	tur	Nous sommes abonnés au Asahi.	Asahi'ye aboneyiz.
fra	tur	Pourquoi est-ce que tu te plains ?	Neden sızlanıyorsun?
fra	tur	Du 5 au 15 janvier, s'il vous plaît.	5 Ocak'tan 15'ine kadar, lütfen.
fra	tur	Nous ne savons pas comment ni pourquoi.	Nasıl veya neden bilmiyoruz.
fra	tur	Nous sommes arrivées en voiture.	Arabayla geldik.
fra	tur	Je ne les couds pas.	Onları dikmiyorum.
fra	tur	Nous y arriverons en moins d'une heure.	Bir saatte oraya varacağız.
fra	tur	"Comment sont-ils entrés ici ?" "Par la fenêtre."	"Onlar buraya nasıl girdi?" "Pencereden."
fra	tur	A-t-elle des problèmes ?	Onun sorunu mu var?
fra	tur	J'ai été tellement occupé la semaine dernière que j'ai à peine eu le temps de me détendre.	Geçen hafta gerçekten çok meşguldüm, kendimi dinlendirmek için zaman bulamadım.
fra	tur	Je ne les exporte pas.	Onları ihraç etmiyorum.
fra	tur	Joyeuse année !	Mutlu yıllar!
fra	tur	Il n'abattait pas d'arbres.	Ağaçları kesmiyordu.
fra	tur	C'était parfaitement normal.	O tamamen normaldi.
fra	tur	J'ai trouvé facile de répondre à la question.	Soruya cevap vermeyi kolay buldum.
fra	tur	Ça ne plaît pas du tout à Tom.	Bu Tom'u çok da memnun etmedi.
fra	tur	Je n'ai pas de regrets.	Hiçbir şeyden pişmanlık duymadım.
fra	tur	Juste comme des rats quittant un navire en perdition.	Tıpkı batan bir gemiyi terkeden fareler gibi.
fra	tur	Tout le monde pense à changer le monde, mais personne ne pense à se changer soi-même.	Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünür ama kimse kendisini değiştirmeyi düşünmez.
fra	tur	Et qu'ai-je dit ?	Ve ben ne dedim?
fra	tur	Écrire le français est plus difficile que le parler.	Fransızca yazmak, konuşmaktan daha zordur.
fra	tur	Ne fais pas de bruit pendant le cours.	Kurs sırasında gürültü yapma.
fra	tur	Ma mère travaillait dans une maison de retraite.	Annem huzurevinde çalışıyordu.
fra	tur	Nous avons parlé un moment.	Birbirimizle biraz konuştuk.
fra	tur	C'est un cas sans espoir.	Bu ümitsiz bir olay.
fra	tur	Bienvenue, Mesdames, Mesdemoiselles, Messieurs !	Hoş geldiniz bayanlar ve baylar!
fra	tur	J'aimerais dédier cette chanson à ma mère.	Bu şarkıyı anneme adamak istiyorum.
fra	tur	Dites-moi, dites-moi !	Söyleyin bana, söyleyin bana!
fra	tur	Je travaille avec son copain.	Onun arkadaşıyla çalışıyorum.
fra	tur	Je doute qu'il puisse faire un discours en public.	Onun topluluk önünde bir konuşma yapabileceğinden şüpheliyim.
fra	tur	Tom a été condamné à 20 ans de prison ferme pour une affaire de braquage.	Tom bir soygundan dolayı 20 yıl kapalı cezaevinde kalmaya mahkum edildi.
fra	tur	Je ne travaille pas aujourd'hui.	Bugün çalışmıyorum.
fra	tur	Il n'est pas des nôtres.	O bizden biri değil.
fra	tur	Merci beaucoup pour ce formidable voyage.	Bu harika yolculuk için çok teşekkür ederim.
fra	tur	Je viens juste d'arriver.	Hemen az önce geldim.
fra	tur	Où sont les girafes ?	Zürafalar nerede?
fra	tur	La jeune génération a grandi avec Internet.	Genç kuşak internetle büyüdü.
fra	tur	J'adore les comédies.	Komedileri seviyorum.
fra	tur	Qu'a-t-il vu ?	O ne gördü?
fra	tur	L'Espéranto, langue officielle de l'Union européenne, maintenant !	Esperanto şimdi, Avrupa Birliği'nin resmî dili olmalı!
fra	tur	Le mot « tomorrow » porte l'accent sur la deuxième syllabe.	"Tomorrow" kelimesi ikinci hecesinde bir aksan taşır.
fra	tur	Il y a quelque chose d'étrange chez elle.	Onun hakkında tuhaf bir şey var.
fra	tur	J'attends ton aide.	Yardımını bekliyorum.
fra	tur	Tu parles avec moi depuis si longtemps et tu ne sais pas comment je m'appelle ?!	Benimle uzun süredir konuşuyorsun ve benim ismimi bilmiyor musun?
fra	tur	Tu envoies une lettre.	Bir mektup yolluyorsun.
fra	tur	Nous l'avons vue.	Onu gördük.
fra	tur	C'est pourquoi je suis en colère contre lui.	İşte bu yüzden ona kızgınım.
fra	tur	Billy se cogne souvent la tête contre la fenêtre.	Billy sık sık kafasını pencereye çarpar.
fra	tur	Mes pieds, qui avaient tant enflé que je ne pouvais presque plus marcher, sont guéris.	Artık neredeyse beni yürütemeyecek kadar şişen ayaklarım iyileşti.
fra	tur	C'est le problème de quelqu'un d'autre.	O başka birinin sorunu.
fra	tur	Elle ne sait pas faire de la bicyclette.	Bisiklete binmeyi bilmiyor.
fra	tur	Tout le monde était en train de te regarder.	Herkes sana bakıyordu.
fra	tur	Je ne sais pas ce que tu as entendu dire à mon sujet.	Benim hakkımda ne duyduğunu bilmiyorum.
fra	tur	Y a-t-il quelqu'un avec qui vous vouliez discuter ?	Konuşmak istediğiniz birisi var mı?
fra	tur	Tom a pris part au braquage.	Tom soygunun bir parçasıydı.
fra	tur	Cherche-le dans le dictionnaire.	Ona sözlükte bak.
fra	tur	Ce parapluie sera le sien.	Bu şemsiye onun olacak.
fra	tur	Il ne m'a pas donné son vrai nom.	Bana gerçek ismini vermedi.
fra	tur	Je ne leur raconte pas d’histoires.	Onlara hikâye anlatmam.
fra	tur	Le miel est produit par les abeilles.	Bal, arılar tarafından üretilir.
fra	tur	C'est seulement manière de parler.	Bu sadece konuşma tarzı.
fra	tur	Tu as quitté ton épouse.	Hanımını terkettin.
fra	tur	Nous avons installé notre tente et avons construit un feu de camp.	Çadırımızı kurduk ve kamp ateşi yaktık.
fra	tur	Le visage de Tom est rouge.	Tom'un yüzü kırmızı.
fra	tur	Il n'a jamais discuté avec moi.	O, benimle hiç konuşmadı.
fra	tur	Je n’annule rien.	Hiçbir şeyi iptal etmiyorum.
fra	tur	Joyeux Noël !	Mutlu Noeller.
fra	tur	Il devenait célèbre.	Ünlü oldu.
fra	tur	Pas mal.	Fena değil.
fra	tur	Beaucoup de gens disent que c'est un mensonge.	Pek çok kişi bunun bir yalan olduğunu söylüyor.
fra	tur	Votre point de vue est trop optimiste.	Bakış açın çok iyimser.
fra	tur	Notre professeur a commencé à bien chanter une chanson.	Öğretmenimiz bir şarkıyı çok güzel söylemeye başladı.
fra	tur	Avec plaisir !	Zevkle.
fra	tur	Heather me croit.	Heather bana inanır.
fra	tur	Parlons-en après l'école.	Okuldan sonra onun hakkında konuşalım.
fra	tur	Je ne le connais pas très bien.	Onu çok iyi bilmiyorum.
fra	tur	Je suis constamment en voyage, je suis souvent loin de ma famille et cela m'ennuie beaucoup.	Sürekli seyahat ediyorum, sık sık ailemden uzak kalıyorum ve bu çok canımı sıkıyor.
fra	tur	Federico Fellini pensait que commettre des erreurs intelligentes est du grand art.	Federico Fellini, zekice hatalar yapmanın büyük sanat olduğunu düşünüyordu.
fra	tur	Appuyer sur la touche Entrée.	Giriş tuşuna basın.
fra	tur	Je veux manger des noix de coco.	Hindistan cevizi yemek istiyorum.
fra	tur	Nous avons réussi à nous enfuir par une fenêtre.	Bir pencereden kaçmayı başardık.
fra	tur	Je vous manquerai.	Beni özleyeceksiniz.
fra	tur	Tom attend que tu l'aides.	Tom ona yardım etmeni bekliyor.
fra	tur	Comment trouvez-vous le secteur du Contrôle de qualité ?	Kalite Kontrol Departmanı'nı nasıl buluyorsunuz?
fra	tur	Je vous donnerai un traitement provisoire.	Size geçici bir tedavi vereceğim.
fra	tur	J'éprouve des difficultés à résoudre le problème.	Sorunu halletmek için zorluklara göğüs geriyorum.
fra	tur	Je dois rapporter mes livres à la bibliothèque avant le 25 janvier.	25 Ocak'tan önce kitaplarımı kütüphaneye götürmek zorundayım.
fra	tur	Ils veulent faire ça comme il faut.	Bunu olması gerektiği gibi yapmak istiyorlar.
fra	tur	Un chien a un flair très développé.	Bir köpek keskin bir koku duyusuna sahiptir
fra	tur	Je n'en serais pas si sûre.	Bu konuda çok emin olmazdım.
fra	tur	Je dirai quelque chose à ce propos.	Ben onun hakkında bir şey söyleyeceğim.
fra	tur	Il ne leur a pas envoyé de lettre.	O, onlara mektup göndermedi.
fra	tur	Est-ce qu'il m'est facile de résoudre ce problème ?	Bu problemi çözmek benim için kolay mı?
fra	tur	Où sont tes cartes de crédit ?	Kredi kartların nerede?
fra	tur	Tu m'as oublié, pas vrai ?	Beni unuttun, değil mi?
fra	tur	Le football s’est répandu partout dans le monde.	Futbol tüm dünyaya yayıldı.
fra	tur	J'ai bien envie d'une autre bière.	Canım bir bira daha istiyor.
fra	tur	Vas-tu rester ici ou vas-tu partir ?	Burada mı kalacaksın yoksa gidecek misin?
fra	tur	Posez votre question.	Sorunuzu sorun.
fra	tur	J'ai trouvé ma femme en train de me tromper avec mon meilleur ami.	Eşimi beni benim en iyi arkadaşımla aldatırken gördüm.
fra	tur	J'abhorre les films d'horreur.	Korku filminden tiksinirim.
fra	tur	Je ne l'ai jamais même dit à mon époux.	Kocama bile söylemedim.
fra	tur	Le lieu n'est pas précisé.	Yer belli değil.
fra	tur	Ken déshabillait Tom.	Ken, Tom'un kıyafetlerini çıkarıyordu.
fra	tur	J'essayais juste d'aider.	Yardım etmeye çalışıyordum.
fra	tur	Tu devrais l'essayer !	Onu denemelisin!
fra	tur	Payons séparément aujourd'hui.	Bugün Alman usulü ödeyelim.
fra	tur	Tu es mon ami.	Benim arkadaşımsın.
fra	tur	Les coutumes du mariage sont différentes dans chaque pays.	Evlilik gelenekleri ülkelere göre değişir.
fra	tur	Pour lui, c'est plutôt difficile.	Onun için oldukça zordur.
fra	tur	C'est une juste supposition.	Bu adil bir varsayım.
fra	tur	J'ai pensé que nous pouvions le faire.	Bunu yapabileceğimizi düşündüm.
fra	tur	Retiens ta langue, ou tu seras tué.	Dilini tut, yoksa öldürüleceksin.
fra	tur	Tous les yeux étaient braqués sur les écrans.	Herkesin gözü ekranlara kilitlendi.
fra	tur	Chaque pays a son drapeau national.	Her ülkenin kendisine ait bir bayrağı var.
fra	tur	Tom devrait demander à Mary comment le faire.	Tom Mary'ye bunun nasıl yapıldığını sormak zorunda.
fra	tur	Je petit-déjeune chaque matin.	Her sabah kahvaltı yaparım.
fra	tur	Mon père est architecte, pas ingénieur.	Benim babam mühendis değil, mimar.
fra	tur	Ne pas uriner sur la clôture électrique.	Elektrikli çitin üzerine işemeyiniz.
fra	tur	Je sais qu'elle ignore ce que je sais d'elle.	Benim onu bildiğimi, onun umursamadığını biliyorum.
fra	tur	Je pêche avec un hameçon.	Oltayla balık avlıyorum.
fra	tur	La seule différence entre un fou et moi, c'est que je ne suis pas fou.	Bir deliyle aramdaki tek fark benim deli olmamamdır.
fra	tur	Votre nom, s'il vous plaît.	İsminiz, lütfen.
fra	tur	Je veux louer une maison.	Bir ev kiralamak istiyorum.
fra	tur	Il a l'habitude de voyager.	Gezmeye alışıktır.
fra	tur	J'aimerais voir votre mandat.	Vekâletinizi görmek istiyorum.
fra	tur	Ne crois à rien de ce qu'ils disent !	Onların dediği hiçbir şeye inanma!
fra	tur	Sur ma couche, la nuit, j'ai cherché celui que mon cœur aime.	Gece, yatağımda, kalbimin sevdiğini aradım.
fra	tur	Les portes se ferment.	Kapılar kapanıyor.
fra	tur	Vous pensez être drôles ?	Komik olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?
fra	tur	Salue Grand-père !	Büyükbabayı selamla!
fra	tur	Chaque personne est unique.	Her insan biriciktir.
fra	tur	Marie rénovait les vieilles maisons.	Mary eski evleri onarırdı.
fra	tur	Il est difficile de terminer ce travail en une journée.	Bu işi bir günde bitirmek zor.
fra	tur	Elle l'a vu manger un sandwich.	Onun bir sandviç yediğini gördü.
fra	tur	Jamais je n'ai rêvé de vous épouser.	Sizin evleneceğinizi asla hayal edemezdim.
fra	tur	Sa petite amie a perdu du poids.	Kız arkadaşı kilo verdi.
fra	tur	Accède à ma demande, comme j'ai aussi accédé à la tienne.	İsteğimi kabul et, tıpkı benim de seninkini kabul ettiğim gibi.
fra	tur	Ce tableau est placé trop bas, il faut le rehausser au niveau de cet autre.	Bu tablo çok aşağıda kalmış, şu ötekinin hizasına yükseltmek gerek.
fra	tur	Tu as commis une grosse erreur.	Büyük bir hata yaptın.
fra	tur	C'est difficile de soigner un bébé qui pleure.	Ağlayan bir bebeğe bakmak zordur.
fra	tur	Les convives étaient tous attablés.	Bütün davetliler masaya oturmuştu.
fra	tur	Je pourrais faire ça les yeux fermés.	Bunu gözüm kapalı yapardım.
fra	tur	J'écris pour exprimer mon insatisfaction.	Memnun olmadığımı belirtmek için yazıyorum.
fra	tur	Je n'ai pas vu Tom.	Tom'u görmedim.
fra	tur	Où se trouve la plus proche station de métro, s'il vous plaît ?	Affedersiniz, en yakın metro istasyonu nerede?
fra	tur	Qui a écrit ce livre ?	Bu kitabı kim yazdı?
fra	tur	Je ne veux pas que tu m'appelles tout le temps.	Beni kafana esen her vakitte aramanı istemiyorum.
fra	tur	C'est vraiment génial.	Gerçekten harika.
fra	tur	Il m'est arrivé quelque chose de bizarre.	Aklıma tuhaf bir şey geldi.
fra	tur	Un chien qui n'arrête pas d'aboyer n'est pas un bon chien de garde.	Sürekli havlayan bir köpek her zaman iyi bir bekçi köpeği değildir.
fra	tur	C'est la ville dont je t'ai parlé.	Bu sana bahsettiğim şehir.
fra	tur	J'étais occupé depuis hier.	Dünden beri meşguldüm.
fra	tur	Je n'ai aucune idée de comment je suis parvenu ici.	Oraya nasıl ulaşabileceğim hakkında hiçbir fikrim yok.
fra	tur	Mon père est enseignant.	Babam bir öğretmendir.
fra	tur	Je ne me suis pas encore enfui.	Hâlâ kaçmadım.
fra	tur	Tu n'en sais rien.	Sen bunun hakkında bir şey bilmiyorsun.
fra	tur	Tom est impatient.	Tom sabırsız.
fra	tur	Il a été soldat pendant la guerre.	Savaş sırasında askerdi.
fra	tur	Il prit un miroir et se regarda la langue.	Bir ayna aldı ve diline baktı.
fra	tur	Combien de livres y a-t-il dans cette bibliothèque ?	Bu kütüphanede kaç tane kitap var?
fra	tur	Le plus tôt nous commençons, le plus tôt nous finirons.	Ne kadar erken başlarsak, o kadar erken bitiririz.
fra	tur	Le ventilateur de mon ordinateur fait beaucoup de bruit.	Bilgisayarımın fanı çok gürültü yapıyor.
fra	tur	Je ne suis pas inquiet de perdre mon emploi.	İşimi kaybetme hakkında endişeli değilim.
fra	tur	C'est bientôt mon anniversaire.	Yakında benim doğum günüm.
fra	tur	Il appâta le piège à lapins.	Tavşanlar için tuzağa yem koydu.
fra	tur	Je suis espagnol.	İspanyol'um.
fra	tur	À chaque fois que je le vois, il bâille.	Onu her gördüğümde esniyor.
fra	tur	Le budget de Tom contenait beaucoup d'estimations approximatives.	Tom'un bütçesi çok fazla kaba tahmin içeriyordu.
fra	tur	Je peux écrire en anglais.	İngilizce yazabilirim.
fra	tur	La Russie est la patrie des éléphants.	Rusya, fillerin olduğu bölümdür.
fra	tur	Pour une vie longue et heureuse!	Uzun ve mutlu bir hayata!
fra	tur	Passe un bonjour à ta femme.	Karına bir selam ver.
fra	tur	De quelle couleur sont ses cheveux ?	Onun saçı ne renk?
fra	tur	Il est allé à Londres pour apprendre l'anglais.	Londra'ya İngilizce öğrenmek için gitti.
fra	tur	Si tu avais étudié davantage, tu aurais réussi.	Eğer daha fazla çalışmışsan, başarmış olacaksın.
fra	tur	Je te prie de te rappeler d'éteindre la lumière avant d'aller au lit.	Rica ediyorum yatmadan önce ışığı kapatmayı unutma.
fra	tur	Il est revenu à la maison après une longue absence.	Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.
fra	tur	Elle est toujours heureuse et accueillante.	O her zaman mutlu ve güler yüzlüdür.
fra	tur	Il veut épouser ma fille.	O, kızımla evlenmek istiyor.
fra	tur	Ça y est ! J'ai enfin reçu mon diplôme du HSK, depuis le temps que je l'attendais !	İşte bu! Uzun zamandır beklediğim, HSK'den diplomamı sonunda aldım!
fra	tur	Il n'y a rien de plus facile que de parler.	Konuşmaktan kolay şey yok.
fra	tur	Vous êtes pire que Tom.	Tom'dan betersiniz.
fra	tur	Je t'aime beaucoup.	Seni çok seviyorum.
fra	tur	C'est dommage que tu ne pouvais pas venir.	Ne yazık sen gelemeyeceksin.
fra	tur	Ce garçon chante bien.	Bu oğlan iyi şarkı söylüyor.
fra	tur	Courir est un bon entraînement.	Koşmak iyi bir egzersizdir.
fra	tur	J'achète ce cartable.	Bu cüzdanı satın alıyorum.
fra	tur	Il y a toujours quelque chose à apprendre de l'autre.	Daima başkasından öğrenilecek bir şey vardır.
fra	tur	Elle sait jouer de la guitare.	O gitar çalmayı bilir.
fra	tur	Il peindra la clôture demain.	Çiti yarın boyayacak.
fra	tur	C'est de l'exploitation !	Bu sömürüdür!
fra	tur	Nous sommes descendues du train.	Trenden indik.
fra	tur	Ma femme cuisine bien.	Annem iyi yemek pişirir.
fra	tur	As-tu besoin de clés ?	Anahtarlara ihtiyacın var mı?
fra	tur	C'est une belle journée et j'ai envie de faire une promenade.	Güzel bir gün ve bir yürüyüş yapmak istiyorum.
fra	tur	"Je vais sûrement aller mieux." se dit Sadako pour elle-même.	"Kesinlikle daha iyi olacağım." dedi Sadako kendi kendine.
fra	tur	Merci beaucoup pour votre cadeau.	Hediyeniz için çok teşekkürler.
fra	tur	Tu aimes la pluie et la neige.	Yağmuru ve bulutu seviyorsun.
fra	tur	Pouvez-vous me donner le journal qui est sur la table ?	Masada duran gazeteyi bana verebilir misiniz?
fra	tur	Aimes-tu ton travail ?	İşini sever misin?
fra	tur	L’arme de la femme est sa langue.	Kadının silahı dilidir.
fra	tur	Depuis combien de temps es-tu ici ?	Ne zamandır buradasın?
fra	tur	Je crains qu'il pleuve demain.	Korkarım ki yarın yağmur yağacak.
fra	tur	Pouvez-vous justifier votre absence de vendredi dernier ?	Geçen cuma günü olmadığınızı doğrulayabilir misiniz?
fra	tur	La lune est derrière les nuages.	Ay bulutların arkasındadır.
fra	tur	Ils demeurent ici.	Onlar burada yaşıyor.
fra	tur	Le meilleur est pour la fin.	En iyi en sona saklanır.
fra	tur	Dites-moi où vous étiez.	Bana nerede olduğunuzu söyleyin.
fra	tur	Ne vous en faites pas ! Nous penserons à tout.	Endişelenmeyin! Hepsini halledeceğiz.
fra	tur	Tom adore faire la fête.	Tom parti yapmaya bayılır.
fra	tur	Dieu aussi comprend l'espéranto.	Tanrı da Esperanto'yu anlar.
fra	tur	Vous ne devez surtout pas lécher le sol.	Özellikle zemini yalamamalısınız.
fra	tur	Arrête de te cacher la tête dans le sable.	Kafanı kuma gömmeyi bırak.
fra	tur	Pouvons-nous un peu accélérer ceci ?	Bunu biraz hızlandırabilir miyiz?
fra	tur	Je vis ici depuis dix ans.	On yıldır burada yaşıyorum.
fra	tur	Elle néglige son apparence.	Görünüşünü ihmal ediyor.
fra	tur	J'aurais voulu savoir comment le faire.	Keşke onu nasıl yapacağımı bilseydim.
fra	tur	Cette traduction suscite quelques questions.	Bu çeviri birkaç soru ortaya çıkarır.
fra	tur	La mesure nécessite de la précision.	Ölçüde doğruluk gereklidir.
fra	tur	Depuis quand apprends-tu l'espéranto ?	Ne zamandan beri Esperanto öğreniyorsun?
fra	tur	Je vais réserver les billets.	Biletleri rezerve edeceğim.
fra	tur	Tom a aidé les pauvres.	Tom fakirlere yardım etti.
fra	tur	Ils travaillent trop.	Onlar çok çalışıyor.
fra	tur	Tom aime Marie, mais elle ne l'aime pas.	Tom Mary'yi seviyor ama o onu sevmiyor.
fra	tur	Marie mange.	Mary yer.
fra	tur	Ils se sont endormis après le film.	Filmden sonra uyudular.
fra	tur	Que dirais-tu, dans ce contexte ?	Bu bağlamda ne söylerdin?
fra	tur	Je demande juste quelques minutes.	Sadece birkaç dakika istiyorum.
fra	tur	Ceux-ci peuvent être divisées en trois grandes catégories.	Bu, üç büyük kategoriye ayrılabilir.
fra	tur	Où sont-elles ?	Onlar nerede?
fra	tur	Son irritation est compréhensible.	Onun öfkesi anlaşılabilir.
fra	tur	Nous ne pouvons pas l'aider.	Biz ona yardım edemeyiz.
fra	tur	J'ai vu ma sœur déchirer la lettre.	Kız kardeşimin mektubu yırttığını gördüm.
fra	tur	Ma fille a atteint l'âge de penser au mariage.	Kızım evlenebilecek bir yaşa geldi.
fra	tur	Tu es en train de manger.	Yiyorsun.
fra	tur	Dans l’univers il y a beaucoup de galaxies.	Evrende bir sürü galaksi vardır.
fra	tur	Tom ne peut pas se permettre d'envoyer ses enfants à l'université.	Tom çocuklarını üniversiteye göndermeyi göze alamaz.
fra	tur	Donnez-moi le sucre s'il vous plait.	Şekeri bana uzatır mısınız lütfen?
fra	tur	Je traduis.	Çeviriyorum.
fra	tur	Donnez-moi le livre que vous m'avez promis.	Bana vermeye söz vermiş olduğunuz kitabı verin.
fra	tur	Il faut que Tom vienne.	Tom gelmeli.
fra	tur	T'es grillée.	Hapı yuttun.
fra	tur	Tu pensais que c'était mauvais ?	Bunun kötü olduğunu mu sandın?
fra	tur	Je suis certain que Maman sera en colère.	Eminim ki annem çok kızacak.
fra	tur	Il hocha la tête.	Başını salladı.
fra	tur	Tout le monde était sûr que c'était lui qui l'avait fait.	Herkes, bunu yapanın o olduğundan emindi.
fra	tur	Étudiez-vous l'anglais tous les jours ?	Her gün İngilizce mi çalışıyorsunuz?
fra	tur	Il a une tendance à l'exagération.	Mübalağa etme eğilimi var.
fra	tur	Elle était couchée à plat ventre sur le lit.	O yatakta yüzükoyun yatıyordu.
fra	tur	Le génocide arménien est un fait historique.	Ermeni Soykırımı tarihsel bir gerçektir.
fra	tur	Elle n'est pas ici.	O, burada değil.
fra	tur	Je ne vois aucun problème.	Herhangi bir sorun görmüyorum.
fra	tur	Tu adores cette voiture, n'est-ce pas ?	Bu arabaya bayılıyorsun, değil mi?
fra	tur	Fais-le maintenant.	Onu şimdi yap.
fra	tur	Suis-moi ! Passons dans l'autre pièce.	Beni takip et! Başka bir odaya geçelim.
fra	tur	Je l'ai entendu crier de la cuisine.	Onun seslenişini mutfaktan duydum.
fra	tur	Est-ce que vous acceptez la VISA ?	VISA kabul ediyor musunuz?
fra	tur	Il a commencé à se sentir mal.	O kötü hissetmeye başladı.
fra	tur	Cela n'arrive jamais.	Bu asla başa gelmez.
fra	tur	Tatoeba me plaît beaucoup.	Tatoeba'yı çok severim.
fra	tur	Arracher les mauvaises herbes dans le jardin est sa tâche.	Onun görevi bahçeden kötü otları temizlemektir.
fra	tur	Acceptons que nous ne sommes pas d'accord.	Kabul edelim, hemfikir değiliz.
fra	tur	Voulez-vous parler de quoi que ce soit ?	Herhangi bir şey hakkında konuşmak ister misiniz?
fra	tur	La guerre provoque de terribles malheurs.	Savaş, korkunç üzüntülere sebep olur.
fra	tur	Il a plu par intermittence toute la journée d'hier.	Dün bütün gün düzensiz yağmur yağdı.
fra	tur	Tom était marié à l'époque.	O zamanlarda Tom evliydi.
fra	tur	Êtes-vous chanteuses ?	Şarkıcı mısınız?
fra	tur	La mer était blanche d'écume.	Deniz beyaz köpüklüydü.
fra	tur	Il y va chaque jour.	Oraya her gün gider.
fra	tur	Je t’ai envoyé une lettre.	Sana mektup gönderdim.
fra	tur	Je ne suis pas très chaud à l'idée, mais je n'ai pas le choix.	Bu fikre çok da ısınmış değilim ama başka şansım yok.
fra	tur	J'ai souvent envie d'aller là-bas.	Sık sık oraya gitmek isterim.
fra	tur	Je ressens de la douleur musculaire dans tout le corps.	Tüm vücudumda kas ağrısı hissediyorum.
fra	tur	Bonjour! Comment allez-vous? Je vais bien et vous?	Merhaba! Nasılsınız? Ben iyiyim, ya siz?
fra	tur	Pourquoi est-ce que personne ne fait ça ?	Neden kimse bunu yapmıyor?
fra	tur	La population de Shangaï est aussi nombreuse que celle de Tokyo.	Şangay'ın nüfusu Tokyo'nunki kadar büyüktür.
fra	tur	Je me sens plus libre que jamais.	Kendimi hiç olmadığım kadar özgür hissediyorum.
fra	tur	C'est une amie de ma femme.	Bu, karımın bir arkadaşı.
fra	tur	Il a reçu une réponse évasive.	Belirsiz bir cevap elde etti.
fra	tur	Exactement comme ici.	Tam burası gibi.
fra	tur	Ici, il fait très froid tout au long de l'année.	Burası tüm sene boyunca soğuktur.
fra	tur	Tom rêvait.	Tom rüya görüyordu.
fra	tur	Voulez-vous être estimé ? Vivez avec des personnes estimables.	Saygı duyulmak ister misiniz? Saygıdeğer insanlarla yaşayın.
fra	tur	S'il pleut demain, je resterai à la maison.	Yarın yağmur yağarsa evde kalacağım.
fra	tur	Cela nous prit deux heures d'atteindre Tokyo.	Tokyo'ya varmamız iki saat aldı.
fra	tur	Félicitations pour ta victoire!	Zaferinden dolayı tebrik ederim.
fra	tur	Dans quel monde vivons-nous ?	Nasıl bir dünyada yaşıyoruz?
fra	tur	J'apprends le français depuis deux ans.	İki yıldır Fransızca öğreniyorum.
fra	tur	Plus haut tu montes, plus la température chute.	Yükseğe çıktıkça sıcaklık düşer.
fra	tur	Il y a peu de chances que les extrêmes, très polarisés, se rallient aux partis modérés pour former des coalitions.	Son derece kutuplaşmış durumdaki köktenci partilerin koalisyon oluşturmak adına merkeze yakın partilerle omuz omuza vermesi mümkün görünmüyor.
fra	tur	Il tombe souvent amoureux.	Sık sık âşık olur.
fra	tur	Qu'importe combien on est riche, on ne peut acquérir le véritable amour.	Ne kadar zengin olursak olalım, gerçek bir aşkı satın alamayız.
fra	tur	Vous n'avez pas eu le temps pour finir votre rapport.	Raporunuzu bitirmek için vaktiniz yoktu.
fra	tur	Présente-moi s'il te plait à une fille mignonne.	Beni tatlı bir kızla tanıştır, lütfen.
fra	tur	Tu sembles un peu triste.	Biraz üzgün görünüyorsun.
fra	tur	Poutine vous donnera une bonne leçon.	Poutine size iyi bir ders verecek.
fra	tur	A force de vivre avec ses chats, Molineux avait dans sa manière comme dans ses yeux quelque chose de la race féline.	Kedilerle yaşamaktan, Molineux'nün gözlerinde olduğu gibi tavırlarında da kedicil bir şey vardı.
fra	tur	Est-ce le garçon dont vous parliez ?	Hakkında konuştuğunuz oğlan mı bu?
fra	tur	Est-ce la ville où Mika est né ?	Bu Mika'nın doğduğu şehir değil mi?
fra	tur	N'utilise pas mon stylo.	Benim kalemimi kullanma.
fra	tur	Ça ne peut pas être vrai.	Bu gerçek olamaz.
fra	tur	Le chat est en train de manger.	Kedi yemek yiyor.
fra	tur	A-t-elle la capacité de le faire ?	Onun bunu yapma kabiliyeti var mı?
fra	tur	Le gouvernement exécute les ordres des banquiers.	Devlet, bankacıların emirlerini uyguluyor.
fra	tur	Nous pourrions partir en voyage pour quelques jours.	Birkaç günlüğüne tatile çıkabilirdik.
fra	tur	Tom a mis son manteau et est parti.	Tom mantosunu giyip gitti.
fra	tur	L'étranger était trop surpris pour pouvoir parler.	Yabancı konuşabildiği için çok şaşkındı.
fra	tur	Il n'a pas du tout d'ennemis.	Onun hiç de düşmanı yok.
fra	tur	Ils ne nous ont pas envoyé de lettres.	Onlar bize mektup göndermediler.
fra	tur	Je n'aime pas le sushi.	Ben suşi sevmiyorum.
fra	tur	Celui qui n'a pas de respect pour lui-même n'en a pas non plus pour les autres.	Kendine saygısı olmayanın hiç kimseye saygısı yoktur.
fra	tur	J'étudie soigneusement ce sujet.	Bu konu üzerinde özenle çalışıyorum.
fra	tur	Je dois te demander pardon.	Senden özür dilemeliyim.
fra	tur	Fais attention. Le sol est glissant.	Dikkat et. Yer kaygan.
fra	tur	Ce dont j'ai besoin, c'est d'une bière.	İhtiyacım olan, bir bira.
fra	tur	Quelqu'un m'a dit que ce garçon ne peut pas entendre.	Birisi bana bu oğlanın duyamadığını söyledi.
fra	tur	Ce qu'ils ont dit n'était que mensonges.	Dedikleri yalan değildi.
fra	tur	Veux-tu venir avec nous ?	Bizimle gelmek ister misin?
fra	tur	Le jour arrivera bientôt où l'homme pourra voyager vers Mars.	İnsanın Mars'a yolculuk edeceği günler yakında gelecek.
fra	tur	Quelque chose fait adhérer la porte.	Kapıya bir şey yapıştırılmış.
fra	tur	C'est vrai !	Doğru!
fra	tur	La pièce était parfaitement rangée.	Bu oda mükemmel bir yerde.
fra	tur	Aussi froid que de la glace.	Buz kadar soğuk.
fra	tur	Je sais que tu veux aider Tom.	Tom'a yardım etmek istediğini biliyorum.
fra	tur	Il travaillait du matin au soir.	Sabahtan akşama kadar çalışıyordu.
fra	tur	J’exportais des bananes.	Muz ihraç ederdim.
fra	tur	Tu n'es pas occupé, n'est-ce pas ?	Meşgul değilsin, değil mi?
fra	tur	Tom a acheté un ticket de loterie.	Tom bir piyango bileti satın aldı.
fra	tur	Tu n'as qu'à regarder ce que je fais.	Sadece yaptığıma baksan yeter.
fra	tur	Cela cessera-t-il un jour ?	Bu bir gün bitecek mi?
fra	tur	Je me sens tout à fait bien.	Kendimi tamamen iyi hissediyorum.
fra	tur	Têtu comme une mule.	Katır gibi inatçı.
fra	tur	J’aimerais parler rapidement à Tom en tête à tête.	Tom'la hızlıca yüz yüze konuşmam lazım.
fra	tur	Je crains que tu m'aies mal comprise.	Maalesef beni yanlış anladın.
fra	tur	Les mauvaises nouvelles vont vite.	Kötü haber tez ulaşır.
fra	tur	Tu as gagné de nombreuses compétitions.	Birçok yarışma kazandın.
fra	tur	Elle avait le cœur malade.	Kalp hastalığı vardı.
fra	tur	Tu sors habillé comme ça? C'est moche.	Bu şekilde mi giyinip çıktın? Berbat.
fra	tur	Rien n'est jamais comme il paraît.	Hiçbir şey asla göründüğü gibi değildir.
fra	tur	Le drapeau rouge-blanc flottait au vent.	Kırmızı-beyaz bayrak rüzgarda dalgalanıyordu.
fra	tur	Ne parle pas comme ça.	Öyle konuşma.
fra	tur	Une feuille morte flottait à la surface de l'eau.	Ölü bir yaprak su yüzeyinde yüzüyordu.
fra	tur	Où est ta chemise ?	Gömleğin nerede?
fra	tur	Voilà ton sac.	İşte senin çantan.
fra	tur	Aménagez votre avenir, car c'est là que vous allez passer le reste de votre vie.	Geleceğini düzenleyin çünkü geriye kalan yaşamınızı geçireceğiniz yer orası.
fra	tur	Si j'étais à votre place, je ne ferais pas ça.	Yerinizde olsam, bunu yapmazdım.
fra	tur	Ne lui fais rien !	Ona bir şey yapma!
fra	tur	Dites juste oui ou non !	Sadece evet ya da hayır diyin!
fra	tur	Ce matin, il s'est réveillé trop tard.	Bu sabah o çok geç kalktı.
fra	tur	Son gilet était déboutonné.	Yeleği düğmesizdi.
fra	tur	Qui est mon père ?	Benim babam kim?
fra	tur	C'est un miracle qu'il ne soit pas mort dans cet accident.	Onun kazada ölmemiş olması bir mucize.
fra	tur	Avez-vous vu ma femme ?	Eşimi gördünüz mü?
fra	tur	La population de l'île est terriblement exploitée.	Ada halkı korkunç bir şekilde istismar ediliyor.
fra	tur	Elle parle un peu l'arabe.	O biraz Arapça konuşur.
fra	tur	Ne pas les voir de tout un mois me rend triste.	Bir aydır onları görmemek beni üzüyor.
fra	tur	Elle ne fait que se plaindre du matin au soir.	O, sabahtan akşama kadar yakınmaktan başka bir şey yapmaz.
fra	tur	J'ai un livre.	Benim bir kitabım var.
fra	tur	Comme j'avais faim et n'avais plus un cent, j'ai décidé de mendier.	Acıktığımdan ve beş kuruşum olmadığından dilenmeye karar verdim.
fra	tur	Rentre chez toi ! Prends du repos !	Eve git, dinlen.
fra	tur	Maison !	Ev!
fra	tur	J'ai déchiré la lettre et j'en ai jeté les morceaux dans tous les coins de la pièce.	Mektubu parçaladım ve tüm parçalarını odanın her bir köşesine attım.
fra	tur	Sois patient et persévérant. Ces choses prennent du temps.	Sabırlı ve kararlı ol. Böyle şeyler zaman alır.
fra	tur	Il y a quelques mois, j'ai reçu un appel de M. Lemond.	Birkaç ay oldu, Bay Lemond'dan bir çağrı aldım.
fra	tur	Ils ont ouvert la boîte.	Kutuyu açtılar.
fra	tur	Tu es beaucoup plus belle que Marika... crois-moi !	Sen Marika'dan çok daha güzelsin. İnan bana!
fra	tur	Où as-tu pris ces photos ?	Bu fotoğrafları nerede çektin?
fra	tur	Je viens de dire que je ne voulais pas en parler.	Az önce bunun hakkında konuşmak istemediğimi söyledim.
fra	tur	Surveille l'enfant pour moi un moment.	Çocuğa bir saniyeliğine bakıver.
fra	tur	Est-ce à toi ?	O senin mi?
fra	tur	Ils rigolent à la vue des chimpanzés.	Şempazelerin görünümüyle dalga geçtiler.
fra	tur	Que vend Marie ?	Mary ne satıyor?
fra	tur	Vos pieds sont sales.	Ayaklarınız kirli.
fra	tur	J'ai ouvert la porte lentement.	Kapıyı yavaşça açtım.
fra	tur	C'est pas vrai. Il est encore en vacances à Hawaii.	O doğru olamaz. O hâlâ Hawaii'de tatilde.
fra	tur	Tu ne dois pas avoir honte.	Utanmamalısın.
fra	tur	Je suis retraité depuis 2002.	2002'den beri emekliyim.
fra	tur	Avez-vous déjà eu un traitement psychologique ?	Önceden psikolojik bir tedavi gördünüz mü?
fra	tur	Je ne connaissais pas du tout Tom.	Tom'u hiç tanımıyordum.
fra	tur	Dites-moi quand vous reviendrez ?	Ne zaman geri döneceğinizi söyler misiniz?
fra	tur	Marie adore chanter.	Marie şarkı söylemeye bayılıyor.
fra	tur	L'homme est capable de faire ce qu'il est incapable d'imaginer.	İnsan, hayal edilmesi imkansız olan şeyleri yapabilir.
fra	tur	Je ne suis pas jaloux.	Kıskanç değilim.
fra	tur	J'ai besoin de votre passeport et de trois photos.	Pasaportunuz ve üç fotoğrafınız lazım.
fra	tur	Ces massacres insensés ne resteront pas impunis.	Bu duygudan yoksun kıyımlar cezasız kalmayacak.
fra	tur	J'ai vu ce film il y a fort longtemps.	Uzun zaman önce bu filmi görmüştüm.
fra	tur	C'est un homme convenable.	Uygun bir adam.
fra	tur	Je n'ai aucune idée de l'endroit où j'ai pu laisser mes clés.	Anahtarlarımı nereye bıraktığım hakkında bir fikrim yok.
fra	tur	Bon appétit !	Afiyet olsun!
fra	tur	Il a accumulé des richesses.	Servetini biriktirdi.
fra	tur	Serez-vous tous là demain ?	Hepiniz yarın orada olacak mısınız?
fra	tur	Tom n'a pas pu trouver son passeport.	Tom pasaportunu bulamadı.
fra	tur	Ne pose pas de questions, contente-toi de venir avec moi !	Soru sorma ve sadece benimle gel.
fra	tur	Je quitte la maison tous les matins avant huit heures.	Evden her sabah saat sekizden önce ayrılırım.
fra	tur	Il n'y a presque pas de vent, aujourd'hui.	Bugün çok rüzgar yok.
fra	tur	Je suis trois ans plus jeune que toi.	Senden üç yaş daha gencim.
fra	tur	C'est un très bon ami, mais il est un peu paresseux.	O çok iyi bir arkadaş fakat biraz tembel.
fra	tur	Je dois aller au travail.	Ben işe gitmeliyim.
fra	tur	Je t'amènerai partout où tu veux aller.	Seni gitmek istediğin her yere götüreceğim.
fra	tur	Tu as nagé.	Yüzdün.
fra	tur	Elle peignait la maison.	Evi boyuyordu.
fra	tur	Qu'est-ce que vous faites demain ?	Yarın ne yapacaksınız?
fra	tur	J'ai trouvé que le problème n'était pas difficile à résoudre.	Sorunu çözmeyi kolay buldum.
fra	tur	Faites-le attendre un moment.	Onu bir dakika bekletin.
fra	tur	Ce lac est parmi les plus profonds du pays.	Bu göl ülkenin en derinleri arasındadır.
fra	tur	Sumatra est une île.	Sumatra bir adadır.
fra	tur	Tom n'a rien vu.	Tom hiçbir şey görmedi.
fra	tur	J'ai une maison dans les montagnes.	Dağlarda bir evim var.
fra	tur	Elle ne peut même pas parler sa langue maternelle sans faire de fautes.	Kendi anadilini bile hatasız konuşamaz.
fra	tur	Des garçons nus nageaient dans la rivière.	Çıplak oğlanlar nehirde yüzüyordu.
fra	tur	Je pense qu'on peut avoir confiance en lui.	Bence ona güvenebiliriz.
fra	tur	C’était quoi, ce bruit ?	Bu ses de neydi?
fra	tur	N'oubliez pas de m'appeler demain.	Yarın beni aramayı unutmayın.
fra	tur	Après avoir échoué plusieurs fois, il essaya une nouvelle fois.	Birçok sefer başarısız olduktan sonra, bir kez daha denedi.
fra	tur	Il s'est enfui avec une autre femme.	Başka bir kadınla kaçtı.
fra	tur	La littérature nous enseigne sur l'humanité.	Edebiyat bize insanlığı öğretir.
fra	tur	S'il te plaît, indique-moi comment me rendre à la banque.	Lütfen bana bankaya nasıl gidebileceğimi göster.
fra	tur	Je suis venu pour vous tuer.	Sizi öldürmek için geldim.
fra	tur	Les vacances sont terminées.	Tatil bitti.
fra	tur	Tom est incapable de me dire quoi faire.	Tom bana ne yapacağımı söyleyemez.
fra	tur	Les prisonniers ont essayé de s'enfuir.	Mahkumlar kaçmaya çalıştı.
fra	tur	Sabine adore les prunes.	Sabine eriklere bayılır.
fra	tur	J'aime les défis.	Meydan okumaları severim.
fra	tur	Que t'a-t-elle fait ?	O sana ne yaptı?
fra	tur	Tom a posé beaucoup de questions à Marie à propos de la vie à Boston.	Tom, Mary'e Boston'daki yaşam hakkında çok soru sordu.
fra	tur	J'aimerais que tu t'occupes de mon chien en mon absence.	Benim yokluğumda köpeğimle ilgilenmeni isterdim.
fra	tur	Notre voisin est riche, car il possède trois Porsche.	Bizim komşumuz zengin bu yüzden 3 Porsche'ye sahip.
fra	tur	Je sais une chose, c'est que je ne sais rien.	Bir şey biliyorum, o da hiçbir şey bilmediğim.
fra	tur	Je ne suis pas concerné par cette affaire.	Bu işle ilgili değilim.
fra	tur	Abracadabra!	Abrakadabra!
fra	tur	Elle mange quelque chose.	Bir şey yiyor.
fra	tur	Le titre en est très intriguant.	Başlık ilgi çekici.
fra	tur	Pouvez-vous lire ce texte avec précision ?	Bu metni doğru bir şekilde okuyabilir misiniz?
fra	tur	Tom va venir chez moi ce soir.	Tom bu akşam bana gelecek.
fra	tur	L'eau est indispensable aux plantes.	Su bitkiler için vazgeçilmezdir.
fra	tur	C'est très beau.	Bu çok güzel.
fra	tur	Mes yeux sont mals.	Gözlerim ağrıyor.
fra	tur	Je crois que je ne quitterai jamais Tatoeba.	Tatoeba'yı asla bırakmayacağımı zannediyorum.
fra	tur	Nous ne pouvons pas partir.	Yola çıkamıyoruz.
fra	tur	Tom a fait une crise de nerfs.	Tom sinir krizi geçirdi.
fra	tur	Te faut-il des clés ?	Anahtar sana lazım mı?
fra	tur	Moi seul vis dans cette maison.	Ben bu evde tek başıma yaşıyorum.
fra	tur	Elles étaient mariées.	Evlendiler.
fra	tur	Tous mes amis m'ont tourné le dos.	Bütün arkadaşlarım bana sırt çevirdi.
fra	tur	Je ne peux pas me rappeler son nom.	Onun ismini hatırlayamıyorum.
fra	tur	L'as-tu terminé ?	Onu bitirdin mi?
fra	tur	Elle pratique le piano depuis ce matin.	O, sabahtan beri piyano çalışmaktadır.
fra	tur	Oui, mon amour.	Evet, aşkım.
fra	tur	Il tint parole.	O, sözünü tuttu.
fra	tur	Elles ont survécu.	Kurtuldular.
fra	tur	Un arbre tombé obstruait la rue.	Düşen ağaç yolu tıkadı.
fra	tur	Qu'est-ce qui t'amène ici ?	Seni buraya getiren nedir?
fra	tur	Il a ouvert la boîte.	Kutuyu açtı.
fra	tur	La plupart de ces hommes travaillaient à la mine.	Bu adamların çoğu bana çalışır.
fra	tur	Je suis né il y a 20 ans.	20 yıl önce doğdum.
fra	tur	Tu aurais pu l'ajouter au lieu de l'écrire en commentaires.	Yorum olarak yazacağına ekleyebilirdin.
fra	tur	Réponds-moi.	Bana cevap ver.
fra	tur	Je t'aimerai toujours.	Seni her zaman seveceğim.
fra	tur	Ce serait le dernier à te décevoir.	Bu seni son hayal kırıklığına uğratışım olacaktı.
fra	tur	La pluie a cessé.	Yağış kesildi.
fra	tur	Tony se trouvait à l'entrée.	Tony, kapıda durdu.
fra	tur	Un chien l'a mordu.	Bir köpek onu ısırdı.
fra	tur	Cette enfant a été laissée trop longtemps au soleil.	Şu çocuk güneşte çok uzun süre bırakıldı.
fra	tur	Combien de temps puis-je garder ça ?	Bu ne kadar süre bende kalabilir?
fra	tur	C'était seulement il y a un an.	O sadece bir yıl önceydi.
fra	tur	Elle m'a cuisiné du poisson.	Bana balık pişirdi.
fra	tur	Marie réveilla Tom.	Mary Tom'u uyandırdı.
fra	tur	"Qui est-ce ?" "C'est moi."	"Kim o?" " Benim."
fra	tur	Tom et Mary ont très peu d'amis.	Tom ve Mary'nin çok az arkadaşı var.
fra	tur	J'y pense chaque jour.	Her gün bunu düşünüyorum.
fra	tur	Longue vie au persan !	Farsça çok yaşa!
fra	tur	Même toi, tu ne pourrais pas répondre !	Sen bile cevaplayamazdın!
fra	tur	Tom a dit qu'il était vraiment impressionné.	Tom gerçekten etkilendiğini söyledi.
fra	tur	Je pensais qu'il était Américain mais il s'est avéré qu'il était Anglais.	Onun Amerikalı olduğunu düşünüyordum ama onun İngiliz olduğu ortaya çıktı.
fra	tur	Je pense que c'est vrai.	Sanırım o doğru.
fra	tur	Que sont ces photos ?	Bu fotoğraflar da ne?
fra	tur	Je veux juste me reposer.	Sadece dinlenmek istiyorum.
fra	tur	Notre téléphone ne fonctionne plus. Je devrais le faire réparer.	Telefonumuz artık çalışmıyor. Onu tamir etmeliyim.
fra	tur	Je cherche Natsuko.	Natsuko'yu arıyorum.
fra	tur	Je l'ai dissimulée dans mon tiroir à chaussettes.	Onu çorap çekmecemde sakladım.
fra	tur	Aujourd'hui, Tom a reçu une lettre de Marie.	Bugün Tom Mary'den bir mektup aldı.
fra	tur	Tom a fait un pèlerinage.	Tom bir haç yaptı.
fra	tur	Le riz a bon goût.	Pirincin tadı güzeldir.
fra	tur	Nous aimons contenter nos femmes.	Eşlerimizi memnun etmeyi severiz.
fra	tur	Je ne connais pas Tom.	Tom'u tanımam.
fra	tur	Tu es tout pour moi, vraiment.	Sen benim için her şeysin, gerçekten.
fra	tur	Tom est encore en train d'étudier dans la salle de classe.	Tom hâlâ sınıfta ders çalışıyor.
fra	tur	Elle cuisine.	Yemek yapıyor.
fra	tur	On a besoin d'argent.	Paraya ihtiyacımız var.
fra	tur	Je vais passer un appel téléphonique.	Bir telefon görüşmesi yapacağım.
fra	tur	L'Islande a plusieurs volcans.	İzlanda'da bir yığın yanardağ var.
fra	tur	Malheureusement, nous ne pourrons pas t'aider demain.	Yarın maalesef sana yardım edemeyeceğiz.
fra	tur	J'aime l'été mais je ne supporte pas la chaleur.	Yazı severim ancak sıcağa katlanamam.
fra	tur	Tu conduis trop vite.	Çok hızlı sürüyorsun.
fra	tur	Je suis chez moi, Tom.	Evdeyim Tom.
fra	tur	Je ne suis pas en train de manger.	Yemiyorum.
fra	tur	Tu abhorres le mensonge, n'est pas ?	Yalandan tiksinirsin, değil mi?
fra	tur	Elle n'avait aucune idée quoi faire.	Ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.
fra	tur	Je n'ai pas le temps de lire des livres.	Kitap okumak için zamanım yok.
fra	tur	Les agents de sécurité ont déjoué la tentative de braquage.	Güvenlik görevlileri soygun girişimini önledi.
fra	tur	Elle n'a pas de frère.	Onun erkek kardeşi yok.
fra	tur	"Qui est dans la voiture ?" "Marie."	"Arabada kim var?" "Marija."
fra	tur	Écoutez ce que dit le professeur.	Öğretmenin dediklerini dinleyiniz.
fra	tur	Tu n'arriveras jamais à trouver Tom.	Tom'u asla bulamayacaksın.
fra	tur	Regarde cette voiture japonaise.	Bu Japon arabasına bak.
fra	tur	Nous sommes plus forts.	Daha güçlüyüz.
fra	tur	Ne restez pas plantée là !	Burada dikilip durma!
fra	tur	Merci de m’avoir donné la vie.	Bana hayatını verdiğin için teşekkürler.
fra	tur	La bibliothèque est ouverte de neuf heures à vingt heures.	Kütüphane 09.00 ile 20.00 saatleri arasında açık.
fra	tur	La vie est pleine de hauts et de bas.	Yaşam iniş ve çıkışlarla doludur.
fra	tur	Avant de dormir, j'écoute de la musique.	Uyumadan önce şarkı dinlerim.
fra	tur	C'est comme tu le dis.	Senin dediğin gibi.
fra	tur	Si vous ne payez pas le loyer avant cinq jours, vous serez expulsé.	Kirayı beş gün içinde ödemezseniz, evden atılacaksınız.
fra	tur	Il finit par atteindre son but.	Amacına ulaştı.
fra	tur	Le regard est le miroir de l'âme.	Gözler kalbin aynasıdır.
fra	tur	Elle ne savait quoi faire.	O ne yapacağını bilmiyordu.
fra	tur	Tu dois garder la forme.	Formunu korumalısın.
fra	tur	Fais tes exercices sportifs dehors !	Spor egzersizlerini dışarıda yap!
fra	tur	Vous savez parler allemand.	Almanca konuşabilirsiniz.
fra	tur	C'était une bonne idée de créer Tatoeba.	Tatoeba'yı yapmak güzel bir fikirdi.
fra	tur	Je ne peux pas bien dormir.	İyi uyuyamıyorum.
fra	tur	Nous, les hommes, sommes habitués à attendre les femmes.	Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
fra	tur	J'ai un peu faim.	Biraz açım.
fra	tur	À partir de ce jour ils vécurent heureux.	O günden sonra mutlu bir şekilde yaşadılar.
fra	tur	C'est de cette façon que j'ai résolu ce problème.	Sorunu bu şekilde çözdüm.
fra	tur	J'ai malheureusement de gros problèmes avec son passé.	Onun geçmişiyle maalesef büyük problemlerim var.
fra	tur	J'ai sommeil !	Uykum var!
fra	tur	C'est exactement ce dont j'avais besoin.	İhtiyacım olan şey tam da bu!
fra	tur	Que font les voisins ?	Komşular ne yapıyor?
fra	tur	Il fait bon dans la maison.	Evin içi ılık.
fra	tur	Tom a refusé de m'aider.	Tom bana yardım etmeyi reddetti.
fra	tur	Agis avec prudence, je te prie.	Yalvarırım dikkatli hareket et.
fra	tur	J'aime la façon qu'elle a de rire.	Onun gülme şeklini seviyorum.
fra	tur	Le petit déjeuner est servi de 7 à 9 heures.	Kahvaltı saat 7 ile 9 arasında servis edilmektedir.
fra	tur	C'était tout couvert de poussière.	O, tamamen tozla kaplıydı.
fra	tur	Jacques a pris un abonnement à l'année.	1 yıllık abonelik aldı.
fra	tur	Elle parle portugais.	O Portekizce konuşur.
fra	tur	Lorsque nous vieillissons, notre mémoire baisse.	Yaşlandıkça hafızamız zayıflar.
fra	tur	« Je bois une limonade. Et toi ? » « Je prends une bière. »	"Bir limonata içiyorum. Ya sen?" "Ben bir bira alıyorum."
fra	tur	Il est en train de rêver.	O hayal görüyor.
fra	tur	Il faut que Marie vienne.	Mary gelmeli.
fra	tur	J'espère que nous n'aurons pas à attendre trop longtemps.	Umarım çok fazla beklemeyeceğiz.
fra	tur	T'ai-je manqué ?	Beni özledin mi?
fra	tur	Je lui ai demandé un rendez-vous.	Ondan bir randevu istedim.
fra	tur	Le bulletin météo a dit que demain soir il y aurait de l'orage.	Meteoroloji yarın akşam bir fırtına olacağını söyledi.
fra	tur	Ne prends pas de risques.	Risk alma.
fra	tur	Il jette les papiers en l'air.	O kağıtları havaya atıyor.
fra	tur	« J'ai acheté une nouvelle voiture. » « Formidable ! Et l'ancienne, tu vas la vendre ? »	"Yeni bir araba satın aldım." "Harika! Ya eskisi, onu satacak mısın?"
fra	tur	Multiplication : Six fois deux font douze.	Çarpma işlemi: Altı kere iki, on iki.
fra	tur	Ce film était très intéressant.	Bu film çok ilginçti.
fra	tur	Tu es vraiment exécrable !	Gerçekten iğrençsin!
fra	tur	Vous devez les aider.	Onlara yardım etmelisiniz.
fra	tur	Ne me parlez plus de ce sujet.	Bana bu konudan artık bahsetmeyin.
fra	tur	Ce mur est peint en vert.	Bu duvar yeşile boyanmıştır.
fra	tur	Et personne ne t'a aidé ?	Ve kimse sana yardım etmedi mi?
fra	tur	Comment peux-tu m'accuser d'une telle chose ? Je ne lèverais jamais la main sur mon fils.	Beni nasıl böyle bir şeyle suçlayabilirsin? Ben asla oğluma el kaldırmadım.
fra	tur	Qui, moi ?	Kim, ben mi?
fra	tur	Tom est très jeune.	Tom çok genç.
fra	tur	Pourquoi papa est-il dans la cuisine ?	Babam neden mutfakta?
fra	tur	De quoi se nourrissent les abeilles ?	Arılar neyle beslenir?
fra	tur	Tom, dites quelque chose.	Tom, bir şey söyleyin.
fra	tur	Personne n'écoute plus.	Artık kimse dinlemiyor.
fra	tur	De la Lune, la Terre ressemble à un ballon.	Ay'dan bakıldığında Dünya top gibi yuvarlaktır.
fra	tur	Mon ordinateur ne démarre plus.	Bilgisayarım artık çalışmıyor.
fra	tur	Pourquoi as-tu rejoint l'armée ?	Neden orduya katıldın?
fra	tur	Traduis-tu des paroles de chansons ?	Şarkı sözlerini mi çeviriyorsun?
fra	tur	On va décider plus tard.	Daha sonra karar vereceğiz.
fra	tur	Mettez la robe dans la boîte après le mariage.	Düğünden sonra elbiseyi kutuya koyun.
fra	tur	Le chien suivait son maître en remuant la queue.	Köpek kuyruğunu sallayarak sahibini takip ediyordu.
fra	tur	Je leur manque.	Onlar beni özlüyor.
fra	tur	Je pense que Tom cherche ses clés.	Bence, Tom anahtarlarını arıyor.
fra	tur	C'était dur comme de la pierre.	O, kaya gibi sertti.
fra	tur	Le toki pona est une langue construite minimaliste composée uniquement de 123 mots.	Toki Pona sadece 123 sözcükten oluşan minimalist bir yapay dildir.
fra	tur	Ne te décourage pas.	Umutsuzluğa kapılma.
fra	tur	Les temps changent et nous aussi changeons avec eux.	Zaman değişiyor ve biz de zamanla değişiyoruz.
fra	tur	Tom portait dans une petite valise tout ce qu'il possédait.	Tom sahip olduğu her şeyi küçük bir valiz içerisinde taşıdı.
fra	tur	Elle a promis de ne pas sortir seule.	O, tek başına dışarı çıkmamaya söz verdi.
fra	tur	Ils se mariaient.	Evleniyorlardı.
fra	tur	Tu m'as menti.	Bana yalan söyledin.
fra	tur	Elle me rend heureux.	O beni mutlu ediyor.
fra	tur	Tu fais toujours d'une mouche un éléphant !	Sen her zaman pireyi deve yaparsın!
fra	tur	Ça continue sans s'arrêter.	Bu durmaksızın devam eder.
fra	tur	N'avez-vous pas sommeil, les mecs ?	Uykunuz yok mu millet?
fra	tur	Je resterai avec Tom jusqu'à ce que tu reviennes.	Sen geri gelene kadar Tom'la kalacağım.
fra	tur	La maison brûlait depuis des heures.	Saatlerdir ev yanıyordu.
fra	tur	Ils ont exhibé leur nouvelle voiture.	Yeni arabasını gösterdi.
fra	tur	Il est possible que mon frère vienne ce soir.	Erkek kardeşimin bu gece gelmesi olası.
fra	tur	On est toujours l'imbécile d'un autre.	Her zaman bir başkasının aptalıyız.
fra	tur	Lorsque nous apprenons des langues, nous apprenons des expressions toutes faites.	Dil öğrenirken, kalıplaşmış deyimleri öğreniriz.
fra	tur	J'étais content d'apprendre qu'elle avait réussi.	Onun başardığını öğrenince memnun oldum.
fra	tur	Il n'a pas moins de trois cents livres.	En az üç yüz tane kitabı var.
fra	tur	Il avait un chat blanc.	Beyaz bir kedisi vardı.
fra	tur	Il portait un chapeau haut-de-forme et un monocle.	O bir silindir şapka ve bir tek gözlük taktı.
fra	tur	Une clôture ceinture la maison.	Bir çit evin etrafını sarıyor.
fra	tur	Joyeux anniversaire !	Sana mutlu yıllar!
fra	tur	Elle s'est occupée de sa sœur malade pendant dix ans.	10 yıldır hasta kız kardeşiyle ilgileniyor.
fra	tur	Avec de l'or, on peut conquérir n'importe quelle forteresse.	Altınla her kale fethedilebilir.
fra	tur	Je l'ai déjà rencontré.	Onunla daha önce tanıştım.
fra	tur	Que veux-tu apprendre ?	Ne öğrenmek istiyorsun?
fra	tur	Moi aussi, j'ai aidé.	Ben de yardım ettim.
fra	tur	Nous devons épargner.	Kemer sıkmak zorundayız.
fra	tur	J'ai entendu dire qu'elle était venue ici.	Onun buraya geldiğini duydum.
fra	tur	Il semble que M. Brooke soit un homme honnête.	Bay Brooke dürüst birine benziyor.
fra	tur	Tu aimes la pluie et la neige.	Sen yağmuru ve bulutu seviyorsun.
fra	tur	Vous êtes précisément l'homme que je veux voir.	Siz tam da görmek istediğim kişisiniz.
fra	tur	Ils ont loué la chambre du premier étage à un étudiant.	Birinci kattaki odayı bir öğrenciye kiraladılar.
fra	tur	Inutile de le préciser, il est en retard à l'école comme d'habitude.	Söylemeye gerek yok, her zamanki gibi okula geç kaldı.
fra	tur	Ferme la porte en sortant.	Çıkarken kapıyı kapat.
fra	tur	Mon père vit à Nagoya depuis 30 ans.	Babam 30 yıldır Nagoya'da yaşıyor.
fra	tur	Il ne peut pas être vrai.	Bu gerçek olamaz.
fra	tur	Tom dit qu'il avait besoin de plus d'argent.	Tom biraz daha paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
fra	tur	Joyeux Noël, mon amour !	Mutlu Noeller, sevgilim!
fra	tur	Je peux aller chez moi à pied.	Eve yürüyerek gidebilirim.
fra	tur	Je pensais que j'étais morte et que j'étais allée au Paradis.	Öldüğümü ve cennete gittiğimi sanıyordum.
fra	tur	En route, nous nous sommes retrouvés dans un bouchon.	Yolda bir trafik levhasıyla karşılaştık.
fra	tur	Le médecin le lui donna.	Bunu ona doktor verdi.
fra	tur	L'enfant a peur de l'obscurité.	Çocuk karanlıktan korkar.
fra	tur	Elle ne lui pardonna jamais son infidélité et la lui rappelait à tout propos.	Onun sadakatsizliğini asla affetmedi ve her fırsatta bunu onun başına kaktı.
fra	tur	Il souffle une douce brise.	Yumuşak bir rüzgar esiyor.
fra	tur	Mon chat a dormi près de moi.	Kedim yanımda uyudu.
fra	tur	Et comment !	Hem de nasıl!
fra	tur	Les enfants aiment écouter des contes.	Çocuklar masal dinlemeyi sever.
fra	tur	Retourne là d'où tu viens !	Geldiğin yere dön!
fra	tur	Je suis vraiment très heureux que vous ayez pu venir.	Gelebileceğiniz için gerçekten çok mutluyum.
fra	tur	Tom est actuellement en service.	Tom şu an iş üstünde.
fra	tur	Je suis trop fatigué en ce moment pour faire quoi que ce soit.	Herhangi bir şeyi şu an yapamayacak kadar yorgunum.
fra	tur	Il est fatigué.	O yorgun.
fra	tur	J'ai acheté le roman d'après lequel le film fut adapté.	Kitap filme uyarlandıktan sonra, kitabı satın aldım.
fra	tur	Elle avait un contrat de travail.	Bir iş sözleşmesine sahipti.
fra	tur	Un serpent l'a mordu.	Bir yılan onu ısırdı.
fra	tur	Être toujours honnête n'est pas facile.	Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
fra	tur	Ils disent juste des conneries.	Onlar sadece saçmalıyor.
fra	tur	Je te conseille de faire semblant de dormir.	Uyuyor gibi yapmanı öneriyorum.
fra	tur	Une partie des roses de mon jardin sont blanches, et les autres sont rouges.	Bahçemdeki bazı güller beyaz ve geri kalanları kırmızıdır.
fra	tur	Arrête de pleurer sans raison !	Sebepsiz yere ağlamayı kes!
fra	tur	Tous les évènements décrits dans cette histoire sont imaginaires.	Burada tasvir edilen tüm olaylar hayal ürünüdür.
fra	tur	J'aimerais correspondre avec elle.	Onunla mektuplaşmayı seviyorum.
fra	tur	Elle avait un homme à en faire pâlir d'envie plus d'une.	Milleti kıskançlıktan çatlatacak bir erkeği vardı.
fra	tur	C'est un fainéant.	O bir tembel.
fra	tur	Ce livre est petit.	Bu kitap küçük.
fra	tur	Ceci est pour mon amie.	Bu benim arkadaşım için.
fra	tur	Je peux y aller la semaine prochaine.	Oraya haftaya gidebilirim.
fra	tur	Déplacez-vous jusqu'au devant, je vous prie.	Lütfen öne doğru ilerleyin.
fra	tur	La douche est cassée.	Duş bozuk.
fra	tur	Cette table est aussi grande que la nôtre.	Bu masa bizimki kadar büyüktür.
fra	tur	Pourquoi ne cuisinez-vous jamais ?	Neden hiç yemek pişirmiyorsunuz?
fra	tur	J'ai beaucoup d'argent.	Benim çok param var.
fra	tur	Je ne regrette pas mes actes.	Hareketlerimden pişman değilim.
fra	tur	Il est redevable à Pierre et à Paul.	Pierre ve Paul'a borçlu.
fra	tur	Pourquoi me tourmentez-vous avec cela ?	Bana neden bununla işkence ediyorsunuz?
fra	tur	Je vous téléphone justement maintenant.	Size hemen şimdi telefon ediyorum.
fra	tur	C'est ma sœur.	Bu benim kız kardeşim.
fra	tur	Je vois un lion.	Bir aslan görüyorum.
fra	tur	Si vous n'y voyez pas d'inconvénient, je crois que je vais aller dormir.	Eğer sizin için bir sakıncası yoksa, sanırım uyuyacağım.
fra	tur	Il est jeune mais a de l'expérience.	O genç ama deneyimli.
fra	tur	J'ai commencé à écrire un livre.	Bir kitap yazmaya başladım.
fra	tur	Montre-moi les photos !	Fotoğrafları bana göster!
fra	tur	Es-tu prêt à le planter ?	Onu ekmek için hazır mısın?
fra	tur	Elles mangent.	Yiyorlar.
fra	tur	Il n'est pas médecin.	O bir doktor değil.
fra	tur	Mon grand frère est un fan de football très enthousiaste.	Büyük erkek kardeşim coşkun bir futbol taraftarıdır.
fra	tur	Si Dieu avait ordonné un onzième commandement, je me demande ce que ça aurait été.	Eğer Tanrı on birinci emrini verseydi, bunun ne olabileceğini merak ediyorum.
fra	tur	Elle a dit qu'elle sera ici vers six heures.	Yaklaşık saat altıda, bana burada olacağını söyledi.
fra	tur	J'ai une femme.	Bir karım var.
fra	tur	Prenons le métro.	Metroya binelim.
fra	tur	Abstenez-vous de fumer, s'il vous plait.	Lütfen sigara içmekten kaçının.
fra	tur	C'est un vieux tableau.	Bu eski bir resim.
fra	tur	Elle veut manger des noix de coco.	Hindistan cevizi yemek istiyor.
fra	tur	J'ai trouvé plein de virus dans l'ordinateur de ma tante.	Teyzemin bilgisayarında bir sürü virüs buldum.
fra	tur	Il portait ses chaussettes à l'envers.	O, çoraplarını ters giydi.
fra	tur	Tu as demandé à Tom de jouer de la guitare.	Tom'dan gitar çalmasını istedin.
fra	tur	Je ne brûle rien.	Bir şey yakmıyorum.
fra	tur	Puisque je suis ici, laissez-moi vous aider.	Mademki buradayım, izin verin size yardım edeyim.
fra	tur	Meg parle trop.	Meg çok konuşuyor.
fra	tur	Je courus à l'école, mais la cloche avait déjà retenti.	Okula koştum, ama zil çoktan çalmıştı.
fra	tur	Je blaguais.	Şaka yapıyordum.
fra	tur	Je veux vivre en Italie.	İtalya'da yaşamak istiyorum.
fra	tur	J'espère que ta mère recouvrira sa santé rapidement.	Annenin hızlıca şifa bulacağını umuyorum.
fra	tur	Tu écris mieux que moi.	Benden iyi yazıyorsun.
fra	tur	Laissez-moi régler ça.	Bırakın halledeyim.
fra	tur	Ted aime jouer de la trompette.	Ted trompet çalmayı sever.
fra	tur	Tom voulait ouvrir son propre restaurant.	Tom kendi restoranını açmak istedi.
fra	tur	Si vous voyez les Popescu, s'il vous plaît, dites bonjour pour nous.	Eğer Popescu'ları görürseniz, lütfen onlara bizden selam söyleyin.
fra	tur	L'appartement de Thomas était petit.	Thomas'ın apartmanı küçüktü.
fra	tur	Mike et Ken sont amis.	Mike ve Ken arkadaşlar.
fra	tur	Sa tante est toute seule à Londres.	Onun teyzesi Londra'da yapayalnız.
fra	tur	Tu étais toujours comme ça.	Sen hep böyleydin.
fra	tur	Oui !	Evet!
fra	tur	Tom est un ami d'un ami.	Tom bir arkadaşın bir arkadaşı.
fra	tur	Père est allé à la pêche.	Baba balık tutmaya gitti.
fra	tur	On dit qu'il a perdu tout son argent.	Onun tüm parasını kaybettiğini söyleniyor.
fra	tur	Je suis le seul à me trouver au centre.	Ortada bulanan tek kişi benim.
fra	tur	Marie mange.	Mary yiyor.
fra	tur	Je dois à mes parents d'être en aussi bonne santé.	Bu kadar iyi sağlıkta olmamı ebevenylerime borçluyum.
fra	tur	La croyance est la mort de l'intelligence.	İnanç, aklın ölümüdür.
fra	tur	Tom ne regarde pas la télé avec toi, n'est-ce pas ?	Tom seninle televizyon seyretmez, değil mi?
fra	tur	Vous auriez dû me le dire il y a longtemps.	Bana bunu uzun zaman önce söylemeliydiniz.
fra	tur	J’ai tendance à regarder les images avant de lire le texte.	Metni okumadan önce resimleri izleme eğilimim var.
fra	tur	Seuls quelques membres ont assisté à la réunion.	Sadece birkaç üye toplantıya katıldı.
fra	tur	J'ai été exploité.	Kullanıldım.
fra	tur	Vous ne comprenez pas ce que Mary essaie de dire.	Mary'nin ne demek istediğini anlamıyorsunuz.
fra	tur	Nous avons fait tout notre possible.	Bütün yapabileceklerimizi yaptık.
fra	tur	Les oiseaux, par exemple, ont un système particulier de protection.	Örnek olarak, kuşlar özel bir korunma sistemine sahiptir.
fra	tur	Je pleurais.	Ağlıyordum.
fra	tur	Ce poisson n'est pas vénéneux.	Bu balık zehirli değildir.
fra	tur	Tu es trop jeune pour voyager en solitaire.	Tek başına seyahat etmek için çok küçüksün.
fra	tur	Ils se sont assis.	Oturuyorlar.
fra	tur	J'habite en ville.	Şehirde yaşıyorum.
fra	tur	Oui, je pense que tu devrais y aller.	Evet, bence oraya gitmelisin.
fra	tur	Ils torturent les prisonniers jusqu'à l'aube.	Gün ağarana kadar mahkumlara işkence ediyorlar.
fra	tur	Il a les yeux bridés.	Onun çekik gözleri var.
fra	tur	Votre hypothèse est exacte.	Varsayımınız doğrudur.
fra	tur	Je n'aime pas ce modèle, mais je vais devoir faire avec.	Bu modeli sevmiyorum ama bununla yapmak zorunda kalacağım.
fra	tur	J'y pense et puis j'oublie.	Bunu düşünürüm ve sonra unuturum.
fra	tur	C'est une adorable jeune fille.	O çok sevimli bir genç kız.
fra	tur	Tom aime-t-il cuisiner ?	Tom yemek yapmayı sever mi?
fra	tur	Elle est dépourvue de la moindre pitié.	En ufak bir merhametten bile yoksundur.
fra	tur	Hier, j’ai aidé mon père.	Dün babama yardım ettim.
fra	tur	Le quai a vraiment été battu par l'ouragan.	Rıhtımı gerçek bir kasırga vurdu.
fra	tur	Il habite juste à côté de chez nous.	Bizim dibimizde yaşıyor.
fra	tur	Il faut faire attention lorsqu’on conduit une voiture.	Araba sürerken dikkatli olmak gerek.
fra	tur	S'il te voyait, il serait surpris.	Seni görseydi, şaşıracaktı.
fra	tur	Votre message doit contenir au moins dix caractères.	Mesajınız en az on karakterden oluşmalıdır.
fra	tur	Tom a perdu plus de 45 kilos.	Tom 45 kilodan fazla kaybetti.
fra	tur	Qu'est-ce qui soulage la douleur ?	Bu acıyı rahatlatan nedir?
fra	tur	Mon père est docteur.	Babam bir doktordur.
fra	tur	Comment pouvez-vous distinguer un Anglais d'un Américain ?	Bir İngiliz ile Amerikan'ı nasıl ayırt edersiniz?
fra	tur	Ça a eu lieu à onze heures et quart.	O, on bir on beşte oldu.
fra	tur	Je suis gay, et alors ?	Ben geyim, ne olmuş?
fra	tur	Je dois acheter des chaussures.	Ayakkabı satın almak istiyorum.
fra	tur	J'ai les examens intermédiaires, la semaine prochaine.	Önümüzdeki hafta ara sınavlarım var.
fra	tur	Un bon massage, ça te tente?	Güzel bir masaja ne dersin?
fra	tur	Le train est arrivé à l'heure.	Tren zamanında vardı.
fra	tur	Que tu sois d'accord ou non, je vais le faire de toutes façons.	Beğen ya da beğenme, ben bunu her şekilde yapacağım.
fra	tur	Qui est leur mère ?	Onların annesi kim?
fra	tur	Il touche un salaire très confortable.	Ona çok iyi bir maaş ödeniyor.
fra	tur	Je bois de l'eau.	Su içiyorum.
fra	tur	Fais comme je t'ai dit de faire.	Sana dediğim gibi yap.
fra	tur	J'ai renversé mon café sur le tapis.	Kahvemi halının üzerine devirdim.
fra	tur	Si cette guitare n'était pas si chère, je pourrais l'acheter.	O gitar o kadar pahalı olmasaydı, onu satın alabilirdim.
fra	tur	La ville dormait.	Şehir uyuyordu.
fra	tur	Marie est mariée depuis 5 ans.	Mary 5 yıldır evli.
fra	tur	Je ne sais pas si j'ai le temps.	Vaktim olup olmadığını bilmiyorum.
fra	tur	J'ai entendu un bruit étrange provenant du garage.	Garajdan gelen tuhaf bir ses duydum.
fra	tur	Il était entouré par la foule.	O kalabalık tarafından kuşatılmıştı.
fra	tur	La fille boit du thé.	Kız çay içiyor.
fra	tur	Après ce choc, il lui fallut longtemps pour recouvrer son équilibre.	Bu şoktan sonra, dengesini bulması için uzun zaman gerekti.
fra	tur	Tu n'es pas prête et je ne veux pas attendre.	Hazır değilsin ve beklemek istemiyorum.
fra	tur	Vous posez toujours trop de questions.	Her zaman çok fazla soru soruyorsunuz.
fra	tur	Elle avait raison.	Haklıydı.
fra	tur	Nous sommes les premiers arrivés.	Biz ilk gelenleriz.
fra	tur	Paul vient juste de téléphoner.	Paul hemen az önce telefon etti.
fra	tur	Tu n'as pas l'air très bonne.	Çok da iyi görünmüyorsun.
fra	tur	Votre conduite est absolument honteuse.	Sürüşünüz kesinlikle utanç verici.
fra	tur	Mon cœur bat si fort !	Kalbim çok hızlı atıyor!
fra	tur	Je ne vous fais pas rire.	Sizi güldürmeyeceğim.
fra	tur	Où court-il maintenant ?	O, şimdi nereye koşuyor?
fra	tur	Je n'aime pas cet appareil photo.	Ben bu kamerayı sevmiyorum.
fra	tur	Tom n'a pas à travailler le lundi.	Tom pazar günü çalışmak zorunda değil.
fra	tur	Tom tripla son investissement en six mois.	Tom altı ayda yatırımını üçe katladı.
fra	tur	Elles ont accompagné les enfants à l'école.	Çocuklara okula kadar eşlik ettiler.
fra	tur	J'en sais plus sur toi que tu ne le crois.	Senin hakkında düşündüğünden fazla şey biliyorum.
fra	tur	Il est mort et son âme est allée en enfer.	Öldü ve ruhu cehenneme gitti.
fra	tur	Si nous nous arrêtons ici, nous devrons recommencer depuis le début !	Eğer burada durursak, baştan başlamak zorunda kalacağız.
fra	tur	Tom réussit à s'enfuir par une fenêtre.	Tom bir pencereden kaçmayı başardı.
fra	tur	Monsieur Takahashi nous a donné des devoirs à la maison.	Bay Takahashi eve ödevler verdi.
fra	tur	Aujourd’hui, une chose formidable est arrivée.	Bugün harika bir şey oldu.
fra	tur	Je me souviens que, quand j’étais jeune, j'avais lu ce livre trois fois.	Gençken bu kitabı üç kere okuduğumu hatırlarım.
fra	tur	Je veux acheter des médicaments.	Biraz ilaç almak istiyorum.
fra	tur	Il est absent depuis lundi dernier.	O, geçen pazartesiden beri yok.
fra	tur	Ils enquêtent sur un braquage de banque.	Bir banka soygunu üzerinde soruşturma yapılıyor.
fra	tur	Cette tâche est si difficile que je ne peux pas l'accomplir.	Bu iş benim yapamayacağım kadar zordur.
fra	tur	Marcel est né à Paris en 1901.	Marcel 1901'de Paris'te doğdu.
fra	tur	Il me regarda pour une explication.	Bir açıklama için bana baktı.
fra	tur	Un idiot est un homme qui ne pense pas comme moi.	Benim gibi düşünmeyen bir adam aptaldır.
fra	tur	Notre relation ne sera jamais la même qu'auparavant.	İlişkimiz asla önceki gibi olmayacak.
fra	tur	On trouve beaucoup de plantes bizarres dans un jardin botanique.	Botanik bahçesinde birçok değişik bitki buluruz.
fra	tur	La neige tombe sans cesse.	Durmadan kar yağıyor.
fra	tur	Je déchirerai une page de ce livre.	Bu kitaptan bir sayfa yırtacağım.
fra	tur	J'ai l'habitude d'aller au lit avant 10 heures.	Genelde saat ondan önce yatarım.
fra	tur	Tom croit en l'égalité entre homme et femme.	Tom erkekle kadın arasındaki eşitliğe inanır.
fra	tur	Cherchez-vous quelqu'un ?	Birini mi arıyorsunuz ?
fra	tur	Je ne suis pas sûr à cent pour cent de ce que tu veux dire.	Demek istediğinden yüzde yüz emin değilim.
fra	tur	J'ai honte de ta conduite.	Davranışından utanıyorum.
fra	tur	Où dois-je m'assoir ?	Nereye oturmalıyım?
fra	tur	Ce n'est pas ce que j'étais en train de dire.	Şu an dediğim şey bu değil.
fra	tur	Elle nous a invités à dîner.	O bizi akşam yemeğine davet etti.
fra	tur	Avez-vous des problèmes ?	Sorununuz mu var?
fra	tur	J'aime les hommes.	Adamları seviyorum.
fra	tur	Je ne les crains pas.	Onlardan korkmuyorum.
fra	tur	Le jongleur enthousiasma la foule en gardant dix oranges en l'air.	Hokabaz havada on portakalı tutarak kalabalığı büyüledi.
fra	tur	N'oubliez pas de confirmer votre réservation à l'avance.	Kampanyadaki rezarvasyonunuzu onaylamayı unutmayın.
fra	tur	Donald Trump est un mythomane.	Donald Trump iflah olmaz bir yalancı.
fra	tur	Tu sais ce que j'en pense.	Bunun hakkında ne düşündüğümü biliyorsun.
fra	tur	Ces fleurs poussent dans les pays chauds.	Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.
fra	tur	Beaucoup d'étrangers doivent être expulsés.	Yabancıların çoğu kovulmalıdır.
fra	tur	Viens avec nous.	Bizimle gel.
fra	tur	Parle-moi !	Benimle konuş!
fra	tur	Je ne pense pas que je puisse vous aider.	Size yardım edebileceğimi sanmıyorum.
fra	tur	Je veux que lui s'en aille.	Onun terketmesini istiyorum.
fra	tur	C'est une honte.	Bu bir utançtır.
fra	tur	N'accablez pas les autres, on ne vous accablera pas.	Başkalarını bunaltmayın, biz sizi bunaltmadık.
fra	tur	Le Japon est le leader de l'industrie mondiale de haute technologie.	Japonya yüksek teknoloji endüstrisinin lideridir.
fra	tur	Aimez-vous cuisiner ?	Yemek yapmayı sever misiniz?
fra	tur	Je suis fatigué !	Uykum var!
fra	tur	Ils auraient dû rester à la maison toute la journée.	Bütün gün evde kalmak zorundaydılar.
fra	tur	Tom a attendu plus d'une heure.	Tom bir saatten daha fazla bekledi.
fra	tur	Je voudrais savoir où est Tom.	Tom'un nerede olduğunu bilmek istiyorum.
fra	tur	Marie va devoir te rappeler de suite.	Mary seni hemen aramak zorunda.
fra	tur	J'attends ma mère.	Annemi bekliyorum.
fra	tur	Aide quiconque en a besoin.	Her kimin ihtiyacı olursa ona yardım et.
fra	tur	Moi aussi, j'adore la musique.	Ben de müzik seviyorum.
fra	tur	Le professeur sourit.	Profesör gülümsedi.
fra	tur	Tom a laissé Marie.	Tom, Marie'yi bıraktı.
fra	tur	Contrairement aux oiseaux, qui nourrissent et protègent leurs petits, les poissons abandonnent leurs œufs.	Yavrularını besleyen ve koruyan kuşların aksine balıklar yumurtalarını terkeder.
fra	tur	Elles sont en train de danser.	Dans ediyorlar.
fra	tur	Je ne veux pas mourir.	Ölmek istemiyorum.
fra	tur	Il est fidèle, mais seulement jusqu'à un certain degré et par intermittence.	O sadıktır ama düzensiz ve bir dereceye kadar.
fra	tur	Je n'ai aucune idée de qui c'est.	Kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yok.
fra	tur	Tu aimes contenter ton mari, n'est-ce pas ?	Kocanı memnun etmeyi seversin, değil mi?
fra	tur	Vous appartient-il ?	O sizin mi?
fra	tur	Aucun des quatre garçons n'avait d'alibi.	Çocukların dördünün bahaneleri yoktu.
fra	tur	Je pensais que Takeo réussirait l'examen et que Kunio le raterait, mais le résultat était tout le contraire.	Takeo'nun sınavı geçtiğini ve Kunio'nun da başarısız olduğunu düşünüyordum ama sonuç tam aksine çıktı.
fra	tur	C'est moi qui ai volé ce tableau.	Bu tabloyu çalan benim.
fra	tur	Ce sac est à la fois bien et cher.	Bu çanta hem iyi hem pahalı.
fra	tur	Muiriel est une Indienne.	Muiriel bir Hindu'dur.
fra	tur	Ce mur est plus grand que celui-là.	Bu duvar oradakinden daha uzundur.
fra	tur	Pourquoi ne me dis-tu pas quelque chose que je ne sais pas encore ?	Neden bana henüz bilmediğim bir şey söylemiyorsun?
fra	tur	Vous ferez tout ce que vous pouvez.	Yapabildiğiniz her şeyi yapacaksınız.
fra	tur	Comment mange-t-on cela ?	Biri bunu nasıl yer?
fra	tur	Ivo vit le raisin.	Ivo üzüm gördü.
fra	tur	Ils conduisent leur propre voiture.	Kendi arabalarını sürüyorlar.
fra	tur	Elle sait toujours tout mieux que le chef.	O her zaman her şeyi patrondan iyi bilir.
fra	tur	Tom est touché.	Tom'a temas edildi.
fra	tur	Tom est un artiste de haut niveau.	Tom yüksek seviyede bir sanatçı.
fra	tur	J'aimerais être à Paris.	Paris'te olmak isterdim.
fra	tur	Qui sait, il avait peut-être raison.	Kim bilir, belki de haklıydı.
fra	tur	Qu'est-ce qui arrivera si je n'achète pas cette voiture ?	Bu arabayı almazsam ne olur?
fra	tur	Faites-vous quoi que ce soit de spécial, ce soir ?	Bu akşam özel bir şey yapıyor musun?
fra	tur	Ils quittèrent leur domicile sur-le-champ.	Evlerini hemen terkettiler.
fra	tur	L'esclavage a été aboli dans la plupart des régions du monde.	Kölelik dünyanın birçok bölgesinde yürürlükten kaldırıldı.
fra	tur	Sa mort, si j'ai bien compris, fut un accident.	Onun ölümü, eğer iyi anladıysam, bir kaza sonucu oldu.
fra	tur	C'est toi qui défends cette hypothèse.	Bu hipotezi kanıtlayan sensin.
fra	tur	M. Ito a dénoué sa cravate parce qu'il avait chaud dans son bureau.	Bay Ito kravatını çözdü çünkü ofisinde ona sıcak bastı.
fra	tur	Ne lis pas dans une faible lumière, tu t'abîmes les yeux.	Zayıf ışık altında okuma, gözlerin bozulur.
fra	tur	T'as dépassé les bornes des limites.	Haddini aştın.
fra	tur	Tom n'a pas beaucoup travaillé aujourd'hui.	Tom bugün çok çalışmadı.
fra	tur	Ce sont mes vieux copains.	Onlar benim eski arkadaşım.
fra	tur	Dites-moi à quelle heure vous viendrez.	Bana geleceğiniz saati söyleyin.
fra	tur	Beaucoup de gens se sont réunis sur la place.	Meydanda bir sürü kişi toplandı.
fra	tur	Elle est belle quoiqu'elle porte.	Ne giyerse giysin o güzeldir.
fra	tur	L'école a-t-elle une bibliothèque ?	Okulda bir kütüphane var mı?
fra	tur	Je n'en suis pas encore sûr, mais je pense que je serai professeur.	Henüz emin değilim fakat sanırım bir öğretmen olacağım.
fra	tur	Nous ne pouvons le faire sans toi.	Bunu sensiz yapamayız.
fra	tur	Jouer avec l'ordinateur va abêtir cet enfant !	Bilgisayarla çok oynamak, çocuğu aptallaştıracak!
fra	tur	M. Smith est maintenant président de cette compagnie.	Bayan Smith şimdi bu şirketin başkanı.
fra	tur	Toutes les réponses sont justes.	Tüm yanıtlar doğru.
fra	tur	Elle n'aura pas froid.	Üşümeyecek.
fra	tur	Il est né et a été élevé à Tokyo.	Tokyo'da doğdu ve büyüdü.
fra	tur	Tout le monde est en colère.	Herkes kızgın.
fra	tur	Cette phrase n'a pas de sens.	Bu cümlenin bir anlamı yok.
fra	tur	C'est encore loin ?	Hâlâ uzak mı?
fra	tur	Tu exportais des bananes.	Muz ihraç ederdin.
fra	tur	Bonne nuit et dormez bien !	İyi geceler ve iyi uykular!
fra	tur	Puis-je voir ton permis de conduire, s'il te plaît ?	Ehliyetini görebilir miyim, lütfen?
fra	tur	Soignez-le bien, qu'il guérisse bientôt.	Ona iyi bakın, yakında iyileşsin.
fra	tur	Il a huit ans depuis hier.	Dünden beri sekiz yaşında.
fra	tur	À chaque fois que j'appelle, il est absent.	Onu her aradığımda, o dışarıda.
fra	tur	Je n’abrite personne.	Ben kimseyi korumuyorum.
fra	tur	Ce n'est pas exactement ce que je voulais dire.	Demek istediğim şey tam olarak bu değil.
fra	tur	Garde-le sous surveillance.	Onu gözetim altında tut.
fra	tur	Employez-vous un John Harrison ?	İstihdamınızda John Harrison var mı?
fra	tur	Tu veux manger des noix de coco, n'est-ce pas ?	Hindistan cevizi yemek istersin, değil mi?
fra	tur	Elle a quitté son époux.	Kocasını terk etti.
fra	tur	Les musées de New-York en sont sa gloire.	En ünlü müzeleri New York'dakilerdir.
fra	tur	Je me négligeais.	Kendimi ihmal ediyordum.
fra	tur	Il parle franchement.	Açıkça konuşur.
fra	tur	Je veux juste ton amour.	Sadece aşkını istiyorum.
fra	tur	S'il vous plait, confirmez à nouveau la réservation du 10 mars.	Lütfen, 10 Mart'taki yeni rezarvasyonunuzu onaylayın.
fra	tur	J'espère qu'il ira bientôt mieux.	Umarım o yakında daha iyi olacak.
fra	tur	Le tofu peut être utilisé pour remplacer la viande.	Tofu et yerine kullanılabilir.
fra	tur	Mon cousin n'est pas le genre de personne qui romprait jamais une promesse.	Kuzenim sözünden dönecek bir insan değildir.
fra	tur	Tu ferais bien de t'assurer que c'est vrai.	Onun doğru olduğundan emin olsan iyi olur.
fra	tur	La météo le permettant, faisons un pique-nique.	Hava güzel olursa, pikniğe gidelim.
fra	tur	Au Japon, il est poli de s'incliner quand on rencontre quelqu'un.	Japonya'da biriyle karşılaşıldığı zaman eğilmek kibarlıktır.
fra	tur	Il pleut sans cesse.	Aralıksız yağıyor.
fra	tur	Betty tua sa mère.	Betty, onun annesini öldürdü.
fra	tur	Tom est arrivé en voiture.	Tom arabayla geldi.
fra	tur	Il est plus facile de tirer des plans que de les exécuter.	Plan yapmak, onu uygulamaktan daha kolaydır.
fra	tur	Il ne m'importune point que vous fumiez.	Sigara içmeniz beni rahatsız etmiyor.
fra	tur	Quelle est la relation entre la politique et la guerre ?	Politika ile savaşın arasındaki bağlantı ne?
fra	tur	En octobre, les feuilles commencent à tomber.	Ekimde yapraklar dökülmeye başlar.
fra	tur	Vingt, et toi ?	20, sen?
fra	tur	Viens ici, j'ai autre chose à te montrer.	Buraya gel, sana göstereceğim başka bir şey var.
fra	tur	Le patron est aimable mais radin !	Patron hoş ama cimri!
fra	tur	Vous êtes mes amis.	Arkadaşlarımsınız.
fra	tur	Il n'y a aucune raison de se plaindre.	Yakınmak için hiçbir sebep yok.
fra	tur	Je l'ai heurtée dans la rue.	Ona sokakta şiddetle çarptım.
fra	tur	Il y a quelque chose qui ne va pas avec notre radiateur électrique.	Elektrikli ısıtıcımızla ilgili doğru gitmeyen bir şey var.
fra	tur	Parlons tout en marchant.	Yürürken konuşalım.
fra	tur	Parles-tu chinois ?	Çince konuşur musun?
fra	tur	Restez calmes et faites de votre mieux !	Sakin olun ve yapabildiğinizin en iyisini yapın.
fra	tur	Elles étaient jeunes.	Gençtiler.
fra	tur	C'était un mensonge.	O bir yalandı.
fra	tur	Qu'aimerais-tu que Tom fasse?	Tom'un ne yapmasını istiyorsun?
fra	tur	Elle se tenait debout devant le miroir.	Aynanın önünde ayakta duruyordu.
fra	tur	Quelle honte !	Ne ayıp!
fra	tur	Nous avons deux toilettes à la maison.	Evimizde iki tuvalet var.
fra	tur	Où est le plus proche bureau d'American Express ?	Amerikan Ekspresi'ne en yakın büro nerededir?
fra	tur	Le toki pona est une langue construite minimaliste composée uniquement de cent vingt-trois mots.	Toki Pona sadece yüz yirmi üç sözcükten oluşan minimalist bir yapay dildir.
fra	tur	Tu n'as pas besoin de me le dire. Je ne suis pas du tout intéressé par le sujet.	Bunu bana söylemene gerek yok. Bu konuya hiç ilgim yok.
fra	tur	Il a baptisé son chien "Popeye".	Köpeğine Popeye ismini verdi.
fra	tur	Marie a-t-elle déjà commencé ?	Mary çoktan başladı mı?
fra	tur	Les poissons dorment-ils ?	Balıklar uyur mu?
fra	tur	Je reste en Italie.	İtalya'da kalıyorum.
fra	tur	Tom m'a dit qu'il n'avait pas peur de Marie.	Tom bana Mary'den korkmadığını söyledi.
fra	tur	Elle ne se comporte pas comme une femme respectable.	Saygılı bir kadına yaraşır biçimde davranmıyor.
fra	tur	Où est ton frère ?	Erkek kardeşin nerede?
fra	tur	N'essaie pas de m'intimider.	Bana ima etmeye çalışma.
fra	tur	Combien de voitures a-t-il ?	Onun kaç tane arabası var?
fra	tur	Elle est son amie.	O, onun arkadaşıdır.
fra	tur	Personne ne vous comprend.	Hiç kimse sizi anlamıyor.
fra	tur	L'enfant a sali sa robe en jouant.	Çocuk, oynarken elbisesini kirletti.
fra	tur	Tom ne se réveillera jamais.	Tom asla uyanmayacak.
fra	tur	Ta famille a besoin de toi.	Ailenin sana ihtiyacı var.
fra	tur	Les humains sont soignés mais les machines réparées.	İnsanlar iyileştirilir ama makineler tamir edilir.
fra	tur	Il se creuse la tête pour trouver comment régler cette affaire.	O, sorunu nasıl halledeceği hakkında kafa yoruyor.
fra	tur	Je suis ivre.	Ben sarhoşum.
fra	tur	Chantons !	Şarkı söyleyelim!
fra	tur	Il travaille en Turquie comme enseignant d'anglais.	Türkiye'de İngilizce öğretmeni olarak çalışıyor.
fra	tur	Il la contraignit à s'asseoir.	O, onu oturması için zorladı.
fra	tur	Ton projet me plaît beaucoup !	Projen beni çok memnun etti!
fra	tur	Tu dois travailler.	Çalışmalısın.
fra	tur	Je ne comprends pas l'allemand.	Almancayı anlamıyorum.
fra	tur	La méfiance est un signe de faiblesse.	Kuşku güçsüzlüğün bir işaretidir.
fra	tur	Elle connaît vraisemblablement la réponse.	Muhtemelen cevabı biliyor.
fra	tur	Pour autant que je sache, il n'a encore jamais été à l'étranger.	Bildiğim kadarıyla, yurtdışında hiç olmamıştır.
fra	tur	Ses paroles s'avérèrent.	Dedikleri doğru çıktı.
fra	tur	Quiconque vient-il en dehors de tes amis ?	Arkadaşlarının dışında kimse geliyor mu?
fra	tur	Je n'arrive pas à trouver ce mot français dans le dictionnaire.	Bu Fransızca kelimeyi sözlükte bulamıyorum.
fra	tur	Ma jambe bionique fait toujours sonner les portiques de sécurité.	Biyonik bacağım hep güvenlik kapılarının ötmesine sebep olur.
fra	tur	Jean regarda la vache.	Jean ineğe baktı.
fra	tur	Elle n'a pas besoin d'argent.	Onun paraya ihtiyacı yok.
fra	tur	Je vais à pied.	Yürüyerek giderim.
fra	tur	L'eau gèle à zéro degré Celsius.	Su 0 santigrat derecede donar.
fra	tur	Je ne fais pas confiance aux pronostics de Tom.	Tom'un tahminlerine güvenmiyorum.
fra	tur	Ce sont nos livres.	Bunlar bizim kitaplarımız.
fra	tur	Sa santé évolue en s'améliorant.	Sağlığı iyiye gidiyor.
fra	tur	Quelle que soit la langue étudiée, vous ne pouvez pas faire sans dictionnaire.	Çalıştığınız hangi dil olursa olsun, sözlüksüz yapamazsınız.
fra	tur	Depuis longtemps !	Uzun zamandır!
fra	tur	L'humanité parviendra à utiliser pacifiquement l'énergie nucléaire.	İnsanlık nükleer enerjinin barışçıl kullanımında başarılı olacaktır.
fra	tur	L’année prochaine tu sauras bien skier.	Gelecek yıl kayakta iyi olacaksın.
fra	tur	C'est un travail sale et fatigant.	Bu pis ve yorucu bir iş.
fra	tur	Je parle français à la maison.	Evde Fransızca konuşuyorum.
fra	tur	Pourquoi faire simple quand on peut faire compliqué ?	Neden işi karmaşıklaştırabilirken, basitleştirelim?
fra	tur	Que tu sois d'accord ou non, je vais le faire de toutes façons.	Sen ne dersen de, ben bunu her şekilde yapacağım.
fra	tur	Ils cherchent une solution.	Bir çözüm arıyorlar.
fra	tur	Ne sois pas si fier d'être diplômé.	Diplomalı olmaktan bu kadar gurur duyma.
fra	tur	Bien qu'ils soient jumeaux, ils ont peu d'intérêts en commun.	İkiz olmalarına rağmen, onların çok az ortak ilgi alanları var.
fra	tur	Je ne suis pas plus jeune que toi.	Senden daha genç değilim.
fra	tur	Comprends-tu ce que je te dis ?	Sana ne dediğimi anlıyor musun?
fra	tur	Pourquoi ne demandes-tu pas à Tom ?	Neden Tom'dan rica etmiyorsun?
fra	tur	À la vue des escargots cuisinés, Jane pâlit.	Pişirilmiş salyangozları görünce, Jane sarardı.
fra	tur	J'adore manger du pain.	Ekmek yemeye bayılırım.
fra	tur	Je lisais un livre.	Bir kitap okuyordum.
fra	tur	Plus longtemps tu attendras pour lui dire, pire ce sera.	Ona söylemek için ne kadar uzun süre beklersen o kadar kötü olacak.
fra	tur	À ma connaissance, cela n'existe pas.	Bildiğim kadarıyla, böyle bir şey yok.
fra	tur	Ce n'est pas le cas.	Durum böyle değil.
fra	tur	Marie est arrivée en voiture.	Mary arabayla geldi.
fra	tur	Je mange des pâtes.	Makarna yiyorum.
fra	tur	Kyoto est une très belle ville.	Kyoto çok güzel bir şehir.
fra	tur	Notre comité se compose de dix membres.	Komitemiz on üyeden oluşmaktadır.
fra	tur	La route était encombrée de voitures.	Yol arabalarla tıkanmıştı.
fra	tur	Il n'a pas respecté sa promesse.	O sözüne bağlı kalmadı.
fra	tur	Il est un tourment éternel pour moi.	O, benim için bitmeyen bir işkence.
fra	tur	Il faut que Tom vienne.	Tom'un gelmesi gerek.
fra	tur	Le médecin a dit que sa maladie est incurable.	Doktor onun hastalığının tedavi edilemez olduğunu söyledi.
fra	tur	Mayuko ne supporte pas de vivre seule.	Mayuko yalnız yaşamaya katlanamıyor.
fra	tur	Nous avons vingt-quatre chaises dans cette salle de classe.	Bu sınıfta yirmi dört sandalyemiz var.
fra	tur	Le but, c'est d'aller le plus loin possible.	Amaç, mümkün olduğunca uzağa gidebilmek.
fra	tur	J'ai demandé à ma mère de me réveiller à quatre heures.	Annemden beni saat dörtte uyandırmasını istedim.
fra	tur	J'ai repeint la clôture.	Çiti yeniden boyadım.
fra	tur	Quelqu'un me surveille.	Biri beni izliyor.
fra	tur	Elle n'a jamais dit ça. Tu dois faire erreur.	O bunu asla söylemedi. Sen hatalı olmalısın.
fra	tur	Tom a risqué toutes ses affaires.	Tom bütün işlerini riske attı.
fra	tur	Deux femmes chantent.	İki kadın şarkı söylüyor.
fra	tur	J'ai osé soutenir son avis.	Onun fikrini savunmaya cesaret ettim.
fra	tur	Elle dansait avec lui.	Onunla dans ediyordu.
fra	tur	Marie court-elle quotidiennement ?	Mary her gün koşuyor mu?
fra	tur	Je veux un petit copain.	Bir erkek arkadaş istiyorum.
fra	tur	Tout le monde a droit à une seconde chance.	Herkes ikinci bir şansı hak eder.
fra	tur	Je vous connais.	Sizi tanıyorum.
fra	tur	Cette expérience restera pour toujours dans ma mémoire.	Bu tecrübe sonsuza kadar hafızamda kalacak.
fra	tur	Peux-tu le trouver ?	Onu bulabilir misin?
fra	tur	Comment écris-tu ce mot ?	Bu kelime nasıl yazılır?
fra	tur	Nous l'avons vu.	Onu gördük.
fra	tur	Corrige-moi si je me trompe.	Hatalıysam düzelt.
fra	tur	M'aime-t-il ?	O beni seviyor mu?
fra	tur	Elle me demandait quel était mon nom.	Bana isminin ne olduğunu sordu.
fra	tur	Un de mes amis vient de l'étranger.	Arkadaşlarımdan biri yabancı ülkeden.
fra	tur	T'as du lait ?	Sütün var mı?
fra	tur	Je pensais pour de bon que tu resterais pour toujours au Japon.	Kesin olarak senin Japonya'da sonsuza dek kalacağını düşünüyordum.
fra	tur	Il arracha les mauvaises herbes et les jeta.	Kötü otları kopardı ve onları attı.
fra	tur	Fais-tu cela chaque jour ?	Bunu her gün yapıyor musun?
fra	tur	J’aurais dû prendre un manteau.	Bir manto alabilirdim.
fra	tur	Nous avons passé toute la journée en mer.	Bütün gün denizdeydik.
fra	tur	Je vais travailler chaque jour.	Her gün çalışacağım.
fra	tur	Je marchais péniblement à travers les rues.	Sokakların arasından acıyla yürüyordum.
fra	tur	Ce sont nos voitures.	Onlar bizim arabalarımız.
fra	tur	Je crains que tu m'aies mal comprise.	Korkarım ki beni yanlış anladın.
fra	tur	Tom nage mieux que Marie.	Tom Mary'den iyi yüzer.
fra	tur	Où est le train ?	Tren nerede?
fra	tur	Elle l'a entendu chanter.	Onun şarkı söylemesini duydu.
fra	tur	Il adhère au Parti Démocrate.	Demokrat Partisi'ne üyedir.
fra	tur	Tu me rends heureux.	Sen beni mutlu ediyorsun.
fra	tur	As-tu vu mes copains ?	Arkadaşlarımı gördün mü?
fra	tur	Oh ! Mon père se rend en Chine.	Ah! Babam Çin'e gidiyor.
fra	tur	Est-ce composé de bois ou de métal ?	O ahşaptan mı yoksa metalden mi yapılmıştır?
fra	tur	Ne le décourageons pas !	Umudumuzu kesmeyelim!
fra	tur	Plante un clou dans ce tableau.	Bu tabloya bir çivi çakın.
fra	tur	J'ai l'intention de l'utiliser.	Bunu kullanmaya niyetim var.
fra	tur	Nous avons besoin de quelqu'un pour surveiller notre bébé pendant que nous sommes absents.	Biz dışarıda olduğumuz sürece bebeğimize bakacak birine ihtiyacımız var.
fra	tur	Maints animaux, comme par exemple le tigre, mangent de la viande.	Çoğu hayvan, örnek olarak kaplan gibi, et yer.
fra	tur	Le connais-tu, par hasard ?	Onu tesadüfen mi biliyorsun?
fra	tur	Puis-je prendre une pause maintenant ?	Şimdi mola verebilir miyim?
fra	tur	Ils ont accompagné les enfants à l'école.	Çocuklara okula kadar eşlik ettiler.
fra	tur	Ce n'est pas aussi bon que ça en a l'air.	O, göründüğü kadar iyi değildir.
fra	tur	T'es un ange !	Sen bir meleksin!
fra	tur	Essaie de te reposer.	Dinlenmeye çalış.
fra	tur	Vont-ils se battre ?	Onlar dövüşecek mi?
fra	tur	Ils ont réussi à négocier.	Müzakereyi kazandılar.
fra	tur	Tu viens d'où ?	Nerelisin?
fra	tur	Tom aime chanter.	Tom şarkı söylemeyi sever.
fra	tur	Mon père m'a laissé une grande fortune.	Babam bana büyük bir servet bıraktı.
fra	tur	Puisque tu es ici, tu peux m'aider.	Madem buradasın, bana yardım edebilirsin.
fra	tur	Il demanda un verre d'eau.	Bir bardak su istedi.
fra	tur	Il a remis sa démission à son patron.	Patronuna istifasını sundu.
fra	tur	Marie a pris l'ascenseur pour le troisième étage.	Mary üçüncü kata çıkmak için asansörü kullandı.
fra	tur	Tu te moques de moi ou quoi ? Ça fait trois fois que je te demande d'arrêter de parler et de suivre le cours.	Benimle dalga mı geçiyorsun yoksa ne? Senin konuşmayı kesmeni ve dersi takip etmeni üç kere istedim.
fra	tur	Aujourd'hui, on va laver le sol jusqu'à ce qu'il brille.	Bugün yeri, parlayana kadar sileceğiz.
fra	tur	J'ai acheté un livre hier.	Dün bir kitap aldım.
fra	tur	Aimerais-tu dormir un peu plus longtemps ?	Biraz daha uyumak ister miydin?
fra	tur	L'équilibre de la nature est très fragile.	Doğanın dengesi kırılgandır.
fra	tur	Il aime à se baigner pendant l'été.	O yaz aylarında yüzmeyi seviyor.
fra	tur	Je suis chanceux aujourd'hui.	Bugün şanslıyım.
fra	tur	Tom est mieux que moi.	Tom benden daha iyi.
fra	tur	La première attaque a manqué la cible.	İlk saldırı hedefi ıskaladı.
fra	tur	Nicolas n'a pas fait cet exercice.	Nicolas bu alıştırmayı yapmadı.
fra	tur	Ce vélo est à moi. Le tien est là-bas.	Bu bisiklet benim. Seninki şurada.
fra	tur	La vieille femme s'est presque fait rouler dessus.	Yaşlı kadın neredeyse çiğneniyordu.
fra	tur	Ce livre parle de la torture.	Bu kitap işkenceden bahsediyor.
fra	tur	Je pense que Tom est malchanceux.	Tom'un şanssız olduğunu düşünüyorum.
fra	tur	Ce billet est valable un mois.	Bu bilet bir ay geçerli.
fra	tur	"Tu ne manges pas ?" "Je n'ai pas faim."	"Yemiyor musun?" "Aç değilim."
fra	tur	Je suis marié.	Evliyim.
fra	tur	As-tu un livre ?	Bir kitabın var mı?
fra	tur	Je travaille à Milan.	Milan'da çalışıyorum.
fra	tur	Je n'ai pas été viré. J'ai démissionné.	Kovulmadım. İşten çıktım.
fra	tur	Cette maison correspond exactement à mes besoins.	Bu ev tamamen benim ihtiyaçlarıma uygun.
fra	tur	D'accord.	Tamam.
fra	tur	As-tu déjà lu le livre ?	Kitabı çoktan okudun mu?
fra	tur	Salut. Comment vas-tu ?	Selam. Nasıl gidiyor?
fra	tur	Vous avez fait le bon choix.	Doğru seçimi yaptınız.
fra	tur	Elle est un disciple de Freud.	O Freud'un çırağıdır.
fra	tur	Si seulement je connaissais la réponse !	Eğer sadece cevabı biliyorsam!
fra	tur	Je fais toujours des erreurs en français.	Fransızcada hâlâ hata yapıyorum.
fra	tur	Tous les billets sont vendus.	Tüm biletler satıldı.
fra	tur	Il se mit au travail avec une ferveur fébrile.	Ateşli bir coşkuyla işe koyuldu.
fra	tur	C'est toi qui vois.	Sen bilirsin.
fra	tur	Comme il nage vite !	Ne kadar hızlı yüzüyor
fra	tur	Il veut acheter divers livres.	Değişik kitaplar satın almak istiyor.
fra	tur	Le policier accusa le chauffeur de taxi d'avoir provoqué l'accident.	Polis taksi şoförünü kazaya sebep olmakla suçladı.
fra	tur	Je suis trop focalisé sur ma carrière.	Kariyerime çok yoğunlaştım.
fra	tur	Il a été assez gentil pour me dire la vérité.	Bana gerçeği söylemek için kibar görünüyordu.
fra	tur	J'ai trop de choses dans la tête ces jours-ci.	Bu günlerde aklımda çok şey var.
fra	tur	L'ours est grand.	Ayı büyüktür.
fra	tur	Vous voulez manger des noix de coco, n'est-ce pas ?	Hindistan cevizi yemek istersiniz, değil mi?
fra	tur	Bob est mon ami.	Bob benim arkadaşım.
fra	tur	Seuls les morts ont vu la fin de la guerre.	Savaşın sonunu yalnızca ölüler görür.
fra	tur	Tout le monde a tendance à être paresseux.	Herkes tembel olma eğilimindedir.
fra	tur	Elles ont fumé.	Sigara içtiler.
fra	tur	Il m'a dit qu'il voulait pratiquer son anglais avec moi.	Bana İngilizcesini benimle pratik etmek istediğini söyledi.
fra	tur	Ça serait mieux si tu ne mangeais pas avant d'aller au lit.	Yatmadan önce yemeseydin daha iyi olurdu.
fra	tur	Ma mère se trouve dans la cuisine.	Annem mutfakta.
fra	tur	Dites-moi juste quoi faire !	Sadece ne yapacağımı söyleyin!
fra	tur	Tu devras apprendre toutes ces dates par cœur.	Bütün tarihleri ezberlemek zorunda kalacaksın.
fra	tur	Donne-moi une orange.	Bana bir portakal ver.
fra	tur	Jusqu'à quand ton passeport est-il valable ?	Pasaportun ne zamana kadar geçerli?
fra	tur	Elle voulait que je mente.	Yalan söylememi istiyordu.
fra	tur	Disparaissez de ma maison !	Evimden defolun!
fra	tur	Marie conduit sa propre voiture.	Mary kendi arabasını sürüyor.
fra	tur	As-tu faim aussi ?	Sen de aç mısın?
fra	tur	N'encouragez pas les gens à utiliser Facebook.	İnsanları Facebook kullanmaya teşvik etmeyin.
fra	tur	Le mot « le » est facultatif dans cette phrase.	"Le" kelimesi bu cümlede kullanılsa da olur kullanılmasa da.
fra	tur	Es-tu chanteur ?	Bir şarkıcı mısın?
fra	tur	Je sais qu'il y a encore un peu de temps mais voici quelques suggestions où nous rencontrer.	Birkaç dakika kaldığını biliyorum ama işte nerede buluşabileceğimize dair birkaç öneri.
fra	tur	J'aime vos miroirs.	Aynalarınızı seviyorum.
fra	tur	Je ne veux pas y retourner.	Ben oraya dönmek istemiyorum.
fra	tur	J'ai fait la paix.	Ben barıştım.
fra	tur	Je pense que Tom veut venir avec nous.	Sanırım Tom bizimle gelmek istiyor.
fra	tur	Divise ce gâteau entre vous trois.	Bu pastayı, siz üçünüz aranızda bölüşün.
fra	tur	Elle me rend fou.	O beni deli ediyor.
fra	tur	Le vieil homme fut accompagné par son petit-enfant.	Yaşlı adama torunu tarafından eşlik edildi.
fra	tur	Désolé, je ne laisse pas entrer les gens que je ne connais pas.	Üzgünüm, bilmediğim insanlara emanet etmem.
fra	tur	Je risque de perdre mon boulot si je fais ça.	Eğer bunu yaparsam işimi kaybetme riskim var.
fra	tur	Je veux que vous veniez à mon mariage.	Düğünüme gelmenizi istiyorum.
fra	tur	Je vous souhaite une bonne année.	Size mutlu bir yeni yıl diliyorum.
fra	tur	Tom lit parfois sur son lit.	Tom sık sık yatakta okur.
fra	tur	Il est allé trop loin.	Çok uzağa gitti.
fra	tur	Son visage rayonnait de santé.	Yüzü sağlıktan parlıyordu.
fra	tur	Je ne suis pas jaloux de Tom.	Tom'u kıskanmıyorum.
fra	tur	Combien de fois Anadoluspor est-il devenu champion?	Anadoluspor kaç kere şampiyon oldu?
fra	tur	Ne m'offense pas devant d'autres personnes.	Diğer insanların önünde bana hakaret etme.
fra	tur	Il n'y a pas assez d'eau.	Yeterince su yok.
fra	tur	Pendant le sommeil, le fonctionnement du métabolisme et la température du corps diminuent.	Uyku sırasında, metabolizma hızı ve vücut ısısı düşer.
fra	tur	Je voudrais vivre au Brésil.	Brezilya'da yaşamak isterdim.
fra	tur	C'est le Docteur Dupont qui a si bien soigné mon chat.	Bu benim kedimi tedavi eden Doktor Dupont.
fra	tur	C'est un très bon ami, mais il est un peu paresseux.	O çok iyi bir arkadaş ama biraz tembel.
fra	tur	Pourquoi les grands jours n'ont-ils que vingt quatre heures ?	Neden büyük günler sadece yirmi dört saat?
fra	tur	Le nombre de personnes qui visitent cette ville augmente d'année en année.	Bu şehri ziyaret eden kişi sayısı yıldan yıla artıyor.
fra	tur	Je n'apprécie pas d'être interrompu.	Sözümün kesilmesinden hoşlanmam.
fra	tur	Ils sont arrivés à Paris en même temps.	Onlar aynı anda Paris'e vardılar.
fra	tur	Tom accordait une grande importance à la propreté.	Tom temizliğe çok önem verdi.
fra	tur	On peut parler en privé ?	Özel konuşabilir miyiz?
fra	tur	Ma mère est gravement malade.	Annem ağır hasta.
fra	tur	Est-ce populaire ?	O, popüler midir?
fra	tur	J'ai abaissé les bras.	Kollarımı indirdim.
fra	tur	L'école est fermée.	Okul kapalı.
fra	tur	Tom a trois chats.	Tom'un üç kedisi var.
fra	tur	Tout le monde eut l'air soulagé.	Herkes rahatlamış görünüyordu.
fra	tur	Si Tom y va, j’y vais.	Tom gelirse, ben gelirim.
fra	tur	Ce n'est pas une route, mais un sentier.	O bir yol değil fakat bir patika.
fra	tur	Tom et Marie sont arrivés à temps pour le dernier train.	Tom ve Mary son tren için zamanında geldiler.
fra	tur	La campagne a été une réussite et il a gagné les élections.	Kampanya bir başarıydı ve o, seçimleri kazandı.
fra	tur	Je n'ai pas besoin de ce livre.	Bu kitaba ihtiyacım yok.
fra	tur	Il faut que j'aille à l'école.	Okula gitmek zorundayım.
fra	tur	Le récipient est vide.	Konteyner boş.
fra	tur	On ne vend pas ce livre ici.	Bu kitabı burada satmıyoruz.
fra	tur	Ne criez pas si fort, vous allez réveiller les voisins !	Fazla bağırmayın, komşuları uyandıracaksınız!
fra	tur	Il est économe, pour ne pas dire radin.	O tutumlu hatta pintidir.
fra	tur	Mon patron était très sévère.	Patronum çok katıydı.
fra	tur	Je l'ai acheté.	Onu satın aldım.
fra	tur	Tom a essayé d'ouvrir la porte de la voiture.	Tom araba kapısını açmaya çalıştı.
fra	tur	Un chien a mordu sa jambe.	Bir köpek onun bacağını ısırdı.
fra	tur	J'accepterai les cadeaux.	Hediyeleri kabul edeceğim.
fra	tur	Regarde ces nuages ! On dirait qu'il va pleuvoir.	Bulutlara bak! Yağmur yağacak.
fra	tur	Cela est valable pour les adultes aussi bien que les enfants.	Bu yetişkinlere olduğu kadar çocuklar için de geçerlidir.
fra	tur	J'attends juste un ami.	Sadece bir arkadaşı bekliyorum.
fra	tur	La voiture de Marie est là.	Mary'nin arabası orada.
fra	tur	Mes enfants sont très méchants.	Çocuklarım çok yaramaz.
fra	tur	Ton pantalon est sale.	Pantolonun kirli.
fra	tur	Elle était très dure avec ses enfants.	O çocuklarına karşı çok sertti.
fra	tur	Nous avons un stock très limité.	Çok sınırlı bir stoğumuz var.
fra	tur	Le général ordonna le massacre de tous les prisonniers de guerre.	General tüm esirlerin öldürülmesini emretti.
fra	tur	Tom vient tard.	Tom geç geliyor.
fra	tur	Où avez-vous trouvé ce couteau ?	Bu bıçağı nerede buldunuz?
fra	tur	Elles sont à l'école.	Okuldalar.
fra	tur	Nous avons appelé nos chats Tom et Jerry.	Kedilerimize Tom ve Jerry isimlerini verdik.
fra	tur	N'essayez pas de couvrir le ciel entier de la paume de votre main.	Gökyüzünü avuçlarınızın arasına almayı denemeyin.
fra	tur	Je pense que tu sais ce que je veux dire.	Sanırım ne demek istediğimi biliyorsun.
fra	tur	Elle peigne ses cheveux à l'aide d'un peigne.	Saçlarını bir tarak yardımıyla tarıyor.
fra	tur	Es-tu sourd ?	Sağır mısın?
fra	tur	Je déteste le poisson.	Balıktan nefret ederim.
fra	tur	Je t'avais dit de m'attendre dans la voiture !	Sana arabada bekle demiştim!
fra	tur	Je crois que tant que je ne mange pas trop, je perdrai certainement du poids.	İnanıyorum ki çok yemediğim müddetçe, kesinlikle kilo vereceğim.
fra	tur	Est-elle chanteuse ?	O, şarkıcı mı?
fra	tur	Je n'aurais pas attrapé le rhume si je n'avais pas été contaminée.	Hastalık bulaşmasaydı, öksürüğe tutulmazdım.
fra	tur	Les raisins sont transformés en vin.	Şarap, üzümden yapılır.
fra	tur	Mon meilleur ami est un vrai livre.	En iyi arkadaşım gerçek bir kitap.
fra	tur	Fais comme il te dit.	Sana dediği gibi yap.
fra	tur	Marie ne fera pas les lits.	Marie yatakları toplamayacak.
fra	tur	Je suis fan de Tatoeba.	Tatoeba'nın bir hayranıyım.
fra	tur	Elle mérite une augmentation.	O zammı hak ediyor.
fra	tur	Je suis soulagé d'entendre cela.	Bunu duyduğumda rahatladım.
fra	tur	A-t-elle des problèmes ?	Onun sorunu var mı?
fra	tur	Je suis un homme profondément croyant et je crois en une vie après la mort.	Ben koyu inançlı bir adamım ve ölümden sonraki yaşama inanıyorum.
fra	tur	Attention aux pickpockets.	Yankesicilere dikkat edin.
fra	tur	La mère du roi est morte.	Kralın annesi öldü.
fra	tur	C'était une bassesse.	Bu bir alçaklıktı.
fra	tur	J'adore chanter.	Şarkı söylemeye bayılıyorum.
fra	tur	Je ne peux vivre sans toi.	Sensiz yaşayamam.
fra	tur	Je ne les asperge pas.	Onlara su serpmiyorum.
fra	tur	Je sais à quel point tu l'aimes.	Onu ne kadar sevdiğini biliyorum.
fra	tur	Tu joues gros.	Büyük oynuyorsun.
fra	tur	Apprendre la langue française est trop difficile.	Fransızca dilini sökmek çok zor.
fra	tur	Je suis sûr que je pourrai la trouver.	Onu bulacağıma eminim.
fra	tur	Ce n'est pas nouveau.	O yeni değil.
fra	tur	Elles ont raison.	Onlar haklı.
fra	tur	Il est dépourvu de créativité.	O yaratıcılıktan yoksundur.
fra	tur	Son idée est meilleure que la tienne.	Onun fikri seninkinden daha iyi.
fra	tur	Là-bas, au loin, résonne une flûte invitant à la danse.	Orada, uzakta, dans etmeye davet eden bir flüt sesi.
fra	tur	Ce n'est pas juste.	Adil değil.
fra	tur	Je me sens mieux.	Daha iyi hissediyorum.
fra	tur	Nous avons tendance à commettre des erreurs.	Biz hata yapmaya eğilimliyiz.
fra	tur	Il est venu.	Geldi.
fra	tur	Ils ont tendance à discriminer les autres.	Ayrımcılık yapmaya eğilimleri var.
fra	tur	Son succès est le résultat de plusieurs années de persévérance.	Onun başarısı yıllarca süren kararlığının sonucudur.
fra	tur	Elle n'aime pas les gens qui ne sont pas ponctuels.	O, dakik olmayan insanlardan hoşlanmıyor.
fra	tur	Voici une grande carte de l'Allemagne.	İşte Almanya'nın büyük bir haritası.
fra	tur	Une soie douce lui recouvrait tout le corps.	Yumuşak bir ipek tüm vücudunu örtüyordu.
fra	tur	Comment avez-vous fait connaissance ?	Nasıl tanıştınız?
fra	tur	Cet ascenseur ne s'arrête pas au premier ni au deuxième étage.	Bu asansör ne birinci ne de ikinci katta duruyor.
fra	tur	Ne posez pas tant de questions !	Bu kadar çok soru sormayın!
fra	tur	Mon père était médecin.	Babam bir doktordu.
fra	tur	Dans les années soixante, le temps de travail était de quarante deux heures par semaine.	Altmışlı yıllarda, çalışma zamanı haftada kırk iki saatti.
fra	tur	Travaille-t-elle ici ?	O burada mı çalışıyor?
fra	tur	Si tu veux apprendre l'espéranto, lis et pratique beaucoup.	Esperanto öğrenmek istiyorsan oku ve çokça pratik yap.
fra	tur	Comme tu es lente !	Ne kadar da yavaşsın!
fra	tur	Je ne peux pas parler à Tom.	Tom'la konuşamam.
fra	tur	J'espère que Tom se sent mieux.	Umarım Tom kendini daha iyi hissediyordur.
fra	tur	Tom était courageux.	Tom cesurdu.
fra	tur	J'ai de l'hypertension.	Yüksek tansiyonum var.
fra	tur	Tom demeure ici.	Tom burada yaşıyor.
fra	tur	Je connais la maison où il est né.	Onun doğduğu evi biliyorum.
fra	tur	Penses-tu que Tom peut avoir raison ?	Sence Tom haklı olabilir mi?
fra	tur	Vous conduisez votre propre voiture, n'est-ce pas ?	Kendi arabınızı sürüyorsunuz, değil mi?
fra	tur	Es-tu satisfait ou mécontent ?	Memnun musun yoksa hoşnut değil misin?
fra	tur	Est-ce venteux ?	Rüzgar var mı?
fra	tur	Il était tard, donc je suis rentré chez moi.	Geç olduğundan eve geri döndüm.
fra	tur	C'était à peu près 20 dollars.	O yaklaşık yirmi dolardı.
fra	tur	La science est amusante.	Bilim eğlencelidir.
fra	tur	Je n'ai pas mangé d'asperges depuis longtemps.	Uzun zamandır kuşkonmaz yemedim.
fra	tur	Il parle franchement.	Açıkca konuşur.
fra	tur	Mon père m'a acheté une montre numérique, comme cadeau d'anniversaire.	Babam bana doğumgünü hediyesi olarak dijital bir saat aldı.
fra	tur	Pourquoi désires-tu mourir ?	Niçin ölmek istiyorsun?
fra	tur	Je veux une chambre pour deux avec bain.	İki kişilik, banyolu bir oda istiyorum.
fra	tur	J'ai vu le chien.	Köpeği gördüm.
fra	tur	Je l'ai déjà lu.	Onu çoktan okudum.
fra	tur	Veux-tu y aller ?	Gitmek istiyor musun?
fra	tur	Il ne reste que toi et Emmett.	Sen va Emet hâlâ burada olan tek kişilersiniz.
fra	tur	Sièges-tu au comité ?	Komitede misin?
fra	tur	Tu étais très heureux.	Çok mutluydun.
fra	tur	Il parlait toujours d'une nouvelle méthode, sans jamais l'avoir décrite.	Her zaman tasviri asla olmayan yeni bir tarzda konuşurdu.
fra	tur	C'était comme si nous voyions un film au ralenti.	Yavaşlatılmış bir film izler gibiydik.
fra	tur	Ma mère est une folle.	Annem bir deli.
fra	tur	Marie abhorre le mensonge.	Marie yalandan tiksinir.
fra	tur	N'ai-je pas mentionné cela ?	Bunu belirtmedim mi?
fra	tur	Merci. Arrêtez-vous ici, s'il vous plaît.	Teşekkürler. Lütfen burada durun.
fra	tur	Qui mange des abeilles ?	Kim arı yer?
fra	tur	Je n'aurais pas dû envoyer ce courriel.	O epostayı göndermemeliydim.
fra	tur	Tu as atteint la cible.	Hedefi vurdun.
fra	tur	Tu es une belle femme.	Sen güzel bir kadınsın.
fra	tur	Je suis allé à Boston en train.	Boston'a trenle gittim.
fra	tur	Cette fois, vous êtes allés trop loin.	Bu sefer, çok uzağa gittiniz.
fra	tur	Celui qui est sûr à cent pour cent en sait vraisemblablement trop peu.	Yüzde yüz emin olan biri muhtemelen çok az biliyordur.
fra	tur	Me vois-tu ?	Beni görüyor musun?
fra	tur	Elle garde toujours ses bébés plus longtemps.	Bebeklerini uzun zamandır her zaman korur.
fra	tur	Qui pourrait attendrir ce cœur de pierre que tu as ?	Senin bu taş kalbini kim yumuşatabilir?
fra	tur	Ne regarde pas Tom. Regarde-moi.	Tom'a bakma. Bana bak.
fra	tur	Il aura fait son devoir demain.	Yarına kadar ev ödevini bitirmiş olacak.
fra	tur	Hier c'était dimanche, pas samedi.	Dün cumartesi değil, pazardı.
fra	tur	Est-ce que tu te souviens facilement des visages?	Yüzleri kolayca hatırlayabilir misin?
fra	tur	J'ai déjà dit oui.	Çoktan evet dedim.
fra	tur	Il me fut très aisé d'exécuter le plan.	Planı uygulamak bana rahat geldi.
fra	tur	Ne bouge pas.	Kımıldama.
fra	tur	Marie a fait beaucoup d'erreurs.	Mary çok hata yaptı.
fra	tur	Presque toutes arrivèrent à temps.	Neredeyse herkes zamanında geldi.
fra	tur	Ô Dieu, secourez-moi !	Allah'ım, bana yardım et!
fra	tur	Petra, est-ce que tu connais ma sœur ?	Petra, kız kardeşimi tanıyor musun?
fra	tur	M. Tanaka est un docteur, n'est-ce pas ?	Bay Tanaka bir doktor, değil mi?
fra	tur	L'air et l'eau sont indispensables à la vie.	Hava ve su yaşam için vazgeçilmezdir.
fra	tur	Laissez-moi vous montrer un exemple.	Size bir örnek göstereyim.
fra	tur	Je ne suis pas comme lui.	Ben onun gibi değilim.
fra	tur	Sa mère s'en plaint constamment.	Annesi sürekli bundan şikâyet ediyor.
fra	tur	Cette sentence n'est pas en anglais.	Bu cümle İngilizce değil.
fra	tur	Dans cette bibliothèque, il y a beaucoup de livres.	Bu kütüphanede çok sayıda kitap var.
fra	tur	Tom ne veut pas y aller seul.	Tom oraya yalnız gitmek istemiyor.
fra	tur	Elle écrit à son fils de temps en temps.	O, zaman zaman oğluna yazar.
fra	tur	C'est impossible de le terminer d'ici deux jours.	İki gün içinde bunu bitirmek imkansız.
fra	tur	Puis-je te confier un secret ?	Sana bir sır verebilir miyim?
fra	tur	Dan cohabitait avec Matt.	Danm Matt ile beraber yaşadı.
fra	tur	C'est une chose que les femmes savent déjà.	Bu, kadınların çoktan bildikleri bir şey.
fra	tur	Fais de beaux rêves Timmy.	Tatlı rüyalar, Timmy.
fra	tur	Il est important de renforcer les bases.	Temelleri güçlendirmek önemlidir.
fra	tur	Tu ne veux pas vraiment ce boulot, si ?	Bu işi gerçekten istemiyorsun, değil mi?
fra	tur	C'est le braquage de banque le plus sanglant qu'a connu ce pays.	Bu, bu ülkedeki en kanlı banka soygunudur.
fra	tur	Les mathématiques sont ma matière favorite.	Matematik en sevdiğim ders.
fra	tur	Je veux apprendre le sanskrit.	Sanskritçe öğrenmek istiyorum.
fra	tur	Les militaires doivent exécuter les ordres.	Askerler emirleri uygulamak zorundadır.
fra	tur	En faisant n'importe quoi, faites de votre mieux.	Ne yaparsanız yapın, yapabildiğinizin en iyisini yapın.
fra	tur	Des fois, Marika se comporte bizarrement.	Bazen, Marika tuhaf davranır.
fra	tur	Est-ce que Tom est chez lui ?	Tom evde mi?
fra	tur	Il me faut seulement un oignon pour cette recette.	Bu tarif için sadece bir soğana ihtiyacım var.
fra	tur	Tom ne m'aime pas.	Tom beni sevmez.
fra	tur	Oh, non ! Ma maison est en feu !	Ah, hayır! Evim yanıyor!
fra	tur	Tom a travaillé avec peine.	Tom sıkı çalıştı.
fra	tur	Mon mari dit qu'il a besoin d'elle.	Eşim, ona ihtiyacı olduğunu söylüyor.
fra	tur	Je suis heureux pour eux.	Onlar için mutluyum.
fra	tur	Aiment-ils cuisiner ?	Onlar yemek yapmayı seviyor mu?
fra	tur	Je ne vous crains pas.	Sizden korkmuyorum.
fra	tur	C'est sa maison.	Bu onun evidir.
fra	tur	Je cuisine très bien.	Çok iyi yemek pişiririm.
fra	tur	Je sais que tu n'as pas d'argent.	Paranın olmadığını biliyorum.
fra	tur	Tom a embrassé tout le monde dans la salle.	Tom salondaki herkesi öptü.
fra	tur	J'encourage également les Français à apprendre l'allemand.	Ben de Fransızlara Almanca öğrenmeleri için teşvik ediyorum.
fra	tur	Nous avons été séparés.	Ayrıldık.
fra	tur	Pour l'Italie, c'est une gifle.	İtalya için bu bir tokattır.
fra	tur	Je m'appelle Pierre.	İsmim Pierre.
fra	tur	Je la connais depuis mon enfance.	Onu çocukluğumdan beri tanırım.
fra	tur	Rien ne va ralentir ses études.	Hiçbir şey onun çalışmalarını yavaşlatamaz.
fra	tur	Je ne leur rends pas hommage.	Onlara saygı duymuyorum.
fra	tur	Je n'arrive pas à croire que tu aies fait tout cela sans une aide quelconque.	Hiçbir şeyin yardımı olmadan bunu yapabildiğine inanamıyorum.
fra	tur	Elle s'est vraiment mise en colère.	Gerçekten çılgına döndü.
fra	tur	Le secret est révélé.	Sır açığa çıktı.
fra	tur	Je me suis laissé abuser par sa gentillesse.	Onun iyiliğine kandım.
fra	tur	Elle ne faisait pas les lits.	Yatak toplamazdı.
fra	tur	Je n'ai pas le temps de t'aider maintenant.	Şu anda sana yardım edecek zamanım yok.
fra	tur	Avez-vous perdu votre billet ?	Biletinizi mi kaybettiniz?
fra	tur	Quand il atteignit la gare, le train était déjà parti depuis presque une demi-heure.	O, istasyona vardığında tren neredeyse yarım saat önce kalkmıştı.
fra	tur	Ils veulent améliorer les conditions de travail.	Çalışma şartlarını iyileştirmek istiyorlar.
fra	tur	Tu es trop stupide pour vivre.	Yaşamak için fazla aptalsın.
fra	tur	Achète-moi ce livre.	Benim için bu kitabı satın al.
fra	tur	Je hais cette personne.	Bu kişiden nefret ediyorum.
fra	tur	J'ai envie de vomir.	Kusmak istiyorum.
fra	tur	Je pensais que nous étions du même côté.	Aynı tarafta olduğumuzu düşünüyordum.
fra	tur	Je ne t'ai pas vue depuis si longtemps !	Uzun zamandır seni görmüyorum!
fra	tur	Il s'est passé beaucoup de choses depuis ton départ.	Senin gidişinden bu yana çok şey oldu.
fra	tur	Nous n'avons pas assez d'amis.	Arkadaş gibi durmuyoruz.
fra	tur	Ne veux-tu pas donner de l'aide?	Yardım etmek istemez misin?
fra	tur	Ma montre est plus précise que la tienne.	Saatim seninkinden daha doğru.
fra	tur	Les capacités de Tom en français s'améliorent.	Tom'un Fransızcadaki kapasitesi artıyor.
fra	tur	Mon fils étudie l'économie.	Oğlum ekonomi okuyor.
fra	tur	Je ne veux pas que mon pays devienne membre de l'Union européenne.	Ülkemin Avrupa Birliği üyesi olmasını istemiyorum.
fra	tur	Vous avez l'air déprimée, quelque chose est-il arrivé ?	Sıkkılmış görünüyorsun, bir şey mi oldu ?
fra	tur	J'ai une question.	Benim bir sorum var.
fra	tur	Peut-on créer quelque chose à partir de rien ?	Yoktan var edebilir miyiz?
fra	tur	Ce pain est vraiment délicieux. Où l'as-tu acheté?	Bu ekmek gerçekten çok lezzetli. Nereden satın aldın?
fra	tur	Cela peut être ou ne pas être vrai.	Doğru olabilir ya da olmayabilir.
fra	tur	Nous mangeons.	Yiyoruz.
fra	tur	Elle était fatiguée mais tenta toutefois d'achever le travail.	Yorgundu ama yine de işi bitirmeye çalıştı.
fra	tur	Il faut que je vienne.	Benim gelmem gerek.
fra	tur	Tu écris l'arabe ?	Arapça yazabilir misin?
fra	tur	C'est le meilleur d'entre nous.	Bu, aramızdaki en iyisi.
fra	tur	Oh, ta gueule !	Of, kapa çeneni!
fra	tur	Il louche.	O şaşı bakıyor.
fra	tur	Venez me voir demain s'il vous plait.	Lütfen yarın beni görmeye gelin.
fra	tur	Je me fiche de ce que tu pensais.	Ne düşündüğün umurumda değil.
fra	tur	Les léopards peuvent-ils courir aussi vite que les guépards ?	Leoparlar, çitalar kadar hızlı koşabilirler mi?
fra	tur	Cet accord est seulement temporaire.	Bu onay sadece geçici süreliğine.
fra	tur	Je me demandais pourquoi tu n'étais pas ici.	Neden burada olmadığını merak ediyordum.
fra	tur	Tom s'est couché.	Tom yatmaya gitti.
fra	tur	Qui a propagé ces rumeurs ?	Bu dedikoduyu kim yaydı?
fra	tur	Ne brise pas un miroir.	Ayna kırma.
fra	tur	Je ne suis pas un nain. Je suis une personne de petite taille !	Bir cüce değilim. Kısa boylu biriyim!
fra	tur	Personne ne t'aimera comme moi.	Seni benim sevdiğim gibi hiç kimse sevmeyecek.
fra	tur	Je n'ai pas de problème avec ça.	Bununla bir sorunum yok.
fra	tur	Je n'ai pas d'énergie, aujourd'hui.	Bugün enerjim yok.
fra	tur	Tu es viré.	Sen kovuldun.
fra	tur	Cette tempête n'est pas dangereuse. Il ne faut pas vous faire de souci.	Bu fırtına tehlikeli değil. Panik yapmanıza gerek yok.
fra	tur	Comme elle se rend chez le dentiste régulièrement, elle a rarement mal aux dents.	Dentiste sık sık gittiği için çok nadir diş ağrısı çeker.
fra	tur	Ils ont décidé de dépasser les blessures du passé.	Geçmişin yaralarını aşmaya karar verdiler.
fra	tur	À quelle heure pensez-vous qu'il reviendra ?	Hangi saatte geri döneceğini düşünüyor sunuz?
fra	tur	C'est trop cher pour que je l'achète.	O, benim alamayacağım kadar çok pahalıdır.
fra	tur	J'aurais dû prendre l'argent.	Parayı almalıydım.
fra	tur	Je ne distribue pas vos produits.	Ürünlerinizi dağıtmam.
fra	tur	Le cuivre conduit bien l'électricité.	Bakır elektriği iyi iletir.
fra	tur	Je ne kidnappe personne.	Kimseyi kaçırmıyorum.
fra	tur	Dorénavant je travaillerai plus dur.	Bundan böyle daha çok çalışacağım.
fra	tur	Elle aime beaucoup cuisiner.	Yemek pişirmeyi çok sever.
fra	tur	Cette belle maison est trop chère pour qu'on l'achète.	Bu güzel ev, satın alamayacağımız kadar pahalıdır.
fra	tur	Vous abhorrez le mensonge, n'est-ce pas ?	Yalandan tiksinirsiniz, değil mi?
fra	tur	Quelqu'un essaie de me tuer!	Biri beni öldürmeye çalışıyor!
fra	tur	Excuse-moi, mais je ne veux pas m'assoir à côté de toi.	Affedersin ama senin yanına oturmak istemiyorum.
fra	tur	De nombreuses personnes dans le monde ont faim.	Dünyada birçok insan açtır.
fra	tur	J'avais mal à la tête et j'ai pris un jour de congé aujourd'hui.	Başım ağrıyordu ve bir gün izin aldım.
fra	tur	Prête-moi ton dictionnaire s'il te plait.	Bana sözlüğünü ödünç ver, lütfen.
fra	tur	Les coïncidences sont les pires ennemies de la vérité.	Tesadüfler gerçeğin en büyük düşmanlarıdır.
fra	tur	Je n'ai eu le temps ni d'aller faire les courses ni de dire au revoir à ma mère.	Ne alışveriş yapacak ne de anneme hoşça kal diyecek vaktim vardı.
fra	tur	Montez !	Gösterin!
fra	tur	Tu n'aides pas.	Yardım etmiyorsun.
fra	tur	Tom fait toujours ça.	Tom her zaman onu yapıyor.
fra	tur	C'est difficile pour moi.	Bu benim için zor.
fra	tur	Allons prendre quelque chose à manger !	Hadi yiyecek bir şey alalım!
fra	tur	J'y suis allé en bus et en train.	Oraya otobüsle ve trenle gittim.
fra	tur	Tom veut serrer Marie dans ses bras.	Tom Mary'ye sarılmak istiyor.
fra	tur	Je ne peux pas le prouver mais je suis certain qu'il a été assassiné.	Bunu kanıtlayamam ama öldürülmüş olduğundan eminim.
fra	tur	Une famille habite dans une grande maison.	Bir aile büyük bir evde yaşıyor.
fra	tur	C'est la première fois que quelqu'un me disait une pareille chose.	Birinin bana böyle bir şey söylemesi bir ilk.
fra	tur	Il a essayé de le convaincre.	Onu ikna etmeye çalıştı.
fra	tur	Ils louchent.	Şaşı bakıyorlar.
fra	tur	Bonjour, madame.	Günaydın bayan.
fra	tur	Tom ouvrit la porte, quand bien même je lui avais demandé de ne pas le faire.	Tom'a kapıyı açmamasını söylememe rağmen o, kapıyı açtı.
fra	tur	En cas d'incendie, composez le 119.	Yangın durumunda, 119'u çevir.
fra	tur	L'image de la Terre vue de la Lune est une des icônes du XXe siècle.	Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.
fra	tur	Je dois malheureusement vous décevoir.	Sizi hayal kırıklığına uğrattığım için üzgün olmalıyım.
fra	tur	Pourquoi les Américains ont-ils peur des Chinois ?	Neden Amerikalılar Çinlilerden korkuyor?
fra	tur	Je ne savais pas qu'il parlait l'anglais.	Onun İnglizce konuştuğunu bilmiyordum.
fra	tur	Ne m'oublie pas.	Beni unutma.
fra	tur	Est-ce que tu attends le bus ?	Otobüs mü bekliyorsun?
fra	tur	Ne lis pas cette phrase.	Bu cümleyi okuma.
fra	tur	Arrêtez d'agir comme une idiote.	Aptal gibi davranmayı bırakın!
fra	tur	Il n'y aurait pas de concurrence.	Rekabet olmazdı.
fra	tur	Ne me tue pas !	Beni öldürme.
fra	tur	Comment ça marche ?	Nasıl gidiyor?
fra	tur	Ils attendent impatiemment le déjeuner.	Onlar öğle yemekleri için sabırsızlar.
fra	tur	Voilà mon billet de retour.	İşte benim dönüş biletim.
fra	tur	J'ai pris mon pied chez toi la nuit dernière, petite coquine.	Geçen gece senin evinin yolunu tuttum, küçük çapkın.
fra	tur	Combien de fois avez-vous été amoureux dans votre vie ?	Hayatınızda kaç defa aşık oldunuz?
fra	tur	C'est moi qui ai lu ta lettre à voix haute à ma famille.	Aileme senin mektubunu yüksek sesle okuyan benim.
fra	tur	Je ne vois rien là.	Orada hiçbir şey görmüyorum.
fra	tur	Tu peux apercevoir notre maison du train.	Bizim evimizi trenden görebilirsin.
fra	tur	Es-tu Chinois ?	Sen Çinli misin?
fra	tur	Quelqu'un a menacé de tuer cet homme politique.	Birisi o politikacıyı öldürmekle tehdit etti.
fra	tur	C'était une très bonne expérience pour lui.	O, onun için çok iyi bir deneyim oldu.
fra	tur	La prudence ne nuit pas.	Dikkat can acıtmaz.
fra	tur	Tu fais toujours une erreur.	Hep hata yapıyorsun.
fra	tur	Elle ne sera pas prête.	O, hazır olmayacak.
fra	tur	Tu débouches la bouteille.	Şişenin ağzını açıyorsun.
fra	tur	Je lui ai juste envoyé un message.	Ona az önce mesaj gönderdim.
fra	tur	Si tu comptes réaliser ton rêve, tu dois travailler davantage.	Hayalini gerçekleştireceksen, daha fazla çalışmak zorundasın.
fra	tur	Les danses modernes ? Ce n'est plus de la danse, c'est de la décadence.	Modern dans? Artık bu dans değil, dansın gerileyişidir.
fra	tur	Avez-vous songé à devenir infirmière ?	Hemşire olmayı düşlediniz mi?
fra	tur	Quoi ?	Ne?
fra	tur	Liz est morte depuis huit ans.	Liz 8 yıldır ölü.
fra	tur	Je vais ouvrir un compte bancaire.	Bir banka hesabı açacağım.
fra	tur	Comparé à ceux d'Amérique, les mariages japonais finissent rarement en divorce.	Amerika'dakilere nazaran japon evlilikleri çok nadir biter.
fra	tur	Elle promit de ne pas sortir seule.	O, tek başına dışarı çıkmamaya söz verdi.
fra	tur	Le fleuve a envahi toute la région.	Nehir bütün bölgeyi işgal etti.
fra	tur	Au coin de la rue !	Sokağın köşesinde!
fra	tur	Néanmoins, je désire la voir.	Yine de onu görmek istiyorum.
fra	tur	C'est le meilleur restaurant que je connaisse.	Bu, bildiğim en iyi restoran.
fra	tur	Puisqu'il faisait chaud, elle était trempée de sueur.	Hava çok sıcak olduğundan, terliydi.
fra	tur	Tom voulait apprendre quelques chansons françaises.	Tom bazı Fransızca şarkıları öğrenmek istedi.
fra	tur	Voici la chambre de mon père.	İşte babamın odası.
fra	tur	C'est fort probable.	Bunun olması çok muhtemel.
fra	tur	As-tu deux livres ?	İki kitabın mı var?
fra	tur	J'essayais d'encourager.	Teşvik etmeye çalışıyordum.
fra	tur	Un poisson aime l'eau propre.	Bir balık temiz suyu sever.
fra	tur	Quel lycée as-tu fréquenté ?	Hangi liseye gittin?
fra	tur	Je suis désolé, il faut que je parte.	Üzgünüm, gitmeliyim.
fra	tur	J'ai dix-huit ans.	On sekiz yaşındayım.
fra	tur	Quelqu'un est en train de regarder.	Birisi izliyor.
fra	tur	Thomas n’est pas très économe.	Thomas pek tutumlu değil.
fra	tur	Je perdis trois kilos.	Üç kilo verdim.
fra	tur	Tom est en train d'écrire quelque chose.	Tom bir şey yazıyor.
fra	tur	Je ne veux pas que quelques personnes me testent.	Birilerinin beni test etmesini istemiyorum.
fra	tur	J'aimerais prendre une courte pause.	Kısa bir ara vermek istiyorum.
fra	tur	Il n'était jamais à l'heure.	Asla dakik olmadı.
fra	tur	Je lui ai posé une question difficile.	Ona zor bir soru sordum.
fra	tur	L'automobiliste a brulé le feu rouge.	Sürücü kırmızı ışığı umursamadı.
fra	tur	Au départ, tout le monde fut convaincu de son innocence.	Başta herkes onun masumiyetine kanmıştı.
fra	tur	Tiens-toi en dehors de ça !	Bunun dışında kal.
fra	tur	Je mange un yoghourt.	Yoğurt yiyorum.
fra	tur	"Avez-vous réservé une chambre d'hôtel ?" "Pas encore, désolé."	"Bir otel odası rezervasyonu yaptınız mı?" "Henüz değil, üzgünüm."
fra	tur	Je pensais que tu aimais apprendre de nouvelles choses.	Senin yeni şeyler öğrenmeyi sevdiğini düşünüyordum.
fra	tur	Mon bureau est vieux, mais le sien est neuf.	Benim masam eski ama onunkisi yeni.
fra	tur	Ils ne montrent aucun regret pour leurs forfaits mais continuent de commettre crime sur crime.	Ağır suçlarından hiçbir pişmanlık belirtisi göstermiyorlar ama suç üstüne suç işlemeye devam ediyorlar.
fra	tur	Savez-vous bien cuisiner le riz ?	Pilav yapmayı bilir misiniz?
fra	tur	Elle a perdu tous les siens.	Her şeyini kaybetti.
fra	tur	Elles sont toutes deux tellement charmantes !	İkisi de gerçekten sevimli!
fra	tur	C'est moi qui ai déchiré la lettre.	Mektubu yırtan benim.
fra	tur	Tom ne s'est pas réveillé tôt ce matin.	Tom bu sabah erken kalkmadı.
fra	tur	Connais-tu un bon restaurant coréen ?	İyi bir Kore restoranı biliyor musun?
fra	tur	Est-elle ta sœur ?	O senin kız kardeşin mi?
fra	tur	Savais-tu qu'en mélangeant du rouge et du bleu on obtient du violet ?	Kırmızı ile mavinin karışımından mor elde edildiğini biliyor muydun?
fra	tur	Il n'est pas bon d'avoir peur de consulter un médecin.	Doktora görünmekten korkman iyi değil.
fra	tur	Tu n'as pas besoin de me remercier. Je suis là pour te servir.	Bana teşekkür etmene gerek yok. Ben senin için buradayım.
fra	tur	C'est un maniaque du contrôle.	Bu bir kontrol etme hastalığıdır.
fra	tur	Est-ce que je peux l'essayer ?	Bunu deneyebilir miyim?
fra	tur	Je l'ai dit d'une manière blagueuse.	Bunu esprili bir dilde söyledim.
fra	tur	C'est comme si j'avais toujours su comment tout cela allait se terminer.	Sanki tüm bunların nasıl sona ereceğini hep biliyordum.
fra	tur	Un médecin soigne un malade.	Doktor, hastayı tedavi eder.
fra	tur	Nous sommes allés avec Mary à Boston.	Maria ile Boston'a gittik.
fra	tur	Je n’abîme rien.	Hiçbir şeyi bozmuyorum.
fra	tur	C'est affligeant.	Bu keder verici.
fra	tur	Vous avez quitté vos épouses.	Eşlerinizi terkettiniz.
fra	tur	Veux-tu dire que je suis dépourvu de cerveau ?	Beynimin olmadığını mı söylemek istiyorsun?
fra	tur	Il ne s'habillait pas.	Giyinmiyordu.
fra	tur	Aimes-tu le thé ?	Çay sever misin?
fra	tur	Certains oiseaux ne peuvent pas voler.	Bazı kuşlar uçamaz.
fra	tur	Je n'avais pas l'intention de la garder secrète.	Bunu gizli tutmak niyetinde değildim.
fra	tur	Je suis descendu dans le jardin.	Bahçeye indim.
fra	tur	J'ai beaucoup de talent.	Çok yeteneğim var.
fra	tur	Dites-moi pourquoi elle pleure.	Bana onun neden ağladığını söyleyin.
fra	tur	Il veut juste s'amuser.	Sadece eğlenmek istiyor.
fra	tur	Quelle est votre équipe préférée ?	Favori takımınız hangisidir?
fra	tur	Je suis allé à Tokyo pour acheter ce livre.	Bu kitabı almak için Tokyo'ya gittim.
fra	tur	A-t-il encore oublié son argent ?	Yine parasını unuttu mu?
fra	tur	Pourquoi dois-je t'écouter?	Neden seni dinlemeliyim ki?
fra	tur	Qu'est-ce que signifie « Tatoeba » ?	"Tatoeba" ne anlama geliyor?
fra	tur	Tout le monde dans cette ville semble toujours occupé.	Bu şehirdeki herkes her zaman meşgul görünüyor.
fra	tur	Harry réussit à traverser la rivière à la nage.	Harry nehri yüzerek geçmeyi başardı.
fra	tur	C'était certainement de l'amour.	Bu kesinlikle aşktı.
fra	tur	Je ne t'abandonne pas.	Seni terk etmiyorum.
fra	tur	Le nom est un présage.	İsim bir işarettir.
fra	tur	Laisse-moi essayer.	Bırak deneyeyim.
fra	tur	Je suis juste un autre homme.	Ben sadece başka bir adamım.
fra	tur	Il existe de nombreuses théories sur l'origine de la vie.	Yaşamın kaynağı üzerine birçok teori vardır.
fra	tur	On ne vous a pas vu depuis longtemps.	Sizi uzun zamandır görmedik.
fra	tur	Dans l’univers il y a beaucoup de galaxies.	Evrende birçok gökada var.
fra	tur	Alors, tu étais là toi aussi ?	Sen de orada mıydın peki?
fra	tur	La langue natale de Julia est l'italien.	Julia'nın ana dili İtalyanca'dır.
fra	tur	Ça ressemble à un œuf.	Bir yumurta gibi görünüyor.
fra	tur	Pourquoi Mary va à un pique-nique avec lui ?	Mary neden onunla pikniğe gitti ?
fra	tur	Ç'avait l'air bizarre.	O garip görünüyordu.
fra	tur	Il coupa le croissant en deux et en donna la moitié à Marie.	Kruvasanı ikiye böldü ve yarısını Mary'ye verdi.
fra	tur	Ma mère m'a enseigné comment faire les "osechi".	Annem bana nasıl "osechi" yapılacağını öğretti.
fra	tur	Au Japon, il y a de nombreux volcans actifs.	Japonya'da birsürü aktif volkan var.
fra	tur	Écris ton nom là-dessus.	Buranın altına adını yaz.
fra	tur	J'encourage les Allemands à apprendre le français.	Almanlara Fransızca öğrenmeleri için teşvik ediyorum.
fra	tur	Faites de beaux rêves !	Tatlı rüyalar!
fra	tur	On ne réussira pas à arriver à l'heure.	Zamanında yetişemeyeceğiz.
fra	tur	Ma mère tombe dans les pommes à chaque fois qu'elle voit une souris !	Annem her fare gördüğünde bayılır.
fra	tur	N'essayez pas de faire cela sans mon aide.	Bunu benim yardımım olmadan yapmaya çalışmayın.
fra	tur	L'homme l'a agressée avec l'intention de la tuer.	Onu öldürmek için, ona saldırdı.
fra	tur	Elle est très triste.	O çok üzgün.
fra	tur	Combien de professeurs d'espagnol y a-t-il dans ce lycée ?	Bu lisede kaç tane İspanyolca öğretmeni var?
fra	tur	« Miroir, petit miroir, Quelle est la plus belle de tout le pays ? » Et le miroir répondait toujours: « Vous ma reine, êtes la plus belle de toutes. »	"Ayna, ayna söyle bana, benden güzel var mı bu dünyada?" ve ayna her zaman şöyle cevap verirdi:"Siz, kraliçem, en güzeli sizsiniz!"
fra	tur	Je veux quelques-uns de ceux-ci.	Şunlardan biraz istiyorum.
fra	tur	On l'a baptisé Robert comme son père.	Ona babası gibi Robert ismini verdik.
fra	tur	J'aime vraiment le poisson.	Gerçekten balığı severim.
fra	tur	C'est un secret.	Bu bir sır.
fra	tur	Tom ignora la demande.	Tom isteği yoksaydı.
fra	tur	Je la regardais.	Ona bakıyordum.
fra	tur	Je m'intéresse aux villes anciennes du monde entier.	Dünyadaki eski şehirlere ilgim var.
fra	tur	Pendant l'hiver, je ne sors jamais.	Kış boyunca dışarı asla çıkmam.
fra	tur	Encourage le à le faire!	Onu bunu yapmaya teşvik et!
fra	tur	Je veux te montrer quelque chose dans le bureau.	Sana büroda bir şey göstermek istiyorum.
fra	tur	J'ignore pourquoi j'ai dit ça.	Neden bunu söyledim bilmiyorum.
fra	tur	Je suis fatigué de l'entendre.	Ben onu duymaktan usandım.
fra	tur	Il faut que nous venions.	Bizim gelmemiz gerek.
fra	tur	Je ne peux pas regarder ce film, il y a trop de violence.	Bu filmi izleyemem, çok fazla şiddet var.
fra	tur	Ma mère n'aime pas que ma chambre soit en désordre.	Annem odamın dağınık olmasından hoşlanmıyor.
fra	tur	Il sera toujours avec toi.	Her zaman seninle olacak.
fra	tur	Ce n'est pas le genre d'homme à se laisser aller au sentimentalisme.	Kendini duygusallığa kaptıracak türden bir adam değil.
fra	tur	J'ai choisi le vert pour les rideaux.	Perdeler için yeşili seçtim.
fra	tur	Tom et Mary étaient tous les deux occupés à ce moment-là.	Hem Tom hem de Mary o zaman meşguldü.
fra	tur	Il émergea une heure plus tard.	O mutfaktan ortaya çıktı.
fra	tur	Tu commets toujours une erreur.	Hep hata yapıyorsun.
fra	tur	Cela fait six mois que je n'ai pas parlé à Jorge.	Jorge'la konuşmayalı 6 ay oluyor.
fra	tur	Mon livre ne doit pas être touché par des mains sales.	Kitabım, kirli eller tarafından dokunulmamalı.
fra	tur	Je lis ton livre.	Senin kitabını okuyorum.
fra	tur	Ils m'ont coupé les cheveux trop courts.	Saçlarımı çok kısa kestiler.
fra	tur	Est-ce que tu veux essayer ?	Denemek ister misin?
fra	tur	Tu t'es changée.	Değiştin.
fra	tur	S'il vous plaît, donnez-moi à manger.	Lütfen bana yiyecek bir şeyler verin.
fra	tur	Vous avez merdé.	Berbat ettiniz.
fra	tur	Nous sommes sérieux.	Ciddiyiz.
fra	tur	Le monde est une cage à fous.	Dünya deli kaynıyor.
fra	tur	Sait-il ce que tu ressens ?	O senin ne hissettiğini biliyor mu?
fra	tur	Mon père est vieux et ennuyeux.	Babam yaşlı ve sıkıcı.
fra	tur	Je me suis cachée sous la table.	Ben masanın altına saklandım.
fra	tur	"Je ne pense pas que Tom fera ce que nous lui avons demandé." "Ouais, moi non plus."	"Tom'un bizim ondan istediğimiz şeyi yapacağını düşünmüyorum." "Evet, ben de."
fra	tur	Je préfère ne pas manger de la viande puisque je suis végétarien.	Vejetaryen olduğum için et yememeyi tercih ediyorum.
fra	tur	À propos de quoi te fais-tu tant de souci ?	Problem ettiğin nedir?
fra	tur	Peux-tu le faire à temps ?	Onu zamanında yapabilir misin?
fra	tur	Vous aimez contenter vos femmes, n'est-ce pas ?	Hanımlarınızı memnun etmekten hoşlanırsınız, değil mi?
fra	tur	Tu sais bien ce que je pense de toi maintenant.	Şimdi seni düşündüğümü çok iyi biliyorsun.
fra	tur	Qu'est-ce que tu vas faire ce soir ?	Bu gece ne yapacaksın?
fra	tur	J'ai besoin d'une amie sincère.	Sadık bir arkadaşa ihtiyacım var.
fra	tur	À l'époque ils vivaient à Nagoya.	O zaman Nagoya'da yaşıyorlardı.
fra	tur	Marie est-elle chanteuse ?	Mary şarkıcı mı?
fra	tur	Il s'est brûlé les doigts.	Parmaklarını yaktı.
fra	tur	Les étudiants se divisèrent en trois groupes.	Öğrenciler üç gruba bölündü.
fra	tur	Alors, comment trouves-tu la Turquie ?	Yani, Türkiye'yi nasıl buluyorsun?
fra	tur	Constatant qu'il est déjà 8 heures, je pense que tu devrais partir bientôt pour l'école.	Görünen o ki saat çoktan 8 oldu, okula gitmen için kısa zamanda çıkman gerektiğini düşünüyorum.
fra	tur	J'ai aimé te parler.	Seninle konuşmayı sevdim.
fra	tur	Je suis fatigué. Il faut que j'aille dormir.	Yorgunum. Uyumalıyım.
fra	tur	Vous arriviez à temps.	Zamanında geldiniz.
fra	tur	Dépêchez-vous de franchir le portique, l’avion va bientôt décoller.	Güvenlik kapısından geçmek için acele edin, uçak yakında havalanacak.
fra	tur	Oh putain !	Ha siktir!
fra	tur	Tu ne peux pas toucher les tableaux.	Tablolara dokunamazsın.
fra	tur	Ses amis, que je sache, ne sont pas d'accord.	Onun arkadaşları, benim bildiğim, aynı fikirde değil.
fra	tur	Pourquoi ne pas l'avoir dit plus tôt ?	Neden bunu daha önce söylemedin?
fra	tur	Je dépassais les limites.	Haddimi aştım.
fra	tur	C'est un petit chien.	Bu küçük bir köpek.
fra	tur	Quelle est la planète la plus proche du soleil ?	Güneş'e en yakın gezegen hangisi?
fra	tur	Vous avez une voiture, n'est-ce pas?	Sizin bir arabanız var, değil mi?
fra	tur	Tu as de la chance d'être une fille.	Kız olduğun için şanslısın.
fra	tur	Je ne fumerai jamais.	Asla sigara içmeyeceğim.
fra	tur	Change de bus à cet arrêt.	Bu durakta otobüs değiştir.
fra	tur	Notre école encourage le sport.	Bizim okulumuz spora teşvik ediyor.
fra	tur	C'est un grand farceur.	O büyük bir soytarı.
fra	tur	Je n'ai simplement rien à dire à ce sujet.	Kısaca bu konuda diyebileceğim bir şeyim yok.
fra	tur	Tom aime l'argent.	Tom parayı sever.
fra	tur	Cette fois, vous êtes allées trop loin.	Bu sefer çok ileriye gittiniz.
fra	tur	Des feuilles mortes éparses flottaient sur l'étang.	Düzensiz ölü yapraklar havuzun üstünde yüzüyordu.
fra	tur	Je cours.	Koşarım.
fra	tur	Elle adore cette voiture.	O, bu arabaya bayılıyor.
fra	tur	Tom n'est pas son vrai prénom.	Tom onun gerçek adı değil.
fra	tur	Qu’en dis-tu, Mary ? Car tu es une jeune personne fort réfléchie, je le sais, et tu lis de gros livres, dont tu fais des extraits.	Mary için ne düşünüyorsun? Sen çok düşünen genç birisin, bunu biliyorum, ve sen özetlerini aktardığın büyük kitaplar okursun.
fra	tur	Chaque crime doit être puni.	Her suç cezalandırılmalı.
fra	tur	Cela manque de finesse.	Bu, incelikten yoksun.
fra	tur	On ne peut pas faire ça ici.	Burada onu yapamayız.
fra	tur	Elle l'a déchiré.	Onu yırttı.
fra	tur	C'est sec comme la poussière.	Toz kadar kuru.
fra	tur	Je vous attends.	Sizi bekliyorum.
fra	tur	Je serai ton professeur.	Öğretmenin olacağım.
fra	tur	N'oublie pas de donner un pourboire au porteur pour avoir porté tes bagages.	Senin bavullarını taşıdığı için kapıcıya bahşiş vermeyi unutma.
fra	tur	À l'évidence, il y a là un problème.	Şüphesiz, orada bir problem var.
fra	tur	Ce thé est très bon.	Bu çok iyi bir çay.
fra	tur	Toute la famille travaille à la ferme.	Tüm aile çiftlikte çalışıyor.
fra	tur	Qu'est-ce que tu me donneras en échange ?	Bunun karşılığında bana ne vereceksin?
fra	tur	Il était une fois un nain, qui vivait dans la forêt.	Bir zamanlar ormanda yaşayan bir cüce varmış.
fra	tur	Mon bras me fait mal de l'épaule jusqu'au coude.	Kolum omzumdan dirseğime kadar ağrıyor.
fra	tur	Tu vis dans le passé.	Mazide yaşıyorsun.
fra	tur	Elle devrait être là maintenant parce qu'elle est partie il y a une heure.	O şimdi orada olmalı çünkü o bir saat önce gitti.
fra	tur	C'est ainsi que je l'aime.	Onu böyle seviyorum.
fra	tur	Elle sait cuisiner.	Yemek pişirmeyi biliyor.
fra	tur	Il est tombé amoureux d'elle.	O, ona âşık oldu.
fra	tur	Il va probablement mieux.	Bu büyük ihtimalle daha iyi olacak.
fra	tur	Je veux juste votre amour.	Sadece aşkınızı istiyorum.
fra	tur	Je me suis réveillée à sept heures du matin.	Sabah saat yedide uyandım.
fra	tur	Ne trouvez-vous pas qu'il fait plutôt chaud pour un mois de décembre ?	Sizce de bir Aralık ayına göre havanın fazla sıcak değil mi?
fra	tur	Je lis ce livre.	Bu kitabı okuyorum.
fra	tur	Il y avait cinq patients dans la salle d'attente.	Bekleme salonunda beş hasta vardı.
fra	tur	C'est ça l'amour ?	Aşk bu mu?
fra	tur	Je vous prie d'être honnête !	Rica ederim dürüst olun!
fra	tur	Il a dix enfants.	O on çocuğa sahiptir.
fra	tur	Heureusement, elles sont en route.	Neyse ki yoldalar.
fra	tur	Je suis content d'entendre ta voix.	Sesini duyduğuma memnun oldum.
fra	tur	On doit exiger de moi que je cherche la vérité, mais non que je la trouve.	Benden gerçeği aramamı talep edebilirler ama onu mutlaka bulmamı isteyemezler.
fra	tur	Tomo est un athlète né.	Tom doğuştan atlet.
fra	tur	J'ai entendu un bruit bizarre.	Tuhaf bir gürültü duydum.
fra	tur	Quand il m'a dit ça, j'ai été abasourdi.	Bunu bana söylediğinde, şaşkına döndüm.
fra	tur	Mes parents ne sont pas chez eux en ce moment.	Ailem şu an evde değil.
fra	tur	Tom ne pourra pas conduire pendant un moment.	Tom bir süre araba süremeyecek.
fra	tur	Tu es dingue ou quoi ?	Sen kaçık mısın nesin?
fra	tur	Marie veut devenir célèbre.	Marie ünlü olmak istiyor.
fra	tur	Il travaille comme physiothérapeute dans une clinique privée.	Özel bir kilinikte psikoterapist olarak çalışıyor.
fra	tur	Vous a-t-il demandé de m'espionner ?	Ondan beni ispiyonlamasını istediniz mi?
fra	tur	J'attendais ce jour depuis toujours.	Bu günü hep bekliyordum.
fra	tur	Quand avez-vous vu le film ?	Ne zaman film izlediniz?
fra	tur	Le garçon achète un chien.	Oğlan bir köpek satın alıyor.
fra	tur	Un jour, il vous faudra apprendre toutes les subtilités du mot « justice ».	Bir gün "adalet" kelimesinin tüm inceliklerini öğrenmeniz gerekecek.
fra	tur	Les dinosaures étaient-ils des animaux à sang chaud ?	Dinozorlar sıcakkanlı hayvanlar mıydı?
fra	tur	Pourquoi as-tu vendu ta voiture ?	Otomobilini niye sattın?
fra	tur	J'ai aimé le livre que j'ai acheté hier.	Dün aldığım kitabı çok beğendim.
fra	tur	Marie n'est pas ma sœur.	Mary kız kardeşim değil.
fra	tur	Quel vagabond tu fais !	Yaptığın şey ne serserice!
fra	tur	Dansons, chéri !	Dans edelim, tatlım!
fra	tur	Où puis-je acheter un billet ?	Nereden bir bilet alabilirim?
fra	tur	Vous avez rarement du temps pour lire.	Okumak için nadiren zaman buluyorsunuz.
fra	tur	Il faut entretenir les vieilles traditions.	Eski gelenekleri devam ettirmek lazım.
fra	tur	D'où es-tu, Karen ?	Nerelisin, Karen?
fra	tur	Je coupe le pain avec un couteau.	Ekmeği bıçakla kesiyorum.
fra	tur	J'ai besoin de la voiture de Tom.	Tom'un arabasına ihtiyacım var.
fra	tur	Il faisait très froid hier matin.	Dün sabah hava çok soğuktu.
fra	tur	Je ne mets pas de sucre dans mon café.	Kahveme şeker atmam.
fra	tur	La soupe est trop salée.	Çorba çok tuzlu.
fra	tur	Elle pleura.	O ağladı.
fra	tur	Son livre m'a inspiré.	Kitabı beni etkiledi.
fra	tur	A-t-elle pris son parapluie ce matin ?	Sabah şemsiyesini almış mıydı?
fra	tur	Allez-y !	Defol.
fra	tur	Je vais vous expliquer le topo.	Size planı açıklayacağım.
fra	tur	Je suis un génie très stable.	Ben çok dengeli bir dâhiyim.
fra	tur	Nous avons pris l'ascenseur pour le troisième étage.	Üçüncü kata çıkmak için asansörü kullandık.
fra	tur	Ce couteau ne coupe pas bien.	Bu bıçak iyi kesmiyor.
fra	tur	Il affirme qu'elle est innocente.	Onun suçsuz olduğunu doğruladı.
fra	tur	Il a été agressé alors qu'il rentrait chez lui tard dans la nuit.	Gece geç vakitte evine dönerken, saldırıya uğradı.
fra	tur	Ne parle à personne !	Kimseyle konuşma!
fra	tur	Il y a quelque chose que je voudrais vous montrer.	Size göstermek istediğim bir şey var.
fra	tur	J'ai le sommeil léger.	Uykum hafiftir.
fra	tur	Tu dois devenir plus agressif.	Daha fazla agresif olmalısın.
fra	tur	Je ne voulais pas pleurer devant lui.	Onun önünde ağlamak istemedim.
fra	tur	À combien se monte le loyer mensuel ?	Aylık kira ne kadardır?
fra	tur	Qu'étudies-tu ?	Ne çalışıyorsun?
fra	tur	Je suis allé patiner sur le lac.	Göl üzerinde buz pateni yapmaya gittim.
fra	tur	Il a acheté une Honda.	Bir Honda satın aldı.
fra	tur	Marie travaille-t-elle ici ?	Mary burada mı çalışıyor?
fra	tur	Je ne peux pas voir les panneaux de signalisation avec ce brouillard.	Bu siste yol işaretlerini göremiyorum.
fra	tur	Elle viendra aussi ?	O da gelecek mi?
fra	tur	Le clou déchira sa veste.	Çivi, onun ceketini yırttı.
fra	tur	Ça va, mon amour ?	İyi misin, aşkım?
fra	tur	C'est son sale petit secret.	Bu onun küçük kirli sırrı.
fra	tur	Tu as attrapé trois oiseaux.	Üç tane kuş yakaladın.
fra	tur	Xavier est un jeune étudiant en économie à l’université de Paris.	Xavier, Paris Üniversitesi'ndeki genç bir ekonomi öğrencisidir.
fra	tur	Pour dire la vérité, je n'avais jamais entendu parler de cet endroit avant.	Gerçeği söylemek gerekirse, bu mekanı daha önce hiç duymadım.
fra	tur	Si n'importe qui peut le faire, tu le peux.	Eğer herhangi biri bunu yapabiliyorsa, sen de yapabilirsin.
fra	tur	Je ne sais pas.	Bilmiyorum.
fra	tur	Une bonne défense peut être faite de la légalisation de la drogue.	Uyuşturucuların yasallaştırılması için iyi bir kanun yapılabilir.
fra	tur	Tom m'a laissé une message.	Tom bana bir mesaj bıraktı.
fra	tur	Je suis de Kyoto.	Ben Kyotoluyum.
fra	tur	"Je suis terriblement pressé... pour des raisons que je ne peux pas nommer," répondit Dima à la femme. "S'il vous plait, laissez-moi revêtir ce costume."	"Çok acelem var... açıklayamayacağım nedenlerden dolayı." cevapladı Dima kadını. 'Lütfen, bu kostümü denememe izin verin."
fra	tur	Il y a davantage de voitures sur la route en été qu'en hiver.	Yazın yolda kıştan daha fazla araba var.
fra	tur	Son cœur bat normalement.	Kalbi normal atıyor.
fra	tur	Je viens de le lui dire.	Az önce ona söyledim.
fra	tur	Je me suis inscrit dans cette école il y a deux ans.	İki yıl önce bu okula kayıt oldum.
fra	tur	Je veux juste être utile.	Sadece yararlı olmak istiyorum.
fra	tur	Il est absurde de diviser les gens entre bons et méchants. Les gens sont soit charmants, soit ennuyeux.	İnsanları kendi aralarında iyi ve kötü olarak ayırmak saçma. İnsanlar neşeli ya da sıkıntılı olabilir.
fra	tur	Ils aiment contenter leurs femmes.	Eşlerini memnun etmeyi severler.
fra	tur	Nous louchons.	Şaşı bakıyoruz.
fra	tur	Je peux traduire cet article en portugais du Brésil et le publier sur mon blog ?	Bu makaleyi Brezilya Portekizcesine çevirip kendi bloğumda yayınlayabilir miyim?
fra	tur	Qui veut un morceau de gâteau ?	Kim bir parça pasta ister?
fra	tur	Il a contracté un emprunt.	O bir borç aldı.
fra	tur	On lui rendit hommage, autrefois il était président de l'association.	Ona saygı duyuyoruz, eskiden dernek başkanıydı.
fra	tur	Je viens de sentir une goutte de pluie.	Bir yağmur damlası hissettim.
fra	tur	Tom m'a laissé.	Tom benden ayrıldı.
fra	tur	Les vêtements de Susan sont sales.	Susan'ın kıyafetleri kirli.
fra	tur	Pourquoi as-tu besoin de changement ?	Neden değişime ihtiyacın var?
fra	tur	Je pense que tu devrais t'excuser auprès d'elle.	Sanırım ondan özür dilemelisin.
fra	tur	Cette musique fut composée par Bach.	Bu müzik Bach tarafından yapıldı.
fra	tur	Je n'ai rien a dire à ce sujet.	O konuda söyleyecek herhangi bir şeyim yok.
fra	tur	J'adore l'amour.	Aşka bayılıyorum.
fra	tur	Tu ne peux pas ou tu ne veux pas ?	Yapamaz mısın yoksa istemiyor musun?
fra	tur	Toute sa fortune ne sera pas suffisante.	Serveti yeterli olmayacak.
fra	tur	Allongé sur le dos il regardait le ciel.	Sırtüstü uzanıp yıldızları seyrediyordu.
fra	tur	On va arroser le jardin, cet après-midi.	Bu öğleden sonra bahçeyi sulayacağız.
fra	tur	Tom travaille-t-il ici ?	Tom burada mı çalışıyor?
fra	tur	Les Russes gagnent toujours leurs guerres justes.	Ruslar her zaman haklı oldukları savaşları kazanırlar.
fra	tur	J'aime beaucoup ce vin.	Bu şarabı çok seviyorum.
fra	tur	Vous écoutez les informations ?	Haberleri dinler misiniz?
fra	tur	Le chat est très joli.	Kedi çok güzel.
fra	tur	Je ne pourrais pas vivre ainsi.	Böyle yaşayamazdım.
fra	tur	Fais attention de ne pas tomber.	Düşmemeye dikkat et.
fra	tur	Arrêtez ! Vous le faites pleurer !	Durun, onu ağlatıyorsunuz!
fra	tur	Tom passait son temps sur des sites de pronostics sportifs.	Tom zamanını maç tahminleri yapan sitelerde geçiriyordu.
fra	tur	L'anglais n'est pas facile pour moi.	İngilizce benim için kolay değil.
fra	tur	Elle fondit en larmes quand elle entendit les nouvelles.	Haberleri duyduğunda gözlerinde yaşlar birikti.
fra	tur	Il me faut me reposer.	Dinlenmek zorundayım.
fra	tur	Il divisa ses livres en cinq catégories.	Kitaplarını beş kategoriye böldü.
fra	tur	La persévérance, comme vous le savez, est la clé du succès.	Kararlılık, bildiğiniz gibi, başarının anahtarıdır.
fra	tur	Il n'a aucune raison de se plaindre.	Yakınmak için hiçbir nedeni yok.
fra	tur	Vous vous êtes abaissés.	Kendinizi küçük düşürdünüz.
fra	tur	Ça faisait du bien.	Bu iyi hissettirdi.
fra	tur	Betty a tué sa mère.	Betty annesini öldürdü.
fra	tur	Cette voiture nous appartient.	Bu araba bize ait.
fra	tur	Peut-il me voir ?	Beni görebiliyor mu?
fra	tur	J'en suis pas complètement convaincue.	Buna hiç ikna olmuş değilim.
fra	tur	J'engage des poursuites.	Ben davalar açıyorum.
fra	tur	Nous avons quitté nos épouses.	Hanımlarımızı terkettik.
fra	tur	Un grand merci pour vos indications !	Tavsiyen için sana minnettarım.
fra	tur	Est-ce que vous aimez le saumon ?	Somon sever misiniz?
fra	tur	Donnez-m'en juste un peu.	Bana ondan sadece birazcık verin.
fra	tur	Personne que je connaisse ne porte plus de cravate.	Benim tanıdığım kişiler artık kravat takmıyor.
fra	tur	Vous faisiez des cauchemars.	Kabus görüyordunuz.
fra	tur	Nous n'étions pas responsables de l'accident.	Bu kazadan biz sorumlu değildik.
fra	tur	Ce paragraphe est vague.	Bu paragraf belirsizdir.
fra	tur	Je ne les déchire pas.	Onları ben yırtmam.
fra	tur	Tu achèteras du pain.	Ekmek alacaksın.
fra	tur	La langue latine ne m'est pas totalement inconnue mais je suis totalement dépourvu de la capacité de la parler.	Latince tamamen bilmediğim bir dil değil ama bu dili konuşma yeteneğinden tamamen yoksunum.
fra	tur	Les filles sont tombées dans les pommes.	Kızlar bayıldı.
fra	tur	Je ne supporte pas d'écouter de la musique forte.	Yüksek sesle müzik dinlemeye dayanamıyorum.
fra	tur	Vous devez juste toucher le bouton.	Sadece butona dokunmalısınız.
fra	tur	Je ne bois rien.	Bir şey içmiyorum.
fra	tur	Ce serait sympa si je parlais dix langues.	Eğer on dil konuşabilseydim, bu harika olacaktı.
fra	tur	Vous êtes amoureuse du son de votre propre voix.	Kendi sesinize âşıksınız.
fra	tur	Parfois je me sens fatiguée de marcher.	Bazen yürümekten yoruluyorum.
fra	tur	Ta chambre est sale.	Odan kirli.
fra	tur	Tu ne dois pas être effrayé par le chien, il est tout à fait inoffensif.	Köpekten korkmana gerek yok, o tamamen zararsızdır.
fra	tur	Ce n'est pas un jouet !	Bu bir oyuncak değil!
fra	tur	Je suis né à Yokohama.	Yokohama'da doğdum.
fra	tur	Je ne voulais vexer personne.	Kimseyi üzmek istemiyordum.
fra	tur	Vous intéresserait-il de souper avec moi ?	Benimle akşam yemeğine çıkmak ilginizi çeker mi?
fra	tur	Qu'est-ce qu'elle voit ?	O ne görüyor?
fra	tur	Tu ferais mieux d'aller dormir immédiatement.	Hemen uyumaya gitsen daha iyi olurdu.
fra	tur	La mienne est plus grosse que la tienne.	Benimki seninkinden daha büyük.
fra	tur	Je n'ai pas de billet.	Benim bir biletim yok.
fra	tur	Il aime l'argent.	O parayı sever.
fra	tur	Je sais éplucher une pomme.	Elma soymayı biliyorum.
fra	tur	À qui parles-tu, farceur ?	Kime konuşuyorsun sen, soytarı?
fra	tur	Alors es-tu tombé du ciel ?	Gökten düştün öyle mi?
fra	tur	Voici ton chien.	İşte senin köpeğin.
fra	tur	Je déteste être en retard.	Geç kalmaktan nefret ederim.
fra	tur	Ne veux-tu pas y aller ?	Gitmek istemiyor musun?
fra	tur	Je ne l'ai jamais entendu se plaindre.	Onun yakındığını hiç duymadım.
fra	tur	Éteins la radio s'il te plait.	Radyoyu kapat, lütfen.
fra	tur	Il est impossible de substituer des machines aux humains.	Makinelerin insanların yerini alması imkansızdır.
fra	tur	Tom louche.	Tom şaşı bakıyor.
fra	tur	Bonne nuit, maman.	İyi geceler, anne.
fra	tur	Tu ne le savais pas ?	Bunu bilmiyor muydun?
fra	tur	Si j'avais été libre, j'aurais pu t'aider.	Boş olsaydım, sana yardım ederdim.
fra	tur	Une sensation étrange m'envahissait.	Yabancı bir his bana istila ediyor.
fra	tur	Au revoir et bonne chance.	Güle güle ve iyi şanslar.
fra	tur	Je trouverai du travail en Chine.	Çin'de iş bulacağım.
fra	tur	Une femme m'a demandé le chemin.	Bir kadın bana yolu sordu.
fra	tur	Elles ont pris l'ascenseur pour le troisième étage.	Üçüncü kata çıkmak için asansörü kullandılar.
fra	tur	Il aime contenter sa femme.	Hanımını memnun etmekten hoşlanır.
fra	tur	Ce travail prendra au moins dix jours.	O iş en az on gün sürecek.
fra	tur	Je n'exploite pas leur jardin.	Onların bahçesini istismar etmiyorum.
fra	tur	Ils ont donné raison à Tom.	Tom'a hak verdiler.
fra	tur	Les prisonniers essayèrent de s'enfuir.	Mahkumlar kaçmaya çalışıyordu.
fra	tur	Elle achète l'ordinateur.	O, bilgisayarı satın alıyor.
fra	tur	Que dirais-tu à ma place ?	Benim yerimde olsan ne söylerdin?
fra	tur	Je suis submergé de travail en ce moment.	Şu sıralar işim başımdan aşkın.
fra	tur	Cette histoire est très célèbre, chacun la connait.	Bu hikaye çok meşhur, herkes onu biliyor.
fra	tur	N'est-ce pas formidable ?	Harika değil mi?
fra	tur	Je veux apprendre le chinois l'année prochaine.	Gelecek sene Çince öğrenmek istiyorum.
fra	tur	Le train devait atteindre Paris à 8 heures.	Tren Paris'e 8 saatte varmalı.
fra	tur	Êtes-vous honnêtes ?	Dürüst müsünüz?
fra	tur	Il est possible de construire un nombre de phrases illimité.	Sınırsız sayıda cümle üretmek mümkündür.
fra	tur	Sais-tu où nous vivons ?	Nerede yaşadığımızı biliyor musun?
fra	tur	Tom lit un article sur le système solaire.	Tom güneş sistemiyle ilgili bir makale okuyor.
fra	tur	Il exécuta le plan.	Planı uyguladı.
fra	tur	Cette zone souffre de manque d'eau.	Bu bölgede su sıkıntısı çekiliyor.
fra	tur	Il a un chien.	Onun bir köpeği var.
fra	tur	Tout le monde avait l'air mécontent.	Hiç kimse memnun görünmüyordu.
fra	tur	Tom aidera.	Tom yardım edecek.
fra	tur	C'est un bateau.	O bir gemi.
fra	tur	Marie n'a pas compris la question.	Marie soruyu anlamadı.
fra	tur	Aujourd'hui, le temps est à l'orage.	Bugün fırtına vakti.
fra	tur	Marie est dans la baignoire.	Marie küvette.
fra	tur	Les enfants essayent souvent d'imiter leurs aînés.	Çocuklar çoğu zaman büyüklerini taklit etmeye çalışırlar.
fra	tur	Mon père m'a enseigné à le faire.	Babam bana bunun nasıl yapıldığını öğretti.
fra	tur	Désormais, je ne te dirai plus rien.	Sana bundan sonra hiçbir şey demeyeceğim.
fra	tur	Pourquoi ne m'avez-vous pas téléphoné la nuit passée ?	Neden gecenin bir vakti beni aradınız?
fra	tur	Foutaises.	Saçmalık.
fra	tur	C'est une bonne affaire.	Bu iyi bir anlaşma.
fra	tur	J'admis qu'il avait raison.	Onun haklı olduğunu kabul ettim.
fra	tur	Nous aimons contenter nos maris.	Kocalarımızı memnun etmekten hoşlanırız.
fra	tur	Votre désir est pour moi un ordre.	Sizin arzunuz benim için bir emirdir.
fra	tur	Miho est la fille que je préfère.	Miho en çok hoşlandığım kızdır.
fra	tur	Ma grande sœur fait du jogging tous les jours.	Büyük kız kardeşim her gün yürüyüş yapar.
fra	tur	Les parents de Mary détestent Tom.	Mary'nin ebeveynleri Tom'dan nefret eder.
fra	tur	J'allais souvent nager dans la mer quand j'étais enfant.	Çocukken sıkça denizde yüzmeye giderdim.
fra	tur	Tom est-il en train de rêver ?	Tom hayal kuruyor mu?
fra	tur	Tom dit qu'il n'aura pas besoin de faire ça maintenant.	Tom şu an bunu yapmasına gerek olmayacağını söylüyor.
fra	tur	Tu as de belles mains.	Güzel ellerin var.
fra	tur	Le chant de cet oiseau est très mélodieux.	Şu kuşun cıvıltısı çok melodik.
fra	tur	J’aime bien le français, mais c’est pas pour autant que j’aime particulièrement la France.	Fransızcayı severim ama bu özellikle de Fransa'yı sevdiğim içindir.
fra	tur	N'ayez pas peur, racontez !	Korkmayın, anlatın!
fra	tur	Il est évident qu'elle a menti.	Bu, onun yalan söylediğinin kanıtıdır.
fra	tur	Je vais à l'école avec plaisir.	Zevkle okula gidiyorum.
fra	tur	Un pour tous et tous pour un, c'est du vrai travail d'équipe.	Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için, bu gerçek bir ekip çalışmasıdır.
fra	tur	Pourquoi fais-tu ça ?	Neden bunu yapıyorsun?
fra	tur	Nous ne pouvons pas faire sans eau.	Susuz yapamayız.
fra	tur	Tom pourrait devenir célèbre.	Tom ünlü olabilir.
fra	tur	Tu as composé le numéro.	Numarayı çevirdin.
fra	tur	Nous volons au-dessus des nuages.	Biz bulutların üstünde uçuyoruz.
fra	tur	N'abuse pas de ma confiance !	Güvenimi sarsmayın!
fra	tur	Ce pont n'est pas long.	O köprü uzun değil.
fra	tur	Bonne question.	İyi soru.
fra	tur	Avaient-ils raison?	Haklı mıydılar?
fra	tur	Je surveillerai votre enfant pendant que vous êtes partie.	Siz yokken çocuğunuza bakacağım.
fra	tur	Félicitations, vous venez de gagner une croisière aux Caraïbes !	Tebrikler, az önce Karayiplere bir gezi kazandınız!
fra	tur	Tu ne le regretteras pas.	Bundan pişman olmayacaksın.
fra	tur	Tom n'a pas beaucoup le choix.	Tom'un çok seçeneği yok.
fra	tur	Noël tombe un dimanche cette année.	Noel, bu yıl pazara denk geliyor.
fra	tur	Peut-être l'a-t-il vue.	Belki onu gördü.
fra	tur	Je pense qu'il commettra une grave erreur s'il refuse cet emploi.	Eğer bu görevi reddederse, onun büyük bir hata yapacağını düşünüyorum.
fra	tur	La vérité est dans le vin.	Hakikat şaraptadır.
fra	tur	Nous ne l'avons pas trouvé.	Bulamadık.
fra	tur	Est-ce que tu es en train d'écrire une lettre maintenant ?	Şimdi bir mektup yazıyor musun?
fra	tur	Salut, Tom.	Merhaba, Tom.
fra	tur	Ne change pas d'avis si souvent.	Fikrini çok sık değiştirme.
fra	tur	Tu devrais montrer le bon exemple à tes enfants.	Çocuklarına iyi örnek göstermelisin.
fra	tur	J'ai peur qu'elle se soit perdue.	Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.
fra	tur	Mais vous devez admettre que j'apprends vite.	Hızlı öğrendiğimi kabul etmek zorundasınız.
fra	tur	À chaque fois que je le vois, il bâille.	Ona her baktığımda esniyor.
fra	tur	Tu m’aimes vraiment ?	Beni gerçekten seviyor musun?
fra	tur	Quel était le problème ?	Sorun neydi?
fra	tur	Marie a passé une soirée entre filles.	Mary kızların arasında bir akşam geçirdi.
fra	tur	Les phrases ont été ajoutées.	Cümleler eklendi.
fra	tur	Elle jouait du piano.	Piyano çalıyordu.
fra	tur	Vous avez perdu du poids.	Kilo verdiniz.
fra	tur	Comme son plan est compliqué et cher, il ne sera vraisemblablement pas adopté.	Planı karmaşık ve pahalı olduğundan, muhtemelen uygulanmayacak.
fra	tur	La tasse a une fêlure.	Tasta çatlak var.
fra	tur	Que dirais-tu d'un bon massage ?	Güzel bir masaja ne dersin?
fra	tur	Je ne crains personne.	Hiç kimseden korkmam.
fra	tur	Tu vois ce que je veux dire ?	Ne demek istediğimi anlıyor musun?
fra	tur	Hier on a passé une soirée super avec mes frères et mes amis, et le barbeuc était trop bon aussi.	Dün kardeşlerim ve arkadaşlarımla çok güzel bir akşam geçirdim, yaptığımız mangal da çok güzeldi.
fra	tur	Tu sembles surprise.	Şaşırmış görünüyorsun.
fra	tur	Tu partiras et tu ne reviendras jamais, tu mourras à la guerre.	Gideceksin ve asla geri gelmeyeceksin, savaşta öleceksin.
fra	tur	Dans quelle ville habites-tu ?	Hangi şehirde yaşıyorsun?
fra	tur	Viens vite ! Le train part.	Çabuk gel ! Tren kalkıyor.
fra	tur	Un sucre ou deux ?	Bir şeker ya da iki?
fra	tur	Il m’a envoyé une lettre.	O bana bir mektup gönderdi.
fra	tur	Je suis heureux d'entendre qu'elle est célibataire.	Onun bekar olduğunu duymaktan dolayı mutluyum.
fra	tur	Celui qui ne comprend pas ton silence ne comprend pas non plus tes paroles.	Sessizliğini anlamayan, kelimelerini de anlamaz.
fra	tur	Le soleil se lève à l'est et se couche à l'ouest.	Güneş doğudan doğar ve batıdan batar.
fra	tur	Vous devez respecter les personnes âgées.	Yaşlı insanlara saygı duymalısınız.
fra	tur	Salue ta femme de ma part.	Karına benden selam söyle.
fra	tur	Personne ne les écoute.	Hiç kimse onları dinlemiyor.
fra	tur	Je te souhaite bonne chance.	Sana iyi şanslar diliyorum.
fra	tur	Est-ce que Dorenda est vraiment revenue ?	Dorenda gerçekten geri geldi mi?!
fra	tur	C'est un article très populaire.	Bu gerçek popüler bir madde.
fra	tur	Si tu veux être libre, détruis ton téléviseur !	Müsait olmak istiyorsan, televizyonunu yok et!
fra	tur	Marie court-elle quotidiennement ?	Mary her gün koşar mı?
fra	tur	Que voulez-vous vraiment dire ?	Gerçekten demek istediğiniz nedir?
fra	tur	Repose le livre là où tu l'as trouvé.	Kitabı bulduğun yere koy.
fra	tur	Il est le meilleur joueur de base-ball de l'école.	O, okulumuzda en iyi beyzbol oyuncusudur.
fra	tur	Les jeunes s'adaptent facilement.	Gençler kolayca adapte olur.
fra	tur	PS : Je t'aime.	Not: Seni seviyorum.
fra	tur	D'après le bulletin météorologique, il fera aujourd'hui jusqu'à trente-deux degrés. Ça va être une journée chaude.	Hava durumuna göre, bugün sıcaklık otuz iki dereceye kadar çıkacak. Sıcak bir gün olacak.
fra	tur	C'est une bonne choix.	Bu iyi bir tercih.
fra	tur	Après tout, cet homme a tenté de tuer mon père à un moment.	Her şeyi geç, bu adam bir keresinde benim babamı öldürmeye kalkıştı.
fra	tur	Je me le demande continuellement.	Sürekli bunu merak ediyorum.
fra	tur	N'importe quelle tâche peut devenir pénible.	Herhangi bir iş acı veren bir işe dönüşebilir.
fra	tur	La situation changea l'année suivante.	Durum ertesi yıl değişti.
fra	tur	Je ne suis pas sûr, mais je pense vouloir être enseignant.	Emin değilim ama öğretmen olmak istediğimi düşünüyorum.
fra	tur	Il m'a souri, puis je lui ai souri.	O bana gülümsedi, sonra ben de ona gülümsedim.
fra	tur	Elles viendront aussi à la fête.	Onlar da partiye gelecek.
fra	tur	Hier, il m'a dévoilé la vérité.	Dün, o bana gerçeği söyledi.
fra	tur	Bonne nuit ! J'espère que vous serez prêt demain.	İyi geceler! Umarım yarın hazır olursunuz.
fra	tur	Je suis allergique au maïs.	Mısıra alerjim var.
fra	tur	Je suis ici pour requérir votre aide.	Sizden yardım istemek için buradayım.
fra	tur	Tu sais qu'on t'aime.	Seni sevdiğimizi biliyorsun.
fra	tur	Tu ne peux pas t'enfuir.	Kaçamazsın.
fra	tur	Il adore passer ses vacances en Turquie.	Tatilini Türkiye'de geçirmeye bayılır.
fra	tur	Il faut que tu viennes !	Gitmeliydin!
fra	tur	C'est pas facile pour moi.	Bu benim için kolay değil.
fra	tur	Sa façon de parler m'intrigue.	Onun konuşma tarzı benim ilgimi çekiyor.
fra	tur	Combien coûte cette montre ?	Bu saat kaç para?
fra	tur	Je ne peux plus écrire.	Artık yazamam.
fra	tur	La vérité a un beau visage mais des vêtements déchirés.	Gerçeğin yüzü güzeldir ama elbiseleri yırtıktır.
fra	tur	Elle a oublié son parapluie.	Şemsiyesini unuttu.
fra	tur	L'art pour l'art.	Sanat için sanat.
fra	tur	Jill est intelligente et également jolie.	Jill, hoş olduğu kadar zekidir de.
fra	tur	Cette nourriture est trop salée.	Bu yiyecek çok tuzlu.
fra	tur	Avant l'Internet, les amis et les amoureux devaient correspondre.	İnternetten önce, arkadaşlıklar ve aşklar birbirine uyumluydu.
fra	tur	Un imperméable léger est idéal pour le voyage.	Hafif bir yağmurluk, yolculuk için idealdir.
fra	tur	Il répondit à ses parents.	Ailesine cevap verdi.
fra	tur	Sais-tu ce que tu fais ?	Yaptığın şeyi biliyor musun?
fra	tur	J'ai perdu la clé.	Anahtarı kaybettim.
fra	tur	Je prendrai du vin blanc, s'il vous plaît.	Beyaz şarap alayım lütfen.
fra	tur	Ce café est trop fort.	Bu kahve çok sert.
fra	tur	Partageons l'argent entre nous.	Parayı aramızda paylaşalım.
fra	tur	Le pain est déjà enfourné.	Ekmek zaten fırınlandı.
fra	tur	Je suis vraiment fatigué.	Ben gerçekten yorgunum.
fra	tur	Sans oxygène, tu ne peux rien faire brûler.	Oksijensiz bir şey yakamazsın.
fra	tur	Bonne nuit, mon trésor !	İyi geceler, hazinem!
fra	tur	Le destin est parfois cruel.	Kader bazen acımasızdır.
fra	tur	Ne sois pas si négatif tout le temps.	Sürekli bu kadar olumsuz olma.
fra	tur	Je n'ai aucune idée de combien ça coûte.	Onun maliyeti hakkında bir fikrim yok.
fra	tur	Donne-le-moi immédiatement.	Onu hemen bana ver.
fra	tur	Si tu parles français, ça sera mieux pour moi.	Fransızca konuşursan benim için daha iyi olur.
fra	tur	Cela coûte 3000 yens japonais.	Bu üç bin japon yeni değerinde.
fra	tur	Où dormirez-vous ? - Nous dormirons à l'hôtel.	"Nerede uyuyacaksınız?" "Otelde uyuyacağız."
fra	tur	Après qu'elle eût entendu la triste nouvelle, elle éclata en sanglots.	Üzücü haberi duyduğunda, gözyaşlarına boğuldu.
fra	tur	Allez bon.	Oh iyi.
fra	tur	Je ne veux pas mourir !	Ölmek istemiyorum!
fra	tur	Tom grimpa sur une chaise pour atteindre la plus haute étagère.	Tom en üst rafa ulaşmak için bir sandalyeye çıktı.
fra	tur	Je ne peux pas le faire sans l'aide de quelqu'un.	Bunu birinin yardımı olmadan yapamam.
fra	tur	Il a pris le melon.	Burnu büyüktü.
fra	tur	Vous ne devriez pas vous rendre à l'école.	Okula gitmemelisiniz.
fra	tur	Ce n'était pas si drôle.	Bu hiç de hoş değildi.
fra	tur	Mets tes patins, je viens de cirer le parquet.	Patenlerini tak, az önce parkeyi cilaladım.
fra	tur	L'un des boutons de mon manteau s'est détaché.	Ceketimin düğmeleri koptu.
fra	tur	À l'hôpital, l'infirmière lui a lu la plupart des lettres de sa femme.	Hastanede, hemşire ona karısının mektuplarının çoğunu okudu.
fra	tur	Tu peux me compter dans le nombre.	Beni dahil et.
fra	tur	Pourquoi garde-t-il tous ces dictionnaires sur son bureau ?	Neden tüm bu sözlükleri masasında tutuyor?
fra	tur	Il s'entend bien avec M. Brown.	Bay Brown'la iyi geçinirler.
fra	tur	Ce n'est pas une mauvaise idée.	O kötü bir fikir değil.
fra	tur	Que va-t-il advenir de nos petits compagnons ?	Bizim küçük hayvanlarımıza ne olacak?
fra	tur	Ils sont en train de chercher une solution.	Bir çözüm arıyorlar.
fra	tur	Cela nous infligera des dommages.	Bu bize zarar verecek.
fra	tur	Je ne pense pas que ce soit seulement ma décision.	Bunun sadece benim kararım olduğunu düşünmüyorum.
fra	tur	Je ne vois pas ce qu'il dit.	Onun ne dediğini anlamıyorum.
fra	tur	Les limites de ma langue sont les limites de mon monde.	Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.
fra	tur	En additionnant cent et mille vous obtenez mille cent.	Eğer 100 ile 1000'i toplarsanız, 1100'ü elde edersiniz.
fra	tur	Je ne le savais pas.	Bunu bilmiyordum.
fra	tur	Elles demeurent ici.	Burada yaşıyorlar.
fra	tur	Mon petit doigt m'a dit que tu y étais.	Burada olduğunu bana kuşlar söyledi.
fra	tur	À quelle heure es-tu arrivé chez toi ?	Saat kaçta eve geldin?
fra	tur	Écris-moi s'il te plait.	Lütfen bana yaz.
fra	tur	Il commença à pleuvoir, je me suis donc abrité sous le parapluie de mon ami.	Yağmur yağmaya başlayınca, arkadaşımın şemsiyesine sığındım.
fra	tur	Depuis quand est-elle malade ?	O, ne zamandır hasta?
fra	tur	J’imaginais mon avenir.	Geleceğimi hayal ediyordum.
fra	tur	Chante avec moi. Ce n'est pas difficile.	Benimle şarkı söyle. Bu zor değil.
fra	tur	Partage ton déjeuner avec ton frère.	Öğle yemeğini erkek kardeşinle paylaş.
fra	tur	Combien de bières as-tu bues ?	Ne kadar bira içtin?
fra	tur	On pourrait dire que madame Smith est une maniaque de la télévision.	Bayan Smith'in bir televizyon hastası olduğunu söylebiliriz.
fra	tur	Il a tendance à mentir.	Yalan söylemeye eğilimli.
fra	tur	Son nom est Tomoyuki Ogura.	Onun adı Tomoyuki Ogura.
fra	tur	Tom travaille à la maison.	Tom evde çalışıyor.
fra	tur	Sans eau, pas de vie.	Susuz yaşam yoktur.
fra	tur	C'est tout ce que tu as à dire ?	Bütün söylemek zorunda olduğun bu mu?
fra	tur	Mary était mon amie.	Mary arkadaşımdı.
fra	tur	Salut, Mimi ! Comment ça va ?	Merhaba Mimi! Nasılsın?
fra	tur	Elle est venue.	Geldi.
fra	tur	Il est maintenant presque aussi grand que son père.	Şimdi neredeyse babası kadar uzun.
fra	tur	Cette île est un paradis pour les enfants.	Bu ada çocuklar için bir cennet.
fra	tur	Le crâne humain se compose de vingt-trois os.	İnsan kafatası yirmi üç kemikten oluşur.
fra	tur	Ces gens ont apporté une grande contribution à la paix mondiale.	Bu insanlar dünya barışına çok büyük katkı sağladı.
fra	tur	Personne n'est venu à la fête.	Kimse partiye gelmedi.
fra	tur	Je suis désolé. M. Tanaka n'est pas à son bureau en ce moment.	Üzgünüm, Bay Tanaka şu an bürosunda değil.
fra	tur	À la fête, il y avait de la nourriture en abondance.	Kutlamada, bir sürü yemek vardı.
fra	tur	J'achète une cassette.	Bir kaset alıyorum.
fra	tur	J'ai toujours nourri mes chiens en début de soirée.	Köpeklerimi her zaman ikindide besledim.
fra	tur	La maîtresse de maison trayait la vache.	Ev sahibesi ineği sağıyordu.
fra	tur	Nous avons eu de nombreux orages cet hiver.	Bu kış çok fırtına vardı.
fra	tur	Je suis libre et j'écris dans toutes les langues.	Özgürüm ve bütün dillerde yazıyorum.
fra	tur	Je pense qu'elle dissimule des informations à la police.	Bence polisten bilgi saklıyor.
fra	tur	Presque tout le monde sait que ma langue maternelle est le turc.	Neredeyse herkes ana dilimin Türkçe olduğunu biliyor.
fra	tur	L'incendie c'est propagé très vite.	Yangın çok hızlı yayıldı.
fra	tur	Ne touche pas à mon vélo.	Bisikletime dokunma.
fra	tur	C'est blanc comme la neige.	Bu, kar gibi beyazdır.
fra	tur	Ce qui est difficile, nous le faisons immédiatement. Ce qui est impossible prend un peu plus de temps.	Zor olanı anında yaparız. İmkansız olan biraz zaman alır.
fra	tur	Il ne nous aime pas.	O bizi sevmiyor.
fra	tur	M. White ne tarda pas à se sentir coupable.	Bay White kendini suçlu hissetmekte gecikmedi.
fra	tur	Je ne calme personne.	Kimseyi sakinleştirmiyorum.
fra	tur	Elle est parfaite pour moi.	O benim için harika.
fra	tur	Si vous voulez.	Eğer isterseniz.
fra	tur	Je suis fière de mes enfants.	Çocuklarımla gurur duyuyorum.
fra	tur	Je peux me contempler dans un miroir.	Aynada kendimi görebiliyorum.
fra	tur	Une voiture est indispensable à une vie en banlieue.	Banliyödeki bir yaşam için araba zaruridir.
fra	tur	Donnez votre avis !	Fikrinizi söyleyin!
fra	tur	Traduis-tu des paroles de chansons ?	Şarkı sözlerini çeviriyor musun?
fra	tur	Quelque chose cloche.	Bir şey doğru değil.
fra	tur	Tom a volé le diamant.	Tom elması çaldı.
fra	tur	Ainsi que vous le savez déjà.	Zaten bildiğiniz gibi.
fra	tur	S'il vous plaît, montrez-moi votre cahier.	Lütfen bana defterinizi gösterin.
fra	tur	J'ai besoin d'une couverture supplémentaire.	Ekstra bir battaniyeye ihtiyacım var.
fra	tur	Elle est laborieuse comme une abeille.	Bir arı kadar meşgul.
fra	tur	Dis lequel tu voudrais.	Hangisini istersin söyle.
fra	tur	C'est toi le problème, Tom.	Sorun sensin, Tom.
fra	tur	En fait, le problème n'est pas nouveau.	Aslında sorun yeni değil.
fra	tur	Personne ne voudrait écouter.	Kimse dinlemek istemezdi.
fra	tur	Qui est venu prendre mon livre qui était sur cette table ?	Bu masadaki kitabımı kim gelip aldı?
fra	tur	Il s'est levé tôt pour attraper son train à temps.	Trene vaktinde yetişmek için erken kalktı.
fra	tur	Il vit seul.	O yalnız yaşıyor.
fra	tur	Il faut ajouter un point final à la fin de la phrase.	Cümlenin sonunda nokta konulmalı.
fra	tur	Tom était-il là ?	Tom orada mıydı?
fra	tur	Sors de la cuisine !	Mutfaktan çık!
fra	tur	Il n'a pas paru à la fête, hier soir.	Dün akşam partide yoktu.
fra	tur	Vous conduisez comme un taré !	Bir manyak gibi sürüyorsunuz!
fra	tur	Je ne change personne.	Kimseyi değiştirmiyorum.
fra	tur	Ça devrait le faire.	Buna yetmeli.
fra	tur	Il a beaucoup neigé l'an dernier.	Geçen yıl çok kar yağdı.
fra	tur	Je n'ai pas toujours été aussi gros.	Hep böyle şişman değildim.
fra	tur	Tom est sorti pour fumer une cigarette.	Tom sigara içmeye çıktı.
fra	tur	Ce garçon ne sait pas comment se comporter.	Bu çocuk nasıl davranması gerektiğini bilmiyor.
fra	tur	Viens et regarde cette fille dehors.	Gel ve dışarıdaki kızı seyret.
fra	tur	J'ai juste fini de déjeuner.	Öğle yemeğini yemeyi az önce bitirdim.
fra	tur	Nous avons pleuré tous les deux.	İkimiz de ağladık.
fra	tur	Nous vivons dans une belle ville.	Biz güzel bir şehirde yaşıyoruz.
fra	tur	Connais-tu cette fille ?	Bu kızı tanıyor musun?
fra	tur	La Terre et le Soleil ne sont que des points minuscules parmi les milliards d'étoiles dans la galaxie de la Voie Lactée.	Dünya ve Güneş, Samanyolu Galaksi'sindeki milyarlarca yıldız arasında sadece ufacık noktadırlar.
fra	tur	C'est Copacabana !	Burası Copacabana!
fra	tur	Je veux acheter un cadeau pour Tom.	Tom için bir hediye satın almak istiyorum.
fra	tur	Il va te tuer.	Seni óldürecek.
fra	tur	Pouvez-vous me prêter une agrafeuse?	Bana bir zımba ödünç verebilir misiniz?
fra	tur	Quelle andouille j'ai été de l'avoir fait !	Böyle bir şeyi yaptığım için ne kadar salağım!
fra	tur	Le travail sera fini à six heures.	Çalışma saat altıda bitirilecek.
fra	tur	Tu vois ce que je veux dire.	Demek istediğimi anlıyorsun.
fra	tur	Tu as entendu ta mère.	Anneni duydun.
fra	tur	Les gardiens n'ont pas vu Tom.	Gardiyanlar Tom'u görmedi.
fra	tur	Trouve un emploi !	Bir iş bul!
fra	tur	Ce livre n'est pas en vente ici.	Bu kitap burada satılmıyor.
fra	tur	Veux-tu encourir ce risque ?	Bu riski almak istiyor musun?
fra	tur	Offrez-moi un verre !	Bana içki ısmarla!
fra	tur	Tu as aidé les pauvres.	Fakirlere yardım ettin.
fra	tur	Elles saignaient du nez.	Burunları kanıyordu.
fra	tur	Elle travaillait.	Çalışıyordu.
fra	tur	Il remue la tête comme s'il avait de l'eau dans les oreilles.	Kulaklarında su olduğu için kafasını sallıyor.
fra	tur	Ce rêve se réalisera.	Bu hayal gerçekleşecek.
fra	tur	J'étais à l'hôpital avant que vous veniez.	Siz gelmeden önce ben hastanedeydim.
fra	tur	Il n'est pas très courageux.	O çok cesur değil.
fra	tur	Je n'ai pas encore fini mes devoirs.	Henüz işlerimi tamamlamadım.
fra	tur	Tom m'en a dit beaucoup sur vous.	Tom bana sizden çok bahsetti.
fra	tur	Elles ont exhibé leur nouvelle voiture.	Yeni arabalarını gösterdiler.
fra	tur	Le chemin est effondré.	Yol çöktü.
fra	tur	Je n’exporte rien.	Hiçbir şey ihraç etmiyorum.
fra	tur	Pouvez-vous parler plus lentement ?	Daha yavaş konuşabilir misiniz?
fra	tur	Je crains la même chose.	Aynı şeyden korkuyorum.
fra	tur	Le garçon est arrivé en courant.	Oğlan koşarak geldi.
fra	tur	Tom mange plus que Marie.	Tom Mary'den fazla yer.
fra	tur	Elle aime prendre des photos.	Fotoğraf çekmeyi seviyor.
fra	tur	Elle et moi avons le même âge.	O ve ben aynı yaştayız.
fra	tur	Tout le monde se régale.	Herkes kendine ziyafet çekiyor.
fra	tur	Que suis-je en train de manger ?	Ben ne yiyorum?
fra	tur	Veux-tu vraiment que Tom fasse ceci pour toi ?	Tom'un bunu senin için yapmasını gerçekten istiyor musun?
fra	tur	C'est un emmerdeur patenté.	O, tescilli bir baş belası.
fra	tur	Maintenant elle comprend ce que je veux dire.	Şimdi o benim ne demek istediğimi anlıyor.
fra	tur	Elle était absente à cause d'une maladie.	Bir hastalık yüzünden o yoktu.
fra	tur	Comment atteindre Boston le plus rapidement possible?	Boston'a en kısa yoldan nasıl ulaşılır?
fra	tur	Elles ont ouvert la boîte.	Kutuyu açtılar.
fra	tur	Cette lettre signifie sa démission.	Bu mektup onun istifasının göstergesidir.
fra	tur	Ma classe est composée de quarante élèves.	Sınıfım kırk öğrenciden oluşur.
fra	tur	Quelle est la température ambiante aujourd'hui ?	Bugün hava kaç derece?
fra	tur	Des adolescents ont écrasé nos citrouilles juste avant Halloween.	Birkaç ergen Cadılar Bayramı'ndan hemen önce kabaklarımızı parçaladı.
fra	tur	Tom a l'air très heureux.	Tom çok mutlu görünüyor.
fra	tur	Je vais le regretter.	Bundan pişman olacağım.
fra	tur	Depuis quand tu apprends le français ?	Ne zamandır Fransızca öğreniyorsun?
fra	tur	Si quelqu'un me parle en français, je peux comprendre.	Biri benimle Fransızca konuşursa anlayabilirim.
fra	tur	Elle nous donna un présent.	O bize bir hediye verdi.
fra	tur	Il a décidé de ne pas se rendre à la réunion.	O,toplantıya katılmama kararı aldı.
fra	tur	Elle ne cessait de m'interrompre.	Sözümü kesmeyi bitirmiyordu.
fra	tur	Que dois-je faire pour oublier Marika ?	Marika'yı unutmak için ne yapmalıyım?
fra	tur	Tom a l'air vraiment heureux.	Tom gerçekten mutlu görünüyor.
fra	tur	Il me faut rester avec le groupe.	Grup ile kalmak zorundayım.
fra	tur	Je tombe de sommeil.	Uykusuzluktan ölüyorum.
fra	tur	Ça m'arrive aussi.	Bu benim de başıma gelir.
fra	tur	La nourriture japonaise va te manquer aux États-Unis.	Japon yemeklerini Birleşik Devletleri'ndeyken özleyeceksin.
fra	tur	Ils me mentent.	Onlar bana yalan söylüyor.
fra	tur	Leur travail c'est de maquiller les artistes.	Onların işi oyunculara makyaj yapmaktır.
fra	tur	Connais-tu un docteur parlant japonais?	Japonca konuşan herhangi bir doktor tanıyor musun?
fra	tur	Tu as peur d'aller à la maison, n'est-ce pas ?	Eve gitmeye korkuyorsun, değil mi?
fra	tur	Les éléphants peuvent-ils éternuer ?	Filler hapşırabilir mi?
fra	tur	Il refusa l'offre et moi aussi.	Teklifi reddetti, ben de aynı şekilde.
fra	tur	Je n'ai pas envie de traduire cette phrase.	Bu cümleyi çevirmek istemiyorum.
fra	tur	J'abreuve les chiens.	Köpeklere su veriyorum.
fra	tur	Elles sont juste pour toi.	Onlar sadece senin için.
fra	tur	En 1847, ils déclarèrent leur indépendance.	1847'de bağımsızlıklarını ilan ettiler.
fra	tur	Sommes-nous tous sous surveillance ?	Hepimiz gözlem altında mıyız?
fra	tur	Les abeilles mangent du nectar.	Arılar nektar yer.
fra	tur	Veux-tu apprendre à jouer de la guitare ?	Gitar çalmayı öğrenmek istiyor musun?
fra	tur	Tom est allergique au pollen.	Tom'un polene karşı alerjisi var.
fra	tur	Avez-vous quelque chose de particulier à dire ?	Diyecek özel bir şeyiniz var mı?
fra	tur	La table est réservée.	Bu masa rezerve edildi.
fra	tur	Je suis Azeri.	Azeriyim.
fra	tur	L'usine sera vraisemblablement fermée la semaine prochaine.	Muhtemelen fabrika gelecek hafta kapanacak.
fra	tur	Franchement, mon cher, je n'en ai cure !	Franklin, canım, çokta tın !
fra	tur	Il chante et travaille en même temps.	Şarkı söylüyor ve aynı anda çalışıyor.
fra	tur	Je ne suis plus jeune, mais je peux encore mordre.	Artık genç değilim ama hala ısırabilirim.
fra	tur	Tom et Mary étaient à la maison hier soir.	Hem Tom hem de Mary dün gece evdeydiler.
fra	tur	En acceptant l'argent, il perdit le respect des gens.	Parayı kabul ederek, insanların saygısını kaybetti.
fra	tur	Je ne peux pas aller plus vite.	Daha hızlı gidemem.
fra	tur	Il est constamment à court d'argent.	Sürekli para sıkıntısı var.
fra	tur	Remplis un verre d'eau.	Bardağa su koy.
fra	tur	La France a gagné la Coupe du Monde.	Fransa Dünya Kupası'nı kazandı.
fra	tur	Marie m'a menti.	Mary bana yalan söyledi.
fra	tur	De quoi parle-t-il ? Ça n'a simplement aucun sens.	Neyden bahsediyor? Hiçbir anlam ifade etmiyor.
fra	tur	J'ai été choqué par les tristes nouvelles.	Üzücü haberlerden dolayı şokladım.
fra	tur	J'aimerais qu'elle s'arrête de se plaindre.	Keşke şikâyet etmeyi kesse.
fra	tur	Il se sentit comme chez lui.	Evde gibi hissetti.
fra	tur	Je ne sais pas ce que je ferai.	Ne yapacağımı bilmiyorum.
fra	tur	Puis-je pleurer ?	Ağlayabilir miyim?
fra	tur	Je pense que je voudrais un peu plus de café.	Sanırım biraz daha kahve istiyorum.
fra	tur	Elle a pris l'ascenseur pour le troisième étage.	Üçüncü kata çıkmak için asansörü kullandı.
fra	tur	Mon père est médecin.	Babam bir doktordur.
fra	tur	J'ai honte de mon corps.	Bedenimden utanıyorum.
fra	tur	Elle se regarde toujours dans le miroir. Quelle vanité.	Her zaman aynaya bakar. Ne heves!
fra	tur	Où tout le monde s'en est-il allé ?	Herkes nereye gitti?
fra	tur	Ça ne va pas t'aider.	Şu sana yardım etmeyecek.
fra	tur	Ce n'était pas prévu !	Bu öngörülür değildi!
fra	tur	Je suis surpris que vous soyez si naïf.	Bu kadar naif olmanıza şaşırıyorum.
fra	tur	Alors, tu ne viens pas ?	Yani, gelmiyor musun?
fra	tur	Il est à sec.	O iflas etti.
fra	tur	C'est ton sort.	Bu senin kaderin.
fra	tur	Il faut manger à ton âge.	Senin yaşındayken yemek lazım.
fra	tur	Tom est meunier.	Tom bir değirmencidir.
fra	tur	Il y a toujours quelque chose en nous que l'âge ne mûrit pas.	İçimizde daima yaşın olgunlaştıramadığı bir şey vardır.
fra	tur	Il s'assit près d'elle.	Onun yanına oturdu.
fra	tur	Ne vous appuyez pas sur mon bureau.	Masama dayanmayın.
fra	tur	Fumer abrège votre vie.	Sigara içmek ömrünüzü kısaltır.
fra	tur	C'est vraiment merveilleux.	O gerçekten harika.
fra	tur	La tactique a fonctionné.	Taktik işe yaradı.
fra	tur	Le golf est un gaspillage de terrain dans un petit pays comme le Japon.	Golf, Japonya gibi küçük bir ülkede toprak israfıdır.
fra	tur	Aujourd'hui, on est lundi.	Bugün pazartesi.
fra	tur	Tom rénovait les vieilles maisons.	Tom eski evleri onarırdı.
fra	tur	Allons, faisons la paix.	Hadi, barışalım.
fra	tur	Plus de vingt millions de gens jouent à Pokémon à travers le monde.	Dünya çapında yirmi milyondan fazla kişi Pokémon oynuyor.
fra	tur	Le jardin était entouré de magnifiques portiques.	Bahçe harika revaklarla çevriliydi.
fra	tur	Je ferai cela.	Bunu yapacağım.
fra	tur	Il ne sert à rien de pleurer sur le lait renversé.	Dökülen süt için ağlamak bir işe yaramaz.
fra	tur	Ta mère va me tuer.	Annen beni öldürecek.
fra	tur	Que peux-tu me donner ?	Bana ne verebilirsin?
fra	tur	Il n'a rien dit.	Hiçbir şey söylemedi.
fra	tur	Pourquoi as-tu pleuré ?	Neden ağladın?
fra	tur	Je prends des vitamines.	Vitamin alıyorum.
fra	tur	Je ne fatigue personne.	Kimseyi yormuyorum.
fra	tur	Elle a besoin d'un couteau effilé.	Keskin bir bıçağa ihtiyacı var.
fra	tur	J'ai perdu tout respect pour toi.	Sana olan tüm saygımı kaybettim.
fra	tur	Tu devrais être parti depuis longtemps.	Uzun zaman önce gitmeliydin.
fra	tur	La loi est la même pour tous.	Kanun herkes için aynıdır.
fra	tur	C'est le communisme.	Bu, komünizmdir.
fra	tur	Voudriez-vous quelque chose de plus facile ?	Daha kolay bir şey ister misiniz?
fra	tur	Si on est ici, c'est ta faute !	Burada olmamız senin hatan!
fra	tur	Elle trouvait du plaisir à lire.	Kitap okumayı zevkli buluyordu.
fra	tur	Depuis, il n'est jamais revenu.	O zamandan beri asla geri gelmedi.
fra	tur	N'as-tu pas un peu d'argent ?	Azıcık paran yok mu?
fra	tur	Le chien est très grand.	Köpek çok büyük.
fra	tur	Je n'en suis pas encore sûr, mais je pense que je deviendrai professeur.	Henüz emin değilim fakat sanırım bir öğretmen olacağım.
fra	tur	Son père ne viendra pas, il est très occupé.	Babası gelmeyecek, o çok meşgul.
fra	tur	La chandelle s'est éteinte.	Mum söndü.
fra	tur	Hier on a passé une soirée super avec mes frères et mes amis, et le barbeuc était trop bon aussi.	Dün kardeşlerim ve arkadaşlarım beraber süper bir akşam geçirdik ve mangal da çok iyidi.
fra	tur	J'aimerais que tu restes avec moi.	Yanımda kalmanı isterim.
fra	tur	Il a obtenu un master en droit.	O, hukuk üzerine mastır yaptı.
fra	tur	Je suis contente pour toi.	Senin adına sevindim.
fra	tur	Vous ne vous rappellerez même pas de moi d'ici quelques années.	Bundan bir iki yıl sonra beni hatırlamayacaksınız bile.
fra	tur	Il est occupé avec son travail.	O, işi ile meşgul.
fra	tur	Je regrette de n'avoir pas suivi le conseil de mon médecin.	Doktorun tavsiyelerini takip etmediğim için pişmanım.
fra	tur	Une barbe grise recouvrait son visage.	Gri bir sakal yüzünü kaplıyordu.
fra	tur	J'ai besoin d'une explication précise.	Net bir açıklamaya ihtiyacım var.
fra	tur	Tu alourdissais tes valises.	Valizlerini ağırlaştırıyorsun.
fra	tur	Tom ne sait pas conduire.	Tom araba sürmeyi bilmez.
fra	tur	Elle a de grosses lèvres.	Büyük dudakları var.
fra	tur	Avez-vous vu ma femme ?	Karımı gördünüz mü?
fra	tur	Je me suis débarrassé de mon vieux frigo.	Eski buzdolabımdan bıktım.
fra	tur	Elle aime ses enfants.	O, çocuklarını sever.
fra	tur	Ils étaient fatigués d'attendre.	Onlar beklemekten yorgun hâle düşmüşlerdi.
fra	tur	Elle acheta un poulet.	Bir tavuk satın aldı.
fra	tur	Il ne peut pas parler le français sans faire quelques fautes.	Birkaç hata yapmadan Fransızca konuşamaz.
fra	tur	Je ne couds pas leurs vêtements.	Onların kıyafetlerini dikmiyorum.
fra	tur	Tu es important.	Sen önemlisin.
fra	tur	Ce repas est vraiment délicieux !	Bu yiyecek gerçekten lezzetli.
fra	tur	As-tu jamais pris une amende pour excès de vitesse ?	Hiç aşırı hız cezası aldın mı?
fra	tur	Je veux savoir qui a cassé cette vitre.	Bu camı kim kırdı bilmek istiyorum.
fra	tur	J'ai un fils qui est du même âge que toi.	Benim, senin yaşında bir oğlum var.
fra	tur	Les filles ont ricané.	Kızlar kıkırdadı.
fra	tur	C'est un très bon thé.	Bu çok iyi bir çay.
fra	tur	Je veux acheter.	Satın almak istiyorum.
fra	tur	Zut, la doublure de mon manteau se détache.	Tüh, ceketimin astarı söküldü.
fra	tur	Qu'est-ce que c'est que ça ?	O nedir?
fra	tur	Cette image ne me semble pas moche ; au contraire, je pense qu'elle est plutôt jolie.	Bu resim çirkin görünmüyor, aksine bu resmin oldukça güzel olduğunu düşünüyorum.
fra	tur	Marie a les yeux marrons, sa fille les a verts et son petit-fils a les yeux bleus.	Mary'nin kahverengi gözleri var, kızınınkiler yeşil ve küçük oğlununkiler mavi.
fra	tur	Es-tu d'accord ?	Kabul ediyor musun?
fra	tur	C'est le monde à l'envers!	Dünya tersine dönmüş!
fra	tur	Je ne parle pas hébreu.	İbranice konuşmuyorum.
fra	tur	Il a renvoyé l'employé.	Onu işe aldı.
fra	tur	On ne peut pas substituer l'argent pour la santé.	Parayı sağlığa değişemeyiz.
fra	tur	Il s'est mis à se comporter bizarrement.	Garip biçimde davranmaya başladı.
fra	tur	L’économiste n’est pas économe de paroles !	Ekonomist söylediklerinde tutumlu değildir!
fra	tur	Est-ce que je perdrai mon bras ?	Kolumu kaybedecek miyim?
fra	tur	Elle aime les nouvelles expériences.	Yeni deneyimleri sever.
fra	tur	Je laisse toujours mon vélo sale.	Her zaman bisikletimi kirli bırakırım.
fra	tur	Ça m'a fait l'effet d'une douche froide.	Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissettim.
fra	tur	Qui vous a envoyé ça ?	Bunu size kim yolladı?
fra	tur	Je ferai de mon mieux.	Ben elimden gelenin en iyisini yapacağım.
fra	tur	Cette fois, vous êtes allés trop loin.	Bu sefer çok ileriye gittiniz.
fra	tur	Je trouve dur de se réveiller tôt par matins froids.	Soğuk sabahlarda erkenden kalkmak bana zor gelir.
fra	tur	Le tigre était allongé au milieu de la cage.	Kaplan kafesin ortasına uzanmıştı.
fra	tur	Franchement, Tom est un fan de Star Trek.	Tom açıkça Star Trek'in bir hayranı.
fra	tur	Par avion, s'il vous plaît.	Uçakla, lütfen.
fra	tur	Tout était tranquille dans la pièce.	Odada her şey sessizdi.
fra	tur	Mais que fait l’arbitre ? Tom aurait dû être sanctionné sur ce coup-là.	Ama yargıç ne yapıyor? Bu konuda Tom cezalandırılmalıydı.
fra	tur	Bonjour ! Vous êtes notre nouveau voisin, si je ne m'abuse ?	İyi günler! Siz yeni komşumuzsunuz, eğer yanılmıyorsam?
fra	tur	J'ai eu tort depuis le début.	Başından beri hatalıydım.
fra	tur	Cette classe se compose de 35 élèves.	Bu sınıfta otuz beş öğrenci var.
fra	tur	Je n'en crois pas mes yeux !	Gözlerime inanamıyorum!
fra	tur	Nous avons gardé nos livres fermés.	Kitaplarımızı kapalı tuttuk.
fra	tur	Carlos a gravi la montagne.	Carlos dağa tırmandı.
fra	tur	Il n'est pas nécessaire d'apporter un cadeau.	Hediye götürmeye gerek yok.
fra	tur	Tu as deux livres.	Senin iki kitabın var.
fra	tur	Il a fait une campagne électorale réussie.	Başarılı bir seçim kampanyası yaptı.
fra	tur	C'est tout ce que j'ai à dire.	Diyeceklerim bu kadar.
fra	tur	La nuit dernière j'ai entendu des aboiements au loin.	Geçen gece uzakta köpek sesleri duydum.
fra	tur	Tom demandait l'heure.	Tom saati soruyordu.
fra	tur	Je veux un peu de couennes de porc.	Biraz domuz derisi istiyorum.
fra	tur	Cela sent délicieusement bon.	Bu lezzetli kokuyor
fra	tur	Je ne suis pas une phrase. Je devrais être effacé de Tatoeba.	Ben bir cümle değilim.Tatoeba'dan silinmiş olmam gerekir.
fra	tur	Le chien a traqué le lapin dans la forêt.	Köpek, tavşanı ormanda kovaladı.
fra	tur	Je ne peux pas partir.	Ben gidemiyorum.
fra	tur	Est-ce que je peux m'allonger sur le sofa ?	Kanepeye uzanabilir miyim?
fra	tur	Brosse tes dents après chaque repas.	Her yemekten sonra dişlerini fırçala.
fra	tur	Le livre avait beaucoup de pages.	Kitap çok fazla sayfa sayısına sahipti.
fra	tur	Je superviserai ta progression depuis mon ordinateur.	Gelişimini bilgisayarımdan denetleyeceğim.
fra	tur	Il est un peu rouillé.	Biraz körelmiş.
fra	tur	Nous avons remercié Tom pour le cadeau.	Tom'a hediye için teşekkür ettik.
fra	tur	Je sais que vous n'avez pas d'argent.	Paranızın olmadığını biliyorum.
fra	tur	Je vais dans la même direction. Viens avec moi. Je t'y emmènerai.	Ben aynı yöne gidiyorum. Gel benimle. Seni oraya götüreceğim.
fra	tur	Depuis quand Vania est-elle secrétaire ?	Vania ne zamandan beri sekterer?
fra	tur	Tom dissimulait sa colère à Mary.	Tom öfkesini Mary'den gizledi.
fra	tur	Je ne vous écris pas.	Size yazmıyorum.
fra	tur	Tout est si nouveau pour moi !	Benim için her şey ne kadar da yeni!
fra	tur	Elle porte le même chapeau depuis un mois.	Bir aydır aynı şapkayı takıyor.
fra	tur	J'y ai songé toute la journée.	Bütün gün bunu düşündüm.
fra	tur	Je ne harcèle personne.	Kimsenin başının etini yemiyorum.
fra	tur	Si tu as besoin de moi, appelle-moi.	Bana ihtiyacın olursa ara.
fra	tur	Je suis ici pour requérir ton aide.	Yardımını istemek için buradayım.
fra	tur	Ma concentration diminue progressivement.	Konsantrasyonum giderek bozuluyor.
fra	tur	Il était réputé pour être un génie.	Dâhi olarak tanınır.
fra	tur	J'en fus un peu irrité.	Bundan biraz öfkelendim.
fra	tur	Que va-t-il advenir de vos prisonniers ?	Mahkûmlarınıza ne olacak?
fra	tur	Ceci est une pomme verte.	Bu yeşil bir elmadır.
fra	tur	Quoiqu'il se passe, il faut que tu gardes ton calme.	Ne olursa olsun, sakin kalmak zorundasın.
fra	tur	Les italiens mangent des pâtes.	İtalyanlar makarna yer.
fra	tur	Que suis-je en train de manger ?	Ne yiyorum?
fra	tur	Conduire nonchalamment provoque des accidents.	Dikkatsiz araba kullanmak kazalara sebebiyet verir.
fra	tur	Est-ce que vous allez partager ça ?	Bunu paylaşacak mısınız?
fra	tur	Il s'inclina devant la reine.	Kraliçenin önünde eğildi.
fra	tur	Elles sont spéciales.	Onlar özel.
fra	tur	J'ai finalement terminé mes devoirs, maintenant je peux aller au lit.	Sonunda ödevlerimi bitirdim şimdi yatabilirim.
fra	tur	Même voler une épingle est un péché.	İğne çalmak bile günahtır.
fra	tur	Tu as un bel appartement.	Güzel bir dairen var.
fra	tur	Il fait tellement chaud que je vais mettre en marche l'air conditionné.	Hava gerçekten çok sıcak, gidip klimayı açacağım.
fra	tur	J'aime beaucoup écouter de la musique classique.	Klasik müzik dinlemeyi çok severim.
fra	tur	Je serai en mesure de l'achever d'ici un jour ou deux.	Bir ya da iki gün içinde onu bitirebileceğim.
fra	tur	Il partira demain après midi.	Yarın öğleden sonra hareket edecek.
fra	tur	Ça sent délicieusement bon.	Bu lezzetli kokuyor
fra	tur	La vie est pleine de surprises.	Yaşam sürprizlerle doludur.
fra	tur	Ton manque de responsabilité m'irrite.	Senin saygı yoksunluğun beni öfkelendiriyor.
fra	tur	La glace va se rompre sous votre poids.	Ayaklarınızın altındaki buz kırılacak.
fra	tur	Il n'arrête pas de se plaindre.	Şikâyet etmeyi bırakmıyor.
fra	tur	C'est de la neige de l'année dernière.	Bu geçen yılın karı.
fra	tur	Vous devriez le connaître.	Onunla buluşmalısın.
fra	tur	Il préfère la Turquie à l'Allemagne.	Türkiye'yi Almanya'ya tercih eder.
fra	tur	La dernière chemise ne comporte pas de poches.	Son gömleğin cepleri yok.
fra	tur	Il s'est allongé sur le plancher.	Tahta döşemede uzandı.
fra	tur	Puisse la nouvelle année t'apporter la joie.	Yeni yıl sana mutluluk getirsin!
fra	tur	Il en connait beaucoup sur les animaux.	O, hayvanlar hakkında çok bilgi sahibi.
fra	tur	Visiteras-tu d'autres pays ?	Başka ülkeleri ziyaret edecek misin?
fra	tur	Il ne joue pas bien du tout au tennis.	Tenisi hiç de iyi oynamaz.
fra	tur	Si tu veux, tu peux m'embrasser.	İstersen beni öpebilirsin.
fra	tur	J'ai oublié mon argent.	Paramı unuttum.
fra	tur	Ken a embrassé la fiancée de Tom.	Ken Tom'un kız arkadaşını öptü.
fra	tur	Je suis ravi que tu me poses cette question.	Bana bu soruyu sorduğun için memnunum.
fra	tur	As-tu déjà diné ?	Akşam yemeğini çoktan yedin mi?
fra	tur	Je dois te parler seule à seul.	Seninle yalnız konuşmak zorundayım.
fra	tur	Notre association ne dura pas longtemps.	Ortaklığımız fazla uzun sürmedi.
fra	tur	Il y a beaucoup de bonnes choses dans le monde.	Dünyada birçok iyi şey var.
fra	tur	Je suis occupé aujourd'hui, autrement j'accepterais.	Bugün meşgulüm yoksa kabul ederdim.
fra	tur	Où est Britney Spears ?	Britney Spears nerede?
fra	tur	Il est craintif comme un lièvre.	Tavşan gibi ürkekti.
fra	tur	T'es sourd ou quoi ?	Sen sağır mısın nesin?
fra	tur	Elle est belle comme sa mère.	O, annesi gibi güzel.
fra	tur	J'ai un camion.	Bir kamyonum var.
fra	tur	Mon père est, chaque jour, affairé comme une abeille.	Her gün babam bir arı gibi meşguldür.
fra	tur	On dirait que le chef de service aime abuser de son autorité.	Şefin, otoritesini kötüye kullanmayı sevdiğini söyledik.
fra	tur	Je te verrai à la fête.	Seni partide göreceğim.
fra	tur	Tu es sans cœur, aujourd'hui.	Bugün, acımasızsın.
fra	tur	Elle a mémorisé 2000 mots anglais.	2000 ingilizce kelime ezberledi.
fra	tur	Il est mieux de vivre en étant riche que de mourir riche.	Zengin yaşamak zengin ölmekten iyidir.
fra	tur	La technologie progresse de manière constante.	Teknoloji sürekli bir şekilde ilerliyor.
fra	tur	Dis-moi juste quoi faire !	Sadece ne yapacağımı söyle!
fra	tur	C'est un membre indispensable du personnel.	O vazgeçilmez bir elemandır.
fra	tur	J'ai eu le billet gratuitement.	Bileti ücretsiz aldım.
fra	tur	Vous ne connaissez pas la valeur de cet homme.	Bu adamın değerini bilmiyorsunuz.
fra	tur	Quelle agréable surprise que de te voir ici !	Seni burada görmek ne hoş sürpriz!
fra	tur	Aucune autre rivière n'est plus longue que la Shinano.	Başka hiçbir nehir Shinano'dan uzun değildir.
fra	tur	Nous sommes heureux.	Biz mutluyuz.
fra	tur	L'ambulance est arrivée peu après l'accident.	Ambulans kazadan birkaç dakika sonra geldi.
fra	tur	Cette montagne est dans les nuages.	O dağ bulutların içindedir.
fra	tur	Ils n'aiment pas le fromage.	Onlar peynir sevmez.
fra	tur	M. Suzuki a trois filles.	Bay Suzuki'nin üç kızı var.
fra	tur	Je le regrette sincèrement.	Gerçekten bundan pişmanlık duyuyorum.
fra	tur	Je bâille parce que j'ai sommeil.	Esniyorum çünkü uykum var.
fra	tur	Il est vraiment énervé.	O gerçekten öfkeli.
fra	tur	J'étais invité.	Davet edildim.
fra	tur	Pokémon Go est un jeu gratuit.	Pokémon Go ücretsiz bir oyundur.
fra	tur	Ouvrez la bouche !	Ağzınızı açın.
fra	tur	Elle accouchera bientôt.	Yakında doğuracak.
fra	tur	L'accord, s'il n'est pas soutenu par des actions, ne signifie rien.	Anlaşma, hareketlerle desteklenmezse, hiçbir şey ifade etmez.
fra	tur	Je veux apprendre l'espagnol.	İspanyolca öğrenmek istiyorum.
fra	tur	Je m'aime.	Kendimi seviyorum.
fra	tur	Il ne fait rien d'autre que se plaindre.	Yakınmaktan başka hiçbir şey yapmaz.
fra	tur	Quand bien même ce serait vrai, ça ne me concerne pas.	Gerçek bile olsa, bu beni ilgilendirmez.
fra	tur	C'est un des élèves de mon père.	Bu babamın öğrencilerinden biri.
fra	tur	C'est difficile de traduire précisément la signification.	Bunun anlamını eksiksiz olarak çevirmek zordur.
fra	tur	À chaque problème, sa solution.	Her derdin bir devası vardır.
fra	tur	Je n'ai pas la force de finir ce travail tout seul.	Bu işi yalnız başıma bitirecek gücüm yok.
fra	tur	Je voulais juste écouter un peu de musique.	Ben sadece biraz müzik dinlemek istedim.
fra	tur	Ça voudrait dire beaucoup pour moi, si tu restais.	Eğer kalırsan, bu bana fazla gelir.
fra	tur	Elle se balançait.	O sallanıyor.
fra	tur	Je te souhaite bonne chance.	Sana bol şans diliyorum.
fra	tur	Il a passé tout son temps à regarder l'écran.	Bütün zamanını ekrana bakarak geçirdi.
fra	tur	Tandis que j'attendais le bus, j'ai assisté à un accident.	Otobüs beklerken, bir kazaya şahit oldum.
fra	tur	Aidez-moi à choisir un chapeau qui aille avec ma nouvelle robe, s'il vous plaît.	Benim yeni elbiseme uyacak olan şapkayı seçmemde bana yardım et lütfen.
fra	tur	Je suis amoureux.	Âşığım.
fra	tur	Monsieur, pourriez-vous, je vous prie, me dire la vérité ?	Bayım, rica ederim bana gerçeği söyleyebilir misiniz?
fra	tur	On s'occupe de lui.	Ona bakıyoruz.
fra	tur	Il faut que vous veniez.	Gelmelisiniz.
fra	tur	Il est habitué au travail pénible.	Çok çalışmaya alışkındır.
fra	tur	Alain désire toujours rester dans sa maison natale, attaché à son enfance.	Alain çocukluğuna bağlıdır, her zaman doğum yerinde kalmak istiyor.
fra	tur	Toutes mes amies se marient.	Tüm arkadaşlarım evleniyor.
fra	tur	Donne-moi la clé de ce château !	Bana bu kalenin anahtarını ver!
fra	tur	Est-ce que tu as trouvé une quelconque bonne solution ?	Herhangi iyi bir çözüm buldun mu?
fra	tur	T’as une voix bizarre. Qu’est-ce qu’il y a ?	Sesin tuhaf. Ne oldu?
fra	tur	Il a fait cela pour l'argent.	O bunu para için yaptı.
fra	tur	Nous les aimons toutes les deux.	Onların ikisini de severiz.
fra	tur	Je lui ai envoyé une lettre.	Ona mektup gönderdim.
fra	tur	Tout le monde sait qu'il a perdu sa jambe à la guerre.	Herkes onun savaşta bacağını kaybettiğini biliyor.
fra	tur	Je ne corrige personne.	Kimseyi düzeltmiyorum.
fra	tur	La religion est le dialogue constant de l'humanité avec Dieu. L'art est son monologue.	Din, insanlığın Tanrı ile olan iletişimini içeren diyaloğudur. Sanat onun monoloğudur.
fra	tur	Je priais.	Dua ediyordum.
fra	tur	Vous devriez l'essayer !	Onu denemelisiniz!
fra	tur	Il faisait chaud. Et il faisait aussi très humide.	Hava sıcaktı. Ve hava oldukça nemliydi.
fra	tur	Tom entra dans la cuisine.	Tom mutfağa girdi.
fra	tur	C'est tout ce que je sais.	Tüm bildiğim o.
fra	tur	Le pont a été emporté par les inondations.	Köprüyü sel götürdü.
fra	tur	Quant à moi, tu devrais y penser.	Bence bunu bir düşün.
fra	tur	Il n'y a pas école aujourd'hui.	Bugün okul yok.
fra	tur	Je regrette mais monsieur Zamenhof est absent.	Üzgünüm ama Bay Zamenhof yok.
fra	tur	Son cœur bat plus vite au moment des nouvelles.	Haberlerde kalbi hızlıca çarptı.
fra	tur	Ne peux-tu pas entendre tous les klaxons des voitures derrière nous ?	Arkamızdaki arabaların kornalarının sesini duyamıyor musun?
fra	tur	Ne faites que les réparations nécessaires, s'il vous plaît.	Sadece gerekli tamiratları yapın lütfen.
fra	tur	Comme c'est important, je vais m'en occuper.	Önemli olduğu için, ona katılacağım.
fra	tur	Tout le monde a besoin de croire en quelque chose.	Herkesin bir şeylere inanmaya ihtiyacı var.
fra	tur	Le match s’est achevé sur un score nul à l’issue des 90 minutes réglementaires.	Maç 90 dakika sonunda skorsuz bitti.
fra	tur	Le musée est ouvert du lundi au vendredi.	Müze pazartesiden cumaya kadar açıktır.
fra	tur	J'habite à New York.	New York'ta yaşıyorum.
fra	tur	Cliquez ici pour créer un compte.	Bir hesap açmak için buraya tıklayın.
fra	tur	Vous étiez seule, à ce moment-là, n'est-ce pas ?	O sırada yalnızdın değil mi?
fra	tur	Il a bu sa bière et en a commandé une autre.	Birasını içti ve bir tane daha sipariş etti.
fra	tur	Tom a été piqué par une abeille.	Tom'u arı soktu.
fra	tur	Je crains de ne pouvoir vous aider.	Korkarım ki size yardım edemem.
fra	tur	Tom est allé à Boston avec Mary.	Tom Mary ile Boston'a gitti.
fra	tur	Que crois-tu qu'il se soit passé ici ?	Sence burada ne olmuş olabilir?
fra	tur	Écris-moi dès que tu pourras.	Müsait olur olmaz bana yaz.
fra	tur	Merci, je veux seulement regarder.	Teşekkürler, sadece izlemek istiyorum.
fra	tur	Je donnerai une chemise à mémé pour Noël.	Noel için nineme bir gömlek vereceğim.
fra	tur	Avant de me rendre à Paris pour travailler, je dois rafraîchir mon français.	Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
fra	tur	Laisse-la y jeter un œil !	O ona bir göz atsın.
fra	tur	Il a un plan pour lui tendre une embuscade.	Onu tuzağa düşürmek için bir planı var.
fra	tur	Il est dangereux de boire trop.	Çok fazla içmek tehlikelidir.
fra	tur	Il faut exécuter ce plan.	Bu planı uygulamak gerekir.
fra	tur	J'y mange chaque soir.	Her akşam orada yerim.
fra	tur	Est-ce que tu ne peux pas comprendre que Tom ne veut pas parler avec toi ?	Tom'un seninle konuşmak istemediğini göremiyor musun?
fra	tur	« Fais-moi confiance », dit-il.	O, "bana güven" dedi.
fra	tur	Il y a un remède contre tout.	Her şeye bir çare vardır.
fra	tur	As-tu déjà assisté à un braquage de banque ?	Hiç banka soygununda bulundun mu?
fra	tur	En quelques années, il est devenu très compétent en anglais.	Birkaç yıl içinde İngilizcede uzmanlaştı.
fra	tur	Je sens que tu écriras une pièce formidable.	Harika bir parça yazacağını hissediyorum.
fra	tur	C'est moins cher de prendre le bus.	Otobüse binmek daha ucuz.
fra	tur	Malheureusement, on regarde plus la télévision qu'on ne lit de livres.	Maalesef kitap izlemekten çok televizyon izliyoruz.
fra	tur	Je devrais parler à Tom.	Tom'la konuşmalıyım.
fra	tur	D'accord, mais dînons d'abord.	Tamam ama önce akşam yemeği yiyelim.
fra	tur	John Lennon est né en 1940.	John Lennon 1940 yılında doğdu.
fra	tur	J'ai trois billets.	Üç biletim var.
fra	tur	Non, merci.	Hayır, teşekkürler.
fra	tur	Sur la base de son accent, je savais qu'il était français.	Aksanından onun Fransız olduğunu anlamıştım.
fra	tur	Écris-moi quand tu es arrivé.	Varınca bana yaz.
fra	tur	La fille est en train de boire du thé.	Kız şu an çay içiyor.
fra	tur	Je pense qu'il dissimule quelque chose.	Onun bir şey sakladığını düşünüyorum.
fra	tur	Tout d'abord, je dois dire ceci.	Her şeyden önce, bunu sana söylemeliyim.
fra	tur	Je m'appelle Farshad.	Benim adım Farshad.
fra	tur	Comparé à d'autres, le passeport français est tellement moche.	Diğerlerine nazaran, Fransız pasaportu gerçekten berbat.
fra	tur	Bon appétit !	Afiyet olsun!
fra	tur	Le chat est sorti du panier.	Kedi sepetten çıktı.
fra	tur	Je cours.	Ben koşuyorum.
fra	tur	Leur travail c'est de maquiller les artistes.	İşleri, sahneye çıkan oyunculara makyaj yapmak.
fra	tur	Je ne sais pas nager.	Nasıl yüzülür bilmiyorum.
fra	tur	Je viens juste d'arriver ici.	Ben az önce buraya vardım.
fra	tur	Fais-moi le plaisir de la fermer.	Bana bir iyilik yap ve kes sesini.
fra	tur	Vous pouvez me croire.	Bana inanabilirsiniz.
fra	tur	Je ne mérite rien.	Ben hiçbir şeyi hak etmiyorum.
fra	tur	Ta femme aime-t-elle s'habiller de façon provocatrice ?	Hanımın kışkırtıcı tarzda giyinmeyi sever mi?
fra	tur	C'est moi qui ai lu ta lettre à voix haute à ma famille.	Senin mektubunu aileme ben okudum.
fra	tur	J'ai appris à cuisiner par ma mère.	Yemek yapmasını annemden öğrendim.
fra	tur	Je ne déchire pas leurs papiers.	Onların kağıtlarını yırtmam.
fra	tur	Chérie, offre du café aux invités.	Aşkım konuklara kahve sunuyor.
fra	tur	Après dix minutes, ils passèrent à un nouveau sujet.	On dakika sonra başka bir konuya geçtiler.
fra	tur	Il a besoin de ça.	Onun buna ihtiyacı var.
fra	tur	Nous avons quitté nos épouses.	Eşlerimizi terkettik.
fra	tur	J'espère que je ne te réveille pas.	Umarım seni uyandırmıyorum.
fra	tur	Je travaille ici depuis plusieurs années.	Yıllardır burada çalışıyorum.
fra	tur	Vous êtes la dernière personne que j'aurais attendu de voir ici.	Burada görmeyi umacağım son insansınız.
fra	tur	Ne dis rien, mais montre !	Bir şey söyleme, ama göster!
fra	tur	Il est très important de respecter les règles de la circulation.	Trafik kurallarına uymak çok önemlidir.
fra	tur	Cet homme devrait être condamné à mort.	Bu adam ölüme mahkûm edilmelidir.
fra	tur	Tom adore cette voiture.	Tom bu arabaya bayılıyor.
fra	tur	Je suis convaincue que les choses vont changer pour le mieux.	Bir şeylerin daha iyiye gideceğine ikna oldum.
fra	tur	Il regardera votre belle image.	Güzel resminize bakacak.
fra	tur	Je suis venu en voiture.	Arabayla geldim.
fra	tur	Combien de bureaux y a-t-il dans la salle de classe ?	Sınıfta kaç tane sıra var?
fra	tur	Je pense que vous avez besoin de repos.	Dinlenmeye ihtiyacınız var sanırım.
fra	tur	Au pire, il aura une note moyenne.	En kötü ihtimalle vasat bir not alır.
fra	tur	Il parle deux langues étrangères.	O iki yabancı dil konuşuyor.
fra	tur	Ne m'attends pas ! Il faut que tu partes !	Bekleme beni! Gitmelisin!
fra	tur	Il était très fatigué.	O, çok yorgundu.
fra	tur	Les prisonnières ont essayé de s'enfuir.	Mahkumlar kaçmaya çalıştı.
fra	tur	Elles flottaient.	Yüzüyorlar.
fra	tur	J'espère rester.	Umarım kalırım.
fra	tur	Est-ce que le verre est maintenant à moitié plein ou à moitié vide ?	Şu anda bardağın yarısı dolu mu yoksa yarısı boş mu?
fra	tur	Moi, le matin, je bois toujours deux tasses de café.	Ben sabahleyin her zaman iki fincan kahve içerim.
fra	tur	J'ai été ravie de discuter avec toi.	Seninle tartışmaktan memnun oldum.
fra	tur	C'est toi qui as arrangé le problème.	Sorunu çözen sendin.
fra	tur	Ma télévision tomba dans en panne, donc je dus l'emmener réparer.	Televizyonum bozuldu. O yüzden tamire götürmek zorunda kaldım.
fra	tur	Ils partirent en expédition au pôle Nord.	Kuzey kutbuna sefere çıktılar.
fra	tur	Je veux les acheter tous.	Onların hepsini satın almak istiyorum.
fra	tur	On n'a pas encore décidé de quand on ira à Nankin.	Nankin'e ne zaman gideceğimize henüz karar vermedik.
fra	tur	Je me souviens avoir été sur un bateau lorsque je n'avais que cinq ans.	Kendimi bir gemide hatırlıyorum, daha beş yaşında değildim.
fra	tur	Marie a besoin de ça.	Mary'nin buna ihtiyacı var.
fra	tur	Il se battit jusqu'au bout.	Sonuna kadar savaştı.
fra	tur	Tom vit dans une petite ville non loin de Boston.	Tom Boston'dan çok uzak olmayan küçük bir kasabada yaşıyor.
fra	tur	Je ne peux pas soigner un cœur brisé.	Kalp kırgınlığını tedavi edemem.
fra	tur	Elles m'ont menti.	Bana yalan söylediler.
fra	tur	J'ai peur de l'orage.	Fırtınadan korkuyorum.
fra	tur	Elle se ronge les ongles à longueur de journée.	Gün boyu tırnaklarını kemiriyor.
fra	tur	Ne faites pas de bruit en mangeant votre soupe.	Çorbanızı içerken ses çıkartmayınız.
fra	tur	La banque est fermée le dimanche.	Banka pazar günü kapalı.
fra	tur	J'ai acheté deux billets pour le concert.	Konser için iki bilet aldım.
fra	tur	Le miroir se trouve sur le dessus du vaisselier.	Ayna sofra takımı dolabının üstündedir.
fra	tur	Ma maison est près de la mer.	Benim evim denize yakın.
fra	tur	Elle a ouvert la boîte.	Kutuyu açtı.
fra	tur	Un ami m'a raconté cette histoire.	Bir arkadaş bana o hikayeyi anlattı.
fra	tur	N'avez-vous pas parlé anglais ?	İngilizce konuşmamış mıydınız?
fra	tur	Elle mange du pilaf ouzbek au restaurant maintenant.	O, şimdi restoranda Özbek pilavı yiyor.
fra	tur	Peux-tu expliquer ton mécontentement ?	Hoşnutsuzluğunu açıklar mısın?
fra	tur	Pardonnez-moi, je n'en ai pas entendu.	Affedersiniz, duymadım.
fra	tur	Il y a un magasin ici.	Burada bir dükkan var.
fra	tur	Tatoeba peut-il contribuer à la sauvegarde des langues en danger ?	Tatoeba, yok olma tehlikesinde olan dillerin korunmasında katkıda bulunabilir mi?
fra	tur	Aujourd'hui, on voit très bien le mont Fuji.	Bugün Fuji Dağı'nı net olarak görebiliriz.
fra	tur	Où est ton père ?	Baban nerede?
fra	tur	Kobé est la ville que j'aime le plus.	Kobé, en sevdiğim şehirdir.
fra	tur	Chaque fois que je termine une tâche, je la confirme sur la liste.	Her zaman görevi bitirdiğimde, bunu listede doğrularım.
fra	tur	Laisse-moi m'asseoir.	İzin ver oturayım.
fra	tur	Je crains de ne pouvoir te sauver, cette fois.	Korkarım ki seni bu sefer koruyamam.
fra	tur	Tom m'a dit que tout était prêt.	Tom bana her şeyin hazır olduğunu söyledi.
fra	tur	Je ne boutonne rien.	Bir şey iliklemiyorum.
fra	tur	Parfait !	Mükemmel!
fra	tur	Il aime beaucoup sa langue.	O, dilini çok seviyor.
fra	tur	Tu devrais faire ça dehors.	Bunu dışarıda yapman gerekir.
fra	tur	Disparais et ne reviens pas!	Git ve geri gelme!
fra	tur	Tu exagères tout.	Sen her şeyi abartıyorsun.
fra	tur	Savez-vous quel est mon regret ?	Benim pişman olduğum şey ne biliyor musunuz?
fra	tur	Elles sont juste pour vous.	Onlar sadece sizin için.
fra	tur	Je n'oublierai pas cela.	Onu unutmayacağım.
fra	tur	Que veux-tu maintenant ?	Şimdi ne istiyorsun?
fra	tur	Nous mangeons.	Yeriz.
fra	tur	Mon frère vit à San Diego.	Erkek kardeşim San Diego'da yaşıyor.
fra	tur	Je ne sais que faire avec ce désordre.	Bu karmaşada ne yapacağımı bilmiyorum.
fra	tur	La banque n'est pas ouverte le samedi.	Banka cumartesi günü açık değil.
fra	tur	Ça me rendait dingue.	Bu beni deliye döndürüyordu.
fra	tur	Il fut condamné à dix ans de prison.	On yıl hapse mahkûm edildi.
fra	tur	Ce bureau est le mien.	Bu masa benim.
fra	tur	La banque ferme tard les vendredis.	Banka cumaları geç kapanır.
fra	tur	Sa dernière heure est arrivée.	Son saati geldi.
fra	tur	Il nous faut travailler dur pour réussir.	Başarmak için sıkı çalışmalıyız.
fra	tur	Ne me quitte pas.	Beni bırakma.
fra	tur	Si vous n'avez pas d'argent, vous devez faire sans.	Eğer paranız yoksa, onsuz yapmak zorundasınız.
fra	tur	Personne n'est ici.	Burada kimse yok.
fra	tur	« Tu vois ce que je veux dire ? » « En réalité, je ne vois pas, Tom. »	"Ne demek istediğimi anlıyor musun?" "Aslında anlamıyorum Tom."
fra	tur	Il a un chat.	Onun bir kedisi var.
fra	tur	J'ai une mauvaise nouvelle pour toi.	Senin için bir kötü haberim var.
fra	tur	Tu étais avec quelqu'un ?	Biriyle miydin?
fra	tur	Nous avons tous évolué à partir du poisson.	Hepimiz balıktan evrildik.
fra	tur	Hier j'ai aidé mon père.	Dün babama yardım ettim.
fra	tur	J'ai une maison.	Benim bir evim var.
fra	tur	Les abeilles sont en train de disparaître.	Arılar yok oluyor.
fra	tur	Un évènement inoubliable s'est produit.	Unutulmaz bir olay cereyan etti.
fra	tur	Tom s'endormait.	Tom uyuyordu.
fra	tur	Il n'a rien dit, c'est ce qui l'a énervée.	Bir şey söylemedi, bu onu sinirlendirdi.
fra	tur	Veuillez m'excuser, je dois aller aux toilettes.	Bağışlayın, tuvalete gitmeliyim.
fra	tur	Allumez vos phares.	Farlarınızı açın.
fra	tur	Je suis née le 10 octobre 1972.	10 Ekim 1972'de doğdum.
fra	tur	Je ne suis pas certain d'être la bonne personne pour ce travail.	Bu iş için doğru kişi olduğumdan emin değilim.
fra	tur	Si j'étais toi, j'appellerais le médecin.	Ben senin yerinde olsaydım, doktoru arardım.
fra	tur	Ils sont très fiers d'être étudiants de ce collège.	Onlar bu kolejde öğrenci olduklarından dolayı gururlular.
fra	tur	Veut-elle y jeter un œil ?	Ona bir göz atmak istiyor mu?
fra	tur	Qu'est cela ?	O nedir?
fra	tur	Je n'arrive pas à le trouver nulle part.	Onu hiçbir yerde bulamıyorum.
fra	tur	Qu'as-tu trouvé ?	Ne buldun?
fra	tur	Cette voiture leur appartient.	Bu araba onlara ait.
fra	tur	Pourquoi je n'arrive pas à me rappeler le nom de la fille que j'essaie d'oublier ?	Neden unutmaya çalıştığım kızın ismini hatırlayamıyorum?
fra	tur	C'est trop cher pour moi.	Bu, benim için çok pahalı.
fra	tur	Je faisais rire.	Güldürüyordum.
fra	tur	Si tu l'aimes, parle avec elle.	Seviyorsan, onunla konuş.
fra	tur	Je vais te dire un petit secret.	Sana küçük bir sır söyleyeceğim.
fra	tur	Je me rends à Berlin pour rendre visite à mon ami.	Arkadaşımı ziyaret etmek için Berlin'e gideceğim.
fra	tur	Le feu de circulation est passé au rouge.	Trafik ışığı kırmızıya döndü.
fra	tur	Je vous en prie, faites comme chez vous.	Rica ederim, kendi evinizdeymişsiniz gibi davranın.
fra	tur	Il agit dans son propre intérêt.	Kendi çıkarına göre davrandı.
fra	tur	Je veux juste dire quelque chose à Tom.	Sadece Tom'a bir şey söylemek istiyorum.
fra	tur	Je veux entendre ce que chacun a à dire.	Herkesin söylemek zorunda olduğu şeyi duymak istiyorum.
fra	tur	Je peux résister à tout sauf à la tentation.	Günah dışında her şeye direnebilirim.
fra	tur	Je ne les tue pas.	Onları öldürmüyorum.
fra	tur	Je ne connais pas les intentions de Tom.	Tom'un niyetlerini bilmiyorum.
fra	tur	Sais-tu bien cuisiner ?	Yemek pişirmeyi biliyor musun?
fra	tur	C'est un privilège, non un droit.	Bu bir ayrıcalıktır, hak değil.
fra	tur	Ce n'était pas la réponse à ma question.	Sorumun yanıtı bu değildi.
fra	tur	Je doute que ses paroles soient la vérité.	Onun sözlerinin doğru olduğundan şüpheliyim.
fra	tur	Tom a gagné trente mille dollars le mois dernier.	Tom geçen ay otuz milyon dolar kazandı.
fra	tur	Je n'ai pas pu résister.	Dayanamadım.
fra	tur	Abandonnez !	Vazgeçin!
fra	tur	Je pense que je comprends.	Anladığımı düşünüyorum.
fra	tur	Tu as compris ses mots.	Onun kelimelerini anladın.
fra	tur	Elle a quitté son mari pour un autre homme.	Eşini başka bir adam için terketti.
fra	tur	Passe la monnaie !	Parayı ver!
fra	tur	Est-ce que les épaulards peuvent vraiment s'attaquer à l'homme ?	Katil balinalar gerçekten insanlara saldırabilir mi?
fra	tur	Je préfère marcher.	Yürümeyi tercih ederim.
fra	tur	Est-elle chauffeur de taxi ?	O bir taksi şoförü mü?
fra	tur	Zsuzsi est plus jeune que moi de deux ans.	Zsuzsi benden on yaş küçük.
fra	tur	Il travaille depuis deux heures.	İki saatten beri çalışıyor.
fra	tur	C'est seulement ton imagination.	Bu sadece senin hayal gücün.
fra	tur	C'est peut-être la première fois de ma vie que je suis autant impressionné par de la nourriture.	Belki de hayatımda ilk defa yiyecekten bu derece etkilendim.
fra	tur	J'ai allumé la radio pour écouter les nouvelles.	Haberleri dinlemek için radyoyu açtım.
fra	tur	Je ne parviens pas à comprendre ce que tu cherches à dire.	Ne demek istemeye çalıştığını anlayamıyorum.
fra	tur	C'est un planqué.	O bir tembel.
fra	tur	Je n'ai pas voulu vous tracasser.	Sizi rahatsız etmek istemedim.
fra	tur	Elle a accusé son fils de gâcher sa vie.	Oğlunu, kendi hayatını mahvetmekle suçladı.
fra	tur	L'essayer, c'est l'adopter.	Denemek alışmaktır.
fra	tur	J'ai plusieurs amis qui vivent et travaillent en Turquie.	Türkiye'de yaşayan ve çalışan birçok arkadaşım var.
fra	tur	Ne m'attends pas ! Vas-y !	Bekleme beni! Git!
fra	tur	Le médicament m'a aussitôt soulagé.	İlaç beni hemen rahatlattı.
fra	tur	Quel est le salaire minimum en Jamaïque ?	Jamaika'daki en düşük maaş kaç para?
fra	tur	Il fera très très chaud.	Hava çok sıcak olacak.
fra	tur	Elle est convaincue de mon innocence.	Benim masumiyetime ikna oldu.
fra	tur	N'oublions pas que nous n'aurions jamais pu faire ceci sans l'aide de Tom.	Unutmayalım ki bunu Tom'un yardımı olmadan yapamazdık.
fra	tur	Nous pouvons voir beaucoup d'étoiles dans le ciel l'été.	Yaz geceleri gökyüzünde birçok yıldız görebiliriz.
fra	tur	Ta mère est-elle à la maison ?	Annen evde mi?
fra	tur	Je vous demandais si vous aviez besoin d'aide.	Eğer yardıma ihtiyacınız varsa diye sordum.
fra	tur	Connais-tu les parents de Tom ?	Tom'un ebeveynini tanıyor musunuz?
fra	tur	Cette femme m'a accusé à tort.	Bu kadın beni haksız yere suçladı.
fra	tur	J'ai bien aimé ce livre.	Bu kitabı sevdim.
fra	tur	Je te fais un chèque et tu quittes le pays.	Sana bir çek hazırlıyorum ve ülkeyi terkediyorsun.
fra	tur	Tom est bibliothécaire.	Tom bir kütüphanecidir.
fra	tur	Nous aimerions distribuer ce produit au Japon.	Bu ürünü Japonya'da dağıtmak istiyoruz.
fra	tur	J'ai pas raison ?	Haksız mıyım?
fra	tur	Si les gens qui fument sont privés de leurs cigarettes, ils deviennent nerveux et irritables.	Sigara içen insanların sigara içmesi önlenirse, sinirli ve öfkelenmiş olurlar.
fra	tur	Elle remercia pour le cadeau.	Hediye için teşekkür etti.
fra	tur	Le Paraguay est un pays d'Amérique du Sud.	Paraguay, Güney Amerika'da bir ülkedir.
fra	tur	J'ai à peine dormi, la nuit dernière.	Dün gece zor uyudum.
fra	tur	Avez-vous un fils ?	Oğlunuz var mı?
fra	tur	Je ne veux pas la rencontrer.	Onunla buluşmak istemiyorum.
fra	tur	Je ne peux pas le faire sans ce dictionnaire.	Bunu bu sözlük olmadan yapamam.
fra	tur	La maladie d'Alzheimer évolue lentement, insensiblement.	Alzheimer hastalığı yavaşça ve hissedilmeden oluşur.
fra	tur	Ils sont juste pour toi.	Onlar sadece senin için.
fra	tur	Personne ne le croira.	Kimse ona inanmayacak.
fra	tur	La réponse est : oui.	Cevap evettir.
fra	tur	Elle l'a vu sourire.	O, onu gülümserken gördü.
fra	tur	Je n'ai pas le temps d'aider Tom.	Tom'a yardım edecek zamanım yok.
fra	tur	Regarde un peu dans le miroir.	Biraz aynaya bak!
fra	tur	Tu faisais la cuisine.	Yemek yapıyordun.
fra	tur	Je rangerai la cuisine plus tard.	Daha sonra mutfağı toparlayacağım.
fra	tur	Il faisait froid hier.	Dün hava soğuktu.
fra	tur	Marie a fait un gâteau sans que sa mère ne le sache.	Mary annesinin haberi olmadan kek yaptı.
fra	tur	Ça doit être dur pour toi.	Senin için zor olmalı.
fra	tur	Vous allez mourir.	Öleceksiniz.
fra	tur	Si c'est pas cassé, faut pas chercher à le faire réparer.	Bozuk değilse, tamir etmeyin.
fra	tur	Elle aura froid.	Üşüyecek.
fra	tur	Cette plante est consommable.	Bu bitki tüketmeliktir.
fra	tur	Elle habite à Kyoto.	O, Kyoto'da yaşıyor.
fra	tur	Nous ne voulions pas exclure Marie de nos plans.	Marie'yi planlarımızdan uzaklaştırmak istememiştik.
fra	tur	Ce sport est devenu de plus en plus populaire.	Bu spor gitgide popülerleşiyor.
fra	tur	Il rêvait.	Rüya görüyordu.
fra	tur	Qui a écrit la Bible ?	İncil'i kim yazdı?
fra	tur	Il a acheté plusieurs hectares de terrain en Turquie.	Türkiye'de hektarlarca toprak aldı.
fra	tur	Je suis certain que vos intentions sont honnêtes.	Niyetlerinizin güvenilir olduğuna eminim.
fra	tur	Des milliers de personnes sont allés à la plage pour voir le dauphin.	Binlerce insan yunusu görmek için plaja gitti.
fra	tur	Tom ira faire du camping le week-end prochain.	Önümüzdeki hafta Tom kamp kurmaya gidecek.
fra	tur	Faites attention s'il vous plait.	Lütfen dikkatli olun.
fra	tur	Marie peut-elle conduire une voiture ?	Mary araba sürebilir mi?
fra	tur	Sans eau, aucune vie n'est possible.	Susuz hiçbir yaşam mümkün değildir.
fra	tur	Je t'ai aimée.	Seni seviyordum.
fra	tur	Tom est malade, mais ce n'est pas grave.	Tom hasta ama önemli değil.
fra	tur	Tu peux prendre tout ce que tu veux.	İstediğin her şeyi alman mümkün.
fra	tur	La vérité est au fond de la bouteille.	Hakikat şaraptadır.
fra	tur	Bon, parlons franchement !	Pekala, dobra dobra konuşalım.
fra	tur	Tu n'es pas le bon bonhomme, je trouve.	Senin iyi biri olarak bulmuyorum.
fra	tur	Ils élevèrent une clôture autour de la ferme.	Çiftliğin etrafına çit çektiler.
fra	tur	Certains animaux peuvent sentir l'arrivée d'un orage.	Bazı hayvanlar fırtınanın geleceğini hissedebilir.
fra	tur	Mon mouchoir est dans la poche de mon manteau.	Mendilim montumun cebinde.
fra	tur	Les agents de sécurité ont déjoué la tentative de braquage.	Güvenlik görevlileri soygun girişiminin önünü kesti.
fra	tur	C'est un travail difficile et sale.	Bu iş zor ve kirli.
fra	tur	Comme souvent, il était absent de l'école aujourd'hui.	Sık sık olduğu gibi, bugün okulda yoktu.
fra	tur	À partir d'aujourd'hui, je ne me soucie de personne d'autre que moi.	Bugünden itibaren kendimden başkasını kafaya takmayacağım.
fra	tur	J'ai pu obtenir le consentement de mes parents pour mon mariage.	Evliliğim için ailemin iznini alabildim.
fra	tur	Laisse-moi faire un tour dans ta nouvelle Toyota.	Senin yeni Toyota'nla bir tur atmama izin ver.
fra	tur	Bilal est plus grand que Karam.	Bilal Karam'dan daha uzundur.
fra	tur	John et Mary se connaissent depuis 1976.	John ve Mary birbirlerini 1976'dan beri bilir.
fra	tur	Il trouve des fautes dans tout ce que je fais.	Benim yaptığım her şeyde bir hata bulur.
fra	tur	Elles m'en ont informé par téléphone.	Bana bunu telefonda söylediler.
fra	tur	Elle est médecin.	O bir doktor.
fra	tur	Il n'est pas enseignant mais médecin.	O, bir öğretmen değil ama bir doktor.
fra	tur	Je crois que c'est le début de la fin de notre histoire.	Bence bu hikayemizin bitişinin başlangıcıdır.
fra	tur	Je suis allé à Nagasaki.	Ben Nagasaki'ye gittim.
fra	tur	Il a ouvert une autre bouteille.	Başka bir şişe açtı.
fra	tur	La dernière fois, je l'ai vu chez toi.	En son, onu sende gördüm.
fra	tur	L'armée l'a forcé à démissionner.	Ordu onu istifa etmeye zorladı.
fra	tur	Je ne les renforce pas.	Onları güçlendirmiyorum.
fra	tur	J'ai perdu mon billet.	Biletimi kaybettim.
fra	tur	Je sais que tu sais cela.	Bunu bildiğini biliyorum.
fra	tur	Je suis allée à la salle de cinéma avec mon frère.	Erkek kardeşimle sinemaya gittik.
fra	tur	J'ai choisi de moi-même d'être professeur.	Öğretmen olmayı ben kendim seçtim.
fra	tur	J'en sais autant que toi.	Senin bildiğin kadar biliyorum.
fra	tur	Je l'ai acheté à un vendeur de rue.	Bunu bir sokak satıcısından aldım.
fra	tur	Je voulais leur rendre hommage.	Onun saygı göstermesini istiyorum.
fra	tur	Tout le monde dans cette famille a sa propre voiture.	Bu ailedeki herkesin kendine ait arabası var.
fra	tur	Fumer provoque le cancer du poumon.	Sigara içmek akciğer kanserini tetikler.
fra	tur	Bienvenue !	Hoş geldin!
fra	tur	Je ne peux pas ouvrir la porte.	Kapıyı açamıyorum.
fra	tur	Sans le Soleil, nous ne pourrions vivre sur la Terre.	Güneşsiz, Dünya'da yaşayamayız.
fra	tur	Je ne couds pas vos vêtements.	Sizin kıyafetlerinizi de dikmiyorum.
fra	tur	Dites-moi lequel choisir !	Hangisini seçeceğinizi söyleyin.
fra	tur	Précisément, tu lui ressembles.	Tam olarak ona benziyorsun.
fra	tur	L'Espagne produit beaucoup d'oranges.	İspanya bolca portakal üretir.
fra	tur	Les grosses lignes sur la carte représentent les routes.	Haritadaki büyük çizgiler yolları temsil ediyor.
fra	tur	Dorothée devrait étudier l'art à Paris.	Doroty Paris'te sanat çalışmak zorundaydı.
fra	tur	Il cherchait constamment à déclencher une dispute.	Sürekli kavga çıkarmaya çalışırdı.
fra	tur	J'ai entendu dire que la distance entre Tokyo et Osaka était d'environ dix kilomètres.	Tokyo ile Osaka arasındaki mesafenin on kilometre olduğunu duydum.
fra	tur	Tom a un formidable sens de l'humour.	Tom'un harika bir espri anlayışı var.
fra	tur	Pas mal, mais je suis un peu fatiguée.	Fena değil, ama biraz yorgunum.
fra	tur	Je voulais quelque chose à manger.	Yiyecek bir şey istiyorum.
fra	tur	Je voudrais parler à mademoiselle Marie, s'il vous plaît.	Bayan Marie ile konuşmak istiyorum, lütfen.
fra	tur	La musique m'a ramené à mon enfance.	Müzik beni çocukluğuma götürdü.
fra	tur	Serons-nous à l'heure pour le début de la fête ?	Partinin başlayacağı saatte burada olacak mıyız?
fra	tur	Tom a dit qu'il était vraiment sceptique.	Tom gerçekten şüpheci olduğunu söyledi.
fra	tur	Les nuages flottant dans le ciel sont magnifiques.	Gökyüzünde yüzen bulutlar harika.
fra	tur	Qui t'a dit ça ?	Kim söyledi sana bunu?
fra	tur	Il sentit quelque chose qui grimpait le long de sa jambe.	Bacağına uzun bir şeyin tırmandığını hissetti.
fra	tur	Que dois-je lui dire ?	Ona ne demeliyim?
fra	tur	Il vient tard.	O geç geliyor.
fra	tur	Sous ton poids, la glace va se rompre.	Ayaklarının altındaki buz kırılacak.
fra	tur	Quelle bande de cons !	Ne salaklar ordusu!
fra	tur	Il faut parler l'anglais.	İngilizce konuşmak lazım.
fra	tur	Il a ce qu'il faut pour réussir dans le monde des affaires.	O iş dünyasında başarılı olmak için ne gerekliyse sahip.
fra	tur	Votre hypothèse est exacte.	Hipoteziniz doğrudur.
fra	tur	Comment pouvez-vous rester là à ne rien faire pendant que vos compatriotes sont massacrés ?	Adamlarınız kıyıma uğrarken burada bir şey yapmadan nasıl durabiliyorsunuz?
fra	tur	J'essaierai de ne pas te décevoir la prochaine fois.	Bir dahakine seni hayal kırıklığına uğratmamayı deneyeceğim.
fra	tur	Dieu que j'ai faim !	Tanrım ben açım.
fra	tur	D'abord regardons cette célèbre photo.	Önce şu ünlü fotoğrafa bakalım.
fra	tur	Nous avons parlé hier.	Biz dün konuştuk.
fra	tur	Veuillez nous excuser pour ce retard.	Bu geç kalışımız için bizi affedin.
fra	tur	Tom est fidèle à Mary.	Tom Mary'ye sadık.
fra	tur	Sa fille ne cuisine pas bien.	Kızı iyi yemek pişiremez.
fra	tur	As-tu besoin d'argent ?	Paraya ihtiyacın var mı?
fra	tur	Ça goûtait sucré.	Tatlı bir tadı vardı.
fra	tur	Tom est en train de conduire.	Tom araba sürüyor.
fra	tur	Chaque homme a son caractère.	Herkesin kendi karakteri var.
fra	tur	Tom ne faisait pas de cauchemars.	Tom kabus görmüyordu.
fra	tur	La vie n'est pas juste.	Hayat adil değil.
fra	tur	Elles ont fumé des cigares.	Sigara içtiler.
fra	tur	Je veux être chez moi.	Evde olmak istiyorum.
fra	tur	Merci ! Aujourd'hui tu es rapide comme l'éclair.	Teşekkürler! Bugün bir şimşek gibi hızlısın.
fra	tur	Il n'a pas les yeux bridés.	Onun çekik gözleri yok.
fra	tur	Elle a acheté un livre dans cette boutique.	Bu dükkandan bir kitap satın aldı.
fra	tur	Je trouve que ce genre de choses arrivent rarement.	Böyle şeyler nadiren başıma gelir.
fra	tur	Tom demanda à Marie de l'aider.	Tom Mary'den ona yardım etmesini istedi.
fra	tur	C'est un orphelin de guerre.	O bir savaş yetimi.
fra	tur	Ses mains sont sales.	Elleri kirli.
fra	tur	On veut faire quelque chose d'ennuyeux ?	Bazı can sıkıcı şeyleri yapmak mı istiyoruz?
fra	tur	Il déshabillait Tom.	Tom'un kıyafetlerini çıkarıyordu.
fra	tur	Tu peux manger tant que tu veux.	Ne kadar istersen yiyebilirsin.
fra	tur	Je pense qu'il faut trouver un équilibre.	Bir denge bulmak zorunda olduğumu düşünüyorum.
fra	tur	J'ai honte des politiques japonnais.	Japon siyasetçilerden utanıyorum.
fra	tur	Il n'ira pas.	O, gitmeyecek.
fra	tur	Elle a été condamnée à une amende.	Para cezasına çarptırıldı.
fra	tur	Il se comporte comme s'il savait tout.	Her şeyi biliyor gibi hareket ediyor.
fra	tur	C'est une perte totale de temps.	O tamamen zaman kaybı.
fra	tur	Personne ne me respecte.	Kimse bana saygı duymuyor.
fra	tur	Je vais te raconter à propos de mon père.	Sana babamı anlatacağım.
fra	tur	J'aurais dû être avec Tom.	Tom'la birlikte olmalıydım.
fra	tur	Ce pays abonde en ressources naturelles.	Bu ülke doğal kaynak açısından zengindir.
fra	tur	Tu aurais dû le dire plus tôt.	Çok daha erken söylemeliydin.
fra	tur	Vous pouvez ajuster ce bureau à la taille de n'importe quel enfant.	Bu masayı herhangi bir çocuğun boyuna göre ayarlayabilirsiniz.
fra	tur	Le nouveau président a aboli une grande partie des protocoles traditionnels.	Yeni başkan geleneksel protokollerin büyük bir kısmını yürürlükten kaldırdı.
fra	tur	Tu le mérites.	Onu hak ediyorsun.
fra	tur	Les nuages arrivent du sud.	Bulutlar güneyden geliyor.
fra	tur	Que vendez-vous donc dans votre petite échoppe ?	Bu küçük dükkanınızda ne satıyorsunuz?
fra	tur	Ils ont acheté un journal.	Bir gazete aldılar.
fra	tur	Je ne veux pas être ami avec Tom.	Tom'la arkadaş olmak istemiyorum.
fra	tur	Je vais vous rencontrer plus tard.	Sizi daha sonra karşılayacağım.
fra	tur	Il fut accusé d'évasion fiscale.	Vergi kaçırmakla suçlandı.
fra	tur	Tout d'abord, je voudrais annoncer quelques nouvelles réglementations.	İlk olarak birkaç yeni düzenlemeyi duyurmak istiyorum.
fra	tur	La tempête s'est peu à peu calmée.	Fırtına yavaş yavaş dinginleşti.
fra	tur	Je ne suis pas grosse !	Şişman değilim!
fra	tur	Y a-t-il des jolies filles qui viennent t'accoster en boîte ?	Firmada sana yanaşan tatlı kızlar var mıydı?
fra	tur	D'après ce que je sais, ils n'ont pas d'enfants.	Onların çocukları yok, bildiğim kadarıyla.
fra	tur	J'ai quitté le Japon pour la première fois en dix ans.	On yıl içinde ilk kez Japonya'dan ayrıldım.
fra	tur	J'attends mon amie.	Arkadaşımı bekliyorum.
fra	tur	Je ne salue personne.	Kimseyi selamlamıyorum.
fra	tur	Écris !	Yaz!
fra	tur	J'achetais de la nourriture du marché.	Marketten yemek aldım.
fra	tur	Le jeune pianiste a surpris le public.	Genç piyanist halkı şaşırttı.
fra	tur	Essayer de la convaincre n'a aucun sens.	Onu ikna etmeye çalışmanın bir anlamı yok.
fra	tur	Redressez-vous quand je vous parle.	Sizinle konuşurken ayağa kalkın.
fra	tur	Il a un chat et deux chiens.	Onun bir kedisi ve iki köpeği var.
fra	tur	Je ne les exploite pas.	Onları istismar etmiyorum.
fra	tur	Je déteste voir sa photo.	Onun fotoğrafını görmekten nefret ediyorum.
fra	tur	L'astronomie traite des étoiles et des planètes.	Astronomi yıldızlar ve gezegenler ile ilgilenir.
fra	tur	Il faut que je sorte d'ici.	Buradan çıkmam gerekiyor.
fra	tur	Pourquoi attends-tu ici ?	Niye burada bekliyorsun?
fra	tur	Que voudriez-vous acheter ?	Ne almak istiyorsunuz?
fra	tur	Elle est vieille.	O yaşlı.
fra	tur	Il y a un livre, un crayon et une feuille de papier sur la table.	Masanın üzerinde bir kitap, bir kalem ve bir kağıt var.
fra	tur	Nous sommes juste comme des frères.	Biz tam biraderler gibiyiz.
fra	tur	Nous ne pouvons pas nous y rendre.	Oraya gidemiyoruz.
fra	tur	Les chats sont en sécurité.	Kediler emin ellerde.
fra	tur	Viens ici à six heures précises.	Saat tam 6:00 da buraya gel.
fra	tur	Demande à Tom de l'expliquer.	Tom'dan onu sana açıklamasını iste.
fra	tur	J'ai été au Canada quand j'étais jeune.	Ben çocukken Kanada'ya gittim.
fra	tur	Tom va changer le monde.	Tom dünyayı değiştirecek.
fra	tur	J'ai accompli tout ce que j'espérais faire aujourd'hui.	Bugün yapmayı umduğum her şeyi tamamladım.
fra	tur	Il se vexe facilement.	Kolayca üzülüyor.
fra	tur	J'en ai assez de faire semblant.	Yapar gibi görünmekten bıktım.
fra	tur	Tu n'es pas mon frère aîné.	Sen benim abim değilsin.
fra	tur	Mon abonnement finira en septembre.	Aboneliğim eylülde sona erecek.
fra	tur	Le vieil homme vit seul.	Yaşlı adam yalnız yaşıyor.
fra	tur	L'économie espagnole s'affaisse.	İspanyol ekonomisi çöktü.
fra	tur	C'est tant pis pour vous.	Sizin için bu daha kötü.
fra	tur	On n'y peut rien.	Yapılacak bir şey yok.
fra	tur	Je ne suis pas assez social.	O kadar sosyal sayılmam.
fra	tur	J'étais mariée.	Evliydim.
fra	tur	Peut-être valait-il mieux ne pas trop remuer le passé.	Belki de geçmişi kurcalamamak daha doğruydu.
fra	tur	Si, pour une raison quelconque, cela advenait, que ferais-tu ?	Eğer, herhangi bir sebepten dolayı, bu gerçekleşseydi, ne yapardın?
fra	tur	Ah ! ces jeunes !	Ah, şu gençler!
fra	tur	Après quelques années il est revenu.	Birkaç yıl sonra geri döndü.
fra	tur	Salut, Tom.	Merhaba Tom.
fra	tur	Tom a-t-il des problèmes ?	Tom'un sorunu var mı?
fra	tur	Elle continuait à m'interrompre.	Sözümü kesmeye devam ediyordu.
fra	tur	C'est seulement le lundi.	Sadece pazartesi.
fra	tur	Il mérite le prix.	Ödülü hak ediyor.
fra	tur	Marie a dû tout faire elle-même.	Marie hepsini tek başına yapmalıydı.
fra	tur	Marie a rénové une maison.	Mary bir evi onardı.
fra	tur	Les robots accomplissent simplement des choses, ils ne réfléchissent pas du tout.	Robotlar sadece işleri tamamlar, tamamen düşünmezler.
fra	tur	Il néglige le droit.	Hukuku önemsemiyor.
fra	tur	« J'ai trouvé un moyen de le rendre vraiment jaloux. » « Oh, raconte ! »	"Onu gerçekten kıskandıracak bir şey buldum." "Ya, anlat!"
fra	tur	Il dit : "Laisse-moi tranquille !"	"Beni yalnız bırak!" dedi.
fra	tur	Avez-vous vu ma femme ?	Hanımımı gördünüz mü?
fra	tur	Bien qu'il s'agisse d'un livre volumineux de plus de mille pages, je l'aurai lu la semaine prochaine à cette même heure.	O, 1000 sayfanın üstünde büyük bir kitap olmasına rağmen, onun tamamını gelecek hafta bu zamana kadar okumuş olacağım.
fra	tur	Il est alité depuis quatre jours.	Dört gündür hasta yatağında.
fra	tur	Je veux simplement être parfaite.	Sadece mükemmel olmak istiyorum.
fra	tur	Merci de venir plus tôt la prochaine fois.	Bir dahaki sefere daha erken gelmenizi rica ederiz.
fra	tur	Je pense donc Dieu est.	Düşünüyorum, öyleyse Tanrı var.
fra	tur	Où es-tu ?	Sen neredesin?
fra	tur	J'étais sur le point de partir.	Yola çıkmak üzereydim.
fra	tur	Vous avez exhibé votre nouvelle voiture, n'est-ce pas ?	Yeni arabınızı gösterdiniz, değil mi?
fra	tur	Quelle est la langue nationale au Pérou ?	Peru'da resmî dil nedir?
fra	tur	Tu peux venir avec moi.	Sen benimle gelebilirsin.
fra	tur	Tom devrait maintenant être rentré.	Tom şimdi dönmüş olmalıydı.
fra	tur	Tu es bien en train de m'entendre?	Beni iyice dinliyor musun?
fra	tur	Elle est plus jeune que moi.	O benden daha genç.
fra	tur	Elles s'intéressent aux mathématiques.	Onlar matematikle ilgileniyor.
fra	tur	Je ne le laisserai pas tomber.	Onu boşvermeyeceğim.
fra	tur	L'avion avait déjà décollé quand je suis arrivé à l'aéroport.	Havaalanına geldiğimde uçak çoktan havalanmıştı.
fra	tur	Tu ne peux pas rompre le rendez-vous.	Bu randevuyu bozamazsın.
fra	tur	Le comité est composé de douze membres.	Komite on iki üyeden oluşuyor.
fra	tur	Ken a déshabillé Tom.	Ken, Tom'u soydu.
fra	tur	Elles ont besoin de ça.	Onların buna ihtiyacı var.
fra	tur	Je t'envoie une photo.	Sana bir fotoğraf yolluyorum.
fra	tur	Il fait froid.	Hava soğuk.
fra	tur	La négociation est terminée.	Müzakere bitti.
fra	tur	C'est une question embarrassante.	İnsanı utandıracak bir soru.
fra	tur	Le grand âge est une île entourée par la mort.	Büyük yaş ölümün etrafını saran bir adadır.
fra	tur	C'est l'abréviation de quoi ça ?	Bu kısaltmanın anlamı ne?
fra	tur	C'est un jour ensoleillé.	Bugün güneşli bir gün.
fra	tur	Êtes-vous vraiment une princesse ?	Gerçekten bir prenses misiniz?
fra	tur	Surveille les filles ; elles ne savent pas nager.	Şu kızları gözle, onlar yüzmeyi bilmiyor.
fra	tur	J'ai fait un cauchemar à propos de vampires.	Vampirlerle ilgili bir kabus gördüm.
fra	tur	Je vois que tu es prêt.	Hazır olduğunu görüyorum.
fra	tur	La classe était divisée dans ses opinions.	Sınıf, görüşlerine göre ayrıldı.
fra	tur	Je préfère les chats aux chiens.	Kedileri köpeklere tercih ederim.
fra	tur	Ça te mettra en danger.	Bu seni tehlikeye sokacaktır.
fra	tur	L'homme est parti sans payer la note.	Adam hesabı ödemeden gitti.
fra	tur	Cela s'avéra.	Bu gerçekleşti.
fra	tur	J'ai entendu dire que tu étais devenu le manager de la succursale de Sidney.	Sidney şubesinde senin müdür olduğunu duydum.
fra	tur	« Tu ne peux pas y aller. » « Toi non plus. »	"Oraya gidemezsin." "Sen de gidemezsin."
fra	tur	Il n'écouta pas.	O dinlemedi.
fra	tur	Une équipe est composée de onze joueurs.	Bir takım on bir kişiden oluşur.
fra	tur	Je sais que tu es amoureux-fou de Césarine.	Césarine'e deli gibi aşık olduğunu biliyorum.
fra	tur	J'aime jouer sur Tatoeba.	Tatoeba'da oynamayı seviyorum.
fra	tur	Il y a beaucoup de poissons dans la mer.	Denizde bir sürü balık var.
fra	tur	La discrétion est une vertu rare et importante.	İhtiyatlılık önemli ve nadir olan bir erdemdir.
fra	tur	En choisissant ma femme, j'ai commis une grosse erreur.	Karımı seçerken büyük bir hata yaptım.
fra	tur	Je ne vous regrette pas.	Sizi pişman etmem.
fra	tur	Il faut avoir une compétence linguistique.	Dilsel anlamda bir yeteneklilik gerekiyor.
fra	tur	Cmumḥeɣ-as, yecmumeḥ-iyi-d.	O bana gülümsedi, sonra ben de ona gülümsedim.
fra	tur	A cause d'une forte pluie, mes projets sont complètement tombés à l'eau.	Şiddetli yağmur yüzünden planlarım tamamen suya düştü.
fra	tur	Elle s'est maquillée.	Makyaj yaptı.
fra	tur	Il y a un grand nombre de galaxies dans l'univers.	Evrende bir sürü galaksi vardır.
fra	tur	Tu n'es pas autorisé à manger ceux-ci.	Bunu yemeye iznin yok.
fra	tur	J'ai oublié de porter mon nom sur la feuille d'examen.	Ben sınavda adımı yazmayı unuttum.
fra	tur	Elle m'a laissé partir.	Gitmeme izin verdi.
fra	tur	Je ne les écris pas.	Onları yazmıyorum.
fra	tur	Malheureusement, Nancy avait raison.	Maalesef, Nancy haklıydı.
fra	tur	Je veux faire une déclaration.	Bir bildiri yapmak istiyorum.
fra	tur	Active le travail et termine-le cette semaine.	İşi hızlandır ve bu hafta sonuna onu bitir.
fra	tur	Tom promène son chien au moins une fois par jour.	Tom köpeğini günde en az bir kere gezdirir.
fra	tur	Nous avons besoin de farine, de sucre et d'œufs pour élaborer ce gâteau.	Bu pastayı yapabilmek için una, suya ve yumurtaya ihtiyacımız var.
fra	tur	Elle lui acheta un billet.	Ona bir bilet satın aldı.
fra	tur	C'est juste un malentendu.	Bu sadece bir yanlış anlama.
fra	tur	Je suis navré pour ta sœur.	Kız kardeşin için çok üzüldüm.
fra	tur	Il est peut-être venu.	O, belki gitmiştir.
fra	tur	Je t'ai aimé.	Seni seviyordum.
fra	tur	Jiro n'est pas ici.	Jiro burada değil.
fra	tur	Encourage-le à l'essayer encore une fois.	Onu, bunu bir kez daha yapmaya teşvik et.
fra	tur	Que vous faut-il faire ?	Yapmak zorunda olduğunuz nedir?
fra	tur	Dan devint la cible des criminels dangereux.	Dan tehlikeli suçluların hedefi oldu.
fra	tur	Lorsqu’il me vit, le chien remua la queue.	Beni görünce, köpek kuyruğunu salladı.
fra	tur	Qu'avez-vous dans votre sac ?	Çantanızda neyiniz var?
fra	tur	Merci pour l'information.	Bilgi için teşekkürler.
fra	tur	Ce sont justement les problèmes dont j'aimerais vous entretenir.	Bunlar benim, ele almanızı istediğim sorunlardır.
fra	tur	Additionne cinq et deux, et tu obtiens sept.	5 ile 2'yi topla ve 7'ye ulaşırsın.
fra	tur	Bonne Journée internationale des femmes !	Uluslararası Kadınlar Günü kutlu olsun!
fra	tur	Ne me dites pas ce que je dois faire.	Bana ne yapmam gerektiğini söylemeyin.
fra	tur	Tom veut parler avec toi.	Tom seninle konuşmak istiyor.
fra	tur	L'homme a mangé du pain.	Adam ekmek yedi.
fra	tur	J'ai 24 ans.	Ben 24 yaşındayım.
fra	tur	L'art pour l'art.	Sanat aşkına sanat.
fra	tur	Aucune fille n'ose l'approcher.	Hiçbir kız ona yaklaşmaya cesaret etmez.
fra	tur	Mon fils, voici tes documents.	Oğlum, işte belgelerin.
fra	tur	Sans tes encouragements, j'aurais laissé tomber ce projet.	Teşviğin olmasaydı, bu projeyi boş verirdim.
fra	tur	Que crois-tu qu'il y a dans cette boîte?	Bu kutuda ne olduğunu düşünüyorsun?
fra	tur	Il était un scientifique brillant et emblématique.	O, mükemmel ve sembolik bir bilimciydi.
fra	tur	Tom habite à Boston.	Tom Bostonda yaşıyor.
fra	tur	Quand je donne un ordre j'aime qu'on l'exécute !	Emir verdiğim zaman, uygulanmasını istiyorum!
fra	tur	Tom a fait des heures supplémentaires.	Tom fazla mesai yaptı.
fra	tur	Sors de ma chambre immédiatement.	Odamdan hemen çık.
fra	tur	J'aime bâiller.	Esnemeyi severim.
fra	tur	Tom cria à l'aide.	Tom yardım için bağırdı.
fra	tur	Tu ne devrais pas te plaindre parce que tu auras l'air moche.	Yakınmamalısın çünkü berbat görüneceksin.
fra	tur	Je ne suis pas libre.	Müsait değilim.
fra	tur	Fais ton choix.	Tercihinizi yapın.
fra	tur	Je suis du genre à devenir nerveux devant un public, donc je ne suis pas bon pour faire des discours.	Topluluk karşısında gerilen bir insanım bu yüzden tartışma yapmak için iyi değilim.
fra	tur	Je te le dirai si tu veux.	Eğer istiyorsan, sana bunu söyleyeceğim.
fra	tur	Où as-tu laissé tes chaussures?	Ayakkabılarını nerede bıraktın?
fra	tur	Il y a eu dix accidents en dix jours.	On günde on kaza oldu.
fra	tur	Ne buvez pas d'eau dans le verre sale !	Kirli bardaktan su içmeyin!
fra	tur	Cela vous semble-t-il étrange ?	Bu size tuhaf mı görünüyor?
fra	tur	Tu as tendance à être oublieux.	Unutkan olmaya eğilimin var.
fra	tur	Tom fait tout sauf étudier.	Tom ders çalışmak dışında her şeyi yapar.
fra	tur	Cet adage est très émouvant.	Bu söz çok dokunaklı.
fra	tur	Je suis un oiseau.	Ben bir kuşum.
fra	tur	Je vais t'informer des dernières nouvelles en provenance du village.	Köyden gelen en son haberleri sana birazdan söyleyeceğim.
fra	tur	Hier soir, il travaillait au bureau.	Dün akşam ofiste çalışıyordu.
fra	tur	J'ai la plus totale confiance dans ses capacités.	Onun yeteneklerine sonsuz güvenim var.
fra	tur	Ce n'est qu'hier que j'ai appris la vérité.	Düne kadar gerçeği bilmiyordum.
fra	tur	Enfin, arrête d'agir comme un gosse !	Hadi ama! Küçük bir çocuk gibi davranmayı kes!
fra	tur	Tu as des amis qui peuvent t'aider, n'est-ce pas ?	Sana yardım edebilen arkadaşların var, değil mi?
fra	tur	Il a été renversé par une voiture.	Araba tarafından çarpıldı.
fra	tur	Nous nous disons juste bonjour bonsoir.	Birbirimizle sadece merhabalaşıyoruz.
fra	tur	Je fus fasciné par elle dès le premier regard.	Onun ilk bakışıyla büyülendim.
fra	tur	Vous avez de très belles lèvres.	Çok güzel dudaklarınız var.
fra	tur	Je n'ai aucun choix.	Hiç seçeneğim yok.
fra	tur	Quel dommage que tu ne saches pas danser !	Ne yazık ki dans etmeyi bilmiyorsun!
fra	tur	Ce n'est pas beaucoup, si ?	Bu çok değil, çok mu?
fra	tur	Nous ne sommes pas encore libres.	Henüz özgür değiliz.
fra	tur	Je souhaite étudier la peinture à Paris.	Paris'te resim okumak istiyorum.
fra	tur	Dieu nous a donné le pouvoir d'aimer.	Tanrı bize sevme gücü verdi.
fra	tur	Je voudrais savoir si c'est vrai.	Bunun doğru olup olmadığını bilmek istiyorum.
fra	tur	Catherine, ou Cath pour abréger.	Catherine ya da kısaca Cath.
fra	tur	Je dispose d'un dictionnaire.	Benim bir sözlüğüm var.
fra	tur	C'est parce que tu ne veux pas être seul.	Yalnız kalmak istemediğin için.
fra	tur	Nous sommes mariés depuis trois ans.	Üç yıldır evliyiz.
fra	tur	Tu veux prendre des escargots pour le dîner ?	Akşam yemeğinde salyangoz yemek ister misin?
fra	tur	J'aurais aimé savoir où il était !	Keşke nerede olduğunu bilseydim!
fra	tur	As-tu jamais été marié ?	Hiç evlendin mi?
fra	tur	Je suis tellement soûl maintenant que je vois deux claviers.	Şu an gerçekten çok sarhoşum, iki klavye görüyorum.
fra	tur	Elle l'épousa seulement parce que ses parents la contraignirent.	Onunla ebeveynlerinin zoruyla evlendi.
fra	tur	Pouvez-vous me donner un autre exemple ?	Bana başka bir örnek verebilir misiniz?
fra	tur	Entre ses mains, le plomb se changeait en or.	Dokunduğu altın oluyordu.
fra	tur	Écrivez !	Yazın!
fra	tur	Y a-t-il une ligne directe entre Varsovie et Berlin ?	Varsovie ve Berlin arasına direkt hat var mı?
fra	tur	Il étudie durement.	Sıkı çalışıyor.
fra	tur	Ta dissertation est la meilleure jusqu'à présent.	Kompozisyonun yine de en iyisi.
fra	tur	Marie voulait écrire.	Marie yazmak istiyordu.
fra	tur	On peut sûrement trouver un taxi à la gare.	Buradan gara giden bir taksi kesinlikle bulunur.
fra	tur	Vous ne vous asseyez pas ?	Oturmaz mısınız?
fra	tur	Il y a des gens qui n'aiment pas déposer l'argent dans la banque.	Paralarını bankaya koymayı sevmeyen insanlar var.
fra	tur	Je pensai à ma mère, qui était morte d'un coup.	Aniden ölen annemi düşündüm.
fra	tur	Si n'importe qui peut le faire, vous le pouvez.	Eğer herhangi biri bunu yapabiliyorsa, siz de yapabilirsiniz.
fra	tur	J'ai accouché naturellement.	Normal doğum yaptım.
fra	tur	Donnez-moi juste une autre chance.	Bana sadece bir şans daha verin.
fra	tur	Il fait trop sombre pour jouer au baseball maintenant.	Beyzbol oynayamayacak kadar çok karanlık.
fra	tur	J'allume des bougies dans ma chambre.	Odamdaki mumları yakıyorum.
fra	tur	Je te conseille de faire semblant de dormir.	Uyuyor gibi yapmanı tavsiye ediyorum.
fra	tur	Prenez juste une profonde inspiration.	Sadece derin bir nefes alın.
fra	tur	Fais-le ainsi que je l'ai dit.	Sana onu dediğim gibi yap.
fra	tur	Dis juste oui ou non !	Sadece evet ya da hayır de.
fra	tur	Les voiles flottaient dans le vent.	Örtüler rüzgarda dalgalanıyordu.
fra	tur	Quel temps a-t-il fait hier ?	Hava dün nasıldı?
fra	tur	Il est arrivé en voiture.	Arabayla geldi.
fra	tur	Tom s'est habillé en vitesse, puis il a couru dehors.	Tom hızlıca giyindi sonra dışarıya koştu.
fra	tur	Mon copain est en train de pleurer.	Sevgilim ağlıyor.
fra	tur	J'ai un ami dont le surnom est "stylo".	İsmi "kalem" olan bir arkadaşım var.
fra	tur	Personne ne saura.	Hiçbiri bilmeyecektir.
fra	tur	Vous me suivez ?	Beni takip ediyor musunuz?
fra	tur	J'ignore simplement quoi faire.	Sadece ne yapacağımı bilmiyorum.
fra	tur	Hum ! Ça a l'air bon !	Hum! Çok lezzetli görünüyor!
fra	tur	Ce médicament soigne le mal de tête.	Bu ilaç baş ağrısını tedavi eder.
fra	tur	Je remercie tout le monde du fond du cœur pour la magnifique surprise de samedi soir.	Cumartesi akşamki harika sürpriz için tüm içtenliğimle teşekkür ederim.
fra	tur	J'ai commencé à utiliser l'ordinateur, ces jours-ci.	Son zamanlarda bilgisayar kullanmaya başladım.
fra	tur	Il est perdu dans ses pensées.	Düşünceye daldı.
fra	tur	Tu dois partir de Boston.	Boston'a gitmek zorundasın.
fra	tur	Savent-ils danser ?	Onlar dans etmeyi bilirler mi?
fra	tur	Si tu pouvais revenir une fois dans le passé pour recommencer une nouvelle vie, tu voudrais y revenir à quel âge ?	Eğer geçmişte bir kez daha hayata yeniden başlamak için dönebilseydin, hangi yaşta dönmek isterdin?
fra	tur	Si tu ne vas pas pêcher demain, je n'irai pas non plus.	Eğer yarın balık tutmaya gitmezsen, ben de gitmem.
fra	tur	Dan a trouvé un crâne humain à quelques mètres de la route.	Dan yolun birkaç metre ötesinde insan kafatası buldu.
fra	tur	Combien ces lunettes ont-elles coûté ?	Bu gözlük ne kadar tuttu?
fra	tur	Quelqu'un a-t-il l'heure exacte, je vous prie ?	Tam saati nedir, lütfen?
fra	tur	Elle est sortie de la pièce.	Odadan çıktı.
fra	tur	Elle ne parle pas un mot d'italien, mais ses enfants le parlent couramment.	O, tek kelime İtalyanca konuşmaz ama çocukları akıcı bir şekilde konuşurlar.
fra	tur	Je ne suis pas très bonne chanteuse.	Ben çok iyi bir şarkıcı değilim.
fra	tur	Elles ont acheté un journal.	Onlar bir gazete aldılar.
fra	tur	J'ai de trop longs cheveux.	Çok uzun saçlarım var.
fra	tur	Je n'ai pas à te convaincre.	Seni ikna etmek zorunda değilim.
fra	tur	J'ai honte pour mon pays.	Ülkem için utanıyorum.
fra	tur	Toutes les choses dissimulées seront vues.	Saklanan her şey ortaya çıkacak.
fra	tur	C'est lui qui paie.	Ödeyen o.
fra	tur	Écris-tu des lettres d'amour ?	Aşk şiirleri yazıyor musun?
fra	tur	Je ne suis pas très bon chanteur.	Ben çok iyi bir şarkıcı değilim.
fra	tur	Une tempête viendra bientôt.	Yakında bir fırtına kopacak.
fra	tur	Elle se donna à lui.	Kendini ona adadı.
fra	tur	Achète ce jeu aux enfants.	Bu oyunu çocuklar için al.
fra	tur	Cette fleur a une odeur très forte, est-ce que tu la sens ?	Bu çiçeğin çok keskin bir kokusu var, duyuyor musun?
fra	tur	Tom peut-il conduire une voiture ?	Tom araba sürebilir mi?
fra	tur	J'ignore ce que c'est.	Onun ne olduğunu bilmiyorum.
fra	tur	Tom est célibataire.	Tom bekar.
fra	tur	La ligue des champions est une compétition difficile à gagner.	Şampiyonlar ligi kazanması zor bir yarıştır.
fra	tur	Ils vécurent heureux dans leur ferme.	Çiftliklerinde mutlu bir şekilde yaşadılar.
fra	tur	Combien de fois par semaine mangez-vous à l'extérieur ?	Haftada kaç kez dışarıda yersiniz?
fra	tur	Il fut assez malin pour accepter son conseil.	O, onun nasihatını dinleyecek kadar akıllıydı.
fra	tur	Ils ont dit que Marie était heureuse.	Mary'nin mutlu olduğunu söylediler.
fra	tur	Les rumeurs ne s'avérèrent pas.	Söylentiler gerçek çıkmadı.
fra	tur	Je fais attention à ne pas trop dépenser.	Çok harcamamaya özen gösteriyorum.
fra	tur	Il mange rarement avec sa famille.	Ailesiyle çok nadir yemek yer.
fra	tur	Tom est membre d'un groupe de criminels spécialisé dans le braquage de banques.	Tom, banka soymak için oluşturulan suçlular grubunun bir üyesi.
fra	tur	J'ai toujours la mienne.	Benimki hala bende.
fra	tur	Il n’y a aucun prétexte à défendre ce criminel.	Bu suçu savunmanın hiçbir mazereti yok.
fra	tur	Ils demandent ta photo d'identité.	Senin kimlik fotoğrafını istiyorlar.
fra	tur	Je suis fatigué.	Yorgunum.
fra	tur	Une forte odeur de cannabis flottait dans l'air.	Bir keskin kenevir kokusu havada yayılıyordu.
fra	tur	Sois toi-même et n’imite pas les autres.	Kendin ol ve kimseyi taklit etme.
fra	tur	"J'ai rencontré mes amis." "Quand les as-tu rencontrés ?"	"Arkadaşlarımla karşılaştım." "Onlarla ne zaman karşılaştın?"
fra	tur	Sais-tu conduire une voiture ?	Araba kullanabilir misin?
fra	tur	Je ne sais pas vraiment ce que tu veux dire.	Ne demek istediğini gerçekten bilmiyorum.
fra	tur	Il a été expulsé de l'équipe pour consommation de drogue.	Uyuşturucu kullandığından ekipten atıldı.
fra	tur	Tu es le dernier espoir de l'humanité.	İnsanlığın son umudusun.
fra	tur	Êtes-vous honnête ?	Dürüst müsünüz?
fra	tur	Je n'arrive pas à croire qu'elle ait fait cela.	Onun bunu yaptığına inanamıyorum!
fra	tur	Ce chien mord.	Bu köpek ısırır.
fra	tur	Tom a l'air trop malade.	Tom çok hasta görünüyor.
fra	tur	Tom aime contenter sa femme.	Tom karısını memnun etmeyi sever.
fra	tur	Je n'ai aucune idée de qui il est.	Kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yok.
fra	tur	Quelle inquiétude te tourmente ?	Sana eziyet eden endişe nedir?
fra	tur	Un chameau peut stocker une grande quantité d'eau dans la bosse de son dos.	Bir deve hörgücünde büyük miktarda su depolayabilir.
fra	tur	Ce magasin ferme à neuf heures.	Bu dükkan dokuzda kapanır.
fra	tur	Qui est la fille avec l'imperméable jaune ?	Sarı yağmurluk giyen kız kim?
fra	tur	J'ai reçu un billet gratuit.	Ücretsiz bir bilet aldım.
fra	tur	Seulement un idiot n'a pas peur de la mer.	Sadece bir aptal denizden korkmaz.
fra	tur	Peut-on domestiquer un crocodile ?	Bir timsah ehlileştirilebilir mi?
fra	tur	Je ne provoque pas leurs filles.	Onların kızlarını kışkırtmam.
fra	tur	Les déchets d'usines polluent quelquefois nos rivières.	Fabrika atıkları bazen nehirlerimizi kirletir.
fra	tur	N'achète pas à crédit !	Kredi kartıyla alma!
fra	tur	Il ne faut pas céder à leur demande.	Onun istediğine uymaya gerek yok.
fra	tur	Je voulais juste dire bonjour.	Sadece merhaba demek istemiştim.
fra	tur	Je ne peux pas accomplir mon travail sans un ordinateur.	Bir bilgisayar olmadan işimi yapamam.
fra	tur	Je vais faire quelque chose.	Ben bir şey yapacağım.
fra	tur	Il y avait des nuages, hier.	Dün hava bulutluydu.
fra	tur	Êtes-vous d'accord avec Dr. Burns ou avec Mme. Roland ?	Doktor Burns ya da Bayan Roland'la aynı fikirde misiniz?
fra	tur	Je te retrouverai à l'endroit habituel.	Seninle her zamanki yerde buluşacağım.
fra	tur	Je veux simplement me retrouver seule, à l'instant.	Şu anda sadece biraz yalnız olmak istiyorum.
fra	tur	Je vais cuisiner pour toi.	Senin için yemek pişireceğim.
fra	tur	Pour leur mariage, ils avaient loué une limousine.	Düğünleri için bir limuzin kiraladılar.
fra	tur	Je veux un gâteau bleu.	Mavi renkli bir pasta istiyorum.
fra	tur	L'anglais britannique diffère de l'anglais américain sur beaucoup de points.	İngiliz İngilizcesi Amerikan İngilizcesinden pek çok yönden farklıdır.
fra	tur	Le professeur a commencé à m'accabler de questions.	Öğretmen sorularıyla canımı sıkmaya başladı.
fra	tur	Pourquoi ne viens-tu pas nous rendre visite ?	Neden bize ziyarete gelmedin?
fra	tur	Notre voiture est équipée de l'air conditionné.	Arabamız klimalıdır.
fra	tur	Je préfèrerais te parler en privé.	Seninle başbaşa konuşmayı tercih ederim.
fra	tur	Qui es-tu ?	Sen kimsin?
fra	tur	À chaque fois que je suis allé pour la voir, elle était déjà sortie.	Onu görmeye gittiğim her seferde, o çoktan çıkmış oluyor.
fra	tur	Ma sœur a un travail.	Kız kardeşimin bir işi var.
fra	tur	Le temps change souvent.	Hava sık sık değişir.
fra	tur	Peu importe quel instrument tu veux apprendre, la chose la plus importante est de ne pas faire d'erreurs jusqu'à la fin, car les erreurs se fixent toujours dans la mémoire mieux que tout ce que tu as fait correctement.	Çalmayı öğrenmek istediğin hangi enstrüman olursa olsun en önemli olan şey çalmayı bitirene kadar hata yapmamandır, çünkü hatalar her zaman doğru yaptığın şeylerden daha iyi aklına yerleşir.
fra	tur	Je ne vous exploite pas.	Sizi istismar etmiyorum.
fra	tur	J'ai un cheval.	Benim bir atım var.
fra	tur	Le harcèlement sexuel est maintenant devenu un problème de société.	Cinsel taciz artık şimdi bir sosyal soruna dönüştü.
fra	tur	Ne le mets pas sous la pluie.	Yağmura maruz bırakmayın.
fra	tur	Tom m'a encouragé à apprendre le français.	Tom beni Fransızca öğrenmeye teşvik etti.
fra	tur	Et si tu cherchais un peu par toi-même avant de demander aux autres ?	Başkalarına sormadan önce biraz kendin araştırsan?
fra	tur	Aimeriez-vous dormir un peu plus longtemps ?	Biraz daha uyumak ister miydiniz?
fra	tur	Comment allez-vous ?	Nasılsınız?
fra	tur	Il ne parle jamais anglais sans commettre quelques erreurs.	O, İngilizceyi asla birkaç hata yapmadan konuşmaz.
fra	tur	Je n'ai pas peur.	Korkmuyorum.
fra	tur	Lorsque l'eau gèle et devient solide, nous la nommons « glace ».	Su donduğunda ve sertleştiğinde, biz buna "buz" deriz.
fra	tur	Je ne suis pas un professionnel.	Profesyonel değilim.
fra	tur	Brosse-toi les dents chaque jour.	Her gün dişlerini fırçala.
fra	tur	J'aimerais requérir votre aide.	Sizin yardımınızı istiyorum.
fra	tur	Il est en danger.	O tehlikede.
fra	tur	C'est particulièrement difficile pour les gens comme moi.	Bu özellikle benim gibi insanlar için zor.
fra	tur	Chaque fois qu'ils se rencontrent, ils se disputent.	Her karşılaştıklarında, kavga ederler.
fra	tur	Le vent avait déchiré les voiles.	Rüzgar örtüleri parçalamıştı.
fra	tur	Qu'est-ce que ça veut dire ?	Bu ne anlama geliyor?
fra	tur	Son plan s’est soldé par un échec.	Projesi başarısızlıkla sonuçlandı.
fra	tur	Le contraire de incommode est commode.	Uygunsuzun karşıt anlamlısı uygundur.
fra	tur	Il n'a pas pu dire cela.	Bunu diyemedi.
fra	tur	Tom est plus jeune que moi.	Tom benden daha genç.
fra	tur	Cette montagne fait 3 000 mètres d'altitude.	Bu dağın yüksekliği 3000 metredir.
fra	tur	Vous devriez l'atteindre à pied en moins de cinq minutes.	Oraya varmak için 5 dakika yürümek zorundasınız.
fra	tur	Tu es plus populaire que ce que tu crois.	Sandığından daha popülersin.
fra	tur	Je suis à Berlin.	Berlin'deyim.
fra	tur	Il s'est habillé comme une fille.	O, bir kız gibi giyindi.
fra	tur	Il vengea le meurtre de son père.	Babasının katilinin öcünü aldı.
fra	tur	Ne t'endors pas.	Uyuma.
fra	tur	Je m'appelle Pierre.	Benim adım Pierre.
fra	tur	Ils sont en train de danser.	Dans ediyorlar.
fra	tur	Je l'ai vu récemment.	Onu geçenlerde gördüm.
fra	tur	Des phrases courtes sont plus faciles à lire que des phrases longues.	Kısa cümleleri okumak uzun cümleleri okumaktan kolaydır.
fra	tur	Achetez-la !	Onu satın alın!
fra	tur	Quand arrivera le train ?	Tren ne zaman gelecek?
fra	tur	Je t'observe.	Seni izliyorum.
fra	tur	Elle s'assit là immobile, pour ne pas réveiller le bébé.	Bebeği uyandırmamak için hareketsiz bir biçimde orada oturuyor.
fra	tur	Ils mangent.	Yerler.
fra	tur	On peut te mettre en prison pour ça.	Bunun için hapse atılabilirsin.
fra	tur	Arrête ! Tu me fais rougir.	Dur! Beni utandırıyorsun.
fra	tur	Depuis quand Agnès est-elle ici ?	Agnès ne zamandır beri burada?
fra	tur	C'était un film terrible.	Berbat bir filmdi.
fra	tur	Je ne distribue pas leurs produits.	Onların ürünlerini dağıtmam.
fra	tur	Où allons-nous après notre mort ?	Ölümümüzden sonra nereye gideriz?
fra	tur	On nous encourage à utiliser notre imagination.	Bizi hayal gücümüzü kullanmaya teşvik ettiler.
fra	tur	Je pense que Tom a complètement raison.	Bence Tom tamamen haklı.
fra	tur	C'est interdit !	Bu yasak!
fra	tur	Les astronautes sont allés sur la lune en fusée.	Astronotlar füzeyle Ay'a gitti.
fra	tur	Bel oiseau !	Güzel kuş!
fra	tur	Combien en as-tu eus ?	Sende ondan ne kadar var?
fra	tur	Est-ce que tu vois ces montagnes ?	Bu dağları görüyor musun?
fra	tur	L'alphabet latin est dérivé d'une forme locale de l'alphabet grec.	Latin alfabesi; Yunan alfabesinin yerel bir şeklinden türemiştir.
fra	tur	C'est une vieille photo.	Bu eski bir fotoğraf.
fra	tur	Peut-être est-il temps, pour les athées, de commencer eux aussi à frapper aux portes, afin de répandre leur message de bonheur dans le monde.	Belki de, ateistler için de herkese mutluluk mesajlarını yaymak için kapıları çalmaya başlama vaktidir.
fra	tur	Elle n'a pas encore nettoyé sa chambre.	Odasını henüz temizlemedi.
fra	tur	C'est quoi Tatoeba ?	Tatoeba nedir?
fra	tur	Je n’exploite personne.	Kimseyi istismar etmiyorum.
fra	tur	Je regrette que tu partes.	Korkarım ki gidiyorsun.
fra	tur	Il n'y a là aucune assiette propre.	Orada hiç temiz tabak yok.
fra	tur	Ils vécurent une union très heureuse.	Çok mutlu bir evlilik hayatı yaşadılar.
fra	tur	Le magicien a fait flotter la jeune femme dans l'air.	Sihirbaz genç kadını havada uçurdu.
fra	tur	Je pensais que vous n'abandonneriez pas.	Vazgeçmeyeceğinizi düşünüyordum.
fra	tur	Tom a dit qu'il était vraiment troublé.	Tom gerçekten tedirgin olduğunu söyledi.
fra	tur	Je me teins les cheveux en noir.	Saçımı siyaha boyuyorum.
fra	tur	J'ai soif.	Susadım.
fra	tur	Il y a une grande différence.	Bir büyük fark var.
fra	tur	Tom et Marie ont l'air très fatigué.	Tom'la Mary çok yorgun görünüyorlar.
fra	tur	Vas-tu à l’école ?	Okula gidiyor musun?
fra	tur	Tout le monde sait que les abeilles boivent du miel.	Herkes arıların bal içtiğini bilir.
fra	tur	Que voulez-vous dire, en fait ?	Sonuç olarak demek istediğiniz nedir?
fra	tur	Comment se lit le dernier mot de la troisième ligne?	Üçüncü satırdaki son kelime nasıl okunur?
fra	tur	Il fait froid déjà depuis hier.	Dünden beri soğuk.
fra	tur	Prenez une photo à l'aide de votre téléphone !	Telefonunuzla bir resim çekin!
fra	tur	Vous ne pouvez pas avoir ça.	Buna sahip olamazsınız.
fra	tur	Je n'ai pas le temps d'aider.	Yardım edecek zamanım yok.
fra	tur	Marc a posté sa lettre.	Marc, mektubunu postaladı.
fra	tur	Jean cherche des Pokémons.	Jean Pokemon arıyor.
fra	tur	Fêtons ça !	Bunu kutlayalım!
fra	tur	Il est dans la lune.	Aklı bir karış havada.
fra	tur	Je l'ai vendu pour dix dollars.	Onu on dolara sattım.
fra	tur	Je ne suis pas ton ami.	Ben senin dostun değilim.
fra	tur	Sa maladie pourrait être un cancer.	Bu hastalık kanser olabilir.
fra	tur	La maison est en construction.	Ev yapım aşamasında.
fra	tur	Ne paniquons pas.	Paniğe kapılmayın.
fra	tur	Le calcium est un minéral essentiel pour le corps humain.	Kalsiyum, insan vücudu için esas niteliği taşıyan bir mineraldir.
fra	tur	Donne-lui un conseil.	Ona tavsiyede bulun.
fra	tur	J'ai une sœur.	Bir kız kardeşim var.
fra	tur	Tu as déjà mangé.	Sen zaten yemek yedin.
fra	tur	Je pense que c'est possible.	Mümkün olduğunu düşünüyorum.
fra	tur	Le lapin se dissimula derrière l'arbre.	Tavşan ağacın arkasına saklandı.
fra	tur	J'ai peu d'argent. Pourtant, je me sens heureuse avec toi.	Az param var. Bununla birlikte seninle mutluyum.
fra	tur	Je veux juste m'amuser.	Ben sadece eğlenmek istiyorum.
fra	tur	Ce lac est profond.	Bu göl derindir.
fra	tur	Ne perdez jamais espoir !	Umudunuzu asla kaybetmeyin!
fra	tur	Que vend-t-il ?	O ne satıyor?
fra	tur	Ce n'est pas exactement ce que j'avais à l'esprit.	Kafamda olan şey tam olarak bu değil.
fra	tur	Je vous suis redevable de m'avoir invité à la fête.	Beni partiye davet ettiğiniz için size minnettarım.
fra	tur	Essayons de faire rire Tom.	Tom'u güldürmeye çalışalım.
fra	tur	C'est un livre.	Bu bir kitap.
fra	tur	Il peut faire tout ce qu'il veut de son argent.	Parasıyla istediği her şeyi yapabilir.
fra	tur	Nous sommes coincées.	Sıkıştık.
fra	tur	Je n'ai pas encore trouvé de travail.	Hala iş bulamadım.
fra	tur	Les gens furent même encouragés à jouer au football.	İnsanlar futbol oynamaya bile teşvik ediliyor.
fra	tur	Je ne peux pas venir te voir chaque jour.	Seni her gün ziyaret edemem.
fra	tur	Écoute, si tu veux.	Eğer istersen dinle.
fra	tur	Les abeilles volent de fleur en fleur.	Arılar çiçekten çiçeğe uçarlar.
fra	tur	Je veux les voir.	Onları görmek istiyorum.
fra	tur	Ah ! Tout s'éclaire maintenant !	Ah, şimdi her şey aydınlandı!
fra	tur	Je n'ai pas besoin de votre charité.	Senin hayrına ihtiyacım yok.
fra	tur	Il commença son voyage autour du monde en bateau.	Gemi ile dünya etrafındaki yolculuğuna başladı.
fra	tur	Elle a les yeux bleus.	Onun mavi gözleri var.
fra	tur	Je suis fier de cette équipe.	Bu ekiple gurur duyuyorum.
fra	tur	Je ne sais pas si on a besoin de ça.	Buna ihtiyaç var mı bilmiyorum.
fra	tur	C'étaient toutes des choses faites main.	Onların hepsi el yapımı şeylerdi.
fra	tur	Je plantais des arbres.	Ağaçları ekiyordum.
fra	tur	Je n'en ai pas.	Bende ondan yok.
fra	tur	Souhaites-tu te joindre ?	Katılmak ister misin?
fra	tur	N'oublie pas de prendre un vêtement imperméable.	Su geçirmez bir kıyafet giymeyi unutma.
fra	tur	Tu as sali tout l'oreiller !	Tüm yastıkları mahvettin!
fra	tur	On ne peut que connaître le passé, pas le changer. On ne peut que changer le futur, pas le connaître.	Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
fra	tur	Nous sommes désormais amis.	Biz artık arkadaşız.
fra	tur	Je ne déchire pas leurs cahiers.	Onların defterlerini ben yırtmam.
fra	tur	Rends-moi le livre après que tu l'as lu.	Okuduktan sonra kitabı bana geri ver.
fra	tur	Je veux qu'il joue de la guitare.	Onun gitar çalmasını istiyorum.
fra	tur	Je dois aller manger quelque chose.	Ben bir şey yemek için gitmeliyim.
fra	tur	On peut vous mettre en prison pour ça.	Bunun için hapse atılabilirsiniz.
fra	tur	Je voudrais apprendre à nager.	Yüzmeyi öğrenmek istiyorum.
fra	tur	Veux-tu te marier ?	Evlenmek mi istiyorsun?
fra	tur	Sur la table de la cuisine, il y a le journal d'hier.	Mutfak masasının üstünde dünün gazetesi var.
fra	tur	Elle est douée pour imiter le professeur.	Öğretmenini taklit ederken çok yeteneklidir.
fra	tur	Elle apprécie mes plaisanteries.	Benim şakalarımı sever.
fra	tur	Ken est trop occupé pour venir.	Ken gelmek için çok meşgul.
fra	tur	Je préférerais éviter de parler politique.	Politika konuşmaktan sakınmayı tercih ederim.
fra	tur	Voici votre chien.	İşte sizin köpeğiniz.
fra	tur	Ma mère et mon père ne sont pas chez eux en ce moment.	Annem ve babam şu an evde değiller.
fra	tur	Un brillant avenir t'attend.	Parlak bir gelecek seni bekliyor.
fra	tur	Dites-moi votre nom.	Bana isminizi söyleyin.
fra	tur	C'est elle.	Bu o.
fra	tur	Où vas-tu ?	Nereye gidiyorsun?
fra	tur	Elle s'est décidée à quitter l'entreprise.	Şirketi bırakmaya karar verdi.
fra	tur	La croyance n'est pas le début mais la fin de toute connaissance.	İnanç bir başlangıç değildir ama tüm bilinenlerin sonudur.
fra	tur	Je ferai semblant de ne pas savoir et ça ira.	Bilmiyor gibi yapacağım ve bu işe yarayacak.
fra	tur	Les fleurs se balançaient au vent.	Çiçekler rüzgarda sallanıyordu.
fra	tur	Les étudiants brûlèrent leurs manuels.	Öğrenciler defterlerini yaktı.
fra	tur	J'ai pensé que je pourrais compter sur vous.	Size güvenebileceğimi düşündüm.
fra	tur	Ils ont fumé.	Sigara içtiler.
fra	tur	L’amour n’est pour moi qu’une perte de temps.	Aşk benim için zaman kaybı değildir.
fra	tur	Je devrais nettoyer cette pièce.	Bu odayı temizlemeliyim.
fra	tur	Cette phrase va être traduite.	Bu cümle çevrilecek.
fra	tur	Si vous ouvrez cette porte, vous accéderez au jardin.	Eğer bu kapıyı açarsanız, bahçeye ulaşacaksınız.
fra	tur	Je veux aller à Achgabat.	Aşgabat'a gitmek istiyorum.
fra	tur	Comme je ne suis pas bon en maths, j'espère que mes parents vont me payer un professeur particulier.	Ben matematikte iyi olmadığım için umarım benim ailem bana özel bir öğretmen tutacak.
fra	tur	Je ne disposais pas d'autre moyen de vous contacter alors je suis venu ici en personne.	Sizinle konuşmak için başka bir yol bulamadım bu yüzden buraya kendim geldim.
fra	tur	C'est vous qui payez.	Ödeyen sizsiniz.
fra	tur	Elles sont arrivées là-bas avant moi.	Oraya benden önce geldiler.
fra	tur	Ah ! Tout s'éclaire maintenant !	Ah, şimdi her şey net!
fra	tur	Il y a des fleurs autour du château.	Şatonun etrafında çiçekler var.
fra	tur	Elles sont similaires.	Onlar benzer.
fra	tur	Tom refusa d'aider Marie à faire ses devoirs.	Tom, Mary'nin ödevlerine yardım etmeyi reddetti.
fra	tur	Tu rénovais les vieilles maisons.	Eski evleri onarırdın.
fra	tur	Avez-vous laissé la porte ouverte ?	Kapıyı açık mı bıraktın?
fra	tur	Tu ne peux pas avoir les deux.	Bu ikisi senin olamaz.
fra	tur	Je vais cuisiner pour vous.	Sizin için yemek pişireceğim.
fra	tur	Montre-moi un fait qui appuie ton idée.	Senin iddianı destekleyen bir dayanak göster.
fra	tur	Quand je suis entré dans la pièce, elle jouait du piano.	Ben odaya girdiğimde o piyano çalıyordu.
fra	tur	Mon copain est journaliste.	Erkek arkadaşım gazeteci.
fra	tur	Pouvez-vous vous adapter au nouveau travail ?	Yeni işinize alışabildiniz mi?
fra	tur	Elle s'applique beaucoup.	Çok çalışıyor.
fra	tur	Ce mot est difficile à traduire.	Bu kelimeyi çevirmesi zor.
fra	tur	Maintenant je suis triste.	Şimdi üzgünüm.
fra	tur	Ma bouteille d'eau vient de se renverser sur mon ordinateur !	Su şişem az önce bilgisayarımın üstüne devrildi.
fra	tur	Ton comportement a été honteux.	Davranışın utanç vericiydi.
fra	tur	Quiconque sait-il ce qu'est ceci ?	Bunun ne olduğunu herhangi biri biliyor mu?
fra	tur	Tom l'a mis dans la boîte.	Tom onu kutunun içine koydu.
fra	tur	J'ai acheté le livre dont les enfants ont besoin.	Çocukların ihtiyacı olan bu kitabı satın aldım.
fra	tur	J'aime être seul.	Tek başıma olmayı seviyorum.
fra	tur	La première chose qu'il a faite, c'est détacher ses lacets et enlever ses souliers.	Yaptığı ilk şey, bağcıklarını çözüp ayakkabılarını kaldırmaktır.
fra	tur	T'as toujours été si gentil avec moi.	Sen benimleyken her zaman naziktin.
fra	tur	Je n'ai pas dormi de toute la nuit.	Bütün gece uyumadım.
fra	tur	Veuillez ne pas intervenir lorsque je lui parle.	Ben onunla konuşurken beni kesmeyin.
fra	tur	La valise ne contenait rien d'autre que des vêtements sales.	Valiz kirli çamaşırlardan başka bir şey içermiyordu.
fra	tur	Pourquoi ne le ferais-je pas?	Bunu neden yapmamalıyım?
fra	tur	Nous devrions réfléchir à si l'hypothèse est valable ou pas.	Bu hipotezin geçerli olup olmadığını düşünmemiz lazım.
fra	tur	Vous devez adjoindre votre photo au formulaire de candidature.	Aday olabilmeniz için fotoğrafınızı yanınızda bulundurmak zorundasınız.
fra	tur	Tom ne voulait pas décevoir ses parents.	Tom ebeveynlerini hayal kırıklığına uğratmak istemezdi.
fra	tur	C'est peut-être vrai ou pas.	Doğru olabilir ya da olmayabilir.
fra	tur	Dites-moi quoi faire ici !	Bana burada ne yapacağımı söyleyin!
fra	tur	Ça lui est plutôt difficile.	Onun için oldukça zor olacak.
fra	tur	Veux-tu faire une déclaration?	Bir bildiri yapmak ister misin?
fra	tur	Vas-tu tondre la pelouse aujourd'hui ?	Bugün çimi biçecek misin?
fra	tur	Il y a une commission ?	Komisyon var mı?
fra	tur	Laisse-moi te photographier.	İzin ver senin fotoğrafını çekeyim.
fra	tur	L'alphabet anglais est composé de vingt-six lettres.	İngiliz alfabesi yirmi altı harften oluşur.
fra	tur	C'est pour ici ou à l'emporter ?	Burada mı, paket mi?
fra	tur	J'estime que je l'ai dit suffisamment clairement.	Onu yeterince açık söylediğimi tahmin ediyorum.
fra	tur	La prévision météo était juste.	Hava durumu tahmini doğruydu.
fra	tur	Je ne vous encourage pas.	Sizi teşvik etmiyorum.
fra	tur	Ils se disputent à chaque rencontre.	Her buluştuklarında kavga ederler.
fra	tur	Qu'ai-je dit ?	Ben ne dedim?
fra	tur	Beaucoup ont perdu leur maison à cause du tremblement de terre.	Çoğu kişi deprem yüzünden evini kaybetti.
fra	tur	Contribuer à Tatoeba est un passe-temps bon marché.	Tatoeba'ya katkıda bulunmak ucuz bir hobidir.
fra	tur	Tout le monde attend dans l'autre pièce.	Herkes diğer odada bekliyor.
fra	tur	Ils ont travaillé au coude à coude.	Dirsek dirseğe çalışıyorlar.
fra	tur	C'est une menteuse très habile.	O çok akıllı bir yalancıdır.
fra	tur	Où peut-on trouver un supermarché dans les environs ?	Yakınlarda nerede bir süpermarket bulabiliriz?
fra	tur	Il est incompétent comme docteur.	Doktor olarak iyi değil.
fra	tur	Ce n'est plus comme ça.	Artık öyle değil.
fra	tur	Désolé, mais je n'ai pas envie de sortir aujourd'hui.	Üzgünüm fakat canım bugün dışarı çıkmak istemiyor.
fra	tur	À chaque fois que je vois du sang, je tombe dans les pommes !	Her kan görüşümde bayılırım.
fra	tur	Les jouets militaires sont abondants dans les magasins.	Asker oyuncakları dükkanlarca bolca bulunur.
fra	tur	Je ne les mets pas.	Onları göstermem.
fra	tur	Il est conducteur de bus.	O bir otobüs sürücüsüdür.
fra	tur	Il est plus jeune que vous ne pensez.	Düşündüğünüzden daha genç.
fra	tur	Mes cheveux sont trop laids.	Saçım çok çirkin.
fra	tur	Il habite six maisons plus loin que la mienne.	Benimkinden daha uzak altı evde yaşar.
fra	tur	Le prix du pétrole augmente.	Petrol fiyatı yükseliyor.
fra	tur	Je fais bouillir de l'eau dans une casserole.	Suyu bir tencerede kaynatıyorum.
fra	tur	Il ne peut rien faire de plus sage que de s'enfuir.	Kaçmak için daha iyi bir şey yapamaz.
fra	tur	Ne veux-tu pas savoir pourquoi ?	Nedenini öğrenmek istemiyor musun?
fra	tur	C'est étrangement addictif !	Bu, ilginç bir şekilde bağımlılık yapıyor!
fra	tur	Elle a quitté l'hôpital il y a une heure.	O bir saat önce hastaneden ayrıldı.
fra	tur	J'étais très content de voir mon vieux pote.	Eski arkadaşımı gördüğüme gerçekten memnun oldum.
fra	tur	J'ai un problème avec elle.	Onunla bir sorunum var.
fra	tur	Tom ne veut pas être vu avec Marie.	Tom Mary ile görülmek istemiyor.
fra	tur	Marie bat sa fille.	Mary kızına vurdu.
fra	tur	Pourquoi attendez-vous ici ?	Niye burada bekliyorsunuz?
fra	tur	Montre-la-moi sur la carte.	Onu bana haritada göster.
fra	tur	Sa voiture est là.	Onun arabası orada.
fra	tur	Les gens veulent traduire des choses plus intéressantes.	İnsanlar daha ilginç şeylerin çevirisini yapmak istiyor.
fra	tur	Je pensais que ça te ferait rire.	Bunun seni güldürdüğünü düşünüyordum.
fra	tur	Emily peut composer ses propres chansons.	Emily kendi şarkılarını yazabilir.
fra	tur	Il y a un chien !	Bir köpek var!
fra	tur	Tom ne voulait pas me croire.	Tom bana inanmak istemiyordu.
fra	tur	Je t'expliquerai tout ça plus tard.	Sana her şeyi sonra açıklaycağım.
fra	tur	J'ai très envie de m'en aller, loin des bruits de la ville.	Şehrin gürültüsünden uzak bir yere çekip gitmeyi çok istiyorum.
fra	tur	Je les aime.	Onları seviyorum.
fra	tur	Ma sœur aidait Maman à s'occuper de moi lorsque j'étais bébé.	Kız kardeşim anneme ben bebekken bana bakması için yardım ederdi.
fra	tur	Je vendrai des cartes postales.	Kartpostal satacağım.
fra	tur	Les petits enfants aiment toucher à tout.	Küçük çocuklar her şeye dokunmayı sever.
fra	tur	Sans vos encouragements, j'aurais laissé tomber ce projet.	Teşviğiniz olmasaydı, bu projeyi boş verirdim.
fra	tur	La vache nous donne du lait.	İnek bize süt verir.
fra	tur	Les enfants ont tendance à négliger la lecture à cause de la télévision.	Çocukların televizyon yüzünden yazmayı ihmal etme eğilimi var.
fra	tur	J’aime la musique et l’anglais.	Müziği ve İngilizceyi severim.
fra	tur	Ce médicament n'a pas d'effets secondaires.	Bu ilacın yan etkileri yok.
fra	tur	On pense que ce livre est la meilleure de ses œuvres.	Onun eserlerinin arasındaki en iyi kitabın bu olduğunu düşünüyoruz.
fra	tur	Je ne frappe personne.	Kimseye vurmuyorum.
fra	tur	Je la connais depuis longtemps.	Onu uzun zamandır tanıyorum.
fra	tur	Mon chat est vraiment malin.	Kedim gerçekten çok sevimli.
fra	tur	Votre réponse à la question s'est avérée fausse.	Soruya verdiğiniz cevabın yanlış olduğu ortaya çıktı.
fra	tur	Êtes-vous encore au bureau ?	Hala ofiste misiniz?
fra	tur	En ce moment, je travaille pour une grosse compagnie au Brésil.	Şimdi, Brezilya'da büyük bir şirket için çalışıyorum.
fra	tur	Si Tom y va pas, j’y vais pas non plus.	Tom oraya gitmezse, ben de gitmem.
fra	tur	Les agents de sécurité ont déjoué la tentative de braquage.	Güvenlik görevlileri soygun girişimini engelledi.
fra	tur	Elles sont encore jeunes.	Onlar hâlâ genç.
fra	tur	Ai-je l'air présentable ?	Düzgün görünüşlü görünüyor muyum?
fra	tur	J'ai besoin de temps.	Zamana ihtiyacım var.
fra	tur	Elles accompagnaient les enfants à l'école.	Okula kadar çocuklara eşlik ettiler.
fra	tur	J'ignore pourquoi cela devrait me surprendre.	Neden bunun beni şaşırtması gerektiğini bilmiyorum.
fra	tur	Ce fut un immense succès.	Çok büyük bir başarıydı.
fra	tur	Il a repeint la maison.	Evi tekrar boyadı.
fra	tur	À ta place, je n'aurais pas fait ça.	Senin yerinde olsam, bunu yapmam.
fra	tur	Tu n'aimes pas la bière ?	Bira sevmez misin?
fra	tur	J'ai une femme et deux enfants à nourrir.	Bakmam gereken bir karım ve iki çocuğum var.
fra	tur	Je n'y vais pas pour mourir. J'y vais pour vivre.	Ölmeye gitmiyorum. Yaşamak için gidiyorum.
fra	tur	Où devrions-nous planter la tente ?	Çadırı nereye kurmalıyız?
fra	tur	Il y a de nombreuses espèces en voie de disparition.	Tükenme tehlikesinde olan birçok canlı türü var.
fra	tur	Quand le décès de votre père est-il survenu ?	Babanızın ani ölümü ne zaman gerçekleşti?
fra	tur	L'univers n'est ni hostile, ni ami. Il est simplement indifférent.	Evren ne düşman ne de dosttur. Sadece umursamazdır.
fra	tur	As-tu le magazine Time ?	Time dergin var mı?
fra	tur	J'aimerais discuter de problèmes que nous avons eus.	Olan sorunlarımızı konuşmamızı tercih ederdim.
fra	tur	Qu'a dit Marie ?	Mary ne dedi?
fra	tur	J'ai discuté du problème avec Mary.	Problemi Mary'yle tartıştım.
fra	tur	Il n'y a rien qu'on ne puisse traduire.	Çeviremeyeceğimiz hiçbir şey yok.
fra	tur	Cela vous dérange-t-il si j'allume la radio ?	Radyoyu açmam sizi rahatsız eder mi?
fra	tur	Il a la mauvaise réputation d'être malhonnête.	O, düzenbazlığıyla kötü bir üne sahiptir.
fra	tur	Tu encourageais tes étudiants.	Öğrencilerini teşvik ederdin.
fra	tur	Je vais aller chez toi demain.	Yarın sana geleceğim.
fra	tur	J'ai essayé de mémoriser cette chanson.	Ben bu şarkıyı ezberlemeye çalıştım.
fra	tur	J'essaie de me souvenir.	Hatırlamaya çalışıyorum.
fra	tur	Dépêche-toi et tu ne rateras pas le train.	Acele et ve treni kaçırmayacaksın.
fra	tur	Le temps était à l'orage et, encore pire, le tonnerre grondait.	Fırtına zamanıydı ve daha da kötüsü şimşek çakıyordu.
fra	tur	J'ai honte car j'ai agi stupidement.	Aptalca davrandığımdan utanıyorum.
fra	tur	Le samouraï décapita son adversaire d'un seul coup.	Samuray tek bir darbe ile düşmanının kellesini uçurdu.
fra	tur	Cela ne peut être vrai.	Bu gerçek olamaz.
fra	tur	Avez-vous vérifié si votre téléphone était dans la salle de réunion ?	Telefonunuzun toplantı salonunda olup olmadığına baktınız mı?
fra	tur	Nous allons à la plage. Tu veux venir ?	Biz plaja gidiyoruz. Gelmek ister misin?
fra	tur	Comme le ciel est bleu !	Gökyüzü kadar mavi!
fra	tur	Il peut comprendre mais il ne peut pas parler.	Anlayabilir ama konuşamaz.
fra	tur	Je suis chez moi aujourd'hui.	Bugün evdeyim.
fra	tur	On dit que le Japon est le pays le plus riche du monde.	Japonya'nın dünyanın en zengin ülkesi olduğu söyleniyor.
fra	tur	Il a trouvé un prétexte pour se battre avec moi.	Benimle kavga etmek için bir bahane buldu.
fra	tur	Fumer dans une voiture avec un enfant de moins de 16 ans est contraire à la loi.	Arabada 16 yaşından küçük bir çocuk varken sigara içmek yasaya aykırıdır.
fra	tur	Non, je ne regrette rien.	Hayır, hiçbir şeyden pişman değilim.
fra	tur	L'anglais a adopté de nombreux mots venant du français.	İngilizce, Fransızcadan gelen birçok kelimeyi benimsemiştir.
fra	tur	Betty a déjà été condamnée pour vol.	Betty çoktan hırsızlıktan hüküm giymişti.
fra	tur	C'est une proposition intéressante. J'ai besoin d'y réfléchir.	İlginç bir teklif. Bunu düşünmeliyim.
fra	tur	Tom pense que j'étais à Boston la semaine dernière.	Tom, geçen hafta Boston'da olduğumu sanıyor.
fra	tur	Elle a voulu me rencontrer.	Benimle buluşmak istedi.
fra	tur	Je lui donnai quarante ans.	Onun kırkında olduğunu düşündüm.
fra	tur	Pourquoi n'ai-je pas envie de répondre à ces questions?	Neden bu soruları cevaplamak istemedim?
fra	tur	Mon chien aboie tout le temps.	Köpeğim sürekli havlıyor.
fra	tur	Demande à Tom qu'il t'aide.	Tom'dan sana yardım etmesini iste.
fra	tur	Disposes-tu de suffisamment d'information pour avancer ?	Başlamak için yeterli bilginiz var mı?
fra	tur	Je travaille avec ton ami.	Arkadaşınla çalışıyorum.
fra	tur	Il y a deux manières de conquérir et asservir une nation. L’une est par l’épée. L’autre par la dette.	Bir ulusu ele geçirmek ve egemenlik altına almak için iki yol var. Birisi kılıçla. Diğeri borçla.
fra	tur	J'ai eu de la chance.	Ben şanslıydım.
fra	tur	Pouvez-vous changer ce billet s'il vous plaît ?	Bu bileti değiştirir misiniz, lütfen?
fra	tur	Tous songes sont mensonges.	Tüm hayaller yalandır.
fra	tur	L'avion a décollé à 10h précises.	Uçak saat tam 10'da havalandı.
fra	tur	Nul ne sait rien de vos secrets.	Kimse sizin sırlarınızı bilmiyor.
fra	tur	Il abattit l'arbre pour le plaisir.	Zevk için ağaç kesmiş.
fra	tur	Tom conduit une Datsun.	Tom bir Datsun sürüyor.
fra	tur	Bonnes vacances !	İyi tatiller.
fra	tur	Vous avez pris l'ascenseur pour le troisième étage.	Üçüncü kata çıkmak için asansörü kullandınız.
fra	tur	Quand avez-vous appris à nager ?	Yüzmeyi ne zaman öğrendiniz?
fra	tur	Je ne suis jamais allé à Istanbul.	Hiç İstanbul'a gitmedim.
fra	tur	Je reste jusqu'à midi.	Öğlene kadar kalıyorum.
fra	tur	Nous demeurons ici.	Burada yaşıyoruz.
fra	tur	Judy passe beaucoup de temps à se regarder dans le miroir.	Judy aynaya bakarak çok zaman geçirir.
fra	tur	C’est moi, dit-il doucement.	Benim, dedi yavaşça.
fra	tur	Le système solaire n'a que huit planètes, maintenant que Pluton, qui était la neuvième, a été déclassée en planète naine.	Güneş Sistemi'nin sekiz gezegeni var, eskiden dokuzuncusu olan Plüton şimdi cüce gezegen sınıfına konuldu.
fra	tur	Marie travaille comme modèle.	Mary model olarak çalışıyor.
fra	tur	Sa mère est à l’hôpital.	Onun annesi hastanede.
fra	tur	Je connais ton secret.	Senin sırrını biliyorum.
fra	tur	"Regarde, un incendie ! !" s'exclama Dan.	"Bak, yangın!" diye Dan haykırdı.
fra	tur	Je ne peux pas.	Yapamam.
fra	tur	Elle a une grande passion pour les antiquités.	Onun antikalara karşı büyük bir tutkusu var.
fra	tur	Il est gentil avec elle.	Ona karşı kibardır.
fra	tur	Depuis que je suis plus âgé, je vois les choses autrement.	Yaşlandığımdan beri, olayları başka bir şekilde görüyorum.
fra	tur	Tom a ouvert l'eau.	Tom suyu açtı.
fra	tur	Il s'est habillé.	O giyindi.
fra	tur	Dites-moi, à quoi pensez-vous ?	Söyleyin bana, ne düşünüyorsunuz?
fra	tur	Ça fait des heures qu'on attend ici.	Saatlerdir burada bekliyoruz.
fra	tur	Personne ne peut dire ce qu'il se passera dans le futur.	Kimse gelecekte ne olacağını söyleyemez.
fra	tur	J'ai pensé que c'était une bonne idée.	Bunun iyi bir fikir olduğunu düşündüm.
fra	tur	Nous ferons tout ce que nous pouvons.	Yapabileceğimiz her şeyi yapacağız.
fra	tur	Y a-t-il des places libres ?	Boş yer var mı?
fra	tur	Je ne parle jamais en français.	Hiç Fransızca konuşmam.
fra	tur	Pesez-vous plus que Tom ?	Tom'dan kilolu musunuz?
fra	tur	Je suis opposé aux gens qui circulent dans de grosses voitures.	Büyük arabalarla trafiğe çıkan insanlara karşıyım.
fra	tur	De la poussière s'accumulait dans le grenier.	Ambarda toz birikmiş.
fra	tur	Perdre la santé est plus grave que perdre de l'argent.	Sağlığı kaybetmek parayı kaybetmekten daha önemlidir.
fra	tur	Vous avez les pieds sales.	Kirli ayaklarınız var.
fra	tur	L'aide internationale du Japon diminue en partie à cause d'un ralentissement de l'économie intérieure.	Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
fra	tur	Je ne sais pas qui l'a fait.	Kimin yaptığını bilmiyorum.
fra	tur	Marie rêvait.	Mary rüya görüyordu.
fra	tur	Elle n'a pas faim.	O, aç değil.
fra	tur	Cette voiture est trop rapide.	O araba çok hızlı.
fra	tur	Imite juste ce qu'il fait.	Sadece onun yaptığını taklit et.
fra	tur	Je ne les surveille pas.	Onlara göz kulak olmuyorum.
fra	tur	Le taux de chômage est monté à 5%.	İşsizlik oranı yüzde 5'e yükseldi.
fra	tur	Mes plantes meurent !	Bitkilerim ölüyor!
fra	tur	Comment êtes-vous entrée dans notre chambre ?	Odamıza nasıl girdiniz?
fra	tur	Marie travaille avec beaucoup de zèle à sa nouvelle tâche.	Marie yeni işinde büyük bir gayretle çalışıyor.