test.txt

eng	tur	Would you mind picking up something on the way back?	Geri dönerken bir şey alır mısın?
eng	tur	Tom is a great person.	Tom harika bir kişi.
eng	tur	Don't ever do it again.	Bunu bir daha yapayım deme.
eng	tur	Please don't ask me that.	Lütfen onu bana sormayın.
eng	tur	Mary is not jealous.	Mary kıskanç değil.
eng	tur	Sami earns a six-figure salary.	Sami altı rakamlı bir maaş alıyor.
eng	tur	My heart is yours.	Kalbim sizindir.
eng	tur	I'll sleep here.	Burada uyuyacağım.
eng	tur	Doing that will take too long.	Bunu yapmak çok uzun sürecek.
eng	tur	I'll let you explain.	Açıklamana izin vereceğim.
eng	tur	Tom is a history teacher.	Tom bir tarih öğretmeni.
eng	tur	I'll go with you to see the doctor.	Doktoru görmek için seninle gideceğim.
eng	tur	Where can I buy a bathing suit?	Nereden bir mayo satın alabilirim?
eng	tur	What movies have you seen recently?	Son zamanlarda hangi filmleri gördün?
eng	tur	Whatever you do, don't pull this rope.	Ne yaparsan yap, bu ipi çekme.
eng	tur	Do you think Tom will let me win?	Tom'un kazanmama izin vereceğini düşünüyor musun?
eng	tur	I'm going to blow your head off.	Senin kafanı uçuracağım.
eng	tur	Don't stand next to me.	Benim yanımda durma.
eng	tur	Tom and Mary were both crying.	Tom ve Mary'nin ikisi de ağlıyorlardı.
eng	tur	Tom is in Boston on business.	Tom iş için Boston'da.
eng	tur	That's too expensive for me.	Bu benim için çok pahalı.
eng	tur	I can help you do that if you want me to.	İstersen bunu yapmana yardım edebilirim.
eng	tur	I happen to know a lot more about this than you do.	Bunun hakkında senden çok daha fazla şey biliyorum.
eng	tur	I am very pleased with my job.	Ben işimden çok memnunum.
eng	tur	I'm having second thoughts.	Ben şüpheye düşüyorum.
eng	tur	Tom and I have a nice house.	Tom ve benim güzel bir evimiz var.
eng	tur	Is death the only possible exemption?	Ölüm yalnızca olası muafiyet mi?
eng	tur	Are you saying you can't fix it?	Onu düzeltemeyeceğini mi söylüyorsun?
eng	tur	Tom is going to be waiting for me.	Tom beni bekliyor olacak.
eng	tur	Children should be taught to speak the truth.	Çocuklara gerçeği konuşmak öğretilmeli.
eng	tur	Do that before it gets dark.	Bunu hava kararmadan önce yap.
eng	tur	The plant sends out a spike on which the flowers grow.	Bitki üstünde çiçeklerin büyüdüğü bir başak gönderir.
eng	tur	Young people must respect the law.	Genç insanlar yasaya uymalıdır.
eng	tur	Why did they arrest him?	Onlar onu neden tutukladılar?
eng	tur	I agreed that we should do that.	Onu yapmamız gerektiğine karar verdim.
eng	tur	Tom is likely to be scared.	Tom muhtemelen korkmuş olacak.
eng	tur	He gave me this doll in token of his gratitude.	Minnettarlık göstergesi olarak bana bu bebeği verdi.
eng	tur	Tom declined to give details.	Tom detayları vermeyi reddetti.
eng	tur	I'd like another beer.	Bir bira daha istiyorum.
eng	tur	You don't love me!	Sen beni sevmiyorsun!
eng	tur	These gases can lead to global warming.	Bu gazlar küresel ısınmaya neden olabilir.
eng	tur	Just relax, Tom, you're doing great.	Sadece rahatla Tom, harika yapıyorsun.
eng	tur	I thought Mary said she didn't have a boyfriend.	Mary'nin bir erkek arkadaşın olmadığını söylediğini sanıyordum.
eng	tur	Tom is slow, isn't he?	Tom yavaş, değil mi?
eng	tur	How did your plans to move to Boston work out?	Boston'a gitme planların nasıl istenilen sonucu verdi.
eng	tur	We bought Tom a birthday present.	Biz Tom'a bir doğum günü hediyesi aldık.
eng	tur	You have to do it, whether you like it or not.	İstesen de istemesen de onu yapmak zorundasın.
eng	tur	The press is focusing on the scandal.	Basın skandal üzerinde yoğunlaşıyor.
eng	tur	Let us help Tom.	Tom'a yardım edelim.
eng	tur	I think both Tom and Mary have been suspended.	Bence hem Tom hem de Mary askıya alındı.
eng	tur	No one has time for that.	Hiç kimsenin onun için zamanı yok.
eng	tur	When I arrived, she was just getting ready to leave.	Ben vardığımda o sadece gitmeye hazırlanıyordu.
eng	tur	Tom always says that.	Tom onu her zaman söyler.
eng	tur	Am I the only one who thinks this is wrong?	Bunun yanlış olduğunu düşünen tek kişi ben miyim?
eng	tur	Emily permitted me to live with her.	Emily kendisiyle yaşamama izin verdi.
eng	tur	The water from the spring is very pure.	Kaynak suyu çok temiz.
eng	tur	Tom lives with Mary in Memphis.	Tom, Memphis'te Mary'yle birlikte yaşıyor.
eng	tur	I'll pray for Tom.	Tom için dua edeceğim.
eng	tur	The charges against Tom have been dropped.	Tom'a yapılan suçlamalar düşürüldü.
eng	tur	Hey, listen to this.	Hey, bunu dinle.
eng	tur	What do you say we buy everyone a drink?	Herkese bir içki satın almamıza ne dersiniz?
eng	tur	Tom grew up near a lake, but he isn't a good swimmer.	Tom bir göle yakın büyüdü fakat o iyi bir yüzücü değil.
eng	tur	There's a car approaching.	Yaklaşan bir araba var.
eng	tur	Eid Mubarak.	İyi bayramlar.
eng	tur	We aren't very busy yet.	Biz henüz çok meşgul değiliz.
eng	tur	He spoke softly to the men around him.	Etrafındaki insanlarla yumuşak bir şekilde konuştu.
eng	tur	Tom didn't seem to be as active as Mary seemed to be.	Tom, Mary'nin göründüğü kadar aktif görünmüyordu.
eng	tur	Tom knew why Mary slapped John.	Tom Mary'nin neden John'u tokatladığını biliyordu.
eng	tur	I suppose you're worried about Tom.	Sanırım Tom hakkında endişelisin.
eng	tur	We hope to cover the deficit.	Açığı kapatmayı umuyoruz.
eng	tur	Tom realized that Mary must be seeing someone else.	Tom, Mary'nin başka birini görüyor olması gerektiğini fark etti.
eng	tur	I agree with you on that point.	O hususta size katılıyorum.
eng	tur	I think Tom is pompous.	Tom'un kendini beğenmiş olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	Scientists long ago ceased to believe that the atom is the smallest unit of matter.	Bilim adamları uzun zaman önce atomun maddenin en küçük parçası olduğuna inanmayı durdurdu.
eng	tur	Did you get everything you wanted?	İstediğin her şeyi aldın mı?
eng	tur	My friend scored 95 on the maths exam.	Arkadaşım matematik sınavında 95 puan aldı.
eng	tur	The road which leads to the hotel is narrow.	Otele giden yol dar.
eng	tur	I wouldn't care.	Umursamazdım.
eng	tur	We wanted to help them.	Biz onlara yardım etmek istedik.
eng	tur	Who did Tom think would want to stay for another three hours?	Tom'un üç saat daha kalmak isteyeceğini kim düşündü?
eng	tur	There wasn't one student who was absent.	Gelmeyen tek öğrenci yoktu.
eng	tur	Tom spent all morning in the interrogation room.	Tom bütün sabahı sorgulama odasında geçirdi.
eng	tur	You don't want to go, do you?	Gitmek istemiyorsun, değil mi?
eng	tur	Aren't you going to kiss Tom?	Tom'u öpmeyecek misin?
eng	tur	Tom usually walks to school with Mary.	Tom genellikle Mary ile birlikte okula yürür.
eng	tur	This problem is too difficult for me to explain.	Bu sorun, açıklamam için çok zordur.
eng	tur	I'm sure Tom didn't know he was supposed to do that.	Tom'un bunu yapması gerektiğini bilmediğinden eminim.
eng	tur	They like stories.	Onlar hikayeleri seviyor.
eng	tur	Tom can't do anything without Mary's help.	Tom, Mary'nin yardımı olmadan hiçbir şey yapamaz.
eng	tur	Tom broke into Mary's office.	Tom Mary'nin ofisine zorla girdi.
eng	tur	Just do your best.	Sadece elinden geleni yap.
eng	tur	I'm not certain Tom is here.	Tom'un burada olduğundan emin değilim.
eng	tur	I thought you didn't smoke.	Sigara içmediğini düşündüm.
eng	tur	We all worked really hard.	Hepimiz gerçekten çok çalıştık.
eng	tur	This mysterious catastrophe dismayed the whole village.	Bu gizemli felaket tüm köyü perişan etti.
eng	tur	I was very surprised when Tom told me Mary had left Boston.	Tom bana Mary'nin Boston'dan ayrıldığını söylediğinde çok şaşırdım.
eng	tur	Tom grew up in a small town not far from here.	Tom buradan uzakta olmayan küçük bir kasabada büyüdü.
eng	tur	I didn't shoot anybody.	Ben kimseyi vurmadım.
eng	tur	Tom realized Mary was probably not going to be able to do that.	Tom, Mary'nin onu muhtemelen yapamayacağını fark etti.
eng	tur	We're now waiting for the result.	Şimdi sonuç için bekliyoruz.
eng	tur	He gave me his phone number.	O bana telefon numarasını verdi.
eng	tur	Tom has no secrets from me.	Tom'un benden gizlediği hiç bir sırrı yok.
eng	tur	I thought you were someone else.	Senin başka biri olduğunu düşündüm.
eng	tur	You're a good mom.	Siz iyi bir annesiniz.
eng	tur	You asked Tom how he'd do that, didn't you?	SenTom'a bunu nasıl yapacağını sordun, değil mi?
eng	tur	Mary, my love!	Mary, aşkım!
eng	tur	Dan had to decide whom to believe.	Dan kime inanacağına karar vermek zorundaydı.
eng	tur	I don't think Tom knows why Mary is ignoring him.	Mary'nin onu neden görmezden geldiğini Tom'un bildiğini sanmıyorum.
eng	tur	I've discussed the matter with Tom.	Meseleyi Tom'la tartıştım.
eng	tur	Layla wanted to make a personal call.	Leyla kişisel bir telefon görüşmesi yapmak istedi.
eng	tur	You want to donate money, don't you?	Para bağışlamak istiyorsun, değil mi?
eng	tur	We still have the same problem.	Sorunumuz hâlâ aynı.
eng	tur	Prices for Treasury bonds fell.	Hazine bonolarının fiyatları düştü
eng	tur	I did that just like Tom did.	Ben bunu tam Tom'un yaptığı gibi yaptım.
eng	tur	We ran in the park.	Parkta koştuk.
eng	tur	Tom can sing better than anybody else I know.	Tom tanıdığım başka birinden daha iyi şarkı söyleyebilir.
eng	tur	The earth rotates.	Dünya dönüyor.
eng	tur	I'd like to see you again tomorrow.	Yarın seni tekrar görmek istiyorum.
eng	tur	If I'm late, I'll be scolded.	Eğer geç kalırsam azarlanacağım.
eng	tur	Everybody hates the separatists.	Herkes ayrılıkçılardan nefret eder.
eng	tur	Nowadays, I only listen to the radio when I'm driving.	Bugünlerde radyoyu sadece araba kullanırken dinliyorum.
eng	tur	We're having so much fun.	Biz çok eğleniyoruz.
eng	tur	Tom has his reasons for doing that.	Tom'un onu yapmak için nedenleri var.
eng	tur	He wanted me to lie.	O yalan söylememi istedi.
eng	tur	It's time to start over.	Baştan başlama zamanı.
eng	tur	You're all washed up.	Hepiniz hapı yutmuşsunuz.
eng	tur	From the moment he arrived there, he kept on bothering his doctor to tell him when he would be able to go home.	Oraya vardığı andan itibaren, eve ne zaman gidebileceğini kendisine söylemesi için doktoru rahatsız etmeye devam etti.
eng	tur	I play football now. And you? What are you doing?	Şimdi futbol oynuyorum. Ya sen? Ne yapıyorsun?
eng	tur	This isn't like Tom.	Bu Tom'a benzemiyor.
eng	tur	Fadil moved to Cairo.	Fadıl, Kahire'ye taşındı.
eng	tur	If Tom heard you talk that way, he'd be disappointed.	Tom bu şekilde konuştuğunuzu duyarsa hayal kırıklığına uğrar.
eng	tur	She must still be in her twenties.	Hâlâ yirmili yaşlarında olmalı.
eng	tur	Tom got a call from Mary.	Tom Mary'den bir çağrı aldı.
eng	tur	Are you ready for Halloween?	Cadılar Bayramı için hazır mısın?
eng	tur	All Tom does is complain.	Tom'un tek yaptığı şikayet etmek.
eng	tur	I have to get moving.	Acele etmeliyim.
eng	tur	I must admit that things are looking quite optimistic.	İşlerin oldukça iyimser göründüğünü itiraf etmeliyim.
eng	tur	Which dictionary do you often use?	Genellikle hangi sözlüğü kullanıyorsun?
eng	tur	I asked Tom where he and Mary had first met each other.	Tom'a ilk kez onun ve Mary'nin nerede karşılaştıklarını sordum.
eng	tur	I'm expecting a call from Tom.	Tom'dan bir çağrı bekliyorum.
eng	tur	I used my windshield wiper to clean the snow on my window.	Camımdaki karı temizlemek için cam sileceğimi kullandım.
eng	tur	You'll find a rake in the shed.	Kulübede bir tırmık bulacaksınız.
eng	tur	Writers always have to have the last word.	Yazarlar her zaman son söze sahip olmak zorundadır.
eng	tur	Colors speak all languages.	Renkler tüm dilleri konuşuyor.
eng	tur	Don't you have to be over twenty-one to do that?	Bunu yapmak için yirmi birinin üzerinde olman gerekmiyor mu?
eng	tur	Here comes the bus now.	İşte otobüs şimdi geliyor.
eng	tur	Why didn't you just ask me for help?	Neden sadece benden yardım etmemi istemedin?
eng	tur	Mary wore false eyelashes.	Mary sahte kirpikler taktı.
eng	tur	Those rules fostered discontent among students.	O kurallar öğrenciler arasındaki hoşnutsuzluğu artırdı.
eng	tur	Tom hasn't done anything all morning.	Tom bütün sabah bir şey yapmadı.
eng	tur	We're in position.	Pozisyon aldık.
eng	tur	I didn't know anyone there.	Orada kimseyi tanımıyordum.
eng	tur	Tom burned Mary's picture.	Tom Mary'nin resmini yaktı.
eng	tur	It's been a tough year for me.	Benim için zor bir yıl oldu.
eng	tur	Tom went back to his car and got a flashlight.	Tom arabasına döndü ve bir el feneri aldı.
eng	tur	The ground is spongy.	Toprak yumuşaktı.
eng	tur	"Tatoeba is not a Japanese girl name." "Then, it's your Japanese girlfriend's nickname."	"Tatoeba bir Japon kız adı değil." "Öyleyse o senin Japon kız arkadaşının lakabı."
eng	tur	Mary may be feeling dizzy.	Mary'nin başı dönüyor olabilir.
eng	tur	Tom is doing exceptionally well.	Tom son derece iyi yapıyor.
eng	tur	Please stay calm, everyone.	Herkes sakin olsun lütfen.
eng	tur	A ship is moored at the pier.	Bir gemi iskelede demirlemiş.
eng	tur	I want to know everything you know.	Bildiğin her şeyi bilmek istiyorum.
eng	tur	If Tom doesn't want to help, he doesn't have to.	Tom yardım etmek istemiyorsa etmek zorunda değil.
eng	tur	Good luck!	İyi şanslar!
eng	tur	You're up late.	Geç saatlere kadar ayaktasın.
eng	tur	We dance together.	Birlikte dans ederiz.
eng	tur	Why aren't you in school?	Neden okulda değilsin?
eng	tur	This is a polyphonic composition.	Bu çok sesli bir kompozisyon.
eng	tur	Why is Tom tired?	Tom neden yorgun?
eng	tur	Tom is awesome.	Tom harika.
eng	tur	It's a beautiful day outside.	Dışarıda güzel bir gün.
eng	tur	Tom left fingerprints on the doorknob of the room where the body was found.	Tom cesedin bulunduğu odanın kapı kolunda parmak izleri bıraktı.
eng	tur	Do you still need our help?	Hala yardımımıza ihtiyacın var mı?
eng	tur	Please turn to the left.	Lütfen sola dönün.
eng	tur	I intend to hammer this idea into the student's heads.	Ben bu fikri öğrencilerin kafalarına işlemek niyetindeyim.
eng	tur	I followed Tom into the living room.	Tom'u oturma odasına kadar izledim.
eng	tur	Tom said he didn't have a choice.	Tom bir seçeneği olmadığını söyledi.
eng	tur	Congratulations to you both.	Her ikinize de tebrikler.
eng	tur	Tom says you should always tell the truth.	Tom her zaman gerçeği söylemen gerektiğini söylüyor.
eng	tur	Tom is sleeping now.	Tom şimdi uyuyor.
eng	tur	Tom shot him.	Tom ona ateş etti.
eng	tur	I know you want to do that.	Bunu yapmak istediğini biliyorum.
eng	tur	My father and my brother work in this factory.	Babam ve erkek kardeşim bu fabrikada çalışmaktadır.
eng	tur	I talked with friends.	Ben arkadaşlar ile konuştum.
eng	tur	I haven't worn this in years.	Bunu yıllardır giymedim.
eng	tur	I definitely remember seeing a picture of you and Tom together.	Senin ve Tom'un birlikte bir resminizi gördüğümü kesinlikle hatırlıyorum.
eng	tur	There were many people at the funeral.	Cenaze merasiminde bir sürü insan vardı.
eng	tur	Living in Kabylie is a best decision I have ever made.	Kabiliye'de yaşamak şimdiye kadar verdiğim en iyi karardır.
eng	tur	A rope was thrown into the water.	Suya bir ip atıldı.
eng	tur	I'd like to hear that from him.	Ben onu, ondan duymak isterim.
eng	tur	Tom knows that Mary went to Boston.	Tom Mary'nin Boston'a gittiğini biliyor.
eng	tur	She is getting married this fall.	Bu sonbahar evleniyor.
eng	tur	Mary gave Tom a shovel for his birthday.	Mary, Tom'a doğum günü için bir kürek verdi.
eng	tur	Tom doesn't have any reason not to trust Mary.	Tom'un Mary'ye güvenmemek için herhangi bir sebebi yok.
eng	tur	Tom wasn't the only one in the room that couldn't speak French.	Tom odada Fransızca konuşamayan tek kişi değildi.
eng	tur	Tom is very well prepared.	Tom çok iyi hazırlanmış.
eng	tur	Would you have helped me a little, it would have been nice.	Bana biraz yardım etseydin, güzel olurdu.
eng	tur	I might be dead tomorrow.	Yarın ölebilirim.
eng	tur	Tell your son not to harass my daughter anymore.	Oğluna artık kızımı taciz etmemesini söyle.
eng	tur	I don't like unrequited love; I want our love to be mutual.	Karşılıksız aşkı sevmiyorum; aşkımızın karşılıklı olmasını istiyorum.
eng	tur	I know exactly where I am.	Nerede olduğumu tam olarak biliyorum.
eng	tur	I sort of liked him.	Onu biraz seviyordum.
eng	tur	This is critical.	Bu kritik.
eng	tur	They want me to sell the restaurant.	Onlar restoranı satmamı istiyorlar.
eng	tur	No one knows if he loves her or not.	Hiç kimse onun onu sevip sevmediğini bilmiyor.
eng	tur	He is always cheerful.	O her zaman neşelidir.
eng	tur	That's quite helpful.	Bu oldukça yararlı.
eng	tur	I'm learning Navajo.	Ben Navajo öğreniyorum.
eng	tur	I want to live in Boston as much as you do.	Ben de senin kadar Boston'da yaşamak istiyorum.
eng	tur	Tom will be good.	Tom iyi olacak.
eng	tur	Who told Tom to sing?	Tom'a şarkı söylemesini kim söyledi?
eng	tur	My son isn't the only one who enjoys eating her cooking.	Oğlum onun pişirdiklerini yemekten hoşlanan tek kişi değil.
eng	tur	Why are you doing this to him?	Bunu ona niçin yapıyorsun?
eng	tur	Tom is the one who should do that.	Tom bunu yapması gereken kişi.
eng	tur	I'm sorry, but I can't eat dinner with you.	Üzgünüm ama sizinle akşam yemeği yiyemem.
eng	tur	What are the other men doing?	Diğer adamlar ne yapıyorlar?
eng	tur	I need to find out when we need to be there.	Ne zaman orada olmamız gerektiğini öğrenmem gerekiyor.
eng	tur	He left his country two years ago.	O iki yıl önce ülkesini terk etti.
eng	tur	It was mind-numbing.	O sıkıcıydı.
eng	tur	Tom is never going to come back here, is he?	Tom asla buraya geri gelmeyecek, değil mi?
eng	tur	My favourite biscuit is Singoalla.	Benim en sevdiğim bisküvi, Singoalla'dır.
eng	tur	I hated them.	Ben onlardan nefret ettim.
eng	tur	That's exactly what I would do.	Yapacağım tam olarak budur.
eng	tur	I've already eaten all my lunch!	Zaten tüm öğle yemeğimi yedim!
eng	tur	I can no longer trust them.	Artık onlara güvenemem.
eng	tur	I've never seen a fat vegan.	Hiç şişman bir vegan görmedim.
eng	tur	Tom is a professional gambler.	Tom profesyonel bir kumarbaz.
eng	tur	We both saw them.	İkimiz de onları gördük.
eng	tur	Tom and Mary never got along.	Tom ve Mary asla geçinmediler.
eng	tur	All birds have feathers.	Bütün kuşların tüyleri vardır.
eng	tur	Not all species of spiders are poisonous.	Örümceklerin hiçbir türü zehirli değildir.
eng	tur	Tom should ask Mary to do that.	Tom Mary'den onu yapmasını istemelidir.
eng	tur	Tom and I have a lot of fun together.	Tom ve ben birlikte çok eğleniyoruz.
eng	tur	I just want to see him.	Sadece onu görmek istiyorum.
eng	tur	Tom seemed to be in agony.	Tom acı çekiyormuş gibi görünüyordu.
eng	tur	Tom lived in Boston three years ago.	Tom üç yıl önce Boston'da yaşadı.
eng	tur	You should've stayed in the hospital.	Hastanede kalmalıydın.
eng	tur	I'm not answering that.	Buna cevap vermiyorum.
eng	tur	Who's calling at this hour?	Bu saatte kim arıyor?
eng	tur	We saw Tom smiling.	Tom'un gülümsediğini gördük.
eng	tur	I will accept my fate.	Ben kaderimi kabul edeceğim.
eng	tur	Do you know how to pronounce this word?	Bu kelimenin nasıl telaffuz edildiğini biliyor musunuz?
eng	tur	Could you verify that your computer is plugged in?	Bilgisayarınızın prize takılı olduğunu doğrular mısınız?
eng	tur	Why don't you turn on the TV?	Neden televizyonu açmıyorsun?
eng	tur	If you were gone, I'd die.	Sen gidersen ölürüm.
eng	tur	They will set up a new company.	Onlar yeni bir şirket kuracaklar.
eng	tur	Do you know how to speak French?	Fransızcayı nasıl konuşacağını biliyor musun?
eng	tur	Wake me up when we get to Tom's.	Tom'un evine vardığımızda beni uyandır.
eng	tur	Put the baby to sleep.	Bebeği uyutun.
eng	tur	Tom came to watch.	Tom izlemek için geldi.
eng	tur	I want to know more about your country.	Senin ülken hakkında daha fazla şey bilmek istiyorum.
eng	tur	The house which stands on the hill is very old.	Tepenin üstünde duran ev çok eski.
eng	tur	"Confessions" by St. Augustine tells us the timeless story of an intellectual quest that ends in orthodoxy.	Aziz Augustine tarafından yazılan "İtiraflar" bize ortodokslukta biten entelektüel arayışın zamansız bir hikayesini anlatır.
eng	tur	Tom told me that he was early.	Tom bana erken geldiğini söyledi.
eng	tur	Many will be skeptical.	Birçoğu şüpheci olacak.
eng	tur	Tom could be mistaken.	Tom hatalı olabilir.
eng	tur	I'm in finance.	Finanstayım.
eng	tur	I don't work at night.	Gece çalışmıyorum.
eng	tur	In order to buy a foreign car, he worked very hard.	O, yabancı bir araba almak için çok çalıştı.
eng	tur	When the man saw a policeman, he fled.	Adam bir polisi görünce kaçtı.
eng	tur	I'm going to go change my clothes.	Kıyafetlerimi değiştirmeye gideceğim.
eng	tur	We had to help her.	Ona yardım etmek zorundaydık.
eng	tur	Do you think you're photogenic?	Fotojenik olduğunu düşünüyor musun?
eng	tur	You don't like me.	Beni sevmiyorsunuz.
eng	tur	I am from Skopje.	Ben Üsküp'lüyüm.
eng	tur	I think he'll come.	Sanırım o gelecek.
eng	tur	You know I don't mind.	Umursamadığımı biliyorsun.
eng	tur	Do you wear a kimono?	Kimono giyer misin?
eng	tur	When did you start liking baseball?	Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?
eng	tur	His satirical novel criticized the foibles of human nature.	Onun hiciv romanı, insan doğasının zaaflarını eleştirdi.
eng	tur	You and Tom used to be friends, right?	Sen ve Tom arkadaştınız, değil mi?
eng	tur	We're on the same team here.	Burada aynı ekipteyiz.
eng	tur	Health is everything to me.	Sağlık benim için her şey.
eng	tur	Should I close the door?	Kapıyı kapatmam gerekir mi?
eng	tur	Tom told us he'd be waiting in front of the post office.	Tom bize postanenin önünde bekleyeceğini söyledi.
eng	tur	You have a visitor in reception.	Resepsiyonda bir ziyaretçiniz var.
eng	tur	Doesn't it look a little strange?	Bu biraz tuhaf görünmüyor mu?
eng	tur	Tom is the only one with a camera.	Tom kameralı tek kişidir.
eng	tur	Let me alone.	Beni yalnız bırak.
eng	tur	What were you doing?	Ne yapıyordun?
eng	tur	Sandy won't become a doctor.	Sandy bir doktor olmayacak.
eng	tur	I can't abide his rudeness.	Onun kabalığına dayanamam.
eng	tur	Tom won't be going anywhere for a while.	Tom bir süre hiçbir yere gitmeyecek.
eng	tur	We should be helping.	Yardım ediyor olmalıyız.
eng	tur	I tell her that every day.	Onu ona her gün söylerim.
eng	tur	This is what people do every day.	Bu, insanların her gün yaptığı şey.
eng	tur	I hope that Tom isn't at the party.	Umarım Tom partide değildir.
eng	tur	We safely arrived at the hospital.	Güvenli bir şekilde hastaneye vardık.
eng	tur	What made you do a silly thing like that?	Onun gibi aptalca bir şeyi sana yaptıran nedir?
eng	tur	Is that the guy that hit you?	Sana vuran adam o mu?
eng	tur	When the jet flew over the building the windowpanes rattled.	Jet binanın üzerinden uçtuğunda pencere camları zangırdadı.
eng	tur	We're still planning to go.	Biz hâlâ gitmeyi planlıyoruz.
eng	tur	The politician did not keep his promise.	Politikacı sözünü tutmadı.
eng	tur	I walked as far as the station.	İstasyona kadar yürüdüm.
eng	tur	There is no choice.	Hiçbir seçenek yoktur.
eng	tur	We tend to make mistakes.	Biz hatalar yapma eğilimindeyiz.
eng	tur	I don't eat out as often as I'd like.	Dışarıda istediğim kadar sık yemek yemem.
eng	tur	Tom was brash.	Tom atılgandı.
eng	tur	Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness.	Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.
eng	tur	Tom isn't going to hurt anyone again.	Tom tekrar kimseyi incitmeyecek.
eng	tur	You must not sit up late.	Geç saatte uyumamalısın.
eng	tur	Tom tried to tell Mary that he liked her.	Tom ondan hoşlandığını Mary'ye söylemeye çalıştı.
eng	tur	I'm only going to say this once, so listen carefully.	Bunu yalnızca bir kez söyleyeceğim. Bu nedenle dikkatle dinle.
eng	tur	Maybe I'll call you sometime.	Belki bir ara seni arayacağım.
eng	tur	I've enjoyed working with you, too.	Ben de seninle çalışmaktan memnun kaldım.
eng	tur	Can we go to the circus?	Sirke gidebilir miyiz?
eng	tur	I haven't done it yet.	Onu daha yapmadım.
eng	tur	This car is older than I am.	Bu araba benden daha yaşlı.
eng	tur	After I got out of the bath, my wound festered.	Ben banyodan çıktıktan sonra benim yara iltihaplandı.
eng	tur	Tom is probably smarter than Mary.	Tom muhtemelen Mary'den daha akıllıdır.
eng	tur	There's a dictionary on the desk.	Masanın üstünde bir sözlük var.
eng	tur	The weather wasn't so nice yesterday.	Hava dün çok güzel değildi.
eng	tur	Tom intends to play tennis every day during his summer vacation.	Tom yaz tatili boyunca her gün tenis oynamaya niyet ediyor.
eng	tur	It would be so easy to do that.	Bunu yapmak çok kolay olurdu.
eng	tur	What a great story!	Ne harika bir hikaye!
eng	tur	Everyone knows Tom has poor people skills.	Tom'un insanlarla ilişkilerinin kötü olduğunu herkes biliyor.
eng	tur	I advise you not to borrow money from your friends.	Arkadaşlarından borç para almamanı tavsiye ederim.
eng	tur	I should've followed Tom's advice.	Tom'un tavsiyesini dinlemeliydim.
eng	tur	I'll mention it to Tom.	Bundan Tom'a bahsedeceğim.
eng	tur	Are you sure you don't use machine translations?	Makine çevirileri kullanmadığına emin misin?
eng	tur	I don't need your answer now, you can sleep on it and come back in a few days.	Cevabına şimdi ihtiyacım yok, bunu biraz düşün ve birkaç gün içinde geri gel.
eng	tur	You work in Milan.	Milano'da çalışıyorsunuz.
eng	tur	Tom pleaded guilty to drunken driving and his driver's license was suspended for six months.	Tom alkollü araba sürme suçunu kabullendi ve ehliyeti altı aylığına iptal edildi.
eng	tur	The airplanes climbed very high.	Uçaklar çok yükseğe tırmandılar.
eng	tur	I have more than enough to live on.	Yaşamak için yeterinden fazlasına sahibim.
eng	tur	They're still together.	Hâlâ birlikteler.
eng	tur	Tom ran a red light.	Tom kırmızı ışıkta geçti.
eng	tur	Tom could've told me.	Tom bana söyleyebilirdi.
eng	tur	Will you stay here for a while?	Bir süre burada kalır mısın?
eng	tur	The West watches the elections in Rwanda with suspicion.	Batı, Ruanda'daki seçimleri şüpheyle izliyor.
eng	tur	She did what she believed was right.	Doğru olduğuna inandığı şeyi yaptı.
eng	tur	Maybe it's about time I started learning to program.	Belki programı öğrenmeye başlamamın zamanı geldi.
eng	tur	Sami was too shy to say anything.	Sami bir şey söyleyemeyecek kadar utangaçtı.
eng	tur	That's the person I've been waiting for.	O, beklediğim kişidir.
eng	tur	Tom and Mary showed me the letter that they received from John.	Tom ve Mary bana John'dan aldıkları mektubu gösterdi.
eng	tur	We won't let you pass away.	Ölmene izin vermeyeceğiz.
eng	tur	Brass is an alloy of copper and zinc.	Pirinç, bakır ve çinkodan oluşan bir alaşımdır.
eng	tur	Tom is precious to us.	Tom bizim için değerli.
eng	tur	I don't want to sell my soul.	Ruhumu satmak istemiyorum.
eng	tur	Who said anything about retiring?	Kim emeklilik hakkında bir şey söyledi?
eng	tur	Mary made a number of mistakes on her test.	Mary testinde bir sürü hata yaptı.
eng	tur	This cruel cold could make a man afraid of his own voice.	Bu zalim soğuk bir adamı kendi sesinden korkutabilirdi.
eng	tur	How long do we have to stay here?	Burada ne kadar beklemek zorundayız?
eng	tur	That's pretty typical.	O, oldukça tipik.
eng	tur	Tom answered all our questions.	Tom bütün sorularımızı cevapladı.
eng	tur	Tom is heading west.	Tom batıya gidiyor.
eng	tur	Tom promised to help.	Tom yardım etmek için söz verdi.
eng	tur	My parents caught me smoking.	Anne babam beni sigara içerken yakaladı.
eng	tur	We were hoping you could tell us how to do this.	Bunun nasıl yapılacağını bize anlatabileceğinizi umuyorduk.
eng	tur	Is this a flower?	Bu bir çiçek mi?
eng	tur	I don't think Tom knows why Mary didn't do that.	Tom'un Mary'in neden bunu yapmadığını Tom'un bildiğini sanmıyorum.
eng	tur	He acted strange.	O garip davrandı.
eng	tur	Tom stepped into the elevator and pushed the button for the third floor.	Tom asansöre bindi ve üçüncü katın düğmesine bastı.
eng	tur	Mike sings well.	Mike iyi şarkı söylüyor.
eng	tur	I make it a rule to study math every day.	Her gün matematik çalışmayı prensip edinirim.
eng	tur	Oh, I forgot to buy milk.	Ah, süt satın almayı unutmuşum.
eng	tur	My office is in the Foreign Languages Department.	Ofisim Yabancı Diller Bölümünde.
eng	tur	Tom is likely to never do that.	Tom muhtemelen bunu asla yapmayacak.
eng	tur	This is the real problem.	Bu gerçek sorundur.
eng	tur	Do you know how to play the piano?	Nasıl piyano çalacağınızı biliyor musunuz?
eng	tur	Now you are sixteen, you should know better.	Şimdi 16 yaşındasın, daha iyi bilmen gerekir.
eng	tur	I wish to speak to Tom.	Tom'la konuşmak istiyorum.
eng	tur	Since I lived in Tokyo, I know that city pretty well.	Tokyo'da yaşadığım için o şehri oldukça iyi biliyorum.
eng	tur	Tom is dating someone at the hospital.	Tom hastanede biriyle çıkıyor.
eng	tur	It's about time you stopped watching television.	TV izlemeyi bırakmanın zamanı geldi de geçti.
eng	tur	To what do I owe the pleasure?	Zevki neye borçluyum?
eng	tur	I don't know when Tom called, but it was either yesterday or the day before.	Tom'un ne zaman aradığını bilmiyorum ama ya dündü ya da önceki gündü.
eng	tur	Tom was on the bus, too.	Tom da otobüsteydi.
eng	tur	Something's clearly bothering Tom.	Bir şey açıkça Tom'u rahatsız ediyor.
eng	tur	Sami has probably done something bad.	Sami muhtemelen kötü bir şey yaptı.
eng	tur	He ought to have arrived home by now.	Şimdiye kadar eve varmış olmalı.
eng	tur	That secret can't be kept forever.	O sır sonsuza dek saklanamaz.
eng	tur	Can you put the children to bed?	Çocukları yatağa koyabilir misin?
eng	tur	Who took this picture?	Bu resmi kim çekti?
eng	tur	He drives a pickup truck.	O bir pikap kamyon kullanıyor.
eng	tur	Tom should've been at that meeting.	Tom o toplantıda olmalıydı.
eng	tur	Tom hears from Mary every now and then.	Tom zaman zaman Mary'den haber alır.
eng	tur	I'm looking forward to seeing you.	Seni görmek için can atıyorum.
eng	tur	Tom said he had no more details.	Tom daha fazla detayı olmadığını söyledi.
eng	tur	I ran as fast as possible.	Ben mümkün olduğunca hızlı koştum.
eng	tur	We're going to help them.	Onlara yardım edeceğiz.
eng	tur	I'm glad we got here early.	Buraya erken geldiğimize memnun oldum.
eng	tur	Eating ice cream always puts me in a happy mood.	Dondurma yemek beni her zaman mutlu bir ruh hali içine koyar.
eng	tur	Do you think Tom and Mary are ever going to get married?	Tom ve Mary'nin evleneceklerini düşünüyor musunuz?
eng	tur	In general, little girls are fond of dolls.	Genel olarak küçük kızlar bebekleri çok severler.
eng	tur	What were you doing when I called this morning?	Bu sabah aradığımda ne yapıyordun?
eng	tur	I've studied it.	Onu çalıştım.
eng	tur	Will Tom be able to walk again?	Tom tekrar yürüyebilecek mi?
eng	tur	We discussed the matter from an educational point of view.	Biz konuyu eğitimsel bir bakış açısından tartıştık.
eng	tur	I don't like this tie. Show me another one.	Ben bu kravatı beğenmiyorum. Bana başka bir tane göster.
eng	tur	I don't think Tom knows Mary won't be able to do that.	Tom, Mary'nin bunu yapamayacağını bildiğini sanmıyorum.
eng	tur	Marriage customs differ by country.	Evlilik gelenekleri ülkelere göre değişir.
eng	tur	It was too soft.	O çok yumuşaktı.
eng	tur	Tom didn't do anything to help me.	Tom bana yardım etmek için hiçbir şey yapmadı.
eng	tur	Seventy or eighty years is the normal span of a man's life.	Yetmiş ya da seksen yıl bir insanın normal yaşam süresidir.
eng	tur	Tom is not happy with this.	Tom bununla mutlu değil.
eng	tur	Could we do this another time?	Bunu başka bir zaman yapabilir miyiz?
eng	tur	I think that Tom will call Mary.	Tom'un Mary'yi arayacağını düşünüyorum.
eng	tur	Sam, what are you doing?	Sam, ne yapıyorsun?
eng	tur	We lost our way.	Yolumuzu kaybettik.
eng	tur	Are you sure you're ready to go?	Gitmeye hazır olduğundan emin misin?
eng	tur	Tom and Mary were the first ones to do that.	Tom ve Mary onu yapmak için ilk kişilerdi.
eng	tur	It looks like Tom is about to cry.	Tom ağlamak üzere gibi görünüyor.
eng	tur	Tom has obviously been listening for a while.	Tom belli ki bir süredir dinliyor.
eng	tur	Animals act according to their instincts.	Hayvanlar içgüdülerine göre hareket ederler.
eng	tur	Were they good?	Onlar iyi miydi?
eng	tur	I almost never wear a hat.	Neredeyse hiç şapka takmam.
eng	tur	I love martial arts!	Ben dövüş sanatlarını severim!
eng	tur	Sami slept with a pistol under his pillow.	Sami yastığının altında bir tabanca ile uyuyordu.
eng	tur	Is Tom famous?	Tom ünlü mü?
eng	tur	Everyone knows you're crazy about him.	Herkes ona bayıldığını biliyor.
eng	tur	Did you know Tom is pretty good at speaking French?	Tom'un Fransızca konuşmada oldukça iyi olduğunu biliyor muydun?
eng	tur	The refrigerator door is open.	Buzdolabının kapısı açık.
eng	tur	Go put on something more conservative.	Daha muhafazakar bir şey giymeye git.
eng	tur	I think Tom and Mary have fallen in love.	Bence Tom ve Mary aşık oldu.
eng	tur	We'll take off in a few minutes.	Birkaç dakika içinde havalanacağız.
eng	tur	Do you often eat dinner with your family?	Ailenle birlikte sık sık akşam yemeği yer misin?
eng	tur	Which shelf should I put this book on?	Bu kitabı hangi rafa koyayım?
eng	tur	I'm glad you've come to live with us.	Bizimle yaşamak için geldiğine memnun oldum.
eng	tur	Tom wants to see if Mary likes his new song.	Tom, Mary'nin onun yeni şarkısını beğenip beğenmeyeceğini görmek istiyor.
eng	tur	On the postcard, you can see a church.	Kartpostalda bir kilise görebilirsin.
eng	tur	Everyone was fighting.	Herkes dövüşüyordu.
eng	tur	Would this be acceptable to you?	Bu size göre kabul edilebilir mi?
eng	tur	Tom said that Mary was thin.	Tom Mary'nin zayıf olduğunu söyledi.
eng	tur	I've decided never to do that again.	Onu bir daha asla yapmama kararı aldım.
eng	tur	I'm allowing you to go.	Gitmene izin veriyorum.
eng	tur	Tom dreams of Mary from time to time.	Tom zaman zaman Mary'yi rüyasında görüyor.
eng	tur	It doesn't look too convincing.	Çok inandırıcı görünmüyor.
eng	tur	Give me those gloves.	O eldivenleri bana ver.
eng	tur	Are you positive?	Pozitif misin?
eng	tur	Comic books aren't as popular as they used to be.	Çizgi romanlar eskisi kadar popüler değil.
eng	tur	Are you staying at this hotel?	Bu otelde mi kalıyorsunuz?
eng	tur	Tom had a very good night.	Tom çok iyi bir gece geçirdi.
eng	tur	It's an ongoing process.	Bu devam eden bir süreç.
eng	tur	Which photos did she choose?	Hangi fotoğrafları seçti?
eng	tur	I study maths more seriously than English.	Matematiğe İngilizce'den daha ciddi olarak çalışıyorum.
eng	tur	I opened the windows.	Pencereleri açtım.
eng	tur	I should've let Tom have my bicycle.	Tom'un bisikletimi almasına izin vermeliydim.
eng	tur	Kate knows how to make a cake.	Kate nasıl pasta yapacağını bilir.
eng	tur	Tom leaned over to look at the price tag.	Tom fiyat etiketine bakmak için eğildi.
eng	tur	I realized later that the person I was talking to wasn't Tom.	Konuştuğum kişinin Tom olmadığını daha sonra farkettim.
eng	tur	Sami cut Layla's head off to make it impossible to identify her.	Sami, onu tanımayı imkansız hale getirmek için Leyla'nın kafasını kesti.
eng	tur	Do you brush your teeth after every meal?	Her yemekten sonra dişlerini fırçalar mısın?
eng	tur	Tom told us to get in the car.	Tom, arabaya binmemizi söyledi.
eng	tur	Tom could hear Mary snoring loudly in the next room.	Tom, Mary'nin yan odada yüksek sesle horlamasını duyabiliyordu.
eng	tur	Let's keep it.	Bunu saklayalım.
eng	tur	I don't want any popcorn.	Hiç patlamış mısır istemiyorum.
eng	tur	Tom might have a crush on Mary.	Tom Mary'ye aşık olabilir.
eng	tur	Do you know the concert schedule of London Symphony Orchestra?	Londra Senfoni Orkestrası'nın konser programını biliyor musun?
eng	tur	The joke's on you.	Şaka senin üzerinde.
eng	tur	Tom and Mary were just awful.	Tom ve Mary sadece berbattılar.
eng	tur	It is about the size of an egg.	O yaklaşık bir yumurta büyüklüğünde.
eng	tur	Mr. Gardiner left them soon after breakfast.	Bay Gardiner kahvaltıdan hemen sonra onlardan ayrıldı.
eng	tur	It's because you don't want to be alone.	Yalnız olmak istememenin nedeni bu.
eng	tur	They have many questions.	Onların birçok soruları var.
eng	tur	I can prove that Tom did that.	Bunu Tom'un yaptığını kanıtlayabilirim.
eng	tur	Tom was perfectly safe.	Tom kesinlikle güvendeydi.
eng	tur	I tried to forget.	Unutmaya çalıştım.
eng	tur	You should just talk to me.	Sadece benimle konuşmalısın?
eng	tur	That's all I wanted to say.	Tüm söylemek istediğim bu.
eng	tur	Let's sit near the front.	Hadi öne yakın oturalım.
eng	tur	I don't think you have all the facts.	Bütün gerçeklere sahip olduğunu sanmıyorum.
eng	tur	You know I'm right.	Haklı olduğumu biliyorsunuz.
eng	tur	Can Tom swim?	Tom yüzebilir mi?
eng	tur	Tom said that he was done.	Tom bitirdiğini söyledi.
eng	tur	Tom doesn't seem to be doing what he's supposed to be doing.	Tom yapması gereken şeyi yapıyor gibi görünmüyor.
eng	tur	Tom couldn't stop staring at Mary.	Tom kendini Mary'ye bakmaktan alamadı.
eng	tur	Tom taught me how to play chess.	Tom bana satranç oynamayı öğretti.
eng	tur	I'm going to call her later.	Onu daha sonra arayacağım.
eng	tur	Please go slower.	Daha yavaş git lütfen.
eng	tur	Tom found the experience exhilarating.	Tom deneyimi neşelendirici buldu.
eng	tur	Tom began to learn French about three years ago.	Tom yaklaşık üç yıl önce Fransızca öğrenmeye başladı.
eng	tur	Nobody is important.	Kimse önemli değildir.
eng	tur	Walls have ears.	Yerin kulağı var.
eng	tur	In Spain, it's the Three Kings that bring the children their presents.	İspanya'da çocuklara hediyelerini getiren Üç Kral'dır.
eng	tur	I can't think of anything that might help.	İşe yarayacak bir şey düşünemiyorum.
eng	tur	Tom said Mary was drunk.	Tom Mary'nin sarhoş olduğunu söyledi.
eng	tur	Why did you lend money to someone like her?	Neden onun gibi birine borç para verdin?
eng	tur	There's a lot of dangerous stuff in this warehouse.	Bu depoda bir sürü tehlikeli şey var.
eng	tur	I had some calls to make.	Ben biraz aramalar yaptım.
eng	tur	I'll be the one who has to tell Tom, not you.	Tom'a söylemek zorunda olan kişi ben olacağım, sen değil.
eng	tur	We should ask them.	Onlara sormalıyız.
eng	tur	I'll support you as much as I can.	Elimden geldiğince sana destek olacağım.
eng	tur	Angels watch from above as men fight amongst themselves.	İnsanlar kendi aralarında mücadele ederken melekler yukarıdan izlerler.
eng	tur	I gave everything I had to Tom.	Sahip olduğum her şeyi Tom'a verdim.
eng	tur	I really don't see any advantage.	Gerçekten herhangi bir avantaj görmüyorum.
eng	tur	She has a charming face.	Onun çekici bir yüzü var.
eng	tur	Her brother Kensaku is now in Brazil.	Erkek kardeşi Kensaku şimdi Brezilya'dadır.
eng	tur	You're confused.	Kafan karışmış.
eng	tur	Tom hopes that he won't be asked to do that.	Tom, bunu yapması istenmeyeceğini umuyor.
eng	tur	Have you ever known me to be mistaken?	Sen hiç benim yanıldığımı anladın mı?
eng	tur	We have to find Tom before it gets dark.	Hava kararmadan Tom'u bulmak zorundayız.
eng	tur	The bus was totally full.	Otobüs tamamen doluydu.
eng	tur	With the T.V. on, how can you keep your mind on your studies?	Açık televizyonla, derslerini nasıl aklında tutabilirsin?
eng	tur	I'll talk to Tom tomorrow.	Yarın Tom'la konuşacağım.
eng	tur	I never listen to them anyway.	Zaten onları asla dinlemem.
eng	tur	I cannot help you. I myself need help.	Sana yardımcı olamam. Benim yardıma ihtiyacım var.
eng	tur	I'll drop you a line when I get to Tokyo.	Tokyo'ya vardığımda sana iki satır yazarım.
eng	tur	Tom works at a popular hotel.	Tom popüler bir otelde çalışıyor.
eng	tur	I cringed.	Korkuyla geri çekildim.
eng	tur	I had a rough night.	Sıkıntılı bir gece geçirdim.
eng	tur	Every day grandfather and grandmother gave the kitten plenty of milk, and soon the kitten grew nice and plump.	Büyük babam ve büyük annem kedi yavrusuna her gün bir sürü süt verdi ve kısa sürede yavru güzel ve tombul oldu.
eng	tur	Go outside.	Dışarı çıkın.
eng	tur	Tom says he just wanted to be loved.	Tom sadece sevilmek istediğini söylüyor.
eng	tur	What's another word for 'thesaurus'?	'Thesaurus' için başka kelime nedir?
eng	tur	Give me a shot.	Bana bir şans verin.
eng	tur	Tom is seeing someone else.	Tom başka birini görüyor.
eng	tur	He asked us not to make any noise.	Gürültü yapmamamızı rica etti.
eng	tur	The player swung the bat at a ball.	Oyuncu raketi topa salladı.
eng	tur	She picked him up at the station.	O, onu istasyondan aldı.
eng	tur	Are you frivolous?	Sen uçarı mısın?
eng	tur	Happily, the workaholic did not die.	Bereket versin ki, işkolik ölmedi.
eng	tur	I have a French neighbor.	Benim Fransız bir komşum var.
eng	tur	Both Tom and Mary are angry.	Hem Tom hem de Mary kızgın.
eng	tur	Tom's searching for his biological father.	Tom biyolojik babasını arıyor.
eng	tur	She majors in organic chemistry.	O asıl branş olarak organik kimya okuyor.
eng	tur	You're not helping me.	Bana yardım etmiyorsun.
eng	tur	You're hurt, aren't you?	Yaralandın, değil mi?
eng	tur	He exhausted his money.	O parasını tüketti.
eng	tur	I don't have any secrets.	Benim hiç sırrım yok.
eng	tur	I want to thank Tom for paying my bills.	Faturalarımı ödediği için Tom'a teşekkür etmek istiyorum.
eng	tur	I'm going to make this material into a skirt.	Bu kumaşı etek yapacağım.
eng	tur	It was really odd.	O gerçekten garipti.
eng	tur	Tom said Mary is ticklish.	Tom Mary'nin gıdıklanır olduğunu söyledi.
eng	tur	They cheered the young Americans.	Onlar genç Amerikalıları alkışladılar.
eng	tur	Tom's decision shocked everyone.	Tom'un kararı herkesi şaşkınlığa uğrattı.
eng	tur	Tom has a feeling that Mary might show up in a few minutes.	Tom'un içinde Mary'nin beş dakika içinde gelebileceğine dair bir his var.
eng	tur	He went to see the captain, but he wasn't allowed to speak to him.	Kaptanı görmeye gitti ama onunla konuşmasına izin verilmedi.
eng	tur	Translate Japanese into English.	Japoncayı ingilizceye çevir.
eng	tur	Tom bought his daughter a dress.	Tom kızına bir elbise satın aldı.
eng	tur	We're introverted.	Biz içe dönüğüz.
eng	tur	My marks were average.	Notlarım ortalamaydı.
eng	tur	Tom left his ticket at home.	Tom biletini evde bıraktı.
eng	tur	I'll be in Boston until tomorrow.	Yarına kadar Boston'da olacağım.
eng	tur	It is not good for a scientist to get emotional.	Duygusal olmak bir bilim adamı için iyi değil.
eng	tur	Tom would never say what you think he said.	Tom onun ne söylediğini sandığını asla söylemezdi.
eng	tur	Would you mind telling me where you're going?	Bana nereye gittiğini söyler misin?
eng	tur	Tom needs a hand.	Tom'un yardıma ihtiyacı var.
eng	tur	What time shall we make it?	Onu ne zaman yapalım?
eng	tur	We're sunk.	Biz battık.
eng	tur	Tom was told he was too short.	Tom'a çok kısa olduğu söylendi.
eng	tur	Do you think Tom will find us?	Sence Tom'un bizi bulur mu?
eng	tur	I wanted to go to college.	Üniversiteye gitmek istedim.
eng	tur	He is very friendly, so I enjoy working with him.	O çok cana yakın birisi bu yüzden onunla çalışmaktan keyif alıyorum.
eng	tur	Tom didn't need cash.	Tom'un nakite ihtiyacı yoktu.
eng	tur	Would you please write with a ballpoint pen?	Lütfen tükenmez kalemle yazar mısınız?
eng	tur	My name is Maria Sara.	Benim adım Maria Sara.
eng	tur	Tom grew up in a small town not far from Boston.	Tom, Boston'dan uzakta olmayan küçük bir kasabada büyüdü.
eng	tur	He will be waiting for you about two o'clock.	O yaklaşık iki saattir seni bekliyor olacak.
eng	tur	It was my final performance.	O benim son gösterimdi.
eng	tur	We've got to get it done.	Onu yaptırmak zorundayız.
eng	tur	Tom hung up on Mary.	Tom telefonu Mary'nin yüzüne kapattı.
eng	tur	Why do you want to work for us?	Neden bizim için çalışmak istiyorsun?
eng	tur	We just gave up too soon.	Sadece çok erken vazgeçtik.
eng	tur	Zeynep is my roommate.	Zeynep, ev arkadaşım.
eng	tur	Do you want me to stay or don't you?	Kalmamı istiyor musun yoksa istemiyor musun?
eng	tur	Tom is on medical leave.	Tom hastalık izninde.
eng	tur	Emily is leaving Paris this morning.	Emily bu sabah Paris'ten ayrılıyor.
eng	tur	I did not know that she has a child.	Bir çocuğu olduğunu bilmiyordum.
eng	tur	We guarantee our products for one year.	Ürünlerimize bir yıllığına garanti veriyoruz.
eng	tur	I'll make sure Tom has everything he needs.	Tom'un istediği her şeye sahip olduğundan emin olacağım.
eng	tur	If you run into trouble, I'll help, and so will my father.	Başın belaya girerse ben yardım ederim, babam da eder.
eng	tur	I told Tom I was just joking.	Ben yalnızca şaka yapıyor olduğumu Tom'a söyledim.
eng	tur	Tom is learning Mandarin.	Tom, Mandarince öğreniyor.
eng	tur	You don't have to get married if you don't want to.	İstemiyorsan evlenmek zorunda değilsin.
eng	tur	Is this Tom?	Bu Tom mu?
eng	tur	Her way of speaking irritates us.	Onun konuşma şekli bizi sinirlendiriyor.
eng	tur	Where was your daughter?	Kızın neredeydi?
eng	tur	Tom was disappointed.	Tom hayal kırıklığına uğramıştı.
eng	tur	All I can do is work in silence.	Bütün yapabildiğim sessizce çalışmak.
eng	tur	Mary cut herself while she was mincing onions.	Mary soğanları kıyarken elini kesti.
eng	tur	Tom seemed adventurous.	Tom maceracı görünüyordu.
eng	tur	I don't know what to tell you.	Sana ne söyleyeceğimi bilmiyorum.
eng	tur	Tom recently found a good job.	Tom geçenlerde iyi bir iş buldu.
eng	tur	We will wait for you there.	Biz seni orada bekliyoruz.
eng	tur	Tom is wearing blue.	Tom mavi giyiyor.
eng	tur	Tom was too afraid to go into the cave.	Tom mağaraya girmekten çok korktu.
eng	tur	I need them to sign this.	Onların bunu imzalamasını istiyorum.
eng	tur	I broke the personal computer.	Kişisel bilgisayarımı kırdım.
eng	tur	Tom told Mary John couldn't do that.	Tom, Mary'ye John'un bunu yapamadığını söyledi.
eng	tur	She bought a new car.	O yeni bir araba satın aldı.
eng	tur	That little house looks just like the little house my grandmother lived in when she was a little girl, on a hill covered with daisies and apple trees growing around.	Şu küçük ev, küçük bir kızken ninemin yaşadığı, papatyalarla kaplı ve etrafında elma ağaçları olan bir tepede bulunan küçük eve çok benziyor.
eng	tur	When I was small I was one of the few boys on the street who didn't like soccer.	Ben küçükken futboldan hoşlanmayan caddedeki birkaç çocuktan biriydim.
eng	tur	Nectarines and peaches are the same species.	Nektarinler ve şeftaliler aynı türdürler.
eng	tur	Tom budgeted three hundred dollars for the party.	Tom parti için üç yüz dolarlık bütçe ayırdı.
eng	tur	They are both unmarried.	Onların her ikiside evli değil.
eng	tur	He'll confess, sooner or later.	Er ya da geç itiraf edecek.
eng	tur	No one noticed me.	Hiç kimse beni fark etmedi.
eng	tur	To distinguish right from wrong is difficult.	Doğruyu yanlıştan ayırt etmek zordur.
eng	tur	Drawing a crowd won't be hard.	Bir kalabalık çizmek zor olmayacak.
eng	tur	Give him a second.	Ona bir saniye ver.
eng	tur	Tom wasn't very outgoing.	Tom çok dışa dönük değildi.
eng	tur	Tom never saw it coming.	Tom onun geldiğini görmedi.
eng	tur	Where's the nearest art gallery?	En yakın sanat galerisi nerede?
eng	tur	My decision is final.	Kararım kesindir.
eng	tur	I gave them clothing and some food.	Onlara giyecek ve biraz yiyecek verdim.
eng	tur	Can I get your number?	Numaranı alabilir miyim?
eng	tur	Could you please tell me why you love Tom?	Lütfen bana Tom'u neden sevdiğini söyler misin?
eng	tur	Tom was thirty years old at that time.	Tom o zaman otuz yaşındaydı.
eng	tur	Don't you get bored when you're alone?	Yalnız olduğun zaman sıkılmadın mı?
eng	tur	I love dancing.	Dans etmeyi seviyorum.
eng	tur	All the cookies have been eaten.	Tüm kurabiyeler yendi.
eng	tur	Tom is a Francophile.	Tom bir Fransız hayranı.
eng	tur	She doesn't stop writing letters.	O mektup yazmaktan vazgeçmez.
eng	tur	He kept me waiting for a long time.	O uzun bir süre beni bekletti.
eng	tur	Sami had a good living.	Sami iyi yaşam sahibiydi.
eng	tur	The question was impossible for us to answer.	Soruyu cevaplamamız imkansızdı.
eng	tur	I ordered those books from Germany.	Bu kitapları Almanya'dan sipariş verdim.
eng	tur	Tom accidentally deleted all the files on one of his external hard disks.	Tom yanlışlıkla harici hard disklerden birindeki tüm dosyaları sildi.
eng	tur	Thanks for being on time.	Zamanında geldiğiniz için teşekkürler.
eng	tur	I didn't know that Tom and Mary worked together.	Tom ve Mary'nin birlikte çalıştığını bilmiyordum.
eng	tur	I know that Tom lied.	Tom'un yalan söylediğini biliyorum.
eng	tur	Tom pointed out a few mistakes I had made.	Tom yaptığım birkaç hatayı gösterdi.
eng	tur	How could you do this to her?	Bunu ona nasıl yapabilirsin?
eng	tur	The rooms are deserted.	Odalar terk edilmiş.
eng	tur	Tom, you're hurting me!	Tom, canımı yakıyorsun!
eng	tur	We haven't done anything wrong.	Yanlış bir şey yapmadık.
eng	tur	You're running a big risk in trusting him.	Ona güvenerek büyük bir riske giriyorsun.
eng	tur	I'm in Modena.	Modena'dayım.
eng	tur	Are you looking for somebody?	Birisini mi arıyorsunuz?
eng	tur	Tom wouldn't have been able to do that without Mary's help.	Tom Mary'nin yardımı olmadan onu yapamazdı.
eng	tur	Would you like to join us for some drinks?	Bazı içecekler için bize katılmak ister misiniz?
eng	tur	I don't like him at all.	Onu artık sevmiyorum.
eng	tur	Do you still like spicy food?	Hala baharatlı yemek sever misin?
eng	tur	We have to get Tom's permission.	Tom’un iznini almalıyız.
eng	tur	Tom used to play tennis every Monday afternoon.	Tom her pazartesi öğleden sonra tenis oynardı.
eng	tur	We will trust you.	Size güveneceğiz.
eng	tur	I'm taking the subway to school.	Okula metroyla gidiyorum.
eng	tur	He made fun of my accent.	Aksanımla alay etti.
eng	tur	That'll come in handy, I think.	Sanırım bu işe yarayacak.
eng	tur	The secret got out.	İşin sırrı çıktı.
eng	tur	I'm going to buy a mobile phone tomorrow!	Yarın bir cep telefonu satın alacağım.
eng	tur	I hear he is ill.	Ben onun hasta olduğunu duyuyorum.
eng	tur	It's more than three kilometers to the station.	İstasyon üç kilometreden daha uzak.
eng	tur	Vote again then!	O zaman tekrar oy ver!
eng	tur	All the students in my class are friendly.	Sınıfımdaki bütün öğrenciler arkadaş canlısı.
eng	tur	I still don't know if I'll want to go to the beach.	Plaja gitmek isteyip istemeyeceğimi hâlâ bilmiyorum.
eng	tur	Her boyfriend did it for her.	Erkek arkadaşı bunu onun için yaptı.
eng	tur	Tom always sits in the back.	Tom her zaman arkada oturur.
eng	tur	Don't spread yourself too thin.	Aynı anda bir sürü şeyle uğraşma.
eng	tur	I don't have your number.	Senin numarana sahip değilim.
eng	tur	I'll be with you in a minute.	Bir dakika içinde seninle olacağım.
eng	tur	I'm not one to sit around.	Boş boş oturmak bana göre değil.
eng	tur	Tom is proud of his team.	Tom takımıyla gurur duymaktadır.
eng	tur	I would rather starve to death than steal.	Çalmaktansa açlıktan ölürüm.
eng	tur	You don't want to know what I know.	Bildiğimi bilmek istemiyorsun.
eng	tur	You're perfect the way you are.	Olduğun gibi harikasın.
eng	tur	She lay awake for a long time, thinking of her future.	Uzun süre gözüne uyku girmedi, geleceğini düşündü.
eng	tur	It's better to be alone than with some dumbass by your side.	Yalnız olmak yanında birkaç aptalla birlikte olmaktan daha iyidir.
eng	tur	He is doing it with my help.	O, onu benim yardımım vasıtasıyla yapıyor.
eng	tur	Some of them were murdered by soldiers, while others died of hunger, cold or diseases.	Diğerleri açlık, soğuk ya da hastalıklardan ölürken bazıları askerler tarafından öldürüldüler.
eng	tur	His low salary prevents him from buying the house.	Onun düşük maaşı onun ev satın almasını engeller.
eng	tur	He is one of my neighbors.	O, komşularımdan biri.
eng	tur	I hope no one sees you like this.	Umarım kimse seni böyle görmez.
eng	tur	I am concerned about his health.	Onun sağlığı hakkında endişe duyuyorum.
eng	tur	Have you told Tom we're here?	Burada olduğumuzu Tom'a söyledin mi?
eng	tur	I'd like to get started right away.	Hemen başlamak istiyorum.
eng	tur	Everybody looks up to Henry.	Herkes Henry'ye saygı duyar.
eng	tur	Sami didn't move again after that.	Ondan sonra Sami tekrar hareket etmedi.
eng	tur	Did you help out on the farm?	Çiftlikte yardım ettin mi?
eng	tur	I don't use a dictionary very often.	Ben çok sık sözlük kullanmam.
eng	tur	He's a former student of mine.	Eski bir öğrencim.
eng	tur	Since the temperature has warmed, my coat has become an encumbrance.	Sıcaklık arttığından beri, ceketim bir yük oldu.
eng	tur	I suspect Tom had nothing to do with that.	Tom'un onunla hiçbir ilgisi olmamasından şüpheleniyorum.
eng	tur	No one would blame you for that.	Bunun için kimse seni suçlayamaz.
eng	tur	There is little furniture in my house.	Evimde az mobilya var.
eng	tur	What kind of alcohol do you like to drink?	Ne tür alkol içmekten hoşlanırsın?
eng	tur	I'm going to be a millionaire.	Ben bir milyoner olacağım.
eng	tur	Tom wouldn't let me buy him a drink.	Tom ona bir içki ısmarlamama izin vermedi.
eng	tur	Man's but a bubble.	Hayat bir sabun köpüğü gibidir.
eng	tur	I just want to visit him.	Sadece onu ziyaret etmek istiyorum.
eng	tur	That red dress looks good on her.	O kırmızı elbise onun üzerinde iyi görünüyor.
eng	tur	I'm not the one who invited Tom.	Tom'u davet eden kişi ben değilim.
eng	tur	The station is a little way off.	İstasyon uzak değil.
eng	tur	I'm younger than him.	Ben ondan daha gencim.
eng	tur	It took a long time to take in what she was saying.	Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
eng	tur	I think you're really going to like it.	Gerçekten beğeneceğinizi düşünüyorum.
eng	tur	That was a broad hint.	O çok belirgin bir imaydı.
eng	tur	He sent me a present.	O bana bir hediye yolladı.
eng	tur	Tom joined the high school band.	Tom lise bandosuna katıldı.
eng	tur	Tom did a lot of great things.	Tom birçok büyük şeyler yaptı.
eng	tur	I don't need to see him now.	Şimdi onu görmeme gerek yok.
eng	tur	Don't go yet.	Henüz gitmeyin.
eng	tur	I didn't know Tom had a sports car.	Tom'un bir spor arabası olduğunu bilmiyordum.
eng	tur	Don't be stupid.	Aptal olmayın.
eng	tur	I found it funny.	Bunu eğlenceli buldum.
eng	tur	After pouring drinks, Tom put the bottle down in front of Mary.	İçkileri doldurduktan sonra, Tom şişeyi Mary'nin önüne koydu.
eng	tur	She is really in good health.	Onun sağlığı gerçekten iyi.
eng	tur	What's your favorite food to eat with red wine?	Kırmızı şarap eşliğinde yemek için en sevdiğin yemek nedir?
eng	tur	I won't tell you where Tom is.	Tom'un nerede olduğunu sana söylemeyeceğim.
eng	tur	Anybody could do this.	Bunu kim olsa yapabilir.
eng	tur	Since I have a cold, I have no sense of taste.	Soğuk aldığım için, tad hissim yok.
eng	tur	He came back from America.	O, Amerika'dan geri geldi.
eng	tur	That strike lasted three months.	Bu grev üç ay sürdü.
eng	tur	Tom was injured when a large chunk of ice slid off the roof and hit him.	Büyük bir buz yığını çatıdan kaydığında ve ona çarptığında Tom yaralandı.
eng	tur	I suggest you begin at once.	Hemen başlamanı öneririm.
eng	tur	There was a crack in the mirror.	Aynada bir çatlak var.
eng	tur	Tom felt all alone.	Tom yapayalnız hissetti.
eng	tur	He watches PBS.	O, PBS izler.
eng	tur	Tom doesn't like eggs.	Tom yumurta sevmiyor.
eng	tur	I really thought Tom would change his mind.	Ben gerçektenTom'un fikrini değiştireceğini düşündüm.
eng	tur	She might be French.	O Fransız olabilir.
eng	tur	It's a perfect place for us to start.	Başlamamız için mükemmel bir yer.
eng	tur	I will write to you as soon as I can.	Ben size yazabildiğim kadar kısa sürede yazacağım.
eng	tur	It looks like you were right. Tom was the guy who stole Mary's violin.	Haklıydın gibi görünüyor. Mary'nin kemanını çalan adam Tom'du.
eng	tur	Tom said he doesn't want to do that today.	Tom, bugün bunu yapmak istemediğini söyledi.
eng	tur	We had a layover in Boston.	Boston'da bir molamız vardı.
eng	tur	The pencil is black.	Kalem siyah.
eng	tur	I should wait until Tom gets here.	Tom buraya gelene kadar beklemeliyim.
eng	tur	The river flows into the Pacific Ocean.	Nehir Pasifik Okyanusu'na dökülüyor.
eng	tur	I wish I could've done it by myself.	Keşke bunu kendi başıma yapabilseydim.
eng	tur	Tom helped Mary in the garden.	Tom, Mary'ye bahçede yardımcı oldu.
eng	tur	They call Robert "Bob".	Onlar Robert'a "Bob" diyor.
eng	tur	I brought three bottles of wine.	Üç şişe şarap getirdim.
eng	tur	People are hugging strangers.	İnsanlar yabancılara sarılıyor.
eng	tur	The children are downstairs.	Çocuklar alt katta.
eng	tur	We should substitute margarine for butter for our health.	Sağlığımız için margarin yerine tereyağı kullanmalıyız.
eng	tur	Tom didn't need to come see me.	Tom'un beni görmeye gelmesi gerekmiyordu.
eng	tur	You're fat enough as it is.	Şu hâlinle yeterince şişmansın zaten.
eng	tur	I don't think Tom likes me.	Tom'un beni sevdiğini sanmıyorum.
eng	tur	No, there is no such a thing.	Hayır, böyle bir şey yoktur.
eng	tur	I am drinking coffee at a cafe.	Bir kafede kahve içiyorum.
eng	tur	The birds flew to the south.	Kuşlar güneye uçtu.
eng	tur	No city in Europe is as populous as Tokyo.	Avrupa'da hiçbir şehir Tokyo kadar kalabalık değildir.
eng	tur	I've just finished packing.	Az önce paketlemeyi bitirdim.
eng	tur	Does Tom have a cat?	Tom'un bir kedisi var mı?
eng	tur	Life is short, so I use Python.	Hayat kısa, bu yüzden ben piton kullanırım.
eng	tur	How many pictures are there in this album?	Bu albümde kaç tane resim var?
eng	tur	You definitely need some time off.	Biraz izne çıkman lazım senin.
eng	tur	Tom is a very effective speaker.	Tom çok etkili bir konuşmacıdır.
eng	tur	You won't give that to Tom, will you?	Onu Tom'a vermeyeceksin, değil mi?
eng	tur	Don't worry. I'll be here the whole time.	Endişelenme. Bütün zaman burada olacağım.
eng	tur	That trio has already put out five albums.	O üçlü zaten beş albüm çıkardı.
eng	tur	I love you. I'll call you later.	Seni seviyorum. Seni daha sonra arayacağım.
eng	tur	We must vanquish our enemies.	Düşmanlarımızı yenmeliyiz.
eng	tur	I came here to make you an offer.	Sana bir teklifte bulunmak için buraya geldim.
eng	tur	I may be antisocial, but it doesn't mean I don't talk to people.	Asosyal olabilirim , ama bu insanlarla konuşmadığım anlamına gelmez.
eng	tur	I'll ask around and see if anyone I know has a room you can rent.	Tanıdığım birinin kiralayabileceğin bir yerinin olup olmadığını birilerine sorup anlayacağım.
eng	tur	Tom probably saved my life.	Tom muhtemelen hayatımı kurtardı.
eng	tur	Tom got a chance to start over.	Tom'un başlamak için bir şansı var.
eng	tur	Tom came to the meeting late.	Tom toplantıya geç geldi.
eng	tur	Tom didn't tell Mary, did he?	Tom Mary'ye söylemedi, değil mi?
eng	tur	This taxi only sits five people.	Bu takside sadece beş kişi oturur.
eng	tur	Where were they born?	Onlar nerede doğdu?
eng	tur	Who likes insects?	Böcekleri kim seviyor?
eng	tur	Look at the girl with the long hair.	Uzun saçlı kıza bak.
eng	tur	The electric car suddenly ran out of energy.	Aniden elektrikli otomobilin enerjisi tükendi.
eng	tur	Have you written all the New Year's cards already?	Tüm Yeni Yılın kartlarını şimdiden yazdın mı?
eng	tur	Such gods have never existed.	Bu tür tanrılar hiç var olmadı.
eng	tur	The nurse recommended that he try walking.	Hemşire onun yürümeyi denemesini tavsiye etti.
eng	tur	Can you recommend a place for me to stay in London?	Londra'da, kalmam için bir yer tavsiye edebilir misiniz?
eng	tur	I told Tom how to get to Mary's house.	Tom'a Mary'nin evine nasıl gidildiğini anlattım.
eng	tur	We're not going anywhere with this, are we.	Biz bununla bir yere gitmiyoruz, değil mi?
eng	tur	I didn't come here for them.	Buraya onlar için gelmedim.
eng	tur	Tom is learning to dance the tango.	Tom tango dansı yapmayı öğreniyor.
eng	tur	Your house is on fire.	Evin yanıyor.
eng	tur	The crowd filled the streets.	Kalabalık sokakları doldurdu.
eng	tur	What's her nationality?	Onun uyruğu ne?
eng	tur	Tom will probably be home soon.	Tom muhtemelen yakında evde olacak.
eng	tur	Tom smiled and raised his hat.	Tom gülümsedi ve şapkasını kaldırdı.
eng	tur	Who writes the fortunes that are inside fortune cookies?	Fal kurabiyelerinin içinde bulunan falları kim yazıyor?
eng	tur	He denied knowing anything of their plan.	Onların planı hakkında bir şey bilmediğini inkar etti.
eng	tur	You need to get the job done.	İşi yaptırman gerekiyor.
eng	tur	I will rest for a few days.	Birkaç gün dinleneceğim.
eng	tur	My mother boiled ten eggs.	Annem on yumurta kaynattı.
eng	tur	Tom got a little pie.	Tom biraz tart aldı.
eng	tur	Tom's different.	Tom farklı.
eng	tur	I thought you'd want to know.	Bilmek isteyeceğini düşündüm.
eng	tur	We should be there by noon.	Öğleye kadar orada olmalıyız.
eng	tur	I heard Tom talking on the phone.	Tom'un telefonda konuştuğunu duydum.
eng	tur	Her kingdom is your hell.	Onun krallığı senin cehennemindir.
eng	tur	All of my things are gone.	Bütün eşyalarım gitti.
eng	tur	At last, the day has arrived for us to act.	Sonunda, harekete geçeceğimiz gün geldi.
eng	tur	We're angry.	Biz öfkeliyiz.
eng	tur	I didn't want to go to Boston.	Boston'a gitmek istemedim.
eng	tur	I can't keep myself from laughing anymore.	Artık kendimi gülmekten alamıyorum.
eng	tur	Tom wasn't surprised to see Mary with John.	Tom Mary'yi John'la gördüğüne şaşırmadı.
eng	tur	Don't you lie to me.	Bana yalan söyleme.
eng	tur	Recently someone told me about a language website, tatoeba.org.	Son günlerde biri bana bir dil web sitesinden bahsetti: "tatoeba.org"
eng	tur	There's no way to polish a hedgehog.	Bir kirpiyi parlatmanın yolu yok.
eng	tur	Has something changed?	Bir şey değişti mi?
eng	tur	Tom isn't able to understand French.	Tom Fransızca anlayamıyor.
eng	tur	I don't want him to worry.	Onun endişelenmesini istemiyorum.
eng	tur	Tom liked swimming.	Tom yüzmeyi severdi.
eng	tur	They said Anderson and his men must leave the fort.	Onlar Anderson ve adamlarının kaleyi terk etmesi gerektiğini söylediler.
eng	tur	I'm not used to having people question my decisions.	İnsanların kararlarımı sorgulamasına alışkın değilim.
eng	tur	Tom looked like he was unconscious.	Tom bilinçsiz gibi görünüyordu.
eng	tur	They had nothing to eat.	Yiyecek bir şeyleri yoktu.
eng	tur	Tom said he didn't care about Mary's past even though he really did.	Tom gerçekten ilgilenmiş olsa bile Mary'nin geçmişiyle ilgilenmediğini söyledi.
eng	tur	The future is far more practical than I imagined.	Gelecek benim düşündüğümden çok daha pratik.
eng	tur	He went to Lima so that he could learn much there.	O orada çok şey öğrenebilsin diye Lima'ya gitti.
eng	tur	Get this kid out of here.	Bu çocuğu buradan dışarı çıkarın.
eng	tur	The blast was very strong.	Patlama çok kuvvetliydi.
eng	tur	Do you mind if I smoke here?	Burada sigara içebilir miyim?
eng	tur	Tom is completely reasonable.	Tom tamamen makul.
eng	tur	You should leave the planning to me.	Planlamayı bana bırakmalısın.
eng	tur	The defenders checked the onslaught by the attackers.	Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.
eng	tur	Tom told me that he thought Mary was confused.	Tom bana Mary'nin şaşkın olduğunu düşündüğünü söyledi.
eng	tur	We will have an English test next Monday.	Gelecek Pazartesi bir İngilizce sınavı olacağız.
eng	tur	Even though he's wealthy, he's not happy.	Varlıklı olmasına rağmen, o mutlu değil.
eng	tur	What did Tom do over the summer?	Tom yaz boyunca neler yaptı?
eng	tur	Can't you give me some advice?	Bana biraz tavsiye veremez misin?
eng	tur	Tom's car has tinted windows.	Tom'un arabasının camları film kaplı.
eng	tur	You have to get her help us.	Onu bize yardım ettirmek zorundasın.
eng	tur	You can't call Tom.	Tom'u arayamazsın.
eng	tur	He lives all by himself in the country.	Kırsalda tamamen yalnız başına yaşar.
eng	tur	He was tired, so he went to bed early.	Yorgundu, bu yüzden yatmaya erken gitti.
eng	tur	This camera is cheap.	Bu kamera ucuz.
eng	tur	I don't know what I'm going to do now.	Şimdi ne yapacağımı bilmiyorum.
eng	tur	You sure eat a lot.	Kesinlikle çok yersiniz.
eng	tur	Do you think that's attainable?	Onun ulaşılabilir olduğunu düşünüyor musun?
eng	tur	I think we need help.	Sanırım yardıma ihtiyacımız var.
eng	tur	Children like to explore. This can be dangerous.	Çocuklar keşfetmekten hoşlanırlar. Bu tehlikeli olabilir.
eng	tur	Tom helped Mary open the crate.	Tom, Mary'ye sandığı açması için yardımcı oldu.
eng	tur	Tom is dating a Chinese exchange student.	Tom bir Çinli değişim öğrencisi ile çıkıyor.
eng	tur	Tom said Mary is ready.	Tom Mary'nin hazır olduğunu söyledi.
eng	tur	Why is Tom acting so childish?	Neden Tom bu kadar çocukça davranıyor?
eng	tur	Beowulf killed Grendel with his bare hands.	Beowulf çıplak elleriyle Grendel'i öldürdü.
eng	tur	Chew your food well.	Yiyeceğinizi iyi çiğneyin.
eng	tur	This isn't drinking water.	Bu içme suyu değil.
eng	tur	Tom is in court.	Tom mahkemede.
eng	tur	Tom's eyesight is deteriorating.	Tom'un görme yeteneği kötüleşiyor.
eng	tur	Doing that seems stupid to me.	Bunu yapmak bana aptalca görünüyor.
eng	tur	You've got nothing to complain about.	Şikayet edecek bir şeyin yok.
eng	tur	I waited until I had the money.	Para sahibi olana kadar bekledim.
eng	tur	Where do Mary and Tom live?	Mary ve Tom nerede yaşıyor?
eng	tur	The sound is really loud.	Ses gerçekten yüksek.
eng	tur	Shut up and listen.	Kapa çeneni de dinle.
eng	tur	All men are created equal.	Bütün insanlar eşit yaratılırlar.
eng	tur	Tom knows how to play poker.	Tom poker oynamayı biliyor.
eng	tur	How would you like to live in Boston?	Boston'da nasıl yaşamak istersin?
eng	tur	You don't need to pretend that you still like me.	Beni hâlâ seviyormuşsun gibi davranmana gerek yok.
eng	tur	Tom has ants in his pants.	Tom'un pantolonunda karıncalar var.
eng	tur	What is Germany's highest mountain?	Almanya'nın en yüksek dağı nedir?
eng	tur	I am traveling to Spain.	İspanya'ya yolculuk yapıyorum.
eng	tur	Let's try something.	Bir şeyler deneyelim!
eng	tur	Tom doesn't understand anything of french.	Tom Fransızca bir şey anlamıyor.
eng	tur	Tom doesn't want to drink champagne.	Tom şampanya içmek istemiyor.
eng	tur	They're being evacuated.	Onlar tahliye ediliyor.
eng	tur	Say anything you want to say.	Söylemek istediğin bir şeyi söyle.
eng	tur	The man is right.	Adam haklı.
eng	tur	No, he doesn't have a motive.	Hayır, onun bir güdüsü yok.
eng	tur	I was anxious to read your letter from Paris.	Paris'ten gelen mektubunu okumak için can atıyordum.
eng	tur	I think Tom knows something.	Sanırım Tom bir şey biliyor.
eng	tur	May I have a blanket?	Ben bir battaniye alabilir miyim.
eng	tur	Tom made me weep.	Tom beni ağlattı.
eng	tur	Tom didn't know why Mary was upset.	Tom, Mary'nin neden üzgün olduğunu bilmiyordu.
eng	tur	We should've done what Tom suggested.	Tom'un önerdiğini yapmalıydık.
eng	tur	I'm carrying Sami's baby.	Sami'nin bebeğini taşıyorum.
eng	tur	The country appealed to the United Nation for help.	Ülke yardım için Birleşmiş Milletler'e başvurdu.
eng	tur	You were supposed to be prepared.	Hazır olman gerekiyordu.
eng	tur	Tom is sure Mary should do that.	Tom, Mary'nin onu yapması gerektiğinden emin.
eng	tur	He walked past the house.	O yürüyerek evin yanından geçti.
eng	tur	The staff exchanged frank opinions in the meeting.	Personel toplantıda samimi bir görüş alışverişinde bulunmuştur.
eng	tur	Tom held one of Mary's hands, and John held the other.	Tom, Mary'nin bir elini, John ise diğer elini tuttu.
eng	tur	Tom taught me a lot.	Tom bana çok şey öğretti.
eng	tur	Did you use to go out with her?	Sen onunla çıkar mıydın?
eng	tur	He stood with his legs wide apart.	Bacakları ayrık durdu.
eng	tur	My parents don't speak English.	Anne babam İngilizce konuşmuyor.
eng	tur	"Are you good at bowling?" "Yes. I think I'm fairly good at bowling."	"Bovlingte iyi misin?" "Evet. Sanırım bowlingte oldukça iyiyim."
eng	tur	The tomcat sunned himself.	Erkek kedi kendini güneşlendirdi.
eng	tur	Some people don't like chicken.	Bazı insanlar tavuk sevmiyor.
eng	tur	I thought you might be able to give me a hand.	Bana yardım edebileceğini düşündüm.
eng	tur	Continue doing what you've been doing.	Yaptığını yapmaya devam et.
eng	tur	We have other things we need to discuss.	Tartışmamız gereken başka şeylerimiz var.
eng	tur	Tom took off his sweater and put it in his locker.	Tom kazağını çıkardı ve onu dolabına koydu.
eng	tur	Your mamma's so fat, she'd break London Bridge.	Senin annen o kadar şişmanki, Londra Köprüsü'nü çökertiyordu.
eng	tur	Tom put his suitcase in the trunk of the car.	Tom bavulunu arabanın bagajına koydu.
eng	tur	Why don't you try to take your money back?	Paranızı geri almayı neden denemiyorsunuz?
eng	tur	She pulled the blinds down.	O, güneşlikleri kapattı.
eng	tur	She's a real gossip.	O gerçek bir dedikoducu.
eng	tur	What does a room cost?	Bir odanın maliyeti nedir?
eng	tur	I've been here less than a month.	Bir aydan daha az bir süredir buradayım.
eng	tur	I do not want to eat.	Yemek yemek istemiyorum.
eng	tur	When would you like to eat?	Ne zaman yemek istersiniz?
eng	tur	It all went wrong.	Her şey ters gitti.
eng	tur	I suggest you leave immediately.	Derhal gitmeni öneririm.
eng	tur	Do you think you could do what Tom is doing?	Tom'un yaptığı şeyi yapabileceğini düşünüyor musun?
eng	tur	The lift is out of order today.	Asansör bugün kullanım dışıdır.
eng	tur	Can we expect Tom to do that?	Tom'dan onu yapmasını bekleyebilir miyiz?
eng	tur	We can't help that.	Ona yardım edemeyiz.
eng	tur	Look, it's a save point! You know you want it!	Bak, bu bir kayıt noktası! Onu istediğini biliyorsun!
eng	tur	I gave him everything.	Her şeyi ona verdim.
eng	tur	This is the best gift I've ever received.	Bu şimdiye kadar aldığım en iyi hediye.
eng	tur	She put the gun to his head.	Silahı onun kafasına dayadı.
eng	tur	He showed me his stamp collection.	Bana pul koleksiyonunu gösterdi.
eng	tur	Take good care of it!	Kendine iyi bak.
eng	tur	You should have come a little earlier.	Biraz daha erken gelmeliydin.
eng	tur	Tom looks like he's happy.	Tom mutlu gibi görünüyor.
eng	tur	Tom seems satisfied.	Tom hoşnut görünüyor.
eng	tur	Let's listen to some jazz.	Biraz caz dinleyelim.
eng	tur	How would you like to pay?	Nasıl ödemek istersiniz?
eng	tur	They know how to make an atomic bomb.	Atom bombasının nasıl yapılacağını biliyorlar.
eng	tur	Tom went to the tattoo parlor.	Tom dövme salonuna gitti.
eng	tur	I still think about her.	Hala onun hakkında düşünüyorum.
eng	tur	Was it necessary?	Gerekli miydi?
eng	tur	What're you drinking?	Ne içiyorsun?
eng	tur	He was given a blood transfusion.	Ona kan nakli yapıldı.
eng	tur	Tom and I laughed at Mary.	Tom ve ben Mary'ye güldük.
eng	tur	Who wants what?	Kim ne istiyor?
eng	tur	Don't get angry at me!	Bana kızma!
eng	tur	I'm too young to apply for the job.	İş başvurusu yağmak için çok gencim.
eng	tur	CO₂ has a lot to do with the so-called greenhouse effect.	CO₂'nin sözde sera etkisi ile ilgisi vardır.
eng	tur	The man you see over there is a famous writer.	Orada gördüğün adam ünlü bir yazardır.
eng	tur	Emily is going to visit her parents.	Emily anne babasını ziyaret edecek.
eng	tur	Thanks for all the help you've given me.	Bana yaptığın tüm yardım için teşekkürler.
eng	tur	After I returned from Turkey, my Turkish deteriorated.	Türkiye'den döndükten sonra Türkçem zayıfladı.
eng	tur	Everyone says the view from here is beautiful.	Herkes buradan manzaranın güzel olduğunu söylüyor.
eng	tur	Tom nodded encouragingly.	Tom cesaret verecek şekilde başını salladı.
eng	tur	Do you have these shoes in my size?	Bu ayakkabılardan benim boyutumda olanından sizde var mı?
eng	tur	How often does Tom have parties?	Tom ne sıklıkla parti verir?
eng	tur	I wanted to have a beer with Tom.	Tom'la bira içmeyi istedim.
eng	tur	Exactly what kind of work do you do?	Tam olarak ne tür bir iş yapıyorsun?
eng	tur	I wanted you to have a little fun.	Ben senin biraz eğlenmeni istedim.
eng	tur	My sister likes Tom.	Kız kardeşim Tom'u seviyor.
eng	tur	I doubt that Tom would ever consider driving such a small car.	Tom'un şimdiye kadar böyle küçük bir araba sürmeyi düşüneceğinden şüpheliyim.
eng	tur	I love to party.	Parti vermeyi seviyorum.
eng	tur	Let's try to come up with something better.	Daha iyi bir şey bulmaya çalışalım.
eng	tur	Tom is your boyfriend, isn't he?	Tom erkek arkadaşın, değil mi?
eng	tur	When I stood up, my head was swimming.	Ayağa kalktığımda, başım dönüyordu.
eng	tur	They're a good hockey team.	Onlar iyi bir hokey takımı.
eng	tur	Here's what I want to do.	İşte yapmak istediğim şey.
eng	tur	My weight stays the same no matter how much I eat.	Ne kadar çok yersem yiyeyim kilom hep aynı kalıyor.
eng	tur	The train was due at 6.	Tren altıda bekleniyordu.
eng	tur	She has never visited him.	O, onu hiç ziyaret etmedi.
eng	tur	Shylock is greedy, and what is worse, very stingy.	Shylock aç gözlü, ve daha kötüsü,çok pintidir.
eng	tur	Tom was about to speak.	Tom konuşmak üzereydi.
eng	tur	I don't want to drink anything cold.	Soğuk bir şey içmek istemiyorum.
eng	tur	Tom is exceptional.	Tom fevkalade.
eng	tur	She earns a living as a writer.	O, bir yazar olarak hayatını kazanıyor.
eng	tur	It's really rare.	Gerçekten nadir.
eng	tur	Push this button and the door will open.	Bu butona basın ve kapı açılacaktır.
eng	tur	You're the only Canadian I've ever gone skiing with.	Sen şimdiye kadar kayak yaptığım tek Kanadalısın.
eng	tur	There will be blood.	Kan olacak.
eng	tur	It's Tom's only chance.	Bu, Tom'un tek şansı.
eng	tur	All I want is directions.	Bütün istediğim yönler.
eng	tur	The priceless china shattered into fragments.	Paha biçilmez porselen parçalara ayrıldı.
eng	tur	I wish I didn't have to go.	Keşke gitmek zorunda olmasam.
eng	tur	My favorite flavor of ice cream is chocolate.	En sevdiğim dondurma lezzeti çikolatadır.
eng	tur	Are you having any difficulty breathing through your nose?	Burnundan nefes almakta güçlük çekiyor musun?
eng	tur	We're coming to pick him up.	Onu almak için geliyoruz.
eng	tur	There is no chance of escaping this place for the likes of us.	Bizim gibilerin buradan kurtulma şansı yok.
eng	tur	The bread is still warm.	Ekmek hâlâ sıcak.
eng	tur	Who'd want to hurt Tom?	Tom'u kim incitmek isterdi?
eng	tur	What can you do that Tom can't?	Tom'un yapamadığı neyi yapabilirsin?
eng	tur	Say something in Berber.	Berberice bir şey söyleyin.
eng	tur	Tom seemed to be tired tonight.	Tom bu gece yorgun görünüyordu.
eng	tur	Fadil watched an episode of X-Files.	Fadıl, X-Files'ın bir bölümünü izledi.
eng	tur	What is this treachery?	Bu ihanet nedir?
eng	tur	Hey, you!	Hey, sen!
eng	tur	Tom is truly a great guy.	Tom gerçekten iyi bir adam.
eng	tur	I didn't have the nerve to ask Tom that question.	Tom'a o soruyu sormaya yüzüm tutmadı.
eng	tur	I've just worked it out.	Ben onu az önce hallettim.
eng	tur	I don't care about the cost.	Maliyeti umurumda değil.
eng	tur	Tom never does that with us.	Tom bunu asla bizimle yapmaz.
eng	tur	Idle hands are the Internet's workshop.	Boş eller internetin atölyesidir.
eng	tur	I don't know whether to accept or refuse.	Kabul mü edeyim ret mi edeyim bilmiyorum.
eng	tur	My mother bought me two pairs of pants last Sunday.	Annem geçen Pazar bana iki çift pantolon satın aldı.
eng	tur	The river is high.	Nehir yüksektir.
eng	tur	Tom advised Mary when the sky has become dark, don't go out alone.	Tom Mary'ye hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamasını tavsiye etti.
eng	tur	There are no drugs here.	Burada hiç ilaç yok.
eng	tur	Tom advised us to leave early.	Tom erken ayrılmamızı tavsiye etti.
eng	tur	She went to the Takasu clinic.	O, Takasu kliniğine gitti.
eng	tur	Everyone knows Tom can't do that.	Tom'un bunu yapamayacağını herkes biliyor.
eng	tur	I'm awaiting your news.	Senden haber bekliyorum.
eng	tur	My teacher told me that I should have spent more time preparing my presentation.	Öğretmenim sunumumu hazırlayışımla daha fazla zaman geçirmemi söyledi.
eng	tur	Tom noted in his report that the stock market was a factor in the company's failure.	Tom, borsanın şirketin başarısızlığında bir faktör olduğunu raporunda belirtti.
eng	tur	He likes quinoa.	O, kinoayı seviyor.
eng	tur	There are those who compare life to a stage.	Hayatı sahneye benzetenler var.
eng	tur	Tom screamed in pain.	Tom acı içinde çığlık attı.
eng	tur	Tom is a lot of fun.	Tom çok eğlenceli.
eng	tur	Why don't you love me?	Neden beni sevmiyorsun?
eng	tur	I come from Europe.	Ben Avrupalıyım.
eng	tur	I'm on good terms with the neighbors.	Benim komşularla iyi ilişkilerim var.
eng	tur	Tom's car's parked over there.	Tom'un arabası karşıda park edilmiştir.
eng	tur	I have to clean that up.	Onu temizlemek zorundayım.
eng	tur	Are you their mother?	Sen onların annesi misin?
eng	tur	The music faded away.	Müzik yavaş yavaş yok oldu.
eng	tur	There's been a sudden change of plans.	Ani bir plan değişikliği oldu.
eng	tur	I learned a lot from him.	Ondan çok şey öğrendim.
eng	tur	This clock is accurate.	Bu saat doğrudur.
eng	tur	What exactly was your problem with Tom?	Tom'la sorunun tam olarak neydi?
eng	tur	Tom's house has a large garden.	Tom'un evi geniş bir bahçeye sahiptir.
eng	tur	Tom wants to marry Marie.	Tom, Marie ile evlenmek istiyor.
eng	tur	I need to shovel snow off of the roof.	Karı çatıdan kürümem gerekiyor.
eng	tur	Tom was often bullied in school.	Tom'a okulda sık sık zorbalık edildi.
eng	tur	Tom is going to be late today, too.	Tom bugün de geç kalacak.
eng	tur	Don't make a fool of yourself!	Kendini gülünç duruma düşürme.
eng	tur	We all make fools of ourselves at times.	Hepimiz bazen bir aptal gibi davranırız.
eng	tur	I used to watch a lot more TV than I do now.	Ben şimdi izlediğimden çok daha fazla TV izlerdim.
eng	tur	Could you come with me, please?	Lütfen benimle gelir misin?
eng	tur	Is Tom still with Mary?	Tom hâlâ Mary ile birlikte mi?
eng	tur	Thank you very much for sending me such a nice present.	Bana böyle hoş bir hediye gönderdiğin için çok teşekkür ederim.
eng	tur	You have to be careful when you're in the jungle.	Ormandayken dikkatli olmak zorundasın.
eng	tur	One of Tom's favorite meals is a grilled cheese sandwich with tomato soup.	Tom'un sevdiği yemeklerden biri domates çorbası ile ızgarada pişirilmiş peynirli sandviç.
eng	tur	I'd like to hear what you think.	Ne düşündüğünü duymak istiyorum.
eng	tur	Neither Tom nor Mary has been punished.	Ne Tom ne de Mary cezalandırıldı.
eng	tur	Tom unzipped the zip file.	Tom zip dosyasını açtı.
eng	tur	He is the kind of man who cannot do anything in moderation, but always goes to extremes.	O, aşırıya kaçmadan bir şey yapamayan adam türüdür, ama her zaman aşırı gider.
eng	tur	You shouldn't have written that.	Onu yazmamalıydın.
eng	tur	I haven't read it yet.	Henüz onu okumadım.
eng	tur	Give me the rota, please.	Bana rotayı ver, lütfen.
eng	tur	The youth eat in the garden.	Gençler bahçede yerler.
eng	tur	Take any books that you want to read.	Okumak istediğiniz herhangi bir kitabı alın.
eng	tur	I think Tom is devious.	Tom hilekar olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	It was she who made him do it.	Ona bunu yaptıran oydu.
eng	tur	You guys seem to be having a good time.	Siz iyi vakit geçiriyor gibi görünüyorsunuz.
eng	tur	A lot of people around here like country music.	Bu civarda bir sürü insan Amerikan folk müziğini sever.
eng	tur	He is kind at heart.	O, aslında naziktir.
eng	tur	I still need to see if Tom wants to go with us.	Hâlâ Tom'un bizimle gelmek isteyip istemediğini anlamam gerekiyor.
eng	tur	Are you doing a special thing?	Özel bir şey yapıyor musun?
eng	tur	I never meant to hurt Tom.	Asla Tom'u incitmeyi düşünmedim.
eng	tur	You've been so understanding.	Sen çok anlayışlıydın.
eng	tur	He doesn't heed any advice.	O herhangi bir tavsiyeye kulak vermez.
eng	tur	The sun gives us heat and light.	Güneş bize ısı ve ışık verir.
eng	tur	It matters.	O önemli.
eng	tur	Nobody said anything for a long time.	Kimse uzun süre bir şey söylemedi.
eng	tur	I can handle Tom myself.	Tom'un icabına ben bakarım.
eng	tur	It scares me a little.	Bu beni biraz korkutuyor.
eng	tur	You can bring us all back something to eat.	Siz bizim hepimize yiyecek bir şey getirebilirsiniz.
eng	tur	Mary had no reason to suspect that Tom was two-timing her.	Mary'nin Tom'un onu aldattığından şüphelenmesi için hiçbir sebebi yoktu.
eng	tur	He came via San Francisco.	O San Francisco üzerinden geldi.
eng	tur	Tom loves animals.	Tom hayvanları sever.
eng	tur	I went back upstairs.	Üst kata geri döndüm.
eng	tur	Careless driving causes accidents.	Dikkatsiz araba sürme kazalara neden olmaktadır.
eng	tur	I'm driving to Boston tomorrow to visit Tom.	Tom'u ziyaret etmek için yarın Boston'a gidiyorum.
eng	tur	I need to find a good hiding place.	İyi bir saklanma yeri bulmam gerekiyor.
eng	tur	Let's do this right.	Bunu doğru yapalım.
eng	tur	We should get out of here as fast as we can.	Buradan mümkün olduğu kadar çabuk çıkmalıyız.
eng	tur	There's no more room here.	Burada daha fazla yer yok.
eng	tur	Tom told Mary that she should lose weight.	Tom, Mary'e kilo vermesi gerektiğini söyledi.
eng	tur	This is one of the busiest bridges in the city.	Bu, şehrin en işlek köprülerinden biridir.
eng	tur	Tom felt a little woozy.	Tom biraz sarhoş hissetti.
eng	tur	I'll try harder next time.	Gelecek sefer daha çok gayret edeceğim.
eng	tur	Are you ready for the next problem?	Bir sonraki sorun için hazır mısın?
eng	tur	I didn't see a ghost.	Bir hayalet görmedim.
eng	tur	I've seen things no one should ever see.	Kimsenin görmemesi gereken şeyleri gördüm.
eng	tur	Our company's showroom was a hit with the ladies.	Firmamızın sergi salonu bayanlar tarafından çok beğenildi.
eng	tur	Tom is a lazy bum.	Tom tembel bir serseridir.
eng	tur	I'm staying at a hotel near the beach.	Sahile yakın bir otelde kalıyorum.
eng	tur	I was tired of watching TV.	Televizyon izlemekten usandım.
eng	tur	Who'll be in Boston with you?	Boston'da seninle birlikte kim olacak?
eng	tur	Tom is having the same problems we are.	Tom yaşadığımız aynı sorunları yaşıyor.
eng	tur	Words cannot express it.	Sözcükler bunu ifade edemez.
eng	tur	Let's not eat at that restaurant.	Bu restoranda yemek yemeyelim.
eng	tur	The girl got her fingers caught in the door.	Kız, parmaklarını kapıya kaptırdı.
eng	tur	I'm certain that if you work hard you will succeed.	Çok çalışırsan başaracağından eminim.
eng	tur	His wife left him and he was fired from his job.	Karısı onu terk etti ve o işinden kovuldu.
eng	tur	I'll be in the attic.	Ben tavan arasında olacağım.
eng	tur	Tom began to whistle a tune.	Tom ıslıkla bir melodi çalmaya başladı.
eng	tur	He remained abroad ever since then.	O zamandan beri yurt dışında kaldı.
eng	tur	That's all you can do.	Yapabileceğinin hepsi bu kadar.
eng	tur	What's Tom doing out there?	Tom orada ne yapıyor?
eng	tur	You're never going to believe this.	Buna asla inanmayacaksın.
eng	tur	Willingness to take responsibility is a sign of maturity.	Sorumluluk alma isteği bir olgunluk işaretidir.
eng	tur	You should be happy for me.	Benim için mutlu olmalısın.
eng	tur	The Boston Globe gave the film an unfavorable review.	Boston Globe filme olumsuz eleştiri verdi.
eng	tur	You look different.	Farklı görünüyorsun.
eng	tur	That's what was going on.	Olan biten bu.
eng	tur	They were in that room with me all night.	Onlar bütün gece benimle birlikte o odadaydılar.
eng	tur	I don't know exactly yet.	Henüz kesin olarak bilmiyorum.
eng	tur	Hold your breath! It's poisonous gas.	Nefesinizi tutun! Bu zehirli gaz.
eng	tur	The patient is unconscious.	Hasta bilinçsiz.
eng	tur	We must be cautious.	Dikkatli olmalıyız.
eng	tur	Nobody was ready for what happened.	Hiç kimse olan için hazır değildi.
eng	tur	They're too busy to talk to you now.	Şimdi onlar seninle konuşamayacak kadar çok meşguller.
eng	tur	There are three books on Tom's desk.	Tom'un masasında üç kitap var.
eng	tur	I'll talk to Tom alone.	Tom'la yalnız konuşacağım.
eng	tur	Where's my order?	Siparişim nerede?
eng	tur	I heard a funny noise.	Ben tuhaf bir gürültü duydum.
eng	tur	There is a garden in front of the house.	Evin önünde bir bahçe vardır.
eng	tur	The girl broke into tears.	Kız gözyaşlarına boğuldu.
eng	tur	Don't forget to turn off all the lights before going to bed.	Yatmadan önce bütün ışıkları kapatmayı unutma.
eng	tur	Would you tell me why you want to do that?	Neden onu yapmak istediğini bana söyler misin?
eng	tur	If I had time, I'd visit you with great pleasure.	Zamanım olsaydı, ben sizi büyük bir zevkle ziyaret ederdim.
eng	tur	Tom seems to be dependable.	Tom güvenilir görünüyor.
eng	tur	Tom doesn't believe that'll happen.	Tom onun olacağına inanmıyor.
eng	tur	It's difficult to get the car going on cold mornings.	Soğuk sabahlarda arabanın yola çıkması zor.
eng	tur	They're nervous.	Onlar gerginler.
eng	tur	Do you like camping?	Kamp yapmayı sever misin?
eng	tur	You'll go with us, won't you?	Sen de bizimle gideceksin, değil mi?
eng	tur	I don't know why you don't understand.	Neden anlamadığınızı bilmiyorum.
eng	tur	He cleared the street of chestnuts.	Sokağı kestanelerden temizledi.
eng	tur	Tom didn't know anything about Mary.	Tom, Mary hakkında hiçbir şey bilmiyor.
eng	tur	Why are you so disappointed?	Neden bu kadar hayal kırıklığına uğruyorsun?
eng	tur	She's cruel.	O gaddardır.
eng	tur	I had the same problem as you.	Seninle aynı sorunu yaşadım.
eng	tur	If I were in her place, I'd refuse to do that.	Onun yerinde olsam, onu yapmayı reddederim.
eng	tur	Where is the information counter?	Danışma masası nerede?
eng	tur	I need to pay this bill by tomorrow.	Bu faturayı yarına kadar ödemem gerekiyor.
eng	tur	That is not your cup.	O sizin fincan değil.
eng	tur	I want to take her with me.	Onu benimle götürmek istiyorum.
eng	tur	Take this, you bastard!	Bunu al, seni piç!
eng	tur	Tom had a pretty good day.	Tom oldukça iyi bir gün geçirdi.
eng	tur	We should get to Chicago by lunchtime.	Biz öğle yemeği saatine kadar Chicago'ya varmalıyız.
eng	tur	You should come and live with me.	Gelmelisin ve benimle yaşamalısın.
eng	tur	Tom doesn't want to go to Boston with me.	Tom benimle Boston'a gitmek istemiyor.
eng	tur	Sami screenshot a Google map.	Sami bir Google haritasının ekran görüntüsünü aldı.
eng	tur	Did you know that I want to marry you?	Seninle evlenmek istediğimi biliyor muydun?
eng	tur	This material combusts easily.	Bu malzeme kolaylıkla yanar.
eng	tur	She cannot have done it.	Onu yapmış olamaz.
eng	tur	She calmed down.	O sakinleşti.
eng	tur	I passed the city hall on my way to the station.	İstasyona giderken belediye binasını geçtim.
eng	tur	Everything's happening too quickly.	Her şey çok hızlı oluyor.
eng	tur	Nobody said it would be easy to do that.	Kimse bunu yapmanın kolay olacağını söylemedi.
eng	tur	I need to get to a library.	Bir kütüphaneye gitmem gerekiyor.
eng	tur	Didn't you hear Tom calling your name?	Tom'un adını seslendiğini duymadın mı?
eng	tur	I thought I was making some progress.	Bir ilerleme kaydettiğini sandım.
eng	tur	Please, open your mouth!	Lütfen, ağzınızı açın.
eng	tur	I do that twice a week.	Onu haftada iki kez yaparım.
eng	tur	Jim hasn't been home yet.	Jim henüz evde değil.
eng	tur	It worked like a charm.	Tıkır tıkır çalıştı.
eng	tur	Tom died before the ambulance could get there.	Tom, ambulansın oraya ulaşmasından önce öldü.
eng	tur	How do you feel about what's happening to Tom?	Tom'a neler olduğunu nasıl hissediyorsun?
eng	tur	Tom seemed to know Mary.	Tom Mary'yi tanıyor gibi görünüyordu.
eng	tur	Many typographical errors were found.	Birçok dizgi hatası bulundu.
eng	tur	Enclosed is our company profile.	Bizim şirket profilimiz ektedir.
eng	tur	Tom did a somersault.	Tom takla attı.
eng	tur	Tom is a journalist in Boston.	Tom, Boston'da bir gazetecidir.
eng	tur	You want a beautiful horse.	Güzel bir at istiyorsun.
eng	tur	Everyone but Tom swam.	Tom'dan başka herkes yüzdü.
eng	tur	Tom likes most of his teachers.	Tom öğretmenlerinin çoğunu sever.
eng	tur	He left his luggage at the station.	Bagajını istasyonda bıraktı.
eng	tur	Dan wants to start his own radio station.	Dan kendi radyo istasyonunu başlatmak istiyor.
eng	tur	Can I have this donut?	Bu çöreği alabilir miyim?
eng	tur	I wouldn't go under any circumstances.	Herhangi bir koşul altında gitmezdim.
eng	tur	Can I have some salsa with that?	Bununla biraz salsa alabilir miyim?
eng	tur	He majored in modern French literature.	O, modern Fransız edebiyatında ihtisas yaptı.
eng	tur	I'm on my way to the meeting right now.	Şu anda toplantıya gidiyorum.
eng	tur	Don't lose your cool.	Soğukkanlılığını kaybetme.
eng	tur	He claims that he's gotten over all his failures.	Tüm başarısızlıklarının üstesinden geldiğini iddia ediyor.
eng	tur	I think that would be fun.	Onun eğlenceli olacağını düşünüyorum.
eng	tur	How many cars are there in the United States?	ABD'de kaç tane araba var?
eng	tur	The girls were asleep.	Kızlar uyuyordu.
eng	tur	The fish smells bad.	Balık kötü kokuyor.
eng	tur	Tom was lying to you.	Tom sana yalan söylüyordu.
eng	tur	Who cares whose fault it is?	Bunun kimin hatası olduğu kimin umurunda?
eng	tur	Tom was caught off-guard.	Tom gardı kapalı yakalandı.
eng	tur	Tom didn't trust Mary.	Tom, Mary'ye güvenmedi.
eng	tur	Many high school students hang around at book stores reading comics.	Birçok lise öğrencileri çizgi roman okumak için kitap mağazalarında gezinirler.
eng	tur	I feel that I've wasted your time.	Zamanını boşa harcadığımı hissediyorum.
eng	tur	He appeared at exactly five o'clock.	O, tam beşte ortaya çıktı.
eng	tur	You shouldn't have to pay that much to buy one of those.	Onlardan birini satın almak için bu kadar çok ödemek zorunda olmamalısın.
eng	tur	I didn't move anything.	Ben herhangi bir şeyi hareket ettirmedim.
eng	tur	How about having a barbecue party next Sunday?	Gelecek pazar barbekü partisi vermeye ne dersin?
eng	tur	Because of the heavy fog, not a single person could be seen.	Yoğun sisten dolayı, bir tek kişi görülemedi.
eng	tur	You seemed crazy.	Deli görünüyordun.
eng	tur	The program was programmed by programmers.	Program, programcılar tarafından programlandı.
eng	tur	Tom had no difficulty finding a job.	Tom bir iş bulmakta zorlanmadı.
eng	tur	Pua sings.	Pua şarkı söylüyor.
eng	tur	I participated in the discussion.	Ben tartışmaya katıldım.
eng	tur	That word describes it perfectly.	O kelime onu mükemmel şekilde açıklıyor.
eng	tur	Tom seemed very nervous.	Tom çok sinirli görünüyordu.
eng	tur	I think France is the most beautiful country in Europe.	Ben Fransa'nın Avrupa'nın en güzel ülkesi olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	Are you saying Tom lied?	Tom'un yalan söylediğini mi söylüyorsun?
eng	tur	I am a student, but he isn't.	Ben bir öğrenciyim fakat o değil.
eng	tur	Tom can't afford a new car.	Tom yeni bir arabayı göze alamaz.
eng	tur	I felt guilty.	Kendimi suçlu hissettim.
eng	tur	You could try and be a bit more civilized.	Biraz daha medeni olmayı deneyebilirsin.
eng	tur	Mary folded her T-shirt carefully.	Mary tişörtünü dikkatle katladı.
eng	tur	Tom plays the viola much better than Mary.	Tom viyolayı Mary'den çok daha iyi çalar.
eng	tur	He was born poor, but died a millionaire.	O fakir doğdu ama bir milyoner olarak öldü.
eng	tur	Tom continued to talk.	Tom konuşmaya devam etti.
eng	tur	Do you want a lawyer?	Avukat ister misiniz?
eng	tur	I hear you very well.	Ben seni çok iyi duyuyorum.
eng	tur	We can do whatever we want.	Ne istersek yapabiliriz.
eng	tur	You're an excellent cook.	Mükemmel bir aşçısın.
eng	tur	Does she know anything?	O bir şey biliyor mu?
eng	tur	Are you afraid of death?	Ölümden korkuyor musunuz?
eng	tur	Tom was never unkind to me.	Tom bana nezaketsiz değildi.
eng	tur	What's going on with you, Tom?	Sana neler oluyor, Tom?
eng	tur	You are losing blood.	Kan kaybediyorsun.
eng	tur	This song was very popular in the 1950s.	Bu şarkı 1950'lerde çok popülerdi.
eng	tur	Tomorrow will be better.	Yarın daha iyi olacak.
eng	tur	I ate a shawarma.	Şavurma yedim.
eng	tur	Tom just woke up.	Tom az önce uyandı.
eng	tur	Are you sorry you did that?	Onu yaptığın için üzgün müsün?
eng	tur	Why did you let me sleep so late?	Niye bu saate kadar uyandırmadın beni?
eng	tur	The danger has passed.	Tehlike geçti.
eng	tur	Tom is expecting Mary to be here.	Tom Mary'nin burada olmasını bekliyor.
eng	tur	Trump wants an endless war in the Middle East.	Trump, Orta doğu'da sonsuz bir savaş istiyor.
eng	tur	Are you saying I have no sense of humor?	Mizah duygumun olmadığını mı söylüyorsun?
eng	tur	You're safe as long as you stay here.	Burada kaldığınız sürece güvendesiniz.
eng	tur	Last winter was very cold.	Geçen kış çok soğuktu.
eng	tur	Which guitar do you play the most often?	En sık hangi gitarı çalıyorsunuz?
eng	tur	Tom said he wasn't sure what to do.	Tom ne yapacağından emin olmadığını söyledi.
eng	tur	Debts must be repaid.	Borçlar geri ödenmelidir.
eng	tur	They fought for freedom.	Onlar özgürlük için savaştılar.
eng	tur	It looks like a machine translation.	Bu; makine çevirisi gibi gözüküyor.
eng	tur	They finally reached the top of the mountain.	Sonunda dağın tepesine ulaştılar.
eng	tur	He is a genius in his own opinion.	Kendi görüşüne göre o bir deha.
eng	tur	Tom claims to be an engineer.	Tom bir mühendis olduğunu iddia ediyor.
eng	tur	I chose between two options.	Ben iki şıklar arasında seçtim.
eng	tur	Sami was there that night and murdered Layla.	Sami o gece oradaydı ve Leyla'yı öldürdü.
eng	tur	His mother made him clean the bathroom.	Annesi ona banyoyu temizletti.
eng	tur	I polished Tom's shoes.	Tom'un ayakkabılarını cilaladım.
eng	tur	We saw him do it.	Onun onu yaptığını gördük.
eng	tur	I wrote that.	Onu yazdım.
eng	tur	Get off my back!	Beni rahat bırak.
eng	tur	Is Mr Ozawa going to be the next manager?	Bay Ozawa sonraki yönetici olacak mı?
eng	tur	I'm too old to go to Germany.	Almanya'ya gitmek için çok yaşlıyım.
eng	tur	Sometimes love is all-consuming.	Bazen aşk çok önemlidir.
eng	tur	I want to ask them something.	Onlara bir şey sormak istiyorum.
eng	tur	Tom listens.	Tom dinler.
eng	tur	I'm homeschooled.	Ben evde eğitim aldım.
eng	tur	They tried to kill me.	Onlar beni öldürmeye çalıştı.
eng	tur	I don't think Tom is brave.	Tom'un cesur olduğunu sanmıyorum.
eng	tur	She married Tom last month.	O, geçen ay Tom'la evlendi.
eng	tur	I didn't take the bus home.	Eve otobüsle gitmedim.
eng	tur	I have a feeling I'm going to really like living in Boston.	İçimde Boston'da yaşamaktan gerçekten hoşlanacağıma dair bir his var.
eng	tur	How am I supposed to do this by myself?	Bunu yalnız başıma nasıl yapmam gerekiyor?
eng	tur	I have a solution.	Benim bir çözümüm var.
eng	tur	He said that he had been in California for ten years.	O, on yıl boyunca Kaliforniya'da olduğunu söyledi.
eng	tur	Were there any problems?	Hiç sorun var mıydı?
eng	tur	In 1986, the Soviet Union launched the Space Station Mir. During its 15 year lifetime, it was the largest space station to orbit the Earth.	1986 yılında Sovyetler Birliği, Mir Uzay İstasyonunu fırlattı. 15 yıllık ömrü boyunca, dünya yörüngesindeki en büyük uzay istasyonuydu.
eng	tur	My grade is above the average.	Benim derecem ortalamanın üstündedir.
eng	tur	It's likely to rain today, so you'd better take your umbrella.	Bugün muhtemelen yağmur yağacak, bu yüzden şemsiyeni alsan iyi olur.
eng	tur	Tom won't let me do that anymore.	Tom artık bunu yapmama izin vermeyecek.
eng	tur	Fadil wanted to learn more about infanticide.	Fadıl bebek öldürme hakkında daha fazla öğrenmek istedi.
eng	tur	I live in Boston and Tom lives in Chicago.	Ben Boston'da yaşıyorum ve Tom Chicago'da yaşıyor.
eng	tur	We are worried about you.	Senin hakkında endişeliyiz.
eng	tur	I work for them.	Ben onlar için çalışıyorum.
eng	tur	Tom's mother's name is Mary.	Tom'un annesinin adı Mary'dir.
eng	tur	A lie, told by a sensible man, remains a lie.	Mantıklı bir adam tarafından söylenilen bir yalan bir yalan kalır.
eng	tur	Why did you tell Tom this was my idea?	Bunun benim fikrim olduğunu neden Tom'a söyledin?
eng	tur	I went to school by bus yesterday.	Dün okula otobüsle gittim.
eng	tur	Tom bent down and kissed his mother.	Tom eğildi ve annesini öptü.
eng	tur	Tom said he thought that he could win.	Tom kazanabileceğini düşündüğünü söyledi.
eng	tur	The general decided to launch an offensive against the enemy camp.	General düşman kampına karşı bir saldırı başlatmaya karar verdi.
eng	tur	Why is my father in the kitchen?	Babam neden mutfakta?
eng	tur	Did you hear Tom's speech?	Tom'un konuşmasını duydun mu?
eng	tur	It's pretty early.	Oldukça erken.
eng	tur	I'm not busy today.	Ben bugün meşgul değilim.
eng	tur	I didn't buy everything Sami asked me to buy.	Sami'nin satın almamı istediği her şeyi satın almadım.
eng	tur	I can see why it's confidential.	Onun neden gizli olduğunu anlayabiliyorum.
eng	tur	I want to go on a journey around the world if possible.	Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
eng	tur	I thought I'd drop by and say hello.	Uğrayacağımı ve merhaba diyeceğimi düşündüm.
eng	tur	Thirteen people were killed in the train wreck.	Tren kazasında on üç kişi öldü.
eng	tur	Do you care who helps us?	Bize kimin yardım ettiği umurunda mı?
eng	tur	Tom sat alone at the kitchen table, drinking a cup of coffee.	Tom bir fincan kahve içerken mutfak masasında yalnız oturuyordu.
eng	tur	Nobody likes to do laundry.	Hiç kimse çamaşır yıkamaktan hoşlanmıyor.
eng	tur	You like Boston, don't you?	Boston'u seviyorsun, değil mi?
eng	tur	What did you give us?	Bize ne verdin?
eng	tur	I'm sorry, but I couldn't avoid it.	Üzgünüm, bundan kaçınamadım.
eng	tur	I'm not sure Tom should do that again.	Tom'un onu bir daha yapması gerektiğinden emin değilim.
eng	tur	How much did they give you for your old car?	Eski araban için onlar sana ne kadar verdiler?
eng	tur	Sami was hacking.	Sami hacklendi.
eng	tur	Tom was thirty when he died.	Tom öldüğünde otuz yaşındaydı.
eng	tur	The Prime Minister resigned yesterday.	Başbakan dün görevi bıraktı.
eng	tur	We may never find out.	Hiçbir zaman öğrenmeyebiliriz.
eng	tur	Where are the meters?	Parkmetreler nerede?
eng	tur	I want to see Tom succeed.	Tom'un başarılı olduğunu görmek istiyorum.
eng	tur	Tom said Mary was willing to help you.	Tom Mary'nin sana yardım etmeye istekli olduğunu söyledi.
eng	tur	Maybe now Tom will be in the mood to talk.	Belki şimdi Tom konuşma havasında olacak.
eng	tur	Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation.	Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.
eng	tur	It's just a waste of time.	O sadece bir zaman israfı.
eng	tur	No one else was injured.	Başka hiç kimse yaralanmadı.
eng	tur	She came here once again.	O tekrar buraya geldi.
eng	tur	Tom said he was very upset.	Tom çok üzgün olduğunu söyledi.
eng	tur	Your mother must have been very disappointed.	Annen çok hayal kırıklığına uğramış olmalı.
eng	tur	I heard a sound.	Bir ses duydum.
eng	tur	We do not use force unless necessary.	Gerekmedikçe güç kullanmıyoruz.
eng	tur	The place isn't free.	Mekan serbest değil.
eng	tur	My mom married my dad in the nineties.	Annem babamla doksanlı yıllarda evlendi.
eng	tur	I thought things would change.	Her şey değişecek diye düşünmüştüm.
eng	tur	Tom doesn't think Mary will be late.	Tom Mary'nin geç kalacağını düşünmüyor.
eng	tur	She woke up early this morning.	O bu sabah erken uyandı.
eng	tur	"Objection!" "Overruled!"	"İtiraz ediyorum!" "Reddedildi!"
eng	tur	Some wealthy people don't pay their fair share in taxes.	Bazı zengin insanlar vergilerde adil paylarını ödemez.
eng	tur	That's just what he needs.	Bu tam onun ihtiyacı olan şey.
eng	tur	Tom's operation was going to cost a small fortune.	Tom'un operasyonu küçük bir servete mal olacak.
eng	tur	What's up with them?	Onların neyi var?
eng	tur	He finished his dinner because he didn't like to waste food.	O, yemeği ısraf etmek istemediği için akşam yemeğini bitirdi.
eng	tur	She has bought a new computer.	Yeni bir bilgisayar aldı.
eng	tur	Tom was sitting in front of a group of children, telling them a story.	Tom onlara bir hikaye anlatarak bir grup çocuğun önünde oturuyordu.
eng	tur	Tom is likely going to be fired for doing that.	Tom muhtemelen bunu yaptığı için kovulacak.
eng	tur	I think I'll try a little harder next time.	Sanırım gelecek sefer daha çok çalışacağım.
eng	tur	If you want me to go with you, I will.	Seninle gitmemi istiyorsan, giderim.
eng	tur	That seems pretty cool.	Bu oldukça havalı görünüyor.
eng	tur	Tom has been very kind to me.	Tom bana karşı çok nazikti.
eng	tur	They commit all the crimes in this country.	Onlar bu ülkedeki bütün suçları işlerler.
eng	tur	Should I call her?	Onu aramalı mıyım?
eng	tur	Not everyone's the same.	Herkes aynı değil.
eng	tur	You should have told him about it while he was here.	O buradayken ona bundan bahsetmeliydin.
eng	tur	You know I love Tom, don't you?	Tom'u sevdiğimi biliyorsun, değil mi?
eng	tur	I guess that works.	Sanırım bu işe yarar.
eng	tur	He is a bad person.	O kötü bir kişi.
eng	tur	Our office helps students with personal problems.	Ofisimiz kişisel problemleri olan öğrencilere yardımcı olur.
eng	tur	I'm using the hammer right now.	Şu anda çekici kullanıyorum.
eng	tur	I won't bother you again, I promise.	Seni bir daha rahatsız etmeyeceğim, söz.
eng	tur	He is a good listener but a poor speaker.	İyi bir dinleyici fakat kötü bir konuşmacı.
eng	tur	Tom was obviously trying not to smile.	Tom açıkçası gülümsemeye çalışıyordu.
eng	tur	Ha! I beat you.	Ha! Seni döverim.
eng	tur	It looks like we didn't understand him.	Onu anlamamışız gibi görünüyor.
eng	tur	Tom is old enough to be Mary's father.	Tom Mary'nin babası olmak için yeterince yaşlı.
eng	tur	Burma is called "Myanmar" in Burmese.	Burmacada Burma'ya "Myanmar" denir.
eng	tur	We looked for our lost puppy, but in vain.	Bizim kayıp köpek yavrusunu aradık fakat boşuna.
eng	tur	China is the world's leading producer of rice.	Çin dünyanın önde gelen pirinç üreticisidir.
eng	tur	Tom thanked Mary again.	Tom, Mary'ye tekrar teşekkür etti.
eng	tur	Who appointed Tom?	Kim Tom'u atadı?
eng	tur	Hey, get away from the wall.	Hey, duvardan uzak dur.
eng	tur	Would you mind telling me what you're doing here?	Burada ne yaptığını bana söyler misin?
eng	tur	It happened for a reason.	Bu bir neden için oldu.
eng	tur	How many times a month does Tom come here?	Tom ayda kaç defa buraya gelir?
eng	tur	She stands out from the rest.	Diğerleri arasında göze çarpıyor.
eng	tur	Tom doesn't need to go there unless he wants to.	Tom gitmek istemedikçe oraya gitmesine gerek yok.
eng	tur	Who did your hair?	Saçını kim yaptı?
eng	tur	You've got to see him.	Onu görmek zorundasın.
eng	tur	I can see why you suspected Tom.	Neden Tom'dan şüphelendiğini anlayabiliyorum.
eng	tur	I think I've made the wrong choice.	Sanırım yanlış seçim yaptım.
eng	tur	We will wash dishes.	Bulaşıkları yıkayacağız.
eng	tur	We're both professionals.	İkimiz de profesyoneliz.
eng	tur	Put your bracelet on.	Bileziğini tak.
eng	tur	He's the best in his class in English.	İngilizcede kendi sınıfının en iyisidir.
eng	tur	Tom wished to sink into the ground for shame.	Tom, utancından yerin dibine girmek istedi.
eng	tur	Can you take this?	Bunu alabilir misin?
eng	tur	Unlock the door.	Kapının kilidini açın.
eng	tur	Tom had a severe allergic reaction.	Tom ciddi bir alerjik reaksiyona sahipti.
eng	tur	The attacker escaped easily.	Saldırgan kolayca kaçtı.
eng	tur	Who's the woman with the red hat?	Kırmızı şapkalı olan bayan kim ?
eng	tur	I know Tom will be missed.	Tom'un özleneceğini biliyorum.
eng	tur	People should be warned.	İnsanlar uyarılmalı.
eng	tur	That's a splendid idea.	Bu muhteşem bir fikir.
eng	tur	Nobody wants to come.	Hiç kimse gelmek istemiyor.
eng	tur	Tom had every right to be angry.	Tom kızmakta haklıydı.
eng	tur	Tom deserves to be promoted.	Tom terfi etmeyi hak ediyor.
eng	tur	I don't think I can help you with that.	Onunla ilgili sana yardım edebileceğimi sanmıyorum.
eng	tur	Give me the bottom line.	Bana uzun lafın kısasını ver.
eng	tur	The bird fell and died.	Kuş düştü ve öldü.
eng	tur	Beside you, I'm only a beginner at this game.	Senin yanında, Ben bu oyunda sadece bir acemiyim.
eng	tur	Tom went upstairs.	Tom üst kata gitti.
eng	tur	His talk led me to believe that he knows a great deal.	Onun konuşması onun çok şey bildiğine beni inandırdı.
eng	tur	Layla and Sami aged up and wrinkled up.	Leyla ve Sami yaşlı ve kırışmıştılar.
eng	tur	I'm very forgetful.	Ben çok unutkanım.
eng	tur	Who do you think helped him?	Ona kimin yardım ettiğini düşünüyorsun?
eng	tur	I was just going to scare Tom.	Tom'u korkutmak üzereydim.
eng	tur	Everyone is staring at us.	Herkes bize bakıyor.
eng	tur	We have to do that this week.	Onu bu hafta yapmak zorundayız.
eng	tur	Do you want to go camping with us?	Bizimle kamp yapmaya gitmek istiyor musun?
eng	tur	I don't have enough money to buy a new car.	Yeni bir araba almak için yeterli param yok.
eng	tur	I can't afford anything like that.	Öyle bir şeyi göze alamam.
eng	tur	Tom can stay with us as long as he wants to.	Tom istediği sürece bizimle kalabilir.
eng	tur	The street which leads to the hotel is narrow.	Otele çıkan sokak dar.
eng	tur	I promise you I'll never leave you.	Seni asla terketmeyeceğime sana söz veriyorum.
eng	tur	For years, Tom suffered from migraine headaches.	Yıllardır, Tom migren baş ağrısından çekti.
eng	tur	We could ask them not to go.	Onların gitmemelerini isteyebiliriz.
eng	tur	Tom and Mary are probably right.	Tom ve Mary muhtemelen haklı.
eng	tur	Tom says he doesn't want to do that anymore.	Tom, artık onu yapmak istemediğini söyledi.
eng	tur	I went to the station to see my friend off.	Arkadaşımı yolcu etmek için istasyona gittim.
eng	tur	She'd like him to get in touch with her as soon as possible.	O, onun mümkün olan en kısa sürede onunla iletişim kurmasını istiyor.
eng	tur	You may proceed.	Devam edebilirsin.
eng	tur	Tom's prestige is also being eroded.	Tom'un prestiji de erozyona uğruyor.
eng	tur	Tom was the obvious choice.	Tom bariz bir seçimdi.
eng	tur	She's a control freak.	O bir kontrol manyağı.
eng	tur	Do you have a nail file?	Bir tırnak törpün var mı?
eng	tur	People are going to die.	İnsanlar ölecek.
eng	tur	Don't try to understand this.	Bunu anlamaya çalışma.
eng	tur	I left the radio on.	Radyoyu açık bıraktım.
eng	tur	He can speak French well.	O, Fransızcayı iyi konuşabilir.
eng	tur	Not much money is required.	Çok para gerekmiyor.
eng	tur	Do you want to be near Tom?	Tom'a yakın olmak istiyor musun?
eng	tur	What do you know about what happened?	Ne olduğu hakkında ne biliyorsun?
eng	tur	You can hear the sound of the sea in this hotel room.	Bu otel odasında denizin sesini duyabilirsin.
eng	tur	Tom will come looking for me.	Tom beni aramaya gelecek.
eng	tur	We are not at the cinema.	Biz sinemada değiliz.
eng	tur	Tom always complains about the way I do things.	Tom her zaman işleri yapma tarzım hakkında şikayet eder.
eng	tur	It just got too expensive.	O sadece çok pahalandı.
eng	tur	He has ten children.	O on çocuğa sahiptir.
eng	tur	You'd tell me if there was a problem, right?	Bir sorun varsa, bana söylersin, değil mi?
eng	tur	Tom is not as smart as me.	Tom benim kadar akıllı değil.
eng	tur	Sami was still walking.	Sami hala yürüyordu.
eng	tur	Have you ever had a wet dream?	Hiç rüyalandın mı?
eng	tur	I have once lived in Beijing, but now live in Seoul.	Bir zamanlar Pekin'de yaşadım ama şimdi Seul'de yaşıyorum.
eng	tur	I ought to go now.	Şimdi gitmek zorundayım.
eng	tur	Tom works for a trading company in Boston.	Tom Boston'da bir ticaret şirketi için çalışıyor.
eng	tur	We're under attack, guys!	Saldırı altındayız millet!
eng	tur	They should be ashamed of themselves.	Kendilerinden utanmaları gerekir.
eng	tur	Boil the milk bottles.	Süt şişelerini kaynatın.
eng	tur	The news isn't good.	Haberler iyi değil.
eng	tur	I am looking for an effective method to get rid of all the weeds in my yard.	Bahçemdeki tüm yabancı otlardan kurtulmak için etkili bir yöntem arıyorum.
eng	tur	This is all the money that I have now.	Bu şu anda sahip olduğum tüm para.
eng	tur	We know it very well.	Biz bunu çok iyi biliyoruz.
eng	tur	My father works in a factory.	Benim babam bir fabrikada çalışır.
eng	tur	Tom wants to do more.	Tom daha fazla yapmak istiyor.
eng	tur	Do you like to be kept waiting?	Bekletilmek hoşuna mı gidiyor?
eng	tur	Tom reminded Mary of John.	Tom Mary'ye John'u hatırlattı.
eng	tur	Tom bought a sweater for thirty dollars.	Tom otuz dolara bir kazak aldı.
eng	tur	Why are they so upset?	Neden bu kadar üzgünler?
eng	tur	Why aren't we helping them?	Neden onlara yardım etmiyoruz?
eng	tur	Why do I have to work with Tom?	Neden Tom'la çalışmak zorundayım?
eng	tur	I should do that today.	Bunu bugün yapmalıyım.
eng	tur	You don't have to take your umbrella with you.	Şemsiyeni almak zorunda değilsin.
eng	tur	No wonder you didn't find these words.	Senin bu kelimeleri bulmamana şaşmamalı.
eng	tur	A clean river flows through our town, and we can see many carp swimming in it.	Temiz bir nehir kasabamızda akar ve onun içinde yüzen bir sürü sazan görebiliriz.
eng	tur	Tom graduated from college last spring.	Tom geçen ilkbaharda üniversiteden mezun oldu.
eng	tur	Yesterday, I wrote three letters.	Dün üç mektup yazdım.
eng	tur	Tom told me that he'll do that the way Mary told him to.	Tom bana onu Mary'nin ona söylediği şekilde yapacağını söyledi.
eng	tur	Why don't I understand English?	Neden İngilizce anlamıyorum?
eng	tur	We're comedians.	Biz komedyeniz.
eng	tur	Tom wasn't strong enough to help his father on the farm.	Tom çiftlikte babasına yardım edecek kadar güçlü değildi.
eng	tur	Snap out of it! You haven't done a thing all week.	Kendine gel! Bütün hafta bir şey yapmadın.
eng	tur	She doesn't drink.	O içki içmez.
eng	tur	The hole is about five feet across.	Çukur yaklaşık beş metre genişliğindedir.
eng	tur	Not all laws are just.	Tüm yasalar adil değildir.
eng	tur	Get back here.	Buraya geri gel.
eng	tur	Tom will stay with us for three days.	Tom üç gün bizimle kalacak.
eng	tur	Are you an optimist?	Sen bir iyimser misin?
eng	tur	I'll call you this evening.	Bu akşam seni ararım.
eng	tur	I told her what you did.	Ne yaptığını ona anlattım.
eng	tur	If I had done my best, I might have succeeded.	Elimden geleni yapsaydım, başarabilirdim.
eng	tur	Sami is Muslim and he doesn't do any of that.	Sami Müslüman, öyle şeyler yapmaz.
eng	tur	Tom said he was feeling thirsty.	Tom susadığını söyledi.
eng	tur	We hope the public will join us.	Halkın bize katılacağını umuyoruz.
eng	tur	Tom ran after the dog.	Tom köpeğin peşinden koştu.
eng	tur	The suffix "da" is added to the noun "araba" to give the meaning of "in the car."	"da" eki "arabanın içinde" anlamı vermek için araba ismine eklendi.
eng	tur	I don't want to have to listen to Tom sing that song again.	Tom'un o şarkıyı tekrar söylemesini dinlemek zorunda olmak istemiyorum.
eng	tur	I don't drink alcohol.	Ben alkol kullanmam.
eng	tur	Miss Baker knew that the young man would have to leave very soon, so she decided to ask him to move his car a bit, so that she could park hers in the proper place for the night before going to bed.	Bayan Baker, genç adamın yakında gitmek zorunda kalacağını biliyordu,böylece yatmadan önce gece arabasını uygun bir yere parkedebilmek için, genç adama arabasını biraz hareket ettirmesi için rica etmeye karar verdi.
eng	tur	He has a wife and three children.	Onun bir karısı ve üç çocuğu var.
eng	tur	He put the room in order.	O, odayı düzenledi.
eng	tur	Which syllable receives the stress in the word "Australia"?	"Avustralya" kelimesinde hangi hece vurgu alır?
eng	tur	There was a surveillance team watching Dan.	Dan'ı izleyen bir gözetim ekibi vardı.
eng	tur	Please go ahead without me.	Bensiz devam edin lütfen.
eng	tur	These books are ours.	Bu kitaplar bizimdir.
eng	tur	I can't pay her.	Ona ödeme yapamıyorum.
eng	tur	Anything goes here.	Oraya bir şey gidiyor.
eng	tur	At least being sick gives you the perfect excuse to stay home and watch movies.	Hasta olma sana en azından evde kalmak ve film izlemek için mükemmel bir bahane verir.
eng	tur	You can have the rest.	Geri kalan senin olabilir.
eng	tur	I've learned a lot of French by watching movies in French.	Fransızca filmler izleyerek çok Fransızca öğrendim.
eng	tur	We have lobsters only on special occasions.	Sadece özel günlerde ıstakoz yeriz.
eng	tur	Can I take your photograph?	Fotoğrafını çekebilir miyim?
eng	tur	I did not expect it to be that big.	Bunun o kadar büyük olmasını beklemiyordum.
eng	tur	I have a meeting with Tom.	Tom'la bir görüşmem var.
eng	tur	There are numerous theories about the origin of life.	Hayatın kökeniyle ilgili birçok teori var.
eng	tur	I told you, but you didn't pay attention.	Sana söylemiştim ama dikkat etmedin.
eng	tur	I will hand in my report after school.	Ben, okuldan sonra raporumu teslim edeceğim.
eng	tur	You have a really nice place.	Gerçekten güzel bir yerin var.
eng	tur	Tom decided to buy a red car.	Tom kırmızı bir araba satın almaya karar verdi.
eng	tur	We've known each other for thirty years.	Otuz yıldır birbirimizi tanıyoruz.
eng	tur	Tom caught the bird.	Tom kuşu yakaladı.
eng	tur	Mary lowered her eyelids.	Mary göz kapaklarını indirdi.
eng	tur	Tom wants to come.	Tom gelmek istiyor.
eng	tur	Do people in Boston drink tap water?	Boston'daki insanlar musluk suyu içiyorlar mı?
eng	tur	Do you live in this building?	Siz bu binada mı yaşıyorsunuz?
eng	tur	Tom looked really worried.	Tom gerçekten endişeli görünüyordu.
eng	tur	Don't underestimate your abilities. That's your boss' job.	Yeteneklerini küçümseme. Bu senin patronun işi.
eng	tur	I don't pick up hitchhikers.	Ben otostopçu almıyorum.
eng	tur	He is too smart not to know it.	Onu bilecek kadar çok zekidir.
eng	tur	Tom was out of breath.	Tom nefes nefese kalmıştı.
eng	tur	Tom claims he has psychic powers.	Tom psişik güçleri olduğunu iddia ediyor.
eng	tur	If you are going to go to America, you should brush up your English.	Eğer Amerika'ya gideceksen, İngilizceni tazelemen gerekir.
eng	tur	Sometimes I'd like to know who invented winter and the cold.	Bazen kışı ve soğuğu kimin icat ettiğini bilmek istiyorum.
eng	tur	I suggest you study French.	Fransızca çalışmanı öneriyorum.
eng	tur	Write your full name.	Tam adını yaz.
eng	tur	Tom doesn't have to sing if he doesn't want to.	Eğer istemiyorsa Tom şarkı söylemek zorunda değil.
eng	tur	I know that would make me happy.	Onun beni mutlu edeceğini biliyorum.
eng	tur	I let my teammates down.	Takım arkadaşlarımı hayal kırıklığına uğrattım.
eng	tur	This was Layla's first car.	Bu, Leyla'nın ilk arabasıydı.
eng	tur	Tom learned sign language.	Tom işaret dilini öğrendi.
eng	tur	I have to finish my book.	Kitabımı bitirmeliyim.
eng	tur	I have to get that.	Onu almalıyım.
eng	tur	Tom has done an admirable job.	Tom hayranlık uyandıran bir iş yaptı.
eng	tur	How did you respond?	Nasıl karşılık verdin?
eng	tur	Tom could do this a lot better than me.	Tom bunu benden çok daha iyi yapabilirdi.
eng	tur	He works at night.	O geceleri çalışır.
eng	tur	That was unacceptable.	O kabul edilemezdi.
eng	tur	Tom turned thirteen today.	Tom bugün on üç yaşına girdi.
eng	tur	You smell just like my mother.	Sen sadece annem gibi kokuyorsun.
eng	tur	I'll teach you how to do that if you want me to.	Eğer istersen, bunu nasıl yapacağını sana öğreteceğim.
eng	tur	Tom tried not to make a sound.	Tom bir ses çıkarmamaya çalıştı.
eng	tur	Don't worry. There'll be plenty to go around.	Merak etmeyin. Dolaşmak için çok yer olacak.
eng	tur	Do you mean this one?	Bunu mu kastediyorsun?
eng	tur	He got home at six.	Eve altıda geldi.
eng	tur	What do you intend to do?	Ne yapmaya niyet ediyorsun?
eng	tur	I pointed this out to them.	Bunu onlara gösterdi.
eng	tur	Tom pulled into the driveway, unfastened his seat belt and got out of the car.	Tom arabayı parka çekti, emniyet kemerini açtı ve indi.
eng	tur	I never yell at Tom.	Ben asla Tom'a bağırmam.
eng	tur	She wouldn't do that to me.	Bunu bana yapmazsın.
eng	tur	I ate all the cookies that were on the plate.	Tabağın üzerindeki bütün kurabiyeleri yedim.
eng	tur	Tom said he didn't know where Mary lived.	Tom Mary'nin nerede yaşadığını bilmediğini söyledi.
eng	tur	Tom scored 30 points.	Tom 30 sayı attı.
eng	tur	Who did you want to hug?	Kime sarılmak istedin?
eng	tur	Tom forgot to ask Mary for permission to do that.	Tom, Mary'den onu yapmak için izin istemeyi unuttu.
eng	tur	Even the upper atmosphere is polluted.	Üst atmosfer bile kirli.
eng	tur	I'll get you the info you need by next week.	Gelecek haftaya kadar ihtiyacın olan bilgiyi sana getireceğim.
eng	tur	We used to call him Tom.	Biz ona Tom derdik.
eng	tur	I think you know both of them.	Bence onların ikisini de tanıyorsun.
eng	tur	How hard would that be?	O ne kadar zor olabilir ki?
eng	tur	There was a loud noise coming from the room.	Odadan gelen yüksek bir ses vardı.
eng	tur	We've got to get someone to help us.	Birini bize yardım ettirmek zorundayız.
eng	tur	I would like to thank you for accepting my invitation.	Davetimi kabul ettiğiniz için size teşekkür etmek istiyorum.
eng	tur	We're still in the driver's seat.	Hala sürücü koltuğundayız.
eng	tur	I can't go to school today because I'm sick.	Hasta olduğum için bugün okula gidemiyorum.
eng	tur	I wonder what's going on here.	Burada neler olduğunu merak ediyorum.
eng	tur	Why did you come back from Germany?	Neden Almanya'dan döndün?
eng	tur	I'll give this to Tom tomorrow.	Bunu Tom'a yarın vereceğim.
eng	tur	Tom made everything.	Tom her şeyi yaptı.
eng	tur	What do you see?	Ne görüyorsun?
eng	tur	Nobody bought it.	Hiç kimse onu almadı.
eng	tur	Everyone has a bedroom.	Herkesin bir yatak odası vardır.
eng	tur	I already saw him.	Ben zaten onu gördüm.
eng	tur	A large earthquake occurred in Mexico last autumn.	Geçen sonbahar Meksika'da büyük bir deprem oldu.
eng	tur	I was in the gym.	Spor salonundaydım.
eng	tur	I guess we found it.	Galiba onu bulduk.
eng	tur	Tom is obviously a little upset.	Açıkçası Tom biraz üzgün.
eng	tur	Sami acted alone.	Sami yalnız hareket ediyordu.
eng	tur	Why don't we have some dinner?	Neden biraz yemek yemiyoruz?
eng	tur	Let's not get distracted.	Dikkatimizi dağıtmayalım.
eng	tur	Which is the sport that you like?	Hoşlandığın spor hangisidir?
eng	tur	I think we need more coffee.	Daha fazla kahveye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	Tom promised not to tell Mary about what happened.	Tom olanları Mary'ye anlatmayacağına söz verdi.
eng	tur	I learned to type at the age of nine.	Dokuz yaşında daktilo ile yazmayı öğrendim.
eng	tur	Both Tom and I haven't done that.	Hem Tom hem de ben bunu yapmadık.
eng	tur	Tom felt sad.	Tom üzüldü.
eng	tur	I'll play tennis this evening.	Bu akşamüstü tenis oynayacağım.
eng	tur	They stayed up all night.	Onlar bütün gece uyumadılar.
eng	tur	Tom asked Mary to open the window, but she wouldn't.	Tom Mary'den pencereyi açmasını rica etti, ama o açmadı.
eng	tur	Can I ride this horse for a while?	Bir süre bu ata binebilir miyim?
eng	tur	We're all adults.	Biz hepimiz yetişkiniz.
eng	tur	Tom has been doing that for a really long time.	Tom bunu gerçekten uzun zamandır yapıyor.
eng	tur	He exploded with anger.	O çileden çıktı.
eng	tur	He has perfect teeth.	Onun kusursuz dişleri var.
eng	tur	Are you worried about fuel economy?	Yakıt ekonomisi hakkında endişeli misin?
eng	tur	Are you back home now?	Şimdi evde misin?
eng	tur	Come to the party, will you?	Partiye gel, lütfen?
eng	tur	I wish you hadn't done that.	Keşke onu yapmasaydın.
eng	tur	Tom and Mary split a bottle of wine.	Tom ve Mary bir şişe şarap ayırdı.
eng	tur	He said he had eaten nothing, but that wasn't true.	Hiçbir şey yemediğini söyledi ama bu doğru değildi.
eng	tur	I have a fever.	Ateşim var.
eng	tur	Stop doing that.	Onu yapmayı bırak.
eng	tur	I think you'll need a loan.	Bir krediye ihtiyacın olacağını düşünüyorum.
eng	tur	I enjoyed talking with him at the party.	Partide onunla konuşmaktan zevk aldım.
eng	tur	I'd say you got taken.	Bence kazık yemişsin.
eng	tur	She allowed him to kiss her.	O onun kendisini öpmesine izin verdi.
eng	tur	Maybe you're just not getting enough sleep.	Belki yeterince uyumuyorsun.
eng	tur	Tom has to learn to relax.	Tom dinlenmeyi öğrenmek zorundadır.
eng	tur	How long have you been traveling?	Ne kadar zamandır seyahat ediyorsun?
eng	tur	This happens to you all the time, doesn't it?	Bu her zaman size olur, değil mi?
eng	tur	Tom made potato salad for the party.	Tom, parti için patates salatası hazırladı.
eng	tur	Tom looked in the fridge to see what he could find to drink.	Tom içmek için ne bulabileceğini görmek için buzdolabına baktı.
eng	tur	Tom could tell you.	Tom sana söyleyebilir.
eng	tur	He went to New York by airplane.	O, uçakla New York'a gitti.
eng	tur	He made a list of things he needed to buy.	Alması gereken şeylerin bir listesini yaptı.
eng	tur	I wasn't very lonely.	Ben çok yalnız değildim.
eng	tur	I don't know when I'll be able to pay you back the money I owe you.	Sana borçlu olduğum parayı sana ne zaman geri ödeyeceğimi bilmiyorum.
eng	tur	Tom dropped his son off at school.	Tom oğlunu okula bıraktı.
eng	tur	Why didn't you tell me Tom doesn't like Mary?	Tom'un Mary'yi sevmediğini neden bana söylemedin?
eng	tur	Sit tight for a second.	Bir saniye kıpırdamadan otur.
eng	tur	I just hope it was worth it.	Ben sadece onun buna değer olduğunu umuyorum.
eng	tur	I'm trying to protect Tom.	Tom'u korumaya çalışıyorum.
eng	tur	Hooray!	Yaşasın!
eng	tur	Tom said he saw someone standing outside your office.	Tom senin ofisinin dışında duran birini gördüğünü söyledi.
eng	tur	This week is Fire Prevention Week.	Bu hafta yangın önleme haftası.
eng	tur	This is my son, Tom.	Bu benim oğlum Tom.
eng	tur	I sold my house last month.	Ben geçen ay evimi sattım.
eng	tur	I caused you to die.	Ben senin ölmene sebep oldum.
eng	tur	My mother won't let me have one.	Annem bir tane almama izin vermeyecek.
eng	tur	Tom is going to regret doing that.	Tom onu yaptığına pişman olacak.
eng	tur	Tom is standing outside the door.	Tom kapının dışında dikiliyor.
eng	tur	It seems that they're bored of married life.	Onlar evli yaşamdan sıkılmış gibi görünüyorlar.
eng	tur	Tom didn't tell Mary which book to buy.	Tom hangi kitabı alacağını Mary'ye söylemedi.
eng	tur	She succeeded in drawing the truth from him.	Ona gerçeği söyletmeyi başardı.
eng	tur	He contemplated their plan.	O onların planı üzerinde düşündü.
eng	tur	The old man stroked his beard thoughtfully.	Yaşlı adam nazik bir şekilde sakalını sıvazladı.
eng	tur	Your horse is beautiful.	Atınız güzel.
eng	tur	I told Tom to stay with it.	Tom'a öylece devam etmesini söyledim.
eng	tur	I want you to say you're not going back to Boston.	Boston'a geri dönmeyeceğini söylemeni istiyorum.
eng	tur	Whose office is this?	Bu kimin ofisi?
eng	tur	It's a group effort.	Bu bir grup çabasıdır.
eng	tur	I wonder if Tom is busy.	Tom'un meşgul olup olmadığını merak ediyorum.
eng	tur	Does your wife know?	Karın biliyor mu?
eng	tur	You should wear a coat.	Bir palto giymelisin.
eng	tur	Tom waited up for Mary.	Tom Mary'yi yatmadan bekledi.
eng	tur	I am tired from running fast.	Hızlı koşmaktan yoruldum.
eng	tur	My mother said there was nothing I could do to completely prepare for parenthood.	Annem ebeveynliğe tamamen hazır olmak için yapabileceğimiz bir şey olmadığını söyledi.
eng	tur	You had better take her advice.	Onun tavsiyesini alsan daha iyi olur.
eng	tur	I can't afford to buy a used car, much less a new car.	Yeni bir araba bir yana, kullanılmış bir araba almayı bile göze alamam.
eng	tur	I think you know that's impossible.	Bence onun imkansız olduğunu biliyorsun.
eng	tur	You'll stay out of it. You hear me?	Bunun dışında kalacaksın. Beni duyuyor musun?
eng	tur	Should I tell Tom what I heard?	Duyduğum şeyi Tom'a söylemeli miyim?
eng	tur	There are dark nights in Sochi.	Sochi'de karanlık geceler var.
eng	tur	She advised him on what books to read.	O, ona hangi kitapları okuyacağı konusunda akıl verdi.
eng	tur	The exam was very easy.	Sınav çok kolaydı.
eng	tur	No additional information was available.	Ek bilgi mevcut değildi.
eng	tur	Do you want to live forever?	Sonsuza kadar yaşamak ister misin?
eng	tur	I don't think Tom knows Mary didn't do that.	Tom'un Mary'in bunu yapmadığını bildiğini sanmıyorum.
eng	tur	The violinist waits for the signal to play.	Kemancı, çalmak için sinyali bekler.
eng	tur	Tom will make an announcement at 2:30.	Tom 2.30'da bir duyuru yapacak.
eng	tur	There are songs that I find degrading as a woman.	Bir kadın olarak aşağılayıcı bulduğum şarkılar var.
eng	tur	Chicago's population is a lot bigger than that of Boston.	Chicago'nun nüfusu Boston'ınkinden çok daha büyüktür.
eng	tur	The result is neither good nor bad.	Sonuç ne iyi ne kötü.
eng	tur	I usually take a bus to work.	Ben genellikle otobüsle işe giderim.
eng	tur	I liked all of that.	Onun hepsini sevdim.
eng	tur	Sami was a long-time family friend.	Sami uzun süreli bir aile arkadaşıydı.
eng	tur	He's writing a long letter.	O uzun bir mektup yazıyor.
eng	tur	Tom told Mary not to sell her car.	Tom, Mary'ye arabasını satmamasını söyledi.
eng	tur	Tell them to stop the truck.	Onlara kamyonu durdurmasını söyle.
eng	tur	They will make it.	Onlar onu başaracaktır.
eng	tur	Go ahead and ask Tom.	İlerleyin ve Tom'a sorun.
eng	tur	I wish I hadn't lied to him. I'll never be able to look him in the face again.	Keşke ona yalan söylemeseydim. Onun yüzüne asla tekrar bakamayacağım.
eng	tur	We'll get you anything you need.	Sana ihtiyacın olan bir şey alacağız.
eng	tur	I don't want it anymore.	Artık onu istemiyorum.
eng	tur	I was taken for a ride.	Dolandırıldım.
eng	tur	What are you taking all those things home for?	Bütün bu şeyleri ne için eve götürüyorsun?
eng	tur	Tom sometimes eats lunch with us.	Tom bazen öğle yemeğini bizimle yer.
eng	tur	She was barred from the club.	O, kulüpten men edildi.
eng	tur	Tom is going to law school.	Tom hukuk fakültesine gidiyor.
eng	tur	This is suspicious.	Bu şüpheli.
eng	tur	It doesn't hurt at all.	O hiç incitmez.
eng	tur	The children are on the left side of the house.	Çocuklar evin sol tarafındalar.
eng	tur	I'd like to have a room with a nice view.	Güzel manzaraya sahip bir oda isterim.
eng	tur	It looks like a house.	O bir eve benziyor.
eng	tur	You'll find a job.	Bir iş bulacaksın.
eng	tur	Conditions are unusual.	Koşullar alışılmadıktır.
eng	tur	Please tell Tom to come in.	Lütfen Tom'a içeri gelmesini söyle.
eng	tur	I have nothing in common with Tom so I don't know what to talk about.	Tom'la hiçbir ortak yanım yok bu yüzden ne hakkında konuşacağımı bilmiyorum.
eng	tur	Why are people scared of you?	Neden insanlar sizden korkar?
eng	tur	Tom said he didn't agree.	Tom kabul etmediğini söyledi.
eng	tur	Our house has a front garden.	Evimizin bir ön bahçesi var.
eng	tur	He opened the cage and set the birds free.	Kafesi açtı ve kuşları serbest bıraktı.
eng	tur	Tom may forget to do that.	Tom onu yapmayı unutabilir.
eng	tur	I prepared for you a surprise.	Sana bir sürpriz hazırladım.
eng	tur	Tom promised he'd tell Mary the news.	Tom haberi Mary'ye söyleyeceğine söz verdi.
eng	tur	Don't make any dinner plans.	Akşam yemeği için plan yapmayın.
eng	tur	Thanks to life.	Hayat sayesinde.
eng	tur	Tom told me the boy talking to Mary was John.	Tom, bana Mary'le konuşan delikanlının John olduğunu söyledi.
eng	tur	Some cultures are better than others.	Bazı kültürler diğerlerinden daha iyidir.
eng	tur	I can't help feeling that Tom hasn't told me the whole truth.	Tom'un bana bütün gerçeği söylemediğini hissetmeden geçemeyeceğim.
eng	tur	Maps were distributed to all the soldiers.	Haritalar tüm askerlere dağıtıldı.
eng	tur	She went to college to learn English.	O, İngilizce öğrenmek için üniversiteye gitti.
eng	tur	I started the car.	Arabayı çalıştırdım.
eng	tur	I will ask him where he went last Sunday.	Geçen Pazar onun nereye gittiğini soracağım.
eng	tur	We had no school on account of the typhoon.	Kasırgadan dolayı okulumuz yoktu.
eng	tur	I don't believe Tom would really do that.	Tom'un gerçekten bunu yapacağına inanmıyorum.
eng	tur	Tom said he would try.	Tom deneyeceğini söyledi.
eng	tur	I think Tom is too young.	Tom'un çok genç olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	The phone bill was very high this month.	Telefon faturası bu ay çok yüksekti.
eng	tur	Fadil was involved in the drug trade.	Fadıl uyuşturucu ticaretine karıştı.
eng	tur	Tom can't believe it.	Tom buna inanamayacak.
eng	tur	There's a parcel for you on the table.	Masada sizin için bir koli var.
eng	tur	Are you drinking wine?	Şarap içiyor musun?
eng	tur	What's the real reason?	Gerçek sebep nedir?
eng	tur	Stand up for me.	Beni savun.
eng	tur	It's already taken care of.	O iş çoktan halledildi.
eng	tur	I have installed Microsoft Office on my personal computer, so please use its file format when you send me the attachment.	Benim kişisel bilgisayarıma Microsoft Office yükledim, bu yüzden bana eklenti gönderdiğinde lütfen onun dosya formatını kullan.
eng	tur	Tom really wants to do that.	Tom gerçekten bunu yapmak istiyor.
eng	tur	My apartment is near.	Benim apartman yakındır.
eng	tur	I'm not sleeping.	Uyumuyorum.
eng	tur	Without humility, courage is a dangerous game.	Mütevazilik olmaksızın cesaret tehlikeli bir oyundur.
eng	tur	I waited for an hour, but he didn't appear.	Bir saat bekledim fakat o görünmedi.
eng	tur	He must be at least forty years old.	Yaşı en az kırk olmalı.
eng	tur	Flour is made from wheat.	Un buğdaydan yapılır.
eng	tur	Many people drift through life without a purpose.	Pek çok insan amaçsızca hayatın içinde sürükleniyor.
eng	tur	I think Tom will be coming back next week.	Sanırım Tom gelecek hafta geri geliyor olacak.
eng	tur	Have you ever heard her talk?	Hiç onun konuşmasını duydun mu?
eng	tur	There's no way you can do that by yourself.	Onu tek başına yapabileceğin hiçbir yol yok.
eng	tur	What can you expect?	Ne bekleyebilirsiniz?
eng	tur	Thousands of small businesses went under during the recession.	Binlerce küçük işletme durgunluk sırasında iflas etti.
eng	tur	I'm still waiting for your answer.	Hâlâ cevabını bekliyorum.
eng	tur	The garden is common to the two houses.	Bahçe, iki eve aittir.
eng	tur	She left here long before you arrived.	Siz gelmeden uzun süre önce buradan ayrıldı.
eng	tur	This river rises in the mountains in Nagano.	Bu nehir Nagano dağlarından kaynaklanır.
eng	tur	Strange, isn't it?	Tuhaf, değil mi?
eng	tur	I shortened my speeches.	Konuşmalarımı kısalttım.
eng	tur	I feel I'm a good person.	İyi bir insan olduğumu hissediyorum.
eng	tur	Tom has been mugged.	Tom soyuldu.
eng	tur	We did the things good.	İyi şeyler yaptık.
eng	tur	Tom just got married.	Tom henüz evlendi.
eng	tur	You look gorgeous in that dress.	O elbisenin içinde muhteşem görünüyorsun.
eng	tur	We have every reason to be hopeful.	Umutlu olmak için her nedenimiz var.
eng	tur	I'm very quick.	Çok hızlıyım.
eng	tur	Tom woke up when he heard the dog barking.	Tom köpek havlamasını duyunca uyandı.
eng	tur	Have you heard the latest rumours?	En son söylentileri duydun mu?
eng	tur	Tom keeps a gun in his briefcase.	Tom çantasında bir silah bulunduruyor.
eng	tur	He denied having met her.	Onunla buluştuğunu inkâr etti.
eng	tur	How did you like the hotel you stayed at?	Nasıl, kaldığınız oteli beğendiniz mi?
eng	tur	You should have a doctor take a look at it.	Onu bir doktora baktırmalısın.
eng	tur	Tom quickly disappeared in the crowd.	Tom hızla kalabalıkta kayboldu.
eng	tur	Let's hope it doesn't rain.	Yağmur yağmayacağını umalım.
eng	tur	Body language is a language you won't find translated in Tatoeba.	Vücut dili Tatoeba'da çevrilmiş bulamayacağınız bir dildir.
eng	tur	That old woman smiled at her granddaughter.	O yaşlı kadın kız torununa gülümsedi.
eng	tur	When they look at the forest, they don't see the trees.	Ormana baktıklarında, ağaçları görmüyorlar.
eng	tur	I'm not suggesting that.	Onu önermiyorum.
eng	tur	You saved my ass.	Götümü kurtardın.
eng	tur	John The Apostle did not see any contradiction between the keeping of God's Law and faith in Jesus Christ.	Havari Yuhanna, Tanrı'nın yasasına uyma ile İsa'ya inanç arasında hiçbir çelişki görmedi.
eng	tur	Tom seems to be very excited.	Tom çok heyecanlı görünüyor.
eng	tur	I'm going to regret this.	Bundan pişman olacağım.
eng	tur	We have to start somewhere.	Bir yerden başlamak zorundayız.
eng	tur	I can't imagine why you didn't attend the meeting. Did you have something even more important?	Toplantıya neden katılmadığını anlayamıyorum. Daha da önemli bir şeyin mi vardı?
eng	tur	Your home is a mess.	Senin evin bir pislik.
eng	tur	Marie prepared her own meal.	Marie kendi yemeğini hazırladı.
eng	tur	Tom still doesn't get the point.	Tom hâlâ anlatılmak isteneni anlamıyor.
eng	tur	Do you like tea?	Çay sever misin?
eng	tur	Meg talks too much.	Meg çok fazla konuşur.
eng	tur	Tom has a house in Boston.	Tom'un Boston'da bir evi var.
eng	tur	I think something happened to him.	Ona bir şey olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	The question is what do we do now.	Soru şimdi ne yaptığımızdır.
eng	tur	I opened the windows to let in some fresh air.	İçeriye temiz hava girmesi için pencereleri açtım.
eng	tur	I hope Tom doesn't get arrested.	Umarım Tom tutuklanmaz.
eng	tur	Tom says he has no idea where Mary lives.	Tom Mary'nin nerede yaşadığı konusunda fikri olmadığını söylüyor.
eng	tur	We're having fun, right?	Eğleniyoruz, değil mi?
eng	tur	Look me up sometime.	Bazen beni ara.
eng	tur	I was dazzled.	Benim gözüm kamaştı.
eng	tur	Tom is fascinated.	Tom büyülendi.
eng	tur	Tom had no choice but to ask Mary to help him.	Tom'un Mary'nin ona yardım etmesini istemekten başka şansı yoktu.
eng	tur	We don't have a whole lot of time.	Bir sürü zamanımız yok.
eng	tur	I always have trouble pronouncing that word.	O kelimeyi telaffuz etmede her zaman güçlük yaşıyorum.
eng	tur	Tom never even saw a computer until he was thirteen.	Tom bile on üç yaşına kadar hiç bilgisayar görmedi.
eng	tur	Tom is coming right back.	Tom hemen dönüyor.
eng	tur	Tom's family visited him in the hospital.	Tom'un ailesi onu hastanede ziyaret etti.
eng	tur	I get tired of losing.	Kaybetmekten bıktım.
eng	tur	I intend to write a letter to Judy.	Judy'ye bir mektup yazmak niyetindeyim.
eng	tur	Just say something.	Sadece bir şey söyle.
eng	tur	I met him in Boston last week.	Geçen hafta Boston'da onunla tanıştım.
eng	tur	I have a steady girlfriend.	İstikrarlı bir kız arkadaşım var.
eng	tur	Do you intend to teach Esperanto to your children?	Çocuklarına Esperanto öğretmek istiyor musun?
eng	tur	I'm not interested in any of your theories.	Teorilerinden herhangi birine ilgi duymuyorum.
eng	tur	The Air Force trained her to become a pilot.	Hava kuvvetleri bir pilot olması için onu eğitti.
eng	tur	A big tree has fallen in the storm.	Fırtınada büyük bir ağaç devrildi.
eng	tur	I bumped into the window.	Ben pencereye çarptım.
eng	tur	But it's almost half past eleven.	Fakat neredeyse 11.30.
eng	tur	My father always speaks in a very loud voice.	Babam her zaman çok yüksek bir sesle konuşur.
eng	tur	I'm going to start tomorrow.	Yarın başlayacağım.
eng	tur	That's a sloppy job.	Bu yarım yamalak bir iş.
eng	tur	Tom is showing off, isn't he?	Tom gösteriş yapıyor, değil mi?
eng	tur	It really is an inconvenience.	Bu gerçekten bir rahatsızlık.
eng	tur	Tom asked Mary a few questions about her family.	Tom Mary'ye ailesi hakkında birkaç soru sordu.
eng	tur	Call the doctor right away.	Hemen doktoru arayın.
eng	tur	You're drunk, aren't you?	Sarhoşsun, değil mi?
eng	tur	I was wondering if you knew where Tom was.	Tom'un nerede olduğunu bilip bilmediğini merak ediyordum.
eng	tur	Tom did much better on this week's test.	Tom bu haftanın testinde çok daha iyi yaptı.
eng	tur	They can speak English.	Onlar İngilizce konuşabilirler.
eng	tur	Tom lied about being in Boston.	Tom Boston'da olduğu hakkında yalan söyledi.
eng	tur	I hope they let Tom go.	Onlar Tom'un gitmesine izin verirler umarım.
eng	tur	Sometimes you go by bus, and sometimes by car.	Bazen otobüsle gidersin ve bazen arabayla.
eng	tur	Don't let your imagination run away with you.	Hayalinin seninle kaçmasına izin verme.
eng	tur	I'll show you how to do it.	Bunu nasıl yapacağını sana göstereceğim.
eng	tur	Tom surprised Mary by bringing her breakfast in bed.	Tom, kahvaltısını yatağa getirerek Mary'yi şaşırttı.
eng	tur	It is best to avoid eating high cholesterol foods.	Yüksek kolesterollü gıdaları yemeyi önlemek en iyisidir.
eng	tur	My teacher told me that I didn't devote enough time to preparing my lecture.	Öğretmen bana dersime hazırlanmak için yeterince zaman ayırmadığımı söyledi.
eng	tur	I'm taking the dog to the vet.	Köpeği veterinere götürüyorum.
eng	tur	Has he talked to you?	O seninle konuştu mu?
eng	tur	Are you still awake?	Hâlâ uyanık mısın?
eng	tur	We've all said nice things about Tom.	Biz hepimiz Tom hakkında güzel şeyler söyledik.
eng	tur	Tom seems to be trying to hide something.	Tom bir şey saklamaya çalışıyor gibi görünüyor.
eng	tur	Tom's eyes are blue.	Tom'un gözleri mavidir.
eng	tur	Tom has been charged with assault and battery.	Tom saldırı ve darp ile suçlandı.
eng	tur	Tom is doing it now.	Tom şimdi onu yapıyor.
eng	tur	We are worried about grandpa and grandma.	Büyükbaba ve büyükanne hakkında endişeleniyoruz.
eng	tur	You never told me about this before.	Bana bunun hakkında daha önce hiç söylemedin.
eng	tur	I live in Belfast.	Ben Belfast'ta yaşıyorum.
eng	tur	You're exhausted.	Sen bitkinsin.
eng	tur	Your complaints bore me.	Şikayetlerin beni sıkıyor.
eng	tur	The man is well-known all over the village.	Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
eng	tur	We just need to talk to Tom.	Sadece Tom'la konuşmamız gerekiyor.
eng	tur	I took it for granted that he would win the race.	Onun yarışı kazanacağına kesin gözüyle baktım.
eng	tur	You can't hurt them.	Onlara zarar veremezsin.
eng	tur	The heat's driving me mad.	Sıcaklık beni çıldırtıyor.
eng	tur	We can't do it again.	Bunu tekrar yapamayız.
eng	tur	Some animals eat their young.	Bazı hayvanlar yavrularını yerler.
eng	tur	She spends every Saturday afternoon playing tennis.	O her cumartesi öğleden sonrayı tenis oynayarak geçirir.
eng	tur	Tom and Mary have the same group of friends.	Tom ve Mary aynı arkadaş grubuna sahipler.
eng	tur	You can't make a good meal without good ingredients.	İyi malzemeler olmadan iyi bir yemek yapamazsın.
eng	tur	Do you think you're clever?	Akıllı olduğunu düşünüyor musun?
eng	tur	Tom said that Mary was too tired to do that.	Tom, Mary'nin bunu yapmak için çok yorgun olduğunu söyledi.
eng	tur	I'll keep my eyes shut.	Ben gözlerimi kapalı tutacağım.
eng	tur	Tom is a little angry at Mary.	Tom Mary'ye biraz kızgın.
eng	tur	I think I know you.	Sanırım seni tanıyorum.
eng	tur	You were getting undressed.	Soyunuyordun.
eng	tur	I was about to leave when you came in.	Sen içeri girdiğinde ayrılmak üzereydim.
eng	tur	Do you think Tom is planning to help us?	Tom'un bize yardım etmeyi planladığını düşünüyor musun?
eng	tur	You know how much I've always wanted to go to Boston.	Boston'a gitmeyi her zaman ne kadar istediğimi biliyorsun.
eng	tur	I think death is preferable to shame.	Bence ölüm utanca tercih edilir.
eng	tur	I didn't bring any warm clothes.	Hiç kalın giysi getirmedim.
eng	tur	Angela Merkel has a PhD in Physics.	Angela Merkel'in Fizikte doktorası var.
eng	tur	Don't be such a grammar Nazi.	Böyle bir dil bilgisi Nazi olmayın.
eng	tur	English is my mother tongue.	İngilizce benim anadilim.
eng	tur	Can't you also use this website sort of like Twitter?	Bu web sitesini bir tür Twitter gibi de kullanamaz mısınız?
eng	tur	Our ordeal isn't over.	Bizim çile bitmedi.
eng	tur	I'm Hungarian.	Ben Macarım.
eng	tur	There was a birch tree in our garden, but it died.	Bahçemizde bir huş ağacı vardı ama öldü.
eng	tur	We'll try not to let it happen again.	Bunun tekrar olmasına izin vermemeye çalışacağız.
eng	tur	The children collect seeds of various shapes and colours.	Çocuklar çeşitli şekil ve renklerde tohum toplarlar.
eng	tur	Marie blushed exceedingly, lowered her head, and made no reply.	Marie aşırı derecede kızardı, başını indirdi ve hiç karşılık vermedi.
eng	tur	I don't care about Tom's past.	Tom'un mazisi umurumda değil.
eng	tur	I might be able to figure it out.	Onu halledebilirim.
eng	tur	Tom collects sentences.	Tom cümle topluyor.
eng	tur	I'm meeting Tom for lunch.	Öğle yemeği için Tom'la buluşuyorum.
eng	tur	Please go to the next page.	Lütfen bir sonraki sayfaya git.
eng	tur	Tom has never been married.	Tom asla evlenmedi.
eng	tur	How do you know the police don't know what happened?	Polisin olanları bilmediğini nasıl biliyorsun?
eng	tur	I like your glasses.	Senin gözlüklerini beğeniyorum.
eng	tur	Try to get it right this time.	Bu defa onu doğru almaya çalış.
eng	tur	I called at his house yesterday.	Dün onun evine uğradım.
eng	tur	I like her a lot, but not as a girlfriend.	Ben onu çok seviyorum ama bir kız arkadaşı olarak değil.
eng	tur	I wonder how Tom managed to win.	Tom'un kazanmayı nasıl başardığını merak ediyorum.
eng	tur	I'll call Tom tomorrow.	Tom'u yarın çağıracağım.
eng	tur	Do you remember what your attacker looked like?	Senin saldırganının neye benzediğini hatırlıyor musun?
eng	tur	Tom told us a long story.	Tom bize uzun bir hikaye anlattı.
eng	tur	Tom is giving us a ride home, isn't he?	Tom arabasıyla bizi eve götürüyor, değil mi?
eng	tur	Her belongings were undisturbed.	Onun eşyaları karıştırılmamıştı.
eng	tur	I'm not ashamed and neither should you be.	Ben utanmıyorum ve siz de utanmamalısınız.
eng	tur	Sami followed Layla outside of school.	Sami, Leyla'yı okulun dışında takip etti.
eng	tur	There's no place like Boston.	Boston gibi bir yer yok.
eng	tur	Has Tom told Mary what to do?	Tom Mary'ye ne yapacağını söyledi mi?
eng	tur	Tom fears neither God nor the devil.	Tom ne Tanrıdan ne de şeytandan korkar.
eng	tur	You shouldn't talk to your parents like that.	Annen ve babanla öyle konuşmaman gerekir.
eng	tur	Tell me why you're angry.	Bana neden kızgın olduğunu söyle.
eng	tur	That wouldn't be too difficult to do.	Onu yapmak çok zor olmayacaktı.
eng	tur	I have some good news to share.	Paylaşacak bazı iyi haberlerim var.
eng	tur	For the first time in ages, I slept late.	Uzun bir süredir ilk defa geç uyudum.
eng	tur	Tom's dog has four legs.	Tom'un köpeğinin dört bacağı vardır.
eng	tur	Tom couldn't do anything about it.	Tom onun hakkında bir şey yapamadı.
eng	tur	I think that I'm going to ask Tom to stop doing that.	Sanırım Tom'un onu yapmayı durdurmasını isteyeceğim.
eng	tur	We still have a shot.	Bizim hâlâ bir şansınız var.
eng	tur	Tom was one of my better students.	Tom, en iyi öğrencilerimden biridir.
eng	tur	Tom looks very angry.	Tom çok sinirli görünüyor.
eng	tur	I left Boston the next day.	Ertesi gün Boston'dan ayrıldım.
eng	tur	Tom found Mary's diary and read the last three pages.	Tom, Mary'nin günlüğünü buldu ve son üç sayfasını okudu.
eng	tur	Do you really think I'm not a good coach?	Gerçekten iyi bir koç olmadığımı mı düşünüyorsun?
eng	tur	Tom asked me to carry his suitcase.	Tom bavulunu taşımamı istedi.
eng	tur	I had a choice.	Bir seçeneğim vardı.
eng	tur	Although she is rich, she is not happy.	O, zengin olmasına karşın mutlu değil.
eng	tur	Tom refused to pay protection money.	Tom haraç vermeyi reddetti.
eng	tur	The lorry had to stop because its load had fallen off.	Yükü düştüğü için kamyon mecburen durdu.
eng	tur	Why didn't somebody help you?	Neden biri sana yardım etmedi?
eng	tur	We ate way too much last night.	Biz önceki gece çok fazla yedik.
eng	tur	My eyes and head hurt from crying too much.	Gözlerim ve başım çok ağlamaktan ağrıyor.
eng	tur	I will go to Japanese class tomorrow.	Ben yarın Japonca sınıfına gideceğim.
eng	tur	It doesn't look too hard.	Bu çok zor görünmüyor.
eng	tur	I'll have your son.	Senden oğlum olacak.
eng	tur	I just can't help myself.	Ne yapayım, elimde değil.
eng	tur	What's done can't be undone.	İş işten geçmiş.
eng	tur	Bats carry diseases.	Yarasalar hastalık taşıyor.
eng	tur	We must do everything we can to stimulate the economy.	Ekonomiyi canlandırmak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
eng	tur	Tom really didn't want to go to jail.	Tom gerçekten hapishaneye gitmek istemiyordu.
eng	tur	I wish I could do that for you.	Keşke onu senin için yapabilsem..
eng	tur	Tom and Mary enjoy singing together.	Tom ve Mary beraber şarkı söylemekten keyif alırlar.
eng	tur	I want to rent a safety deposit box.	Güvenli bir kiralık kasa kiralamak istiyorum.
eng	tur	Tom has never actually lived in Australia.	Tom aslında Avustralya'da hiç yaşamamış.
eng	tur	Sami didn't make eye contact with Layla.	Sami, Leyla ile göz teması kurmadı.
eng	tur	It's hard to imagine a life without pets.	Evcil hayvanın olmadığı bir hayatı düşünmek zor.
eng	tur	I'm very impressed with your quality control.	Senin kalite kontrolünden çok etkilendim.
eng	tur	Miracles do happen every day.	Mucizeler her gün olur.
eng	tur	She likes blue dresses.	O, mavi elbiseleri sever.
eng	tur	The reporter criticized the politician.	Gazeteci politikacıyı eleştirdi.
eng	tur	I have a heart problem.	Benim bir kalp sorunum var.
eng	tur	He thinks of everything in terms of profit.	O kâr açısından her şeyi düşünür.
eng	tur	It never gets old.	O asla eskimez.
eng	tur	Someone has slept in this bed.	Birisi bu yatakta uyudu.
eng	tur	I told you to clean your room.	Sana odanı temizlemeni söyledim.
eng	tur	It was a cold night.	Soğuk bir geceydi.
eng	tur	Why don't you say it?	Söylesene.
eng	tur	I am fond of skiing.	Kayak yapmayı severim.
eng	tur	The soldiers were equipped with weapons.	Askerler silahlarla donatıldı.
eng	tur	I want something else to do.	Yapacak başka bir şey istiyorum.
eng	tur	Sami has never been to a bar in his whole entire life.	Sami bütün hayatında bara gitmedi.
eng	tur	He died soon after he received the documents.	Belgeleri aldıktan kısa bir süre sonra öldü.
eng	tur	Is this seat being saved for anybody?	Bu koltuk birisi için mi ayrılıyor?
eng	tur	You're not getting a penny from me.	Benden bir kuruş almayacaksın.
eng	tur	The cattle starved to death.	Sığır açlıktan ölüyordu.
eng	tur	Solitude is the school of wisdom.	Yalnızlık bilgeliğin okuludur.
eng	tur	Are you sure you really want to know the truth?	Gerçekten gerçeği bilmek istediğinden emin misin?
eng	tur	Tom has donated a lot of money to various charities.	Tom çeşitli hayır kurumlarına çok para bağışladı.
eng	tur	Finally, we agree on something.	Nihayet bir şey üzerinde anlaştık.
eng	tur	You can call me anytime you want.	Sen istediğiniz zaman beni arayabilirsin.
eng	tur	He is better than me at math.	O matematikte benden daha iyidir.
eng	tur	There are a lot of things Tom didn't tell you.	Tom'un sana söylemediği bir sürü şey var.
eng	tur	Why didn't Tom come back for Mary?	Tom neden Mary için geri gelmedi?
eng	tur	Tom has asked me out.	Tom bana çıkma teklif etti.
eng	tur	Maria takes the children to school.	Maria çocukları okula götürüyor.
eng	tur	Tom is a pilot, isn't he?	Tom bir pilot, değil mi?
eng	tur	Tom was the only eyewitness.	Tom tek görgü tanığıydı.
eng	tur	There were many things that I didn't like about that movie.	O film hakkında hoşlanmadığım bir sürü şey vardı.
eng	tur	She had an abusive mother.	Onun küfürbaz bir annesi vardı.
eng	tur	I need paper for the printer.	Yazıcı için kağıda ihtiyacım var.
eng	tur	Tom went shopping without me.	Tom alışverişe ben olmadan gitti.
eng	tur	Tom and Mary divided the money between themselves.	Tom ve Mary parayı kendi aralarında paylaştılar.
eng	tur	I have to paint it.	Onu boyamak zorundayım.
eng	tur	Trade between the two countries has been steadily growing.	İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.
eng	tur	Either of the two must leave.	İkinizden herhangi biri gitmeli.
eng	tur	I'm already quite busy.	Ben zaten oldukça meşgulüm.
eng	tur	Sami found a copy of the Quran in the church library.	Sami kilise kütüphanesinde Kuran'ın bir nüshasını buldu.
eng	tur	He accumulated a large fortune.	O büyük bir servet biriktirdi.
eng	tur	What kind of part-time job should I get?	Ne tür bir yarı-zamanlı iş yapmalıyım?
eng	tur	Tom asked me if I was tired.	Tom bana yorgun olup olmadığımı sordu?
eng	tur	Tom is used to traveling.	Tom seyahat etmeye alışkın.
eng	tur	Shut up! This only has to do with the two of us.	Kes sesini! Bunun sadece ikimizle ilgisi var.
eng	tur	We didn't come.	Biz gelmedik.
eng	tur	Tom had a new scar on his forehead since the last time Mary had seen him.	Tom'un alnında Mary onu son gördüğünden beri yeni bir yara vardı.
eng	tur	She asks my advice.	Benden tavsiye istedi.
eng	tur	We'll meet Tom at the gate.	Tom'u kapıda karşılayacağız.
eng	tur	Tom never asked about Mary.	Tom Mary hakkında sormadı.
eng	tur	Tom is the only one who ever really understood me.	Tom şu ana kadar beni gerçekten anlayan tek kişidir.
eng	tur	My secretary is incompetent.	Sekreterim yeteneksizdir.
eng	tur	European scientists have discovered a potentially habitable planet orbiting Proxima Centauri, the closest star to our solar system.	Avrupalı ​​bilim adamları, güneş sistemimize en yakın yıldız olan Proxima Centauri'nin çevresinde dolanan potansiyel olarak yaşanabilir bir gezegen keşfettiler.
eng	tur	She was very strict with her children.	O çocuklarına karşı çok sertti.
eng	tur	We didn't have money for that.	Onun için paramız yoktu.
eng	tur	Are you suggesting I behaved improperly?	Uygunsuz davrandığımı mı düşünüyorsun?
eng	tur	This house needs so many repairs, it would be easier to tear it down and build a new one.	Bu evin çok fazla onarıma ihtiyacı var, onu yıkmak ve yenisini yapmak daha kolay olacaktır.
eng	tur	We can buy the gifts in the department stores.	Biz mağazalardan hediyeler satın alabiliriz.
eng	tur	Has Tom arrived?	Tom geldi mi?
eng	tur	The mountains were treacherous and steep.	Dağlar hain ve dikti.
eng	tur	That which is easily acquired is easily lost.	Selden gelen suya gider.
eng	tur	Mary looked me in the eyes and told me to hold her in my arms.	Mary gözlerime baktı ve bana onu kollarımda tutmamı söyledi.
eng	tur	It's a shortcut to the school.	Bu, okula bir kısa yoldur.
eng	tur	That's significant.	Bu önemli.
eng	tur	Do not look out of the window.	Pencereden dışarı bakma.
eng	tur	What shall we do today?	Bugün ne yapalım?
eng	tur	Mike asked that he not be disturbed.	Mike rahatsız edilmemesini istedi.
eng	tur	Where do you live, exactly?	Tam olarak nerede yaşıyorsun?
eng	tur	I'm sure Tom would agree with me.	Tom'un benimle aynı fikirde olacağına eminim.
eng	tur	The plans have been drawn up.	Planlar hazırlandı.
eng	tur	Education is important.	Eğitim önemlidir.
eng	tur	Any one of us could suffer from malnutrition without being aware of it!	Herhangi birimiz bunun farkında olmadan yetersiz beslenmeye maruz kalabilir!
eng	tur	Tom deserves to be treated better.	Tom daha iyi tedavi edilmeyi hak ediyor.
eng	tur	Tom is a strong swimmer.	Tom güçlü bir yüzücü.
eng	tur	Some professors don't understand this problem.	Bazı profesörler bu sorunu anlamıyor.
eng	tur	I still don't know what you mean.	Ne demek istediğini hâlâ bilmiyorum.
eng	tur	Please beat this carpet.	Lütfen bu halıyı dövün.
eng	tur	I'll be back next week.	Gelecek hafta döneceğim.
eng	tur	I'm sure a lot of people would agree with you.	Birçok insanın seninle aynı fikirde olacağına eminim.
eng	tur	I suggest that you do that today.	Onu bugün yapmanı öneririm.
eng	tur	I don't beat them.	Ben onları yenmem.
eng	tur	I can't take your whining anymore!	Artık sızlanmanı çekemem!
eng	tur	Hands off.	Ona dokunma.
eng	tur	Please drop in when you happen to be in the neighborhood.	Tesadüfen mahallede olursanız lütfen uğrayın.
eng	tur	Tom needs to stop crying.	Tomun ağlamayı bırakması gerekiyor.
eng	tur	I know a few people who can speak French.	Fransızca konuşabilen birkaç kişi tanıyorum.
eng	tur	My parents forbid me from seeing Tom again.	Ailem Tom'u tekrar görmemi yasakladı.
eng	tur	Why didn't you tell me about this sooner?	Neden bunu bana daha önce söylemedin?
eng	tur	It's a pleasure to be here.	Burada olmak bir zevk.
eng	tur	Many little red birds always sing merrily in the trees.	Bir sürü küçük kırmızı kuş her zaman ağaçlarda neşeyle şarkı söylüyor.
eng	tur	Tom's grandfather was a concentration camp survivor.	Tom'un büyükbabası bir toplama kampı kurtulanıydı.
eng	tur	I know what Tom meant to you.	Tom'un sana ne demek istediğini biliyorum.
eng	tur	His handwriting is poor.	Onun el yazısı kötü.
eng	tur	She has a good relationship with her mother-in-law.	Onun kayınvalidesiyle arası iyi.
eng	tur	Tom will end up in prison.	Tom hapsi boylayacak.
eng	tur	Did you say thank you?	Teşekkür ettin mi?
eng	tur	Please don't let Tom buy anything too expensive.	Lütfen Tom'un çok pahalı bir şey almasına izin verme.
eng	tur	Tom, I've got to tell you something.	Tom, sana bir haberim var.
eng	tur	Let's do that instead.	Onun yerine bunu yapalım.
eng	tur	Has he returned yet?	Daha dönmedi mi?
eng	tur	I wonder if Tom can sing as well as Mary.	Tom'un Mary kadar iyi şarkı söyleyip söylemediğini merak ediyorum.
eng	tur	Who do you think will win this year's Super Bowl?	Bu yılki final karşılaşmasın kimin kazanacağını düşünüyorsun?
eng	tur	I'm starting to feel sleepy.	Ben uykulu hissetmeye başlıyorum.
eng	tur	I got here just before 2:30.	Buraya saat 2.30'dan hemen önce geldim.
eng	tur	Tom did what he could for his family.	Tom ailesi için yapabileceğini yaptı.
eng	tur	I wasn't even insured.	Ben sigortalı bile değildim.
eng	tur	All the police officers were equipped with shields to defend themselves against the rioters.	Bütün polis memurları kendilerini ayaklanmacılara karşı korumak için kalkanlarla donatıldı.
eng	tur	At the city center, there are many tall buildings.	Şehir merkezinde birçok yüksek binalar vardır.
eng	tur	This drama will be on the air tomorrow.	Bu drama yarın yayında olacak.
eng	tur	Why do I have to go to school today?	Bugün neden okula gitmek zorundayım?
eng	tur	Your parents must be so proud of you.	Ebeveynlerin seninle çok gurur duyuyor olmalı.
eng	tur	Tom put down the book he was reading.	Tom okuduğu kitabı yere bıraktı.
eng	tur	He always seems to be living rent-free in somebody's house.	O, her zaman birinin evinde kira vermeden yaşıyor gibi görünüyor.
eng	tur	I want to learn what you want to do.	Ne yapmak istediğinizi öğrenmek istiyorum.
eng	tur	Mother told me to clean the room.	Annem bana odayı temizlememi söyledi.
eng	tur	I took him to the Kyoto Imperial Palace.	Onu Kyoto Kıraliyet Sarayına götürdü.
eng	tur	Tom has the best job in the world.	Tom dünyadaki en iyi işe sahip.
eng	tur	You seem busy.	Meşgul görünüyorsun.
eng	tur	Can you please just shut up already?	Lütfen sadece çeneni kapatır mısın?
eng	tur	They saw the waiter coming in a hurry.	Onlar garsonun aceleyle geldiğini gördüler.
eng	tur	Are you sure you don't want me to tell Tom?	Tom'a söylememi istemediğine emin misin?
eng	tur	My children are coming with me.	Çocuklarım benimle geliyorlar.
eng	tur	Maybe someone made them do it.	Belki biri bunu onlara yaptırdı.
eng	tur	Tom did have fun.	Tom eğlendi.
eng	tur	Mary is Tom's second wife.	Mary Tom'un ikinci karısı.
eng	tur	Tom can't remember exactly what Mary said.	Tom Mary'nin ne söylediğini tam olarak hatırlayamıyor.
eng	tur	I have the flu and I'm tired.	Grip oldum ve yorgunum.
eng	tur	The castle is on the other side of the river.	Kale nehrin diğer tarafında.
eng	tur	Let's meet for a chat.	Bir sohbet için buluşalım.
eng	tur	You shouldn't look down on those who are less fortunate than you are.	Sizden daha az şanslı olanları hor görmemelisiniz.
eng	tur	You should let Tom do what he wants.	Tom'un istediğini yapmasına izin vermelisin.
eng	tur	Perhaps I've met Tom before.	Belki de daha önce Tom ile tanıştık.
eng	tur	Water is heavier than oil.	Su yağdan daha ağırdır.
eng	tur	It's quite intimidating.	Oldukça göz korkutucu.
eng	tur	Don't worry about what you've done.	Yaptığın hakkında endişe etme.
eng	tur	Tom hesitated a moment before speaking.	Tom konuşmadan önce bir an tereddüt etti.
eng	tur	I'm so tired of keeping secrets.	Sırları saklamaktan çok bıktım.
eng	tur	Overloaded power boards can be a fire hazard.	Aşırı yüklenmiş güç panoları bir yangın tehlikesi olabilir.
eng	tur	I'm going to need at least five minutes.	En az beş dakikaya ihtiyacım olacak.
eng	tur	Fill it with regular, please.	Lütfen depoyu normal benzinle doldurun.
eng	tur	I felt like I could do anything.	Bir şey yapabileceğim gibi hissettim.
eng	tur	How did Tom know which book Mary hadn't read?	Tom, Mary'nin hangi kitabı okumadığını nasıl biliyordu?
eng	tur	Sami and Layla became like friends.	Sami ve Leyla arkadaş gibi oldular.
eng	tur	Is that good or bad?	O iyi mi yoksa kötü mü?
eng	tur	Tom used to be lucky.	Tom önceden şanslıydı.
eng	tur	You should ask for permission first.	Önce izin istemelisin.
eng	tur	We're buying.	Satın alıyoruz.
eng	tur	Your cat will survive.	Kedin hayatta kalacak.
eng	tur	Tom writes much better now than he used to.	Tom şimdi eskisinden çok daha iyi yazar.
eng	tur	Have you ever read this?	Hiç bunu okudun mu?
eng	tur	There is only one truth.	Yalnızca bir gerçek var.
eng	tur	If he says it is Monday, it is Monday.	O, pazartesi olduğunu söylüyorsa, pazartesidir.
eng	tur	He had worked hard to keep Kansas peaceful.	Kansas'ı huzurlu tutmak için çok çalıştı.
eng	tur	Tom didn't tell me he couldn't speak French.	Tom bana Fransızca konuşamadığını söylemedi.
eng	tur	You didn't mention that on the phone.	Telefonda ondan bahsetmedin.
eng	tur	You control your destiny.	Sen kaderini kontrol ediyorsun.
eng	tur	She disguised herself as him.	O, kendini o olarak gizledi.
eng	tur	She took a pregnancy test.	O gebelik testi yaptırdı.
eng	tur	Tom told me not to go into that room.	Tom bana o odaya gitmememi söyledi.
eng	tur	It's snowing now in Boston.	Boston'da şimdi kar yağıyor.
eng	tur	I have a sore knee.	Ağrıyan bir dizim var.
eng	tur	I ate a hasty lunch.	Ben acele bir öğle yemeği yedim.
eng	tur	There is a big market for coffee.	Kahve için büyük bir pazar var.
eng	tur	My tooth is giving me unbelievable pain.	Dişim bana inanılmaz acı veriyor.
eng	tur	There's absolutely nothing wrong with this.	Bunda kesinlikle yanlış bir şey yok.
eng	tur	The police searched the premises thoroughly.	Polis binaları adamakıllı araştırdı.
eng	tur	I never did anything to them.	Onlara asla bir şey yapmadım.
eng	tur	How much does Tom pay you?	Tom size ne kadar öder?
eng	tur	Tom isn't exactly sure what to do.	Tom tam olarak ne yapacağından emin değil.
eng	tur	Mary has three infants.	Mary'nin üç bebeği var.
eng	tur	You've drunk enough water, I think.	Yeterince su içtiniz sanırım.
eng	tur	I'll certainly do this.	Kesinlikle bunu yapacağım.
eng	tur	Ching Shih was a female pirate who commanded a fleet of 1,500 ships and 80,000 sailors.	Ching Shih 1.500 gemi ve 80.000 denizciden oluşan filosuna komuta eden bir kadın korsandı.
eng	tur	Why wouldn't you let Tom talk to Mary?	Neden Tom'un Mary ile konuşmasına izin vermezdin?
eng	tur	Resignation is the first lesson of life.	Çekilme hayatın ilk dersidir.
eng	tur	I want to know the moment Tom calls.	Tom'un aradığı anı bilmek istiyorum.
eng	tur	Tom wasn't the only student who was absent.	Gelmeyen tek öğrenci Tom değildi.
eng	tur	Tom has never asked me any questions.	Tom hiç bana soru sormadı.
eng	tur	Tom teaches French at a high school.	Tom bir lisede Fransızca öğretiyor.
eng	tur	There's a lot work to do today.	Bugün yapılacak çok iş var.
eng	tur	Happiness is like a little bird. At some time or another it flies away.	Mutluluk küçük bir kuş gibidir. O ara sıra uçar gider.
eng	tur	She didn't know what to do.	O ne yapacağını bilmiyordu.
eng	tur	Tom wants me to go to another party after this one.	Tom bundan sonra bir partiye daha gitmemi istiyor.
eng	tur	We will know the truth before long.	Çok geçmeden gerçeği öğreneceğiz
eng	tur	Tom is barely alive.	Tom kıl payı ölümden döndü.
eng	tur	I'm cleaned out.	Hiç param yok.
eng	tur	Did you go to the art exhibition?	Sanat sergisine gittin mi?
eng	tur	I should tell Tom I'm busy.	Tom'a meşgul olduğumu söylemeliyim.
eng	tur	Tom and I enjoyed ourselves at the beach.	Tom ve ben sahilde eğlendik.
eng	tur	Tom can read very well.	Tom çok iyi okuyabilir.
eng	tur	How do they manage to find time to do that?	Onu yapmak için zaman bulmayı nasıl başarıyorlar?
eng	tur	Crime doesn't pay.	Suçlu önünde sonunda yakalanır.
eng	tur	Small secrets make big lies.	Küçük sırlar büyük yalanlar yapar.
eng	tur	I plan on being there in person.	Şahsen orada olmayı planlıyorum.
eng	tur	I'm trying to do the right thing.	Doğru şeyi yapmaya çalışıyorum.
eng	tur	We couldn't row against the strong current.	Güçlü akıntıya karşı kürek çekemedik.
eng	tur	Emily has no money.	Emily'nin parası yok.
eng	tur	Now ten dollars buys less than five dollars did three years ago.	Şimdi on dolar üç yıl önce beş doların aldığından daha az satın alır.
eng	tur	Please accept my apologies.	Lütfen özürlerimi kabul et.
eng	tur	Tom is never going to admit that he was wrong.	Tom hatalı olduğunu asla itiraf etmeyecek.
eng	tur	I hope that Tom will arrive soon.	Tom'un yakında geleceğini umuyorum.
eng	tur	He is in a coma!	O, komada!
eng	tur	I have more than one hiding place.	Benim birden fazla saklanma yerim var.
eng	tur	There's something else I want to discuss with you.	Seninle tartışmak istediğim başka bir şey var.
eng	tur	Have you done anything?	Bir şey yaptın mı?
eng	tur	She'd just begun to read the book when someone knocked on the door.	Birisi kapıyı çaldığında, o tam kitabı okumaya başlamıştı.
eng	tur	The waiter will serve a soup.	Garson çorba servis edecek.
eng	tur	The city is separated into rich and poor.	Şehir zengin ve yoksul olarak ayrılmış.
eng	tur	Tom stole my heart.	Tom kalbimi çaldı.
eng	tur	Tom started to get a little bored.	Tom biraz sıkılmaya başladı.
eng	tur	Tom asked for my opinion.	Tom benim fikrimi istedi.
eng	tur	Tell her I'll be right over.	Ona gecikmeden orada olacağımı söyle.
eng	tur	You weigh more than Tom, don't you?	Tom'dan daha ağır geliyorsun, değil mi?
eng	tur	The charge was reduced to manslaughter.	Suçlama adam öldürmeye indirildi.
eng	tur	I'd love to see Tom do that.	Tom'un bunu yaptığını görmek istiyorum.
eng	tur	I think we need to slow down.	Sanırım yavaşlamamız gerekiyor.
eng	tur	There is a swan in the water there.	Orada suda bir kuğu var.
eng	tur	I lost again.	Yine kaybettim.
eng	tur	I'm thrilled to see it.	Bunu gördüğüme çok sevindim.
eng	tur	I think Tom could make Mary do that.	Sanırım Tom bunu Mary'ye yaptırabildi.
eng	tur	Everybody but me was in a little group of friends.	Ben hariç herkes küçük bir arkadaş grubundaydı.
eng	tur	Dreams always come out differently.	Hayaller her zaman farklı olarak ortaya çıkıyor.
eng	tur	My god is greater!	Benim tanrım daha büyüktür!
eng	tur	He found my bike.	Bisikletimi buldu.
eng	tur	Tom is one tough kid.	Tom sert bir çocuk.
eng	tur	I have to go home and get a good night's sleep.	Eve gitmek ve iyi bir gece uykusu uyumak zorundayım.
eng	tur	You are sure to succeed, whatever you do.	Her ne yaparsanız yapın, başarılı olacağınızdan eminsiniz.
eng	tur	Scary, isn't it?	Korkunç, değil mi?
eng	tur	I have known him for ten years.	Onu on yıldır tanırım.
eng	tur	In the course of the past year, prices have doubled.	Geçen yıl boyunca, fiyatları ikiye katlandı.
eng	tur	Nobody could tell her anything.	Kimse ona bir şey söyleyemedi.
eng	tur	He lacks motivation.	O motivasyondan yoksundur.
eng	tur	Tom placed the flowers on Mary's grave.	Tom, Mary'nin mezarına çiçek koydu.
eng	tur	Progress in medicine is going ahead by leaps and bounds.	Tıpta İlerleme çarçabuk önde gidiyor.
eng	tur	There's a yellow rose.	Sarı bir gül var.
eng	tur	Sami still blames his abusive mother for his actions.	Sami istismarcı annesini hareketlerinden dolayı hâlâ suçluyor.
eng	tur	Tom rarely reads magazines.	Tom nadiren dergi okur.
eng	tur	Dan didn't even mention Linda's name.	Dan, Linda'nın adını anmadı bile.
eng	tur	Aren't you allowed to go?	Gitmene izin verilmiyor mu?
eng	tur	I'll be leaving Boston tomorrow.	Yarın Boston'dan gidiyor olacağım.
eng	tur	Tom promised that it wouldn't happen again.	Tom onun tekrar olmayacağına söz verdi.
eng	tur	We had a terrible time.	Berbat bir zaman geçirdik.
eng	tur	What'll it cost have this tree cut down?	Bu ağacı kestirmek kaça mal olacak?
eng	tur	Excuse me, this is my seat.	Affedersiniz, bu benim koltuğum.
eng	tur	You can't win them all.	Onların hepsini kazanamazsın.
eng	tur	I don't have time to help now.	Şimdi yardım edecek vaktim yok.
eng	tur	The two sides struggled for hours in the hot summer sun.	İki taraf, sıcak yaz güneşinde saatlerce mücadele ettiler.
eng	tur	Are there still some empty seats?	Hâlâ birkaç boş koltuk var mı?
eng	tur	There are people who like the summer and people who like the winter.	Yazı seven ve kışı seven kişiler vardır.
eng	tur	I'm an adult.	Ben bir yetişkinim.
eng	tur	The consulate helped arrange medical transport for Tom.	Konsolosluk Tom için tıbbi ulaşımı düzenlemeye yardımcı oldu.
eng	tur	Bring along something to read.	Yanında okuyacak bir şey getir.
eng	tur	Why me?	Niye ben?
eng	tur	Do you think that would really help?	Onun gerçekten yardımcı olacağını düşünüyor musun?
eng	tur	Can you make room for one more?	Bir kişi için daha yer yapabilir misin?
eng	tur	My wife was a Smith.	Karım bir Smith idi.
eng	tur	Tom was so terrified.	Tom çok dehşete kapılmıştı.
eng	tur	The hacker gained access to sensitive files in the company's database.	Hacker şirketin veri tabanında bulunan hassas dosyalara erişimi kazandı.
eng	tur	Spread the word.	Kelimeyi yay.
eng	tur	How old are your children?	Çocuklarınız kaç yaşındalar?
eng	tur	When is checkout time?	Ayrılma saati ne zaman?
eng	tur	It's hard to tell you anything.	Sana bir şey söylemek zor.
eng	tur	Tom said he's cold.	Tom üşüttüğünü söyledi.
eng	tur	I've written down Tom's phone number.	Tom'un telefon numarasını not ettim.
eng	tur	Sami turned off his phone.	Sami telefonunu kapattı.
eng	tur	Do you know how to recover a deleted file?	Silinmiş bir dosyayı nasıl kurtaracağınızı biliyor musunuz?
eng	tur	I wasn't the one who sang at Tom and Mary's wedding.	Tom ve Mary'nin düğününde şarkı söyleyen ben değildim.
eng	tur	There is nothing like summer and ice cream.	Yaz mevsimi ve dondurma gibi hiçbir şey yoktur.
eng	tur	Tom makes delicious coffee.	Tom lezzetli kahve yapar.
eng	tur	Get the boy away from the fire!	Çocuğu ateşten uzak tut.
eng	tur	Tom is standing on the table to change a lightbulb.	Tom bir ampul değiştirmek için masanın üzerinde duruyor.
eng	tur	I had to defend myself.	Kendimi savunmak zorundaydım.
eng	tur	Tap water is sometimes cleaner than bottled water.	Kimi zaman çeşme suyu şişe suyundan daha temizdir.
eng	tur	Tom will meet with all of you at 2:30.	Tom 2.30'da hepinizle buluşacak.
eng	tur	I'll die trying.	Deneyerek öleceğim.
eng	tur	He is the baby of the family.	O, ailenin bebeğidir.
eng	tur	I didn't feel normal.	Ben normal hissetmedim.
eng	tur	If you don't want to be alone, I can keep you company.	Yalnız olmak istemiyorsan sana eşlik edebilirim.
eng	tur	Have you ever laughed at the teacher?	Öğretmene güldün mü hiç?
eng	tur	The police arrested the man who had murdered the girl.	Polis, kızı öldüren adamı tutukladı.
eng	tur	Are your children here?	Çocuklarınız burada mı?
eng	tur	"Zero degrees Celsius! I've got a high fever." "Poor Mr. Snowman."	"Sıfır santigrat derece! Yüksek ateşim var." "Zavallı Bay Snowman."
eng	tur	Tom and Mary both want the same thing.	Tom ve Mary ikisi de aynı şeyi istiyorlar.
eng	tur	We just have to take that chance.	Biz sadece o riske girmek zorundayız.
eng	tur	Bon appetit.	Afiyet olsun.
eng	tur	There were no seats left.	Oturacak koltuk kalmadı.
eng	tur	Tom turned away.	Tom geri döndü.
eng	tur	Everyone on board was safe.	Uçaktaki herkes güvendeydi.
eng	tur	I must obey Tom.	Tom'a itaat etmeliyim.
eng	tur	I'd be interested to know what Tom thinks.	Tom'un ne düşündüğünü bilmek isterdim.
eng	tur	What would you do if you were here now?	Şimdi burada olsaydın ne yapardın?
eng	tur	That's brilliant!	O zekice.
eng	tur	We're out of ammunition.	Mühimmatımız bitti.
eng	tur	Are you sure that you know what to do?	Ne yapacağını bildiğinden emin misin?
eng	tur	Politics is dirty.	Politika kirlidir.
eng	tur	Tom has spent some time in jail.	Tom hapishanede biraz vakit geçirdi.
eng	tur	I haven't seen him for days.	Günlerdir onu görmedim.
eng	tur	They asked for my help.	Onlar yardımımı istediler.
eng	tur	He applied for admission to the riding club.	Binicilik kulübüne kabul için başvurdu.
eng	tur	Tom said that he liked my hair.	Tom saçımı beğendiğini söyledi.
eng	tur	Sami was taking medication to deal with depression.	Sami depresyonla baş etmek için ilaç alıyordu.
eng	tur	We should keep away from the poisonous plants.	Zehirli bitkilerden uzak durmalıyız.
eng	tur	The meaning of this poem is ambiguous.	Bu şiirin anlamı belirsizdir.
eng	tur	What is he writing?	O ne yazıyor?
eng	tur	Maybe we should come back another day.	Belki başka bir gün geri gelmeliyiz.
eng	tur	You're one of Tom's friends, aren't you?	Tom'un arkadaşlarından birisin, değil mi?
eng	tur	I thought you were going to help.	Yardım edeceğinizi düşündüm.
eng	tur	I'm going to put a stop to this.	Ben bunu durduracağım.
eng	tur	Would you do me a favour?	Siz bana bir iyilik yapar mısınız?
eng	tur	Can you also speak French?	Sen de Fransızca konuşabiliyor musun?
eng	tur	Is it all right if I come in?	İçeri girebilir miyim?
eng	tur	I can't fix every problem.	Her sorunu düzeltemem.
eng	tur	If you're not motivated, go back home. You'll just be a hindrance.	Motive değilsen hemen eve dön. Sadece bir ayak bağı olacaksın.
eng	tur	Can we go home and go to sleep now?	Şimdi eve gidip yatabilir miyiz?
eng	tur	Tom is going to get angry if you keep doing what you're doing.	Yaptığın şeyi yapmaya devam edersen, Tom sinirlenir.
eng	tur	She kissed us on the cheek and wished us a good night.	O bizi yanağımızdan öptü ve bize iyi bir gece diledi.
eng	tur	They know we're friends.	Onlar arkadaş olduğumuzu biliyor.
eng	tur	Tom really does have to do that.	Tom'un gerçekten bunu yapmak zorunda.
eng	tur	Have you been poor?	Sen fakir miydin?
eng	tur	I'm in pain here.	Burada ağrım var.
eng	tur	We were truthful.	Biz dürüsttük.
eng	tur	Do you think it's possible for me to ever sound like a native speaker?	Benim bir yerli konuşmacı gibi ses çıkarmamın mümkün olacağını hiç düşünüyor musun?
eng	tur	Where were you three years ago?	Üç yıl önce neredeydin?
eng	tur	Whose letter is this?	Bu kimin mektubu?
eng	tur	Finding time to write a book is not easy.	Bir kitap yazmak için zaman bulmak kolay değildir.
eng	tur	I don't think Tom needs much help at all.	Tom'un çok yardıma ihtiyacı olduğunu hiç sanmıyorum.
eng	tur	I'm not very good at selling myself.	Kendimi beğendirmede çok iyi değilim.
eng	tur	There is no toilet paper.	Hiç tuvalet kağıdı yok.
eng	tur	The kids are all excited.	Çocukların hepsi heyecanlı.
eng	tur	Come on. You've got to guess.	Hadi ama. Tahmin etmeniz gerekiyor.
eng	tur	Tom whipped Mary with his belt.	Tom, Mary'ye kemeriyle vurdu.
eng	tur	Deflation is almost always bad.	Deflasyon hemen hemen her zaman kötüdür.
eng	tur	Where's Tom been?	Tom neredeydi?
eng	tur	Tom couldn't keep up.	Tom devam ettiremedi.
eng	tur	The man built up a large fortune.	Adam büyük bir servet yaptı.
eng	tur	Bogdan Tanevich is retiring due to colon cancer.	Bogdan Tanevich, kolon kanseri nedeniyle emekli oluyor.
eng	tur	Tom is eating french fries out of a bag.	Tom bir torba patates kızartması yiyor.
eng	tur	I think you know which one I like better.	Hangisini daha çok sevdiğimi bildiğini düşünüyorum.
eng	tur	Tom and Mary work together at the same company.	Tom ve Mary aynı şirkette çalışıyorlar.
eng	tur	Unfortunately, Tom isn't the one who has the final say on this.	Ne yazık ki, Tom bununla ilgili son sözü söyleyen kişi değil.
eng	tur	Tom inhaled.	Tom soluk aldı.
eng	tur	He is used to sleeping in a tent.	O bir çadırda uyumaya alışkındır.
eng	tur	Tom died after his car hit a tree.	Tom, arabası bir ağaca çarptıktan sonra öldü.
eng	tur	Tom is older than I thought he was.	Tom olduğunu düşündüğümden daha yaşlı.
eng	tur	All the girls in Tom's class are in love with him.	Tom'un sınıfındaki tüm kızlar ona aşık.
eng	tur	I was annoyed by the smell.	Koku beni rahatsız etti.
eng	tur	What would you like to see happen now?	Şimdi ne olmasını görmek istersin?
eng	tur	The weather was going from bad to worse.	Hava gittikçe kötüleşiyordu.
eng	tur	I don't want them.	Onları istemiyorum.
eng	tur	As a kid I usually played baseball after school.	Çocukken genellikle okuldan sonra beyzbol oynardım.
eng	tur	I have something I need to tell Tom.	Tom'a söylemem gereken bir şeyim var.
eng	tur	Dan is not a member of your club.	Dan senin kulübün bir üyesi değil.
eng	tur	Tom doesn't know what you're planning to do.	Tom ne yapmayı planladığını bilmiyor.
eng	tur	Tom didn't seem to be worried about Mary.	Tom, Mary hakkında endişeli görünmüyordu.
eng	tur	I went straight home.	Doğruca eve gittim.
eng	tur	She saw this film ONLY once.	O bu filmi sadece bir kez gördü.
eng	tur	I thought you'd like to know who's coming over for dinner.	Akşam yemeği için kimin geldiğini bilmek istersiniz diye düşündüm.
eng	tur	I wasn't the one who advised Tom not to do that.	Tom'a bunu yapmamasını tavsiye etmeyen kişi ben değildim.
eng	tur	Tom doesn't seem to be as patient as Mary.	Tom, Mary gibi hasta görünmüyor.
eng	tur	Tom is sitting pretty.	Tom çok oturuyor.
eng	tur	Tom is quite lucky, isn't he?	Tom çok şanslı, değil mi?
eng	tur	Tom is getting angry, isn't he?	Tom sinirleniyor, değil mi?
eng	tur	You saw it, too.	Sen de onu gördün.
eng	tur	Tom often borrows money from me.	Tom sık sık benden ödünç para alır.
eng	tur	Tom was here all day yesterday.	Tom dün bütün gün buradaydı.
eng	tur	It's very romantic!	Çok romantik!
eng	tur	Which one of them was it?	Onlardan hangisiydi?
eng	tur	Probe into the cause of the accident.	Kaza nedenini iyice soruştur.
eng	tur	Tom helps me a lot.	Tom bana çok yardımcı olur.
eng	tur	The class was canceled due to the storm.	Ders fırtına nedeniyle iptal edildi.
eng	tur	Waste not, want not.	Ayağını yorganına göre uzat.
eng	tur	I pressed one.	Ben birini baskı yaptım.
eng	tur	Tom said that he was very suspicious.	Tom çok şüpheli olduğunu söyledi.
eng	tur	Your assistant said I could wait here.	Asistanınız burada bekleyebileceğimi söyledi.
eng	tur	We have something very important that we need to discuss.	Tartışmamız gereken çok önemli bir şeyimiz var.
eng	tur	We've been abandoned.	Biz terkedildik.
eng	tur	Tom doesn't have freckles.	Tom'un çilleri yok.
eng	tur	Tom never went into the cave.	Tom asla mağaraya girmedi.
eng	tur	I'm bilingual.	Ben iki dil bilenim.
eng	tur	What a nice couple they are!	Ne hoş bir çift.
eng	tur	When I came back, my car had vanished.	Geri döndüğümde arabam yok olmuştu.
eng	tur	The empire absorbed all the small states.	İmparatorluk bütün küçük devletleri yuttu.
eng	tur	I don't know anything about cooking.	Ben yemek pişirme hakkında bir şey bilmiyorum.
eng	tur	Tom exhaled.	Tom üfledi.
eng	tur	Never fuck with a fucker!	Bir düzücüyle asla düzüşme.
eng	tur	What do you like doing?	Ne yapmayı seversin?
eng	tur	Tom did say something.	Tom bir şey söyledi.
eng	tur	I wish you wouldn't do that anymore.	Keşke artık bunu yapmasan.
eng	tur	He is capable of teaching Spanish.	İspanyolca öğretebilir.
eng	tur	With a little help, I should be able to do this.	Biraz yardımla bunu başarabilmem gerekir.
eng	tur	The question is do you know what you're doing.	Soru ne yaptığını biliyor musun.
eng	tur	Let's try to stay focused.	Odaklanmış kalmaya çalışalım.
eng	tur	Could you do me a favor?	Bana bir iyilik yapar mısın?
eng	tur	One day your life will flash before your eyes. Make sure it's worth watching.	Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer.
eng	tur	We need to contact Tom's parents.	Tom'un ebeveynleri ile görüşmeliyiz.
eng	tur	Fadil has converted to Islam.	Fadıl, İslam'a geçti.
eng	tur	One learns to live. One doesn't live to learn.	Biri yaşamak için öğrenir. Biri öğrenmek için yaşamaz.
eng	tur	We have no choice but to trust Tom.	Tom'a güvenmekten başka seçeneğimiz yok.
eng	tur	She was obviously dying to know.	O bilmek için can atıyordu.
eng	tur	There are sentences which everybody knows.	Herkesin bildiği cümleler var.
eng	tur	Dynamite was invented by Alfred Nobel in 1857.	Dinamit 1857 yılında Alfred Nobel tarafından icat edilmiştir.
eng	tur	Go away, Tom.	Defol, Tom.
eng	tur	We don't have enough bombs.	Yeterli bombamız yok.
eng	tur	Tom was foolish.	Tom aptaldı.
eng	tur	Tom turns thirteen today.	Tom bugün on üç oluyor.
eng	tur	Tom is with his girlfriend.	Tom kız arkadaşıyla birlikte.
eng	tur	He left an hour ago.	Bir saat önce ayrıldı.
eng	tur	I used to tell people I knew how to speak French.	Fransızcayı nasıl konuşacağımı tanıdığım insanlara söylerdim.
eng	tur	We all loved him.	Hepimiz onu sevdik.
eng	tur	God knows what might happen for an hour!	Bir saat boyunca neler olabileceğini Allah bilir!
eng	tur	God, hear my plea.	Allah'ım, ricamı işit.
eng	tur	I can see him but he cannot see me.	Ben onu görebiliyorum ama o beni göremiyor.
eng	tur	Tom has a cottage by the sea.	Tom'un deniz kenarında bir kulübesi vardır.
eng	tur	It's been a very difficult year.	Çok zor bir yıl oldu.
eng	tur	There's something I wanted to show Tom.	Tom'a göstermek istediğim bir şey var.
eng	tur	I didn't give anything to Tom.	Tom'a bir şey vermedim.
eng	tur	Please turn off the TV.	Lütfen televizyonu kapatın.
eng	tur	A traffic accident happened there.	Orada bir trafik kazası oldu.
eng	tur	I can't stop you.	Seni durduramam.
eng	tur	We studied French.	Biz Fransızca çalıştık.
eng	tur	She remembers her long journey.	O, uzun yolculuğunu hatırlar.
eng	tur	Tom is friends with Mary, isn't he?	Tom, Mary ile arkadaş, değil mi?
eng	tur	Tom has done time.	Tom hapiste yattı.
eng	tur	Leave it to me, I told him, that's too heavy for you.	Bana bırak, ona söyledim, bu senin için çok ağır.
eng	tur	They're all different.	Onların hepsi farklı.
eng	tur	Maria considers Tom the best-looking man she's ever seen. Well, she hasn't seen me.	Maria, Tom'u şimdiye kadar gördüğü en yakışıklı adam olarak kabul ediyor. Tabii o beni görmedi.
eng	tur	I barely know the city.	Şehri hemen hemen hiç bilmiyorum.
eng	tur	The essay you wrote is full of typos and grammatical mistakes.	Yazdığınız deneme yazım hataları ve dilbilgisi hatalarıyla doludur.
eng	tur	I'm not a child.	Bir çocuk değilim.
eng	tur	I don't need to sound like a native speaker, I just want to be able to speak fluently.	Bir yerli gibi konuşmama gerek yok, ben sadece akıcı olarak konuşabilmeyi istiyorum.
eng	tur	Tom must've been here earlier.	Tom daha önce buraya gelmiş olmalı.
eng	tur	Tom recommended that.	Bunu Tom tavsiye etti.
eng	tur	Tom was stupid enough to challenge Mary to a game of chess.	Tom satranç oyununda Mary'ye meydan okuyacak kadar aptaldı.
eng	tur	His speech was very poor.	Konuşması çok yetersizdi.
eng	tur	They gave me 3 days to pack my bags.	Onlar valizlerimi toplamak için bana 3 gün verdiler.
eng	tur	If you want something you've never had, then you've got to do something you've never done.	Eğer hiç yapmadığın bir şeyi istiyorsan, öyleyse hiç yapmadığın bir şeyi yapmak zorundasın.
eng	tur	I thought Tom said he didn't want to get married.	Tom'un evlenmek istemediğini söylediğini düşündüm.
eng	tur	What is Layla doing in Sami's room?	Leyla, Sami'nin odasında ne yapıyor?
eng	tur	I don't deserve your friendship.	Senin arkadaşlığını hak etmiyorum.
eng	tur	I thought I was dreaming.	Ben rüya görüyor olduğumu sandım.
eng	tur	Tom became a billionaire when his company sold shares in an initial public offering.	Onun şirketi halka arz hisse sattığında Tom milyarder oldu.
eng	tur	I don't care where you're from.	Nereli olduğun umurumda değil.
eng	tur	Tom asked me if I really wanted to do that today.	Tom bugün bunu gerçekten yapmak isteyip istemediğimi sordu.
eng	tur	I saw a lot of birds flying toward the south.	Güneye doğru uçan bir sürü kuş gördüm.
eng	tur	Tom told us everything.	Tom bize her şeyi anlattı.
eng	tur	Well, aren't you coming?	Yani, gelmiyor musun?
eng	tur	Tom never said that he wanted to leave.	Tom gitmek istediğini asla söylemedi.
eng	tur	It took her four months to recover from her sickness.	Hastalığından kurtulması onun dört ayını aldı.
eng	tur	You write very neatly, don't you?	Çok düzgün yazıyorsun, değil mi?
eng	tur	I'd like to improve my French pronunciation.	Fransızca telaffuzumu geliştirmek istiyorum.
eng	tur	Watch out! The car almost ran over you.	Dikkat et! Araba neredeyse seni eziyordu.
eng	tur	Mount Etna has erupted, sending lava and ash plumes into the Sicilian sky.	Etna, Sicilya göğüne lav ve duman göndererek püskürdü.
eng	tur	He doesn't know a lot about Japan.	Japonya hakkında çok şey bilmez.
eng	tur	Tom probably doesn't even know how old Mary is.	Tom muhtemelen Mary'nin kaç yaşında olduğunu bile bilmiyor.
eng	tur	I believed him at first.	Başta inanmıştım ona.
eng	tur	What is the area of this city?	Bu şehrin alanı nedir?
eng	tur	I am beginning to like Ken little by little.	Ken'den yavaş yavaş hoşlanmaya başlıyorum.
eng	tur	I sue all of them.	Onların hepsini dava ediyorum.
eng	tur	Everything has to be perfect.	Her şey kusursuz olmak zorunda.
eng	tur	Everybody looked nervous.	Herkes gergin görünüyordu.
eng	tur	Cellphones don't work in the tunnel.	Cep telefonları tünelde çalışmaz.
eng	tur	Who said I was ashamed?	Utandığımı kim söyledi?
eng	tur	I hoped you would come back home for the holiday.	Bayram için eve döneceğini umuyordum.
eng	tur	They're not doctors.	Onlar doktor değil.
eng	tur	Can we give it ten more minutes?	Ona on dakika daha verebilir miyiz?
eng	tur	I'll be all right in a minute or two.	Bir ya da iki dakika içinde iyi olacağım.
eng	tur	You must prepare that work before the deadline.	Bu işi son teslim tarihinden önce hazırlamalısın.
eng	tur	My friend went back to Japan.	Arkadaşım Japonya'ya geri gitti.
eng	tur	I wish you and your family a very happy Easter.	Sana ve ailene çok mutlu bir Paskalya diliyorum.
eng	tur	It is dangerous to climb that mountain.	O dağa tırmanmak tehlikelidir.
eng	tur	Tom said he thought Mary wanted to do that for John.	Tom Mary'nin bunu John için yapmak istediğini düşündüğünü söyledi.
eng	tur	I can't keep up with Tom.	Tom'a ayak uyduramıyorum.
eng	tur	Tom didn't want to have lunch with me today.	Tom bugün benimle öğle yemeği yemekistemedi.
eng	tur	Have you already eaten supper?	Daha önce akşam yemeğinizi yediniz mi?
eng	tur	I know I can trust you to take good care of Tom.	Tom'a iyi bakmak için sana güvenebileceğimi biliyorum.
eng	tur	She likes her.	O onu seviyor.
eng	tur	I was here all afternoon.	Bütün öğleden sonra buradaydım.
eng	tur	Tom went back to the supermarket.	Tom süpermarkete geri döndü.
eng	tur	Tom says he thinks Mary is beautiful.	Tom Mary'nin güzel olduğunu düşündüğünü söylüyor.
eng	tur	She decided to drink water instead of soft drinks in order to lose weight.	O, zayıflamak için alkolsüz içecekler yerine su içmeye karar verdi.
eng	tur	I have to catch a plane in three hours.	Üç saat içinde bir uçağı yakalamak zorundayım.
eng	tur	Tom told me he was retired.	Tom bana emekli olduğunu söyledi.
eng	tur	Tom got into the elevator with Mary.	Tom, Mary ile asansöre bindi.
eng	tur	It's really muddy.	O gerçekten çamurlu.
eng	tur	You are now old enough to support yourself.	Sen şimdi kendini geçindirecek kadar yaşlısın.
eng	tur	I know I'd hate to do that.	Bunu yapmaktan nefret edeceğimi biliyorum.
eng	tur	Tom often reads in bed.	Tom çoğu kez yatakta okur.
eng	tur	We played exceptionally well.	Biz son derece iyi oynadık.
eng	tur	When the fire broke out, he was fast asleep.	Yangın patlak verdiğinde, o, derin uykudaydı.
eng	tur	I want the money.	Parayı istiyorum.
eng	tur	We're not going to let that stop us.	Onun bizi durdurmasına izin vermeyeceğiz.
eng	tur	I was feeling blue.	Canım sıkılıyordu.
eng	tur	He never goes to a gathering.	O asla bir toplantıya gitmez.
eng	tur	It really depends on when.	O gerçekten ne zaman olacağına bağlı.
eng	tur	He has changed.	O değişti.
eng	tur	Tom's boss made a unilateral decision to close several small branches of the company.	Tom'un patronu şirketin birkaç küçük şubesini kapatmak için tek taraflı bir karar aldı.
eng	tur	Tom saw Mary kissing another guy at the party.	Tom, Mary'yi partide başka bir adamla öpüşürken gördü.
eng	tur	I didn't think you'd want to do that by yourself.	Bunu kendin yapmak istediğini düşünmedim.
eng	tur	Tom may not want to sing.	Tom şarkı söylemek istemeyebilir.
eng	tur	Hunger, my boy, is no reason for taking something which belongs to another.	Açlık, oğlum, bir başkasına ait olan bir şeyi almak için hiçbir neden yoktur.
eng	tur	Do you want Tom to wait?	Tom'un beklemesini mi istiyorsun?
eng	tur	He has a sufficient income to support his family.	O, ailesini desteklemek için yeterli gelire sahip.
eng	tur	The decision was easy to make.	Karar vermek kolaydı.
eng	tur	Is anyone here a doctor?	Burada doktor olan biri var mı?
eng	tur	Tom has been going out with another woman.	Tom başka bir kadınla çıkıyor.
eng	tur	Whose house is that?	O kimin evi?
eng	tur	How safe is Australia?	Avustralya ne kadar güvenli?
eng	tur	Tom is a little crazy.	Tom, hafif çatlaktır.
eng	tur	What sort of thing is Wikipedia?	Wikipedia ne tür bir şeydir?
eng	tur	I thought Tom was sick.	Tom'un hasta olduğunu sanıyordum.
eng	tur	I need a long nap.	Uzun bir uykuya ihtiyacım var.
eng	tur	I don't think he's faking.	Onun numara yaptığını sanmıyorum.
eng	tur	Tom's plan was horrible.	Tom'un planı berbattı.
eng	tur	Empty the litter box.	Çöp kutusunu boşaltın.
eng	tur	Quit treating me like a child.	Bana bir çocuk gibi davranmayı bırakın.
eng	tur	The doctor advised me to stop smoking.	Doktor sigarayı bırakmamı tavsiye etti.
eng	tur	Maybe it was Tom.	Belki o Tom'du.
eng	tur	Living without Jamal is unthinkable.	Jamal olmadan yaşamak düşünülemez.
eng	tur	Why does Tom hate Mary so much?	Tom neden Mary'den bu kadar çok nefret ediyor?
eng	tur	Tom and I have broken up.	Tom ve ben ayrıldık.
eng	tur	You're aggressive.	Sen saldırgansın.
eng	tur	These gloves are Tom's.	Bu eldivenler Tom'undur.
eng	tur	We can't leave Boston until we finish this job.	Bu işi bitirinceye kadar Boston'u terk edemeyiz.
eng	tur	Do you want a drink or not?	Bir içki ister misin yoksa istemez misin?
eng	tur	Tom knows Mary's address.	Tom Mary'nin adresini biliyor.
eng	tur	Let's drink one more bottle of wine.	Hadi bir şişe şarap daha içelim.
eng	tur	There's a convenience store diagonally across the street.	Caddenin çaprazlama karşısında bir mahalle bakkalı var.
eng	tur	What do you think we gonna do during the new semester?	Yeni dönem boyunca ne yapacağımızı düşünüyorsun?
eng	tur	St. Mark’s Square is flooded.	San Marco Meydanı sular altında.
eng	tur	I'd like to change my seat.	Koltuğumu değiştirmek istiyorum.
eng	tur	We shot them.	Onları biz vurduk.
eng	tur	He was welcomed wherever he went.	Gittiği her yerde karşılandı.
eng	tur	Guess who I met today!	Bil bakalım kimle tanıştım bugün!
eng	tur	I don't think that'll be possible at all.	Bunun mümkün olacağını hiç sanmıyorum.
eng	tur	She quickly put the money out of sight.	Parayı çabucak gözden uzak bir yere koydu.
eng	tur	I have some questions to ask Tom.	Tom'a sorulacak bazı sorularım var.
eng	tur	I'm not very likely to be busy on Monday.	Büyük olasılıkla pazartesi günü meşgul olmayacağım.
eng	tur	I do whatever Tom asks.	Tom her ne isterse yaparım.
eng	tur	Lying is not good behaviour.	Yalan söylemek iyi davranış değildir.
eng	tur	Let's leave as soon as he gets back.	O, geri döner dönmez çıkalım.
eng	tur	How's your English?	İngilizcen nasıl?
eng	tur	I can't decide whether to join that club.	O kulübe katılıp katılmayacağıma karar veremiyorum.
eng	tur	How dare you accuse me of lying!	Beni yalan söylemekle suçlamaya nasıl cüret edersin!
eng	tur	Yesterday I was told I looked like Kohei Tanaka.	Dün bana Kohei Tanaka'ya benzediğim söylendi.
eng	tur	I consider him an idiot.	Onun bir aptal olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	It's very onerous.	O çok zahmetli.
eng	tur	Have you ever kissed a girl?	Hiç bir kız öptün mü?
eng	tur	Tom began to hit me for no reason.	Tom ortada bir neden yokken bana vurmaya başlamıştı.
eng	tur	Tom kept whistling.	Tom ıslık çalmaya devam etti.
eng	tur	Sami can't manage this.	Sami bunu başaramaz.
eng	tur	We watch films on DVD every Saturday night.	Her cumartesi gecesi DVD'de filmler izleriz.
eng	tur	Tom vanished.	Tom kayboldu.
eng	tur	I asked him if he had got my letter.	Mektubumu alıp almadığını sordum.
eng	tur	Is there anything else you would like to do?	Yapmak istediğin başka bir şey var mı?
eng	tur	China has launched the world's first quantum satellite.	Çin dünyanın ilk kuantum uydusunu fırlattı.
eng	tur	I assume you have a car.	Bir araban olduğunu varsayıyorum.
eng	tur	Please help yourself.	Buyrun.
eng	tur	My heart goes out to you.	Duygunu paylaşıyorum.
eng	tur	She set off on a trip last week.	O, geçen hafta gezi için yola çıktı.
eng	tur	Tom's been playing computer games since noon.	Tom öğleden beri bilgisayar oyunları oynuyor.
eng	tur	I say it's time for a change.	Değişiklik zamanı diyorum.
eng	tur	I don't want it that badly.	O kadar çok istemiyorum.
eng	tur	Her book is very interesting.	Onun kitabı çok ilginç.
eng	tur	The United States is the country that enlightens the world with its ideals of freedom. Political assassinations, military coups, invasions, bombings and torture are all undertaken by the United States in order to make the world a better place.	Amerika Birleşik Devletleri özgürlük idealleri ile dünyayı aydınlatan bir ülkedir. Siyasi cinayetler, askeri darbeler, işgaller, bombalama ve işkence bütün dünyayı daha iyi bir yer yapmak için Amerika Birleşik Devletleri tarafından yürütülmektedir.
eng	tur	What was the message?	Mesaj neydi?
eng	tur	Tom knew Mary didn't intend to do that.	Tom Mary'nin bunu yapmayı düşünmediğini biliyordu.
eng	tur	Get out your wallet.	Cüzdanınızı çıkarın.
eng	tur	Could you recommend a nice restaurant near here?	Buralarda güzel bir restoran tavsiye edebilir misiniz?
eng	tur	Things got heated.	İşler ısıtıldı.
eng	tur	You need to get here soon.	Kısa süre içinde buraya gelmen gerek.
eng	tur	Tom is going to get himself killed.	Tom kendini öldürttürecek.
eng	tur	I can help you learn Russian if you want.	Eğer istersen Rusça öğrenmene yardım edebilirim.
eng	tur	There is certain to be some opposition to your suggestion.	Senin önerine kesinlikle bir muhalefet olacak.
eng	tur	I keep my money in a hole behind a painting in my bedroom.	Paramı yatak odamdaki bir tablonun arkasındaki bir delikte saklıyorum.
eng	tur	That was a very risky thing to do.	Yapılması çok riskli bir şeydi.
eng	tur	Tom is still chubby.	Tom hâlâ tombul.
eng	tur	I don't know why it's not working.	Neden çalışmadığını bilmiyorum.
eng	tur	We came dangerously close to freezing to death.	Neredeyse donarak ölecektik.
eng	tur	Tom doesn't want to be last.	Tom souncu olmak istemiyor.
eng	tur	Tell Tom to quit singing.	Tom'a şarkı söylemekten vazgeçmesini söyle.
eng	tur	I was very rich until I met her.	Onu tanıyıncaya kadar çok zengindim.
eng	tur	You might want to give this back to Tom.	Bunu Tom'a geri vermek isteyebilirsin?
eng	tur	I was surprised to get a call from Tom.	Tom'dan bir çağrı aldığıma şaşırdım.
eng	tur	Tom told me that he would help us.	Tom bana bize yardım edeceğini söyledi.
eng	tur	Tom will find her.	Tom onu bulacak.
eng	tur	My mother used to read stories to me when I was a young child.	Annem ben genç bir çocukken bana hikayeler okurdu.
eng	tur	There's nothing you can do for Tom.	Tom için yapabileceğin bir şey yok.
eng	tur	Has he read this article?	O bu makaleyi okudu mu?
eng	tur	Tom was killed in a drive-by shooting.	Tom bir araçtan açılan ateş sonucu hayatını kaybetti.
eng	tur	Do you want to drink coffee?	Kahve içmek istiyor musun?
eng	tur	I didn't know that Tom wasn't at home.	Tom'un evde olmadığını bilmiyordum.
eng	tur	Tom has been living here since 2013.	Tom 2013'ten beri burada yaşıyor.
eng	tur	Three times three is nine.	Üç kere üç dokuz yapar.
eng	tur	Tom is a bachelor, isn't he?	Tom bir bekar, değil mi?
eng	tur	I know Tom is persistent.	Tom'un ısrarcı olduğunu biliyorum.
eng	tur	His old Fiat runs on petrol.	Onun eski Fiat'ı benzinle çalışır.
eng	tur	Tom seems upset.	Tom üzgün görünüyor.
eng	tur	The temperature is very low today.	Sıcaklık bugün çok düşük.
eng	tur	I'll meet you in the lobby at 2:30.	2.30'da seni lobide karşılayacağım.
eng	tur	Tom was pushy.	Tom saldırgandı.
eng	tur	I'm sorry. I can't do that.	Üzgünüm. Bunu yapamam.
eng	tur	Tom can't sing a high A.	Tom tiz bir "La" tonunda şarkı söyleyemez.
eng	tur	Tom really misses America and he wants to go back.	Tom Amerika'yı gerçekten özlüyor ve geri gitmek istiyor.
eng	tur	Tom has a nice car.	Tom'un güzel bir arabası var.
eng	tur	She crawled out of bed.	O, sürünerek yataktan çıktı.
eng	tur	Tom pointed out my mistake.	Tom hatamı gösterdi.
eng	tur	Tom's blood type is O+.	Tom'un kan grubu 0+.
eng	tur	What school do you want to go to?	Hangi okula gitmek istiyorsun?
eng	tur	That was our biggest problem.	Bu bizim en büyük sorunumuzdu.
eng	tur	He plays the kaval by ear.	Kavalı notasız çalar.
eng	tur	Tom says he sings tenor.	Tom tenor söylediğini söylüyor.
eng	tur	He speaks really well.	Gerçekten iyi konuşuyor.
eng	tur	Tom and John were arrested at a local bar.	Tom ve John yerel bir barda tutuklandı.
eng	tur	We did that deliberately.	Bunu bilerek yapmıştık.
eng	tur	I framed Tom.	Tom'a komplo kurdum.
eng	tur	Don't let him take it.	Onu almasına izin verme.
eng	tur	I like listening to him.	Ben onu dinlemekten hoşlanıyorum.
eng	tur	He is not Japanese.	O, Japon değildir.
eng	tur	I would like to sit in the non-smoking section.	Sigara içilmeyen bölümünde oturmak istiyorum.
eng	tur	I don't know any of her students.	Onun öğrencilerinden hiçbirini tanımıyorum.
eng	tur	Tom made me a nice dinner.	Tom bana güzel bir akşam yemeği yaptı.
eng	tur	He is both tall and handsome.	O hem uzun hem de yakışıklı.
eng	tur	Tom is very interested.	Tom çok ilgili.
eng	tur	Tom can't believe Mary really believes that.	Tom, Mary'nin gerçekten ona inandığına inanamıyor.
eng	tur	Express your idea clearly.	Fikrini açıkça ifade et.
eng	tur	Why do you want to do that so much?	Neden bunu o kadar çok yapmak istiyorsun?
eng	tur	Do you work alone?	Yalnız mı çalışıyorsun?
eng	tur	Tom is still in bed.	Tom hâlâ yatakta.
eng	tur	We've got a problem up here.	Burada bir sorunumuz var.
eng	tur	Tom didn't really like his job.	Tom işini gerçekten beğenmedi.
eng	tur	The plane didn't stop at New York.	Uçak New York'ta durmadı.
eng	tur	Switzerland hardened its immigration policy.	İsviçre göç politikasını sertleştirdi.
eng	tur	How was I supposed to know?	Nasıl bilmem gerekiyordu?
eng	tur	Tom isn't doing anything today.	Tom bugün bir şey yapmıyor.
eng	tur	I don't think they've seen us.	Onların bizi gördüğünü sanmıyorum.
eng	tur	Do you like this job?	Bu işi beğeniyor musun?
eng	tur	Fadil stole some gold figurines and coins from Layla's house.	Fadıl, Leyla'nın evinden altın figürinler ve sikkeler çaldı.
eng	tur	Stop or I'll shoot.	Dur yoksa ateş ederim.
eng	tur	Tom realized he had to do that.	Tom onu yapmak zorunda olduğunu farketti.
eng	tur	Tom appears satisfied.	Tom memnun görünüyor.
eng	tur	Forget about us.	Bizi unut.
eng	tur	I went shopping.	Alışverişe gittim.
eng	tur	Don't make me sorry.	Beni üzme.
eng	tur	You only get one life.	Sadece bir kez yaşarsın.
eng	tur	You seem to be upset about what happened.	Olanlar hakkında üzgün görünüyorsun.
eng	tur	I have something to tell her.	Ona söyleyecek bir şeyim var.
eng	tur	Mary gave birth to a son.	Mary bir oğul doğurdu.
eng	tur	I want to do everything I can to help Tom.	Tom'a yardım etmek için elimden gelen her şeyi yapmak istiyorum.
eng	tur	Tom doesn't study hard enough.	Tom yeterince çok çalışmıyor.
eng	tur	This is going to be a great trip.	Bu harika bir gezi olacak.
eng	tur	Tom works as an announcer on television.	Tom sunucu olarak televizyonda çalışıyor.
eng	tur	They worked hard day and night.	Onlar gece gündüz çok çalıştılar.
eng	tur	Don't throw the baby out with the bathwater.	Kurunun yanında yaşı da yakma.
eng	tur	See what Tom wants.	Bak bakalım, Tom ne istiyor.
eng	tur	I've heard of Tom.	Tom'dan duydum.
eng	tur	I'm afraid she may have the mumps.	Onun kabakulak olabileceğinden korkuyorum.
eng	tur	I was easily taken in by his smooth talk.	Onun yumuşak konuşmasıyla kolaylıkla içeri alındım.
eng	tur	She talks with a heavy German accent.	O, ağır Alman aksanıyla konuşur.
eng	tur	I have a chance of winning.	Kazanmak için bir şansım var.
eng	tur	I'm inviting you.	Seni davet ediyorum.
eng	tur	She is now an utter stranger to me.	O şimdi bana tamamen yabancıdır.
eng	tur	Would you mind if I took a break?	Bir mola alabilir miyim?
eng	tur	Sami gave Layla a phone that had a camera.	Sami, Leyla'ya kamerası olan bir telefon verdi.
eng	tur	He was the head of the League of Militant Atheists.	Allahsızlığı Yayma Kürsüsü başkanıydı.
eng	tur	I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo.	Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.
eng	tur	You look tired, so you should go to bed early.	Yorgun görünüyorsun bu yüzden yatmaya erken gitmelisin.
eng	tur	Mary told me she didn't feel cold.	Mary bana kendini üşümüş hissetmediğini söyledi.
eng	tur	None of the students like tests at school.	Öğrencilerden hiçbiri okuldaki testleri sevmezler.
eng	tur	Tom didn't know what he had to do.	Tom ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
eng	tur	This mango is delicious.	Bu mango lezzetli.
eng	tur	I think I will go to London after finishing high school.	Liseyi bitirdikten sonra Londra'ya gideceğimi düşünüyorum.
eng	tur	Are you experiencing any discomfort?	Bir rahatsızlık hissediyor musunuz?
eng	tur	Mary died of breast cancer.	Mary meme kanserinden öldü.
eng	tur	Tom is interested in animals.	Tom hayvanlarla ilgileniyor.
eng	tur	What time does she get up?	Ne zaman kalkar?
eng	tur	We lay emphasis on the importance of being sincere.	Biz samimi olmanın önemini vurgularız.
eng	tur	Why don't you call Tom?	Niçin Tom'u aramıyorsun?
eng	tur	Tom said he didn't want anything for his birthday.	Tom doğum günü için bir şey istemediğini söyledi.
eng	tur	Let's see what other people think of this.	Diğer insanların bunun hakkında ne düşündüğünü görelim.
eng	tur	All your efforts were in vain.	Tüm çabaların boşunaydı.
eng	tur	Tom went to the hospital yesterday.	Tom dün hastaneye gitti.
eng	tur	Tom got good at singing.	Tom şarkı söylemede iyileşti.
eng	tur	That made Tom pretty mad.	O, Tom'u oldukça sinirlendirdi.
eng	tur	I really want to spend some time alone with Tom.	Tom'la yalnız başıma biraz zaman harcamayı gerçekten istiyorum.
eng	tur	I recognized some of the tunes that Tom played.	Tom'un çaldığı melodilerden bazılarını tanıdım.
eng	tur	Tom is in an awful mood.	Tom berbat bir ruh hali içinde.
eng	tur	I was here all the time.	Hep buradaydım.
eng	tur	It wasn't important to me.	O benim için önemli değildi.
eng	tur	Tom will be here all evening.	Tom bütün akşam burada olacak.
eng	tur	Tom doesn't care what other people say about him.	Diğer insanların onun hakkında ne söylediği Tom'un umrunda değil.
eng	tur	He likes to play kickball.	O, kickball oynamayı sever.
eng	tur	How many lawyers does Tom have?	Tom'un kaç tane avukatı var?
eng	tur	That's obscene.	O müstehcen.
eng	tur	The cops are searching for the missing documents.	Polisler eksik belgeleri arıyor.
eng	tur	Tom knew that I was interested in doing that.	Tom, bunu yapmakla ilgilendiğimi biliyordu.
eng	tur	Do you have proof?	Kanıtın var mı?
eng	tur	His opinion is generally correct.	Onun düşüncesi genellikle doğrudur.
eng	tur	Tell them I'll be right there.	Onlara tam orada olacağımı söyle.
eng	tur	I don't play cards.	İskambil oynamam.
eng	tur	I want to file a complaint.	Protesto çekmek istiyorum.
eng	tur	Tom sometimes has trouble understanding other people's motives and desires.	Tom'un bazen diğer insanların güdülerini ve isteklerini anlama sorunu var.
eng	tur	I don't care about fashion.	Moda umurumda değil.
eng	tur	This material absorbs CO2.	Bu malzeme CO₂ emer.
eng	tur	Why don't you go and join her?	Neden gidip katılmıyorsun ona?
eng	tur	Do you know why I wanted to do that?	Bunu neden yapmak istediğimi biliyor musun?
eng	tur	Tom isn't paying any attention to me.	Tom bana hiç dikkat etmiyor.
eng	tur	I saw her try to kiss you.	Onun seni öpmeye çalıştığını gördüm.
eng	tur	You should get rid of that bad habit.	Senin o kötü alışkanlıktan kurtulman gerekir.
eng	tur	Tom expects to finish the report by next week.	Tom raporu gelecek haftaya kadar bitirmeyi umuyor.
eng	tur	It seemed like too much trouble.	Çok fazla sorun gibi görünüyordu.
eng	tur	I've never been a superstitious person.	Asla batıl inançlı bir insan olmadım.
eng	tur	My uncle lived a happy life.	Amcam mutlu bir hayat yaşadı.
eng	tur	Chinese characters are very beautiful.	Çince karakterler çok güzeldir.
eng	tur	He says he likes flowers.	Çiçeklerden hoşlandığını söylüyor.
eng	tur	Don't ask what they're thinking. Ask what they're doing.	Onların ne düşündüğünü sorma. Onların ne yaptığını sor.
eng	tur	Puran Polis are made using jaggery.	Puran Poli'ler hurma suyu kullanılarak yapılır.
eng	tur	They love Hokkaido.	Onlar Hokkaido'yu severler.
eng	tur	Certainly.	Tabi ki
eng	tur	He is staying with his aunt.	O, teyzesi ile kalıyor.
eng	tur	Don't come into my room without knocking.	Kapıyı çalmadan odama gelmeyin.
eng	tur	Let's clean the house.	Evi temizleyelim.
eng	tur	Don't you work at all?	Hiç çalışmıyor musun?
eng	tur	Is the apartment across from yours still vacant?	Dairenizin karşısı hâlâ boş mu?
eng	tur	You say you've seen a UFO? Come on!	Bir UFO gördüğünü mü söylüyorsun? Hadi ama!
eng	tur	I'm painting Easter eggs.	Paskalya yumurtalarını boyuyorum.
eng	tur	The pants I bought are too tight.	Satın aldığım pantolon çok dar.
eng	tur	When was the potato introduced in Japan?	Patates Japonya'ya ne zaman tanıtıldı?
eng	tur	Tom likes to write poems and song lyrics.	Tom şiir ve şarkı sözleri yazmayı seviyor.
eng	tur	Get back to work right away.	Derhal işe dön.
eng	tur	I opened the box — it was empty.	Kutuyu açtım, boştu.
eng	tur	We have to learn the right things.	Doğru şeyleri öğrenmeliyiz.
eng	tur	Tom doesn't need to wear glasses anymore.	Artık Tom'un gözlük takması gerekmiyor.
eng	tur	I have mixed feelings about it.	Onun hakkında karışık duygularım var.
eng	tur	You're thinking too much.	Çok fazla düşünüyorsun.
eng	tur	Tom had no intention of marrying Mary.	Tom'un Mary ile evlenmek gibi bir niyeti yoktu.
eng	tur	Robert likes to chat with his boyfriend.	Robert, erkek arkadaşı ile sohbet etmekten hoşlanır.
eng	tur	I always get nervous just before a match.	Bir maçtan tam önce her zaman sinirlenirim.
eng	tur	Society is composed of individuals.	Toplum, bireylerden oluşur.
eng	tur	The Indians were not happy with this agreement.	Hintliler bu anlaşmadan mutlu değillerdi.
eng	tur	Tom asked if I liked Chinese food.	Tom, Çin yemeklerini sevip sevmediğimi sordu.
eng	tur	The town was destroyed by the flood after the storm.	Kasaba fırtınadan sonra sel tarafından tahrip edildi.
eng	tur	I only kissed Tom once.	Ben sadece Tom'u bir kere öptüm.
eng	tur	I'll tell you what needs to be done.	Ne yapılması gerektiğini sana söyleyeceğim.
eng	tur	I think we all know why we're here.	Sanırım neden burada olduğumuzu hepimiz biliyoruz.
eng	tur	Why do guys I don't like like me?	Neden hoşlanmadığım adamlar benden hoşlanıyor?
eng	tur	I think Tom lied to Mary.	Tom'un Mary'ye yalan söylediğini düşünüyorum.
eng	tur	Mary told me all about you.	Mary senin hakkındaki her şeyi bana anlattı.
eng	tur	How many people do you think live in Thailand?	Sence Tayland'ta kaç kişi yaşıyor?
eng	tur	She is attending on her sick mother.	O, hasta annesine hizmet ediyor.
eng	tur	He is in a hurry to catch the train.	Treni yakalamak için acelesi var.
eng	tur	I want to find her.	Onu bulmak istiyorum.
eng	tur	Something is slowing down my computer.	Bir şey bilgisayarımı yavaşlatıyor.
eng	tur	She was found mysteriously murdered.	Gizemli bir şekilde öldürülmüş olarak bulundu.
eng	tur	Show me the plan.	Bana planı göster.
eng	tur	They won't have a chance.	Onların bir şansı olmayacak.
eng	tur	Since he had left his wallet at home, he asked me if I could lend him 1,000 yen.	O, cüzdanını evde bırakmış olduğu için benim ona 1000 yen ödünç verebilip veremeyeceğini sordu.
eng	tur	Why is everybody smiling?	Neden herkes gülümsüyor?
eng	tur	School begins at nine.	Okul dokuzda başlar.
eng	tur	I didn't say which country.	Ben hangi ülke demedim.
eng	tur	I, too, am worried about her.	Ben de onunla ilgili endişeliyim.
eng	tur	Experience is requirement for this profession.	Deneyim bu meslek için gereklidir.
eng	tur	I had hoped to save more money.	Biraz daha para biriktirmeyi ummuştum.
eng	tur	Sami was in Tahiti.	Sami Tahiti'de idi.
eng	tur	When you come to Hawaii, I'll show you around.	Hawaii'ye geldiğinde, seni gezdireceğim.
eng	tur	I've never needed anybody's help before.	Daha önce hiç kimsenin yardıma ihtiyacım olmadı.
eng	tur	You have an infection in your throat.	Boğazınızda enfeksiyon var.
eng	tur	"I saw her five days ago," he said.	O "Ben onu beş gün önce gördüm" dedi.
eng	tur	I bought this shirt yesterday.	Bu gömleği dün aldım.
eng	tur	Tom was due here three hours ago.	Tom'un üç saat önce burada vadesi dolmuştu.
eng	tur	I didn't mean to be rude.	Kabalık etmek istemedim.
eng	tur	At what time will the race finish?	Yarış saat kaçta bitecek?
eng	tur	Tom is in desperate need of some help.	Tom'un çok ciddi biraz yardıma ihtiyacı var.
eng	tur	Tom began to get very tired.	Tom çok yorulmaya başladı.
eng	tur	I had two copies of the book.	Kitabın iki kopyasına sahiptim.
eng	tur	Mary taught Tom to paint.	Mary Tom'a boya yapmayı öğretti.
eng	tur	I'm not really a talkative person. It's just that I have a lot of things to tell you.	Ben aslında geveze birisi değilimdir. Sadece sana anlatacak çok şeyim var.
eng	tur	I'm just a guy from Boston.	Ben sadece Boston'lu bir adamım.
eng	tur	I need someone now.	Şimdi birinine ihtiyacım var.
eng	tur	I told her to wear sunblock.	Ona güneş kremi kullanmasını söyledim.
eng	tur	Tom is a lot more creative than I am.	Tom benden daha yaratıcı.
eng	tur	The accident was due to careless driving.	Kaza dikkatsiz sürüşten dolayıydı.
eng	tur	You think you're so funny.	Çok komik olduğunu sanıyorsun.
eng	tur	Tom and I get along pretty well.	Tom ve ben gayet iyi anlaşıyoruz.
eng	tur	You seem to know a lot about Tom and his family.	Tom ve ailesi hakkında çok şey biliyor gibi görünüyorsun.
eng	tur	I eat cornflakes for breakfast.	Kahvaltı için mısır gevreği yerim.
eng	tur	Did you see who it was?	Kim olduğunu gördünüz mü?
eng	tur	I had great expectations for Tom.	Tom için büyük umutlarım vardı.
eng	tur	A satellite was launched in Russia last year.	Geçen yıl Rusya'da bir uydu fırlatıldı.
eng	tur	Who's sick?	Kim hasta?
eng	tur	The soldiers clicked their heels together.	Askerler topuklarını birlikte tıkırdattı.
eng	tur	I think it's time for me to turn off the TV.	Sanırım TV'i kapatmamın zamanıdır.
eng	tur	Tom sent me a picture of Mary.	Tom bana Mary'nin bir resmini gönderdi.
eng	tur	Edison invented the light bulb.	Edison ampulü icat etti.
eng	tur	Tom is never going to give up trying.	Tom denemekten asla vazgeçmeyecek.
eng	tur	Tom knows what's happening.	Tom ne olduğunu biliyor.
eng	tur	His mother had three sons, and he was the youngest.	Onun annesinin üç oğlu vardı ve o en küçüğüydü.
eng	tur	Tom and Mary were disgusted with each other.	Tom ve Mary birbirinden nefret etmişti.
eng	tur	How can you retire?	Nasıl emekli olabilirsiniz?
eng	tur	What the hell just happened?	Demin neler oldu?
eng	tur	Is that going to be awkward?	Bu garip olacak mı?
eng	tur	I am good at history.	Ben tarihte iyiyim.
eng	tur	Who benefits from this?	Bundan kim yararlanıyor?
eng	tur	Let's not do this anymore.	Bunu artık yapmayalım.
eng	tur	What's wrong with going to Boston by myself?	Boston'a tek başıma gitmemin nesi var?
eng	tur	We should be able to come up with a better plan than this.	Bundan daha iyi bir plan önerebilmeliyiz.
eng	tur	After taking a bath, I drank juice.	Banyo yaptıktan sonra meyve suyu içtim.
eng	tur	You need to be there by 2:30.	Saat 2.30'a kadar orada olmanız gerekiyor.
eng	tur	I have to arrange my hair.	Saçımı düzenlemek zorundayım.
eng	tur	Stop kvetching!	Dırdır etmekten vazgeç.
eng	tur	She advised him to read those books.	O ona şu kitapları okumasını tavsiye etti.
eng	tur	I make my own luck.	Ben kendi şansımı yaratıyorum.
eng	tur	How happy are you?	Ne kadar mutlusun?
eng	tur	Wouldn't you like to see Tom's references?	Tom'un referanslarını görmek istemiyor musun?
eng	tur	Nobody talks about Tom.	Hiç kimse Tom hakkında konuşmaz.
eng	tur	It was difficult.	Zordu.
eng	tur	Even when I was a child, I was able to swim well.	Çocukken bile iyi yüzebiliyordum.
eng	tur	Tom got locked out of his dormitory.	Tom, yurdunun dışında kilitli kaldı.
eng	tur	Getting rid of garbage has become a major headache for the authorities.	Çöpten kurtulmak yetkililer için büyük bir baş belası haline gelmiştir.
eng	tur	Do you have a gun?	Silahın var mı?
eng	tur	Don't you remember the Ten Commandments?	On Emir'i hatırlamıyor musun?
eng	tur	I like listening to Tom play the guitar.	Tom'un gitar çalmasını dinlemeyi seviyorum.
eng	tur	Tom didn't know he'd insulted anybody.	Tom birine hakaret ettiğini bilmiyordu.
eng	tur	They just don't trust you.	Onlar sadece sana güvenmiyor.
eng	tur	We have to do our jobs.	Biz işimizi yapmak zorundayız.
eng	tur	Sami messaged Layla.	Sami, Leyla'ya mesaj gönderdi.
eng	tur	Those shadows appeared in a way like giant dinosaurs, with a long neck and a very big jaw without teeth.	Bir bakıma uzun boyunlu ve dişsiz çok büyük çenesi olan dev dinozorlar gibi şu görüntüler ortaya çıktı.
eng	tur	Greece was the cradle of western civilization.	Yunanistan Batı uygarlığının beşiğiydi.
eng	tur	You're a very fussy eater, aren't you?	Çok telaşlı bir yiyicisin, değil mi?
eng	tur	I'll never forget what happened here today.	Bugün burada ne olduğunu asla unutmayacağım.
eng	tur	Frankly, I don't like him.	Açıkçası, ben onu sevmiyorum.
eng	tur	Tom is really angry.	Tom gerçekten kızgın.
eng	tur	Tom is the one who talked to Mary about that.	Bunun hakkında Mary ile konuşan kişi Tom'dur.
eng	tur	Tom kept me waiting for an hour.	Tom beni bir saat bekletti.
eng	tur	If you're not quiet, they'll hear you.	Eğer sessiz olmazsan seni duyarlar.
eng	tur	Tom has to go see Mary.	Tom Mary'yi görmeye gitmelidir.
eng	tur	Have you and Tom talked about what happened?	Sen ve Tom ne olduğu hakkında konuştunuz mu?
eng	tur	The fugitive is armed and dangerous.	Kaçak, silahlı ve tehlikelidir.
eng	tur	It's fun to watch you dance.	Dans etmeni izlemek eğlenceli.
eng	tur	I drink coffee after dinner.	Akşam yemeğinden sonra kahve içerim.
eng	tur	We need to get going.	Gitmeliyiz.
eng	tur	The flood caused a crisis for their community.	Sel toplulukları için bir krize neden oldu.
eng	tur	Tom told Mary he was sleepy.	Tom Mary'ye uykulu olduğunu söyledi.
eng	tur	Speaking English is useful.	İngilizce konuşmak faydalılar.
eng	tur	You're the oldest.	Sen en yaşlısın.
eng	tur	It's a step in the right direction.	Bu doğru yönde atılmış bir adım.
eng	tur	They walked side by side.	Onlar yan yana yürüdüler.
eng	tur	Do you think Tom will like the concert?	Tom'un konserden hoşlanacağını düşünüyor musun?
eng	tur	I've been going out with her for months.	Aylardır onunla çıkıyorum.
eng	tur	I hope Tom doesn't have to work this weekend.	Tom'un bu hafta sonu çalışmak zorunda olmadığını umuyorum.
eng	tur	Aren't you impressed?	Etkilenmedin mi?
eng	tur	They're all right.	Onlar iyi.
eng	tur	I have one sister.	Bir bacım var.
eng	tur	Our lives changed.	Hayatlarımız değişti.
eng	tur	You're the first girl I've ever kissed.	Sen öptüğüm ilk kızsın.
eng	tur	I didn't flunk.	Sınıfta kalmadım.
eng	tur	Great art makes people feel something.	Büyük sanat insana bir şey hissettirir.
eng	tur	I do indeed know quite a lot, but I'd like to know everything.	Gerçekten çok şey biliyorum, ama her şeyi bilmek istiyorum.
eng	tur	Are there any ATMs around here?	Bu çevrede bir bankamatik var mı?
eng	tur	Attention please!	Lütfen dikkat!
eng	tur	Is Tom a teacher here?	Tom burada bir öğretmen mi?
eng	tur	The mattress felt like rocks.	Şilte kaya gibi hissettirdi.
eng	tur	Tom has never trusted me.	Tom bana hiç güvenmedi.
eng	tur	I love sandwiches with liverwurst.	Ciğerli sosisli sandviçleri seviyorum.
eng	tur	I am young, too.	Ben de gencim.
eng	tur	Tom and Mary have quit talking to each other.	Tom ve Mary birbirleriyle konuşmayı bıraktılar.
eng	tur	The police established where he was when the crime occurred.	Suç işlendiğinde polis nerede olduğunu belirledi.
eng	tur	They helped each other do homework.	Onlar ev ödevlerini yapmakta birbirlerine yardım ettiler.
eng	tur	This is the place where the battle took place.	Bu, savaşın olduğu yerdir.
eng	tur	I'm fighting.	Ben mücadele ediyorum.
eng	tur	He lacks confidence.	O güvenden yoksundur.
eng	tur	I'm in here.	Ben buradayım.
eng	tur	Tom has the sniffles.	Tom burnunu çekiyor.
eng	tur	Is the mid-autumn festival on Monday this year?	Popüler hasat şenliği bu yıl pazartesi günü mü?
eng	tur	Why do they do it?	Neden onu yapıyorlar?
eng	tur	I don't know very well German syntax.	Ben Almancanın sözdizimini çok iyi bilmiyorum.
eng	tur	I still don't know how that happened.	Onun nasıl olduğunu hâlâ bilmiyorum.
eng	tur	What is it with you and Tom?	Sen ve Tom neyin peşindesiniz?
eng	tur	He ignores my problems.	O, sorunlarımı görmezden gelir.
eng	tur	I wasn't able hold my breath as long as Tom could.	Tom kadar uzun süre nefesimi tutamadım.
eng	tur	We couldn't stop.	Duramadık.
eng	tur	I have a different opinion on that subject.	O konuda farklı bir görüşüm var.
eng	tur	Tom is so ready for something new.	Tom yeni bir şey için oldukça hazır.
eng	tur	We have a garden in front of our house.	Evimizin önünde bir bahçemiz var.
eng	tur	Tom showed me his picture.	Tom bize resmini gösterdi.
eng	tur	I believe it's time to wake up Robert.	Sanırım Robert'ı uyandırmanın zamanı.
eng	tur	Do you have any money left?	Hiç paran kaldı mı?
eng	tur	Tom couldn't go because he was unable to get permission.	Tom izin alamadığı için gidemedi.
eng	tur	Tom saw Mary's car in his driveway and wondered why she'd come to visit.	Tom, Mary'nin arabasını onun araba yolunda gördü ve neden ziyaret etmeye geleceğini merak etti.
eng	tur	Did you tell Tom what you told me?	Bana anlattıklarını Tom'a söyledin mi?
eng	tur	They're all terrified.	Onların hepsi dehşete kapılmış.
eng	tur	Tom was indicted last month.	Tom geçen ay mahkemeye verildi.
eng	tur	What with the visitors and all the extra housework, I've had a very busy week.	Konuklar ve fazla ev işi nedeniyle, çok hareketli bir hafta geçirdim.
eng	tur	Tom fell off the roof and broke three ribs.	Tom çatıdan düştü ve üç kaburgasını kırdı.
eng	tur	Spring is just around the corner.	Bahar çok yakında geliyor.
eng	tur	You can meet them tonight.	Bu gece onlarla tanışabilirsin.
eng	tur	Let me start with you.	Senden başlayalım.
eng	tur	Tom prefers to park behind the house.	Tom evin arkasında park etmeyi tercih ediyor.
eng	tur	Read that for me.	Bunu benim için oku.
eng	tur	Tom could be injured.	Tom yaralanmış olabilir.
eng	tur	This is a work of fiction.	Bu bir kurgu eseridir.
eng	tur	I don't want her to go to jail.	Onun hapse gitmesini istemiyorum.
eng	tur	All humans on Earth are descended from a common ancestor.	Dünyadaki bütün insanlar ortak bir atanın soyundan gelirler.
eng	tur	Tom jumped off the train.	Tom trenden atladı.
eng	tur	Tom doesn't like to make mistakes.	Tom hata yapmaktan hoşlanmaz.
eng	tur	Tell me you're not afraid.	Bana korkmadığını söyle.
eng	tur	Tom wanted to know why Mary was late.	Tom Mary'nin neden geç kaldığını bilmek istedi.
eng	tur	Tom wants to come to our party.	Tom partimize gelmek istiyor.
eng	tur	Tom isn't as heavy as I am.	Tom benim kadar ağır değil.
eng	tur	Many household cleaners contain poison.	Birçok ev temizlik malzemeleri zehir içerir.
eng	tur	You must perform your duty.	Görevini yerine getirmelisin.
eng	tur	That's extremely dangerous.	Bu son derece tehlikeli.
eng	tur	Bring me another fork, please.	Lütfen bana başka bir çatal getirin.
eng	tur	There are many fruit vendors on the way.	Yol üzerinde birçok meyve satıcısı vardır.
eng	tur	You need to get in touch with Tom.	Tom'la bağlantı kurmalısın.
eng	tur	The fog was so dense, we could hardly see anything.	Sis çok yoğundu, her şeyi zorlukla görebildik.
eng	tur	Tom has a reservation.	Tom'un bir rezervasyonu var.
eng	tur	Don't let them into this room.	Onların bu odaya girmesine izin vermeyin.
eng	tur	The weather was very bad yesterday.	Hava dün çok kötüydü.
eng	tur	Tell Tom who you met today.	Tom'a bugün kimle buluştuğunu söyle.
eng	tur	I haven't heard from Tom in quite some time.	Uzun bir süredir Tom'dan haber almadım.
eng	tur	This is the final struggle.	Bu son mücadeledir.
eng	tur	It's bad manners to speak with your mouth full.	Ağzın doluyken konuşmak terbiyesizliktir.
eng	tur	Peter was fed up with childish girls.	Peter çocuksu kızlardan bıkmıştı.
eng	tur	Children learn more from what you are than what you teach.	Çocuklar senin öğrettiklerinden çok senin yaptıklarını öğreniyor.
eng	tur	Are you finished here?	Burada mı bitti?
eng	tur	What splendid houses they are!	Ne müthiş ev bunlar!
eng	tur	They had hardly started when it began to rain.	Onlar başlar başlamaz yağmur yağmaya başladı.
eng	tur	Tom is sitting all day in his room accomplishing nothing.	Tom bütün gün odasında hiçbir şey yapmadan oturuyor.
eng	tur	Fadil came back later.	Fadil daha sonra geri döndü.
eng	tur	I'm very sorry your father died.	Baban öldüğü için çok üzgünüm.
eng	tur	Emily wants to work in a major company.	Emily büyük bir şirkette çalışmak istiyor.
eng	tur	Why would Tom come back now?	Tom neden şimdi geri dönüyor?
eng	tur	Hi, I have an appointment with the general manager. This is my interview notice.	Merhaba, genel müdürle bir randevum var. Bu, röportajımın belgesi.
eng	tur	Mary and some other women were here for a few hours.	Mary ve diğer bazı kadınlar birkaç saattir buradaydı.
eng	tur	I'm anxious for a promotion.	Ben bir tanıtım için hevesliyim.
eng	tur	Tom knew that would happen.	Tom bunun olacağını biliyordu.
eng	tur	The mirror broke.	Ayna kırıldı.
eng	tur	The lady is my sister.	Hanım benim ablamdır.
eng	tur	I recognized Mr Jones at first glance.	İlk bakışta Bay Jones'u tanıdım.
eng	tur	A Nazi killed a Jew.	Bir Nazi bir Yahudi öldürdü.
eng	tur	Tom isn't conservative.	Tom muhafazakâr değil.
eng	tur	I met him before you were born.	Sen doğmadan önce onunla tanıştım.
eng	tur	I know you meant well.	Niyetinin kötü olmadığını biliyorum.
eng	tur	Tom really doesn't need to worry.	Tom'un gerçekten endişelenmek zorunda değil.
eng	tur	We need Tom's help.	Tom'un yardımına ihtiyacımız var.
eng	tur	A right without a duty is a privilege.	Ödevsiz hak, imtiyazdır.
eng	tur	Tom jumped across the mud puddle.	Tom çamur birikintisinin üzerinden atladı.
eng	tur	I have not seen you for ages.	Ben uzun süredir seni görmedim.
eng	tur	She saw my name written on the wall.	O, duvarda yazılı adımı gördü.
eng	tur	I've just seen her.	Az önce onu gördüm.
eng	tur	This is my desk.	Bu benim masam.
eng	tur	"Did you say something?" "No. Did you?"	"Bir şey söyledin mi?" "Hayır. Peki sen?"
eng	tur	He took it for granted that she was happy.	Onun mutlu olduğuna kesin gözüyle bakıyordu.
eng	tur	How old are the tires on your car?	Arabanızdaki lastikler kaç yaşında?
eng	tur	Tom will be late again.	Tom yine geç kalacak.
eng	tur	May I visit your home one of these days?	Bugünlerde evini ziyaret edebilir miyim?
eng	tur	Tom had dreams of becoming a famous tennis player.	Tom'un ünlü bir tenis oyuncusu olma hayalleri vardı.
eng	tur	I think it made a big difference.	Sanırım bu büyük bir fark yarattı.
eng	tur	Who were you speaking with?	Sen kimle konuşuyordun?
eng	tur	Tom was caught off-guard.	Tom hazırlıksız yakalandı.
eng	tur	I'd appreciate it if you didn't mention this to anyone.	Bundan birisine bahsetmediysen müteşekkir kalırım.
eng	tur	I think I know everything I need to know about this.	Bu konuda bilmem gereken her şeyi bildiğimi düşünüyorum.
eng	tur	It is free of charge.	Ücretsizdir.
eng	tur	We have ample food.	Bol miktarda yiyeceğimiz var.
eng	tur	I don't always do this this way.	Bunu her zaman bu şekilde yapmam.
eng	tur	That teacher isn't too bad.	O öğretmen fazla kötü değil.
eng	tur	You have lipstick on your cheek.	Yanağında ruj lekesi var.
eng	tur	I recommend that you don't talk to Tom today.	Bugün Tom'la konuşmamanı öneriyorum.
eng	tur	I know I shouldn't have asked you to do that.	Bunu yapmanı istememem gerektiğini biliyorum.
eng	tur	What exactly is it that you're asking me to do?	Benden yapmamı istediğin şey tam olarak nedir?
eng	tur	Tom isn't the only one who wants to order pizza.	Pizza sipariş etmek isteyen tek kişi Tom değil.
eng	tur	He is suffering from a bad cold.	O kötü bir soğuk algınlığına yakalandı.
eng	tur	I just want you to go away.	Sadece uzaklaşmanı istiyorum.
eng	tur	I've already reminded Tom to do that.	Tom'a onu yapmasını çoktan hatırlattım.
eng	tur	I didn't even know you spoke French.	Fransızca konuştuğunu bilmiyordum.
eng	tur	I didn't do anything special.	Ben özel hiçbir şey yapmadım.
eng	tur	How long would you like to stay?	Ne kadar süre kalmak istersin?
eng	tur	Don't speak with your mouth full!	Ağzın doluyken konuşma!
eng	tur	Tom should know this.	Tom'un bunu bilmesi gerekir.
eng	tur	I'm getting wet.	Ben ıslanıyorum.
eng	tur	Tom will eat just about anything you give him.	Tom ona verdiğin hemen hemen her şeyi yiyecektir.
eng	tur	We'll go out tomorrow if the weather permits.	Hava müsait olursa yarın dışarı çıkacağız.
eng	tur	Tom told them not to do that.	Tom onlara onu yapmamalarını söyledi.
eng	tur	Tom and his friends helped me carry the piano.	Tom ve arkadaşları piyanoyu taşmama yardım etti.
eng	tur	I don't have a problem doing the laundry, but I hate folding the clothes.	Çamaşır yıkarken bir sorunum yok ama giysileri katlamaktan nefret ediyorum.
eng	tur	He took off his overcoat.	O, paltosunu çıkardı.
eng	tur	Find out all you can about her.	Onun hakkında öğrenebildiğin her şeyi öğren.
eng	tur	This house has solar panels.	Bu evin güneş panelleri var.
eng	tur	I'll do whatever it takes to keep our customers satisfied.	Müşterilerimizi memnun etmek için ne gerekiyorsa yapacağım.
eng	tur	A bank lends us money at interest.	Bir banka bize faizle ödünç para verir.
eng	tur	The man behind them is playing the piano.	Onların arkasındaki adam piyano çalıyordu.
eng	tur	I want you to call him.	Onu aramanı istiyorum.
eng	tur	The book is small.	Kitap küçüktür.
eng	tur	No matter what happens, I'll keep my promise.	Ne olursa olsun, sözümü tutarım.
eng	tur	There are two zombies inside my house.	Evimin içinde iki tane zombi var.
eng	tur	Tom just wanted to be neighborly.	Tom sadece dostça olmak istiyordu.
eng	tur	Tom suddenly felt cold.	Tom aniden üşüdü.
eng	tur	You can tell this is college radio. First of all, they actually play records; secondly, they keep playing them at the wrong speed.	Bunu üniversite radyosunda anlatabilirsin. Her şeyden önce onlar aslında kayıtları çalarlar; ikinci olarak onları yanlış hızda çalmaya devam ederler.
eng	tur	Tom, may I have some money?	Tom, biraz para alabilir miyim.
eng	tur	He knows many things.	O çok şey biliyor.
eng	tur	Let him do it alone.	Onu tek başına yapsın.
eng	tur	This is a knife.	Bu bir bıçak.
eng	tur	We're interested only in the facts.	Biz sadece gerçeklerle ilgileniyoruz.
eng	tur	Tom worked the clay into a vase.	Tom kilden bir vazo çalışması yaptı.
eng	tur	Tom has lost something.	Tom bir şey kaybetti.
eng	tur	I told her about you.	Ona senden bahsettim.
eng	tur	I left New York two weeks ago.	İki hafta önce New York'tan ayrıldım.
eng	tur	I'm getting good at this.	Bunda iyi oluyorum.
eng	tur	Tom is preparing dinner in the kitchen.	Tom mutfakta akşam yemeği hazırlıyor.
eng	tur	How is this dish made?	Bu yemek nasıl yapılır?
eng	tur	I can spare you just 10 minutes.	Sana sadece 10 dakika ayırabilirim.
eng	tur	Tom was worried about losing his job.	Tom işini kaybetmekten endişe ediyordu.
eng	tur	I was told that you saw the accident.	Bana senin kazayı gördüğün söylendi.
eng	tur	I need to speak with Tom alone.	Tom'la tek başıma konuşmalıyım.
eng	tur	Come near the fire.	Ateşin yanına gel.
eng	tur	I'd like to sign up for the track team.	İzleme ekibi için kaydolmak istiyorum.
eng	tur	The keys of the piano are yellow due to age.	Piyanonun tuşları yaşı nedeniyle sararmış.
eng	tur	Tom often eats Thai food.	Tom genellikle Tay yemekleri yer.
eng	tur	Tom has been going out with Mary for about three years.	Tom yaklaşık üç yıldır Mary ile çıkıyor.
eng	tur	We have exams right after summer vacation.	Yaz tatilinden hemen sonra sınavlarımız var.
eng	tur	Tom was ordered to do that.	Tom'a bunu yapması emredildi.
eng	tur	Tom's keys are still on the table.	Tom'un anahtarları hala masanın üstünde.
eng	tur	Intolerance is not tolerated here.	Hoşgörüsüzlük burada hoş karşılanmaz.
eng	tur	"Can't you forgive me?" "No, Tom. What you have done is unforgivable."	"Beni affedemez misin?" "Hayır, Tom. Yaptığın şey affedilemez."
eng	tur	Tom stole some things from me.	Tom benden bazı şeyler çaldı.
eng	tur	What is her problem?	Onun sorunu nedir?
eng	tur	Oh, my God! Frankfurt is in Germany, not in the Middle East!	Tanrım! Frankfurt Orta Doğu'da değil Almanya'da.
eng	tur	I'm sorry, but it's really not possible.	Üzgünüm, ama bu gerçekten mümkün değil.
eng	tur	Keep your apples. I don't want them.	Elmalarını sakla. Onları istemiyorum.
eng	tur	She didn't live a single day of her life without violence.	O, hayatının bir gününde bile şiddetsiz yaşamadı.
eng	tur	She was painfully thin.	O, acı verecek şekilde zayıftı.
eng	tur	You really should buy a new car.	Gerçekten yeni bir araba almalısın.
eng	tur	Tom said he didn't have the permission to do that.	Tom onu yapmak için izni olmadığını söyledi.
eng	tur	Please wait here for a while.	Lütfen bir süre burada bekle.
eng	tur	Nobody really cared that Tom didn't help.	Tom'un yardım almaması gerçekten kimsenin umrunda değildi.
eng	tur	I'm sure something can be worked out.	Bir şeyin işe yarayabileceğinden eminim.
eng	tur	Tom goes to church every Sunday.	Tom her pazar kiliseye gider.
eng	tur	Tom said Mary didn't speak French.	Tom, Mary'nin Fransızca konuşmadığını söyledi.
eng	tur	Tom still hasn't arrived.	Tom hâlâ varmadı.
eng	tur	I have some unfinished business to take care of.	İlgilenmem gereken biraz bitirilmemiş işim var.
eng	tur	I was very cold.	Çok üşümüştüm.
eng	tur	It doesn't look like Tom is very busy.	Tom çok meşgul gibi görünmüyor.
eng	tur	I arrived first.	Ben önce geldim.
eng	tur	That's my complaint.	Bu benim şikayetim.
eng	tur	I want to ask a question.	Bir şey soracağım.
eng	tur	My language skills are subpar.	Dil becerilerim ortalamanın altındadır.
eng	tur	Fairy tales always begin the same: once upon a time.	Peri masalları hep aynı başlar: bir zamanlar.
eng	tur	I have horrible heartburn.	Bende korkunç mide yanması var.
eng	tur	How many pounds has Tom lost?	Tom kaç kilo kaybetti?
eng	tur	He continued to walk in the rain without putting up his umbrella.	O, şemsiyesini açmadan yağmurda yürümeye devam etti.
eng	tur	Tom heard a knock at the door.	Tom kapıda bir ses duydu.
eng	tur	Tom obviously knows that Mary likes him.	Tom açıkçası Mary'nin onu sevdiğini biliyor.
eng	tur	That's reasonable enough.	Yeterince mantıklı.
eng	tur	People laughed at him.	İnsanlar ona güldü.
eng	tur	Tom has suggested a solution to the problem.	Tom, soruna bir çözüm önerdi.
eng	tur	If he is tired, let him go to sleep.	Eğer o yorgunsa yatmasına izin ver.
eng	tur	Give the book back to the owner.	Kitabı sahibine geri ver.
eng	tur	Mary heard a noise.	Mary bir gürültü duydu.
eng	tur	It amazed us that she had been to Brazil alone.	Brezilya'ya tek başına gitmesi bizi şaşırttı.
eng	tur	We couldn't wait for them.	Onları bekleyemedik.
eng	tur	Give the dog some water.	Köpeğe biraz su ver.
eng	tur	Please help me!	Lütfen bana yardım et!
eng	tur	I wonder who will win.	Kimin kazanacağını merak ediyorum.
eng	tur	Would you mind answering a few questions?	Birkaç soruya cevap verir misin?
eng	tur	So, what do you want to do?	Peki ne yapmak istiyorsun?
eng	tur	The boy got sick from anxiety.	Çocuk bunaltıdan hasta oldu.
eng	tur	Just don't get involved, OK?	Sadece karışma, tamam mı?
eng	tur	I cannot put up with her behavior.	Onun davranışına katlanamam.
eng	tur	Cats don't eat bananas.	Kediler muz yemez.
eng	tur	Please tell me about your town in your next letter.	Lütfen bir sonraki mektubunda bana kentinden söz et.
eng	tur	Tom probably doesn't like you.	Tom muhtemelen seni sevmiyor.
eng	tur	This science-fiction novel is very interesting.	Bu bilim kurgu roman çok ilginç.
eng	tur	He is trying hard to quit smoking	O, sigarayı bırakmak için çok uğraşıyor
eng	tur	Tom waves to everyone.	Tom herkese el sallıyor.
eng	tur	I feel a lot better.	Çok daha iyi hissediyorum.
eng	tur	On the other side of the street, there are no houses yet.	Sokan diğer tarafında henüz hiçbir ev yok.
eng	tur	Each exercise should be performed fifty times.	Her bir egzersiz elli defa yapılmalı.
eng	tur	I should've done it already.	Bunu çoktan yapmalıydım.
eng	tur	Tom tied the horses to the post.	Tom atları direğe bağladı.
eng	tur	That kanji is so complex, I can't read it.	O kanji çok karmaşık, ben onu okuyamıyorum.
eng	tur	Mary reached for her purse.	Mary çantasına uzandı.
eng	tur	We need something a bit more subtle.	Biraz daha incelikli bir şeye ihtiyacımız var.
eng	tur	I don't think I'd like doing that at all.	Bunu yapmaktan hoşlanacağımı hiç sanmıyorum.
eng	tur	That didn't happen to me.	Bu benim başıma gelmedi.
eng	tur	I found it difficult to do that.	Onu yapmayı zor buldum.
eng	tur	It didn't stop there.	O orada durmadı.
eng	tur	We don't fight for trendy clothes, we fight for justice.	Trend elbiseler için değil adalet için kavga ederiz.
eng	tur	He was burning with fever.	O ateşle yanıyordu.
eng	tur	Tom doesn't think he'd be able to do that without our help.	Tom, yardımımız olmadan bunu yapabileceğini düşünmüyor.
eng	tur	Sami called for pizza.	Sami pizza istedi.
eng	tur	I'm retired.	Emekli oldum.
eng	tur	This is a gift.	Bu bir hediye.
eng	tur	Joey represents the family.	Joey aileyi temsil ediyor.
eng	tur	Do you really want to know if Tom likes you?	Tom'un seni sevip sevmediğini gerçekten bilmek istiyor musun?
eng	tur	Your efforts will soon pay off.	Çabalarınız yakında karşılığını verecek.
eng	tur	I've always known that.	Onu her zaman biliyorum.
eng	tur	I think I've found something that you might be interested in seeing.	Sanırım görmek isteyebileceğin bir şey buldum.
eng	tur	It's a popular vacation spot.	Bu popüler bir tatil yeri.
eng	tur	Tom doesn't remember his grandfather.	Tom büyükbabasını hatırlamıyor.
eng	tur	We invited our new neighbors over for a drink.	Yeni komşularımızı bir içki için eve davet ettik.
eng	tur	I don't think this rain will let up.	Bu yağmurun duracağını sanmam.
eng	tur	Please listen to the recording.	Lütfen kaydı dinleyin.
eng	tur	Sami called his attorney.	Sami kendi avukatını aradı.
eng	tur	Don't you see him?	Onu görmüyor musun?
eng	tur	We're always cautious.	Biz hep temkinliyiz.
eng	tur	I don't understand your question.	Sorunuzu anlamıyorum.
eng	tur	Why do women hate you so much?	Kadınlar neden senden bu kadar nefret ediyor?
eng	tur	Please continue eating. Don't worry about me.	Lütfen yemeye devam et. Benim hakkımda endişelenme.
eng	tur	You wanted an economy car, didn't you?	Bir ekonomi arabası istedin, değil mi?
eng	tur	Where will you go next?	Sonra nereye gideceksin?
eng	tur	We discussed the problem freely.	Sorunu özgürce tartıştık.
eng	tur	Tom was a bit desperate.	Tom biraz umutsuzdu.
eng	tur	Don't judge a book by its cover.	İnsanı dış görünüşüne göre yargılamayın.
eng	tur	How much is this ball?	Bu top ne kadar?
eng	tur	I certainly hope so.	Ben kesinlikle öyle umuyorum.
eng	tur	I cannot bring my car. There is no parking.	Arabamı getiremiyorum. Otopark yok.
eng	tur	Tom and Mary are watching.	Tom ve Mary izliyorlar.
eng	tur	I'm used to dealing with these kind of problems.	Bu tür sorunlarla uğraşmaya alışkınım.
eng	tur	That will be ten dollars.	Bu on dolar olacak.
eng	tur	Tom assured me that this kind of problem wouldn't happen again.	Tom bu tür bir sorunun tekrar olmayacağına bana güvence verdi.
eng	tur	Tom is worse off now than he's ever been.	Tom, şu ana kadar olduğundan daha kötü.
eng	tur	Tom gave Mary a detailed explanation of how it worked.	Tom, Mary'e bunun nasıl çalıştığının ayrıntılı açıklamasını verdi.
eng	tur	You and I will run.	Sen ve ben koşacağız.
eng	tur	Tom goes to the library three times a week.	Tom haftada üç kez kütüphaneye gider.
eng	tur	This conversation never happened.	Bu konuşma asla olmadı.
eng	tur	He is not a good person.	O iyi bir insan değil.
eng	tur	I wonder why Tom gave me this.	Tom'un bunu bana neden verdiğini merak ediyorum.
eng	tur	Sami knew a great deal about Islam.	Sami İslam hakkında epey bilgiliydi.
eng	tur	Tom told me Mary was his ex-wife.	Tom bana Mary'nin onun eski karısı olduğunu söyledi.
eng	tur	We're housesitting.	Biz birinin evine göz kulak oluyoruz.
eng	tur	You had better act upon his advice.	Onun nasihatına göre davransan iyi olur.
eng	tur	You are a cold-blooded person, aren't you?	Sen soğukkanlı bir insansın, değil mi?
eng	tur	What are my options?	Seçeneklerim neler?
eng	tur	I don't think you need to be worried about that.	Onun hakkında endişelenmene gerek olduğunu sanmıyorum.
eng	tur	How long was I unconscious?	Ne kadar zaman bilinçsizdim?
eng	tur	Everyone turned around.	Herkes döndü.
eng	tur	They said they were amused.	Eğlendiklerini söylediler.
eng	tur	Tom shut his eyes.	Tom gözlerini kapadı.
eng	tur	Tom is going to regret it.	Tom bundan pişman olacak.
eng	tur	This is a true story. A woman was admitted to a reputed obstetrics clinic to give birth.	Bu gerçek bir hikaye. Bir kadın, doğurmak için ünlü bir kadın-doğum kliniğine yatırıldı.
eng	tur	I know that I will die soon.	Yakında öleceğimi biliyorum.
eng	tur	Why are you lying to her?	Neden ona yalan söylüyorsun?
eng	tur	I had a wonderful time.	Harika bir zaman geçirdim.
eng	tur	I don't feel much like laughing.	Canım çok gülmek istemiyor.
eng	tur	What is the probability that at least two students have the same birthday?	İki öğrencinin aynı doğum gününe sahip olması olasılığı nedir?
eng	tur	Ok.	Tamam.
eng	tur	Tom never did what we asked him to do.	Tom asla bizim ona yapmasını söylediğimiz şeyi yapmadı.
eng	tur	She wrote to him to tell him that she couldn't come to visit next summer.	O, gelecek Yaz ziyaret etmek için gelemeyeceğini söylemek için ona yazdı.
eng	tur	I never joke about money.	Ben asla para hakkında şaka yapmam.
eng	tur	Is there also a paperback edition of this book?	Ayrıca bu kitabın bir ciltsiz baskısı var mı?
eng	tur	Tom retired four years ago.	Tom dört yıl önce emekli oldu.
eng	tur	Why am I going?	Ben neden gidiyorum?
eng	tur	We shouldn't resort to violence.	Şiddete başvurmamalıyız.
eng	tur	I like Hokkaido.	Hokkaido'yu severim.
eng	tur	These pants are too small for me.	Bu pantolon benim için çok küçük.
eng	tur	Emily is very lovely.	Emily çok hoş.
eng	tur	Tom didn't have to wait very long.	Tom çok uzun beklemek zorunda değildi.
eng	tur	Tom is still in high school.	Tom hâlâ lisede.
eng	tur	Tom is a popular guy.	Tom popüler bir adam.
eng	tur	I think our luck just ran out.	Sanırım şansımız tükendi.
eng	tur	I didn't steal your wallet.	Ben senin cüzdanını çalmadım.
eng	tur	Tom wanted to become a veterinarian.	Tom bir veteriner olmak istiyordu.
eng	tur	All of Tom's classmates waited for him.	Tom'un sınıf arkadaşlarının hepsi onu bekledi.
eng	tur	Tom is overworked.	Tom çok çalışmış.
eng	tur	Tom's column appears weekly.	Tom'un köşe yazısı haftalık olarak çıkıyor.
eng	tur	It happened on Halloween night.	Bu Cadılar Bayramı gecesinde oldu.
eng	tur	Yoshiki was hard up and asked Goro to lend him 20,000 yen.	Yoshiki meteliksizdi ve Goro'nun ona 20.000 yen ödünç vermesini istedi.
eng	tur	I know you hired her.	Senin onu işe aldığını biliyorum.
eng	tur	Giving advice to him is like talking to a brick wall.	Ona laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor.
eng	tur	My weight stays the same no matter what I eat.	Ne yersem yiyeyim kilom aynı kalıyor.
eng	tur	They're good principles.	Onlar iyi ilkeler.
eng	tur	Prime numbers are divisible only by one and themselves.	Asal sayılar sadece birle ve kendileri ile bölünebilir.
eng	tur	We'll try to be more careful the next time.	Gelecek sefer daha dikkatli olmaya çalışacağız.
eng	tur	She prefers to sew, and wishes neither to walk nor to sit in the garden.	O, dikiş dikmeyi tercih eder ve ne yürümek ne de bahçede oturmak ister.
eng	tur	Are you guys ready?	Hazır mısınız?
eng	tur	She charged me with being irresponsible.	Beni sorumsuz olmakla suçladı.
eng	tur	I've done a little hunting.	Ben biraz avcılık yaptım.
eng	tur	I didn't realize that Tom didn't have to do that.	Tom'un bunu yapmak zorunda olmadığını fark etmemiştim.
eng	tur	He's dead?	O öldü mü?
eng	tur	Tom is hard to please, isn't he?	Tom'u memnun etmek zor, değil mi?
eng	tur	I've decided not to go.	Gitmemeye karar verdim.
eng	tur	Tom wondered why Mary was so late.	Tom Mary'nin niçin o kadar geç kaldığını merak etti.
eng	tur	I missed you guys so much!	Sizleri çok özledim beyler!
eng	tur	He has guts.	Onun cesareti vardır.
eng	tur	He was asked to appear on television.	Ekrana davet edildi.
eng	tur	Love is blind. Hate is also blind.	Aşk kördür. Nefret de kördür.
eng	tur	We'd like separate checks, please.	Ayrı hesaplar istiyoruz, lütfen.
eng	tur	Tom and Mary are circulating the photos on the Internet.	Tom ve Mary internetteki fotoğrafları dolaşmaktadır.
eng	tur	Now just relax.	Şimdi sadece rahatla.
eng	tur	She is not home, but at school.	O, evde değil fakat okuldadır.
eng	tur	Some wild cats live under my neighbor's house.	Bazı vahşi kediler komşumun evinin altında yaşarlar.
eng	tur	Tom wasn't sure how to react.	Tom nasıl teki vereceğinden emin değildi.
eng	tur	You said give it to them.	Bunu onlara ver dedin.
eng	tur	Tom needs to buy some new shirts.	Tom'un birkaç yeni gömlek satın alması gerekiyor.
eng	tur	You think I'm afraid, don't you?	Korktuğumu düşünüyorsun, değil mi?
eng	tur	He passed the test he took last Friday.	Cuma günkü testten iyi not aldı.
eng	tur	Where's the big guy?	Büyük adam nerede?
eng	tur	Tom wasn't the first one here today.	Tom bugün buradaki ilk kişi değildi.
eng	tur	Look at the dawn on the sea!	Denizdeki şafağa bak!
eng	tur	So what's a candlestick?	Yani, şamdan nedir?
eng	tur	You aren't really planning on helping Tom, are you?	Sen gerçekten Tom'a yardım etmeyi planlamıyorsun, değil mi?
eng	tur	Tom is going to keep you informed.	Tom sizi bilgilendirecek.
eng	tur	Tom wouldn't go hiking by himself.	Tom tek başına yürüyüşe çıkmazdı.
eng	tur	Tom has been in Boston way too long.	Tom çok uzun süredir Boston'da.
eng	tur	Are you planning on taking Tom with you?	Tom'u yanında götürmeyi planlıyor musun?
eng	tur	I got a new pair of shoes.	Ben de yeni bir çift ayakkabı var.
eng	tur	She wanted to go out.	O dışarı çıkmak istedi.
eng	tur	They must be happy.	Onlar mutlu olmalılar.
eng	tur	She can't drive a car.	O araba süremez.
eng	tur	Tom doesn't speak French at home.	Tom evde Fransızca konuşmaz.
eng	tur	It's a great place to start.	Başlamak için harika bir yer.
eng	tur	I've got a book.	Benim bir kitabım var.
eng	tur	Look, Tom, can I borrow some money?	Bak, Tom, biraz ödünç para alabilir miyim?
eng	tur	You swim well, don't you?	Sen iyi yüzersin, değil mi?
eng	tur	Tom said Mary wasn't having fun.	Tom Mary'nin eğlenmediğini söyledi.
eng	tur	What have you got against Tom?	Tom'un aleyhinde neyin var?
eng	tur	I have another friend in China.	Çin'de bir arkadaşım daha var.
eng	tur	He knows the art of making people feel at home.	O, insanlara evde hissettirme sanatını biliyor.
eng	tur	I hope I have an opportunity to meet Tom when I'm in Boston.	Umarım Boston'dayken Tom'la tanışma fırsatım olur.
eng	tur	How are you today?	Bugün nasılsın?
eng	tur	Tom isn't interested in anything Mary has to say.	Tom Mary'nin söylemesi gereken hiçbir şeyle ilgilenmiyor.
eng	tur	I hate it when things like this happen.	Böyle şeyler olduğunda bundan nefret ediyorum.
eng	tur	Take as much as you want.	İstediğiniz kadar alın.
eng	tur	You were unconscious.	Sen bilinçsizdin.
eng	tur	I think I'm a good boss.	Ben iyi bir patron olduğumu düşünüyorum.
eng	tur	The professor makes us clean the piece.	Profesör bize parçayı temizletir.
eng	tur	When I last saw Tom he was just a babe in arms.	Tom'u son gördüğümde daha el kadar bebekti.
eng	tur	Immediate action should be taken.	Acil eylem alınmalı.
eng	tur	But you can't see anything at all!	Ama hiç bir şey göremiyorsun!
eng	tur	Mary told me that she didn't love her husband anymore.	Mary bana artık kocasını sevmediğini söyledi.
eng	tur	Please tell me what your problem is?	Lütfen bana sorununun ne olduğunu söyle.
eng	tur	Tom and Mary fell in love with each other.	Tom ve Mary birbirlerine âşık oldu.
eng	tur	That's not what I told him.	Ona söylediğim o değil.
eng	tur	I'm untidy.	Ben pasaklıyım.
eng	tur	I'll let you in on a secret.	Gizli bir şekilde içeri girmene izin vereceğim.
eng	tur	Mary was rescued by a handsome firefighter.	Mary yakışıklı bir itfaiyecil tarafından kurtarıldı.
eng	tur	I had some free time, so I wandered around town.	Biraz boş zamanım vardı, bu yüzden şehri gezdim.
eng	tur	Tom wants Mary to make sure John does his homework.	Tom Mary'nin John'un ev ödevini yaptığından emin olmasını istiyor.
eng	tur	I'm your new roommate.	Ben senin yeni oda arkadaşınım.
eng	tur	Tom told me Mary was his girlfriend.	Tom bana Mary'nin onun kız arkadaşı olduğunu söyledi.
eng	tur	Mary often wears her hair in pigtails.	Mary genellikle saçını iki örgü yapar.
eng	tur	Are you looking for these?	Bunları mı arıyorsun?
eng	tur	Tom was very busy all day.	Tom bütün gün çok meşguldü.
eng	tur	Is this really all we've got?	Sahip olduğumuz bütün şey gerçekten bu mu?
eng	tur	You can eat whatever you like.	Her ne istiyorsanız yiyebilirsiniz.
eng	tur	She is on friendly terms with him.	O onunla arkadaşça.
eng	tur	My neighbors are very nice people.	Komşularım çok güzel insanlar.
eng	tur	I was going to make some coffee. Do you want a cup?	Biraz kahve yapacaktım. Bir fincan ister misin?
eng	tur	Everyone's looking at you.	Herkes sana bakıyor.
eng	tur	Felicja's mother is a Polish of Romanian origin.	Felicja'nın annesi, Rumen asıllı bir Polonyalıdır.
eng	tur	Women are treated differently.	Kadınlara farklı biçimde davranılır.
eng	tur	How about some milk?	Biraz süte ne dersin?
eng	tur	I like traveling by motorcycle.	Motosikletle seyahat etmeyi seviyorum.
eng	tur	Sami is in his apartment.	Sami kendi dairesinde.
eng	tur	He was snoring loudly.	Yüksek sesle horluyordu.
eng	tur	Our neighbor has two brown dogs.	Komşumuzun iki tane kahverengi köpeği var.
eng	tur	I need Tom.	Tom'a ihtiyacım var.
eng	tur	You're not getting dressed.	Sen giyinmiyorsun.
eng	tur	Neptune has thirteen known moons.	Neptün'ün bilinen on üç uydusu vardır.
eng	tur	She seems to be involved in that murder case.	O cinayet davasına karışmış gibi görünüyor.
eng	tur	I've always hated the dark.	Ben her zaman karanlıktan nefret ettim.
eng	tur	I can be there in 30 minutes.	30 dakika içinde orada olabilirim.
eng	tur	It was so mystical.	O çok gizemliydi.
eng	tur	All that glitters is not gold.	Her sakallıyı deden sanma.
eng	tur	Have you ever had a pet?	Hiç evcil hayvanın oldu mu?
eng	tur	Everyone admired his courage.	Herkes onun cesaretine hayran kaldı.
eng	tur	You always try to get what you want.	Her zaman istediğini almaya çalışıyorsun.
eng	tur	They're not bad!	Onlar fena değildiler.
eng	tur	Tom is going to stay in Boston until Monday.	Tom Pazartesi gününe kadar Boston'da kalacak.
eng	tur	Call if there's trouble.	Sorun varsa arayın.
eng	tur	How is your dad?	Baban nasıl?
eng	tur	I, as an American, admire Lincoln.	Ben bir Amerikalı olarak, Lincoln'a hayranım.
eng	tur	They are the extreme cases.	Onlar olağanüstü durumlar.
eng	tur	He gave me clothes as well as food.	Bana hem elbiseler hem de yiyecek verdi.
eng	tur	Tom isn't under contract.	Tom sözleşmeli değil.
eng	tur	Tom didn't want to hug Mary.	Tom Mary'ye sarılmak istemedi.
eng	tur	Tom told me he was claustrophobic.	Tom bana kapalı alan korkusu olduğunu söyledi.
eng	tur	I had him paint my house.	Ona evimi boyattım.
eng	tur	I tried again, but to no avail.	Tekrar denedim ama boşuna.
eng	tur	I want my own room.	Kendi odamı istiyorum.
eng	tur	Don't you think we have pretty good alibis?	Oldukça iyi mazeretlerimiz olduğunu düşünmüyor musun?
eng	tur	I have seen him once on the train.	Onu bir zamanlar trende gördüm.
eng	tur	It's not voluntary.	O gönüllü değil.
eng	tur	I see her even in my dreams.	Onu rüyalarımda bile görüyorum.
eng	tur	That's accurate.	O doğru.
eng	tur	Libraries are one of our most valuable resources.	Kütüphaneler bizim en değerli kaynaklarımızdan biridir.
eng	tur	We saw Mr. Sato leave the room.	Bay Sato'nun odadan ayrıldığını gördük.
eng	tur	Tom said he wondered if Mary and I really could take care of ourselves.	Tom, Mary ve benim kendimize gerçekten bakıp bakamayacağını merak ettiğini söyledi.
eng	tur	I have nothing to do now.	Şu an yapacak bir şeyim yok.
eng	tur	Hungary is a state situated in Central Europe.	Macaristan, Orta Avrupa'da yer alan bir devlettir.
eng	tur	I love being with him.	Onunla olmayı seviyorum.
eng	tur	Tom certainly seemed inspired.	Tom kesinlikle ilhamlı görünüyordu.
eng	tur	Tom confessed his sins to the priest.	Tom papaza günah çıkarttı.
eng	tur	Mary was the talk of the town.	Meryem ilgi odağı oldu.
eng	tur	The best solution can only be found by a process of trial and error.	En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
eng	tur	We'll always have differences.	Her zaman farklılıklarımız olacak.
eng	tur	This probably means war.	Bu muhtemelen savaş demek.
eng	tur	I forgot to mention it to him.	Bunu ona söylemeyi unuttum.
eng	tur	Christmas is just three days away.	Noel'e sadece üç gün var.
eng	tur	Tom will help Mary.	Tom Mary'ye yardım edecek.
eng	tur	I think I may have to go over to Tom's house and help him this afternoon.	Sanırım bu öğleden sonra Tom'un evine gitmek ve ona yardım etmek zorunda kalabilirim.
eng	tur	Tom is in the ER.	Tom acil serviste.
eng	tur	I still don't understand why you don't like Tom.	Neden Tom'u sevmediğini hâlâ anlamıyorum.
eng	tur	You don't have to do this for me.	Bunu benim için yapmak zorunda değilsin.
eng	tur	We want our money back.	Paramızı geri istiyoruz.
eng	tur	I must tell Tom.	Tom'a söylemeliyim.
eng	tur	Can I make a reservation for golf?	Golf için bir rezervasyon yapabilir miyim?
eng	tur	Tom was surprised the police knew his name.	Tom polisin onun adını bilmesine şaşırdı.
eng	tur	Of course she can speak English.	Elbette o İngilizce konuşabilir.
eng	tur	Why do you think Tom is so angry?	Sence Tom neden bu kadar kızgın?
eng	tur	That's good enough for them.	O onlar için yeterince iyi.
eng	tur	How much would a new kitchen cost?	Yeni bir mutfak ne kadara mal olurdu?
eng	tur	If Tom is going to the zoo with you, I'll go, too.	Tom hayvanat bahçesine seninle gidiyorsa ben de gideceğim.
eng	tur	Tom did it all alone.	Tom tüm bunu tek başına yaptı.
eng	tur	He's redecorating the office.	Ofisi yeniden dekore ediyor.
eng	tur	Don't try to stop me! I'm going to the party no matter what.	Beni durdurmaya kalkmayın! Ne olursa olsun partiye gidiyorum.
eng	tur	She's working a case of her own.	O kendi ile ilgili bir davayı çalışıyor.
eng	tur	Tom told me he didn't know Mary.	Tom bana Mary'yi tanımadığını söyledi.
eng	tur	Tell Tom that I'm not hungry.	Tom'a aç olmadığımı ilet.
eng	tur	I think you should meet Tom.	Bence Tom'u karşılamalısın.
eng	tur	I usually keep a diary when I travel.	Seyahat ederken genellikle günlük tutarım.
eng	tur	We never got to Boston.	Biz Boston'a hiç gitmedik.
eng	tur	This is your chance, Tom.	Bu senin şansın, Tom.
eng	tur	I don't dissolve them in acid.	Onları asidin içinde eritmem.
eng	tur	I have no further questions.	Başka sorularım yok.
eng	tur	Mary paid for her lunch with five dollars.	Mary öğle yemeği için beş dolar ödedi.
eng	tur	It's almost summer.	Neredeyse yaz.
eng	tur	Did you know there are carnivorous tortoises?	Etçil kaplumbağaların olduğunu biliyor muydun?
eng	tur	Tom said he got back home on Monday.	Tom pazartesi günü eve döndüğünü söyledi.
eng	tur	You yourself should know.	Sen kendin bilmelisin.
eng	tur	Tom is claustrophobic.	Tom klostrofobik.
eng	tur	Would you mind if I kissed you?	Sizi öpmemin bir sakıncası var mı?
eng	tur	The Russians copy the French ways, but always fifty years later.	Ruslar Fransız yollarını kopyalar, ancak daima elli yıl sonra.
eng	tur	I won't attend the party.	Partiye katılmayacağım.
eng	tur	Tom put his hands over Mary's mouth.	Tom ellerini Mary'nin ağzının üstüne koydu.
eng	tur	If you're going to the beach, you need sunscreen.	Sahile gidiyorsan güneş kremine ihtiyacın var.
eng	tur	I'm telling you to shut up.	Çeneni kapatmanı söylüyorum.
eng	tur	The Atlantic Ocean is very big.	Atlas Okyanusu çok büyüktür.
eng	tur	There's a problem with the engine.	Motorla ilgili bir sorun var.
eng	tur	We know that this is impossible.	Biz bunun imkansız olduğunu biliyoruz.
eng	tur	What did he do to you?	O sana ne yaptı?
eng	tur	Tell Tom how to get to the beach.	Tom'a sahile nasıl gideceğini söyle.
eng	tur	That must've cost him a fortune.	Bu ona bir servete mal olmuş olmalı.
eng	tur	Someone has to pay the price.	Birisi bedeli ödemek zorunda.
eng	tur	I did that and Tom did that as well.	Ben yapmıştım. Tom da yapmış.
eng	tur	I wouldn't repeat that.	Ben onu tekrar etmezdim.
eng	tur	I called on Judy.	Judy'yi ziyaret ettim.
eng	tur	We didn't go to Boston last year.	Geçen sene Boston'a gitmedik.
eng	tur	Tom says he hopes Mary is able to win.	Tom, Mary'nin kazanabileceğini umduğunu söylüyor.
eng	tur	I don't like any of the babysitters we've interviewed so far.	Şimdiye kadar görüştüğümüz bakıcılardan hiç birini sevmiyorum.
eng	tur	Tom squeezed Mary's shoulder.	Tom, Mary'nin omzunu sıktı.
eng	tur	I am drawing a bird.	Ben bir kuş çiziyorum.
eng	tur	Are you in Boston right now?	Şimdi Boston'da mısın?
eng	tur	I'd advise you to let her go.	Onun gitmesine izin vermenizi tavsiye ederim.
eng	tur	Tom has an appointment.	Tom'un bir randevusu var.
eng	tur	Tom's mother is single.	Tom'un annesi bekar.
eng	tur	Tom probably doesn't know that Mary is Canadian.	Tom muhtemelen Mary'nin Kanadalı olduğunu bilmiyor.
eng	tur	Both wore dark clothing.	Her ikisi de koyu renk kıyafetler giymişti.
eng	tur	These cups are all broken.	Bu bardakların hepsi kırık.
eng	tur	No, I'm not thirsty.	Hayır, susamadım.
eng	tur	Tom didn't bring it.	Tom onu getirmedi.
eng	tur	Your cooperation in this matter will be greatly appreciated.	Bu konudaki işbirliğiniz büyük oranda takdir edilecektir.
eng	tur	Tom suggested going to the movies.	Tom sinemaya gitmeyi önerdi.
eng	tur	You will be hungry.	Acıkacaksın.
eng	tur	I locked myself in my room.	Kendimi odama kilitledim.
eng	tur	These are our visitors.	Bunlar bizim ziyaretçilerimiz.
eng	tur	How much should I feed my dog?	Köpeğimi ne kadar beslemeliyim?
eng	tur	I have bad news.	Kötü haberim var.
eng	tur	Tom changed subjects.	Tom konuları değiştirdi.
eng	tur	I was roaming over the mountains all through the night.	Bütün gece boyunca dağlarda dolaşıyordum.
eng	tur	Tom has already scored 30 points.	Tom daha şimdiden 30 sayı attı.
eng	tur	I bought half a dozen eggs.	Yarım düzine yumurta aldım.
eng	tur	Tom's parents adopted John a few months before they died.	Tom'un ebeveynleri ölmeden birkaç ay önce John'u evlat edindiler.
eng	tur	Do you see people in the park?	Parktaki insanları görüyor musun?
eng	tur	They decorated it.	Onlar onu dekore etti.
eng	tur	There's something else I need to do.	Yapmam gereken başka bir şey var.
eng	tur	Tom lent me his bicycle.	Tom bana bisikletini verdi.
eng	tur	I'm still not sure how I feel about Tom.	Tom hakkında nasıl hissettiğimden hâlâ emin değilim.
eng	tur	Have you ever watched this film?	Bu filmi hiç seyrettin mi?
eng	tur	Now, take a deep breath.	Şimdi, derin bir nefes al.
eng	tur	Even with all his wealth and fame, he's unhappy.	Bütün zenginliği ve şöhretine rağmen o mutsuzdur.
eng	tur	Tom put down his spoon and picked up a fork.	Tom kaşığını yere koydu ve bir çatal aldı.
eng	tur	I'll go by plane.	Uçakla gideceğim.
eng	tur	I anticipate a good vacation.	İyi bir tatil umuyorum.
eng	tur	We needed a break.	Bir araya ihtiyacımız vardı.
eng	tur	Tom admitted that he wears fake glasses because he wants to look smarter.	Tom daha şık görünmek istediği için sahte gözlük taktığını kabul etti.
eng	tur	I've gotten used to going to bed early.	Erken yatmaya alıştım.
eng	tur	Tom gave me a few dollars.	Tom bana birkaç dolar verdi.
eng	tur	Tell the truth to Tom.	Tom'a gerçeği söyle.
eng	tur	Tom must not be permitted to resign.	Tom'un istifa etmesine izin verilmemeli.
eng	tur	Come what may, we must do our duty.	Ne olursa olsun vazifemizi yerine getirmeliyiz.
eng	tur	It seems that it will rain.	Yağmur yağacak gibi görünüyor.
eng	tur	Where did you get your shirt?	Gömleğini nereden aldın?
eng	tur	Tom is moving across the country.	Tom ülke çapında ilerliyor.
eng	tur	Do you have a picture of us?	Bizim bir resmimize sahip misin?
eng	tur	She mistook me for Mr. Tamori.	O, beni Bay Tamori ile karıştırdı.
eng	tur	Tom had to leave the movie theater before the movie was over.	Tom film bitmeden önce sinemadan ayrılmak zorunda kaldı.
eng	tur	I just got a tattoo.	Ben sadece bir dövme yaptırdım.
eng	tur	At around 10%, Germany has the highest rate of vegetarianism in Europe.	Almanya % 10 civarındaki oranıyla Avrupa'daki en yüksek vejetaryenlik oranına sahiptir.
eng	tur	It's still windy.	Hala rüzgarlı.
eng	tur	We can't stay here. The roof is about to collapse!	Burada kalamayız. Çatı çökmek üzere.
eng	tur	You must absolutely not lick the floor.	Kesinlikle zemini yalamamalısın.
eng	tur	"Really?" "Yes, really."	"Gerçekten mi?" "Evet, gerçekten."
eng	tur	Tom didn't have the nerve to tell the truth.	Tom gerçeği söyleyecek cesarete sahip değildi.
eng	tur	The rich merchant adopted the boy and made him his heir.	Zengin tüccar çocuğu evlatlık aldı ve onu mirasçısı yaptı.
eng	tur	She showed him my picture.	O ona benim resmimi gösterdi.
eng	tur	If you heard him playing the piano, you would never think he is an eight-year-old boy.	Onu piyano çalarken dinlesen onun asla sekiz yaşındaki bir çocuk olduğunu düşünmezsin.
eng	tur	Didn't Tom do that?	Tom bunu yapmadı mı?
eng	tur	She gave him a lot of money.	O, ona çok para verdi.
eng	tur	I doubt very seriously that Tom will be lonely.	Tom'un yalnız kalacağından çok ciddi bir şekilde şüpheliyim.
eng	tur	Tom called me by name.	Tom, adıyla beni aradı.
eng	tur	Tom said he agreed with you.	Tom seninle aynı fikirde olduğunu söyledi.
eng	tur	Tom is still on the payroll.	Tom hâlâ maaş bordrosunda.
eng	tur	Tom didn't have to help us.	Tom bize yardım etmek zorunda değildi.
eng	tur	That seems hard to believe.	İnanmak zor görünüyor.
eng	tur	I'm sure Tom wouldn't approve.	Tom'un onaylamayacağından eminim.
eng	tur	Come with me.	Benimle birlikte gel.
eng	tur	The politician pushed for reform by denouncing the corruption of the government officials.	Siyasetçi devlet memurlarının yolsuzluğunu kınayarak reformu ısrarla istedi.
eng	tur	I used to be happy here.	Ben burada mutlu olurdum.
eng	tur	The dog was burnt to death.	Köpek yakılarak öldürüldü.
eng	tur	I'd like a dessert please.	Bir tatlı isterim, lütfen.
eng	tur	My son wants to be a professional golfer.	Oğlum profesyonel bir golfçü olmak istiyor.
eng	tur	Tom settled down.	Tom yerleşti.
eng	tur	Tom is still trying to get Mary to go out with him.	Tom hala Mary'yi onunla dışarı çıkartmaya çalışıyor.
eng	tur	What happened in 2013?	2013'te neler oldu?
eng	tur	That girl has a lovely doll.	O kızın güzel bir bebeği var.
eng	tur	Can you copy this for me?	Bunu benim için kopyalar mısın?
eng	tur	Tom says you've never been to Boston.	Tom Boston'da hiç bulunmadığını söylüyor.
eng	tur	I would like to give him a present for his birthday.	Doğum günü için ona bir hediye vermek istiyorum.
eng	tur	For now, no.	Şimdilik, hayır.
eng	tur	Tom is the youngest one in our class.	Tom sınıfımızın en küçüğüdür.
eng	tur	I found it hard to close the door.	Kapıyı kapatmayı zor buldum.
eng	tur	Tom can't make it.	Tom onu yapamıyor.
eng	tur	Tom is very strict, isn't he?	Tom çok otoriter, değil mi?
eng	tur	Tom should start his own company.	Tom kendi şirketine başlamalıdır.
eng	tur	I hope you're not too upset.	Umarım çok üzgün değilsin.
eng	tur	We don't care.	Umursamayız.
eng	tur	Tom is a raving egomaniac.	Tom çılgın bir egomanyak.
eng	tur	Tom is the next in line.	Tom sırada bir sonraki.
eng	tur	She politely declined the invitation.	O kibarca daveti reddetti.
eng	tur	Tom was staring at Mary who was sitting on the school bus that was parked in front of the school.	Tom okulun önünde park etmiş otobüste oturan Mary'ye bakıyordu.
eng	tur	I plan on visiting Boston.	Boston'u ziyaret etmeyi planlıyorum.
eng	tur	He stayed here for a short time.	O burada kısa bir süre boyunca kaldı.
eng	tur	The mother divided the money among her children.	Anne parayı çocukları arasında bölüştürdü.
eng	tur	My name is not really Tom.	Benim adım aslında Tom değil.
eng	tur	Our work began to flourish.	İşlerimiz gelişmeye başladı.
eng	tur	Tom and I are waiting for the bus.	Tom ve ben otobüsü bekliyoruz.
eng	tur	Don't run about wildly in the room.	Odada çılgın gibi koşuşturma.
eng	tur	I know I have it here somewhere.	Biliyorum, buralarda bir yerde olacaktı.
eng	tur	Music gratifies the ears.	Müzik kulakları tatmin eder.
eng	tur	I can't do anything without help.	Ben yardım olmadan hiçbir şey yapamam.
eng	tur	I give you my supreme word of honor.	Sana yüce şeref sözümü veriyorum.
eng	tur	Tom is very cute.	Tom çok şirin.
eng	tur	His brother came home soon after.	Kısa süre sonra erkek kardeşi eve geldi.
eng	tur	I'm awake.	Uyanığım.
eng	tur	We're the last ones to arrive.	Biz gelen son kişileriz.
eng	tur	I must concentrate.	Konsantre olmalıyım.
eng	tur	The merchants were driven out of the temple by Jesus.	Tüccarlar Hz.İsa tarafından tapınaktan kovuldular.
eng	tur	That is my little sister's camera.	O benim küçük kız kardeşimin kamerası.
eng	tur	Which woman's son is sick?	Hangi kadının oğlu hasta?
eng	tur	Please tell us about yourself.	Lütfen bize kendinden bahset.
eng	tur	You've abused my trust.	Sen benim güvenimi kötüye kullandın.
eng	tur	We're relatives by marriage.	Biz sıhri hısımız.
eng	tur	Tell Tom exactly what you told me.	Bana söylediğini tam olarak Tom'a söyle.
eng	tur	Vladivostok is a city in Russia.	Vladivostok, Rusya'da bir kenttir.
eng	tur	The difference between the two terms is not clear.	İki dönemin arasındaki fark açık değil.
eng	tur	Sami showed Layla Salima's e-mails.	Sami, Leyla'ya Salima'nın e-postalarını gösterdi.
eng	tur	Did you see the solar eclipse yesterday?	Dünkü Güneş tutulmasını gördün mü?
eng	tur	None of my friends are online.	Arkadaşlarımın hiçbiri çevrimiçi değil.
eng	tur	I think we're just about finished.	Sanırım bitirmek üzereyiz.
eng	tur	What you're doing right now is a felony.	Şu anda yaptığın şey bir suç.
eng	tur	I can understand Hungarian, but I can't speak it.	Macarcayı anlayabiliyorum ama onu konuşamıyorum.
eng	tur	Where do you sleep?	Nerede uyursun?
eng	tur	I've missed them.	Onları özledim.
eng	tur	What brought you to Boston?	Sizi Boston'a ne getirdi?
eng	tur	There is no difference.	Hiç fark yok.
eng	tur	Did I say that, I have it?	Ona sahip olduğumu sana söyledim mi?
eng	tur	The girl resembles her mother.	O kız, annesine benziyor.
eng	tur	Tatoeba is addictive.	Tatoeba bağımlılıktır.
eng	tur	Boys give promises very easily, but they as easily forget them.	Erkekler çok kolay söz verirler fakat onları kolay unuturlar.
eng	tur	Tom was a pain.	Tom bir sancıydı.
eng	tur	Tom can dance better than Mary.	Tom Mary'den daha iyi dans edebilir.
eng	tur	Tom said he hoped that Mary wouldn't do that.	Tom, Mary'nin onu yapmayacağını umduğunu söyledi.
eng	tur	No one recognized Tom's genius while he was alive.	O hayatta iken hiç kimse Tom'un dehasını tanımadı.
eng	tur	The game was canceled because of heavy rain.	Şiddetli yağmur nedeniyle, oyun iptal edildi.
eng	tur	Please tell me this isn't really happening.	Lütfen bana bunun gerçekten olmadığını söyle.
eng	tur	Sami looked like a caveman.	Sami mağara adamı gibi görünüyordu.
eng	tur	Tom was very gullible.	Tom çok kolay aldatılırdı.
eng	tur	I can't believe it!	Ben ona inanamıyorum!
eng	tur	I've been very busy since the new term started.	Yeni dönem başladığından beri çok meşgulüm.
eng	tur	Tom never goes to school by bus.	Tom asla okula otobüsle gitmez.
eng	tur	This book is heavy reading.	Bu kitap, okumak için ağırdır.
eng	tur	He came down the hill on his bicycle.	O, bisikleti ile tepeden indi.
eng	tur	The forest is teeming with life.	Orman yaşamla iç içedir.
eng	tur	There's nobody left to help us.	Bize yardım edecek kimse kalmadı.
eng	tur	I bought an old lamp.	Ben eski bir lamba satın aldım.
eng	tur	Today, most people in the world condemn slavery.	Günümüzde dünyadaki çoğu insan köleliği kınıyor.
eng	tur	The man suspected of murdering Tom has been arrested by the police.	Tom'u öldürdüğünden şüphelenilen adam polis tarafından tutuklandı.
eng	tur	I need to tell Tom the truth.	Tom'a doğruyu söylemem gerekiyor.
eng	tur	Tom thinks we can take care of ourselves.	Tom kendimize bakabileceğimizi düşünüyor.
eng	tur	There's no point doing that.	Onu yapmanın bir anlamı yok.
eng	tur	I think you might be able to help me.	Bana yardım edebileceğini düşünüyorum.
eng	tur	Tom was such a cute kid.	Tom çok şirin bir çocuktu.
eng	tur	It's fine with me.	Bana uyar.
eng	tur	I was advised not to do that.	Bana onu yapmamam tavsiye edildi.
eng	tur	The pain is agonizing.	Ağrı kıvrandırıyor.
eng	tur	I want Tom arrested for murder.	Tom'un cinayet için tutuklanmasını istiyorum.
eng	tur	You don't know how tired I was.	Ne kadar yorgun olduğumu bilmiyorsun.
eng	tur	Tom didn't know that Mary had intended to go yesterday.	Tom, Mary'nin dün gitmek istediğini bilmiyordu.
eng	tur	I have seen her playing the piano.	Onu piyano çalarken gördüm.
eng	tur	How many stars and planets are there in the universe?	Evrende kaç tane yıldız ve gezegen var?
eng	tur	The good news brought tears to her eyes.	İyi haber, onun gözlerine gözyaşı getirdi.
eng	tur	We can't go into that now.	Şimdi ona giremeyiz.
eng	tur	We need to finish this.	Bunu bitirmemiz gerek.
eng	tur	There's no entertainment in the countryside.	Kırsal bölgede hiç eğlence yoktur.
eng	tur	But we know his intentions are good.	Ancak onun niyetinin iyi olduğunu biliyoruz.
eng	tur	Do you really expect Tom to arrive on time?	Gerçekten Tom'un zamanında gelmesini bekliyor musun?
eng	tur	Will we arrive in time?	Zamanında varır mıyız?
eng	tur	Tom doesn't have a clue, does he?	Tom'un bir ipucu yok, değil mi?
eng	tur	The government and industry are cooperating to fight pollution.	Hükümet ve endüstri çevre kirliliğiyle mücadele etmek için işbirliği yapıyor.
eng	tur	I couldn't find Tom.	Tom'u bulamadım.
eng	tur	Tom said that Mary was ready to go.	Tom, Mary'nin gitmeye hazır olduğunu söyledi.
eng	tur	Tom hasn't been living in Boston long.	Tom uzun süredir Boston'da yaşamıyor.
eng	tur	Tom is just pretending.	Tom sadece numara yapıyor.
eng	tur	Deodoro da Fonseca was the first president of Brazil. Galileo and isaac Newton were great physicists.	Deodoro da Fonseca Brezilya'nın ilk cumhurbaşkanıydı. Galileo ve Isaac Newton büyük fizikçilerdi.
eng	tur	Laurie is a girl.	Laurie bir kızdır.
eng	tur	Why are Tom and Mary in Boston?	Tom ve Mary neden Boston'dalar?
eng	tur	The police treated Tom like a common criminal.	Polis Tom'a sıradan bir suçlu gibi davrandı.
eng	tur	You alone can do this.	Tek başına bunu yapabilirsin.
eng	tur	It was on the list.	Bu, listedeydi.
eng	tur	Tom is learning French because he eventually wants to live in a French-speaking country.	Tom sonunda Fransızca konuşan bir ülkede yaşamak istediği için Fransızca öğreniyor.
eng	tur	I'm willing to do whatever it takes.	Neye mal olursa olsun yapmaya hazırım.
eng	tur	Was that all you said to her?	Ona söylediğinin hepsi bu muydu?
eng	tur	Tom and Mary are both wearing brown hats.	Tom ve Mary her ikisi de kahverengi şapka giyiyorlar.
eng	tur	Tom wasn't last. Mary was.	Tom sonuncu değildi. Mary sonuncuydu.
eng	tur	She is quite satisfied with her life as it is.	Hayatından olduğu gibi oldukça memnun.
eng	tur	Tom was bald.	Tom dazlaktı.
eng	tur	That conference is held every year.	O konferans her yıl düzenlenir.
eng	tur	Don't you want to see that happen again?	Onun bir daha olmasını görmek istemiyor musun?
eng	tur	So what did you do?	Peki sen ne yaptın?
eng	tur	Tom still owes me some money.	Tom'un hala bana biraz para borcu var.
eng	tur	Tom should do nothing.	Tom hiçbir şey yapmamalı.
eng	tur	Tom finished his shift and went home.	Tom vardiyasını bitirdi ve eve gitti.
eng	tur	My dad said no.	Babam hayır dedi.
eng	tur	Tom may be in for a big surprise.	Tom için büyük sürpriz olabilir.
eng	tur	Do you understand what Tom is saying?	Tom'un ne dediğini anlıyor musun?
eng	tur	What percentage of the students are admitted to colleges?	Öğrencilerin yüzde kaçı üniversitelere kabul edilmektedir?
eng	tur	Mary is an elf.	Mary bir cin.
eng	tur	The Bill of Rights amended the U.S. Constitution.	İnsan hakları beyannamesi ABD Anayasasını değiştirdi.
eng	tur	They say never wake a sleepwalker.	Onlar asla bir uyurgezeri uyandırma derler.
eng	tur	Kill all the zombies.	Tüm zombileri öldürün.
eng	tur	The police think you did it.	Polis onu senin yaptığını düşünüyor.
eng	tur	Cookie is my dog.	Cookie benim köpeğimdir.
eng	tur	Cooking is my secret passion.	Aşçılık benim gizli tutkumdur.
eng	tur	Let's not give Tom the chance to do that.	Tom'a, onu yapma şansı tanımayalım.
eng	tur	This caught us by surprise.	Bu bizi şaşırttı.
eng	tur	That's when I went to the police.	Polise gittiğim zaman budur.
eng	tur	Computers have no family.	Bilgisayarların ailesi yok.
eng	tur	I didn't plan on singing here tonight.	Bu gece burada şarkı söylemeyi planlamadım.
eng	tur	Sami convinced Layla to convert to Islam.	Sami Leyla'yı Müslüman olmaya ikna etti.
eng	tur	We talk about it every day.	Biz her gün onun hakkında konuşuruz.
eng	tur	I hope she marries.	Umarım evlenir.
eng	tur	I recognized them.	Ben onları tanıdım.
eng	tur	Tom was a typical teenager.	Tom tipik bir gençti.
eng	tur	I still don't trust Tom all that much.	Tom'a hâlâ o kadar çok güvenmiyorum.
eng	tur	I think it's appropriate.	Bunun uygun olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	I'm not pretty.	Ben güzel değilim.
eng	tur	I've bought an electric bike.	Elektrikli bir bisiklet aldım.
eng	tur	Your French has gotten better.	Fransızcan daha iyi oldu.
eng	tur	Layla saw Sami's profile picture and she liked it.	Leyla, Sami'nin profil resmini gördü ve onu beğendi.
eng	tur	Tom is an extremely talented artist.	Tom son derece yetenekli bir sanatçı.
eng	tur	Tom can't give you an answer now.	Tom şu anda sana bir cevap veremez.
eng	tur	They brought dinner.	Onlar akşam yemeği getirdi.
eng	tur	Could anything be more romantic?	Bir şey daha romantik olabilir mi?
eng	tur	Apparently, Tom didn't know what to do.	Görünüşe göre, Tom ne yapacağını bilmiyordu.
eng	tur	You look really nice tonight.	Bu gece gerçekten güzel görünüyorsun.
eng	tur	Tom said he wanted to relax a little bit.	Tom biraz rahatlamak istediğini söyledi.
eng	tur	I have no doubts.	Benim hiçbir şüphem yok.
eng	tur	Tom didn't notice anything out of the ordinary.	Tom olağan dışı bir şey fark etmedi.
eng	tur	I only have one picture of great-grandmother.	Ben sadece büyük büyükannemin sadece bir resmine sahibim.
eng	tur	It's very easy to make you worry, isn't it?	Seni endişelendirmek çok kolay, değil mi?
eng	tur	Tom isn't a junkman.	Tom bir hurdacı değil.
eng	tur	Tom's confidence is back.	Tom'un güveni geri döndü.
eng	tur	Building materials are expensive now.	İnşaat malzemeleri şimdi pahalıdır.
eng	tur	Tom stayed with me until the ambulance arrived.	Ambulans gelene kadar Tom benimle kaldı.
eng	tur	You already know my opinion.	Benim düşüncemi zaten biliyorsun.
eng	tur	Take a nap if you're tired.	Eğer yorgunsan bir şekerleme yap.
eng	tur	Tom told Mary not to worry.	Tom Mary'ye endişelenmemesini söyledi.
eng	tur	It is polite of him to write me back at once.	Onun bana hemen yanıt yazması kibarlıktır.
eng	tur	Tom works at a museum not too far from here.	Tom buradan çok uzak olmayan bir müzede çalışıyor.
eng	tur	Most of the leaves have fallen.	Yaprakların çoğu döküldü.
eng	tur	We're just looking for him.	Biz sadece onu arıyoruz.
eng	tur	Come at ten o'clock sharp.	Saat tam onda gel.
eng	tur	I don't want to name names.	İsim vermek istemiyorum.
eng	tur	Tom waited for Mary in front of the school.	Tom okulun önünde Mary'yi bekledi.
eng	tur	What's your favorite domestic wine?	Favori yerli şarabın nedir?
eng	tur	This is too big to carry.	Bu taşımak için çok büyük.
eng	tur	I've already gone through several marriages, but none of them gave me the happiness I deserve.	Daha önce birkaç evlilik geçirdim ama onlardan hiçbiri bana hakettiğim mutluluğu vermedi.
eng	tur	That'll teach 'em.	Bu onlara ders olacak!
eng	tur	Tom eats chocolate every day.	Tom her gün çikolata yer.
eng	tur	It's a bargain.	Bu bir pazarlık.
eng	tur	He reads better than I do.	O benden daha iyi okur.
eng	tur	Stay put.	Kımıldama.
eng	tur	You are not pregnant.	Sen hamile değilsin.
eng	tur	I've already bought my ticket.	Ben zaten biletimi aldım.
eng	tur	There's almost no milk in the glass.	Bardakta neredeyse hiç süt yok.
eng	tur	Everyone should have a hobby.	Herkesin bir hobisi olmalı.
eng	tur	Why are you so upset?	Neden bu kadar üzgünsün?
eng	tur	I don't buy that.	Beni kandıramazsın.
eng	tur	For our friendship!	Dostluğumuza!
eng	tur	Tom grabbed his briefcase and headed for the door.	Tom çantasını tuttu ve kapıya doğru yöneldi.
eng	tur	I found it best to say nothing about the matter.	Konu hakkında hiçbir şey söylememeyi en iyi buldum.
eng	tur	You probably don't remember.	Muhtemelen hatırlamıyorsunuzdur.
eng	tur	The vampire is sucking my blood.	Vampir, kanımı emiyor.
eng	tur	They’ve been watching that film for ages.	Onlar uzun yıllardır o filmi izliyorlar.
eng	tur	You bought me a gift?!	Bana bir hediye mi aldın?!
eng	tur	Cats' eyes are very sensitive to light.	Kedilerin gözleri ışığa karşı çok duyarlıdır.
eng	tur	I was in the hospital for a week.	Bir haftadır hastanedeydim.
eng	tur	We don't have a single thing to worry about.	Endişelenecek tek bir şeyimiz yok.
eng	tur	Tom and Mary don't know how to do that.	Tom ve Mary bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorlar.
eng	tur	If I see you around here again, I'll kill you.	Seni bir daha bu çevrede görürsem öldürürüm.
eng	tur	You're really brave, aren't you?	Gerçekten cesursun, değil mi?
eng	tur	She cared for her son.	O oğluna baktı.
eng	tur	Do Tom and Mary know about each other?	Tom ve Mary birbirini tanıyor mu?
eng	tur	What's the tallest building in Boston?	Boston'da en yüksek bina nedir?
eng	tur	Tom isn't willing to give it a try.	Tom bunu denemeye meraklı değil.
eng	tur	The boy attempted an escape, but failed.	Genç kaçmaya yeltendi ama başaramadı.
eng	tur	You're so lazy.	Sen çok tembelsin.
eng	tur	I'm on my way to meet him now.	Şimdi onunla tanışmak için geliyorum.
eng	tur	I know it won't be easy to do that.	Onu yapmanın kolay olmayacağını biliyorum.
eng	tur	Can you remember this game?	Bu oyunu hatırlayabiliyor musunuz?
eng	tur	Do it according to this.	Onu buna göre yapın.
eng	tur	Tom went back into the cave.	Tom mağaraya geri gitti.
eng	tur	Dania, go call Fadil.	Dania, git Fadıl'ı çağır.
eng	tur	We were all rooting for him.	Hepimiz onu destekliyorduk.
eng	tur	I was foolish enough to believe him.	Ona inanacak kadar akılsızdım.
eng	tur	Tom wasn't at the hotel.	Tom otelde değildi.
eng	tur	Her kindness has become a burden to me.	Onun kibarlığı bana yük olmaya başlamıştı.
eng	tur	Those are all the questions I'm going to answer right now.	Bunlar şimdi cevaplayacağım tüm sorular.
eng	tur	It was unfortunate that it rained yesterday.	Dün yağmur yağması talihsizdi.
eng	tur	You are a drug addict like me!	Sen benim gibi bir uyuşturucu bağımlısısın!
eng	tur	I wish I were able to do that.	Keşke bunu yapabilsem.
eng	tur	Sing us a song in French.	Bize Fransızca bir şarkı söyle.
eng	tur	There's something you don't seem to understand.	Anlıyor gibi görünmediğin bir şey var.
eng	tur	You could see Tom tomorrow.	Tom'u yarın görebilirsin.
eng	tur	I have the key.	Anahtarım var.
eng	tur	I'll never forget you, Tom.	Seni asla unutmayacağım, Tom.
eng	tur	He asked me the name of Mary's father.	O bana Mary'nin babasının adını sordu.
eng	tur	I'm about to go to the cinema.	Ben sinemaya gitmek üzereyim.
eng	tur	They live in Helsinki, Finland.	Onlar Helsinki, Finlandiya'da yaşarlar.
eng	tur	I've completely lost interest in this.	Ben bu konuya tamamen ilgimi kaybettim.
eng	tur	Merry Christmas to you and your family.	Sana ve ailene mutlu Noeller.
eng	tur	I'll give you something for the pain.	Sana ağrı için bir şey vereceğim.
eng	tur	You're supposed to always pay your rent on the first of the month.	Her zaman ayın ilk günü kiranı ödemen gerekiyor.
eng	tur	Try and calm down.	Dene ve sus.
eng	tur	I finally finished writing the report.	Sonunda raporu yazmayı bitirdim.
eng	tur	Bob became a minister.	Bob bir bakan oldu.
eng	tur	He was patient.	O, sabırlıydı.
eng	tur	My findings suggest that that is not the case.	Benim bulgularım durumun böyle olmadığını gösteriyor.
eng	tur	That is the first step.	O ilk adımdır.
eng	tur	I think I have what it takes to be a manager.	Sanırım bir müdür olmak için gereken şeylere sahibim.
eng	tur	Sami wore his favorite hat.	Sami en sevdiği şapkayı giydi.
eng	tur	Northern Algeria is highly urbanized.	Kuzey Cezayir oldukça kentleşmiş durumda.
eng	tur	No major announcements are expected.	Büyük duyurular beklenmiyor.
eng	tur	To live is to suffer.	Yaşamak, acı çekmektir.
eng	tur	She can speak both English and German.	O hem İngilizce hem de Almanca konuşabilir.
eng	tur	I still haven't finished the architecture course.	Mimarlık kursunu hâlâ bitirmedim.
eng	tur	It might have been Miss Satoh who sent these flowers.	Bu çiçekleri gönderen Bayan Satoh olabilirdi.
eng	tur	I fully agree with this.	Ben buna tamamen katılıyorum.
eng	tur	I explained to Tom what needed to be done.	Ne yapılması gerektiğini Tom'a açıkladım.
eng	tur	Tom walked over to where Mary was seated.	Tom Mary'nin oturduğu yere doğru yürüdü.
eng	tur	He helped me a lot.	O bana çok yardım sağladı.
eng	tur	I don't know why Tom was absent.	Tom'un neden yok olduğunu bilmiyorum.
eng	tur	I know how that sounds.	Onun nasıl göründüğünü biliyorum.
eng	tur	He embraced his son warmly.	O, oğlunu içtenlikle kucakladı.
eng	tur	We now have all the evidence we need to convict Tom Jackson.	Şu anda Tom Jackson'u mahkûm etmek için ihtiyacımız olan tüm kanıta sahibiz.
eng	tur	Tom especially likes going to Italian restaurants.	Tom özellikle İtalyan restoranına gitmeyi sever.
eng	tur	No complaints have been reported.	Hiçbir şikayet bildirilmedi.
eng	tur	I just want to say thank you.	Ben sadece size teşekkür etmek istiyorum.
eng	tur	Tom promised me he'd help me paint my garage.	Tom garajımı boyamama yardım edeceğine söz verdi.
eng	tur	You need to help me find them.	Onları bulmama yardım etmelisin.
eng	tur	Where could Tom possibly be?	Tom muhtemelen nerede olabilir?
eng	tur	The management of that company is sexist.	O şirketin yönetimi cinsiyetçidir.
eng	tur	The accident was due to the driver's carelessness.	Kaza, sürücünün dikkatsizliğinden dolayı meydana geldi.
eng	tur	Tom said Mary doesn't need to do that.	Tom, Mary'nin bunu yapmasına gerek olmadığını söyledi.
eng	tur	He has a good reputation no matter where he goes.	Nereye giderse gitsin iyi bir üne sahiptir.
eng	tur	He's got a joker.	Jokeri var.
eng	tur	I have things to do tomorrow.	Yarın yapacak işlerim var.
eng	tur	He is proficient in English.	O, İngilizcede yeterlidir.
eng	tur	The coffee shop is haunted by aspiring artists.	Bu kafe dükkanı gelecek vadeden sanatçılar tarafından ziyaret edilir.
eng	tur	Most people here don't do that.	Buradaki çoğu insan bunu yapmaz.
eng	tur	He is a masked hero; we can trust him.	O maskeli bir kahraman; ona güvenebiliriz.
eng	tur	The dog was hit by a car.	Köpek bir araba tarafından çarpıldı.
eng	tur	We galloped our horses over the hill.	Tepenin üstünde atlarımızı dört nala koşturduk.
eng	tur	I'll bet you looked beautiful when you were young.	Gençken güzel göründüğüne bahse girerim.
eng	tur	Do you really want me to tell Tom that you were the one who killed his father?	Onun babasını öldüren biri olduğunu Tom'a gerçekten söylememi istiyor musun?
eng	tur	I think Tom doesn't swim very often, but I could be wrong.	Sanırım tom çok sık yüzmez ama yanılabilirim.
eng	tur	Was John Brown a terrorist or a freedom fighter?	John Brown bir terörist mi yoksa bir özgürlük savaşçısı mıydı?
eng	tur	We look up to him.	Biz ona hayranlık duyarız.
eng	tur	I can do without his help.	Onun yardımı olmadan yapabilirim.
eng	tur	I'll find someone else to help me.	Bana yardım edecek başka birini bulacağım.
eng	tur	I never suspected anything.	Asla hiçbir şeyden şüphelenmedim.
eng	tur	Come on, Finnish isn't that hard.	Hadi, Fince o kadar zor değil.
eng	tur	He wasn't a good politician.	O iyi bir politikacı değildi.
eng	tur	I think we lost Tom.	Sanırım Tom'u kaybettik.
eng	tur	Tom was a bit drunk.	Tom biraz sarhoştu.
eng	tur	Why didn't you say something before?	Neden daha önce bir şey söylemedin?
eng	tur	What time's your plane?	Uçağın ne zaman?
eng	tur	Tom explained his plan to both Mary and John.	Tom planını hem Mary'ye hem de John'a açıkladı.
eng	tur	Tom can't believe this.	Tom buna inanamıyor.
eng	tur	I think you still love Tom.	Sanırım Tom'u hâlâ seviyorsun.
eng	tur	You said you loved him.	Onu sevdiğini söyledin.
eng	tur	I'm not lucky.	Şanslı değilim.
eng	tur	No one wants that to happen.	Hiç kimse onun olmasını istemiyor.
eng	tur	If it gets boring, I'll go home.	Bu sıkıcı olursa eve giderim.
eng	tur	I can't afford to have children.	Ben çocuk sahibi olmayı göze alamam.
eng	tur	The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.	Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
eng	tur	Ageing is a disease that you must die of.	Yaşlanma ölmek zorunda olduğunuz bir hastalıktır.
eng	tur	Old friends contacted me.	Eski arkadaşlar benimle bağlantıya geçtiler.
eng	tur	We like Chinese food.	Biz Çin yemeğini severiz.
eng	tur	Try to open the door.	Kapıyı açmayı dene.
eng	tur	So far, nobody's laughed at any of Tom's jokes.	Şimdiye kadar hiç kimse Tom'un şakalarından hiçbirine gülmedi.
eng	tur	Why don't we flip a coin?	Neden yazı tura atmıyoruz?
eng	tur	Tom wrote to Mary about John.	Tom, Mary'e John hakkında yazdı.
eng	tur	What you do with them is up to you.	Onlarla ne yapacağınız size kalmış.
eng	tur	Does Tom think Mary likes him?	Tom, Mary'nin ondan hoşlandığını düşünüyor mu?
eng	tur	They named the library after me.	Onlar kütüphaneye benim adımı verdiler.
eng	tur	I'm having some problems compiling this software.	Bu yazılımı derlerken bazı sorunlarla karşılaşıyorum.
eng	tur	That's a brilliant plan.	Bu dâhice bir plan.
eng	tur	Where do you plan to go on vacation next summer?	Önümüzdeki yaz tatilde nereye gitmeyi planlıyorsun?
eng	tur	You came at the right time.	Doğru zamanda geldiniz.
eng	tur	Tom got right to the point.	Tom hemen konuya girdi.
eng	tur	Are you one of Tom's relatives?	Sen Tom'un akrabalarından mısın?
eng	tur	I have it with me.	Üzerimde.
eng	tur	I felt the house shake a little. Didn't you?	Ben evin biraz sallandığını hissettim, sen hissetmedin mi?
eng	tur	I am dumbfounded.	Ben hayrete düştüm.
eng	tur	Did Tom say why Mary isn't here today?	Tom Mary'nin neden bugün burada olmadığını söyledi mi?
eng	tur	Tom took a lot of pictures.	Tom bir sürü fotoğraf çekti.
eng	tur	How long were you at the party?	Ne kadar süre partideydin?
eng	tur	Tom couldn't find anyone to help him.	Tom kendisine yardım edecek birini bulamadı.
eng	tur	You can use that phone.	O telefonu kullanabilirsiniz.
eng	tur	Tom cried as he read Mary's letter.	Tom Mary'nin mektubunu okurken ağladı.
eng	tur	I have recently given up smoking.	Son zamanlarda sigara içmeyi bıraktım.
eng	tur	You don't deserve to call yourself a European!	Kendine bir Avrupalı ​​demeyi hak etmiyorsun!
eng	tur	Tom was a prisoner of war for three years.	Tom üç yıldır bir savaş esiriydi.
eng	tur	Emily is a college student.	Emily bir kolej öğrencisidir.
eng	tur	I'm allergic to dust.	Toza allerjim var.
eng	tur	Tom got here less than ten minutes ago.	Tom on dakikadan daha az bir sürede buraya geldi.
eng	tur	You cannot lose.	Kaybedemezsin.
eng	tur	It is a black hole.	O bir kara delik.
eng	tur	You're repulsive.	Sen iğrençsin.
eng	tur	Tom is bothering me.	Tom beni rahatız ediyor.
eng	tur	The new rotas are in the office.	Yeni görev listeleri ofistedir.
eng	tur	She is wearing a hat.	O bir şapka takıyor.
eng	tur	The liner called at Hong Kong.	Yolcu gemisi Hong Kong'a uğradı.
eng	tur	I was hoping I could go back to the beach next weekend.	Önümüzdeki hafta sonu plaja tekrar gidebileceğimi umuyordum.
eng	tur	I fully agree with his text.	Ben onun metnine tamamen katılıyorum.
eng	tur	We need all of them.	Onların hepsine ihtiyacımız var.
eng	tur	Tom thought Mary might not know John.	Tom, Mary'nin John'ı tanımayabileceğini düşündü.
eng	tur	New York is a multi-racial city.	New York çok ırklı bir şehirdir.
eng	tur	I couldn't attend the party on account of illness.	Hastalık yüzünden partiye katılamadım.
eng	tur	This picture shows how stupid I used to look.	Bu resim eskiden ne kadar aptalca göründüğümü gösteriyor.
eng	tur	Tom said he thought Mary needed to be more careful.	Tom Mary'nin daha dikkatli olması gerektiğini düşündüğünü söyledi.
eng	tur	Is that a challenge?	Bu bir meydan okuma mı?
eng	tur	I asked Tom why he had to do that.	Tom'a neden onu yapmak zorunda olduğunu sordum.
eng	tur	We're still getting to know each other.	Biz hâlâ birbirimizi tanıyoruz.
eng	tur	I wish you'd both keep quiet.	Keşke ikini de sessiz olsanız.
eng	tur	Needless to say, getting up early is important.	Hiç söylemeye gerek yok, erken kalkmak önemlidir.
eng	tur	I have to find a faster route.	Daha hızlı bir rota bulmak zorundayım.
eng	tur	Can you wake me up at seven o'clock tomorrow morning?	Yarın sabah yedide beni uyandırabilir misin?
eng	tur	Tom proved them wrong.	Tom onları yanlış kanıtladı.
eng	tur	She is just an ordinary girl.	O sadece sıradan bir kız.
eng	tur	I want to know where you've been.	Nerede olduğunu bilmek istiyorum.
eng	tur	Tom likely won't win.	Tom muhtemelen kazanmayacak.
eng	tur	I like it even though it's worthless.	Değersiz olmasına rağmen, onu seviyorum.
eng	tur	The lamp needs to be filled with oil.	Lamba yağ ile doldurulmalı.
eng	tur	Tom got home just before the storm hit.	Tom fırtına vurmadan hemen önce eve döndü.
eng	tur	Tom is Mary's private tutor.	Tom, Mary'nin özel öğretmeni.
eng	tur	You look very happy this morning.	Bu sabah çok mutlu görünüyorsun.
eng	tur	I drank a little beer.	Biraz bira içtim.
eng	tur	If the government wants to write news, it is not news.	Hükümet haber yazmak istiyorsa, bu bir haber değildir.
eng	tur	Sami let Layla live.	Sami, Leyla'nın yaşamasına izin verdi.
eng	tur	Tom was very courteous.	Tom çok kibardı.
eng	tur	We sometimes swim in the lake.	Biz bazen gölde yüzeriz.
eng	tur	I'll go on Sunday.	Pazar günü gideceğim.
eng	tur	I have a lunch date with Mary.	Mary ile bir öğle yemeği buluşmam vardı.
eng	tur	Tom was wearing a straw hat.	Tom bir hasır şapka giyiyordu.
eng	tur	Tom is going to have to stay in the hospital for another three weeks.	Tom üç hafta daha hastanede kalmak zorunda kalacak.
eng	tur	Illness prevented me from calling on you.	Hastalık seni aramamı engelledi.
eng	tur	Who broke this?	Bunu kim kırdı?
eng	tur	Remember your humanity, and forget the rest.	İnsanlığını hatırla ve gerisini unut.
eng	tur	There were two Spanish firemen, called José and Josbí.	Orada Jose ve Josbi adında iki İspanyol itfaiyeci vardı.
eng	tur	Is Tom feeling better today?	Tom bugün daha iyi hissediyor mu?
eng	tur	Mars contains highlands which occur in the southern hemisphere.	Mars güney yarım kürede oluşan yaylalar içeriyor.
eng	tur	I spoke to the doctors in French.	Doktorlarla Fransızca konuştum.
eng	tur	I think we should give up.	Bence vazgeçmeliyiz.
eng	tur	I have two tickets to a piano concert. Would you like to go with me?	Bir piyano konseri için iki biletim var. Benimle gitmek ister misin?
eng	tur	We've got to get help.	Biz yardım almak zorundayız.
eng	tur	He showed his photograph album to me.	Bana fotoğraf albümünü gösterdi.
eng	tur	I went to bed early, for I was tired.	Ben erkenden yatmaya gittim, zira yorgundum.
eng	tur	The wind still blows strongly.	Rüzgar hala güçlü esiyor.
eng	tur	New Year's arriving.	Yılbaşı geliyor.
eng	tur	Thank God it's Friday.	Tanrıya şükür bugün Cuma.
eng	tur	Tom is going to Boston, isn't he?	Tom Boston'a gidiyor, değil mi?
eng	tur	What are your influences?	Etkileriniz nedir?
eng	tur	Tom is at home.	Tom evde.
eng	tur	I guess I'm not that busy.	Ben o kadar meşgul değilim sanırım.
eng	tur	Anyone could do that.	Herhangi biri onu yapabilir.
eng	tur	These butterflies are rare in our country.	Bu kelebekler ülkemizde nadirdir.
eng	tur	She was fascinated.	O büyülenmişti.
eng	tur	Tom wandered off.	Tom esas konudan ayrıldı.
eng	tur	She's a nurse and she works here.	O bir hemşire ve burada çalışıyor.
eng	tur	Jean and Kate are twins.	Jean ve Kate ikizler.
eng	tur	I can't drink alcohol.	Alkol içemem.
eng	tur	Sami made a decision to go to Egypt.	Sami, Mısır'a gitmek için bir karar aldı.
eng	tur	Stay where I can see you.	Seni görebileceğim bir yerde kal.
eng	tur	Aren't you convinced Tom was the one who did that?	Onu yapan kişinin Tom olduğundan emin değil misin?
eng	tur	You teach Arabic.	Arapça öğretiyorsun.
eng	tur	Na'vi language is used in Avatar.	Na'vi dili Avatar'da kullanılır.
eng	tur	Oh my god! I've killed a pregnant woman!	Tanrım! Hamile bir kadını öldürdüm!
eng	tur	I have a lot of friends in Germany.	Almanya'da birçok arkadaşım var.
eng	tur	Have you heard from her recently?	Son zamanlarda ondan haber aldın mı?
eng	tur	Whatever she says is true.	O ne derse doğrudur.
eng	tur	Tom's eye color is green.	Tom'un göz rengi yeşildir.
eng	tur	My back is sore.	Sırtım acıyor.
eng	tur	When will the train arrive?	Tren ne zaman gelecek?
eng	tur	Tom is very wealthy.	Tom çok zengin.
eng	tur	I finished translating for today.	Bugün için tercümeyi bitirdim.
eng	tur	I can't teach French.	Ben Fransızca öğretemem.
eng	tur	Tom regretted what he did.	Tom yaptığından pişman oldu.
eng	tur	I will dance on your grave.	Ben senin mezarının üzerinde dans edeceğim.
eng	tur	I think they know you.	Sanırım onlar seni tanıyor.
eng	tur	Do you have a gun in your house?	Evinde bir silahın var mı?
eng	tur	Main Street was blocked off all morning for the parade.	Ana cadde tören için bütün sabah bloke edildi.
eng	tur	Tom kept writing.	Tom yazmaya devam etti.
eng	tur	We're shooting.	Ateş ediyoruz.
eng	tur	Why are you going?	Neden gidiyorsun?
eng	tur	Fadil took Dania's family hostage.	Fadıl, Dania'nın ailesini rehin aldı.
eng	tur	I'm not drunk. I'm as sober as a judge.	Sarhoş değilim. Yargıç kadar ayığım.
eng	tur	My colleague filled in for me while I was sick.	İş arkadaşlarım ben hastayken benim yerimi doldurdular.
eng	tur	They were really happy.	Onlar gerçekten mutluydu.
eng	tur	There's no excuse for Tom's behavior.	Tom'un davranışı için mazeret yok.
eng	tur	I forgot that you're Tom's friend.	Tom'un arkadaşı olduğunu unuttum.
eng	tur	Tom put on his sunglasses.	Tom güneş gözlüğünü taktı.
eng	tur	This does me good.	Bu bana iyi geliyor.
eng	tur	He's dishonest.	O sahtekar.
eng	tur	You'd better get up early.	Erken kalksan iyi olur.
eng	tur	Tom knew that I was desperate to do that.	Tom bunu yapmak için umutsuz olduğumu biliyordu.
eng	tur	He's playing Monopoly.	O Monopoly oynuyor.
eng	tur	Unfortunately, these beautiful words are not mine.	Maalesef bu güzel kelimeler benim değil.
eng	tur	I didn't mean to spook you.	Seni korkutmak istemedim.
eng	tur	Who should I give this to?	Bunu kime vermeliyim?
eng	tur	Did you happen to see the accident?	Kazayı gördün mü?
eng	tur	The deer was killed by hunters.	Geyik avcılar tarafından öldürüldü.
eng	tur	Tom is fast, isn't he?	Tom hızlı, değil mi?
eng	tur	This is my I.D. card.	Bu benim kimlik kartım.
eng	tur	It's difficult to analyze.	Analiz etmek zor.
eng	tur	Her name's Irina.	Onun adı Irina.
eng	tur	I'd like to meet his father.	Ben onun babasıyla tanışmak istiyorum.
eng	tur	I'm sure that Tom will be here soon.	Tom'un yakında burada olacağından eminim.
eng	tur	Do you often take trips?	Sık sık geziye çıkar mısın?
eng	tur	If I'd known Tom's address, I'd have written him a letter.	Tom'un adresini bilseydim ona bir mektup yazardım.
eng	tur	She's suffering from a serious disease.	O, ciddi bir hastalıktan çekiyor.
eng	tur	Whichever way you may take, you can get to the station.	Hangi yoldan gidersen git istasyona varabilirsin.
eng	tur	Tom doesn't want to wait in line.	Tom sırada beklemek istemiyor.
eng	tur	Tom looks wobbly.	Tom titrek görünüyor.
eng	tur	I'm sure Tom will like Mary.	Tom'un Mary'yi seveceğinden eminim.
eng	tur	Today is a cloudy day.	Bugün bulutlu bir gün.
eng	tur	How long has Tom been sleeping?	Tom ne kadar süredir uyuyor?
eng	tur	Tom never said it was possible.	Tom asla bunun mümkün olduğunu söylemedi.
eng	tur	How much time is enough?	Ne kadar zaman yeterli?
eng	tur	I wish Tom would stop complaining all the time.	Keşke Tom sürekli şikayet etmeyi bıraksa.
eng	tur	Tom thinks Mary was having fun.	Tom, Mary'nin eğlendiğini düşünüyor.
eng	tur	Tom seemed to expect nothing.	Tom hiçbir şey beklemiyormuş gibi görünüyordu.
eng	tur	I want to talk with the manager about the schedule.	Ben program hakkında yöneticisi ile konuşmak istiyorum.
eng	tur	Betty came last.	Betty sonuncu geldi.
eng	tur	This is outstanding.	Bu olağanüstü.
eng	tur	The water is really cold.	Su gerçekten soğuk.
eng	tur	That's most likely the reason Tom isn't here.	Büyük ihtimalle Tom'un burada olmamasının sebebi budur.
eng	tur	Please lower your voice.	Lütfen sesini alçalt.
eng	tur	When was the last time you did this?	Bunu en son ne zaman yaptın?
eng	tur	I couldn't fall asleep because of the noise.	Gürültüden dolayı uyuyamadım.
eng	tur	She came home disappointed.	Hayal kırıklığına uğramış olarak eve geldi.
eng	tur	It's been ages since I saw you last.	Seni son gördüğümden beri uzun zaman oldu.
eng	tur	Tom doesn't often drink beer.	Tom sık sık bira içmiyor.
eng	tur	The pastor gave a sermon.	Papaz bir vaaz verdi.
eng	tur	She always keeps her word.	O, her zaman sözünü tutar.
eng	tur	I can't tie my shoes by myself.	Ayakkabılarımı kendi başıma bağlayamam.
eng	tur	Tom is at the computer.	Tom bilgisayarın başında.
eng	tur	I don't like getting up so early in the morning.	Sabahları çok erken kalkmayı sevmiyorum.
eng	tur	Did you find any mistakes?	Herhangi bir hata buldunuz mu?
eng	tur	Mary is my type of woman.	Mary benim kadın tipim.
eng	tur	I sat on something and broke it.	Bir şeyin üstüne oturdum ve onu kırdım.
eng	tur	It was hard for you to say goodbye, wasn't it?	Hoşçakal demen zordu, değil mi?
eng	tur	Did I say you could sit there?	Orada oturabileceğini söyledim mi?
eng	tur	Tom is strong willed.	Tom güçlü iradeli.
eng	tur	She wanted to become a lawyer.	Avukat olmak istedi.
eng	tur	Tom won't leave anytime soon.	Tom yakında terketmeyecek.
eng	tur	Her boss is hard to deal with.	Onun patronu ile uğraşmak zordur.
eng	tur	The piano tuner discovered a hoard of gold coins hidden under the piano's keyboard.	Piyano akortçusu, piyanonun klavyesinin altında gizlenmiş bir altın para zulası keşfetti.
eng	tur	Where do you think the path leads?	Bu yolun nereye götürdüğünü düşünüyorsunuz?
eng	tur	Tom asked Mary some questions, but she didn't answer any of them.	Tom Mary'ye bazı sorular sordu ama o onlardan herhangi birine cevap vermedi.
eng	tur	It's better to drink in moderation.	Aşırıya kaçmadan içki içmek daha iyidir.
eng	tur	The bus broke down at one end of the bridge.	Otobüs köprünün bir ucunda bozuldu.
eng	tur	She did a pretty good job.	O oldukça iyi bir iş yaptı.
eng	tur	Why didn't you tell Tom this?	Tom'a bunu neden söylemedin?
eng	tur	I have four sisters and one brother.	Dört kız kardeşim ve bir erkek kardeşim var.
eng	tur	The man lost his way in the woods.	Adam ormanda yolunu kaybetti.
eng	tur	Are you coming back tomorrow?	Yarın geri geliyor musun?
eng	tur	Mary left her purse in her car.	Mary çantasını arabasında bıraktı.
eng	tur	You are my girlfriend.	Sen benim kız arkadaşımsın.
eng	tur	I suffer from osteoporosis.	Osteoporozdan muzdaribim.
eng	tur	Your reputation precedes you.	Sizin itibarınız önde gelir.
eng	tur	I'll see what happens.	Ne olacağını göreceğim.
eng	tur	Are you absolutely sure Tom will do that?	Tom'un bunu yapacağından kesinlikle emin misin?
eng	tur	Please tell me when he'll be back.	Lütfen bana onun ne zaman döneceğini söyle.
eng	tur	'Madame Butterfly' is set in Nagasaki.	'Madame Butterfly' Nagasaki'de gösterimde.
eng	tur	Are you really going to Boston with Tom?	Gerçekten Tom'la Boston'a gidiyor musun?
eng	tur	He has his trousers pressed every day.	Her gün pantolonunu ütületir.
eng	tur	I can't remember my password.	Şifremi hatırlayamıyorum.
eng	tur	There comes the bus.	Otobüs geliyor.
eng	tur	Tom seems lucky.	Tom şanslı görünüyor.
eng	tur	Has the world gone mad?	Dünya çıldırmış mı?
eng	tur	Tom tried to persuade Mary to sell him her car.	Tom, Meryem'i arabasını satmaya ikna etmeye çalıştı.
eng	tur	Tom's hungover.	Tom akşamdan kalma.
eng	tur	Tom and Mary killed time playing chess.	Tom ve Mary satranç oynayarak vakit öldürdüler.
eng	tur	I'm going to take a short break.	Kısa bir mola alacağım.
eng	tur	I can't handle it.	Ben bunun üstesinden gelemem.
eng	tur	We have to talk, Tom.	Konuşmak zorundayız, Tom.
eng	tur	I just needed Tom for a second.	Sadece Tom'a bir dakika ihtiyacım vardı.
eng	tur	Will you lend me your knife?	Bana bıçağınızı ödünç verir misiniz?
eng	tur	He had gone there to help garbage workers strike peacefully for better pay and working conditions.	Daha iyi maaş ve daha iyi çalışma koşulları için temizlik emekçileri grevine barış içinde yardım etmek için oraya gitmişti.
eng	tur	I've never seen you smile.	Senin güldüğünü hiç görmedim.
eng	tur	I'll show Tom how to do that.	Onu nasıl yapacağını Tom'a göstereceğim.
eng	tur	Tom wasn't able to finish his dinner.	Tom akşam yemeğini bitiremedi.
eng	tur	Don't let this get wet.	Bunun ıslanmasına izin verme.
eng	tur	Does he have a son?	Onun bir oğlu var mı?
eng	tur	That's a pretty name.	O güzel bir isim.
eng	tur	I'm glad it's not me.	Onun ben olmadığına memnunum.
eng	tur	We'd better go look for Tom.	Tom'u aramaya gitsek iyi olur.
eng	tur	The door is locked at nine o'clock.	Kapı saat dokuzda kilitlenir.
eng	tur	I'm singing in the rain.	Yağmur altında şarkı söylüyorum.
eng	tur	May I take a message for him?	Onun için bir ileti alabilir miyim?
eng	tur	He wants to save the planet.	O, gezegeni kurtarmak istiyor.
eng	tur	I am in cloud number nine.	Sevinçten havalara uçuyorum.
eng	tur	Tom still intends to join the team.	Tom hâlâ takıma katılmayı istiyor.
eng	tur	We ship worldwide.	Biz dünya çapında gemiye bineriz.
eng	tur	Tom takes his job very seriously.	Tom işini çok ciddiye alır.
eng	tur	I love the way you dance.	Dans etme şeklini seviyorum
eng	tur	How come you didn't come?	Niçin gelmedin?
eng	tur	I want to save them if I can.	Yapabilirsem onları kurtarmak istiyorum.
eng	tur	This is the captain speaking.	Burada kaptan konuşuyor.
eng	tur	I'm still not sure about it.	Ben hâlâ onun hakkında emin değilim.
eng	tur	The police have no suspects.	Polisin hiçbir şüphelisi yok.
eng	tur	French is spoken in France and in some parts of Italy.	Fransızca Fransa'da ve İtalya'nın bazı bölgelerinde konuşulur.
eng	tur	Layla called the police on Sami.	Leyla, Sami için polisi aradı.
eng	tur	I promise that we'll be listening to everything you say.	Söylediğin her şeyi dinleyeceğimize söz veriyorum.
eng	tur	Would you like to know who asked me to do that?	Bunu yapmamı isteyen kişiyi bilmek ister misin?
eng	tur	I suggest you don't ask Tom that question.	O soruyu Tom'a sormamanı öneriyorum.
eng	tur	I shouldn't even be here.	Ben bile burada olmamalıyım.
eng	tur	It's going to get steadily hotter from now.	Bundan sonra giderek daha sıcak olacak.
eng	tur	Tom isn't angry.	Tom öfkeli değil.
eng	tur	I'll try to have fun tomorrow.	Yarın eğlenmeye çalışacağım.
eng	tur	Why aren't you taking notes?	Neden not almıyorsun?
eng	tur	Do you want to go to the hospital?	Hastaneye gitmek ister misin?
eng	tur	I've spent the entire morning cleaning my room.	Tüm sabahı odamı temizlemekle harcadım.
eng	tur	Which of these do you consider your best painting?	Bunlardan hangisini en iyi tablon olarak düşünüyorsun?
eng	tur	Jim goes to school by bus.	Jim okula otobüsle gider.
eng	tur	Who's going to foot the bill?	Hesabı kim ödeyecek?
eng	tur	I know something really fun we can do tomorrow.	Yarın yapabileceğimiz gerçekten eğlenceli bir şey biliyorum.
eng	tur	The man driving the bus is a good friend of mine.	Otobüs süren adam benim iyi bir arkadaşım.
eng	tur	Layla refused to explain herself.	Leyla kendini açıklamayı reddetti.
eng	tur	She teaches English.	O, İngilizce öğretiyor.
eng	tur	Tom isn't my son. He's my nephew.	Tom benim oğlum değil. O benim yeğenim.
eng	tur	Sami was looking for Layla again.	Sami, Leyla'yı tekrar arıyordu.
eng	tur	I was completely overwhelmed.	Tamamen hırsıma yenik düşmüş durumdayım.
eng	tur	How did you get my number?	Numaramı nasıl aldın?
eng	tur	What's Tom's job?	Tom'un işi nedir?
eng	tur	Tom asked Mary to drive him to the office.	Tom Mary'nin onu ofise götürmesini istedi.
eng	tur	It has no value.	Hiç değeri yok.
eng	tur	It isn't over.	Bitmedi.
eng	tur	You can't treat me like this.	Bana böyle davranamazsın.
eng	tur	I will be very glad to serve you.	Size hizmet etmekten büyük bir mutluluk duyacağım.
eng	tur	Tom fried an egg.	Tom bir yumurta kızarttı.
eng	tur	Tom wouldn't allow me to help him.	Tom ona yardım etmeme izin vermedi.
eng	tur	Do you know the words to that song?	O şarkının sözlerini biliyor musun?
eng	tur	Do it Monday.	Onu pazartesi yap.
eng	tur	We went dancing.	Biz dansa gittik.
eng	tur	He is a member of the baseball club.	O beyzbol kulübünün bir üyesidir.
eng	tur	Think about your life.	Hayatını düşün.
eng	tur	This dress is much too large for me.	Bu elbise benim için çok fazla büyük.
eng	tur	Someone stole my umbrella at the bakery.	Birisi fırında şemsiyemi çaldı.
eng	tur	Why don't you just ask her yourself?	Neden onu sadece kendin sormuyorsun?
eng	tur	The room charge is 100 dollars a night.	Oda ücreti geceliği 100 dolar.
eng	tur	The Atari 2600 was popular in the early eighties.	Atari 2600, seksenlerin başında popülerdi.
eng	tur	I hope no one steals my stuff.	Umarım kimse eşyamı çalmaz.
eng	tur	Tom won't go to school today.	Tom bugün okula gitmeyecek.
eng	tur	Sami was taking cocaine.	Sami kokain alıyordu.
eng	tur	I must find a way to help them.	Onlara yardım etmenin bir yolunu bulmalıyım.
eng	tur	Did you hear the bell?	Zili duydun mu?
eng	tur	We need to check this report for accuracy.	Bu raporu doğruluğu için kontrol etmem gerekiyor.
eng	tur	I think you're overweight.	Sanırım sen kilolusun.
eng	tur	The problem is that everyone is too scared to talk to Tom.	Sorun şu ki herkes Tom ile konuşmaktan çok korkuyor.
eng	tur	We're almost home now, Tom.	Biz şimdi neredeyse evdeyiz, Tom.
eng	tur	Who's Tom talking about?	Tom kim hakkında konuşuyor?
eng	tur	I'm learning Chinese.	Çince öğreniyorum.
eng	tur	You did just fine.	Sen sadece iyi yaptın.
eng	tur	He was not of interest to Tom.	O, Tom'un ilgisini çekmedi.
eng	tur	Who benefits from that?	Bundan kim yararlanıyor?
eng	tur	I asked Tom if he knew my brother's name.	Tom'a ağabeyimin adını bilip bilmediğini sordum.
eng	tur	She can't cook well.	O, iyi yemek pişiremez.
eng	tur	This is a direct quote.	Bu direkt bir alıntı.
eng	tur	Do you know how to make a grilled cheese sandwich?	Kızarmış peynirli sandvicin nasıl yapıldığını biliyor musun?
eng	tur	Tom belched.	Tom geğirdi.
eng	tur	Gold's heavier than iron.	Altın demirden daha ağırdır.
eng	tur	Let him know.	Ona bildirin.
eng	tur	When will the circumcision party be held?	Sünnet partisi ne zaman düzenlenecek.
eng	tur	Certainly!	Kesinlikle!
eng	tur	This is doable.	Bu yapılabilir.
eng	tur	The restaurant we're going to eat at tonight is near where I work.	Bu gece yemek yiyeceğimiz restoran, çalıştığım yere yakın.
eng	tur	I wonder who Tom will take to the dance.	Tom'un kimi dansa götüreceğini merak ediyorum.
eng	tur	I asked you to leave Tom alone.	Sana Tom'u yalnız bırakmanı rica ettim.
eng	tur	How many computers have you had so far?	Şu ana kadar kaç tane bilgisayarın oldu?
eng	tur	I envy you.	Seni kıskanıyorum.
eng	tur	I don't think they're teachers.	Onların öğretmen olduğunu sanmıyorum.
eng	tur	Sami was too afraid to leave.	Sami ayrılmaktan çok korkuyordu.
eng	tur	The soldier worries about spears.	Asker mızraklarla ilgili endişeleniyor.
eng	tur	They needed no money.	Onların paraya ihtiyaçları yoktu.
eng	tur	It just makes no sense.	Bu sadece mantıklı değil.
eng	tur	Please be careful with that one.	Lütfen ona dikkat et.
eng	tur	Nobody's accusing you of a crime.	Hiç kimse seni bir suçla suçlamıyor.
eng	tur	I heard you wanted to see me.	Beni görmek istediğini duydum.
eng	tur	Tom considered his answer very carefully.	Tom onun cevabını çok dikkatli bir şekilde düşündü.
eng	tur	You came at just the right time.	Tam doğru zamanda geldin.
eng	tur	Tell me what kind of bread you'd like to eat.	Ne tür ekmek yemek istediğini bana söyle.
eng	tur	Tom left the door unlocked.	Tom kapıyı kilitlemeden bıraktı.
eng	tur	Someone just turned off the lights.	Biri sadece ışıkları kapattı.
eng	tur	It's game time.	Oyun zamanı.
eng	tur	What is it you hope to buy?	Ne satın almayı umuyorsun?
eng	tur	Tom was a good loser.	Tom iyi bir kaybedendi.
eng	tur	We have to go on.	Devam etmek zorundayız.
eng	tur	We'll call her.	Biz onu arayacağız.
eng	tur	We are friends now.	Şimdi arkadaşız.
eng	tur	Tom likes to speak French.	Tom Fransızca konuşmayı sever.
eng	tur	I wish you were here.	Keşke burada olsan.
eng	tur	He runs as fast as any other classmate.	O başka bir sınıf arkadaşı kadar hızlı koşar.
eng	tur	He is slowly recovering from his illness.	Hastalığını yavaşça atlatıyor.
eng	tur	Not all of those books are useful.	Bu kitapların hepsi kullanışlı değil.
eng	tur	Tom should be back by now.	Tom şimdiye kadar dönmüş olmalı.
eng	tur	Why do we sneeze?	Neden hapşırırız?
eng	tur	I'm quite certain Tom can't do that.	Tom'un bunu yapamayacağından oldukça eminim.
eng	tur	What I told you about him also holds good for his brother.	Onun hakkında sana söylediğim şey onun erkek kardeşi için de geçerli.
eng	tur	Don't feed the trolls.	Trolleri beslemeyin.
eng	tur	Maybe I shouldn't sell my canoe.	Belki de kanomu satmamalıyım.
eng	tur	Some think it is a bad idea.	Bazıları onun kötü bir fikir olduğunu düşünüyor.
eng	tur	Tom said that he wasn't sure he wanted to do that.	Tom, bunu yapmak istediğinden emin olmadığını söyledi.
eng	tur	Tom is a friendly kid.	Tom samimi bir çocuk.
eng	tur	Here's one I forgot.	Benim unuttuğum burada.
eng	tur	A typhoon is coming.	Bir tayfun geliyor.
eng	tur	All the soldiers stood side by side.	Bütün askerler yan yana durdu.
eng	tur	I have a metal table.	Metal bir tablom var.
eng	tur	No one here likes Tom much.	Burada hiç kimse Tom'dan pek hoşlanmaz.
eng	tur	Tom is hurt, but he'll be fine.	Tom yaralandı ama o iyi olacak.
eng	tur	Tom looks great.	Tom harika görünüyor.
eng	tur	It was still there.	O hâlâ oradaydı.
eng	tur	You're a freshman, aren't you?	Sen üniversite birinci sınıf öğrencisisin, değil mi?
eng	tur	Tom is the one who advised Mary to do that.	Mary'ye bunu yapmasını tavsiye eden kişi Tom'dur.
eng	tur	I brought you a little something.	Sana küçük bir şey getirdim.
eng	tur	His eyes were full of tears.	Onun gözleri gözyaşları doluydu.
eng	tur	Do they have any idea what happened?	Onların ne olduğu konusunda bir fikri var mı?
eng	tur	What do you suggest I do?	Benim ne yapmamı öneriyorsun?
eng	tur	I've never hunted.	Hiç avlanmadım.
eng	tur	It's unusual for Tom to be here so early.	Tom'un bu kadar erken burada olması alışılmadık.
eng	tur	Why do you hate your country?	Neden ülkenizden nefret ediyorsunuz?
eng	tur	I've already apologized for that.	Onun için zaten özür diledim.
eng	tur	Communism is the system practiced in the Soviet Union.	Komünizm, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nde uygulanmış sistemdir.
eng	tur	You won't regret hiring Tom.	Tom'u işe aldığına pişman olmayacaksın.
eng	tur	I slept lying on my face.	Yüz üstü yatarak uyudum.
eng	tur	I miss Tom, too.	Ben de Tom'u özledim.
eng	tur	You can't get back the wasted time.	Harcanmış zamanı geri alamazsın.
eng	tur	Tom shook his head and looked away.	Tom başını salladı ve uzağa baktı.
eng	tur	Do you want to see your room?	Odanı görmek istiyor musun?
eng	tur	It's shocking what they wrote about her in the newspapers.	Gazetelerde onların onun hakkında yazdıkları şey şok edici.
eng	tur	He sat there with his arms folded.	Kolları katlı orada oturdu.
eng	tur	I was very suspicious.	Çok şüpheliydim.
eng	tur	Tom helped me out of a jam.	Tom beni büyük bir dertten kurtardı.
eng	tur	I'm not used to treatment like that.	Böyle tedaviye alışkın değilim.
eng	tur	It was freezing!	Hava çok soğuktu.
eng	tur	The mother didn't know what to do with her son.	Annesi oğlu hakkında ne yapacağını bilmiyordu.
eng	tur	I'll have it by the end of the week.	Haftanın sonuna kadar onu sahip olacağım.
eng	tur	Tom picked up the telephone receiver and put it to his ear.	Tom alısün ahizesini alıp kulağına koydu.
eng	tur	Tom hopped in the driver seat.	Tom sürücü koltuğuna oturdu.
eng	tur	Beautiful day, innit?	Güzel gün, değil mi?
eng	tur	Be sure to call me up tomorrow morning.	Yarın sabah beni mutlaka ara.
eng	tur	I came to you because I want to help.	Yardım etmek istediğim için sana geldim.
eng	tur	It was just a matter of time.	An meselesiydi.
eng	tur	This book is easy for you to read.	Bu, okuman için kolay bir kitap.
eng	tur	I'm also writing the translations in English.	Ben de İngilizce çeviriler yazıyorum.
eng	tur	Excuse me, but may I ask you something.	Affedersiniz fakat bir,şey sorabilir miyim?
eng	tur	We have to get rid of her.	Ondan kurtulmak zorundayız.
eng	tur	He bought vegetables and some fruit.	O sebze ve biraz meyve satın aldı.
eng	tur	I must calculate how much money I'll spend next week.	Gelecek hafta ne kadar para harcayacağımı hesaplamalıyım.
eng	tur	How much did you charge Tom to fix his car?	Arabasını tamir etmek için Tom'dan ne kadar para aldın?
eng	tur	Are you spending Valentine's Day with Tom?	Sevgililer gününü Tom'la birlikte mi geçiriyorsun?
eng	tur	I couldn't walk anymore.	Daha fazla yürüyemedim.
eng	tur	What are you talking about, Tom?	Ne hakkında konuşuyorsun, Tom?
eng	tur	I want to take you with me.	Seni benimle götürmek istiyorum.
eng	tur	Tom must stay in the hospital for at least a week.	Tom en az bir hafta boyunda hastanede kalmalı.
eng	tur	Tom should be fired immediately.	Tom derhal kovulmalı.
eng	tur	He's angry at you for not attending the last meeting.	Son toplantıya katılmadığın için o sana kızgın.
eng	tur	Tom, with whom I often drive to work, is a salesman.	Birlikte sık sık arabayla işe gittiğim Tom, bir satıcıdır.
eng	tur	Perfect! See you later.	Mükemmel! Sonra görüşürüz.
eng	tur	Since when do you care about what happens to us?	Bize ne olduğunu ne zamandır umursuyorsun?
eng	tur	Sadly, "sadfully" is not a word.	Ne yazık ki "sadfully" bir kelime değildir.
eng	tur	Everybody yells at me.	Herkes bana bağırıyor.
eng	tur	You and I aren't like that.	Sen ve ben öyle değiliz.
eng	tur	I wasn't expecting to win.	Kazanmayı beklemiyordum.
eng	tur	Take a left, and it's the last house on your right.	Sola dönün ve sağınızdaki son ev orasıdır.
eng	tur	Tom told Mary that he couldn't live without her.	Tom Mary'ye onsuz yaşayamayacağını söyledi.
eng	tur	The machine is so delicate that it easily breaks.	Makine o kadar hassas ki kolayca bozuluyor.
eng	tur	We were all alone.	Hepimiz yalnızdık.
eng	tur	I hate the winter.	Kıştan nefret ediyorum.
eng	tur	Your argument is unfounded.	İddian temelsizdir.
eng	tur	OK, no big deal.	Pekala, hiç önemli değil.
eng	tur	You won't be able to help us.	Bize yardım edemeyeceksin.
eng	tur	I wish I could sing as well as Lady Gaga.	Keşke Lady Gaga kadar iyi şarkı söyleyebilsem.
eng	tur	I heard that Tom doesn't swim very often.	Tom'un çok sık yüzmediğini duydum.
eng	tur	I realize the effort you have put into this project and I really appreciate it.	Bu projeye kattığın çabanın farkındayım ve onu gerçekten taktir ediyorum.
eng	tur	Tom was the one who thought that we should take a break.	Bir mola almamız gerektiğini düşünen kişi Tom'du.
eng	tur	I have to recharge the batteries.	Bataryaları yeniden şarj etmeliyim.
eng	tur	I thought Tom and Mary were already married.	Tom ve Mary'nin zaten evli olduğunu düşündüm.
eng	tur	Are there any solutions?	Herhangi bir çözüm var mı?
eng	tur	I hit him on the chin.	Onun çenesine vurdum.
eng	tur	Learning French is difficult.	Fransızca öğrenmek zordur.
eng	tur	My mother didn't bake me a birthday cake this year.	Annem bana bu yıl bir doğum günü pastası pişirmedi.
eng	tur	Does Tom actually play the drums?	Tom gerçekten davul çalar mı?
eng	tur	You can't go along this road.	Bu yolda devam edemezsin.
eng	tur	I'll vote for Tom, of course.	Tabii ki Tom için oy vereceğim.
eng	tur	It's kind of hot, isn't it?	Hava sıcak gibi , değil mi?
eng	tur	Stop fooling around.	Kendini oyalamayı bırak.
eng	tur	It was a great debate.	O büyük bir tartışmaydı.
eng	tur	Tom was able to park behind the hotel.	Tom otelin arkasında park etmeyi başardı.
eng	tur	Just get away from here.	Sadece buradan uzaklaş.
eng	tur	Maybe Tom said something he shouldn't have.	Belki Tom söylememesi gereken bir şeyi söyledi.
eng	tur	Tom has been doing that too long.	Tom bunu çok uzun yapıyor.
eng	tur	Kiss my ass.	Popomu öp.
eng	tur	He is in conference now.	O, şimdi konferansta.
eng	tur	I think we'd better wait another thirty minutes.	Sanırım otuz dakika daha beklesek iyi olur.
eng	tur	Yuri often went to London in those days.	Yuri genelde o günlerde Londra'ya gitti.
eng	tur	Tom will go to Boston next weekend.	Tom önümüzdeki hafta sonu Boston'a gidecek.
eng	tur	I had trouble sleeping last night.	Dün gece uyumakta sorun yaşadım.
eng	tur	They're waiting for something.	Onlar bir şey bekliyor.
eng	tur	I don't know who Tom will go to Boston with.	Tom'un Boston'a kiminle gideceğini bilmiyorum.
eng	tur	I understand that Tom is on a tight schedule, but I'd really appreciate it if I could get an appointment with him.	Tom'un yoğun bir programı olduğunu anlıyorum fakat ondan bir randevu alabilsem gerçekten minnettar olurum.
eng	tur	We'll try to do our best.	Elimizden geleni yapmaya çalışacağız.
eng	tur	Tom was hiding something.	Tom bir şey gizliyordu.
eng	tur	I think Tom is great.	Sanırım Tom harika.
eng	tur	We are just in time for the last train.	Son trene son anda yetiştik.
eng	tur	Tom hasn't been around.	Tom etrafta değildi.
eng	tur	We're going out for lunch. Do you want to come, too?	Öğle yemeği için dışarı gidiyoruz. Sen de gelmek ister misin?
eng	tur	Perhaps Tom should do that.	Belki Tom onu yapmalı.
eng	tur	I just want you to know that I'm here for you.	Sadece senin için burada olduğumu bilmeni istiyorum.
eng	tur	Let's all go to Boston together.	Hep birlikte Boston'a gidelim.
eng	tur	Why does that name sound familiar?	Neden o isim tanıdık geliyor.
eng	tur	I had my passport photo taken last week.	Pasaport fotoğrafımı geçen hafta çektirdim.
eng	tur	Tom won't leave us.	Tom bizi terketmeyecek.
eng	tur	When we have a family argument, my husband always sides with his mother instead of me.	Ne zaman bir aile tartışmamız olsa kocam benim yerime her zaman annesinin tarafını tutar.
eng	tur	Tom laughed as he read Mary's letter.	Tom Mary'nin mektubunu okurken güldü.
eng	tur	Mary needs some advice.	Mary'nin biraz tavsiyeye ihtiyacı var.
eng	tur	I haven't yet visited Boston.	Henüz Boston'u ziyaret etmedim.
eng	tur	I believe it is a gift.	Bunun bir hediye olduğuna inanıyorum.
eng	tur	Looks delicious. Think I'll try some.	Lezzetli görünüyor. Sanırım biraz deneyeceğim.
eng	tur	What'll you do if it rains?	Yağmur yağarsa ne yaparsın?
eng	tur	We don't have to go.	Gitmek zorunda değiliz.
eng	tur	I keep hoping that things will get better.	İşlerin iyileşeceğini ummaya devam ediyoruz.
eng	tur	Tom took off his wig.	Tom peruğunu çıkardı.
eng	tur	He is a doctor by profession.	O, meslek olarak bir doktordur.
eng	tur	I don't see him.	Onu görmüyorum.
eng	tur	The speaker tried to incite the people to rebellion.	Konuşmacı insanları isyana teşvik etmeye çalıştı.
eng	tur	We should be more talkative.	Daha konuşkan olmalıyız.
eng	tur	They mistook my politeness for friendship.	Kibarlığımı dostlukla karıştırdılar.
eng	tur	It was easy to find his office.	Onun ofisini bulmak kolaydı.
eng	tur	Tom has three children.	Tom'un üç çocuğu var.
eng	tur	Tom probably won't want to tag along.	Tom muhtemelen peşine takılmak istemeyecek.
eng	tur	I know you want to tell me something.	Bana bir şey söylemek istediğinizi biliyorum.
eng	tur	I don't want Tom to know where I live.	Tom'un nerede yaşadığımı bilmesini istemiyorum.
eng	tur	Tom died around midnight.	Tom gece yarısında öldü
eng	tur	You'll have to visit me regularly for a while.	Bir müddet beni düzenli olarak ziyaret etmek zorunda kalacaksın.
eng	tur	I'll give you my opinion.	Sana fikrimi vereceğim.
eng	tur	Here are the rules.	Kurallar şöyle.
eng	tur	I have to help her.	Ona yardım etmek zorundayım.
eng	tur	I'll take care of all the travel arrangements.	Tüm seyahat düzenlemelerine dikkat edeceğim.
eng	tur	The library is upstairs.	Kütüphane üst katta.
eng	tur	I like President Obama.	Başkan Obama'yı severim.
eng	tur	Did Tom ask you to do that?	Tom onu yapmanı istedi mi?
eng	tur	That's not scary.	O, korkutucu değil.
eng	tur	Has anyone requested a briefing?	Biri brifing istiyor mu?
eng	tur	I'll be in Boston all summer.	Bütün yaz Boston'da olacağım.
eng	tur	This company and I have signed a contract of three years.	Bu şirket ve ben, üç yıllık bir sözleşme imzaladık.
eng	tur	Drink plenty of water.	Bol miktarda su iç.
eng	tur	Tom told me he was wrong.	Tom bana hatalı olduğunu söyledi.
eng	tur	I love to play golf.	Golf oynamayı severim.
eng	tur	What aren't you telling us?	Bizden ne saklıyorsun?
eng	tur	Tom was killed by wild animals.	Tom vahşi hayvanlar tarafından öldürüldü.
eng	tur	I can't believe that he's gone now.	Ben o artık gittiğine inanamıyorum.
eng	tur	Have you decided?	Karar verdin mi?
eng	tur	You have made a fatal mistake.	Sen ölümcül bir hata yaptın.
eng	tur	Tom doesn't want to go to the hospital.	Tom hastaneye gitmek istemiyor.
eng	tur	You made this all possible.	Bunun hepsini mümkün kıldın.
eng	tur	You are working too hard. Take it easy for a while.	Çok çalışıyorsun. Bir süre ağırdan al.
eng	tur	Would you like me to do something about that for you?	Onun hakkında senin için bir şey yapmamı ister misin?
eng	tur	How did you find out that your brother lived there?	Kardeşinin orada yaşadığını nasıl öğrendin?
eng	tur	His opinion is different from mine.	Onun fikri benimkinden farklı.
eng	tur	Let's look into the matter.	Meseleyi gözden geçirelim.
eng	tur	I'm hanging the calendar on the wall.	Ben takvimi duvara asıyorum.
eng	tur	Tom went on working.	Tom çalışmaya devam etti.
eng	tur	Tom is a good skater, isn't he?	Tom iyi bir patenci, değil mi?
eng	tur	"Is he alive or dead?" "He's alive."	"O ölü mü yoksa diri mi?" "O, hayatta."
eng	tur	Tom tried not to look worried.	Tom endişeli görünmemeye çalıştı.
eng	tur	I should be at home now.	Ben şimdi evde olmalıyım.
eng	tur	Tom, Mary and John shared the cost of the party.	Tom, Mary ve John Partinin maliyetini paylaştılar.
eng	tur	I have my own restaurant now.	Şimdi kendi restoranım var.
eng	tur	Dragons are imaginary creatures.	Ejderhalar hayali yaratıklardır.
eng	tur	We get along fine.	Biz iyi geçiniriz.
eng	tur	Tom is the fastest draw in Boston.	Boston'un en hızlı silah çekeni Tom'dur.
eng	tur	Tom is a third-year student.	Tom bir üçüncü sınıf öğrencisi.
eng	tur	I have to see him.	Onu görmek zorundayım.
eng	tur	They swam with the dolphins.	Onlar yunuslarla yüzdüler.
eng	tur	Sami abandoned Layla to her fate.	Sami, Leyla'yı kaderine terk etti.
eng	tur	That sounds like something Tom would do.	Bu Tom'un yapacağı türden bir şey gibi duruyor.
eng	tur	He's very cross.	O çok hilekâr.
eng	tur	Would you read my letter and correct the mistakes, if any?	Mektubumu okur musun ve varsa hataları düzeltir misin?
eng	tur	Stop playing with your hair.	Saçlarınla ​​oynamayı bırak.
eng	tur	Tom is an errand boy.	Tom getir götür işlerine bakan bir çocuk.
eng	tur	Tom doesn't study much, but he still does very well at school.	Tom çok çalışmıyor ama o hâlâ okulda çok iyi yapıyor.
eng	tur	Are those for me?	Onlar benim için mi?
eng	tur	I've been an athlete my whole life.	Hayatım boyunca bir atletim.
eng	tur	I'm anxious to see it.	Onu görmek için endişeliyim.
eng	tur	We were a couple.	Biz bir çifttik.
eng	tur	I'm very proud of the girls.	Kızlarla övünüyorum.
eng	tur	She is from Hokkaido, but is now living in Tokyo.	O Hokkaidolu ama şimdi Tokyo'da yaşıyor.
eng	tur	That man died of pellagra.	O adam pellagradan öldü.
eng	tur	They'll be unbeatable.	Onlar rakipsiz olacak.
eng	tur	Tom doesn't need to come if he doesn't want to.	Eğer istemiyorsa Tom'un gelmesine gerek yok.
eng	tur	Do you still need a loan?	Hâlâ bir krediye ihtiyacın var mı?
eng	tur	You're a very bad cook.	Sen çok kötü bir aşçısın.
eng	tur	Tom has been hunting for a job since he lost his previous job last year.	Geçen yıl bir önceki işini kaybettiğinden beri, Tom bir iş aramaktadır.
eng	tur	We have three grandchildren.	Üç tane torunumuz var.
eng	tur	I wonder whether or not Tom can help us.	Tom'un bize yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyorum.
eng	tur	I don't do that as often as I used to.	Onu eskisi kadar sık ​​yapmıyorum.
eng	tur	Can you explain it more clearly?	Bunu daha net bir biçimde açıklayabilir misin?
eng	tur	I still do that as often as possible.	Onu hâlâ mümkün olduğunca sık yapıyorum.
eng	tur	I'm not capable of finishing this work alone.	Bu işi tek başıma bitiremem.
eng	tur	Betty never said a word.	Betty asla bir kelime söylemedi.
eng	tur	Write it down before you forget it.	Unutmadan önce, onu not alın.
eng	tur	She declined my invitation.	Davetimi reddetti.
eng	tur	I want to talk in Lojban.	Ben Lojbanca konuşmak istiyorum.
eng	tur	People would be horrified.	İnsanlar dehşete düşecekti.
eng	tur	Did Tom kiss you?	Tom seni öptü mü?
eng	tur	Tom just barely managed to earn enough money to pay the rent.	Tom kirayı ödemek için yeterli parayı zar zor kazanmayı başardı.
eng	tur	Tom was very talkative last night.	Tom dün gece çok konuşkandı.
eng	tur	She read the book all night.	O, bütün gece kitap okudu.
eng	tur	That's a large house.	Bu büyük bir ev.
eng	tur	I think it'll start raining soon.	Sanırım yakında yağmur yağmaya başlayacak.
eng	tur	From the tall dune I could see over the whole island.	Yüksek bir kum tepeciğinden bütün adayı görebildim.
eng	tur	Why did I say that?	Neden onu söyledim?
eng	tur	Tom knows how to do this.	Tom bunu nasıl yapacağını bilir.
eng	tur	Will you be ready by 2:30?	2.30'a kadar hazır olacak mısın?
eng	tur	Tom wanted to learn to read.	Tom okumayı öğrenmek istedi.
eng	tur	You shouldn't lie.	Yalan söylememen gerekir.
eng	tur	I'll be here all morning.	Bütün sabah burada olacağım.
eng	tur	Tom says he hopes Mary will do that.	Tom, Mary'nin bunu yapacağını umduğunu söylüyor.
eng	tur	Tom has done what everyone said couldn't be done.	Tom herkesin yapılamadığını söylediği şeyi yaptı.
eng	tur	This sentence doesn't make sense.	Bu cümle mantıksız.
eng	tur	His argument is more radical than yours.	Onun iddiası seninkinden daha radikal.
eng	tur	Grow up and act your age!	Büyü ve yaşına göre davran!
eng	tur	Would you like to go out with me this weekend?	Bu hafta sonu benimle çıkmak ister misin?
eng	tur	Tom needs a bigger boat.	Tom'un daha büyük bir tekneye ihtiyacı var.
eng	tur	He felt the rain on his face.	O, yağmuru yüzünde hissetti.
eng	tur	Tom didn't realize he needed to do that.	Tom bunu yapması gerektiğinin farkında değildi.
eng	tur	It snowed in Osaka.	Osaka'da kar yağdı.
eng	tur	Soccer is one of my little brother's hobbies.	Futbol küçük erkek kardeşimin hobilerinden biridir.
eng	tur	He was born in the 19th century.	O ondokuzuncu yüzyılda doğdu.
eng	tur	Would you like to be left alone?	Yalnız bırakılmak ister misiniz?
eng	tur	I think Tom is friendly.	Tom'un samimi olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	This is Tom's handiwork.	Bu, Tom'un el işi.
eng	tur	You don't want to spend the rest of your life in prison, do you?	Hayatının geri kalanını hapishanede geçirmek istemezsin, değil mi?
eng	tur	The boy came back to life.	Çocuk hayata geri döndü.
eng	tur	They may need our help.	Onların bizim yardımımıza ihtiyacı olabilir.
eng	tur	You will regret your decision.	Kararından pişman olacaksın.
eng	tur	For the most part, I agree with what he said.	Çoğunlukla onun dediğine katılıyorum.
eng	tur	You sing in the choir, don't you?	Koroda şarkı söylüyorsun, değil mi?
eng	tur	Layla and Sami argued repeatedly that night.	Leyla ve Sami o gece defalarca tartıştılar.
eng	tur	Have you wondered why Tom doesn't come here anymore?	Tom'un artık neden buraya gelmediğini merak ettin mi?
eng	tur	I ran into the house.	Eve ulaştım.
eng	tur	You must lie still.	Hareketsiz yatmalısın.
eng	tur	I do want to know what you found out.	Ne öğrendiğini bilmek istiyorum.
eng	tur	This place is below the sea level.	Bu yer deniz seviyesinin altındadır.
eng	tur	I don't want to sit next to Tom tonight.	Bu gece Tom'un yanında oturmak istemiyorum.
eng	tur	I'd like to speak with her.	Onunla konuşmak istiyorum.
eng	tur	John works hard.	John sıkı çalışır.
eng	tur	Will I be allowed to tell my story?	Hikayemi anlatmama izin verilecek mi?
eng	tur	Fadil recognized Dania and called the police.	Fadıl, Dania'yı tanıdı ve polisi aradı.
eng	tur	You know how to do that, don't you?	Bunu nasıl yapacağını biliyorsun, değil mi?
eng	tur	I can't tell you the reason why that happened.	Bunun olma nedenini size söyleyemem.
eng	tur	Was Tom the one who told you about this?	Tom sana bundan bahseden kişi miydi?
eng	tur	I've been living in this dormitory for three and a half years.	Üç buçuk yıldır bu yurtta yaşıyorum.
eng	tur	He doesn't believe in God.	O Allah'a inanmaz.
eng	tur	I think you're the greatest.	Senin en büyük olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	The group claimed responsibility for the bombings.	Grup bombalama sorumluluğunu üstlendi.
eng	tur	We're looking for options.	Biz seçenekler arıyoruz.
eng	tur	The coffee has got to be as hot as a girl's kiss on the first date, as sweet as those nights in her arms, and as dark as the curse of her mother when she finds out.	Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır.
eng	tur	Fire Eater (this was really his name) was very ugly.	Ateş Yiyen (bu gerçekten onun adıydı) çok çirkindi.
eng	tur	Tom is a little bit jealous.	Tom biraz kıskanç.
eng	tur	She took her dog to the park before breakfast.	Kahvaltıdan önce köpeğini parka götürdü.
eng	tur	He pulled the necklace from his pocket.	Cebinden kolyeyi çıkardı.
eng	tur	Tom was playing the guitar and cooking at the same time.	Tom gitar çalıyordu ve aynı zamanda yemek pişiriyordu.
eng	tur	This city is 1,600 meters above sea level.	Bu şehir, deniz seviyesinden 1.600 metre yukarıdadır.
eng	tur	I'm a lot like Tom.	Aynı Tom gibiyim.
eng	tur	Tom has curly hair just like his father.	Tom'un tıpkı babasınınki gibi kıvırcık saçları var.
eng	tur	We're too close.	Çok yakınız.
eng	tur	It won't be easy, but it's possible.	O kolay olmayacak ama mümkün.
eng	tur	No one knows why.	Hiç kimse sebebini bilmiyor.
eng	tur	Tom isn't much of a drinker.	Tom fazla içici değildir.
eng	tur	If I told you, you wouldn't understand.	Sana söyleseydim anlamazdın.
eng	tur	He's not as old as my brother.	O, benim erkek kardeşim kadar yaşlı değildir.
eng	tur	I just got a weird message from Tom.	Ben sadece Tom'dan garip bir mesaj aldım.
eng	tur	No Canadians were injured.	Hiçbir Kanadalı yaralı değildi.
eng	tur	Alexanderplatz is in the center of Berlin.	Alexanderplatz Berlin'in merkezindedir.
eng	tur	Tom and Mary attended the same school.	Tom ve Mary aynı okulda okudular.
eng	tur	Let's ask Tom to do something else.	Tom'un başka bir şey yapmasını isteyelim.
eng	tur	Would you tell me why you don't like doing that?	Onu yapmaktan neden hoşlanmıyorsun bana söyler misin?
eng	tur	He tried to cheer up his wife, but wasn't able to.	Karısını neşelendirmeye çalıştı, ancak yapamadı.
eng	tur	Tom married a rich girl.	Tom zengin bir kızla evlendi.
eng	tur	Last year, I saw at least fifty films.	Geçen yıl en az elli film izledim.
eng	tur	I rented out the guest bedroom.	Misafir yatak odasını kiraya verdim.
eng	tur	Hold on. I'll check.	Bekle. Kontrol edeceğim.
eng	tur	Sea urchin has a slimy texture.	Deniz kestanesi sümüksü dokuya sahiptir.
eng	tur	Tom showers every morning before breakfast.	Tom her sabah kahvaltıdan önce duş alır.
eng	tur	I can't ask Tom for any more money.	Tom'dan daha fazla para isteyemem.
eng	tur	Tom realized Mary was right.	Tom Mary'nin haklı olduğunu fark etti.
eng	tur	My grandmother is the oldest in this town.	Büyükannem bu kasabada en yaşlıdır.
eng	tur	Sami was found in the closet.	Sami dolapta bulundu.
eng	tur	You may not like it, but you should at least try it.	Bunu sevmeyebilirsin ama onu en azından bir kere denemelisin.
eng	tur	Bob worked as a clerk in the grocery store on Saturday.	Bob cumartesi günü bakkalda bir kâtip olarak çalıştı.
eng	tur	Mary hasn't connected her phone to the Internet yet.	Mary telefonunu henüz internete bağlamadı.
eng	tur	Tom isn't as well off as he used to be.	Tom eskisi kadar varlıklı değil.
eng	tur	He thought I was stupid.	O, aptal olduğumu düşündü.
eng	tur	Why don't Tom and Mary sing together?	Tom ve Mary neden birlikte şarkı söylemiyor?
eng	tur	We just need one shot.	Sadece tek atışa ihtiyacımız var.
eng	tur	I've got a little more work.	Biraz daha işim var.
eng	tur	I finally understand what you tried to tell me.	Sonunda bana ne söylemeye çalıştığınızı anlıyorum.
eng	tur	What's next on the schedule?	Programda sırada ne var?
eng	tur	What a big dog it is!	Ne büyük bir köpek.
eng	tur	What would you say to breakfast at McDonald's?	McDonald's'ta kahvaltı etmeye ne dersin?
eng	tur	The new year started with an embarrassing diplomatic crisis between the two nations.	Yeni yıl iki ülke arasındaki utanç verici bir diplomatik krizle başladı.
eng	tur	That doesn't sound so good to me.	O bana o kadar iyi görünmüyor.
eng	tur	We are thankful for the good food.	Güzel yemek için müteşekkiriz.
eng	tur	I'm not so sure about him.	Onun hakkında o kadar emin değilim.
eng	tur	Please never ask me again!	Lütfen bir daha bana asla sormayın!
eng	tur	I am delighted that it's all come to an end.	Bunun hepsinin bittiğine memnunum.
eng	tur	We don't care how much water you use.	Ne kadar su kullandığın umurumuzda değil.
eng	tur	I couldn't go to your birthday party.	Doğum günü partine gidemedim.
eng	tur	They sing.	Onlar şarkı söyler.
eng	tur	We only want you.	Biz yalnızca seni istiyoruz.
eng	tur	Is that genuine?	Bu gerçek mi?
eng	tur	The rest follows naturally.	Gerisi doğal olarak izler.
eng	tur	I meet her at school now and then.	Ara sıra onunla okulda karşılaşırım.
eng	tur	You're very important to me.	Sen benim için çok önemlisin.
eng	tur	He can speak only a little English.	Sadece biraz İngilizce konuşabilir.
eng	tur	Tell her it's important.	Ona bunun önemli olduğunu söyle.
eng	tur	I refuse to answer that.	Bunu cevaplamayı reddediyorum.
eng	tur	It's April first.	Bugün bir Nisan.
eng	tur	Tom helped Mary decorate her Christmas tree.	Tom, Mary'nin Noel ağacını süslemesine yardımcı oldu.
eng	tur	The balance of nature is very fragile.	Doğanın dengesi çok kırılgandır.
eng	tur	I hope you know what this is.	Bunun ne olduğunu bildiğini umuyorum.
eng	tur	Do you care if the soup is cold?	Çorbanın soğuk olmasının bir sakıncası var mı?
eng	tur	How long do you have to stay in Boston?	Boston'da ne kadar süre kalmak zorundasın?
eng	tur	Tom is the oldest of the three boys.	Tom üç çocuğun en büyüğü.
eng	tur	You're very skeptical.	Çok şüphecisin.
eng	tur	First things first, let's go to the girl with her head in the clouds.	Her şeyden önce ayakları yere basmayan kızın yanına gidelim.
eng	tur	A few days later, he came.	Birkaç gün sonra, o geldi.
eng	tur	I don't know where you have to go.	Nereye gitmek zorunda olduğunu bilmiyorum.
eng	tur	I have been acquainted with the mayor for more than twenty years.	Yirmi yıldan daha fazla bir süredir belediye başkanıyla tanışıyoruz..
eng	tur	I have tried to overcome my shyness, but to no avail.	Utangaçlığımı atlatmaya çalıştım, ama boşuna.
eng	tur	I'd like to get under way as soon as possible.	En kısa sürede yola çıkmak istiyorum.
eng	tur	Tom is searching for a way out.	Tom bir çıkış yolu arıyor.
eng	tur	I was aware of that.	Bunun farkındaydım.
eng	tur	I have many friends from Recife.	Benim Recife'li birçok arkadaşım var.
eng	tur	Tom is creative.	Tom yaratıcı.
eng	tur	The police found the stolen jewels.	Polis çalınmış mücevherleri buldu.
eng	tur	Leave Tom alone for a minute.	Bir dakikalığına Tom'u yalnız bırak.
eng	tur	Don't let Tom near my kids.	Tom'u çocuklarımın yanına salma.
eng	tur	He was chosen to be a member of the team.	O, takımın bir üyesi olarak seçildi.
eng	tur	I thought you'd want this one.	Bunu isteyeceğini düşündüm.
eng	tur	Tom lives in Paris.	Tom, Paris'te yaşıyor.
eng	tur	That's my pussy.	O benim kedim.
eng	tur	I don't remember her name.	Onun ismini hatırlamıyorum.
eng	tur	Why didn't you listen to her?	Neden onu dinlemedin?
eng	tur	You should assume that we won't have enough money to buy everything we want.	İstediğimiz her şeyi satın almak için yeterli paramız olmadığını varsaymalısın.
eng	tur	We have to be prepared for the worst.	En kötüsü için hazırlıklı olmak zorundayız.
eng	tur	I know every inch of New York.	New York'un her karışını bilirim.
eng	tur	Tom ended up in second place.	Tom ikinci sırada tamamladı.
eng	tur	Tom said Mary was shy.	Tom Mary'nin utangaç olduğunu söyledi.
eng	tur	Sami was addicted to pornography.	Sami porno bağımlısıydı.
eng	tur	This material isn't elastic enough.	Bu malzeme yeterince esnek değil.
eng	tur	She turned down my proposal.	O benim teklifimi geri çevirdi.
eng	tur	He knows how to bet.	O nasıl bahis yapılacağını bilir.
eng	tur	Did you find out anything about Tom?	Tom hakkında bir şey buldun mu?
eng	tur	Tom is addicted to chocolate cookies.	Tom çikolatalı kurabiyelere düşkündür.
eng	tur	I often get letters from Tom.	Tom'dan sık sık mektuplar alıyorum.
eng	tur	It's a pity that Tom died so young.	Tom'un çok genç ölmesi üzücü.
eng	tur	There's something I need to ask you.	Sana sormam gereken bir şey var.
eng	tur	You may bring whoever wants to come.	Gelmek isteyen herkesi getirebilirsin.
eng	tur	Does Marika eat at Japanese restaurants?	Marika, Japon restoranlarında yemek yer mi?
eng	tur	I hope you're convinced.	İkna olduğunuzu umuyorum.
eng	tur	I don't want a wife.	Ben bir karı istemiyorum.
eng	tur	She bought eggs by the dozen.	O düzineyle yumurta aldı.
eng	tur	Layla's energy levels hit rock bottom.	Leyla'nın enerji seviyeleri dibe vurdu.
eng	tur	He was mortally wounded.	O ölümcül bir biçimde yaralıydı.
eng	tur	Can you swim well?	İyi yüzebilir misin?
eng	tur	Is it in the public domain?	O, kamu malı mı?
eng	tur	Are you going to take an umbrella with you?	Yanına bir şemsiye alacak mısın?
eng	tur	I'll show you how to make a good Italian coffee.	Size iyi bir İtalyan kahvesi nasıl yapılır göstereceğim.
eng	tur	Paul was reading a short story last night.	Paul dün gece bir kısa hikaye okuyordu.
eng	tur	The message is written in French.	Mesaj Fransızca yazılmış.
eng	tur	We've looked everywhere, haven't we?	Her yere baktık, değil mi?
eng	tur	I think you've already met them.	Sanırım zaten onlarla tanıştın.
eng	tur	Maybe Tom should consider the possibility that Mary has left him for good.	Belki Tom Mary'nin geri dönmemek üzere onu terk ettiği olasılığını göz önünde bulundurmalı.
eng	tur	Do not use this product near a bathtub, sink, shower, swimming pool, or anywhere else where water or moisture are present.	Bu ürünü küvet, lavabo, duş, yüzme havuzu ya da su ve rutubetin olduğu başka herhangi bir yerin yanında kullanmayınız.
eng	tur	I want you to be nice to him.	Ona karşı nazik olmanı istiyorum.
eng	tur	This book isn't difficult.	Bu kitap zor değil.
eng	tur	The boy must have broken the window.	Pencereyi çocuk kırmış olmalı.
eng	tur	I think Tom and Mary were here.	Bence Tom ve Mary buradaydı.
eng	tur	Tom washed all the towels.	Tom tüm havluları yıkadı.
eng	tur	I hope Tom didn't wait too long.	Umarım Tom çok fazla beklememiştir.
eng	tur	It was Mike that telephoned the police.	Polise telefon eden Mike idi.
eng	tur	Do you study English?	İngilizce çalışır mısın?
eng	tur	Do you like swimming?	Yüzmeyi sever misin?
eng	tur	When was the last time you slept?	En son ne zaman uyudun?
eng	tur	Don't let anyone move my desk.	Hiç kimsenin masamı kımıldatmasına izin verme.
eng	tur	Tom went to Australia and stayed there the rest of his life.	Tom Avustralya'ya gitti ve hayatının geriye kalan kısmında orada kaldı.
eng	tur	I never had that opportunity.	Bu fırsata hiç sahip olmadım.
eng	tur	Tom knew more than he was letting on.	Tom söylediğinden daha fazlasını biliyordu.
eng	tur	When did you last talk to them?	En son ne zaman onlarla konuştun?
eng	tur	You seem to like everybody.	Herkesi seviyor gibi görünüyorsun.
eng	tur	Show me the photos you took in Paris.	Paris'te çektiğin fotoğrafları bana göster.
eng	tur	What language do you speak with your parents?	Ailenle hangi dili konuşursun?
eng	tur	Monday is my busiest day.	Pazartesi benim en yoğun günümdür.
eng	tur	All participants are Japanese.	Bütün katılımcılar Japon.
eng	tur	I don't believe it any longer.	Ben artık buna inanmıyorum.
eng	tur	Sami met Layla through his sister.	Sami, Leyla ile Leyla'nın kız kardeşi aracılığıyla tanıştı.
eng	tur	Do you think you can come up with that kind of money?	O tür parayı bulabileceğini düşünüyor musun?
eng	tur	Tom said that Mary has seen John doing that.	Tom, Mary'nin John'un bunu yaptığını gördüğünü söyledi.
eng	tur	Give me your wallet and your watch. Hurry up!	Cüzdanını ve saatini bana ver. Çabul ol!
eng	tur	She's scared of dogs.	Köpeklerden korkar.
eng	tur	Tom said I might find you here.	Tom seni burada bulabileceğimi söyledi.
eng	tur	I am getting slim!	Zayıflıyorum!
eng	tur	I'm moving in with him.	Onunla birlikte taşınıyorum.
eng	tur	People used to travel on foot.	İnsanlar yürüyerek seyahat ederlerdi.
eng	tur	I am in favor of a German orthographic reform.	Ben Alman imla reformundan yanayım.
eng	tur	Have you got jeans in my size?	Sizde benim bedenimde kot pantolon var mı?
eng	tur	Tom was crazy.	Tom deliydi.
eng	tur	He must be an honest man.	O, dürüst bir adam olmalı.
eng	tur	Tom wants to be friends with Mary.	Tom Mary ile arkadaş olmak istiyor.
eng	tur	I knew you wouldn't listen to me.	Beni dinlemeyeceğini biliyordum.
eng	tur	She cooked the dinner herself.	O, akşam yemeğini kendisi pişirdi.
eng	tur	Whose fault is that?	O kimin hatası?
eng	tur	Now I don't understand anything.	Şimdi hiçbir şey anlamıyorum.
eng	tur	I've heard people talking about you.	İnsanları senin hakkında konuşurlarken duydum.
eng	tur	He's my stepbrother.	O benim üvey erkek kardeşim.
eng	tur	Tom kicked Mary in the stomach.	Tom, Mary'nin midesine tekme attı.
eng	tur	Did you hear about Tom's fight with Mary?	Tom'un Mary ile kavgasını duydun mu?
eng	tur	No further details were available.	Daha fazla ayrıntı mevcut değildi.
eng	tur	She kept him waiting half an hour.	Onu yarım saat bekletti.
eng	tur	I am glad it was someone else who got it.	Onu alanın başka biri olduğuna memnun oldum.
eng	tur	Tom saw Mary trying to escape.	Tom'u Mary'yi kaçırmaya çalışırken gördüm.
eng	tur	Please let go of me.	Lütfen beni bırak.
eng	tur	Didn't Tom promise not to do that?	Tom onu yapmayacağına söz vermedi mi?
eng	tur	All you need to do is listen carefully.	Tek yapman gereken dikkatlice dinlemektir.
eng	tur	If you cannot catch a bird of paradise, better take a wet hen.	Bir cennet kuşu yakalayamıyorsan bir ıslak tavuk alsan daha iyi olur.
eng	tur	I've got a terrible hangover.	Berbat bir içki mahmurluğum var.
eng	tur	They're average students.	Onlar orta düzeyde öğrenciler.
eng	tur	That might be dangerous.	O tehlikeli olabilir.
eng	tur	The problem seems to have corrected itself.	Sorun kendiliğinden düzelmiş gibi görünüyor.
eng	tur	Let's go at around five.	Yaklaşık beşte gidelim.
eng	tur	Tom was pardoned.	Tom affedildi.
eng	tur	Pay attention to them.	Onlara dikkat et.
eng	tur	Does Tom have to help?	Tom yardım etmek zorunda mı?
eng	tur	We look ridiculous.	Saçma görünüyoruz.
eng	tur	It's been two years since I saw him last.	Onu son gördüğümden beri iki yıl oldu.
eng	tur	Come on, let's see it.	Hadi, onu görelim.
eng	tur	I won't drag Tom into this.	Tom'u buna sürüklemeyeceğim.
eng	tur	Algeria has a cool flag.	Cezayir'in güzel bir bayrağı var.
eng	tur	Oh, don't worry about that.	Oh, o konuda endişelenmeyin.
eng	tur	His name has a very interesting meaning.	Onun adının çok ilginç bir anlamı var.
eng	tur	He is working hard to pass the examination.	Sınavı geçmek için çok çalışıyor.
eng	tur	Tom received a commendation for bravery for rescuing a woman from a burning house.	Tom yanan bir evden bir kadını kurtarmak için olan cesareti için bir takdirname aldı.
eng	tur	I'm trying to fix it.	Bunu tamir etmeye çalışıyorum.
eng	tur	He talks too much.	O çok fazla konuşuyor.
eng	tur	Tom ought to stay in bed.	Tom'un yatakta kalması gerekiyor.
eng	tur	I didn't understand Tom's explanation.	Tom'un açıklamasını anlamadım.
eng	tur	Aren't you going to say something?	Bir şey söylemeyecek misin?
eng	tur	I thought you'd never arrive.	Hiç gelmeyeceksin sanmıştım.
eng	tur	Esperanto is the most popular auxiliary language ever invented.	Esperanto şimdiye kadar icat edilmiş en popüler yardımcı dildir.
eng	tur	Do you eat salads?	Salata yer misin?
eng	tur	You might see them there.	Onları orada görebilirsin.
eng	tur	What she ate gave her an upset stomach.	Yedikleri midesini bozmuştu.
eng	tur	I'm not angry about it.	Ben bu konuda kızgın değilim.
eng	tur	Suddenly rain began to fall.	Aniden yağmur yağmaya başladı.
eng	tur	I've asked Tom to do that.	Tom'dan onu yapmasını istedim.
eng	tur	Whose turn is it to give the dog a bath?	Köpeğe banyo yaptırmak için kimin sırası?
eng	tur	Tom was surprised and a little frightened.	Tom şaşırdı ve biraz da korkmuştu.
eng	tur	Some of the students like to play the guitar.	Öğrencilerden bazıları gitar çalmayı severler.
eng	tur	I received a letter from Tom.	Tom'dan bir mektup aldım.
eng	tur	I know I'll never forget it.	Onu asla unutmayacağımı biliyorum.
eng	tur	Let's not bother them.	Onları rahatsız etmeyelim.
eng	tur	Tom is coordinating this activity.	Bu etkinliği Tom düzenliyor.
eng	tur	I'm not under arrest, am I?	Ben tutuklu değilim, değil mi?
eng	tur	Tom worked in a bank from 1999 to 2013.	Tom 1999'dan 2013'e kadar bir bankada çalıştı.
eng	tur	Tom may be here this afternoon.	Tom bu öğleden sonra burada olabilir.
eng	tur	Tom tore up Mary's letter after reading it.	Tom okuduktan sonra Mary'nin mektubunu yırttı.
eng	tur	Your persistence is not appreciated.	Senin ısrarın takdir edilmiyor.
eng	tur	Do you think Tom is going to be here this afternoon?	Sence Tom öğleden sonra burada olacak mı?
eng	tur	I went out with Mary once.	Mary'yle bir kere dışarı çıktım.
eng	tur	What do you really think of him?	Onun hakkında gerçekten ne düşünüyorsun?
eng	tur	That novel wasn't written by Mr. Robinson.	O roman Bay Robinson tarafından yazılmamıştır.
eng	tur	"Have you revealed my secret to Tom?" "For God's sake, of course not!"	"Sırrımı Tom'a açıkladın mı?" "Tanrı aşkına, elbette hayır!"
eng	tur	I love you - I love you too.	Seni seviyorum- Ben de seni seviyorum.
eng	tur	Tom didn't laugh at any of Mary's jokes.	Tom Mary'nin şakalarından hiçbirine gülmedi.
eng	tur	I want us to tell the truth to each other.	Gerçeği birbirimize söylememizi istiyorum.
eng	tur	We don't really have to sell it.	Biz onu gerçekten satmak zorunda değiliz.
eng	tur	We've had a difficult schedule.	Bizim zor bir programımız vardı.
eng	tur	Fadil needed the affection of a father.	Fadıl'ın bir babanın şefkatine ihtiyacı vardı.
eng	tur	May I sit next to you?	Senin yanında oturabilir miyim?
eng	tur	The group tried to solve social problems.	Grup, sosyal sorunları çözmek için çalıştı.
eng	tur	How old were your kids when you moved to Boston?	Boston'a taşındığınızda, çocuklarınız kaç yaşındaydı?
eng	tur	Is it an emergency?	Bu bir acil durum mu?
eng	tur	Your bicycle was more expensive than mine.	Bisikletin benimkinden daha pahalıydı.
eng	tur	Tom has no desire to go to the movies.	Tom'un sinemalara gitmek için hiç bir arzusu yok.
eng	tur	The lyrics are humorous.	Şarkı sözleri gülünçtü.
eng	tur	I often say that to myself.	Onu sık sık kendime söylerim.
eng	tur	I'm not as talkative as you.	Senin kadar konuşkan değilim.
eng	tur	I got up at seven.	Ben yedide kalktım.
eng	tur	I might be able to do something about that.	Bu konuda bir şey yapabilirim.
eng	tur	You look like a wrestler.	Bir güreşçiye benziyorsun.
eng	tur	What kind of doctor are you?	Ne tür doktorsun?
eng	tur	Tom isn't as smart as Mary is.	Tom Mary kadar akıllı değil.
eng	tur	Tom can't speak French, and he can't speak English either.	Tom Fransızca konuşamıyor ve İngilizce de konuşamıyor.
eng	tur	Give this copy to her.	Bu kopyayı ona ver.
eng	tur	I didn't talk to Tom about this.	Bunun hakkında Tom'la konuşmadım.
eng	tur	I should've read the instructions.	Talimatları okumalıydım.
eng	tur	It's not really my cup of tea.	Kesinlikle bana göre değil.
eng	tur	I walked home in the rain without an umbrella.	Ben bir şemsiye olmadan yağmurda eve yürüdüm.
eng	tur	My first impression was that he was a tactful politician.	Benim ilk izlenimim onun anlayışlı bir politikacı olduğu yönünde.
eng	tur	Staff members only.	Sadece çalışanlar.
eng	tur	They can't do anything.	Onlar hiçbir şey yapamaz.
eng	tur	I have to go to the police station.	Polis karakoluna gitmek zorundayım.
eng	tur	You're too young to travel alone.	Sen yalnız seyahat etmek için çok gençsin.
eng	tur	Tom handed Mary a piece of paper.	Tom, Mary'e bir parça kağıt verdi.
eng	tur	She is not up yet.	O henüz kalkmadı.
eng	tur	You're wrong about that.	Bu konuda yanılıyorsun.
eng	tur	Tom got up on the wrong side of the bed and has been grouchy all day.	Tom yatağın ters tarafından kalktı ve bütün gün suratsızdı.
eng	tur	Tom wanted me to be something I wasn't.	Tom benim olmadığım bir şey olmamı istedi.
eng	tur	Many children are yelling, which is annoying.	Birçok çocuk bağırıyor, bu can sıkıcı bir durum.
eng	tur	Let's not tell anybody until Monday.	Pazartesiye kadar hiç kimseye söylemeyelim.
eng	tur	You were right to go.	Gitmekte haklıydın.
eng	tur	Tom was on the fence.	Tom kuşkuluydu.
eng	tur	I work too much in order to achieve my goals.	Hedefime ulaşmak için çok fazla çalışıyorum.
eng	tur	Tom is very smart, just like you.	Tom tam senin gibi çok akıllı.
eng	tur	I wish I were wrong.	Keşke hatalı olsam.
eng	tur	Tom likes Mexican food.	Tom Meksika yemeklerini sever.
eng	tur	His kindness touched my heart.	Kibarlığı kalbime işledi.
eng	tur	The boy gave up his seat to the old man on the bus.	Çocuk otobüste koltuğunu yaşlı adama verdi.
eng	tur	Don't you think I'm right?	Haklı olduğumu düşünmüyor musun?
eng	tur	I met her in London for the first time.	Ben onunla ilk kez Londra'da karşılaştım.
eng	tur	You should have locked, or at least closed, all the doors.	Bütün kapıları kilitlemeli, en azından kapatmalısın.
eng	tur	I wasn't supposed to say yes.	Evet dememeliydim.
eng	tur	Tom is bald.	Tom kel.
eng	tur	I know things.	İşleri biliyorum.
eng	tur	We're here to win.	Biz kazanmak için buradayız.
eng	tur	Get out of the way.	Yol aç.
eng	tur	Tom rarely eats with his family.	Tom nadiren ailesiyle birlikte yemek yer.
eng	tur	Is that a big deal?	O büyük bir anlaşma mı?
eng	tur	What's this line for?	Bu sıra ne için?
eng	tur	You deserve a pay raise.	Bir maaş zammını hak ediyorsun.
eng	tur	Eating raw eggs could be bad for you.	Çiğ yumurta yemek sizin için kötü olabilir.
eng	tur	What is written on the road sign? - ONE WAY.	Trafik işaretinde ne yazılı? - TEK YÖN.
eng	tur	Is Tom a member of the swimming club?	Tom yüzme kulübünün bir üyesi mi?
eng	tur	You're being a little too optimistic, I think.	Sanırım biraz fazla iyimser davranıyorsun.
eng	tur	Neither Tom nor Mary has done that yet.	Ne Tom ne de Mary bunu henüz yapmadı.
eng	tur	The teacher ran up the stairs.	Öğretmen merdivenlerden yukarı koştu.
eng	tur	Tom is going to be happy to see you.	Tom seni gördüğüne sevinecek.
eng	tur	Tom isn't as disorganized as he used to be.	Tom eskiden olduğu kadar düzensiz değil.
eng	tur	A Canadian teenager has discovered a lost Mayan city.	Kanadalı bir genç bir kayıp Maya kentini keşfetti.
eng	tur	I saw Tom, but I didn't see Mary.	Tom'u gördüm, ama Mary'yi görmedim.
eng	tur	Happy birthday to you! Happy birthday to you! Happy birthday, dear Mary! Happy birthday to you!	Doğum günün kutlu olsun! Doğum günün kutlu olsun! Mutlu yıllar, sevgili Mary! Doğum günün kutlu olsun!
eng	tur	What a cute baby!	Ne şirin bir bebek!
eng	tur	Tom nodded hesitantly.	Tom tereddütle başını salladı.
eng	tur	She's married to a dentist.	O bir diş hekimiyle evli.
eng	tur	Who answered the phone?	Telefonu kim yanıtladı?
eng	tur	You've been a great help.	Muhteşem bir yardımcısın.
eng	tur	Tom believes it's absolutely necessary to drink at least a liter of water every day.	Tom her gün en az bir litre suyu içmenin kesinlikle gerekli olduğuna inanıyor.
eng	tur	Tom and Mary looked at each other.	Tom ve Mary birbirlerine baktı.
eng	tur	There's so much I want to say to you.	Sana söylemek istediğim çok şey var.
eng	tur	The law has gone through parliament.	Yasa meclisten geçti.
eng	tur	Ali didn't show his hand.	Ali renk vermedi.
eng	tur	Susie was unable to take part in the game because she wasn't feeling well.	Susie iyi hissetmediği için oyuna katılamadı.
eng	tur	His arrogance led to his downfall.	Küstahlığı onun çöküşüne yol açtı.
eng	tur	The weather forecast says it will be fine tomorrow.	Hava tahminine göre yarın hava güzel olacak.
eng	tur	Tom and Mary were alone in the elevator.	Tom ve Mary asansörde yalnızdılar.
eng	tur	Tom won't catch me.	Tom beni yakalamayacak.
eng	tur	I like Chinese food better than Mexican food.	Çin yemeklerini Meksika yemeklerinden daha çok seviyorum.
eng	tur	We need air support!	Hava desteğine ihtiyacımız var!
eng	tur	What did they give you to eat?	Yemen için onlar sana ne verdi?
eng	tur	It was a job done well.	O, iyi yapılmış bir işti.
eng	tur	That tastes really good!	Onun gerçekten iyi tadı var!
eng	tur	You're an absolute idiot.	Sen tam salaksın.
eng	tur	Tom chose the restaurant where we ate lunch.	Tom öğle yemeği yediğimiz restoranı seçti.
eng	tur	Is there something that interested you?	Seni ilgilendiren bir şey var mı?
eng	tur	What's your opinion on this?	Bu konuda fikrin nedir?
eng	tur	What you said is right in a sense, but it made her angry.	Bir bakıma dediğin doğru, ama onu kızdırdı.
eng	tur	I hope Tom did what Mary asked him to do.	Umarım Tom, Mary'nin onun yapmasını istediği şeyi yaptı.
eng	tur	Tom hurried to get the horses out of the barn.	Tom atları ahırdan çıkarmak için acele etti.
eng	tur	The Olympics are starting today. What are you feeling?	Olimpiyatları bugün başlıyor. Ne hissediyorsun?
eng	tur	What if he should happen to come late?	O geç gelirse ne yapmalıyız?
eng	tur	I don't see any reason for doing this.	Bunu yapmak için herhangi bir neden görmüyorum.
eng	tur	Are you feeling all right?	İyi hissediyor musun?
eng	tur	I looked at my shoes.	Ayakkabılarıma baktım.
eng	tur	I went to Harvard.	Ben Harvard'a gittim.
eng	tur	I'll help you to the best of my ability.	Elimden geldiğince size yardım edeceğim.
eng	tur	He's not good enough for you.	O, senin için yeterince iyi değil.
eng	tur	I wonder if Tom's daughter is pretty.	Tom'un kızının güzel olup olmadığını merak ediyorum.
eng	tur	He's only winding you up.	O sadece seni gaza getiriyor.
eng	tur	Sami took his shahada.	Sami şehadet getirdi.
eng	tur	Tom is certain to succeed.	Tom'un başarıya ulaşacağı kesin.
eng	tur	That's worth investigating.	Bu araştırmaya değer.
eng	tur	We were cold.	Biz üşümüştük.
eng	tur	Nobody saw him leave the room.	Hiç kimse onun odayı terk ettiğini görmedi.
eng	tur	The roar of the fire drowned the screams.	Yangının uğultusu çığlıkları bastırdı.
eng	tur	After watching the movie, I wanted to read the book, too.	Filmi izledikten sonra ben de kitabı okumak istedim.
eng	tur	Nobody paid me anything.	Kimse bana bir şey ödemedi.
eng	tur	Scotland becomes part of the Kingdom of Great Britain.	İskoçya, Büyük Britanya Krallığının parçası haline geldi.
eng	tur	It's pouring with rain.	Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
eng	tur	I thought you'd found someone else.	Başka birini bulduğunu düşündüm.
eng	tur	When I woke up, I was in the car.	Uyandığımda arabadaydım.
eng	tur	I think Tom thought Mary liked him.	Sanırım Tom, Mary'nin ondan hoşlandığını sandı.
eng	tur	Tom must've done that by now.	Tom şimdiye kadar bunu yapmış olmalı.
eng	tur	I hope that I can do it.	Umarım bunu yapabilirim.
eng	tur	"Seen my cell phone?" "On the table!"	"Cep telefonumu gördün mü?" "Masanın üzerinde!"
eng	tur	Everything can be used.	Her şey kullanılabilir.
eng	tur	We are from Germany.	Almanya'lıyız.
eng	tur	I did the best I could to answer her questions.	Onun sorularını cevaplamak için elimden geleni yaptım.
eng	tur	Taking care of animals is a valuable experience.	Hayvanlarla ilgilenmek değerli bir deneyimdir.
eng	tur	Tom came racing down the stairs.	Tom merdivenleri koşarak indi.
eng	tur	It may be expensive.	Pahalı olabilir.
eng	tur	It was a terrible day.	O korkunç bir gündü.
eng	tur	It was a pity that he couldn't come to our party.	Ne yazık ki partimize gelemedi.
eng	tur	We hope that you won't do that.	Umarız bunu yapmazsınız.
eng	tur	Tom crossed the river in a boat.	Tom nehri bir tekne içinde geçti.
eng	tur	Tom tried to walk on water, but he sank to the bottom.	Tom su üzerinde yürümeye çalıştı ama dibe battı.
eng	tur	According to some experts the spoken language uses few subordinate clauses.	Bazı uzmanlara göre, konuşulan dil çok az sayıda yan cümleler kullanır.
eng	tur	I know how to make her talk.	Onu nasıl konuşturacağımı biliyorum.
eng	tur	I'm interested in that house you've got for rent on Park Street.	Park Caddesinde sahip olduğun o kiralık eve ilgi duyuyorum.
eng	tur	Sami had pictures of Layla's garden.	Sami'de Leyla'nın bahçesinin resimleri vardı.
eng	tur	She missed the last train.	O, son treni kaçırdı.
eng	tur	He never talked about his past.	Geçmişi hakkında hiç konuşmadı.
eng	tur	I'm very busy right now.	Şu anda çok meşgulüm.
eng	tur	You sent gifts from your country.	Sen ülkenden hediyeler gönderdin.
eng	tur	Tom didn't look happy.	Tom mutlu görünmüyordu.
eng	tur	Why didn't you change the plan?	Neden planı değiştirmedin?
eng	tur	Can I drive, please?	Ben sürebilir miyim, lütfen?
eng	tur	Yes, it's true I've forgotten the world. Who cares about it but you? Luckily, you're there to save it!	Evet, benim dünyayı unuttuğum doğrudur. Ama senden başka kimin umurunda? İyi ki, onu kurtarmak için oradasınız!
eng	tur	Mary is as pretty as Alice.	Mary Alice kadar güzeldir.
eng	tur	That wasn't Tom's choice.	O, Tom'un seçimi değildi.
eng	tur	You should call your parents more often.	Ebeveynlerini daha sık aramalısın.
eng	tur	Why did you stay with them?	Neden onlarla kaldın?
eng	tur	What can you tell us?	Bize ne söyleyebilirsin?
eng	tur	Could you check this for me?	Bunu benim için kontrol edebilir miydiniz?
eng	tur	The main shops are in the city centre.	Ana mağazalar şehir merkezinde bulunmaktadır.
eng	tur	Give it to them.	Onu onlara ver.
eng	tur	Why haven't you told Tom yet?	Neden hâlâ Tom'a söylemedin?
eng	tur	If you buy me an ice cream, I'll kiss you.	Bana bir dondurma alırsan seni bir öperim.
eng	tur	Tom parked across the street.	Tom caddenin karşısında park etti.
eng	tur	These were expensive.	Bunlar pahalıydı.
eng	tur	Tom fell asleep crying.	Tom ağlayarak uyudu.
eng	tur	I don't have any proof.	Benim kanıtım yok.
eng	tur	Do you think Tom misses Mary?	Tom'un Mary'yi özlediğini düşünüyor musun?
eng	tur	You must keep the promises you make.	Verdiğin sözleri tutmalısın.
eng	tur	Tom is a bus driver, isn't he?	Tom bir otobüs şoförü, değil mi?
eng	tur	The weather's been great.	Hava harikaydı.
eng	tur	I thought the food was excellent.	Yiyeceğin mükemmel olduğunu düşündüm.
eng	tur	It's best to make international calls person to person.	Uluslararası aramaları kişiden kişiye yapmak en iyisidir.
eng	tur	Isn't that how competition works?	Rekabet de böyle değil midir zaten?
eng	tur	I wish Tom and his family all the best.	Tom ve ailesine iyi şanslar diliyorum.
eng	tur	Who called you?	Seni kim aradı?
eng	tur	The argument quickly got out of control.	Tartışma hızla kontrolden çıktı.
eng	tur	Tom has gone upstairs to wake Mary up.	Tom, Mary'yi uyandırmak için yukarı kata çıktı.
eng	tur	I have to go talk to the manager.	Yönetici ile konuşmak zorundayım.
eng	tur	I didn't have the time.	Vaktim yoktu.
eng	tur	Think of how much worse it could have been if Tom had not been there.	Tom orada olmasaydı, onun nasıl çok daha kötü olabileceğini düşün.
eng	tur	Well, that's a big surprise.	Pekala, bu büyük bir sürpriz.
eng	tur	We have two spare rooms upstairs, neither of which has been used for years.	Üst katta iki yedek odamız var, bunlardan hiçbiri yıllardır kullanılmıyor.
eng	tur	Tom said he heard Mary threaten to kill John.	Tom, Mary'nin John'u öldürmekle tehdit ettiğini duyduğunu söyledi.
eng	tur	Is this an invitation?	Bu bir davet mi?
eng	tur	I feel much better.	Çok daha iyi hissediyorum.
eng	tur	Wild animals live in the forest.	Yabani hayvanlar ormanda yaşar.
eng	tur	He's very skeptical.	O çok şüpheci.
eng	tur	Home prices have skyrocketed in the last ten years.	Ev fiyatları son on yılda fırladı.
eng	tur	I've still not booked my flights to Germany.	Ben hâlâ Almanya'ya uçuş rezervasyonumu yaptırmadım.
eng	tur	Did you sing?	Şarkı söyledin mi?
eng	tur	A sexagesimal system was used in Babylonia. Therefore an hour has sixty minutes and a day has twenty-four hours.	Altmışlık sayı sistemi Babil devletinde uygulandı, bunun sonucunda bir saatte 60 dakika ve günde 24 saat var.
eng	tur	Tom didn't even tell me.	Tom bile bana söylemedi.
eng	tur	The house was on fire.	Ev yanıyordu.
eng	tur	In many cultures, men and women dress differently.	Erkekler ve kadınlar birçok kültürde farklı giyinirler.
eng	tur	Dead?	Ölü mü?
eng	tur	Tom said he isn't planning to do that.	Tom, bunu yapmayı planlamadığını söyledi.
eng	tur	I'm not sure it's real.	Bunun gerçek olduğundan emin değilim.
eng	tur	Is this what you were searching for?	Aradığın bu mu?
eng	tur	The apartment I live in isn't very large.	İçinde yaşadığım daire çok büyük değil.
eng	tur	Let's try to make her laugh.	Onu güldürmeye çalışalım.
eng	tur	Have you eaten breakfast?	Kahvaltı yaptın mı?
eng	tur	I just hate to see Tom cry.	Sadece Tom'un ağladığını görmekten nefret ediyorum.
eng	tur	They're going to torture us.	Onlar bize işkence yapacaklar.
eng	tur	You weren't very nice.	Çok güzel değildin.
eng	tur	Tom said that Mary would eat lunch with him.	Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yyeceğini söyledi.
eng	tur	Somebody brought them a new carpet.	Biri onlara yeni bir halı getirdi.
eng	tur	The people who live in the north of Japan enjoy skiing in the winter in the snow.	Japonya'nın kuzeyinde yaşayan insanlar kışın karda kayak yapmanın tadını çıkarır.
eng	tur	Their research used a survey method.	Onların araştırması bir anket yöntemi kullandı.
eng	tur	Have you checked our supplies recently?	Son zamanlarda bizim malzemeleri kontrol ettiniz mi?
eng	tur	Would you like to go out and play?	Dışarı çıkmak ve oynamak ister misin?
eng	tur	We've got what we need.	İhtiyacımız olana sahibiz.
eng	tur	He had left his country one year before.	O bir yıl önce ülkesini terk etmişti.
eng	tur	You can't do anything right now.	Şu anda bir şey yapamazsın.
eng	tur	I didn't think Tom was looking.	Tom'un baktığını düşünmüyordum.
eng	tur	I know Tom is working late tonight.	Tom'un bu gece geç saatlere kadar çalıştığını biliyorum.
eng	tur	Tom didn't come to get Mary.	Tom Mary'yi almak için gelmedi.
eng	tur	Don't you want some ice cream?	Biraz dondurma istemez misin?
eng	tur	Eventually, my patience is going to run out.	Sonunda sabrım tükenecek.
eng	tur	It's an old organization that uses secret rituals.	Bu, gizli dinsel törenleri kullanan eski bir örgüt.
eng	tur	Tom expected Mary to eat lunch with him.	Tom Mary'nin onunla birlikte öğle yemeği yemesini bekledi.
eng	tur	You've got everything.	Her şeyin var.
eng	tur	People tend to raise their voices when they get excited.	İnsanlar heyecanlandıklarında seslerini yükseltmeye eğilimlidirler.
eng	tur	Tom was afraid that he might get expelled.	Tom kovulabileceğinden korkuyordu.
eng	tur	Swimming will develop many different muscles.	Yüzme birçok farklı kasları geliştirecektir.
eng	tur	Tom tried to explain everything to Mary.	Tom, Mary'ye her şeyi anlatmaya çalıştı.
eng	tur	I want Tom to have a chance for a decent life.	Tom'un iyi bir yaşam için şansı olmasını istiyorum.
eng	tur	She gave me a nice pair of shoes.	O, bana hoş bir çift ayakkabı verdi.
eng	tur	I asked him to wait here.	Onun burada beklemesini rica ettim.
eng	tur	We will visit our siblings.	Kardeşlerimizi ziyaret edeceğiz.
eng	tur	I didn't tell Tom why I wasn't going to be at his party.	Ben Tom'a neden onun partisinde olmayacağımı söyledim.
eng	tur	Tom has never written a letter to Mary.	Tom, Mary'ye hiç mektup yazmadı.
eng	tur	He ran for his life.	O, can havliyle koştu.
eng	tur	It was really no problem.	Cidden hiç sorun değildi.
eng	tur	This is useless.	Bu işe yaramaz.
eng	tur	Put your back into it.	Canını dişine tak.
eng	tur	Tom doesn't think he'll ever do that.	Tom bunu yapacağını düşünmüyor.
eng	tur	It's a polytechnic engineer.	Bu bir politeknik mühendis.
eng	tur	Does she understand what he's saying?	O, onun ne söylediğini anlıyor mu?
eng	tur	I wonder if Tom is all right.	Tom'un iyi olup olmadığını merak ediyorum.
eng	tur	Were I free from work, I could read these books.	İşim olmasa, bu kitapları okuyabilirim.
eng	tur	I am complaining to the principal.	Ben müdüre şikayet ediyorum.
eng	tur	Tom is the person who has to do that.	Bunu yapması gereken kişi Tom.
eng	tur	We've got no plans to do that.	Onu yapmak için planlarımız yok.
eng	tur	This cancer is incurable.	Bu kanser tedavi edilemez.
eng	tur	Online, businesses can export all over the world.	Çevrimiçi olarak, işletmeler tüm dünyaya ihracat yapabilirler.
eng	tur	She's just a child.	O sadece bir çocuk.
eng	tur	Tom seems to be happy and excited.	Tom mutlu ve heyecanlı görünüyor.
eng	tur	I should probably go.	Muhtemelen gitmeliyim.
eng	tur	I'm an outdoor person.	Ben bir açık hava insanıyım.
eng	tur	Please tell me about your company.	Lütfen bana şirketinden bahset.
eng	tur	I love my wife, but I sometimes need to be alone.	Karımı seviyorum fakat bazen yalnız olmaya ihtiyacım var.
eng	tur	Christmas is a magical time of the year.	Noel yılın büyülü bir zamanı.
eng	tur	I was right.	Haklıydım.
eng	tur	I really didn't expect Tom to succeed.	Tom'un başarılı olmasını gerçekten beklemiyordum.
eng	tur	That won't happen again.	O bir daha olmayacak.
eng	tur	I think we need to change that.	Bence onu değiştirmemiz gerekir.
eng	tur	May I see your collection of old books?	Senin eski kitap kolleksiyonunu görebilir miyim?
eng	tur	Tom doesn't feel comfortable talking about his feelings.	Tom duygularıyla ilgili konuşurken rahat hissetmez.
eng	tur	This place is downright creepy.	Bu yer tamamen tüyler ürpertici.
eng	tur	This isn't the time.	Bu zamanı değil.
eng	tur	I warned you not to trust me.	Bana güvenmemen için seni uyarmıştım.
eng	tur	I won't be able to do that today.	Onu bugün yapamayacağım.
eng	tur	You are really clumsy, aren't you!	Gerçekten beceriklisiniz, değil mi?
eng	tur	Since graduation fifteen years ago I have never run into my former classmates.	On beş yıl önceki mezuniyetten beri eski sınıf arkadaşlarımla hiç karşılaşmadım.
eng	tur	It's been several years since I've been camping.	Kamp yaptığımdan beri birkaç yıl oldu.
eng	tur	What's a good treatment for insomnia?	Uykusuzluk için iyi bir tedavi nedir?
eng	tur	My older sister Angelina is sixteen years old.	Ablam Angelina on altı yaşında.
eng	tur	I think I might be able to help you.	Sana yardım edebileceğimi düşünüyorum.
eng	tur	The dough is still a little thick.	Hamur hâlâ biraz kalın.
eng	tur	Someone stole my money.	Birisi paramı çaldı.
eng	tur	Sami kept his mouth shut.	Sami ağzını kapalı tuttu.
eng	tur	Tom didn't want to become a teacher.	Tom öğretmen olmak istemedi.
eng	tur	I don't wear reading glasses.	Okuma gözlüğünü takma.
eng	tur	Tom goes to Boston once a month.	Tom, ayda bir kere Boston'a gider.
eng	tur	The patio is very small.	Bu veranda çok küçük.
eng	tur	You can stay with me.	Benimle kalabilirsin.
eng	tur	The boy over there is Tom.	Oradaki oğlan Tom'dur.
eng	tur	To make matters worse, it began snowing.	Daha da kötüsü, kar yağmaya başladı.
eng	tur	Some people like summer, and others like winter.	Bazıları insanlar yaz mevsimini, diğerleri ise kışı sever.
eng	tur	Have you come to save me?	Beni kurtarmaya mı geldin?
eng	tur	I helped her translate this sentence so many times.	Bu cümleyi çevirmesi için ona birçok defa yardım ettim.
eng	tur	Tom isn't able to always brush his teeth after meals.	Tom her zaman yemeklerden sonra dişlerini fırçalayamaz.
eng	tur	We're supposed to be helping Tom right now.	Şu an Tom'a yardım ediyor olmamız gerekiyor.
eng	tur	I have a stressful job.	Stresli bir işim var.
eng	tur	Some dreams are a glimpse of the future.	Bazı rüyalar geleceğin bir belirtisidir.
eng	tur	Which is bigger, Japan or Britain?	Hangisi daha büyük, Japonya mı yoksa İngiltere mi?
eng	tur	I thought you might actually do it.	Ben senin aslında onu yapabileceğini düşündüm.
eng	tur	The Palestinians are dehumanized by some media.	Bazı medya kurumları Filistinlileri canavar gibi gösteriyor.
eng	tur	I can't order Tom to do that.	Tom'a bunu yapmasını söyleyemem.
eng	tur	Sami and Layla are dating.	Sami ve Leyla çıkıyorlar.
eng	tur	How old is the lead singer?	Solist kaç yaşında?
eng	tur	You don't like spinach, do you?	Ispanaktan hoşlanmıyorsun, değil mi?
eng	tur	I just remembered that I was supposed to buy a loaf of bread.	Sadece bir somun ekmek almam gerektiğini hatırladım.
eng	tur	Nobody who works forty hours a week should be living in poverty.	Bir haftada kırk saat çalışan hiç kimse yoksulluk içinde yaşıyor olamaz.
eng	tur	After a six month period, his leg was healed and is normal again.	Altı aylık bir dönemden sonra bacağı iyileşti ve tekrar normale döndü.
eng	tur	Everybody started to laugh.	Herkes gülmeye başladı.
eng	tur	Tom said Mary is probably still grumpy.	Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ huysuz olduğunu söyledi.
eng	tur	I think that's Tom over there.	Sanırım oradaki Tom.
eng	tur	Just face the facts.	Sadece gerçeklerle yüzleş.
eng	tur	What're you doing, Tom?	Tom, ne yapıyorsun?
eng	tur	Tom doesn't like any kind of music.	Tom müziğin herhangi bir türünü sevmez.
eng	tur	I'm related to Tom.	Ben Tom'la bağlantılıyım.
eng	tur	She's looking for a hotel.	O bir otel arıyor.
eng	tur	How do you say XXX in Portuguese?	Portekizce'de nasıl XXX denilir?
eng	tur	They should thank Tom.	Tom'a teşekkür etmeliler.
eng	tur	You can't let anyone else know.	Başka birinin bilmesine izin veremezsiniz.
eng	tur	Tom, I must talk to you.	Tom, seninle konuşmalıyım.
eng	tur	It's impossible not to love it.	Onu sevmemek imkansızdır.
eng	tur	Something green and slimy was on the rock.	Kayanın üzerinde yeşil ve sümüksü bir şey vardı.
eng	tur	Sami was going to die.	Sami ölecekti.
eng	tur	I have spoken with the Polish ambassador.	Polonya büyük elçisi ile konuştum.
eng	tur	I don't want to stay in Boston.	Ben Boston'da kalmak istemiyorum.
eng	tur	I'm very busy and don't have much free time.	Çok meşgulüm ve fazla boş zamanım yok.
eng	tur	I like curry rice.	Köri pilavını severim.
eng	tur	Your letter made me happy.	Mektubun beni mutlu etti.
eng	tur	Tom came close to being hit by a car.	Tom neredeyse bir araba tarafından çarpılıyordu.
eng	tur	I heard they offered you Tom's job.	Tom'un işini sana teklif ettiklerini duydum.
eng	tur	I admit my mistake.	Hatamı kabul ediyorum.
eng	tur	Sami was convicted of double murder.	Sami çifte cinayetten mahkum edildi.
eng	tur	There's only one person under investigation.	Soruşturma altında yalnızca bir kişi var.
eng	tur	I took the wrong bus.	Ben yanlış bir otobüse bindim.
eng	tur	We don't know each other.	Biz birbirimizi tanımıyoruz.
eng	tur	What Tom does makes me angry.	Tom'un yaptığı şey beni kızdırıyor.
eng	tur	Of all the famous baseball players, he stands out as a genius.	Bütün ünlü beyzbol oyuncularından o bir deha olarak öne çıkıyor.
eng	tur	Tom has a baby face.	Tom'un bir bebek yüzü var.
eng	tur	As for me, I don't have any comments.	Bence, herhangi bir yorumum yok.
eng	tur	You haven't been returning my calls, Tom.	Telefonlarıma çıkmıyorsun Tom.
eng	tur	We play tennis every day.	Biz her gün tenis oynarız.
eng	tur	I went inside.	Ben içeri gittim.
eng	tur	Is Tom coming here?	Tom buraya geliyor mu?
eng	tur	I fell asleep while reading.	Okurken uyuyakaldım.
eng	tur	I want you to tell me everything.	Bana her şeyi söylemeni istiyorum.
eng	tur	Don't I have any rights?	Benim hiçbir hakkım yok mu?
eng	tur	Tom should've eaten more for breakfast.	Tom kahvaltıda daha çok yemeliydi.
eng	tur	Did Ken beat you up?	Tom seni yendi mi?
eng	tur	What does all of this mean?	Bütün bunlar ne anlama geliyor?
eng	tur	We have to attend that meeting whether we like it or not.	Hoşlansak ta hoşlanmasak ta o toplantıya katılmak zorundayız.
eng	tur	What's Tom doing for Christmas?	Tom Noel için ne yapıyor?
eng	tur	Hey! Come here please!	Hey! Buraya gel lütfen!
eng	tur	Why does everything have to happen to us?	Neden her şey bize olmak zorunda.
eng	tur	Christmas is soon.	Noel yakında.
eng	tur	Tom has made some bad decisions.	Tom bazı kötü kararlar aldı.
eng	tur	Tom said Mary is probably still eating now.	Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ yemek yediğini söyledi.
eng	tur	Do you want something to drink?	İçecek bir şey ister misiniz?
eng	tur	You have to see what we're doing here.	Burada ne yaptığımız görmelisin.
eng	tur	I like climbing mountains.	Ben dağlara tırmanmayı severim.
eng	tur	You might just see Tom, too.	Sen de Tom'u görebilirsin.
eng	tur	A comet has a distinct center called a nucleus.	Bir kuyruklu yıldızın çekirdek denilen ayrı bir merkezi vardır.
eng	tur	He should thank you.	O sana teşekkür etmeli.
eng	tur	I owe Tom some money.	Tom'a bir miktar borcum var.
eng	tur	It just doesn't count.	Bu sayılmaz.
eng	tur	I was content.	Ben hoşnuttum.
eng	tur	Did you really believe that is what Tom wanted?	Onun Tom'un istediği olduğuna gerçekten inandın mı?
eng	tur	She undressed to take a bath.	O, duş almak için soyundu.
eng	tur	I moved to Boston in 2013.	2013'te Boston'a taşındım.
eng	tur	The smell's making me sick.	Koku beni hasta ediyor.
eng	tur	You've given three copies of the report to Tom already.	Raporun üç nüshasını zaten Tom'a verdin.
eng	tur	Tom's plan failed when it was discovered by the police.	Polis tarafından keşfedildiği zaman Tom'un planı başarısız oldu.
eng	tur	How did you know where I lived?	Nerede yaşadığımı nasıl bildin?
eng	tur	Sami and Layla met in the summer of 2006.	Sami ve Leyla 2006 yazında tanıştılar.
eng	tur	Tom asked the wrong questions.	Tom yanlış sorular sordu.
eng	tur	I thought we should start celebrating.	Kutlamaya başlamamız gerektiğini düşündüm.
eng	tur	You're so lucky to have a husband like that.	Böyle bir kocan olduğu için oldukça şanslısın.
eng	tur	Tom doesn't want pity.	Tom merhamet istemiyor.
eng	tur	I have some more questions.	Benim bazı sorularım daha var.
eng	tur	Are you stupid?	Sen aptal mısın?
eng	tur	Dan didn't even comment on Linda's picture.	Dan, Linda'nın resmi üzerine bile yorum yapmadı.
eng	tur	Tom always does things the same old way.	Tom her zaman işleri aynı eski usülle yapar.
eng	tur	I am not much of a traveller.	Ben çok gezgin değilim.
eng	tur	How do we get him out of jail?	Onu hapishaneden nasıl çıkarırız?
eng	tur	The brothers hate each other.	Erkek kardeşler birbirlerinden nefret ediyorlar.
eng	tur	He suffered from high blood pressure.	Yüksek kan basıncından rahatsızlık çekiyor.
eng	tur	What time is our train arriving at Hakata?	Trenimiz Hakata'ya ne zaman varıyor?
eng	tur	Maria hates her job for many reasons.	Maria birçok nedenlerden dolayı işinden nefret ediyor.
eng	tur	I close my eyes and remember your face.	Gözlerimi kaparım ve yüzünü hatırlarım.
eng	tur	Tom was our leader.	Tom bizim liderimizdi.
eng	tur	Hello Mr Magpie! How's your wife?	Merhaba Bay Magpie! Eşiniz nasıl?
eng	tur	We need to talk face to face.	Bizim yüz yüze konuşmamız gerekiyor.
eng	tur	Seattle has a very wet climate.	Seattle çok yağışlı bir iklime sahiptir.
eng	tur	Tom is the only one with a key.	Anahtar sadece Tom'da var.
eng	tur	Everybody came to work early today.	Bugün herkes işe erken geldi.
eng	tur	Some people are doing disrespectful things.	Bazı insanlar nezaketsiz şeyler yapıyor.
eng	tur	Tom is doing that, isn't he?	Tom bunu yapıyor, değil mi?
eng	tur	I'm not disturbing you, am I?	Sizi rahatsız etmiyorum, değil mi?
eng	tur	Stop. This is not funny.	Dur. Bu komik değil.
eng	tur	Measurements are different from individual to individual.	Ölçümler bireyden bireye farklıdır.
eng	tur	We ought to win.	Biz kazanmalıyız.
eng	tur	I need some time with Tom.	Tom'la biraz zamana ihtiyacım var.
eng	tur	I want to buy my children everything I never had.	Hiç sahip olmadığım her şeyden çocuklarıma almak istiyorum.
eng	tur	Where do you think Tom will go to college?	Tom'un üniversiteye nereye gideceğini düşünüyorsun?
eng	tur	Sit down over there.	Orada otur.
eng	tur	Tom was punished for not telling the truth.	Tom doğruyu söylemediği için cezalandırıldı.
eng	tur	Let me know if there is anything I can do.	Yapabileceğim bir şey olup olmadığını bana bildirin.
eng	tur	The convention voted again.	Kurultay tekrar oylama yaptı.
eng	tur	Tom refused to do what I wanted him to do.	Tom yapmasını istediğimi yapmayı reddetti.
eng	tur	Tom handed Mary an energy drink.	Tom Mary'ye bir enerji içeceği uzattı.
eng	tur	Tom will probably be fired.	Tom muhtemelen kovulacak.
eng	tur	I'm considering going with them.	Onlarla gitmeyi düşünüyorum.
eng	tur	Tom saw John and Mary holding hands.	Tom, John ve Mary'yi el ele tutuşurlarken gördü.
eng	tur	Tom says he's never coming back.	Tom asla geri gelmeyeceğini söylüyor.
eng	tur	Please be sure to sign and seal the form.	Formu imzaladığınızdan ve mühürlediğinizden emin olun.
eng	tur	They teased the new student.	Onlar yeni öğrenciyle alay ettiler.
eng	tur	I didn't know that Tom didn't know French.	Tom'un Fransızca bilmediğini bilmiyordum.
eng	tur	That's what people always say.	Bu, insanların her zaman söylediği şey.
eng	tur	Good to meet you.	Tanıştığıma memnun oldum.
eng	tur	We'll do everything with Tom.	Tom'la her şeyi yapacağız.
eng	tur	Why do we have to pay taxes?	Neden vergi ödemek zorundayız?
eng	tur	This is every pilot's worst nightmare.	Bu her pilotun en kötü kabusudur.
eng	tur	He stood there with his eyes closed.	Gözleri kapalı orada durdu.
eng	tur	Tom says it's not worth the effort.	Tom buna değmeyeceğini söyledi.
eng	tur	All that you have to do is to follow his advice.	Yapacağın tek şey onun tavsiyesini dinlemek.
eng	tur	Tom didn't intend to spend so much time painting the fence.	Tom çiti boyamak için çok fazla zaman harcamak niyetinde değildi.
eng	tur	I don't enjoy eating ice cream during the winter.	Kışın dondurma yemekten zevk almam.
eng	tur	This book belongs to Paolo.	Bu kitap Paolo’ya aittir.
eng	tur	Tom was wearing a bulletproof vest, so the bullet didn't kill him.	Tom kurşungeçirmez bir yelek giymişti bu yüzden kurşun onu öldürmedi.
eng	tur	My language is not on the list!	Benim lisanım listede yok.
eng	tur	Would it be OK if I gave Tom this old suitcase?	Bu eski bavulu Tom'a verebilir miyim?
eng	tur	You've been drinking, haven't you?	İçiyordun, değil mi?
eng	tur	Tom will do everything he can.	Tom elinden gelen her şeyi yapacak.
eng	tur	Only one little daughter did they have.	Onların sadece küçük bir kızı vardı.
eng	tur	Tom's mother still buys his clothes for him.	Onun için elbiselerini hâlâ Tom'un annesi alıyor.
eng	tur	I suspect there was an intruder who got into the bedroom.	Yatak odasına giren davetsiz bir misafir olduğundan şüpheleniyorum.
eng	tur	What about Portugal?	Portekiz'e ne dersin?
eng	tur	Excuse me, but I believe that is my seat.	Affedersiniz, ama bunun benim koltuğum olduğuna inanıyorum.
eng	tur	I don't even have a boyfriend.	Bir erkek arkadaşım bile yok.
eng	tur	Don't risk your life for me.	Benim için hayatını riske atma.
eng	tur	Tom knew that Mary loved him.	Tom Mary'nin onu sevdiğini biliyordu.
eng	tur	It's been a good year.	Bu iyi bir yıldı.
eng	tur	Tell me about Tatoeba.	Bana Tatoeba'dan bahset.
eng	tur	The boys built a raft.	Çocuklar bir sal yaptı.
eng	tur	Tom always dreamed of becoming a race car driver.	Tom her zaman bir yarış arabası sürücüsü olmayı hayal etti.
eng	tur	Dan was trained in crime solving.	Dan suç çözmede eğitildi.
eng	tur	Your bag's open.	Senin çantan açık.
eng	tur	This is the same wallet as I lost a week ago.	Bu bir hafta önce kaybettiğim cüzdanın aynı.
eng	tur	Tom has a website for his business.	Tom'un işi için bir web sitesi var.
eng	tur	Tom said I looked pretty.	Tom güzel göründüğümü söyledi.
eng	tur	Tom's family liked it in Boston.	Tom'un ailesi bunu Boston'da sevdi.
eng	tur	I'm sorry, I didn't mean to hurt your feelings.	Üzgünüm, duygularını incitmek istemedim.
eng	tur	I guess the question is whether you'll be here or not.	Sanırım sorun burada olup olmayacağındır.
eng	tur	I have a friend who's a vegetarian.	Vejetaryen olan bir arkadaşım var.
eng	tur	The navy defends our seacoast.	Donanma bizim deniz kıyımızı savunur.
eng	tur	What will you do if you fail the exam?	Sınavdan başarısız olursan ne yapacaksın?
eng	tur	Why is that significant?	O neden önemli?
eng	tur	Our sensors did not detect anything out of the ordinary.	Sensörlerimiz sıra dışı bir şey algılamadı.
eng	tur	Do you want me to ask Tom to do that?	Tom'un bunu yapmasını istememi ister misin?
eng	tur	Did you vote "yes" or "no"?	"Evet" veya "hayır" oyu kullandın mı?
eng	tur	Tom is listening to the news on the radio.	Tom radyoda haber dinliyor.
eng	tur	Someone attacked them.	Biri onlara saldırdı.
eng	tur	I told Tom not to come.	Tom'a gelmemesini söyledim.
eng	tur	Tom looks a lot like his grandfather.	Tom büyükbabasına çok benziyor.
eng	tur	You keep telling me that I can't do anything.	Bana hiçbir şey yapamayacağımı söylemeye devam ediyorsun.
eng	tur	You don't listen to me.	Beni dinlemiyorsun.
eng	tur	I have seen his glory.	Onun şanını gördüm.
eng	tur	Tom said he didn't think that my plan would work.	Tom planımın işe yarayacağını düşünmediğini söyledi.
eng	tur	Tom pled guilty to all charges.	Tom bütün suçlamaları kabul etti.
eng	tur	The man isn't made for this.	Bu adam bunun için değil.
eng	tur	It looks like Tom has fallen back to sleep.	Tom uykuya dalmış gibi görünüyor.
eng	tur	She acted as a guide.	O bir rehber olarak görev yapmıştır.
eng	tur	I'm glad you and Tom get along.	Sen ve Tom'un geçindiğine memnun oldum.
eng	tur	How about something to drink?	İçecek bir şeye ne dersin?
eng	tur	Tom built a ship inside a bottle.	Tom bir şişenin içinde bir gemi inşa etti.
eng	tur	Tom is broke and homeless.	Tom parasız ve evsizdi.
eng	tur	In one year there are twelve months.	Bir yılda on iki ay vardır.
eng	tur	Tom closed his eyes and shook his head.	Tom gözlerini kapadı ve başını salladı.
eng	tur	Hey, who's this bottle of champagne for? I haven't ordered drinks.	Hey, bu şampanya şişesi kimin için? Ben içki sipariş etmedim.
eng	tur	I respect her selflessness.	Kendisini düşünmemesine saygı duyuyorum.
eng	tur	That's up to him.	O ona kalmış.
eng	tur	I know that you still love me.	Beni hâlâ sevdiğini biliyorum.
eng	tur	Tom kept the stolen jewels for himself.	Tom çalıntı mücevherleri kendisi için tuttu.
eng	tur	I'm paid enough.	Bana yeterince para ödeniyor.
eng	tur	Let's see if I can help.	Yardım edebilip edemeyeceğimi görelim.
eng	tur	I'd like to go for a walk.	Ben bir yürüyüşe çıkmak istiyorum.
eng	tur	What else did you see?	Başka ne gördün?
eng	tur	Is it very difficult to create an app for smartphones?	Akıllı telefonlar için bir uygulama oluşturmak çok zor mudur?
eng	tur	Tom seems gullible.	Tom saf görünüyor.
eng	tur	Tom was eating lunch with Mary at that time.	Tom, o zaman Mary ile birlikte öğle yemeği yiyordu
eng	tur	Gas is an important natural resource.	Gaz önemli bir doğal kaynaktır.
eng	tur	Everyone, out of the water!	Herkes sudan çıksın!
eng	tur	I think Tom is petty.	Sanırım Tom dar görüşlü.
eng	tur	Tom cringed a little.	Tom biraz yaltaklandı.
eng	tur	I appreciate the gesture.	Bu jestiniz için minnettarım.
eng	tur	Give me a glass of water.	Bana bir bardak su ver.
eng	tur	Tom started studying French three years ago.	Tom üç yıl önce Fransızca öğrenmeye başladı.
eng	tur	Cops came with guns drawn, as I was talking to the owner on the phone.	Ben telefonda mal sahibi ile konuşuyorken Polis çekilmiş silahları ile geldi.
eng	tur	I'm glad you're our coach.	Koçumuz olduğuna memnun oldum.
eng	tur	Let me get you another drink.	Sana bir içki daha getireyim.
eng	tur	That hotel was very near the lake.	O otel göle çok yakındı.
eng	tur	The situation at home is getting more unbearable every day.	Evdeki durum her geçen gün daha dayanılmaz hale geliyor.
eng	tur	How long do you think it would take me to do that?	Sence bunu yapmamı ne kadar sürer?
eng	tur	Here's what really happened.	Gerçekten neyin meydana geldiği burada.
eng	tur	Tom is still having doubts.	Tom hâlâ şüpheler yaşıyor.
eng	tur	I'm very conscientious.	Ben çok vicdanlıyım.
eng	tur	Tom and Mary are in the office waiting.	Tom ve Mary ofiste bekliyor.
eng	tur	Soccer is the most popular sport in Brazil.	Futbol Brezilyada en popüler spor.
eng	tur	We should find out pretty soon.	Biz çok yakında bulmalıyız.
eng	tur	I'm the one who did that.	Onu yapan kişi benim.
eng	tur	The big day has arrived.	Büyük gün geldi.
eng	tur	I heard Tom and Mary talking about it.	Tom ve Mary'nin onun hakkında konuştuğunu duydum.
eng	tur	I'll let you know the result as soon as it is made public.	Sonuç halka açılır açılmaz size bildiririm.
eng	tur	Tom has already seen it.	Tom zaten onu gördü.
eng	tur	"Do you know where this camera was made?" "I think it was made in China, but I'm not sure."	"Bu kameranın nerede yapıldığını biliyor musun?" "Sanırım Çin'de yapıldı ama emin değilim."
eng	tur	Sometimes it is difficult to find a good job.	Bazen iyi bir iş bulmak zordur.
eng	tur	Tom thinks that school is a waste of time.	Tom okulun bir zaman israfı olduğunu düşünüyor.
eng	tur	What do you have to do today?	Bugün ne yapmak zorundasın?
eng	tur	Have you both lost your minds?	Siz ikiniz aklınızı kaybettiniz mi?
eng	tur	I like hunting.	Avlanmaktan hoşlanırım.
eng	tur	Tom is out shopping.	Tom dışarıda alışveriş yapıyor.
eng	tur	He was buried in the La Recoleta Cemetery.	O, La Recoleta Mezarlığı'na gömüldü.
eng	tur	Is everything in position?	Her şey yerinde mi?
eng	tur	The farmer ploughed his field all day.	Çiftçi bütün gün tarlasını sürdü.
eng	tur	The economy has entered a recession.	Ekonomi durgunluğa girdi.
eng	tur	So, what do you suggest?	Peki, sen ne öneriyorsun?
eng	tur	Jamal didn't say anything.	Jamal hiçbir şey söylemedi.
eng	tur	Sami fell to the ground and cut his hand.	Sami yere düştü ve elini kesti.
eng	tur	Tom said Mary was home in bed with the flu.	Tom Mary'nin grip nedeniyle evde yatakta olduğunu söyledi.
eng	tur	All scornfully laughed at him.	Herkes alaycı bir biçimde ona güldü.
eng	tur	Whenever he explains something, he can't stop. He rambles on.	O ne zaman bir şey anlatırsa, duramaz. Saçmalar..
eng	tur	Tom is breathing heavily.	Tom aşırı derecede nefes alıyor.
eng	tur	We'll never be complacent.	Hiçbir zaman kayıtsız kalmayacağız.
eng	tur	They can be understood, too.	Onlar da anlaşılabilir.
eng	tur	Tom had his secretary make three copies of the contract.	Tom sekreterine sözleşmenin üç kopyasını yaptırdı.
eng	tur	He was a poet and diplomat.	O bir şair ve diplomattı.
eng	tur	I'm pretty sure that Tom still lives on Park Street.	Tom'un hâlâ park caddesinde yaşadığından oldukça eminim.
eng	tur	I went to high school with Tom.	Ben liseye Tom'la birlikte gittim.
eng	tur	I wanted to call you.	Seni aramak istedim.
eng	tur	How many beds are there in the house?	Evde kaç tane yatak var?
eng	tur	The place where we used to buy that has increased their prices.	Onu aldığımız yer fiyatlarını yükseltti.
eng	tur	I think Tom wouldn't be lonely if Mary were here.	Bence Mary burada olsaydı, Tom yalnız olmazdı.
eng	tur	It's your decision whether you go or stay.	Gidip gitmemek sana kalmış.
eng	tur	Their grandchild lives in the Netherlands.	Onun torunu Hollanda'da yaşıyor.
eng	tur	We've not done well.	Biz iyi yapmadık.
eng	tur	Why don't we just cancel the meeting?	Neden şimdi toplantıyı iptal etmiyoruz?
eng	tur	How did you like Tom's concert?	Tom'un konserinden nasıl hoşlandın?
eng	tur	I should've kissed Tom when I had the chance.	Fırsatım varken Tom'u öpmeliydim.
eng	tur	Here is the bill.	İşte fatura.
eng	tur	What frequency is Tatoeba FM on?	Tatoeba FM hangi frekansta?
eng	tur	I won't work for you.	Senin için çalışmayacağım.
eng	tur	Annoying people irritate me.	Can sıkıcı insanlar beni rahatsız ediyor.
eng	tur	Why are you wearing an eyepatch?	Neden bir göz bandı takıyorsun?
eng	tur	Every fifth person has a car in this country.	Bu ülkede her beşinci kişinin bir arabası var.
eng	tur	I knew it was going to be tough to persuade Tom to help us.	Bize yardım etmesi için Tom'u ikna etmenin zor olacağını biliyordum.
eng	tur	What was your inspiration, Tom?	İlham kaynağın neydi, Tom?
eng	tur	There's no risk.	Hiçbir risk yok.
eng	tur	This book isn't as interesting as that book.	Bu kitap o kitap kadar ilginç değil.
eng	tur	Many people are living illegally in the country.	Birçok insan, ülkede yasadışı olarak yaşıyor.
eng	tur	Tel Aviv is a beautiful city.	Tel Aviv güzel bir kenttir.
eng	tur	You have a fertile imagination.	Senin yaratıcı bir hayal gücün var.
eng	tur	Tom could be there.	Tom orada olabilirdi.
eng	tur	I was in the army.	Ben ordudaydım.
eng	tur	He watched a Swedish movie.	Bir İsveç filmi izledi.
eng	tur	Do you know why Tom left early?	Tom'un neden erkenden ayrıldığını biliyor musun?
eng	tur	When was the last time you heard from Tom?	En son ne zaman Tom'dan haber aldın?
eng	tur	I thought he was busy, but on the contrary he was idle.	Onun meşgul olduğunu sanıyordum ama tam tersine boştaydı.
eng	tur	The chair creaked as he sat down.	O otururken sandalye çatırdadı.
eng	tur	Tom was lying about that.	Tom onun hakkında yalan söylüyordu.
eng	tur	No, it is not a cat.	Hayır, o bir kedi değil.
eng	tur	Why did you lock the door?	Sen neden kapıyı kilitledin?
eng	tur	He doesn't live in my neighborhood.	Benim mahallede yaşamaz.
eng	tur	He forgot all of his friends.	O, bütün arkadaşlarını unuttu.
eng	tur	I'm sorry about last night.	Dün gece için üzgünüm.
eng	tur	I didn't read the story.	Hikayeyi okumadım.
eng	tur	Would you like me to open the door for you?	Senin için kapıyı açmamı ister misin?
eng	tur	He loves chili.	O, kırmızı biberi seviyor.
eng	tur	I stood in the middle of the room.	Ben odanın ortasında duruyordum.
eng	tur	We've hired a new coach.	Yeni bir antrenör kiraladık.
eng	tur	We had an examination yesterday.	Dün bir sınav olduk.
eng	tur	Tom is difficult to live with, isn't he?	Tom ile yaşamak zor, değil mi?
eng	tur	Tom made a good suggestion.	Tom iyi bir öneride bulundu.
eng	tur	We all have missed you.	Hepimiz seni özledik.
eng	tur	Nobody claimed responsibility.	Hiç kimse sorumluluk üstlenmedi.
eng	tur	They cheat.	Onlar aldatırlar.
eng	tur	Tom can't go anywhere today.	Tom bugün bir yere gidemez.
eng	tur	Tom is likely to be elected.	Tom muhtemelen seçilecek.
eng	tur	It's not always so easy to do the right thing.	Doğru şeyi yapmak her zaman o kadar kolay değildir.
eng	tur	I want to know who Tom's wife is.	Tom'un karısı kim, bilmek istiyorum.
eng	tur	What kind of hair style would you like?	Ne tür saç stili istersiniz?
eng	tur	I haven't slept in forty-eight hours.	Kırk sekiz saat uyumadım.
eng	tur	Please don't interfere.	Lütfen müdahale etme.
eng	tur	I just told him.	Ben az önce ona söyledim.
eng	tur	You're filthy.	Sen pissin.
eng	tur	I'm not as rich as I was.	Eskisi kadar zengin değilim.
eng	tur	I'm sure it'll be easy to find a place.	Bir yer bulmanın kolay olacağına eminim.
eng	tur	The war ended in victory for the Allied Powers.	Savaş Müttefik Devletler için zaferle sona erdi.
eng	tur	She is becoming more and more like her sister.	O gittikçe daha çok kızkardeşine benziyor.
eng	tur	Tom told me that Mary was good at playing the piano, but I didn't really believe him until I heard her play.	Tom bana Mary'nin piyano çalmada iyi olduğunu söyledi fakat ben onun çalışını duyuncaya kadar gerçekten inanmadım.
eng	tur	The sun was shining in all its splendid beauty.	Güneş tüm muhteşem güzelliğiyle parlıyordu.
eng	tur	Tom was afraid that Mary might change her mind.	Tom Mary'nin fikrini değiştirebileceğinden korkuyordu.
eng	tur	Baseball is fun to watch.	Beyzbol izlemesi zevklidir.
eng	tur	Tom ate all the popcorn.	Tom tüm patlamış mısırı yedi.
eng	tur	Even though I had eaten a lot for breakfast, I was already hungry.	Kahvaltı için bir sürü şey yememe rağmen, ben halen açtım.
eng	tur	You won't get away with it.	Bu yanınıza kâr kalmayacak.
eng	tur	Tom's older than me.	Tom benden daha yaşlı.
eng	tur	Do you have a bicycle?	Bir bisikletin var mı?
eng	tur	I took my place at the end of the line.	Ben sıranın sonunda yerimi aldım.
eng	tur	Tom looks just like his brother.	Tom kesinlikle erkek kardeşine benziyor.
eng	tur	She was ill for a long time.	O uzun zamandır hastaydı.
eng	tur	The door to Tom's room was closed.	Tom'un odasının kapısı kapalıydı.
eng	tur	I'd be delighted if you'd come with me.	Benimle gelseydiniz mutlu olurdum.
eng	tur	I think I'm a great athlete.	Ben büyük bir atlet olduğumu düşünüyorum.
eng	tur	There was an attempt on the president's life.	Devlet başkanına karşı bir suikast girişimi oldu.
eng	tur	Tom wants to see his son.	Tom oğlunu görmek istiyor.
eng	tur	Lock the windows before going to bed.	Yatmadan önce pencereleri kilitle.
eng	tur	Wait till the kettle begins to sing.	Çaydanlık ötmeye başlayıncaya kadar bekle.
eng	tur	I'll pay you for everything.	Her şey için sana ödeme yapacağım.
eng	tur	Tom finally did what he agreed to do.	Tom sonunda yapmayı kabul ettiği şeyi yaptı.
eng	tur	Tom suggested that I go to Boston with him.	Tom onunla Boston'a gitmemi önerdi.
eng	tur	Sami would drink that medication all the time.	Sami o ilacı her zaman içer.
eng	tur	Tom handed Mary a sheet of paper.	Tom Mary'ye bir kağıt uzattı.
eng	tur	Tom was tired and fell into a heavy sleep.	Tom yorgundu ve ağır bir uykuya daldı.
eng	tur	Where are Tom and Mary?	Tom ve Mary neredeler?
eng	tur	Tom used to bring me here.	Tom beni buraya getirirdi.
eng	tur	Where's Tom this morning?	Tom bu sabah nerede?
eng	tur	I wish more parents allowed their children to do things like this.	Keşke daha fazla ebeveyn çocuklarının böyle şeyler yapmalarına izin verse.
eng	tur	You have it wrong.	Yanılıyorsun.
eng	tur	His office is right up there.	Onun ofisi orada sağda.
eng	tur	I promise I won't be late.	Ben geç kalmayacağıma söz veriyorum.
eng	tur	Do you want to know why Tom quit going to school?	Tom'un neden okula gitmeyi bıraktığını bilmek ister misin?
eng	tur	Same here.	Aynen.
eng	tur	The jurors deliberated for three days.	Jüriler üç gün boyunca görüştü.
eng	tur	Cancer is a great enemy of mankind.	Kanser insanlığın en büyük düşmanı.
eng	tur	He was relieved when she informed him that she had a rich new boyfriend.	O, onun zengin yeni bir erkek arkadaşı olduğunu öğrendiğinde rahatladı.
eng	tur	Could I ask why?	Nedenini sorabilir miyim?
eng	tur	Her hair is very short.	Onun saçı çok kısa.
eng	tur	I feel really respected.	Ben gerçekten saygı hissediyorum.
eng	tur	My brother and I share the same room.	Erkek kardeşim ve ben aynı odayı paylaşıyoruz.
eng	tur	Do you really think that Tom and Mary are healthy?	Sence Tom ve Mary gerçekten sağlıklı mı?
eng	tur	I want to enrol in a course.	Bir kursa kaydolmak istiyorum.
eng	tur	Sami and Layla set up a robbery.	Sami ve Leyla bir soygun tasarladılar.
eng	tur	I'll ask Tom to wait for us.	Tom'un bizi beklemesini isteyeceğim.
eng	tur	Priscilla Chan is the girlfriend of Mark Zuckerberg.	Priscilla Chan, Mark Zuckerberg'in sevgilisidir.
eng	tur	There are a lot of people in the city.	Şehirde bir sürü insan var.
eng	tur	Just listen to us.	Sadece bizi dinle.
eng	tur	Tom wouldn't do that here.	Tom bunu burada yapmazdı.
eng	tur	My dog has a long tail.	Köpeğimin uzun bir kuyruğu var.
eng	tur	Dogs are loyal animals.	Köpekler sadık hayvanlardır.
eng	tur	Tell it to the cops.	Bunu polislere anlat.
eng	tur	What is written on the road sign? - ONE WAY.	Yol işaretinde ne yazılı? - TEK YÖN.
eng	tur	More than half of the residents are opposed to the plan.	Oturanların yarısından daha fazlası plana karşı çıkıyor.
eng	tur	Where is your luggage?	Bagajın nerede?
eng	tur	Something's very wrong.	Bir şey çok yanlış.
eng	tur	They liked to argue about political issues.	Politik konular hakkında tartışmayı seviyorlardı.
eng	tur	He spoke to me when he saw me.	Beni gördüğünde benimle konuştu.
eng	tur	The voters want change.	Seçmenler değişim istiyor.
eng	tur	Both Tom and Mary need help.	Hem Tom hem de Mary'nin yardıma ihtiyacı var.
eng	tur	My night was amazing.	Gecem inanılmazdı.
eng	tur	I believe that but didn't always.	Ona inanıyorum ama her zaman değil.
eng	tur	I have to admit I was starting to feel a little sorry for myself.	Kendim için biraz üzülmeye başladığımı itiraf etmek zorundayım.
eng	tur	I give charity almost every day.	Neredeyse her gün sadaka veririm.
eng	tur	Why did Mary change her mind?	Mary düşüncesini neden değiştirdi?
eng	tur	Tom does whatever we tell him.	Tom ona her söylediğimizi yapar.
eng	tur	I really think we should be honest with Tom.	Gerçekten Tom'a karşı dürüst olmamız gerektiğini düşünüyorum.
eng	tur	You're fired.	Sen kovuldun.
eng	tur	Tom will want to know where you hid the money.	Tom parayı nereye sakladığını bilmek isteyecek.
eng	tur	Tom said that Mary didn't have to do that.	Tom, Mary'nin bunu yapmak zorunda olmadığını söyledi.
eng	tur	Conversion to the metric system was opposed by tool manufacturers.	Metrik sisteme dönmeye üreticileri tarafından karşı çıkıldı.
eng	tur	He also promised a strong foreign policy.	Ayrıca güçlü bir dış politika sözü verdi.
eng	tur	I'd like to work this out.	Bunu halletmek istiyorum.
eng	tur	Sometimes we meet in the shop.	Bazen dükkanda buluşuruz.
eng	tur	I can't wait for him any longer.	Artık onu bekleyemem.
eng	tur	He watched with the patient.	O, hastaya baktı.
eng	tur	The stork is a wading bird.	Leylek dalıcı bir kuştur.
eng	tur	Tom never agrees with Mary.	Tom asla Mary ile anlaşmaz.
eng	tur	Tom and Mary are pretty miserable, aren't they?	Tom ve Mary oldukça sefil, değil mi?
eng	tur	I can't believe Fadil did this to me.	Fadıl'ın bana bunu yaptığına inanamıyorum.
eng	tur	The student came back from London.	Öğrenci, Londra'dan geri geldi.
eng	tur	Tom and Mary want to know why John did that.	Tom ve Mary John'un bunu neden yaptığını bilmek istiyorlar.
eng	tur	Tom and Mary seem to enjoy talking to each other.	Tom ve Mary birbirleriyle konuşmaktan keyif alıyor gibi görünüyorlar.
eng	tur	Tom landed face-first.	Tom yeri öptü.
eng	tur	Yes, it has already started.	Evet, bu zaten başladı.
eng	tur	I don't have a fancy car.	Benim lüks bir arabam yok.
eng	tur	Why don't we find out?	Neden öğrenmiyoruz.
eng	tur	All the proposals were accepted.	Tüm öneriler kabul edildi.
eng	tur	I don't like tea.	Çay sevmem.
eng	tur	They shared glances.	Onlar bakışları paylaştılar.
eng	tur	She loves Hokkaido.	O, Hokkaido'yu sever.
eng	tur	Tom seemed wise.	Tom akıllı görünüyordu.
eng	tur	Dan devised an escape scheme with one of his cellmates.	Dan onun hücre arkadaşlarından biriyle bir kaçış planı kurdu.
eng	tur	Tom and Mary aren't idiots.	Tom ve Mary salak değil.
eng	tur	This shirt has long sleeves.	Bu gömleğin uzun kolları var.
eng	tur	As for chess, I just know the rules.	Satranca gelince, Ben sadece kuralları biliyorum.
eng	tur	Tom is a straight guy.	Tom heteroseksüel bir erkek.
eng	tur	She gave up her plans against her will.	O kendi isteği dışında planlarından vazgeçti.
eng	tur	He loves gardening.	O bahçıvanlığı sever.
eng	tur	The kid was pretty good.	Çocuk oldukça iyiydi.
eng	tur	Tom and Mary said that they knew they should do that alone.	Tom ve Mary onu tek başlarına yapmaları gerektiğini bildiklerini söylediler.
eng	tur	Tom is on this plane, too.	Tom da bu uçakta.
eng	tur	What makes Tom's so awesome?	Tom'u bu kadar müthiş yapan ne?
eng	tur	The whole family went to the beach.	Bütün aile sahile gitti.
eng	tur	I know what you told him.	Ona söylediğini biliyorum.
eng	tur	You're in charge.	Sen sorumlusun.
eng	tur	Tom walked around the block in his ugg boots.	Tom ugg botlarıyla blok etrafında yürüdü.
eng	tur	I wish you the best of luck in your next endeavor.	Bir sonraki uğraşında sana iyi şanslar diliyorum.
eng	tur	We got off the train.	Biz trenden indik.
eng	tur	Is your mother home?	Annen evde mi?
eng	tur	You have what it takes.	Gerekli şeylere sahipsin.
eng	tur	You must go on a diet because you are too fat.	Çok şişman olduğun için bir rejime başlamalısın.
eng	tur	Tom is wearing a strange-looking hat today.	Tom bugün tuhaf görünümlü bir şapka giyiyor.
eng	tur	You are expecting too much of her.	Ondan çok şey bekliyorsun.
eng	tur	Did you go to Boston?	Boston'a gittin mi?
eng	tur	You sure know how to live it up.	Nasıl gününü gün edeceğini kesinlikle biliyorsun.
eng	tur	I won't have to make dinner tonight.	Bu gece akşam yemeği yapmak zorunda kalmayacağım.
eng	tur	Can I borrow your phone?	Telefonunu ödünç alabilir miyim?
eng	tur	Stop beating around the bush and tell us what you really think.	Lafı ağzında geveleme ve bize gerçekten ne düşündüğünü söyle.
eng	tur	I have a part-time job at a drugstore.	Bir eczanede yarı zamanlı bir işim var.
eng	tur	Tom knows Mary is angry with him.	Tom, Mary'nin ona kızgın olduğunu biliyor.
eng	tur	We will play a tennis match.	Bir tenis maçı oynayacağız.
eng	tur	The cookiecutter shark is the only type of parasitic shark.	Çörek-kapan köpekbalığı, parazit köpekbalığının tek türüdür.
eng	tur	We are going to spend the vacation in Corsica.	Tatili Korsika'da geçireceğiz.
eng	tur	I have a chronic pain here.	Burada kronik bir ağrım var.
eng	tur	She quit her job.	O işini bıraktı.
eng	tur	I don't like licorice.	Meyan kökünü sevmem.
eng	tur	That's a question I've asked myself.	O benim kendi kendime sorduğum bir soru.
eng	tur	Tom has an orange tan.	Tom'un turuncu bir bronzluğu var.
eng	tur	Tom was the first to be fired.	İlk kovulan Tom'du.
eng	tur	There is a skeleton in every closet.	Bu utanç verici bir sır.
eng	tur	I want him to help us.	Onun bize yardım etmesini istiyorum.
eng	tur	Nobody knows the answer.	Kimse cevabı bilmiyor.
eng	tur	When John retired, his son took over his business.	John emekli olduğunda, oğlu onun işini devraldı.
eng	tur	Those are too big.	Onlar çok büyük.
eng	tur	Tom came up with a good plan.	Tom iyi bir planla çıkageldi.
eng	tur	I caught a cold last month.	Geçen ay soğuk aldım.
eng	tur	Tom lives in an old building.	Tom eski bir binada yaşıyor.
eng	tur	We make yogurt at home.	Evde yoğurt yapıyoruz.
eng	tur	If you want, I can come back.	Eğer istersen, geri dönebilirim.
eng	tur	I knew Tom would be unhappy with the results.	Tom'un sonuçlar yüzünden mutsuz olacağını biliyordum.
eng	tur	On Sundays, we would get up early and go fishing.	Pazar günleri, erken kalkardık ve balık tutmaya giderdik.
eng	tur	We stopped along the way to have lunch.	Öğle yemeği yemek için yolda durduk.
eng	tur	If you want to study in the United States, you need to get a student visa.	Amerika Birleşik Devletlerinde eğitim görmek istiyorsan bir öğrenci vizesi almalısın.
eng	tur	Betty managed to sing well.	Betty iyi şarkı söylemeyi başardı.
eng	tur	You don't have anything to worry about.	Endişelenecek bir şeyiniz yok.
eng	tur	Tom didn't have to help us today.	Tom bugün bize yardım etmek zorunda değildi.
eng	tur	She signs the most important documents.	O en önemli belgeleri imzalar.
eng	tur	What, may I ask, are you doing?	Ne, yaptığını, sorabilir miyim?
eng	tur	It is sunny.	Hava güneşli.
eng	tur	You can't be too careful in choosing your friends.	Arkadaşlarınızı seçerken çok dikkatli olamazsınız.
eng	tur	I had to get away from him.	Ondan uzak durmak zorundaydım.
eng	tur	I thought you didn't know anything about lacrosse.	Lakros hakkında bir şey bilmediğini düşündüm.
eng	tur	I want to see exactly what's happening.	Ne olduğunu tam olarak görmek istiyorum.
eng	tur	Does anybody want to take a walk to the beach?	Plaja kadar yürümek isteyen var mı?
eng	tur	Tom had plenty of chances.	Tom'un bolca şansı vardı.
eng	tur	How many meeting rooms do you have in this building?	Bu binada kaç tane toplantı odası var?
eng	tur	She seldom eats breakfast.	O, nadiren kahvaltı yapar.
eng	tur	He appeared unexpectedly after three years of absence.	Üç yıllık yokluğun ardından umulmadık bir şekilde ortaya çıktı.
eng	tur	Did you see what it was?	Onun ne olduğunu gördün mü?
eng	tur	I wrote a letter to Tom.	Tom'a bir mektup yazdım.
eng	tur	Where are my parents?	Ebeveynlerim nerede?
eng	tur	Tom didn't think that Mary could win.	Tom Mary'nin kazanabileceğini düşünmemişti.
eng	tur	Don't you see the pattern?	Örüntüyü görmüyor musun?
eng	tur	It's been a busy morning.	Yoğun bir sabahtı.
eng	tur	I'm stuffed!	Tokum.
eng	tur	If you run into Tom, ask him how his mother is doing.	Eğer Tom'a rastlarsan, ona annesinin nasıl olduğunu sor.
eng	tur	He is a native English speaker.	O, doğuştan İngilizce konuşan biridir.
eng	tur	Does Tom still love Mary?	Tom hâlâ Mary'yi seviyor mu?
eng	tur	Tom wanted to learn how to program computers.	Tom bilgisayar programlamayı öğrenmek istiyordu.
eng	tur	I didn't realize Tom was married.	Tom'un evli olduğunu fark etmedim.
eng	tur	I'm calling you on behalf of Mr. Simon.	Bay Simon tarafından arıyorum sizi.
eng	tur	How many galaxies are there in the universe?	Evrende kaç tane galaksi var?
eng	tur	I used to think it was my responsibility to help Tom.	Tom'a yardım etmenin benim sorumluluğum olduğunu düşünürdüm.
eng	tur	Tom gets tired quickly.	Tom çabuk yorulur.
eng	tur	Do you consider yourself beautiful?	Kendini güzel düşünüyor musun?
eng	tur	If anyone should phone, say I will be back at one o'clock.	Eğer biri ararsa, 01:00 de geri döneceğimi söyle.
eng	tur	Put the book back in place.	Kitabı yerine koyun.
eng	tur	Her story brings back memories of my parents.	Onun hikayesi ebeveynlerimin anısını geri getirir.
eng	tur	Today I don't feel like doing anything.	Bugün canım bir şey yapmak istemiyor.
eng	tur	I like baseball. What sport do you like?	Beyzbolu severim. Hangi sporu beğeniyorsun?
eng	tur	What are your thoughts on that?	O konudaki düşünceleriniz nedir?
eng	tur	I want to stay here a few days.	Birkaç gün burada kalmak istiyorum.
eng	tur	I'm not doing this for the money.	Bunu parası için yapmıyorum.
eng	tur	Tom's latest movie just came out.	Tom'un son filmi yeni yayınlandı.
eng	tur	They recognized the new government.	Yeni hükümeti tanıdılar.
eng	tur	Tom has gone to Boston to teach.	Tom öğretmenlik yapmak için Boston'a gitti.
eng	tur	Winter is cold, but I like it.	Kış soğuk fakat ben onu seviyorum.
eng	tur	I'm perfectly healthy.	Ben tamamen sağlıklıyım.
eng	tur	You haven't washed your hands yet, have you?	Ellerini henüz yıkamadın, değil mi?
eng	tur	Sometimes you don't have to speak the same language to understand each other.	Bazen birbirimizi anlamak için aynı dili konuşmak zorunda değilsindir.
eng	tur	I banged my leg on the coffee table.	Ben bacağımı kahve masasına çarptım.
eng	tur	He always says that.	O her zaman bunu söyler.
eng	tur	It was one of the great discoveries in science.	Bilimdeki büyük keşiflerden biriydi.
eng	tur	We earned it.	Biz onu kazandık.
eng	tur	I like your smile.	Gülüşünü seviyorum.
eng	tur	I just laughed it off.	Ben sadece buna gülüp geçtim.
eng	tur	Tom hit the ground head-first.	Tom kafaüstü yere çakıldı.
eng	tur	The doctor told Tom he'd just have to learn to live with the pain.	Doktor Tom'a acıyla birlikte yaşamayı öğrenmek zorunda kalacağını söyledi.
eng	tur	Tom used to be nice.	Tom hoştu.
eng	tur	The fire was burning brightly.	Ateş parlak bir şekilde yanıyordu.
eng	tur	I've seen Tom do it before.	Tom'un daha önce bunu yaptığını gördüm.
eng	tur	What're we supposed to do with that?	Bununla ne yapmamız gerekiyor?
eng	tur	Mary is struggling to pay back her student loans.	Mary öğrenci kredilerini geri ödemek için mücadele ediyor.
eng	tur	She is around twenty years of age.	O yaklaşık yirmi yaşındadır.
eng	tur	You do speak some French, don't you?	Biraz Fransızca biliyorsun, değil mi?
eng	tur	We reached the top of the mountain.	Dağın tepesine ulaştık.
eng	tur	I was a little brusque with you before.	Daha önce sana karşı biraz haşindim.
eng	tur	You really shouldn't do that.	Bunu gerçekten yapmaman lazım.
eng	tur	This is going to take a long time.	Bu uzun zaman alacak.
eng	tur	Didn't Tom tell you anything?	Tom sana bir şey anlatmadı mı?
eng	tur	Why did you sign that confession if it wasn't true?	Eğer doğru değilse o itirafı neden imzaladın?
eng	tur	Mary loves going out.	Mary çıkmayı seviyor.
eng	tur	I called Tom for advice.	Tavsiye için Tom'u aradım.
eng	tur	I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.	Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
eng	tur	It would be nice to have a party.	Bir parti vermek hoş olurdu.
eng	tur	I got my pilot's license in 2013.	2013'te pilot lisansımı aldım.
eng	tur	I saw Tom eating a sandwich over there.	Tom'un orada bir sandviç yediğini gördüm.
eng	tur	I was looking for something, but couldn't find it.	Bir şey arıyordum ama onu bulamadım.
eng	tur	I am going to the post office to buy stamps.	Ben pul satın almak için postaneye gidiyorum.
eng	tur	As far as I know, he is a person who keeps his promises.	Bildiğim kadarıyla, o, sözlerini tutan bir kişi.
eng	tur	Take your hands off her.	Ellerini üzerinden çek.
eng	tur	Let's make love!	Hadi sevişelim!
eng	tur	What have you done to your arm?	Koluna ne yaptın?
eng	tur	I made up my mind to go to law school.	Ben hukuk fakültesine gitmeye karar verdim.
eng	tur	Mary will never be able to have children.	Mary asla çocuk sahibi olamayacak.
eng	tur	Books are to the mind what food is to the body.	Vücut için gıda neyse; zihin için de kitap odur.
eng	tur	I may have to replace it again.	Onu tekrar değiştirmem gerekebilir.
eng	tur	You're taller than I imagined you'd be.	Sen hayal ettiğimden daha uzun boylusun.
eng	tur	They weren't able to agree on anything.	Hiçbir şey üzerinde anlaşamadılar.
eng	tur	This bag cost me 6 pounds.	Bu çanta bana 6 paunda maloldu.
eng	tur	Why did you let her go?	Neden onun gitmesine izin verdin?
eng	tur	We had a little tiff.	Biz biraz tartıştık.
eng	tur	I like going swimming in the sea.	Ben denizde yüzme gitmeyi seviyorum.
eng	tur	That's encouraging.	O cesaret verici.
eng	tur	We don't like these stories, probably you either.	Biz bu hikayeleri sevmiyoruz, muhtemelen sen de.
eng	tur	The accident happened suddenly.	Kaza pat diye oldu.
eng	tur	After the storm, the ocean was calm.	Fırtınadan sonra, okyanus sakindi.
eng	tur	This is the way they capture elephants alive.	Bu, filleri canlı yakalamalarının yoludur.
eng	tur	Can you do handstands?	Amuda kalkabilir misin?
eng	tur	It's time to party.	Parti zamanı.
eng	tur	No one wanted to do anything with Tom.	Kimse Tom ile bir şey yapmak istemedi.
eng	tur	If I had known about it, I would have told you.	Onun hakkında bilseydim, sana söylerdim.
eng	tur	Have you confirmed it?	Bunu onayladın mı?
eng	tur	I have to work this afternoon.	Bu öğleden sonra çalışmak zorundayım.
eng	tur	I can think of some situations in which a knife would come in handy.	Bir bıçağın yararlı olabileceği bazı durumları düşünebiliyorum.
eng	tur	Many trees died during the long drought.	Uzun kuraklık döneminde birçok ağaç kurudu.
eng	tur	You're available, aren't you?	Sen müsaitsin, değil mi?
eng	tur	I'm going to invest money in this business.	Bu işe para yatıracağım.
eng	tur	The Jacksons have three dogs and three cats.	Jackson'ların üç köpeği ve üç kedisi var.
eng	tur	Tom and I wrote a book together.	Tom'la birlikte bir kitap yazdık.
eng	tur	If so, then what do we do?	Eğer öyleyse, o zaman ne yaparız?
eng	tur	He maintains his car well.	O, arabasını iyi korur.
eng	tur	I guess I'd better change into something warmer.	Sanırım daha kalın bir şey giysem iyi olacak.
eng	tur	This song is easy to learn.	Bu şarkıyı öğrenmesi kolaydır.
eng	tur	No one was able to escape.	Hiç kimse kaçamadı.
eng	tur	What is this store's return policy?	Bu mağazanın iade politikası nedir?
eng	tur	When did he return to the US?	Amerika'ya ne zaman döndü?
eng	tur	There is an old man sitting on a bench.	Bir bankta oturan yaşlı bir adam var.
eng	tur	My father doesn't let me go to the movies alone.	Babam tek başıma sinemaya gitmeme izin vermez.
eng	tur	Tom knows better than to give his real name in chat rooms.	Tom'un sohbet odalarında gerçek ismini vermeyecek kadar aklı var.
eng	tur	Stop laughing!	Gülmeyi kes!
eng	tur	The town was defended by a large army.	Kent, büyük bir ordu tarafından savunuldu.
eng	tur	Tom found a hoard.	Tom bir define buldu.
eng	tur	Let them get some rest.	Onların biraz dinlenmesine izin ver.
eng	tur	Do you think Tom would help Mary do that?	Tom'un Mary'ye bunu yapması için yardım edeceğini düşünüyor musun?
eng	tur	I didn't think I should drive.	Araba sürmem gerektiğini düşünmedim.
eng	tur	She held a flower in her hand.	O, elinde bir çiçek tutuyordu.
eng	tur	I take a walk at six in the morning.	Sabah altıda yürüyüş yaparım.
eng	tur	Hurry up!	Acele et!
eng	tur	A lot still remains to be done.	Hâlâ yapılacak çok şey var.
eng	tur	He had the last laugh.	Sonunda başardı.
eng	tur	Tom checked into a cheap motel.	Tom ucuz bir motele yerleştirildi.
eng	tur	Don't try any tricks.	Herhangi bir hile yapma.
eng	tur	It'll take Tom three hours to finish what he's doing.	Yaptığı şeyi bitirmek Tom'un üç saatini alacak.
eng	tur	Tom performed last night.	Tom dün gece sahneye çıktı.
eng	tur	Tom is the best person for the job.	Tom iş için en iyi kişi.
eng	tur	Do you really think Tom is going to die?	Tom'un öleceğini gerçekten düşünüyor musun?
eng	tur	A drunk driver was responsible for the car accident.	Sarhoş sürücü araba kazasından sorumluydu.
eng	tur	As suggested, I'll call him.	Önerildiği gibi onu arayacağım.
eng	tur	Hmm.	Hımm.
eng	tur	Tom accumulated a large fortune.	Tom büyük bir servet biriktirdi.
eng	tur	You stopped to talk.	Konuşmak için durdun.
eng	tur	Tom heard about the murder from Mary.	Tom, Mary'den cinayetini duydu.
eng	tur	Since we have no school tomorrow, I'm planning to go there.	Yarın okulumuz olmadığı için oraya gitmeyi planlıyorum.
eng	tur	We have a long story to tell you.	Sana anlatacak uzun bir hikayem var.
eng	tur	I don't know what to call you.	Sana nasıl hitap edeceğimi bilmiyorum.
eng	tur	I'm really happy to be back.	Döneceğim için gerçekten mutluyum.
eng	tur	Tom didn't think Mary would be depressed.	Tom Mary'nin depresif olacağını düşünmüyordu.
eng	tur	We don't need them.	Onlara ihtiyacımız yok.
eng	tur	He made up his mind quickly.	O, çabuk karar verdi.
eng	tur	How much longer are you planning on staying in Boston?	Daha ne kadar Boston'da kalmayı planlıyorsun?
eng	tur	Are you kidding?	Dalga mı geçiyorsun?
eng	tur	Don't bullshit me.	Bana saçmalama.
eng	tur	The ballots are being counted.	Oy pusulaları sayılıyor.
eng	tur	I told you Tom wasn't busy.	Sana Tom'un meşgul olmadığını söyledim.
eng	tur	We didn't smile.	Biz gülümsemedik.
eng	tur	We parked our car in a free parking lot.	Arabamızı ücretsiz bir park yerinde park ettik.
eng	tur	I'm going to sleep now.	Şimdi uyuyacağım.
eng	tur	This train is out of service and everyone must detrain now.	Bu tren hizmet dışı ve şimdi herkes inmeli.
eng	tur	Stop complaining so much, and do something constructive!	Çok fazla şikayet etmeyi kes ve yapıcı bir şeyler yap!
eng	tur	Old people catch colds easily.	Yaşlı insanlar kolay üşütürler.
eng	tur	I'll arrange a meeting.	Bir görüşme ayarlarım.
eng	tur	I don't want Tom to come here.	Tom'un buraya gelmesini istemiyorum.
eng	tur	I think you should bring Tom here.	Tom'u buraya getirmen gerektiğini düşünüyorum.
eng	tur	What would you want for them?	Onlar için ne istiyorsun?
eng	tur	Tom guessed Mary's password.	Tom Mary'nin parolasını tahmin etti.
eng	tur	Things did not go as intended.	İşler planlandığı gibi gitmedi.
eng	tur	Beat the eggs with a whisk.	Bir çırpma teli ile yumurtaları çırp.
eng	tur	Tom didn't have his cell phone with him, so he couldn't call Mary to tell her he'd be late.	Tom'un yanında cep telefonu yoktu bu yüzden geç kalacağını ona söylemek için Mary'yi arayamadı.
eng	tur	Do I have to pay in advance?	Peşin ödeme yapmak zorunda mıyım?
eng	tur	My room is very small.	Benim odam çok küçük.
eng	tur	Dogs can't distinguish colors.	Köpekler renkleri ayırt edemezler.
eng	tur	I bought myself several spiral-bound notebooks.	Kendime birkaç tane spiralli defter aldım.
eng	tur	Tom's office door is closed.	Tom'un ofis kapısı kapalı.
eng	tur	I can't make myself understood in French.	Kendimi Fransızca olarak ifade edemiyorum.
eng	tur	It won't be hard.	O zor olmayacak.
eng	tur	I will finish serving my sentence next month.	Gelecek ay cezamı çekmeyi bitireceğim.
eng	tur	According to this report, Tom was the one who caused the accident.	Bu rapora göre, Tom kazaya sebep olan kişiydi.
eng	tur	We'll have to be prepared.	Hazırlanmış olmak zorunda olacağım.
eng	tur	Don't you trust Tom now?	Tom'a şimdi güvenmiyor musun?
eng	tur	I wonder whether or not Tom really said that.	Tom'un bunu gerçekten söyleyip söylemediğini merak ediyorum.
eng	tur	We need to create more jobs.	Bizim daha fazla iş yaratmamız gerekiyor.
eng	tur	These flowers bloom in the spring.	Bu çiçekler ilkbaharda çiçek açar.
eng	tur	What else is there to do?	Yapmak için başka ne var?
eng	tur	I had no idea you didn't like carrots.	Havuçları sevmediğine dair hiç bir fikrim yoktu.
eng	tur	You speak German, don't you?	Almanca konuşuyorsun, değil mi?
eng	tur	This is an equestrian town! You will see horses everywhere.	Burası bir binicilik kasabasıdır! Atları her yerde göreceksiniz.
eng	tur	Why did you challenge him?	Neden ona meydan okudun?
eng	tur	How many drinks did you have at lunch?	Öğle yemeğinde kaç tane içki içtin?
eng	tur	The mother tongue is an irreplaceable treasure.	Ana dil, yeri doldurulamaz bir hazinedir.
eng	tur	It quickly became obvious that Tom couldn't understand very much French.	Tom'un çok fazla Fransızca anlayamadığı çabucak belli oldu.
eng	tur	I hope that John will come.	John'un geleceğini umuyorum.
eng	tur	We should probably go home.	Biz muhtemelen eve gitmeliyiz?
eng	tur	Why would Tom lie about that?	Neden Tom onun hakkında yalan söylerdi?
eng	tur	I did the best I could.	Elimden geleni yaptım.
eng	tur	I left your umbrella on the bus.	Şemsiyeni otobüste bıraktım.
eng	tur	Tom told me that he's ready.	Tom bana hazır olduğunu söyledi.
eng	tur	She caught him smoking a cigarette.	Onu bir sigara içerken yakaladı.
eng	tur	My father calls me Tom.	Babam bana Tom der.
eng	tur	Are you younger than him?	Ondan daha genç misin?
eng	tur	Tom was the one who was injured.	Tom yaralanan kişiydi.
eng	tur	I am sick and tired of fast food.	Hastayım ve fast food'tan bıktım.
eng	tur	I'm really serious.	Gerçekten ciddiyim.
eng	tur	How much does a cinema ticket cost?	Bir sinema bileti kaça mal olur?
eng	tur	No one is answering.	Kimse cevap vermiyor.
eng	tur	She doesn't want to try anything else.	O başka bir şey denemek istemiyor.
eng	tur	The reservation is already made.	Rezervasyon zaten yapıldı.
eng	tur	Nobody told me what time I should come.	Hiç kimse bana ne zaman gelmem gerektiğini söylemedi.
eng	tur	That's a good idea.	Bu iyi bir fikir.
eng	tur	Hats aren't allowed to be worn inside the clubhouse.	Kulüp binasında şapka giyilmesine izin verilmiyor.
eng	tur	I didn't want to get grounded.	Cezalandırılmak istemedim.
eng	tur	We won't cook for them.	Biz onlar için yemek yapmayacağız.
eng	tur	I met Tom in Australia.	Avustralya'da Tom'la karşılaştım.
eng	tur	Does the soil suit vegetables?	Toprak, sebzelere uygun mu?
eng	tur	He talked to himself.	O kendi kendine konuştu.
eng	tur	Tom may not be able to win.	Tom kazanamayabilir.
eng	tur	That dress makes you look fat.	Bu elbise senin şişman görünmene sebep oluyor.
eng	tur	I can't think of anything else.	Başka bir şey düşünemiyorum.
eng	tur	The moment he caught sight of me, he ran away.	Beni gördüğü an, kaçtı.
eng	tur	When did Tom hand in his resignation?	Tom istifasını ne zaman verdi?
eng	tur	Your ideas are quite old fashioned.	Fikirlerin oldukça çağ dışı.
eng	tur	Having good oral hygiene is important.	İyi ağız hijenine sahip olmak önemlidir.
eng	tur	People can't live forever.	İnsanlar sürekli yaşayamazlar.
eng	tur	I think that was him.	Sanırım o oydu.
eng	tur	Layla has had a wonderful time in Egypt.	Leyla, Mısır'da harika bir vakit geçirdi.
eng	tur	Don't repeat what I've told you.	Sana söylediğimi tekrarlama.
eng	tur	Snowboarding was actually a lot more fun than I expected.	Snowboard aslında beklediğimden çok daha eğlenceliydi.
eng	tur	I need a shield.	Bir kalkana ihtiyacım var.
eng	tur	They stopped hugging.	Sarılmaktan vazgeçtiler.
eng	tur	They aren't afraid of death.	Onlar ölümden korkmuyorlar.
eng	tur	Tom wanted Mary to help.	Tom, Mary'nin yardım etmesini istedi.
eng	tur	Why won't you believe me?	Neden bana inanmıyorsun?
eng	tur	I didn't really understand what was happening.	Ne olduğunu gerçekten anlamadım.
eng	tur	I was nine years old when I asked my mom if Santa Claus really existed.	Noel babanın gerçekten olup olmadığını anneme sorduğumda dokuz yaşındaydım.
eng	tur	I want to die.	Ölmek istiyorum.
eng	tur	I'll warn her.	Onu uyaracağım.
eng	tur	I'll do better this time.	Bu sefer daha iyi yapacağım.
eng	tur	Sami made inappropriate comments.	Sami uygunsuz yorumlar yaptı.
eng	tur	This is considered to be a matter of great importance.	Bu çok önemli bir mesele olarak dikkate alınır.
eng	tur	Don't expect me to help you with your homework.	Ev ödevinde sana yardım etmemi bekleme.
eng	tur	The pencil case is on the table.	Kalem kutusu masanın üstünde.
eng	tur	Please make your payment in dollars.	Lütfen ödemenizi dolarla yapınız.
eng	tur	Dating Tom wasn't such a good idea.	Tom'la flört etmek böyle iyi bir fikir değildi.
eng	tur	Tom has bought a new suit, but he hasn't worn it yet.	Tom yeni bir takım elbise aldı, ancak henüz giymedi.
eng	tur	Tom is back to normal.	Tom yine normale döndü.
eng	tur	I think about you every day.	Her gün senin hakkında düşünüyorum.
eng	tur	Tom is in my office right now.	Tom şimdi ofisimde.
eng	tur	The keys were in my bag.	Anahtarlar çantamdaydı.
eng	tur	Will there be anything else?	Başka bir şey olacak mı?
eng	tur	She will be coming to see me this afternoon.	O, bu öğleden sonra beni görmeye gelecek.
eng	tur	I speak French and so does Tom.	Ben Fransızca konuşurum ve Tom da öyle.
eng	tur	He was not conscious of my presence here.	O buradaki varlığımın farkında değildi.
eng	tur	You're wrong, as usual.	Her zamanki gibi hatalısın.
eng	tur	I don't want her to give up.	Onun vazgeçmesini istemiyorum.
eng	tur	Nice seeing you!	Seni görmek hoştu!
eng	tur	Tell her this is urgent.	Ona bunun acil olduğunu söyle.
eng	tur	Tom is lying on the sofa watching TV.	Tom TV izleyerek kanepede uzanıyor.
eng	tur	The guitarist threw himself into the crowd.	Gitarist kendini kalabalığın içine fırlattı.
eng	tur	Tom wanted to help Mary, but he didn't know where to begin.	Tom Mary'ye yardım etmek istiyordu fakat nereden başlayacağını bilmiyordu.
eng	tur	What if you get caught?	Ya yakalanırsanız?
eng	tur	He has only a superficial knowledge of Japanese.	Onun sadece yüzeysel bir Japonca bilgisi vardır.
eng	tur	Your answer is still not correct.	Yanıtın hala doğru değil.
eng	tur	Tom pretended not to hear Mary's question.	Tom Mary'nin sorusunu duymamış gibi davranıyordu.
eng	tur	I bet you're going to tell me you're too tired to help.	Yardım etmek için bana çok yorgun olduğunu söyleyeceğine eminim.
eng	tur	Last Saturday I bought a laptop.	Geçen cumartesi bir laptop satın aldım.
eng	tur	Tom said he thought he had to study French.	Tom, Fransızca öğrenmek zorunda olduğunu düşündüğünü söyledi.
eng	tur	Tom and I are just good friends.	Tom ve ben sadece iyi arkadaşız.
eng	tur	To my surprise he failed the test.	Onun sınavda başarısız olması benim için sürpriz oldu.
eng	tur	I know how it sounds.	Kulağa nasıl geldiğini biliyorum.
eng	tur	We need to move fast.	Biz hızlı hareket etmeliyiz.
eng	tur	You could see the glow of the fire for miles.	Ateşin parıltısını millerce görebildiniz.
eng	tur	I only slept two hours.	Ben sadece iki saat uyudum.
eng	tur	Tom could be suspicious.	Tom şüpheli olabilir.
eng	tur	Is that what you really wanted to say?	Gerçekten söylemek istediğin şey bu mu?
eng	tur	The capital of Brazil is Brasilia.	Brezilyanın başkenti Brasilia'dır.
eng	tur	Ask him if he speaks Japanese.	Onun Japonca konuşup konuşmadığını ona sor.
eng	tur	Sami had other ideas.	Sami'nin başka fikirleri vardı.
eng	tur	To understand it, you have only to read this book.	Onu anlamak için, yalnızca bu kitabı okumak zorundasın.
eng	tur	I'd stay away from Tom if I were you.	Yerinde olsam Tom'dan uzak dururdum.
eng	tur	I think Tom wants to do that, even though he says he doesn't.	Bence Tom istemediğini söylemesine rağmen bunu yapmak istiyor.
eng	tur	Is this chair the same as the others?	Bu sandalye diğerleriyle aynı mı?
eng	tur	There's nothing in the refrigerator.	Buzdolabında hiçbir şey yok.
eng	tur	I can't find my toothbrush.	Diş fırçamı bulamıyorum.
eng	tur	They say that he is very rich.	Onun çok zengin olduğunu söylerler.
eng	tur	You don't remember Tom, do you?	Tom'u hatırlamıyorsun, değil mi?
eng	tur	We're looking forward to seeing you.	Seni görmeye can atıyoruz.
eng	tur	I'm thinking of going.	Gitmeyi düşünüyorum.
eng	tur	He hopes to exhibit his paintings in Japan.	Resimlerini Japonya'da sergilemeyi düşünüyor.
eng	tur	The sentence is useful.	Bu cümle yararlı.
eng	tur	I don't even want to be here now.	Ben bile şimdi burada olmak istemiyorum.
eng	tur	I have to peg up the washing.	Çamaşırı mandallayarak asmak zorundayım.
eng	tur	Tom works out in a gym near his house.	Tom evinin yakınındaki bir spor salonunda egzersiz yapıyor.
eng	tur	Hurry! The concert is starting!	Acele et! Konser başlıyor!
eng	tur	I came pretty close to dying.	Ölüme çok yaklaştım.
eng	tur	I don't know whether you're happy or not.	Sizin mutlu olup olmadığınızı bilmiyorum.
eng	tur	I'm Tom's nanny.	Ben Tom'un dadısıyım.
eng	tur	Bats hunt at night.	Yarasalar gece avlanır.
eng	tur	Could I borrow your car?	Arabanı ödünç alabilir miyim?
eng	tur	We don't want it anymore.	Biz artık bunu istemiyoruz.
eng	tur	He stole the money from my safe.	O, kasamdan parayı çaldı.
eng	tur	Mary isn't so beautiful.	Mary o kadar güzel değil.
eng	tur	Do you think Tom really wanted to do it that way?	Sence Tom onu gerçekten o şekilde mi yapmak istiyordu?
eng	tur	My children go to bed early.	Çocuklarım erken yatar.
eng	tur	Just this once, I'll make an exception.	Sadece bu seferlik bir istisna yapacağım.
eng	tur	Tom is working on something.	Tom bir şey üzerinde çalışıyor.
eng	tur	Would you come with me?	Benimle gelir misin?
eng	tur	How much more time does Tom want?	Tom kaç saat daha istiyor?
eng	tur	The diamond was discovered by a boy in 1873.	Elmas 1873 yılında bir çocuk tarafından keşfedildi.
eng	tur	We can talk in front of them.	Onların önünde konuşabiliriz.
eng	tur	How do you feel about all this?	Bütün bunlar hakkında nasıl hissediyorsun?
eng	tur	That was me.	O bendim.
eng	tur	We'll help you rescue her.	Onu kurtarmana yardım edeceğiz.
eng	tur	This desk is good.	Bu masa iyidir.
eng	tur	I've got to go meet him.	Onu karşılamaya gitmek zorundayım.
eng	tur	I wonder what it would be like to be famous.	Ünlü olmanın nasıl bir şey olacağını merak ediyorum.
eng	tur	The bread was scorched from being cooked on the open flame of the camp fire.	Ekmek kamp ateşinin açık alevi üzerinde pişirilmekten yakılmıştı.
eng	tur	Apparently it's going to be scorching from Friday on.	Görünüşe göre cuma gününden itibaren çok sıcak olacak.
eng	tur	Can this be eaten?	Bu yenilebilir mi?
eng	tur	Without her advice, he would have failed.	Onun tavsiyesi olmadan, o başarısız olurdu.
eng	tur	That's really dangerous.	O gerçekten tehlikeli.
eng	tur	Has he lived here for two years?	O, iki yıldır burada mı yaşıyor?
eng	tur	You're the smartest man I know.	Tanıdığım en akıllı adamsın.
eng	tur	I'll be over in a minute.	Bir dakikaya oradayım.
eng	tur	My teachers like me.	Öğretmenlerim beni beğenir.
eng	tur	Take this medicine if you don't feel well.	İyi hissetmiyorsan bu ilacı al.
eng	tur	In poker, what's a full house?	Pokerde Full House nedir?
eng	tur	This cloth sticks to your skin.	Bu bez cildinize yapışır.
eng	tur	Tom looks exceptionally bored.	Tom son derece sıkılmış görünüyor.
eng	tur	Are you free tomorrow morning?	Yarın sabah boş musun?
eng	tur	Don't let him talk to her.	Onun onunla konuşmasına izin verme.
eng	tur	We were very impressed by Tom's new book.	Tom'un yeni kitabından çok etkilendik.
eng	tur	Can I see them now?	Şimdi onları görebilir miyim?
eng	tur	I like to catch flies.	Sinek yakalamayı severim.
eng	tur	What makes you think you are not next?	Sıradakinin sen olmadığı ne malum?
eng	tur	Every rule has its exceptions.	Her kural için istisnalar vardır.
eng	tur	Tom isn't very likely to start crying.	Tom'un ağlamaya başlaması pek olası değil.
eng	tur	Tom can't resign now.	Tom şimdi istifa edemez.
eng	tur	That water pipe leaks.	Şu su borusu sızdırır.
eng	tur	I can't draw, but my sister is a great artist.	Ben resim yapamam ama kız kardeşim büyük bir sanatçıdır.
eng	tur	Tom said he's never seen Mary's dog.	Tom, Mary'nin köpeğini hiç görmediğini söyledi.
eng	tur	They passed the Cape of Good Hope.	Onlar Ümit Burnu'nu geçtiler.
eng	tur	Can you join the team?	Takıma katılabilirmisin?
eng	tur	Yesterday, she took her own life.	Dün, o kendi canına kıydı.
eng	tur	I have lots of ideas.	Bir sürü fikrim var.
eng	tur	Tom was injured in an accident.	Tom araba kazasında yaralandı.
eng	tur	There are no survivors.	Hayatta kalan yok.
eng	tur	I know you're not that stupid.	O kadar aptal olmadığını biliyorum.
eng	tur	Nobody dared say a thing.	Kimse bir şey söylemeye cesaret edemedi.
eng	tur	Tom went shopping with Mary.	Tom Mary ile alışverişe gitti.
eng	tur	You'd better do what they say.	Onların söylediğini yapsan iyi olur.
eng	tur	I didn't write anything.	Hiçbir şey yazmadım.
eng	tur	Everybody knows you're more intelligent than she is.	Herkes senin ondan daha zeki olduğunu biliyor.
eng	tur	I don't worry about mistakes.	Hatalar hakkında endişelenmiyorum.
eng	tur	Tom has been doing this since he was a kid.	Tom bunu çocukluğundan beri yapıyor.
eng	tur	You've probably heard of us.	Muhtemelen bizi duymuşsunuzdur.
eng	tur	Can life get any better than this?	Hayat bundan daha iyi bir şey alabilir mi?
eng	tur	I would like to learn English to know other cultures.	Başka kültürler tanımak için İngilizce öğrenmek istiyorum.
eng	tur	I bet you work.	Çalıştığına eminim.
eng	tur	How many Chinese friends do you have?	Kaç tane Çinli arkadaşınız var?
eng	tur	Tom is now living in Boston.	Tom şimdi Boston'da yaşıyor.
eng	tur	How did you find my house?	Evimi nasıl buldun?
eng	tur	We have to work hard.	Biz çok çalışmak zorundayız.
eng	tur	Tom isn't looking well.	Tom iyi görünmüyor.
eng	tur	Planting forests is good for the environment.	Ormanların dikimi çevre için iyidir.
eng	tur	We go to Boston every year.	Biz her yıl Boston'a gideriz.
eng	tur	What bands were popular when you were young?	Sen gençken hangi gruplar popülerdi?
eng	tur	I never give up.	Ben asla vazgeçmem.
eng	tur	A new serial will begin in next month's issue.	Gelecek ayın baskısında yeni bir dizi başlayacak.
eng	tur	Why didn't you go to the office?	Neden ofise gitmedin?
eng	tur	That's Tom on the right.	Şu sağdaki Tom.
eng	tur	Lead and iron must feed the coppersmith.	Kurşun ve demir bakırcıyı beslemelidir.
eng	tur	We played poker the entire day.	Biz bütün gün poker oynadık.
eng	tur	Did Mary tell you about her boyfriend?	Mary sana erkek arkadaşından bahsetti mi?
eng	tur	Tom didn't seem to enjoy being here.	Tom burada olmaktan hoşlanıyor gibi görünmüyordu.
eng	tur	I find that he is intelligent because he is learning German.	O Almanca öğrendiği için onu zeki buluyorum.
eng	tur	We don't have any potatoes any more.	Artık hiç patatesimiz yok.
eng	tur	I smelled Mary's perfume, so I knew she'd been in the room.	Mary'nin parfümünün kokusunu aldım, böylece odada bulunmuş olduğunu anladım.
eng	tur	I was laughed out of court.	Benimle alay edildi.
eng	tur	She got a slight burn on her hand while cooking.	Yemek pişirirken elinde hafif bir yanık oluştu.
eng	tur	Why don't we take a look?	Neden bir göz atmıyoruz?
eng	tur	He's a fantastic person.	O harika bir insan.
eng	tur	Tom was working last night.	Tom dün gece çalışıyordu.
eng	tur	There are many factors.	Birçok etken var.
eng	tur	How dare you speak like that?	Ne cüretle böyle konuşursun?
eng	tur	I wish my father had lived longer.	Keşke babam daha uzun yaşasaydı.
eng	tur	I think you've been very patient.	Çok sabırlı olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	I have dishonored my family.	Ailemin saygınlığına gölge düşürdüm.
eng	tur	I know that look.	O bakışı biliyorum.
eng	tur	He's a kind person.	O nazik bir insandır.
eng	tur	Tom could do anything he wanted.	Tom istediği her şeyi yapamadı.
eng	tur	He won't get fat on his salary.	Maaşıyla zengin olmayacak.
eng	tur	Tom is avoiding Mary.	Tom Mary'den kaçınıyor.
eng	tur	We have enough money.	Yeterli paramız var.
eng	tur	Wisdom is a treasure for tens of generations.	Bilgelik sonsuz bir hazinedir.
eng	tur	It changed in an instant.	Bir anda değişti.
eng	tur	Could you be careful with that?	Buna dikkat eder misin?
eng	tur	I'm the expert.	Ben uzmanım.
eng	tur	Tom hasn't grilled the fish yet.	Tom henüz balıkları kızartmadı.
eng	tur	I feel a lot better today.	Bugün kendimi çok daha iyi hissediyorum.
eng	tur	He is without a doubt rich, but I don't trust him.	O şüphesiz zengin ama ona güvenmiyorum.
eng	tur	The drawer is empty.	Çekmece boş.
eng	tur	One shouldn't betray one's friends.	İnsan arkadaşlarına ihanet etmemeli.
eng	tur	I am a student.	Ben bir öğrenciyim.
eng	tur	I'd heard she was too far out for most people.	Onun çoğu kişiye acayip gelen biri oluğunu duymuştum.
eng	tur	Let's keep our priorities straight.	Bizim önceliklerimizi düz tutalım.
eng	tur	You know Tom better than I do.	Tom'u benim tanıdığımdan daha iyi tanıyorsun.
eng	tur	She was abandoned.	Terk edildi.
eng	tur	It is Jack's apple.	Bu Jack'in elması.
eng	tur	Tom needs to be ready.	Tom hazır olmalı.
eng	tur	The man returned from his vacation full of beans.	Adam tatilinden çok enerjik döndü.
eng	tur	What happened to me, guys?	Bana ne oldu, çocuklar?
eng	tur	She kept the letter.	O, mektubu sakladı.
eng	tur	I'll find out when the meeting is.	Toplantının ne zaman olduğunu öğreneceğim.
eng	tur	This is the longest novel that I have ever read.	Bu, şimdiye kadar okuduğum en uzun roman.
eng	tur	Three of my toes were amputated.	Ayak parmaklarımdan üçü kesildi.
eng	tur	Tom is a great motocross rider.	Tom büyük bir motokros binicidir.
eng	tur	All the workers at this factory are female.	Bu fabrikadaki tüm işçiler kadın.
eng	tur	We will have guests tomorrow.	Yarın misafirlerimiz olacak.
eng	tur	You're not going to sleep, are you?	Uyumayacaksın, değil mi?
eng	tur	Is Tom going to dump Mary?	Tom Mary'yi terk edecek mi?
eng	tur	Tom tried to keep calm.	Tom sakin kalmaya çalıştı.
eng	tur	We don't know just yet.	Henüz bilmiyoruz.
eng	tur	Tom didn't want to be the last one to do that.	Tom bunu yapan son kişi olmak istemedi.
eng	tur	Tom earned his doctorate in Boston.	Tom doktorasını Boston'da kazandı.
eng	tur	Yesterday it was Sunday so I slept all day	Dün pazar günüydü bu nedenle bütün gün uyudum.
eng	tur	A Mr. Williams came to see you yesterday.	Dün Bay Willims diye biri sizi görmek için geldi.
eng	tur	I think we're the better team.	Bence biz daha iyi takımız.
eng	tur	I was going to surprise you.	Sana sürpriz yapacaktım.
eng	tur	Sami attempted to contact Layla many times.	Sami birçok kez Leyla ile iletişime geçmeye çalıştı.
eng	tur	Dan was considering a divorce.	Dan boşanmayı düşünüyordu.
eng	tur	I saw her picture.	Onun resmini gördüm.
eng	tur	That's a very beautiful dress.	Bu çok güzel bir elbise.
eng	tur	You'll get well soon.	Yakında iyileşirsin.
eng	tur	Did you have a good time in Boston?	Boston'da iyi zaman geçirdin mi?
eng	tur	The situation was hopeless and time passed brutally quickly.	Durum umutsuzdu, zaman da pek çabuk geçmişti.
eng	tur	Tom has a house with two rooms.	Tom'un iki odalı bir evi var.
eng	tur	I saw your name on the list.	Ben listede adınızı gördüm.
eng	tur	Mike went to Kyoto last summer.	Mike geçen yaz Kyoto'ya gitti.
eng	tur	I used to love Boston.	Boston'ı severdim.
eng	tur	Tom isn't capable of doing that.	Tom bunu yapamaz.
eng	tur	Will you sing some English songs for us?	Bizim için birkaç İngilizce şarkı söyler misin?
eng	tur	I'm never too busy for you.	Ben asla senin için fazla meşgul değilim.
eng	tur	What's your favorite way to exercise your dog?	Köpeğinize egzersiz yaptırmak için en sevdiğiniz şey nedir?
eng	tur	This book looks interesting.	Bu kitap ilginç görünüyor.
eng	tur	I'm making myself something to eat.	Kendime yiyecek bir şey yapıyorum.
eng	tur	"I also am dead." "Dead? What are you doing at the window, then?"	"Ben de ölüyüm." "Ölü müsün?" "Öyleyse, pencerede ne yapıyorsun?"
eng	tur	Everything was wrong.	Her şey hatalıydı.
eng	tur	Why don't you guys head on home?	Siz niye eve gitmiyorsunuz?
eng	tur	Sami needs to make a decision.	Sami'nin bir karar vermesi gerekiyor.
eng	tur	It was already very late.	Zaten çok geçti.
eng	tur	I expected a better explanation.	Daha iyi bir açıklama bekliyordum.
eng	tur	Tom could've helped me, but he didn't.	Tom bana yardım edebilirdi ama etmedi.
eng	tur	Tom will only be here for about three hours.	Tom sadece yaklaşık üç saatliğine burada olacak.
eng	tur	I told Tom to give me a call.	Tom'a beni aramasını söyledim.
eng	tur	I took care of her cat.	Onun kedisi ile ilgilendim.
eng	tur	This is a grave mistake.	Bu büyük bir hata.
eng	tur	Tom couldn't do what he needed to do.	Tom yapması gereken şeyi yapamadı.
eng	tur	This is the hospital I was born in.	Bu benim doğduğum hastanedir.
eng	tur	Who will score the first goal tonight?	Bu gece ilk golü kim atar?
eng	tur	I want to get closer to you.	Ben sana yaklaşmak istiyorum.
eng	tur	"Would you mind taking me home?", she said.	"Beni eve götürür müsünüz? dedi.
eng	tur	He is a good swimmer and also plays tennis well.	Kendisi iyi bir yüzücüdür ayrıca güzel de tenis oynar.
eng	tur	Tom can do things that I can't do.	Tom benim yapamadığım şeyleri yapabilir.
eng	tur	Here is a weekly magazine.	İşte haftalık bir dergi.
eng	tur	If you are free tomorrow, I can show you around Kyoto.	Yarın işin yoksa sana Kyoto'yu gezdirebilirim.
eng	tur	Maybe I'll give it a try.	Belki onu deneyeceğim.
eng	tur	Can I offer you guys a drink?	Size bir içki önerebilir miyim?
eng	tur	This umbrella belongs to them.	Bu şemsiye onlara ait.
eng	tur	Tom Jackson was an American naval officer and painter.	Tom Jackson, Amerikalı bir deniz subayı ve ressamdı.
eng	tur	These books are all Tom's and mine.	Bu kitapların hepsi Tom ve benim.
eng	tur	He can play the piano, the flute, the guitar, and so on.	O, piyano, flüt, gitar ve benzerlerini çalar.
eng	tur	I wonder if we could talk.	Konuşabilip konuşamayacağımızı merak ediyorum.
eng	tur	Tom walked away in disgust.	Tom nefretle uzaklaştı.
eng	tur	I thought you didn't like him anymore.	Onu artık sevmediğini düşünmüştüm.
eng	tur	Did Paula study for today's test?	Paula bugünkü sınav için çalıştı mı?
eng	tur	I'll never forget seeing you.	Seni gördüğümü asla unutmayacağım.
eng	tur	This place isn't so bad.	Bu yer o kadar kötü değil.
eng	tur	Summer is the hottest season.	Yaz, en sıcak mevsimdir.
eng	tur	I'm 24 years old.	Yirmi dört yaşındayım.
eng	tur	I wanted Tom to come to Boston.	Tom'un Boston'a gelmesini istedim.
eng	tur	Would you scrub my back, please.	Sırtımı ovar mısın, lütfen?
eng	tur	Why does Tom want to come with me?	Tom neden benimle gelmek istiyor?
eng	tur	Mary felt her face grow hot.	Mary yüzünün kızdığını hissetti.
eng	tur	This is harassment.	Bu, rahatsızlık.
eng	tur	Humans are the only animals that laugh.	İnsanlar gülen tek hayvanlardır.
eng	tur	That made them smile.	O onları güldürdü.
eng	tur	The stars shone in the sky.	Yıldızlar gökyüzünde parladı.
eng	tur	I'm almost through.	Neredeyse ayrıldım.
eng	tur	We didn't go out last night.	Dün gece dışarı çıkmadık.
eng	tur	He forgave me.	O beni affetti.
eng	tur	That's an exclusive golf club.	O, seçkin bir golf kulübüdür.
eng	tur	Yesterday we interviewed some tourists from all over the world.	Dün tüm dünyadan gelen bazı turistlerle röportaj yaptık.
eng	tur	Mothers are often not appreciated.	Anneler çoğunlukla takdir edilmezler.
eng	tur	Tom and Mary split up last week.	Tom ve Mary geçen hafta ayrıldılar.
eng	tur	You look good in that dress.	O elbiseyle iyi görünüyorsun.
eng	tur	Where will you have lunch today?	Bugün nerede öğle yemeği yiyeceksin?
eng	tur	Are we really going to eat all that?	Gerçekten bunun hepsini yiyecek miyiz?
eng	tur	His hair was long last year.	Geçen sene saçları uzundu.
eng	tur	I don't like the rainy season.	Yağışlı mevsimi sevmem.
eng	tur	If Tom isn't your name, what is it?	Tom senin adın değilse, adın nedir?
eng	tur	He has experience of foreign travel.	Onun yurtdışı seyahat deneyimi var.
eng	tur	I'll pick him up at 5.	Saat 5:00'da onu alacağım.
eng	tur	Mr. Smith studied Chinese history.	Bay Smith Çin tarihi eğitimi aldı.
eng	tur	They usually go to school by bicycle.	Genellikle okula bisikletle giderler.
eng	tur	I cannot bear such an insult.	Böyle bir hakarete tahammül edemem.
eng	tur	I'd hoped to see Tom in Australia.	Avustralya’da Tom’u görmeyi umuyordum.
eng	tur	Have you become an angel?	Melek oldun mu?
eng	tur	Why are you always bothering Tom?	Neden hep Tom'u rahatsız ediyorsun?
eng	tur	A day has 86,400 seconds.	Bir günde 86.400 saniye vardır.
eng	tur	Tom took out his passport.	Tom pasaportunu çıkardı.
eng	tur	Would you please not leave the door open?	Lütfen kapıyı açık bırakmayın.
eng	tur	I know a filling station not very far from here.	Buradan çok uzak olmayan bir dolum istasyonu biliyorum.
eng	tur	I have lunch at noon with my friends.	Öğleyin arkadaşlarımla birlikte öğle yemeği yerim.
eng	tur	Is this about her?	Bu onunla ilgili mi?
eng	tur	Today, the locomotive is pushing the cars in the train.	Bugün lokomotif, trendeki vagonları itiyor.
eng	tur	I like snowboarding.	Snowboard yapmayı severim.
eng	tur	I warned them not to come here.	Onları buraya gelmemeleri için uyardım.
eng	tur	Nancy never fails to arrive on time.	Nancy asla zamanında varmaktan geri kalmaz.
eng	tur	Can I use this credit card internationally?	Ben bu kredi kartını uluslararası olarak kullanabilir miyim?
eng	tur	She winked at me.	O bana göz kırptı.
eng	tur	It was yesterday that Mike bought this racket.	Mike bu raketi dün aldı.
eng	tur	The squirrel made a nest in the wood pile.	Sincap ağaç kazığında bir yuva yaptı.
eng	tur	We can fix anything.	Herhangi bir şeyi düzeltebiliriz.
eng	tur	Tom hasn't connected to the Internet yet.	Tom henüz internet'e bağlı değildi.
eng	tur	Aren't you still cold?	Hâlâ nezle değil misin?
eng	tur	We need many other things.	Daha birçok şeye ihtiyacımız var.
eng	tur	I would never do something behind your back.	Asla arkandan bir şey yapmam.
eng	tur	Sami has thirty days to pay the invoice.	Faturayı ödemek için Sami'nin otuz günü var.
eng	tur	Do you want me to do that?	Onu yapmamı ister misin?
eng	tur	What do you take me for?	Sen beni ne sanıyorsun?
eng	tur	Three hours is a long time to wait.	Üç saat, beklemek için uzun bir süre.
eng	tur	Tom had no choice but to quit his job.	Tom'un işini bırakmaktan başka hiçbir seçeneği yoktu.
eng	tur	My little toe hurts.	Küçük ayak parmağım ağrıyor.
eng	tur	The only one who can stop Tom is me.	Tom'u durdurabilecek tek kişi benim.
eng	tur	Tom pitched very well.	Tom çok iyi kur yaptı.
eng	tur	I'd like some ice cream.	Biraz dondurma isterim.
eng	tur	Ray was willing to corroborate Gary's story, but the police were still unconvinced that either of them were telling the truth.	Ray, Gary'nin hikayesini desteklemek istiyordu fakat polisler onların ikisininde gerçeği söylediklerine ikna olmamışlardı.
eng	tur	Do you want me to teach Tom karate?	Tom'a karate öğretmemi ister misin?
eng	tur	There's work to do.	Yapılacak iş var.
eng	tur	Bill Clinton was found not guilty.	Bill Clinton suçsuz bulundu.
eng	tur	I'll be happy to comply.	Razı olmaktan mutlu olacağım.
eng	tur	Have you already finished that book?	Bu kitabı çoktan bitirdin mi?
eng	tur	I can't believe Tom still talks with you.	Tom'un hâlâ seninle konuştuğuna inanamıyorum.
eng	tur	He thrust me aside.	Beni bir kenara itti.
eng	tur	In order to forget the past, you got to move to another place.	Geçmişi unutmak için başka bir yere taşınmalısın.
eng	tur	I lived in Japan three years ago.	Ben üç yıl önce Japonya'da yaşadım.
eng	tur	Tom said something funny and we all laughed.	Tom komik şeyler söyledi ve hepimiz güldük.
eng	tur	I learned how to spin wool from watching my grandmother.	Büyükannemi izleyerek yünü nasıl öreceğimi öğrendim.
eng	tur	You don't know him, do you?	Sen onu tanımıyorsun, değil mi?
eng	tur	The cyclists were tired, but happy.	Bisikletçiler yorgun ama mutluydu.
eng	tur	She's no saint.	O aziz değil.
eng	tur	I am nobody's enemy.	Ben kimsenin düşmanı değilim.
eng	tur	The peace talks failed again, with both sides blaming the other for the failure.	Başarısızlık için her iki taraf diğerini suçladığı için barış görüşmeleri tekrar başarısız oldu.
eng	tur	It makes zero sense.	Hiçbir anlam ifade etmiyor.
eng	tur	I've got it covered.	Onu kaplattım.
eng	tur	She is closely associated with the firm.	Şirket ile yakından ilişkilidir.
eng	tur	Here are the results.	İşte sonuçlar.
eng	tur	What's your favorite symphony?	Gözde sanfonin nedir?
eng	tur	Father has 500 volumes.	Babamın 500 cilt kitabı var.
eng	tur	We shouldn't kiss each other anymore.	Artık birbirimizi öpmemeliyiz.
eng	tur	Tom has been helping me get ready for my trip.	Tom, yolculuğum için hazırlanmama yardım ediyor.
eng	tur	Tom tried to diffuse the situation.	Tom durumu dağıtmaya çalıştı.
eng	tur	I need to go milk the cows.	İnekleri sağmak için gitmem gerekiyor.
eng	tur	Tom wasn't asleep when I dropped by.	Geçerken uğradığımda Tom uyumuyordu.
eng	tur	It's annoying to hear people talking loudly in a library.	Bir kütüphanede yüksek sesle konuşan insanları dinlemek sinir bozucu.
eng	tur	Tom said they wouldn't let him do that.	Tom onların onu yapmalarına izin vermeyeceğini söyledi.
eng	tur	How much do you have invested?	Ne kadar yatırım yaptın?
eng	tur	Please correct this copy for me.	Lütfen bu kopyayı benim için düzeltin.
eng	tur	Tom isn't stupid. He's just lazy.	Tom aptal değildir. O sadece tembeldir.
eng	tur	As for me, I have no objection.	Bana gelince, itirazım yok.
eng	tur	Do you stay with Tom when you're in Boston?	Boston'dayken Tom'la kalıyor musun?
eng	tur	I can't accept that explanation.	O açıklamayı kabul edemem.
eng	tur	When I get through with my work, I'll call you.	İşimi bitirdiğimde seni arayacağım.
eng	tur	Tom was suddenly very tired.	Tom aniden çok yorgundu.
eng	tur	I wish I could eat steak more often.	Keşke daha sık biftek yiyebilsem.
eng	tur	You don't have to push me.	Beni itmek zorunda değilsin.
eng	tur	I didn't know why Tom refused to do that.	Tom neden bunu yapmayı reddettiğini bilmiyordum.
eng	tur	Arriving at the station, he found his train gone.	İstasyona vardığında, trenini gitmiş buldu.
eng	tur	I wouldn't want to work here.	Burada çalışmak istemezdim.
eng	tur	I know what Tom would do.	Tom'un ne yapacağını biliyorum.
eng	tur	This dress is a good bargain.	Bu elbise iyi bir kelepir.
eng	tur	Keep these rules in mind.	Bu kuralları akılda tutun.
eng	tur	Tom told me that he thought Mary would be furious.	Tom bana Mary'nin öfkeli olacağını düşündüğünü söyledi.
eng	tur	Mary was my friend.	Mary benim dostumdu.
eng	tur	Tom said that he quit his job.	Tom işini bıraktığını söyledi.
eng	tur	I think things are going well.	İşlerin iyi gittiğini düşünüyorum.
eng	tur	How was your conference?	Konferansın nasıldı?
eng	tur	My opinion is exactly the opposite of yours.	Benim görüşüm sizinkinin tam tersi.
eng	tur	Tom got home.	Tom eve vardı.
eng	tur	How long have you been a smoker?	Ne kadar zamandır sigara içiyorsun?
eng	tur	Tom died because he had eaten some contaminated beef.	Tom biraz bozulmuş sığır eti yediği için öldü.
eng	tur	What's the real reason you don't want to do that?	Onu yapmak istememenin gerçek nedeni nedir?
eng	tur	Why don't you get a real job?	Neden gerçek bir işe girmiyorsun?
eng	tur	I'm untidy.	Ben dağınığım.
eng	tur	I'm really sorry about what happened last night.	Dün gece olanlar hakkında gerçekten üzgünüm.
eng	tur	I'll do whatever it takes to get you back into my life.	Seni hayatıma geri getirmek neye mal olursa olsun yapacağım.
eng	tur	I didn't see where you put your car keys.	Arabanın anahtarlarını nereye koyduğunu görmedim.
eng	tur	You're not really over thirty, are you?	Gerçekten otuzun üzerinde değilsin, değil mi?
eng	tur	How was lunch?	Öğle yemeği nasıldı?
eng	tur	You're under arrest for trespassing.	İzinsiz girdiğin için tutuklusun.
eng	tur	This old fish has a strange taste.	Bu eski balığın garip bir tadı var.
eng	tur	What's in that box?	O kutuda ne var?
eng	tur	He must have lost his marbles.	O, aklını kaçırmış olmalı.
eng	tur	Why are you so interested all of a sudden?	Neden aniden bu kadar ilgileniyorsun?
eng	tur	You're incorrigible.	Sen düzeltilemezsin.
eng	tur	Stay the hell away from him!	Ondan uzak dur!
eng	tur	Spring follows winter.	İlk bahar kışı izler.
eng	tur	That wasn't what I expected to happen.	O, olmasını beklediğim şey değildi.
eng	tur	Why didn't somebody stop Tom?	Niçin birisi Tom'u durdurmadı?
eng	tur	I stay with you.	Seninle kalıyorum.
eng	tur	Tom is going to wait in the car.	Tom arabada bekleyecek.
eng	tur	Tom told me that he would go to Boston in October.	Tom bana ekim ayında Boston'a gideceğini söyledi.
eng	tur	Get on the bus.	Otobüse binin.
eng	tur	Tom didn't keep his promise to me.	Tom bana verdiği sözü tutmadı.
eng	tur	Do you eat meat?	Et yer misiniz?
eng	tur	I remember every detail.	Her ayrıntıyı hatırlıyorum.
eng	tur	I think I should wait for Tom.	Sanırım Tom'u beklemem gerekir.
eng	tur	You were the one who suggested I visit Tom.	Tom'u ziyaret etmemi öneren kişi sendin.
eng	tur	Not all animals are scared of fire.	Hiçbir hayvan ateşten korkmaz.
eng	tur	Open the hood.	Kaputu açın.
eng	tur	I didn't really like the stew that Tom made.	Tom'un yaptığı güveci gerçekten beğenmedim.
eng	tur	She wanted to have fun.	O, eğlenmek istedi.
eng	tur	He has helped the poor throughout his life.	Hayatı boyunca fakire yardım etti.
eng	tur	I still need to deliver these packages.	Benim hala bu paketleri teslim etmem gerek.
eng	tur	Tom couldn't have said that better.	Tom onu daha iyi söyleyemezdi.
eng	tur	Tom turned thirty on October twentieth.	Tom yirmi ekimde otuz yaşına girdi.
eng	tur	She loves Tom, not me.	O, Tom'u sever, beni değil.
eng	tur	I've learnt to cook.	Yemek yapmayı öğrendim.
eng	tur	That would be incredible.	Bu inanılmaz olurdu.
eng	tur	You had better put out the fire before you go to bed.	Yatmadan önce ateşi söndürsen iyi olur.
eng	tur	I killed her by drowning her in a tub filled with Neo Kobe pizza.	Neo Kobe pizza ile dolu bir küvette onu boğarak öldürdüm.
eng	tur	Tom is doing that quickly.	Tom onu çabucak yapıyor.
eng	tur	Tom is quite honest.	Tom oldukça dürüst.
eng	tur	I don't know what I would do without you.	Sensiz ne yapacağımı bilmiyorum.
eng	tur	Don't tell me you didn't see it.	Bana, onu görmediğini söyleme.
eng	tur	Why do you hesitate?	Sen niçin çekiniyorsun?
eng	tur	I've visited Boston twice.	Boston'u iki kez ziyaret ettim.
eng	tur	Tom kept reading.	Tom okumaya devam etti.
eng	tur	I have an itch right in the middle of my back and I can't reach it. Arrgghh!	Şu anda sırtımın ortası kaşınıyor ve ben oraya ulaşamıyorum. Arrgghh!
eng	tur	What? I can't hear you.	Ne? Seni duyamıyorum.
eng	tur	I've been drunk before and likely will get drunk many more times.	Evvelce sarhoş oldum; daha da çok olacak gibiyim.
eng	tur	Tom lives in a small college town.	Tom küçük bir üniversite şehrinde yaşıyor.
eng	tur	I'm going to head back home.	Eve geri gideceğim.
eng	tur	I don't know the city very well.	Kenti çok iyi bilmiyorum.
eng	tur	You can't get a job here without a work permit.	Bir çalışma izni olmadan burada bir iş bulamazsın.
eng	tur	Sami grew up in wealth.	Sami zenginlik içinde büyüdü.
eng	tur	Tom is heavily armed.	Tom ağır silahlı.
eng	tur	Tom is a person we can trust.	Tom güvenebileceğimiz bir kişi.
eng	tur	Tom advised Mary to learn French.	Tom, Mary'nin Fransızca öğrenmesini tavsiye etti.
eng	tur	Tom waited for a moment in the hall.	Tom koridorda bir an bekledi.
eng	tur	I was very glad to see Tom.	Tom'u gördüğüme çok memnun oldum.
eng	tur	He decided to continue the plan.	Planı devam ettirmeye karar verdi.
eng	tur	I love this tune.	Bu melodiyi seviyorum.
eng	tur	I'll never again let such a thing happen.	Ben asla tekrar böyle bir şeyin meydana gelmesine izin vermeyeceğim.
eng	tur	I was angry.	Ben kızgındım.
eng	tur	I don't think I did anything wrong.	Yanlış bir şey yaptığımı sanmıyorum.
eng	tur	Will you help me move this desk?	Bu masayı taşımama yardım eder misin?
eng	tur	Tanaka's teaching goes against the stream of history.	Tanaka öğretim tarihinin akışına aykırıdır.
eng	tur	I can't do this again.	Bunu tekrar yapamam.
eng	tur	We understand the necessity of studying.	Eğitimin gerekliliğini anlıyoruz.
eng	tur	Tom didn't go away.	Tom uzaklaşmadı.
eng	tur	How long have you been awake?	Ne kadar süredir uyanıksınız?
eng	tur	Tom wouldn't speak to anybody.	Tom hiç kimseyle konuşmazdı.
eng	tur	We boarded the ship.	Gemiye bindik.
eng	tur	It doesn't need to be white, but I'd prefer white.	Onun beyaz olmasına gerek yok ama beyazı tercih ediyorum.
eng	tur	You still haven't done everything you're supposed to do.	Hala yapman gereken her şeyi yapmadın.
eng	tur	Eating habits in China have been rapidly becoming Americanized in recent years.	Çin'de yemek yeme alışkanlıkları son yıllarda hızla Amerikanlaşmaya başlamıştır.
eng	tur	Tom thought it was an accident.	Tom bunun bir kaza olduğunu düşündü.
eng	tur	Tom and Mary rode on camels through the desert.	Tom ve Mary çölde develere biniyorlardı.
eng	tur	Tom could barely hear what Mary was trying to say.	Tom Mary'nin ne söylemeye çalıştığını güçlükle işitebiliyordu.
eng	tur	Do you remember what we used to say about Tom?	Tom hakkında ne söylediğimizi hatırlıyor musun?
eng	tur	Tom told me he wants to go to Boston.	Tom bana Boston'a gitmek istediğini söyledi.
eng	tur	I don't even want to think about what could happen.	Ne olabileceği hakkında ben bile düşünmek istemiyorum.
eng	tur	I might be the best French speaker here.	Burada en iyi Fransızca konuşmacı olabilirim.
eng	tur	Can we get some help?	Biraz yardım alabilir miyiz?
eng	tur	Don't let him distract you.	Onun senin dikkatini dağıtmasına izin verme.
eng	tur	I have to attend a meeting.	Bir toplantıya katılmak zorundayım.
eng	tur	He shook hands with me.	O, benimle tokalaştı.
eng	tur	There aren't only nice people in the world.	Dünyada sadece güzel insanlar yoktur.
eng	tur	Tom isn't going to do that until Monday.	Tom Pazartesiye kadar bunu yapmayacak.
eng	tur	I'm not Darth Vader.	Ben, Darth Vader değilim.
eng	tur	Father asked me to open the door.	Babam kapıyı açmamı istedi.
eng	tur	Tom wasn't responsible for what happened.	Tom olanlardan sorumlu değildi.
eng	tur	How many clocks did you have?	Kaç tane saatin vardı?
eng	tur	They can fish.	Onlar balık tutabilirler.
eng	tur	I'm going to be an architect.	Bir mimar olacağım.
eng	tur	Leaving the room, he turned off the light.	O, odayı terk ederken ışığı kapattı.
eng	tur	It's not a good car, but it's a car.	O, iyi bir araba değil fakat o bir araba.
eng	tur	The murderer will soon confess his crime.	Katil yakında suçunu itiraf edecek.
eng	tur	I don't think Tom and Mary are like that.	Tom ve Mary'nin öyle olduğunu sanmıyorum.
eng	tur	Glittens are fingerless gloves with a mitten.	Glitten eldivenler tek parmaklı parmaksız eldivenlerdir.
eng	tur	Our team is good.	Takımımız iyidir.
eng	tur	You're not as tall as me, are you?	Benim kadar uzun değilsin, değil mi?
eng	tur	It wasn't Tom who did that.	Bunu yapan Tom değildi.
eng	tur	You're pushing thirty.	Otuzuna yaklaşıyorsun.
eng	tur	Tom didn't want to sell his car, but he had no choice.	Tom arabasını satmak istemiyordu ama başka seçeneği yoktu.
eng	tur	They are enjoying a healthy life in the country.	Onlar ülkede sağlıklı bir yaşamın tadını çıkarıyor.
eng	tur	It'll be over in a minute.	Bir dakika içinde bitecek.
eng	tur	Tom had to stay in the hospital for three weeks.	Tom üç hafta boyunca hastanede kalmak zorunda kaldı.
eng	tur	Tom wanted to stay with his mother.	Tom annesiyle kalmak istedi.
eng	tur	Tell us the truth now.	Şimdi bize gerçeği söyle.
eng	tur	Tom isn't healthy.	Tom sağlıklı değil.
eng	tur	I avoid going there late at night.	Oraya gece geç saatlerde gitmekten kaçınırım.
eng	tur	There's been an interesting development.	İlginç bir gelişme oldu.
eng	tur	Tom shouldn't have been doing what he was doing.	Tom yaptığını yapmamalıydı.
eng	tur	I'm starved.	Açlıktan ölüyorum.
eng	tur	People were worried about what might happen.	İnsanlar ne olabileceği konusunda endişeliydi.
eng	tur	Are you writing the proverbs?	Atasözlerini yazıyor musun?
eng	tur	What does Tom need to do?	Tom ne yapmalı?
eng	tur	I think you need some rest.	Sanırım biraz dinlenmeye ihtiyacın var.
eng	tur	Do you have some money?	Biraz paran var mı?
eng	tur	Say that again, please.	Onu tekrar söyle lütfen.
eng	tur	Tom is terminal.	Tom ölümcül.
eng	tur	Tom said you're old friends.	Tom sizin eski dost olduğunuzu söyledi.
eng	tur	I was thinking about asking her out.	Ona çıkma teklif etmeyi düşünüyordum.
eng	tur	Our train still needs to wait for the arrival of another train.	Bir başka trenin varışı için trenimizin hala beklemesi gerekiyor.
eng	tur	Tom isn't as good at French as Mary is.	Tom Fransızcada Mary kadar iyi değil.
eng	tur	Tom has been pretty good to us.	Tom bize çok iyi davrandı.
eng	tur	I should've done it by myself.	Onu yalnız başıma yapmalıydım.
eng	tur	Let's get wild.	Hadi azıtalım.
eng	tur	This model is difficult to sell.	Bu model satmak için zordur.
eng	tur	I'm eager to learn. Tom, teach me!	Öğrenmeye istekliyim. Tom, bana öğret!
eng	tur	That's not very romantic.	Bu çok romantik değil.
eng	tur	You accepted the gifts.	Hediyeleri kabul ettin.
eng	tur	I bet Tom is happy.	Tom'un mutlu olduğuna bahse girerim.
eng	tur	Tom vanished into the darkness.	Tom karanlıkta ortadan kayboldu.
eng	tur	Tom finally overcame his shyness and asked Mary to go out with him.	Tom sonunda utangaçlığının üstesinden geldi ve Mary'nin onunla çıkmasını istedi.
eng	tur	Mary complained about her husband again - the same old story.	Mary kocası hakkında yine yakındı - aynı eski hikaye.
eng	tur	My uncle's job was teaching cooking.	Amcamın işi aşçılık öğretmekti.
eng	tur	I'll have to do that myself.	Bunu kendim yapmam gerekecek.
eng	tur	I'm touched.	Ben keçileri kaçırdım.
eng	tur	We should be getting back to work.	İşe geri dönmeliyiz.
eng	tur	You should go home now.	Şimdi eve gitmelisin.
eng	tur	She was fully clothed.	O tamamen giyinikti.
eng	tur	I thought it was a lot of fun.	Bunu çok eğlenceli olduğunu düşündüm.
eng	tur	There is another mistake here...	Burada bir hata daha var.
eng	tur	I just thought of something really interesting.	Ben sadece gerçekten ilginç bir şey düşünmüştüm.
eng	tur	Tom isn't helpless.	Tom çaresiz değil.
eng	tur	I just want this day to be over.	Sadece bu günün geçmesini istiyorum.
eng	tur	Their view of life may appear strange.	Onları hayat görüşü acayip görünebilir.
eng	tur	He becomes a university student this year.	O bu yıl bir üniversite öğrencisi olur.
eng	tur	Are you in a good mood?	Havanda mısın?
eng	tur	I'll stand guard now. Go get some sleep.	Şimdi nöbet tutacağım. Git biraz uyu.
eng	tur	He is the tallest boy.	O en uzun boylu çocuktur.
eng	tur	This dream will come true.	Bu rüya çıkacak.
eng	tur	Are you at home?	Evde misin?
eng	tur	I've had enough time to think.	Düşünmek için yeterince zamanım oldu.
eng	tur	She has some money of her own.	Onun kendine ait bir miktar parası var.
eng	tur	Tom is probably buying a bus ticket right now.	Tom muhtemelen şu anda bir otobüs bileti satın alıyor.
eng	tur	Mary is a braggart.	Mary bir palavracı.
eng	tur	I have a feeling Tom is lying.	Tom'un yalan söylediği içime doğdu.
eng	tur	Oh my God, everybody is looking at me!	Tanrım, herkes bana bakıyor!
eng	tur	When I hear this song, I think of Tom.	Bu şarkıyı dinlerken Tom'u düşünüyorum.
eng	tur	Tom said that he might be able to help us.	Tom bize yardım edebileceğini söyledi.
eng	tur	Read all the instructions carefully.	Tüm talimatları dikkatlice okuyun.
eng	tur	Did you go anywhere last night?	Dün gece bir yere gittin mi?
eng	tur	I didn't know how.	Yöntemi bilmiyordum.
eng	tur	I want to know a lot of things.	Birçok şey bilmek istiyorum.
eng	tur	I can't bear living alone.	Tek yaşamaya katlanamam.
eng	tur	Sickness kept me from attending the party.	Hastalık partiye katılmamı engelledi.
eng	tur	Tom took Mary back home.	Tom Mary'yi eve geri getirdi.
eng	tur	You're a hottie.	Sen bir çekici tipsin.
eng	tur	I've been crying.	Ağlıyordum.
eng	tur	Why didn't you tell me that Tom was here?	Neden bana Tom'un burada olduğunu söylemedin?
eng	tur	Tom didn't drive fast.	Tom hızlı sürmedi.
eng	tur	The police are looking for the person who stole my bicycle.	Polis, bisikletimi çalan kişiyi arıyor.
eng	tur	If you turn left, you'll see a coffee shop.	Eğer sola dönerseniz, bir kahve dükkanı göreceksiniz.
eng	tur	Please chop the chicken for the salad.	Lütfen salata için tavuğu doğra.
eng	tur	We couldn't do that.	Onu yapamadık.
eng	tur	Tom told me he was in a hurry.	Tom bana acelesi olduğunu söyledi.
eng	tur	Tom was my first coach.	Tom benim ilk koçumdu.
eng	tur	I'd rather visit Australia.	Avustralya’yı ziyaret etmeyi tercih ederim.
eng	tur	You are bad! Cockroach!	Sen kötüsün! Hamamböceği!
eng	tur	In 1920, British astronomer Arthur Eddington proposed that the Sun and other stars are powered by nuclear reactions.	1920'de İngiliz astronom Arthur Eddington güneş ve diğer yıldızların nükleer reaksiyonlar tarafından desteklendiğini ileri sürdü.
eng	tur	How many Canadians do you expect to be there?	Kaç tane Kanadalının orada olmasını umuyorsun?
eng	tur	Doesn't Tom look handsome?	Tom yakışıklı görünmüyor mu?
eng	tur	I've heard that it is best to always feed your dog at a specific time every day.	Köpeğinizi her gün belirli bir zamanda beslemenin en iyisi olduğunu duydum.
eng	tur	I can't imagine what my life would be like without music.	Müzik olmadan hayatımın nasıl olacağını hayal bile edemiyorum.
eng	tur	Are Tom and Mary dating?	Tom ve Mary çıkıyorlar mı?
eng	tur	She experienced a pain in her leg.	O, bacağında bir ağrı yaşadı.
eng	tur	Tom doesn't still do that, does he?	Tom hâlâ bunu yapmıyor, değil mi?
eng	tur	Something's worrying him.	Bir şey onu endişelendiriyor.
eng	tur	We'll land at Narita Airport at 7:00 a.m.	Sabah 7:00'de Narita Havaalanına ineceğiz.
eng	tur	My aunt helps me when I need money.	Ne zaman paraya ihtiyacım olsa halam bana yardım eder.
eng	tur	Lie down and rest for a while.	Uzan ve biraz dinlen.
eng	tur	I've had a really weird day.	Ben gerçekten garip bir gün geçirdim.
eng	tur	Daddy, i love you!	Babacığım seni seviyorum!
eng	tur	I knew you were going to do this.	Bunu yapacağını biliyordum.
eng	tur	Tom washed his hands, but Mary didn't wash hers.	Tom ellerini yıkadı, ancak Mary yıkamadı.
eng	tur	I'm certain Tom will pass the exam.	Tom'un sınavı geçeceğinden eminim.
eng	tur	Tom seems to be getting suspicious.	Tom şüpheleniyor gibi görünüyor.
eng	tur	You can't beat the price.	Daha ucuza bulamazsınız.
eng	tur	Tom said I don't have to do that.	Tom bunu yapmak zorunda olmadığımı söyledi.
eng	tur	Please buy me the new Shakira CD.	Lütfen bana yeni Shakira CD'sini satın al.
eng	tur	Tom placed the music box on the table.	Tom müzik kutusunu masaya koydu.
eng	tur	What would you like her to do?	Onun ne yapmasını istersiniz?
eng	tur	Perhaps you'd better drive.	Belki araba sürsen iyi olur.
eng	tur	Where did I put it?	Onu nereye koydum?
eng	tur	Tom was clearly the winner.	Tom açıkça kazanandı.
eng	tur	I'm a little busy, Tom.	Biraz meşgûlüm, Tom.
eng	tur	Have you forgiven him?	Onu affettin mi?
eng	tur	What should I do with her?	Onunla ne yapmalıyım?
eng	tur	Stay with us here.	Bizimle burada kal.
eng	tur	Take your place.	Oturun.
eng	tur	Tom wants to join our club.	Tom kulübümüze katılmak istiyor.
eng	tur	I have around thirty of them.	Yaklaşık olarak onlardan otuzuna sahibim.
eng	tur	Are you responsible for all of this?	Bunun hepsi için sen mi sorumlusun?
eng	tur	Many of the traditional wooden houses are ablaze.	Geleneksel ahşap evlerin çoğu alevler içinde.
eng	tur	My father often takes me to baseball games.	Babam beni sık sık beyzbol maçlarına götürür.
eng	tur	This is a waste of taxpayers' money.	Bu, vergi mükelleflerinin para kaybıdır.
eng	tur	Do you think you're smarter than Tom?	Tom'dan daha akıllı olduğunu düşünüyor musun?
eng	tur	I know what you told me.	Bana söylediğini biliyorum.
eng	tur	I have lots of second-hand books for sale, all at affordable prices.	Bir sürü satılık ikinci el kitabım var, hepsi uygun fiyatlarla.
eng	tur	I gave him back his ring.	Ben yüzüğünü ona geri verdim.
eng	tur	We want to come back to Boston.	Boston'a dönmek istiyoruz.
eng	tur	Both legs are weak.	Her iki bacak da güçsüz.
eng	tur	I'll certainly talk to her.	Kesinlikle onunla konuşacağım.
eng	tur	This is the cornerstone of creation.	Bu, yaratılışın köşe taşıdır.
eng	tur	We're in the middle of nowhere.	Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdeyiz.
eng	tur	He focused his eyes on the ceiling.	O, gözlerini tavana odakladı.
eng	tur	Tom is an old miser.	Tom yaşlı bir pinti.
eng	tur	I believe what he says.	Onun dediğine inanırım.
eng	tur	Tom is still laughing.	Tom hâlâ gülüyor.
eng	tur	Tom didn't want Mary to be in trouble.	Tom, Mary'nin zorda olmasını istemedi.
eng	tur	Your hypocrisy is really a big problem.	Senin riyakarlığın gerçekten büyük bir problem.
eng	tur	Tom said he's frustrated.	Tom hayal kırıklığına uğradığını söyledi.
eng	tur	This isn't one of my books.	Bu benim kitaplarımdan biri değil.
eng	tur	Jack is three years older than I am.	Jack benden üç yaş daha büyük.
eng	tur	Why don't you want to do that today?	Neden onu bugün yapmak istemiyorsun?
eng	tur	He is lying on the sofa.	O, kanepede uzanıyor.
eng	tur	Please sit according to your number.	Lütfen numarana göre otur.
eng	tur	Tom is a tough guy.	Tom sert bir adam.
eng	tur	Tom didn't know if he should really do that.	Tom onu gerçekten yapması gerekip gerekmediğini bilmiyordu.
eng	tur	Tom played the piano for three hours without taking a break.	Tom hiç ara vermeden üç saat piyano çaldı.
eng	tur	Come into the room.	Odaya gel.
eng	tur	You're such a pessimist.	Sen böylesine bir kötümsersin.
eng	tur	Tom wanted to know why Mary was absent.	Tom Mary'nin neden olmadığını bilmek istiyordu.
eng	tur	You never listen, no matter how many times I tell you.	Sana kaç kere söylesem de, asla dinlemezsin.
eng	tur	Tom said I could come over.	Tom uğrayabileceğimi söyledi.
eng	tur	Tom has lived here all his life.	Tom bütün hayatını burada yaşadı.
eng	tur	How do I know you're not an imposter?	Senin bir sahtekar olmadığını nereden bileyim?
eng	tur	When are you going to apologize to Tom?	Tom'dan ne zaman özür dileyeceksin?
eng	tur	I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination.	Ben rüzgarın yönünü değiştiremem, ama her zaman benim hedefe ulaşmak için benim yelkenleri ayarlayabilirim.
eng	tur	"How old are you?" "I'm thirty years old."	"Kaç yaşındasın? "Otuz yaşındayım."
eng	tur	Tom began to brush his teeth.	Tom dişlerini fırçalamaya başladı.
eng	tur	That subject is not suitable for discussion.	O konu tartışma için uygun değil.
eng	tur	Be sure to turn off the light when you leave the room.	Odadan çıkarken ışığı kapattığından emin ol.
eng	tur	It wouldn't be proper.	Bu uygun olmazdı.
eng	tur	Tom thought that what Mary wrote didn't make any sense.	Tom Mary'nin yazdığı şeyin mantıklı olmadığını düşündü.
eng	tur	My grandmother has many sisters.	Anneannemin birçok kız kardeşi var.
eng	tur	How dare you say such things about me?	Benim hakkımda böyle şeyler söylemeye nasıl cesaret edersin?
eng	tur	I don't know what's going on there.	Orada neler oluyor, bilmiyorum.
eng	tur	I've been working on a novel.	Bir roman üzerinde çalışıyorum.
eng	tur	Tom put on his shoes.	Tom ayakkabılarını giydi.
eng	tur	Fuck you!	Öl!
eng	tur	Caffeine can temporarily increase your blood pressure.	Kafein kan basıncını geçici olarak artırabilir.
eng	tur	I want Tom to look at me.	Tom'un bana bakmasını istiyorum.
eng	tur	Tom knew that I was ready.	Tom hazır olduğumu biliyordu.
eng	tur	Are you almost finished?	Neredeyse hazır mısın?
eng	tur	I don't like to call it "the tricolor". I prefer the "French flag."	Ben "tricolor" demekten hoşlanmıyorum. "Fransız bayrağı" demeyi tercih ederim.
eng	tur	I wasn't the one who made Tom cry.	Tom'u ağlatan ben değildim.
eng	tur	Sami hit the freeway.	Sami otobana çıktı.
eng	tur	What were you two conspiring about?	Siz ikiniz ne hakkında komplo kuruyordunuz?
eng	tur	I think I have the key to that drawer.	Sanırım o çekmece için anahtarım var.
eng	tur	People who break the law are punished.	Yasayı çiğneyen insanlar cezalandırılır.
eng	tur	She rubbed her eyes.	Gözlerini ovuşturdu.
eng	tur	So what's your point?	Peki amacın nedir?
eng	tur	Were you out last night?	Dün gece dışarıda mıydın?
eng	tur	Words once said can't be taken back.	Bir zamanlar söylenmiş sözler geri alınamaz.
eng	tur	I'm sorry I hurt them.	Ne yazık ki onları incitirim.
eng	tur	Tom is one of Mary's childhood friends.	Tom, Mary'nin çocukluk arkadaşlarından biridir.
eng	tur	Are your shoes new?	Ayakkabılarınız yeni mi?
eng	tur	Tom said Mary is reluctant to do that.	Tom, Mary'nin bunu yapmaya isteksiz olduğunu söyledi.
eng	tur	Tom plays the flute better than Mary does.	Tom flütü Mary'den daha iyi çalar.
eng	tur	Tom knew who the mugger was.	Tom soyguncunun kim olduğunu biliyordu.
eng	tur	I haven't found a job.	Bir iş bulmadım.
eng	tur	I have to wear boots.	Çizme giymek zorundayım.
eng	tur	Alcohol abuse is a serious problem on campus.	Alkolü kötüye kullanma kampüste ciddi bir sorundur.
eng	tur	I want to be you.	Senin olmak istiyorum.
eng	tur	I can't agree with you more.	Seninle daha fazla anlaşamam.
eng	tur	Everyone stood.	Herkes durdu.
eng	tur	There are islands in the ocean.	Okyanusta adalar var.
eng	tur	I was told you knew how to do this.	Onu nasıl yapacağını sana söyledim.
eng	tur	You should tell Tom not to do that today.	Tom'a bunu bugün yapmamasını söylemelisin.
eng	tur	Sami never said Layla's name.	Sami asla Leyla'nın adını söylemedi.
eng	tur	I screamed.	Ben çığlık attım.
eng	tur	Tom is sharing an apartment with John.	Tom John ile bir daire paylaşıyor.
eng	tur	Tom is still touring with Mary's band.	Tom hâlâ Mary'nin grubuyla geziyor.
eng	tur	The Armenian genocide was a tragic event.	Ermeni soykırımı trajik bir olaydı.
eng	tur	Come sit with me, Tom.	Benimle oturmak için gel, Tom.
eng	tur	Let me drive your new Toyota.	Yeni Toyota'nı sürmeme izin ver.
eng	tur	Tom used to be a hobo.	Tom eskiden berduşun biriydi.
eng	tur	Tom is currently writing a book.	Tom şu anda bir kitap yazıyor.
eng	tur	Tom dropped a dish and it broke.	Tom bir tabak düşürdü ve kırıldı.
eng	tur	Tom and his friends are playing soccer in the park.	Tom ve arkadaşları parkta futbol oynuyorlar.
eng	tur	This castle was built in 1610.	Bu kale 1610'da yapıldı.
eng	tur	Tom is in the basement, isn't he?	Tom bodrumda, değil mi?
eng	tur	Get Tom.	Tom'u alın.
eng	tur	I wouldn't want to see you get hurt.	Yaralandığını görmek istemiyorum.
eng	tur	Do you want me to start again?	Tekrar başlamamı istiyor musun?
eng	tur	I'll make sure we never see Tom again.	Tom'u bir daha hiç görmeyeceğiz, sana garanti veriyorum.
eng	tur	I searched all over for them.	Her yerde onları aradım.
eng	tur	I was leaving home when she telephoned me.	Bana telefon ettiğinde evden çıkıyordum.
eng	tur	Tom and Mary both like sports.	Tom ve Mary'nin her ikisi de sporu severler.
eng	tur	The pain of the compound fracture was almost unbearable.	Bileşik kırığın ağrısı neredeyse katlanılmazdı.
eng	tur	That's milk.	Süt bu.
eng	tur	Tom's closest friend is Mary.	Tom'un en yakın arkadaşı Mary'dir.
eng	tur	Tom said Mary isn't happy about that.	Tom Mary'nin bunun hakkında mutlu olmadığını söyledi.
eng	tur	I wondered what Tom's real reason for being here was.	Tom'un burada olmak için gerçek nedeninin ne olduğunu merak ediyordum.
eng	tur	She is Russian.	O Rus'tur.
eng	tur	I didn't hear any screaming.	Hiç çığlık duymadım.
eng	tur	Some people still believe that the world is flat.	Bazı insanlar hâlâ dünyanın düz olduğunu düşünüyorlar.
eng	tur	I want to go to the park.	Ben parka gitmek istiyorum.
eng	tur	Fear of death is worse than death itself.	Ölüm korkusu ölümün kendisinden daha kötüdür.
eng	tur	You don't need to trust me.	Bana güvenmene gerek yok.
eng	tur	That's not what she was talking about.	Onun hakkında konuştuğu bu değil.
eng	tur	It seems that he is aware of the fact.	O, gerçeğin farkında gibi görünüyor.
eng	tur	Tom thought it was hilarious.	Tom bunun komik olduğunu düşündü.
eng	tur	How much money has Tom stolen?	Tom ne kadar para çaldı?
eng	tur	I tried to persuade Tom to drive.	Tom'u araba kullanmaya ikna etmeye çalıştım.
eng	tur	We spent a night at the mountain hut.	Dağ kulübesinde bir gece geçirdik.
eng	tur	Sami was born Muslim.	Sami Müslüman doğdu.
eng	tur	I find foreign languages very interesting.	Yabancı dilleri çok ilginç buluyorum.
eng	tur	Where's my ticket?	Biletim nerede?
eng	tur	He needed to rest.	Onun dinlenmesi gerekiyordu.
eng	tur	I'll buy this for you if you want it.	Eğer istersen bunu senin için alacağım.
eng	tur	There is no factory in this village.	Bu köyde hiç fabrika yok.
eng	tur	I bought this for you.	Bunu size aldım.
eng	tur	Lie on your right side.	Sağ tarafınıza yatın.
eng	tur	Are you here to help?	Yardım etmek için mi buradasınız?
eng	tur	Follow me and have no fear.	Beni takip et ve korkma.
eng	tur	I don't remember seeing you two years ago.	İki yıl önce seni gördüğümü hatırlamıyorum.
eng	tur	She didn't know what to say to him.	Ona ne söyleyeceğini bilmiyordu.
eng	tur	We didn't fail.	Başarısız olmadık.
eng	tur	I have Tom here with me.	Tom'a benimle birlikte burada sahibim.
eng	tur	Who's here?	Kim burada?
eng	tur	I'll give it right back.	Bunu hemen geri vereceğim.
eng	tur	Tom isn't as smart as his older brother.	Tom abisi kadar akıllı değil.
eng	tur	The content of his speech was interesting.	Konuşmasının içeriği ilgi çekiciydi.
eng	tur	We need to speak to her.	Onunla konuşmamız gerek.
eng	tur	Tom was stupid enough to believe what Mary said.	Tom Mary'nin söylediğine inanacak kadar aptaldı.
eng	tur	I need someone to find him.	Onu bulmak için birine ihtiyacım var.
eng	tur	We just did our job.	Biz sadece işimizi yaptık.
eng	tur	I was mistaken and I'm glad I was.	Yanıldım ve yanıldığım için memnun oldum.
eng	tur	Tom didn't have to wait in line.	Tom sırada beklemek zorunda değildi.
eng	tur	Mr. Jordan is the chairperson.	Bay Jordan başkandır.
eng	tur	He laughed until he cried.	O ağlayıncaya kadar güldü.
eng	tur	I don't like silence.	Ben sessizliği sevmiyorum.
eng	tur	You must join me.	Bana katılmalısın.
eng	tur	The buildings are old and about to collapse.	Binalar eski ve çökmek üzereler.
eng	tur	I'm too tired to go jogging now.	Şimdi koşmaya gitmek için çok yorgunum.
eng	tur	We picked the number at random.	Biz rastgele bir sayı seçtik.
eng	tur	You ought to read English aloud.	İngilizceyi yüksek sesle okumalısın.
eng	tur	Tom and I need your help.	Tom ve benim yardımına ihtiyacımız var.
eng	tur	Tom wasn't able to convince Mary do that.	Tom Mary'yi bunu yapmaya ikna edemedi.
eng	tur	I'd like to forget the whole thing ever happened.	Şimdiye kadar olan her şeyi unutmak istiyorum.
eng	tur	I took the book.	Ben kitabı aldım.
eng	tur	I only heard three chimes.	Ben sadece üç melodi duydum.
eng	tur	I'm expecting a call.	Bir telefon bekliyorum.
eng	tur	Is Finland dangerous?	Finlandiya tehlikeli midir?
eng	tur	Anyone wants to be a flight attendant?	Uçuş görevlisi olmak isteyen?
eng	tur	I didn't even kiss her.	Onu ben bile öpmedim.
eng	tur	I told Tom I'd have to think about it.	Tom'a onun hakkında düşünmek zorunda kalacağımı söyledim.
eng	tur	It's hard to say no to them.	Onlara hayır demek zor.
eng	tur	Tom has retired.	Tom emekli oldu.
eng	tur	All this is new to you, isn't it?	Bunun hepsi senin için yeni, değil mi?
eng	tur	I can come at eleven o'clock.	Saat on birde gelebilirim.
eng	tur	This one belongs to me.	Bu bana ait.
eng	tur	Sami learned this in prison.	Sami bunu hapishanede öğrendi.
eng	tur	I figured that you'd understand.	Anlayacağını düşündüm.
eng	tur	Tom has waited for three hours.	Tom üç saat bekledi.
eng	tur	We're not trying to change you.	Seni değiştirmeye çalışmıyoruz.
eng	tur	Hardy young people like mountaineering.	Cesur genç insanlar dağcılığı seviyorlar.
eng	tur	He wishes he had studied harder when he was young.	O gençken daha çok çalışmasını diliyor.
eng	tur	Tom will do that for free.	Tom bunu ücretsiz yapacak.
eng	tur	The little boy plays.	Küçük çocuk oynuyor.
eng	tur	Why do camels hate horses?	Develer neden atlardan nefret ederler?
eng	tur	It'll be tonight.	Bu gece olacak.
eng	tur	What does that thing do?	O şey ne işe yarar?
eng	tur	Why would you want to help Tom?	Neden Tom'a yardım etmek istiyorsun?
eng	tur	Dan and Linda seemed perfect together.	Dan ve Linda birlikte mükemmel görünüyordu.
eng	tur	Tom needs a taxi.	Tom'un bir taksiye ihtiyacı var.
eng	tur	I got pulled over by the police for speeding.	Polis tarafından hız sebebiyle kenara çekildim.
eng	tur	Tom knows something that he's not telling us.	Tom onun bize söylemediği bir şey biliyor.
eng	tur	Do you really think Tom will let you drive?	Gerçekten Tom'un araba sürmene izin vereceğini düşünüyor musun?
eng	tur	I don't know what to do about this situation.	Bu durum hakkında ne yapacağımı bilmiyorum.
eng	tur	We're going with you.	Seninle gidiyoruz.
eng	tur	We're responsible for them.	Onlardan biz sorumluyuz.
eng	tur	Anyway, I think I've said enough.	Her neyse, ben yeterince söylediğimi düşünüyorum.
eng	tur	Tom thought Mary could do it.	Tom Mary'nin onu yapabileceğini düşündü.
eng	tur	Tom said he did just that.	Tom sadece onu yaptığını söyledi.
eng	tur	We shouldn't have let him go.	Onun gitmesine izin vermemeliydik.
eng	tur	Tom promised that he'd come.	Tom geleceğine söz verdi.
eng	tur	This error could cost you your life.	Bu hata sizin hayatınıza mal olabilirdi.
eng	tur	I'll meet you tomorrow at 2:30.	Yarın 2.30'da seninle buluşacağım.
eng	tur	The house is insured against fire.	Ev yangına karşı sigortalıdır.
eng	tur	I'm calling to thank you.	Sana teşekkür etmek için aradım.
eng	tur	Her daughters have gone to Tokyo.	Onun kızları Tokyo'ya gitti.
eng	tur	I've already met him.	Onunla zaten tanıştım.
eng	tur	Fadil wanted to see Layla.	Fadıl, Leyla'yı görmek istedi.
eng	tur	Why did you fire us?	Neden bizi kovdun?
eng	tur	I don't like snow.	Kardan hoşlanmıyorum.
eng	tur	Tom has a white-collar job.	Tom beyaz yakalı bir işte çalışıyor.
eng	tur	Tom seemed to be distressed.	Tom sıkıntılı görünüyordu.
eng	tur	Do you think I'm made of money?	İyi para kazandığımı düşünüyor musunuz?
eng	tur	Tom said that he was really glad he did that.	Tom bunu yaptığına gerçekten memnun olduğunu söyledi.
eng	tur	Paris is the capital of France.	Paris, Fransa'nın başkentidir.
eng	tur	Can you repeat that?	Onu tekrarlayabilir misin?
eng	tur	Tom is a good singer, isn't he?	Tom iyi bir şarkıcı, değil mi?
eng	tur	Can you give me a discount?	Bana bir indirim yapar mısın?
eng	tur	Tom didn't even realize Mary had left.	Tom Mary'nin ayrıldığının farkında bile değildi.
eng	tur	There's no blood on the floor.	Yerde hiç kan yok.
eng	tur	Two pages of the book stuck together.	Kitabın iki sayfası birbirine yapışmış.
eng	tur	We will hurry home after the rain.	Yağmurdan sonra eve koşacağız.
eng	tur	I have to tell Tom the truth tomorrow.	Tom'a yarın gerçeği anlatmak zorundayım.
eng	tur	Sami flew all the way from Egypt to Canada to teach Layla about Islam.	Sami Leyla'ya İslam'ı öğretmek için Mısır'dan ta Kanada'ya gitti.
eng	tur	I'll buy this.	Bunu alacağım.
eng	tur	I wonder why Tom is so thin.	Tom'un neden bu kadar zayıf olduğunu merak ediyorum.
eng	tur	How often have you been to Europe?	Ne sıklıkta Avrupa'da bulundun?
eng	tur	I often go to the beach.	Sık sık plaja gidiyorum.
eng	tur	Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated.	Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.
eng	tur	My last hope is gone.	Son umudum gitti.
eng	tur	My eyes smart.	Gözlerim acıyor.
eng	tur	I still haven't finished eating breakfast.	Ben hala kahvaltı etmeyi bitirmedim.
eng	tur	Don't forget that you're here to help.	Yardım etmek için burada olduğunu unutma.
eng	tur	Can you stay for a few days?	Birkaç gün kalabilir misin?
eng	tur	You're really talented.	Gerçekten yeteneklisin.
eng	tur	Tom didn't tell Mary anything about that.	Tom, Mary'ye o konuda hiçbir şey söylemedi.
eng	tur	He is writing the manuscript over and over again.	O tekrar tekrar el yazması yazıyor.
eng	tur	At least we're still in one piece.	En azından biz hâlâ tek parçayız.
eng	tur	Should we wait for Tom?	Tom'u beklememiz gerekir mi?
eng	tur	Many American planes were shot down.	Birçok Amerikan uçakları vuruldu.
eng	tur	Tom's head is spinning.	Tom'un başı dönüyor.
eng	tur	Tom took Mary's car keys away from her.	Tom Mary'nin araba anahtarlarını ondan aldı.
eng	tur	Tom is crying right now, isn't he?	Tom şu anda ağlıyor, değil mi?
eng	tur	I saw Tom again.	Tom'u tekrar gördüm.
eng	tur	I'll help find Tom.	Tom'u bulmaya yardım edeceğim.
eng	tur	That's not really true.	Bu gerçekten doğru değil.
eng	tur	Tom grabbed my arm.	Tom kolumu tuttu.
eng	tur	Tom and Mary are traveling together.	Tom ve Mary birlikte seyahat ediyorlar.
eng	tur	She regrets having been rude to you.	Size kaba davrandığı için pişman.
eng	tur	Tom recruited immigrant workers to rebuild his mansion.	Tom konağını yeniden inşa etmek için göçmen işçileri işe aldı.
eng	tur	Tom doesn't know who Mary went to the zoo with.	Tom Mary'nin kimle hayvanat bahçesine gittiğini bilmiyor.
eng	tur	Dan sent text messages to Linda.	Dan Lind'ya metin mesajları gönderdi.
eng	tur	You are lying to me.	Bana yalan söylüyorsun.
eng	tur	Ten divided by five is two.	Onun beşe bölümü ikidir.
eng	tur	If you get hungry, there's food in the fridge.	Eğer acıkırsan, buzdolabında yiyecek var.
eng	tur	Do you think Tom is still groggy?	Tom'un hâlâ halsiz olduğunu düşünüyor musun?
eng	tur	I will take you home.	Seni eve götüreceğim.
eng	tur	We're screwed.	Mahvolduk.
eng	tur	If you do that, you'll be sorry.	Onu yaparsan pişman olacaksın.
eng	tur	My ink is better than yours.	Benim dövmem sizinkinden daha iyi.
eng	tur	They've crossed the border.	Onlar sınırı geçtiler.
eng	tur	I'll ask Tom to give me some money.	Tom'dan bana biraz para vermesini isteyeceğim.
eng	tur	Did you hear anything unusual lately?	Son zamanlarda olağan dışı bir şey duydunuz mu?
eng	tur	I don't think we're right for each other anymore.	Artık birbirimiz için doğru olduğumuzu sanmıyorum.
eng	tur	Who was it that read my diary while I was out?	Ben dışarıdayken günlüğümü okuyan kimdi?
eng	tur	Fadil didn't question anything.	Fadıl hiçbir şey sormadı.
eng	tur	I'm not arguing with you.	Seninle tartışmıyorum.
eng	tur	Tell Tom that I don't want to talk to him.	Tom'a onunla konuşmak istemediğimi söyle.
eng	tur	You should put this phrase in parentheses.	Bu ifadeyi parantezler içine koymalısın.
eng	tur	Tom hasn't decided on a major yet.	Tom hangi bölüme gideceğine henüz karar vermedi.
eng	tur	Tom never mentioned it to me.	Tom bana ondan hiç bahsetmedi.
eng	tur	You shouldn't be jealous.	Kıskanmamalısın.
eng	tur	I haven't seen Tom since October.	Ekim ayından beri Tom'u görmedim.
eng	tur	Have you seen anything unusual lately?	Son zamanlarda alışılmadık bir şey gördün mü?
eng	tur	Please tell Tom not to leave.	Tom'a gitmemesini söyle lütfen.
eng	tur	Tom's handwriting isn't very good, but it's easy to read.	Tom'un el yazısı çok iyi değil ama okuması kolay.
eng	tur	She took back the coat she lent me.	Bana ödünç verdiği ceketi geri aldı.
eng	tur	Tom was my partner.	Tom benim ortağımdı.
eng	tur	What can that mean?	O ne anlama gelebilir?
eng	tur	You opened the wrong box.	Yanlış kutuyu açtın.
eng	tur	I don't want your help.	Yardımını istemiyorum.
eng	tur	I need to finish this work before it gets dark.	Bu işi hava kararmadan bitirmeliyim.
eng	tur	I have been to the airport to see my friend off.	Arkadaşımı yolcu etmek için havaalanına gittim.
eng	tur	I still think Tom is hiding something.	Hâlâ Tom'un bir şey sakladığını düşünüyorum.
eng	tur	Tom is the bravest person I know.	Tom tanıdığım en cesur kişidir.
eng	tur	Tom just gave this to me.	Tom sadece bana bunu verdi.
eng	tur	She's strong and sexy.	O güçlü ve seksi.
eng	tur	He put sour cream in the spaghetti.	O, spagettiye ekşi krema koydu.
eng	tur	Tom will be mad at you if you keep doing that.	Bunu yapmaya devam edersen Tom kızar.
eng	tur	Tom always lies to me.	Tom her zaman bana yalan söyler.
eng	tur	Tom tends to be unpredictable.	Tom öngörülemeyen olma eğilimindedir.
eng	tur	Who was the injured cyclist?	Yaralı bisikletçi kimdi?
eng	tur	Traveling by ship gives us great pleasure.	Gemi ile seyahat etmek bize büyük zevk veriyor.
eng	tur	The inhabitants of the city depend upon the river for drinking water.	Şehrin sakinleri içme suyu için nehre bağlıdır.
eng	tur	I could never stop loving you.	Seni sevmekten kendimi hiç alamadım.
eng	tur	Tom came in carrying groceries.	Tom içeriye yiyecek taşıyarak girdi.
eng	tur	Tom was a security guard at that time.	Tom o sırada bir güvenlik görevlisiydi.
eng	tur	I'll be waiting for you at the station tomorrow morning.	Yarın sabah seni istasyonda bekliyor olacağım.
eng	tur	I'm ready to throw in the towel.	Yenilgiyi kabul etmeye hazırım.
eng	tur	We need it.	Buna ihtiyacımız var.
eng	tur	My favorite website is Kylie Konnect and it's better than Facebook.	Favori web sitem Kylie Konnect'tir ve Facebook'tan daha iyidir.
eng	tur	Tom went to the Australian embassy to get a visa.	Tom vize almak için Avustralya büyük elçiliğine gitti.
eng	tur	How much pie did you eat?	Ne kadar pasta yedin?
eng	tur	Can you call me a taxi?	Bana bir taksi çağırabilir misiniz?
eng	tur	I sent them away.	Onları gönderdim.
eng	tur	It happened last October.	O geçen ekim ayında oldu.
eng	tur	Who stole Tom's bicycle?	Tom'un bisikletini kim çaldı?
eng	tur	I still don't feel very well.	Ben hâlâ çok iyi hissetmiyorum.
eng	tur	I'm coming to help you.	Size yardım etmeye geliyorum.
eng	tur	I wanted a jacket.	Bir ceket istedim.
eng	tur	It was difficult for you, wasn't it?	Senin için zordu, değil mi?
eng	tur	Injuries will happen.	Yaralanmalar olacaktır.
eng	tur	Turn to the left.	Sola dön.
eng	tur	I know my student's parents.	Öğrencilerimin anne ve babalarını tanıyorum.
eng	tur	At this property, they make excellent vinegar.	Bu mülkte mükemmel sirke yapıyorlar.
eng	tur	Without your help, I would have been unable to do it.	Yardımın olmasaydı onu yapamazdım.
eng	tur	Tom's furious.	Tom kızgın.
eng	tur	Alcohol doesn't solve any problems.	Alkol hiçbir sorunu halletmez.
eng	tur	Sami can't say anything now.	Sami artık hiçbir şey diyemez.
eng	tur	Whenever I meet her, I get the desire to kiss her.	Onunla ne zaman karşılaşsam içimden onu öpmek geliyor.
eng	tur	Tom will be the designated driver this time.	Ayık şoför bu sefer Tom olacak.
eng	tur	Are there any good restaurants around here?	Buralarda hiç iyi restoran var mı?
eng	tur	I hope you can buy us some more time.	Ben senin bize biraz daha zaman kazandırabileceğini umuyorum.
eng	tur	Do you know what's wrong with Tom?	Tom'un nesi olduğunu biliyor musun?
eng	tur	You'll think of something else eventually.	Sonunda başka bir şey düşüneceksin.
eng	tur	If she were still alive, Billie Holiday would be 100 today.	Eğer yaşasaydı, Billie Holiday bugün 100 yaşında olacaktı.
eng	tur	About how much money do you have?	Yaklaşık ne kadar paran var?
eng	tur	Tom can't speak French. Mary can't speak French either.	Tom Fransızca konuşamaz. Mary de Fransızca konuşamaz.
eng	tur	Show me how good you are.	Ne kadar iyi olduğunu bana göster.
eng	tur	Tom became calm.	Tom sakinleşti.
eng	tur	I have brothers.	Erkek kardeşlerim var.
eng	tur	Tom baked bread.	Tom ekmek pişirdi.
eng	tur	Best of luck to you.	İyi şanslar.
eng	tur	Tom isn't going to see me.	Tom beni görmeyecek.
eng	tur	Tom won't do anything crazy.	Tom aptalca bir şey yapmayacak.
eng	tur	Please leave him alone.	Lütfen onu yalnız bırak.
eng	tur	A list of required hardware is available here.	Gerekli donanımın listesi burada mevcut.
eng	tur	I'm a black belt in karate.	Ben karatede siyah kuşağım.
eng	tur	What do you mean by this?	Bununla ne demek istiyorsun?
eng	tur	The supermarket is open Monday through Saturday.	Süpermarket pazartesiden cumartesiye kadar açıktır.
eng	tur	Do you really think Tom doesn't need to do that?	Gerçekten Tom'un bunu yapmasına gerek olmadığını düşünüyor musun?
eng	tur	I haven't gotten over my cold yet.	Hâlâ soğuk algınlığımı atlatmadım.
eng	tur	Tom said that Mary has never done that.	Tom, Mary'nin bunu hiç yapmadığını söyledi.
eng	tur	Why did you invite them?	Neden onları davet ettin?
eng	tur	Finally I have contributed 10,000 sentences, in various languages, to Tatoeba.	Nihayet Tatoeba'ya değişik dillerde 10,000 cümle katkıda bulundum.
eng	tur	Tom didn't need to go to the doctor.	Tom'un doktora gitmesine gerek yoktu.
eng	tur	Have you ever seen Tom without his glasses on?	Hiç Tom'u gözlüksüz gördün mü?
eng	tur	I want to be better.	Daha iyi olmak istiyorum.
eng	tur	You have a lot of nerve.	Çok sinirlisin.
eng	tur	Tom seemed to be busier than Mary.	Tom Mary'den daha meşgul görünüyordu.
eng	tur	Let's ask Tom if he paid his taxes.	Vergilerini ödeyip ödemediğini Tom'a soralım.
eng	tur	Tom put aside a lot of money.	Tom bir kenara bir sürü para koydu.
eng	tur	Where did you go on Monday?	Pazartesi günü nereye gittiniz?
eng	tur	We must continue.	Devam etmeliyiz.
eng	tur	Tom looked under the bed to see what was there.	Tom, orada ne olduğunu görmek için yatağın altına baktı.
eng	tur	When I was about to leave my house, I got a telephone call from her.	Evimden ayrılmak üzereyken ondan bir telefon görüşmesi aldım.
eng	tur	I'll let you know when it's over.	Bittiğinde size bildireceğim.
eng	tur	We all like to ride bikes.	Hepimiz bisiklet sürmeyi severiz.
eng	tur	Tom says that he can move objects using only the power of his mind.	Tom, sadece zihin gücüyle nesneleri hareket ettirebildiğini söylüyor.
eng	tur	I love California.	Kaliforni'yayı seviyorum.
eng	tur	I'm going to the concert tomorrow.	Yarın konsere gidiyorum.
eng	tur	The others are leaving. What do you say we wait for them to go away and talk for a while?	Diğerleri gidiyor, onların gitmesini beklememize ve bir süre konuşmamıza ne dersin?
eng	tur	Fadil is responsible for Layla's death.	Fadıl, Leyla'nın ölümünden sorumludur.
eng	tur	Tom says he's thinking about quitting his job.	Tom işini bırakmayı düşündüğünü söylüyor.
eng	tur	The group withdrew their support for the Government.	Grup, hükümete verdiği desteği geri çekti.
eng	tur	Tom has been asking stupid questions all morning.	Tom bütün sabah aptalca sorular soruyor.
eng	tur	Check back next week.	Önümüzdeki hafta tekrar kontrol edin.
eng	tur	Teachers should treat all their students impartially.	Öğretmenler bütün öğrencilerine tarafsız davranmalılar.
eng	tur	I've already told Tom what he should buy.	Tom'a satın alması gereken şeyi zaten söyledim.
eng	tur	You can't deceive us anymore.	Artık bizi aldatamazsın.
eng	tur	Do I get a prize?	Bir ödül alır mıyım?
eng	tur	I'm really happy I ran into you.	Seninle karşılaştığım için gerçekten mutluyum.
eng	tur	Our calculations show that the rocket is off its course.	Hesaplamalarımız roketin rotasından saptığını gösteriyor.
eng	tur	That meant a great deal to me.	O benim için büyük bir anlaşma ifade ediyordu.
eng	tur	As long as there's life, there is hope.	Hayat olduğu sürece, ümit vardır.
eng	tur	Tom tried to hide his concern.	Tom kaygısını saklamaya çalıştı.
eng	tur	Even Tom looked annoyed.	Tom bile kızgın görünüyordu.
eng	tur	You're nothing special.	Sen özel değilsin.
eng	tur	I am a colleague of Miss Mary Fischer.	Ben bayan Mary Fischer'in bir meslektaşıyım.
eng	tur	Layla taught Sami everything he knows about camels.	Sami'ye develer hakkında bildiği her şeyi Leyla öğretti.
eng	tur	He enjoyed playing baseball.	O, beyzbol oynamaktan zevk aldı.
eng	tur	Tom isn't really sleeping.	Tom gerçekten uyumuyor.
eng	tur	Tom broke his new smartphone.	Tom yeni akıllı telefonunu kırdı.
eng	tur	I prepared myself for the worst.	Kendimi en kötüsü için hazırladım.
eng	tur	That species of bird is said to be in danger of dying out.	O kuş türlerinin ölme tehlikesi içinde olduğu söyleniyor.
eng	tur	Replace those books on the shelf when you're done with them.	Onlarla işiniz bittiğinde bu kitapları rafa koyun.
eng	tur	You really have to control your jealousy. It's like a beast inside of you.	Gerçekten kıskançlığını kontrol etmek zorundasın. O senin içindeki bir canavar gibidir.
eng	tur	Tom almost drowned in his neighbor's swimming pool.	Tom neredeyse komşusunun yüzme havuzunda boğuluyordu.
eng	tur	I'll do this, with or without you.	Bunu ya seninle ya sensiz yapacağım.
eng	tur	Do you think you should do that without permission?	Bunu izinsiz yapman gerektiğini düşünüyor musun?
eng	tur	I don't know anything about Tom's personal life.	Tom'un kişisel hayatı hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
eng	tur	The front door won't open.	Ön kapı açılmayacak.
eng	tur	I hadn't even considered that.	Bunu düşünmedim bile.
eng	tur	Tom told me what he wanted.	Tom bana onun ne istediğini söyledi.
eng	tur	Tom and Mary still aren't ready.	Tom ve Mary hâlâ hazır değil.
eng	tur	We gotta lose the heat, step on it!	Aynasızları atlatmamız lazım, gazla hadi!
eng	tur	Jim entered the room quietly so he wouldn't wake the baby.	Jim bebeği uyandırmamak için odaya sessizce girdi.
eng	tur	Did Tom find him?	Tom onu ​​buldu mu?
eng	tur	Truly you are the flower of my life.	Gerçekten sen benim hayatımın çiçeğisin.
eng	tur	Where are the forks?	Çatallar nerede?
eng	tur	This is like bringing water to the sea.	Bu, denize su getirmek gibidir.
eng	tur	Don't keep me in the dark about it.	Beni onun hakkında karanlıkta tutma.
eng	tur	I called her about thirty times.	Onu yaklaşık otuz kez aradım.
eng	tur	You don't seem so busy.	Sen çok meşgul görünmezsin.
eng	tur	The thing that impressed me the most in China was the Chinese.	Çin'de beni en çok etkileyen şey Çinceydi.
eng	tur	I doubt Tom knows how to fish.	Tom'un balık tutmayı bildiğinden kuşku duyuyorum.
eng	tur	They saw a strange animal there.	Onlar orada tuhaf bir hayvan gördüler.
eng	tur	Will you explain the rule to me?	Kuralı bana açıklayacak mısın?
eng	tur	Tom and Mary want to have children.	Tom ve Mary çocuk sahibi olmak istiyorlar.
eng	tur	I already know who did it.	Onu kimin yaptığını zaten biliyorum.
eng	tur	She lost her favorite sweatshirt.	En sevdiği kazağını kaybetti.
eng	tur	According to scientific estimates, the universe is nearly 14 billion years old.	Bilimsel tahminlere göre, evren yaklaşık 14 milyar yaşında.
eng	tur	Tom walked over to where Mary was standing.	Tom Mary'nin durduğu yere doğru yürüdü.
eng	tur	I can't tell you how much I miss Tom.	Tom'u ne kadar çok özlediğimi sana söyleyemem.
eng	tur	You're starting to sound like my mother.	Sen anneme benzemeye başlıyorsun.
eng	tur	Tom will leave the company at the end of the year.	Tom yıl sonunda şirketten ayrılacak.
eng	tur	Tom didn't return.	Tom dönmedi.
eng	tur	If Mary's mother's son is my brother, then Mary is my sister.	Eğer Mary'nin annesinin oğlu benim erkek kardeşimse, öyleyse Mary benim kızkardeşimdir.
eng	tur	I hate dirty jokes.	Kötü şakalardan nefret ederim.
eng	tur	Tom doesn't look tired to me.	Tom bana yorgun görünmüyor.
eng	tur	We were aware of what was going on.	Biz ne olduğunun farkındaydık.
eng	tur	Let's see if we can do it without any help.	Hiç yardım olmadan bunu yapabilip yapamayacağımızı görelim.
eng	tur	Smoking in the restaurant was forbidden.	Restoranda sigara içmek yasaklandı.
eng	tur	Why don't we all do that?	Neden hepimiz onu yapmıyoruz?
eng	tur	Tom is doing something.	Tom bir şey yapıyor.
eng	tur	We don't even know if Tom got to Boston or not.	Tom'un Boston'a varıp varmadığını ben bile bilmiyorum.
eng	tur	I don't like rock music.	Ben rock müziğini beğenmiyorum.
eng	tur	Tom is partly right.	Tom kısmen haklı.
eng	tur	The express arrives at 6:30 p.m.	Ekspres akşam 6:30'da varır.
eng	tur	Tom is aware of his shortcomings.	Tom eksikliklerinin farkında.
eng	tur	They'll never know.	Onlar asla bilmeyecek.
eng	tur	Tom may have walked Mary home last night.	Tom dün gece Mary'yi eve götürmüş olabilir.
eng	tur	I asked him where I could park my car.	Ona, arabamı nereye park edebileceğimi sordum.
eng	tur	We are getting older day by day.	Biz günden güne yaşlanıyoruz.
eng	tur	The dancer in the middle of the room is ready to begin.	Odanın ortasındaki dansçı başlamak için hazır.
eng	tur	Please bring your own eating utensils.	Lütfen kendi yemek takımını getir.
eng	tur	Will you be leaving soon?	Yakında gidiyor musun?
eng	tur	Get the paramedics!	Sağlık görevlilerine ulaş!
eng	tur	I thought you would never come here.	Senin asla buraya gelmeyeceğini düşündüm.
eng	tur	Has Lucy called yet?	Lucy henüz aradı mı?
eng	tur	Fadil stopped his meds and the voices were back.	Fadıl ilaçlarını kesti ve sesler geri döndü.
eng	tur	Please remember to mail the letters.	Lütfen mektupları postalamayı unutma.
eng	tur	Tom warned me you might tell Mary that.	Tom onu Mary'ye söyleyebileceğin konusunda beni uyardı.
eng	tur	That bag looks expensive.	O çanta pahalı görünüyor.
eng	tur	The sooner, the better.	Ne kadar erken o kadar iyi
eng	tur	His grave is there.	Onun mezarı orada.
eng	tur	Tom still does that a lot.	Tom hâlâ bunu çok yapıyor.
eng	tur	Do you ever think about them?	Hiç onlar hakkında düşünüyor musun?
eng	tur	Falling in love with Tom was probably the biggest mistake that Mary had ever made.	Tom'a aşık olmak muhtemelen Mary'nin yapmış olduğu en büyük hataydı.
eng	tur	My grandfather comes from Osaka.	Büyükbabam Osaka'lıdır.
eng	tur	Tom doesn't have much money with him.	Tom'un yanında çok parası yok.
eng	tur	Would you come with us?	Bizimle gelir misiniz?
eng	tur	I'm sorry I missed your party last Friday.	Geçen cuma partini kaçırdığım için üzgünüm.
eng	tur	This is really nice!	Bu gerçekten güzel!
eng	tur	He opened a law office in Cincinnati.	Cincinnati'de bir hukuk bürosu açtı.
eng	tur	I'm not sure that Tom knows yet.	Henüz Tom'un bildiğinden emin değilim.
eng	tur	Why were 14,000 soldiers lost?	14.000 asker neden kayboldu?
eng	tur	All the passengers aboard were killed in the crash.	Kazada gemideki tüm yolcular öldü.
eng	tur	Don't drink too much, okay?	Çok fazla içme, tamam mı?
eng	tur	Tom studied after dinner.	Tom akşam yemeğinden sonra ders çalıştı.
eng	tur	I won't ask you to do that.	Senden onu yapmanı istemeyeceğim.
eng	tur	Tom aimed his gun at Mary.	Tom silahını Mary'ye doğrulttu.
eng	tur	Is that supposed to be a question?	Bunun bir soru olması gerekiyor mu?
eng	tur	Would you speak more slowly?	Daha yavaş konuşur musun?
eng	tur	Stay with us for a moment.	Bir ara bizimle kal.
eng	tur	I'm sure Tom will pick Mary up after school.	Tom'un okuldan sonra Mary'yi alacağından eminim.
eng	tur	The interpreter is paid to translate.	Tercümana çevirmek için ödeme yapılır.
eng	tur	I go to one of my sister-in-laws for a month and the neighbourhood has gone to the dogs.	Ay bir eltime gittim, mahalle dağılmış.
eng	tur	She's a good girl.	O, iyi bir kız.
eng	tur	Why don't you call me Tom?	Neden bana Tom demiyorsun?
eng	tur	I just couldn't say no to them.	Sadece onlara hayır diyemedim.
eng	tur	This time Tom is right.	Bu defa Tom haklı.
eng	tur	Please don't forget what we discussed.	Lütfen tartıştığımız şeyi unutma.
eng	tur	I'm a cheerful and nice guy.	Ben neşeli ve yakışıklı bir adamım.
eng	tur	Nobody said anything to me about that.	Kimse bana bundan bahsetmedi.
eng	tur	There's no-one in the house; they're all outside.	Evde kimse yok; hepsi dışarıda.
eng	tur	What's the fastest way to get to the post office?	Postaneye giden en hızlı yol nedir?
eng	tur	They started one after another.	Onlar art arda başladılar.
eng	tur	I heard you tell Tom not to dance.	Tom'a dans etmemesini söylediğini duydum.
eng	tur	Young children are incapable of abstract thinking.	Küçük çocuklar soyut düşünme yetisinden yoksundur.
eng	tur	Tom certainly convinced me that I should lose some weight.	Tom biraz zayıflamam konusunda kesinlikle beni ikna etti.
eng	tur	She remained my best friend till her dying day.	O, ölene kadar en iyi arkadaşım olarak kaldı.
eng	tur	Sami is a Wall Street guy.	Sami bir Wall Street adamıdır.
eng	tur	I knew that the bill would be rejected.	Tasarının reddedileceğini biliyordum.
eng	tur	Aren't you thirsty?	Susamadın mı?
eng	tur	What do you think of reggae?	Reggae hakkında ne düşünüyorsun?
eng	tur	Emily is anxious to see him again.	Emily onu tekrar görmek için can atıyor.
eng	tur	We were directly in the path of the storm.	Biz doğrudan fırtınanın yolu üzerindeydik.
eng	tur	Tom drives a red Camaro.	Tom'un kırmızı bir Camaro'su var.
eng	tur	I want to remember all of this.	Bütün bunları hatırlamak istiyorum.
eng	tur	Tom has never lived in Australia.	Tom hiçbir zaman Avustralya'da yaşamadı.
eng	tur	He is afraid of making mistakes.	Hata yapmaktan korkuyor.
eng	tur	I am saving money in order to study abroad.	Yurt dışında eğitim yapmak için para biriktiriyorum.
eng	tur	He makes enough money to live a luxurious life.	O, lüks bir hayat yaşamak için yeterli para kazanır.
eng	tur	The principal wants to talk to you.	Müdür seninle konuşmak istiyor.
eng	tur	I've escaped.	Firar ettim.
eng	tur	Tom doesn't have any friends.	Tom'un hiç arkadaşı yok.
eng	tur	I can't wake Tom up no matter how hard I try.	Ne kadar zorlamayı denesem de ben Tom'u uyandıramam.
eng	tur	At the next station, nearly everyone got off the train.	Bir sonraki istasyonda neredeyse herkes trenden indi.
eng	tur	The other kids at school made fun of him because of his strange accent.	Garip aksanı yüzünden okuldaki diğer çocuklar onunla dalga geçti.
eng	tur	May I use the bathroom?	Banyonu kullanabilir miyim?
eng	tur	You should've taken notes.	Sen not tutmalıydın.
eng	tur	Tom put salt in his tea by mistake.	Tom yanlışlıkla tuzu çayına koydu.
eng	tur	Read it and weep.	Onu oku ve ağla.
eng	tur	I don't like 70's music.	70'lerin müziğini sevmiyorum.
eng	tur	Tom told Mary that I'd do that.	Tom, Mary'ye onu yapacağımı söyledi.
eng	tur	I want some coffee.	Biraz kahve istiyorum.
eng	tur	There's a spider inside the tent.	Çadırın içinde bir örümcek var.
eng	tur	There is little to do.	Yapacak çok az şey var.
eng	tur	Can I help you clean up?	Temizlemene yardım edebilir miyim?
eng	tur	"Who wrote this book?" "John did."	"Bu kitabı kim yazdı? " John yazdı. "
eng	tur	Tom was looking at me.	Tom bana bakıyordu.
eng	tur	She and her boyfriend live together.	O ve erkek arkadaşı birlikte yaşıyorlar.
eng	tur	Tom comes from a very wealthy family.	Tom çok varlıklı bir aileden geliyor.
eng	tur	He has worked in Hanoi before.	O daha önce Hanoi'de çalıştı.
eng	tur	Tom isn't as reliable as he used to be.	Tom eskiden olduğu kadar güvenilir değil.
eng	tur	I'll tell her you're here.	Burada olduğunu ona söyleyeceğim.
eng	tur	Tom should tell Mary not to do that again.	Tom, Mary'ye bunu tekrar yapmamasını söylemeli.
eng	tur	There are a lot to choose from.	İçinden seçecek çok şey var.
eng	tur	Tom woke up in the hospital.	Tom hastanede uyandı.
eng	tur	She has the same bag as you have.	O senin sahip olduğun aynı çantaya sahiptir.
eng	tur	I'm going to stay with my uncle in Boston.	Boston'da amcamla kalacağım.
eng	tur	We'd like to ask you some questions.	Sana bazı sorular sormak istiyoruz.
eng	tur	Did you know that Tom had left home?	Tom'un evden ayrıldığından haberiniz var mıydı?
eng	tur	Where is Banja Luka?	Banja Luka nerededir?
eng	tur	Tom admired Mary for her courage.	Tom cesaretinden dolayı Mary'ye hayran.
eng	tur	Tom didn't realize Mary had to help John do that.	Tom, Mary'nin John'un onu yapmasına yardım etmek zorunda olduğunu anlamadı.
eng	tur	Fadil took the baseball bat from Layla.	Fadıl, Leyla'dan beyzbol sopasını aldı.
eng	tur	Tom wondered how Mary felt.	Tom Mary'nin nasıl hissettiğini merak ediyordu.
eng	tur	We should've stayed till the end of the party.	Partinin sonuna kadar kalmalıydık.
eng	tur	I can't do this by myself.	Bunu tek başıma yapamam.
eng	tur	How far is the garden from your house?	Bahçe evinizden ne kadar uzakta?
eng	tur	I never liked being at home alone.	Evde yalnız olmayı asla sevmedim.
eng	tur	Your dinner is getting cold.	Akşam yemeğin soğuyor.
eng	tur	We don't know who he is.	Onun kim olduğunu bilmiyoruz.
eng	tur	Tom wanted to leave.	Tom ayrılmak istiyordu.
eng	tur	"Have you seen my cell phone?" "It's on the table."	"Cep telefonumu gördün mü?" "Masanın üstünde."
eng	tur	When is my flight?	Uçuşum ne zaman?
eng	tur	Tom doesn't appear to agree.	Tom kabul ediyor gibi görünmüyor.
eng	tur	Mary's mother is an extraordinarily difficult woman to get along with.	Mary'nin annesi geçinilmesi olağanüstü zor bir kadın.
eng	tur	Tom was smart enough to realize that he shouldn't be there.	Tom orada olmaması gerektiğini anlamaya yetecek kadar akıllıydı.
eng	tur	I don't think it's going to happen.	Bunun olacağını sanmıyorum.
eng	tur	Does Tom have health insurance?	Tom'un sağlık sigortası var mı?
eng	tur	He made promise after promise and then sought to get out of them.	Söz üstüne söz verdi ve sonra onlardan kurtulmaya çalıştı.
eng	tur	Tom said that he wasn't at today's meeting.	Tom bugünkü toplantıda olmadığını söyledi.
eng	tur	Tom isn't a team player.	Tom bir takım oyuncusu değil.
eng	tur	I have to take the dog away from the children.	Köpeği çocuklardan ayırmak zorundayım.
eng	tur	They know what I want.	Onlar ne istediğimi biliyorlar.
eng	tur	How can you justify your claim?	İddianı nasıl haklı çıkarabilirsin?
eng	tur	Tom is currently serving ten years in prison.	Tom şu anda hapiste on yıllık cezasını çekiyor.
eng	tur	Tom wants to go swimming.	Tom yüzmeye gitmek istiyor.
eng	tur	We have to make sure that doesn't happen again.	Onun tekrar olmayacağından emin olmak zorundayız.
eng	tur	This mountain is snow-covered the entire year.	Bu dağ bütün yıl karla kaplıdır.
eng	tur	You might not want to do that right now.	Onu hemen şimdi yapmak istemeyebilirsin.
eng	tur	Mary just saw Tom.	Mary az önce Tom'u gördü.
eng	tur	Ken wants to be a baseball player.	Ken bir beyzbol oyuncusu olmak istiyor.
eng	tur	I am looking for someone to share knowledge with.	Ben bilgi paylaşmak için birini arıyorum.
eng	tur	The upstairs window opened.	Üst kat penceresi açıldı.
eng	tur	Why are you so mad at me?	Neden bana çok kızgınsın?
eng	tur	I think you're stylish.	Sanırım sen şıksın.
eng	tur	She stayed in that area for a short while.	O, kısa bir süre o bölgede kaldı.
eng	tur	Did Tom have his dinner?	Tom akşam yemeğini yedi mi?
eng	tur	Let's invite Tom over for dinner.	Tom'u akşam yemeği için davet edelim.
eng	tur	Do you know much about us?	Bizim hakkımızda çok şey biliyor musun?
eng	tur	Did her husband study or work in Germany?	Kocası Almanya'da çalışmış mıydı yoksa okumuş muydu?
eng	tur	Mary is an attractive girl.	Mary çekici bir kızdır.
eng	tur	Tom arrived just in time for dinner.	Tom akşam yemeği için tam zamanında geldi.
eng	tur	You're not good at this.	Bu konuda iyi değilsin.
eng	tur	Let life be as beautiful as summer flowers. And death as beautiful as autumn leaves.	Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.
eng	tur	Tom should stay where he is.	Tom olduğu yerde kalmalı.
eng	tur	This device made it possible to turn sea-water into fresh water easily.	Bu cihaz deniz suyunu kolaylıkla içme suyuna çevirmeyi mümkün kıldı.
eng	tur	Are you kidding me?	Benimle dalga mı geçiyorsun?
eng	tur	Combustion liberates heat.	Yanma, ısıyı açığa çıkarır.
eng	tur	I'm just as confused as you are.	Benim de senin kadar kafam karıştı.
eng	tur	These apples are so delicious!	Bu elmalar çok lezzetli!
eng	tur	That strategy worked.	O strateji işe yaradı.
eng	tur	Tom likes reading novels.	Tom roman okumayı sever.
eng	tur	"Did you know about this?" "About what?"	"Bunun hakkında bilgi sahibi miydin?" "Neyin hakkında?"
eng	tur	She loves you all.	O hepinizi seviyor.
eng	tur	You've gained weight.	Kilo almışsın.
eng	tur	Before we say goodbye, there's something I'd like to ask you.	Elveda demeden önce, sana sormak istediğim bir şey var.
eng	tur	Tom put on the hat that Mary gave him.	Tom Mary'nin ona verdiği şapkayı giydi.
eng	tur	Call me Harry, if you don't mind.	Sakıncası yoksa bana Harry de.
eng	tur	She left this.	O bunu bıraktı.
eng	tur	He looks old for his age.	O, yaşına göre yaşlı görünüyor.
eng	tur	Everything okay?	Her şey yolunda mı?
eng	tur	General Motors laid off 76,000 workers.	General Motors 76,000 işçisini işten çıkardı.
eng	tur	I didn't know you were interested in antiques.	Antikalarla ilgilendiğini bilmiyordum.
eng	tur	Tom just came from there.	Tom henüz oradan geldi.
eng	tur	If they don't work, they don't get paid.	Eğer onlar çalışmazlarsa onlara para verilmez.
eng	tur	Can't we stop fighting now?	Artık tartışmayı durduramaz mıyız?
eng	tur	He reached for the apple.	O, elmaya uzandı.
eng	tur	They all stood up at the same time.	Onların hepsi aynı zamanda ayağa kalktı.
eng	tur	It's not as simple as that.	O kadar basit değil.
eng	tur	I hope I'm not the only one who'll be there.	Umarım orada olacak tek kişi ben değilim.
eng	tur	Tom told me that he'd won.	Tom bana kazandığını söyledi.
eng	tur	I don't like to be late.	Geç kalmaktan hoşlanmam.
eng	tur	Have a cup of milk. It will do you good.	Bir fincan süt iç, sana iyi gelir.
eng	tur	Just start walking.	Sadece yürümeye başla.
eng	tur	I need to have a word with him.	Onunla konuşmam gerekiyor.
eng	tur	I'm sure that Tom has other skills.	Tom'un başka yetenekleri olduğuna eminim.
eng	tur	The employees are overworked.	Çalışanlar fazla çalıştılar.
eng	tur	That was super fun.	O, süper eğlenceydi.
eng	tur	Have you ever driven with a standard shift transmission?	Sen hiç manuel araba sürdün mü?
eng	tur	Tom had a tough childhood.	Tom zorlu bir çocukluk geçirdi.
eng	tur	He called a lot of people.	O birçok insanı aradı.
eng	tur	She bent down.	O öne doğru eğildi.
eng	tur	I don't know who to ask.	Ben kime soracağımı bilmiyorum.
eng	tur	Tom preferred to shop in person.	Tom alışverişini görerek yapmayı tercih ediyordu.
eng	tur	Tom decided to give up skateboarding after his accident.	Tom kazadan sonra kaykay yapmaktan vazgeçmeye karar verdi.
eng	tur	Institutionalised racism is a significant problem within the police force.	Kurumsallaşmış ırkçılık polis gücü içinde önemli bir sorun.
eng	tur	I think that for many people learning the trigonometric functions is meaningless.	Sanırım trigonometrik fonksiyonları öğrenmek birçok kişi için anlamsızdır.
eng	tur	I took my revenge.	Ben intikamımı aldım.
eng	tur	Sami is perturbed about that.	Sam o konuda tedirgindir.
eng	tur	Where did you take your earrings off?	Küpelerini nerede çıkardın?
eng	tur	Mr. Cameron forgot his daughter at the pub.	Bay Cameron kızını barda unuttu.
eng	tur	I don't think we can win.	Kazanabileceğimizi sanmıyorum.
eng	tur	I sat in the front.	Ben önde oturdum.
eng	tur	A submarine can travel over and under the water.	Bir denizaltı, su yüzünde ve su altında yolculuk edebilir.
eng	tur	Tom isn't self-employed.	Tom serbest meslek sahibi değil.
eng	tur	I paid the cashier.	Ben kasiyere ödedim.
eng	tur	Sami was trying to recover from that terrible loss.	Sami o korkunç kayıptan kurtarmaya çalışıyordu.
eng	tur	It will only take a minute.	Bu sadece bir dakika sürecek.
eng	tur	Everything is ok. Don't worry.	Her şey yolunda. Üzülme.
eng	tur	We are looking for you!	Biz seni arıyoruz!
eng	tur	Tom was obviously drunk.	Tom açıkça sarhoştu.
eng	tur	Don't trouble about small things.	Küçük şeyleri kafana takma.
eng	tur	I think I'm quite brave.	Ben oldukça cesur olduğumu düşünüyorum.
eng	tur	He is always looking to the future.	Her zaman geleceğe bakıyor.
eng	tur	I'll shut the door.	Kapıyı kapatacağım.
eng	tur	I hear with my ears.	Ben kulaklarımla duyuyorum.
eng	tur	Don't put ideas in Tom's head.	Tom'un kafasına fikirler koymayın.
eng	tur	These are the names.	Bunlar isimler.
eng	tur	Tom told me I had done a pretty good job.	Tom bana oldukça iyi bir iş yaptığımı söyledi.
eng	tur	Tom didn't seem to know what Mary needed.	Tom Mary'nin neye ihtiyacı olduğunu biiyor gibi görünmüyordu.
eng	tur	Tom made this for me.	Tom bunu benim için yaptı.
eng	tur	Three years ago, we moved to Boston.	Üç yıl önce Boston'a taşındık.
eng	tur	Perhaps you would like to go first.	Belki önce gitmek istersin?
eng	tur	Tom is our new colleague.	Tom yeni meslektaşımız.
eng	tur	They all gasped.	Onların hepsi nefes nefese kaldı.
eng	tur	The windows were open.	Pencereler açıktı.
eng	tur	My sunburn hurts.	Benim güneş yanığım acıyor.
eng	tur	Sami didn't tell anyone.	Sami kimseye söylemedi.
eng	tur	I don't think it's strange at all.	Onun tuhaf olduğunu hiç de düşünmüyorum.
eng	tur	Tom has never played golf.	Tom hiç golf oynamadı.
eng	tur	The room commands a fine view of the lake.	Oda, güzel bir göl manzarasına hakim.
eng	tur	I have an old computer that I don't want anymore.	Artık istemediğim eski bir bilgisayarım var.
eng	tur	I think that this is Tom's.	Bence bu Tom'un.
eng	tur	They should sue her.	Onlar ona dava açmalı.
eng	tur	Bad weather delayed takeoff for two hours.	Kötü hava kalkışı iki saat erteledi.
eng	tur	Happy Tolkien's birthday!	Tolkien'in doğum günü kutlu olsun!
eng	tur	Tom threatened to kill us all.	Tom hepimizi öldürmekle tehdit etti.
eng	tur	The kids are getting scared.	Çocuklar korkuyor.
eng	tur	Tom is more creative than Mary is.	Tom, Mary'den daha yaratıcı.
eng	tur	I sent Tom home.	Tom'u eve gönderdim.
eng	tur	It will rain in the forest.	Ormanda yağmur yağacak.
eng	tur	Takeshi did come, but didn't stay long.	Takeshi geldi ama uzun kalmadı.
eng	tur	The cube root of twenty-seven is three.	Yirmi yedinin küp kökü üçtür.
eng	tur	Gasoline isn't cheap anymore.	Benzin artık ucuz değil.
eng	tur	I really want to see Tom.	Gerçekten Tom'u görmek istiyorum.
eng	tur	Was your high school's basketball team a good team?	Lisenin basketbol takımı iyi bir takım mıydı?
eng	tur	Why are we discussing this?	Neden bunu tartışıyoruz?
eng	tur	Tom doesn't have to do it.	Tom onu yapmak zorunda değil.
eng	tur	Why can't I have my own room?	Neden benim kendime ait bir odam yok?
eng	tur	Tom is watching an ice-skating competition on TV.	Tom televizyonda bir buz pateni yarışmasını izliyor.
eng	tur	Don't take me seriously. I was only joking.	Beni ciddiye almayın. Ben sadece şaka yapıyordum.
eng	tur	I'm going to miss Tom a lot.	Tom'u çok özleyeceğim.
eng	tur	I wanted Tom to show Mary how to do that.	Tom'un Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermesini istedim.
eng	tur	No one could believe the magnitude of the tragedy.	Hiç kimse trajedinin büyüklüğüne inanamıyordu.
eng	tur	Tom wants us to stay.	Tom bizim kalmamızı istiyor.
eng	tur	I happened to be out when the call came.	Çağrı geldiğinde tesadüfen dışarıdaydım.
eng	tur	Tom told me what was happening there.	Tom bana orada neler olduğunu anlattı.
eng	tur	I hate my sister.	Kız kardeşimden nefret ediyorum.
eng	tur	I wanted to thank you for helping me out.	Bana yardım ettiğiniz için teşekkür etmek istedim.
eng	tur	Tom seemed to be OK.	Tom iyi görünüyordu.
eng	tur	Tom and Mary are nice.	Tom ve Mary güzel.
eng	tur	That's really nasty.	O gerçekten iğrenç.
eng	tur	Tom has been very kind.	Tom çok nazikti.
eng	tur	They painted the window frames yellow.	Onlar pencere çerçevelerini sarıya boyadı.
eng	tur	We could see Tom.	Tom'u görebiliriz.
eng	tur	Tom was careful not to leave any evidence.	Tom herhangi bir kanıt bırakmamak için dikkatliydi.
eng	tur	Tom calls his mother once a week.	Tom annesini haftada bir arar.
eng	tur	I hope you come back soon.	Umarım yakında geri geleceksin.
eng	tur	Emily wrote the sentence.	Emily cümleyi yazdı.
eng	tur	Did Tom tell you why he didn't come to your party?	Tom sana partine neden gelmediğini söyledi mi?
eng	tur	We can't send them out there.	Onları oraya gönderemeyiz.
eng	tur	Now is the time for action.	Şimdi eylem zamanı.
eng	tur	You ought to tell Tom not to do that anymore.	Tom'a artık onu yapmamasını söylemelisin.
eng	tur	Tom gave me more money than I need.	Tom bana ihtiyacım olandan daha fazla para verdi.
eng	tur	Tatoeba needs more love sentences.	Tatoeba'nın daha fazla aşk cümlesine ihtiyacı var.
eng	tur	His house is at the foot of Mt. Fuji.	Onun evi Fuji Dağının eteğinde.
eng	tur	I never take long showers.	Asla uzun süreli duş almıyorum.
eng	tur	One suspect has been identified.	Bir şüpheli tanımlandı.
eng	tur	Tom didn't pass the exam.	Tom sınavı geçmedi.
eng	tur	You have very acute hearing.	Senin çok akut işitmen var.
eng	tur	Thanks for the offer.	Teklif için teşekkürler.
eng	tur	Love your neighbors.	Komşularınızı sevin.
eng	tur	Your hair looks dirty.	Saçın kirli görünüyor.
eng	tur	Our teacher warned him not to be late again.	Öğretmenimiz tekrar geç kalmaması için onu uyardı.
eng	tur	My uncle lives in an apartment.	Amcam bir apartman dairesinde yaşamaktadır.
eng	tur	The victim was stabbed repeatedly by the killer.	Kurban katil tarafından defalarca bıçaklandı.
eng	tur	Mary is a really intelligent child.	Mary gerçekten zeki bir çocuk.
eng	tur	Why do we play football?	Neden futbol oynuyoruz?
eng	tur	We're interviewing them.	Biz onlarla görüşme yapıyoruz.
eng	tur	Give me some coffee.	Bana biraz kahve ver.
eng	tur	There were many rotten apples in the basket.	Sepette birçok çürük elmalar vardı.
eng	tur	Who's this nobody?	Bu önemsiz şahsiyet kim?
eng	tur	It's so fucking cold!	Hava çok şiddetli soğuk.
eng	tur	I'm not Mary's boyfriend.	Ben Mary'nin erkek arkadaşı değilim.
eng	tur	Tom lied about his age to get into the club.	Tom kulübe girebilmek için yaşı hakkında yalan söyledi.
eng	tur	Does Tom play golf?	Tom golf oynar mı?
eng	tur	Miss March gave me an English dictionary.	Bayan March bana İngilizce bir sözlük verdi.
eng	tur	Do you have a stomachache?	Bir mide ağrın var mı?
eng	tur	Don't tell Tom what we did.	Tom'a ne yaptığımızı söyleme.
eng	tur	Tom grabbed a fire extinguisher and started spraying.	Tom bir yangın söndürücü kaptı ve püskürtmeye başladı.
eng	tur	She has never been to Hokkaido.	O, asla Hokkaido'da bulunmadı.
eng	tur	Tom is in enormous pain.	Tom çok büyük acı içinde.
eng	tur	You already know you're my best friend.	En iyi dostum olduğunu zaten biliyorsun.
eng	tur	Tom didn't seem to be disgusted.	Tom bıkkın gibi görünmüyordu.
eng	tur	Tom refused to tell Mary to do that.	Tom, Mary'ye bunu yapmasını söylemeyi reddetti.
eng	tur	I can work anywhere I want.	İstediğim herhangi bir yerde çalışabilirim.
eng	tur	You have to show compassion to your girl.	Kız arkadaşına merhamet göstermek zorundasın.
eng	tur	The villagers went in search of the missing child.	Köylüler kayıp çocuğu aramaya gittiler.
eng	tur	I must finish my homework before dinner.	Akşam yemeğinden önce ev ödevimi bitirmeliyim.
eng	tur	I can't afford all this stuff.	Bütün bu eşyalara param yetmez.
eng	tur	I've let you down.	Seni hayal kırıklığına uğrattım.
eng	tur	This has all been a mistake.	Bunun tümü bir hataydı.
eng	tur	I don't know who you want to see.	Kimi görmek istediğini bilmiyorum.
eng	tur	Perhaps you should do that in the morning.	Belki de onu sabahleyin yapman gerekir.
eng	tur	Our daughter has started crawling.	Kızımız emeklemeye başladı.
eng	tur	Tom and Mary are sure to win.	Tom ve Mary kazanacaklarından eminler.
eng	tur	The meeting lasted about three hours.	Toplantı yaklaşık üç saat sürdü.
eng	tur	I wish I had more friends.	Keşke daha fazla arkadaşım olsa.
eng	tur	I've been friends with him since we were children.	Onunla çocukluğumuzdan beri arkadaşız.
eng	tur	Tom left a lot behind.	Tom geride çok şey bıraktı.
eng	tur	He does not have a particle of honesty in him.	İçinde bir parça dürüstlüğe sahip değil.
eng	tur	We hung in there.	Dişimizi sıktık.
eng	tur	Tom said that Mary had fun at your party.	Tom, Mary'nin partinizde eğlendiğini söyledi.
eng	tur	Tom kept Mary waiting for thirty minutes.	Tom, Mary'yi otuz dakika bekletti.
eng	tur	My father told me about this place.	Babam bana bu yerden bahsetti.
eng	tur	That's all I want to know.	Bilmek istediğimin hepsi bu.
eng	tur	Look, I want you to get me out of here.	Bak, beni buradan çıkarmanı istiyorum.
eng	tur	Tom isn't very busy.	Tom çok meşgul değil.
eng	tur	Tom should've shown Mary how to do that.	Tom Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermeliydi.
eng	tur	Dr. Jackson doesn't have many patients.	Dr. Jackson'ın pek fazla hastası yok.
eng	tur	I don't think we were invited to Tom's party.	Tom'un partisine davet edildiğimizi sanmıyorum.
eng	tur	I'm sure Tom understands what I mean.	Tom'un ne demek istediğimi anladığına eminim.
eng	tur	Who will take care of your cat then?	O zaman kedinize kim bakacak?
eng	tur	He will be up and about in a week.	O bir hafta içinde yeniden iyi olacak.
eng	tur	I didn't know Tom was so lonely.	Tom'un bu kadar yalnız olduğunu bilmiyordum.
eng	tur	Sally is two years older than Ken.	Sally Ken'den iki yaş daha büyük.
eng	tur	Apples were served as the dessert.	Elmalar tatlı olarak ikram edildi.
eng	tur	I can be your best friend or your worst enemy.	Ben senin en iyi arkadaşın ya da en kötü düşmanın olabilirim.
eng	tur	Tom is really tall.	Tom çok uzun gerçekten.
eng	tur	She is going to drive me crazy!	Beni deli edecek!
eng	tur	Tom might be a really good runner.	Tom gerçekten iyi bir koşucu olabilir.
eng	tur	Tom's dad is named Jean.	Tom'un babasının adı Jean.
eng	tur	What you are saying makes absolutely no sense to me.	Senin söylediklerin kesinlikle benim için bir anlam ifade etmiyor.
eng	tur	I gelded one.	Ben birini hadım ettim.
eng	tur	Many young people in Japan eat bread for breakfast.	Japonya'daki birçok genç insan kahvaltıda ekmek yer.
eng	tur	I'll get some.	Biraz alacağım.
eng	tur	Tom wants you to wait for Mary.	Tom Mary'yi beklemeni istiyor.
eng	tur	The papers didn't print this story.	Gazeteler bu hikayeyi basmadılar.
eng	tur	Tom says he can change that.	Tom onu değiştirebileceğini söylüyor.
eng	tur	Tom kept his mouth shut.	Tom ağzını kapalı tuttu.
eng	tur	I wish I could've stayed longer.	Keşke daha uzun kalabilseydim.
eng	tur	I'll ask Tom to buy some tickets for us.	Tom'dan bizim için bilet almasını isteyeceğim.
eng	tur	He hires other people to write his speeches.	O, konuşmalarını yazmak için başkalarını tutuyor.
eng	tur	He isn't a lazy child.	Tembel bir çocuk değil.
eng	tur	How do I explain that to them?	Bunu onlara nasıl açıklarım?
eng	tur	The woman trying to speak to this boy is a teacher.	Bu çocukla konuşmaya çalışan kadın bir öğretmen.
eng	tur	I have two uncles; one lives in Boston and the other lives in Chicago.	İki amcam var; biri Boston'da, diğeri Chicago'da yaşıyor.
eng	tur	I'm going south.	Güneye gidiyorum.
eng	tur	Do we have anything else that needs to be thrown away?	Atılması gereken başka bir şeyimiz var mı?
eng	tur	This is one of the fish that Tom caught.	Bu Tom'un yakaladığı balıklardan biri.
eng	tur	I am not so stupid as to deny its great beauty.	Ben onun harika güzelliğini reddedecek kadar aptal değilim.
eng	tur	You'll take this to the post office, won't you?	Bunu postaneye götüreceksin, değil mi?
eng	tur	Why don't you just leave me alone?	Neden sadece beni yalnız bırakmıyorsun?
eng	tur	Tom was dressed, as always, in black.	Tom her zamanki gibi siyah giyinmişti.
eng	tur	Tom whipped out his phone.	Tom birden telefonunu çıkardı.
eng	tur	Who invited you to the party?	Sen partiye kim davet etti.
eng	tur	I think Tom needs me.	Sanırım Tom'un bana ihtiyacı var.
eng	tur	Just watch and listen.	Sadece izle ve dinle.
eng	tur	This is all new to me.	Bu benim için tamamen yeni.
eng	tur	Who do you think is going to do that?	Onu kimin yapacağını düşünüyorsun?
eng	tur	What did you do with that money?	O parayla ne yaptın?
eng	tur	Tom dealt the cards.	Tom kartları dağıttı.
eng	tur	I take full responsibility.	Ben tam sorumluluğu alıyorum.
eng	tur	Let's wait and see what other people think.	Diğer insanların ne düşündüğünü bekleyelim ve görelim.
eng	tur	Tom should get started.	Tom başlamalı.
eng	tur	I'll cancel it.	Onu iptal edeceğim.
eng	tur	I wish I had done that.	Keşke onu yapsaydım.
eng	tur	I'm a busboy.	Ben bir komiyim.
eng	tur	Sami sees this every day.	Sami bunu her gün görüyor.
eng	tur	Tom was worried about you.	Tom senin için endişeliydi.
eng	tur	She made a mess of the work.	O, işi berbat etti.
eng	tur	I'll teach you how to drive a car.	Bir arabayı nasıl süreceğini sana öğreteceğim.
eng	tur	We must take from Cesar what does not belong to him.	Ona ait olmayan şeyi Cesar'dan almalıyız.
eng	tur	The line is busy again.	Hat tekrar meşgul.
eng	tur	How can malaria be contained?	Sıtma nasıl kontrol altına alınabilir?
eng	tur	I came to see the show.	Gösteriyi görmeye geldim.
eng	tur	Let's meet more often.	Daha sık buluşalım.
eng	tur	We can take them.	Onları götürebiliriz.
eng	tur	I disapprove of what you say, but I will defend to the death your right to say it.	Ben söylediğini doğru bulmuyorum fakat onu söyleme hakkını ölünceye kadar savunacağım.
eng	tur	Eradicating poverty must be our main goal.	Yoksulluğun ortadan kaldırılması ana hedefimiz olmalıdır.
eng	tur	Tom arrived shortly after Mary left.	Tom Mary gittikten az sonra geldi.
eng	tur	Tom had a pretty rough childhood.	Tom oldukça zor bir çocukluk dönemi yaşadı.
eng	tur	An extremely terrible thing happened to him.	Ona son derece korkunç bir şey oldu.
eng	tur	You won't fool Tom.	Tom'u kandırmayacaksın.
eng	tur	Sami came to Cairo to escape his past.	Sami, geçmişinden kaçmak için Kahire'ye geldi.
eng	tur	Tom didn't rest for a moment.	Tom bir an dinlenmedi.
eng	tur	I was just now thinking about you.	Ben de tam seni düşünüyordum.
eng	tur	He felt tired.	O, yorgun hissetti.
eng	tur	Be kind to them.	Onlara karşı nazik ol.
eng	tur	I asked Tom what he was reading.	Tom'a ne okuduğunu sordum.
eng	tur	She could not bring herself to jump into the water.	O suya atlamak için kendini ikna edemedi.
eng	tur	Tom is going to take care of Mary's dog while she's away.	Tom, o uzakta iken Mary'nin köpeğiyle ilgilenecek.
eng	tur	The princess fell in love with the prince instantly.	Prenses, anında prense aşık oldu.
eng	tur	Good advice isn't always expensive.	İyi nasihat her zaman pahalı değildir.
eng	tur	That's what I want to ask.	Sormak istediğim şey budur.
eng	tur	I can't believe Tom hung up on me.	Tom'un telefonu yüzüme kapattığına inanamıyorum.
eng	tur	Are we going right?	Doğru yolda mıyız?
eng	tur	They hate each other.	Birbirlerinden nefret ederler.
eng	tur	Perhaps you should do that by yourself.	Belki de onu kendi başına yapman gerekir.
eng	tur	Why is Fadil here?	Fadıl neden burada?
eng	tur	Her mind is filled with dreams of becoming an actress.	Onun aklı bir aktris olma hayalleri ile doludur.
eng	tur	Tom really knows a lot.	Tom gerçekten çok şey biliyor.
eng	tur	It is a good idea to read this book.	Bu kitabı okumak iyi fikir.
eng	tur	I'm looking for someone who can speak Portuguese.	Portekizce konuşabilen birini arıyorum.
eng	tur	I'll get this to him.	Bunu ona götüreceğim.
eng	tur	I've got to go to the hospital.	Hastaneye gitmem gerekiyor.
eng	tur	I like your optimism.	İyimserliğini seviyorum.
eng	tur	I'm glad you're coming to visit us next month.	Gelecek ay bizi ziyarete geldiğiniz için memnun oldum.
eng	tur	Is Tom absent today?	Tom bugün yok mu?
eng	tur	To tell the truth, I have no money with me.	Doğruyu söylemek gerekirse, yanımda hiç param yok.
eng	tur	Please read the meter.	Lütfen sayacı okuyunuz.
eng	tur	He was walking in the park with nothing on his mind.	Parkta boş boş yürüyordu.
eng	tur	Tom has answered all the questions.	Tom tüm soruları yanıtladı.
eng	tur	Where do you think Tom wants to live?	Tom'un nerede yaşamak istediğini düşünüyorsun?
eng	tur	His illness defeated all his hopes.	Onun hastalığı onun tüm umutlarını boşa çıkardı.
eng	tur	The wedding cake didn't taste very good.	Düğün pastasının tadı çok iyi değildi.
eng	tur	He vowed to avenge his friend's death.	O, arkadaşının ölümünün intikamını almak için yemin etti.
eng	tur	He will return within 3 hours.	O, üç saat içinde dönecek.
eng	tur	That was foreseeable.	O öngörülebilirdi.
eng	tur	Since he's busy, he can't meet you.	Meşgul olduğundan dolayı, seni karşılayamaz.
eng	tur	Do I write good articles?	İyi makaleler yazıyor muyum?
eng	tur	He attended the meeting for his father.	Babasının adına toplantıya katıldı.
eng	tur	I would like to meet you.	Sizinle tanışmak istiyorum.
eng	tur	Tom didn't do that, either.	Tom da bunu yapmadı.
eng	tur	Tom seems quite busy, doesn't he?	Tom oldukça meşgul görünüyor, değil mi?
eng	tur	I am the one.	Ben oyum.
eng	tur	It was Tom's idea to sell our house.	Evimizi satmak Tom'un fikriydi.
eng	tur	In Flanders between 10 and 20 percent of professors and lecturers teaching in English did not attain the required language level.	Flandre'da İngilizce olarak ders veren profesör ve öğretim elemanlarının yüzde 10 ila 20 arasındakileri, gerekli dil seviyesine ulaşmadılar.
eng	tur	Aren't you from Boston as well?	Sen de Bostonlu değil misin?
eng	tur	Tom was captured almost immediately.	Tom hemen yakalandı.
eng	tur	It's too late to turn back now.	Şimdi geri dönmek için çok geç.
eng	tur	Tom turned the doorknob slowly.	Tom yavaşça kapı topuzunu döndürdü.
eng	tur	The food is fine.	Yemek iyi.
eng	tur	Everyone was present.	Herkes mevcuttu.
eng	tur	Are you fond of Maltese dogs?	Malta köpeklerine düşkün müsünüz?
eng	tur	No one ever visits us.	Hiç kimse bizi ziyaret etmiyor.
eng	tur	That sounds pretty bad.	Bu oldukça kötü görünüyor.
eng	tur	Tom looked at me suspiciously.	Tom bana şüpheyle baktı.
eng	tur	Tom is neat.	Tom düzenli.
eng	tur	I told Tom that I didn't know the answer.	Tom'a cevabı bilmediğimi söyledim.
eng	tur	There are very few shops and the cinema is awful.	Burada çok az mağaza var ve sinema da korkunç.
eng	tur	I need to ask Tom a favor.	Tom'dan bir iyilik istemeliyim.
eng	tur	I've been trying to convince Tom to do that.	Tom'u onu yapmaya ikna etmeye çalışıyorum.
eng	tur	Tom knows what I'm talking about.	Tom ne hakkında konuştuğumu biliyor.
eng	tur	You can't keep doing this to yourself.	Bunu kendi başına yapmaya devam edemezsin.
eng	tur	I never used to do that.	Ben onu hiç yapmadım.
eng	tur	We are looking forward to seeing you and your family.	Seni ve aileni görmeye can atıyorum.
eng	tur	Alice has a cat.	Alice'in bir kedisi var.
eng	tur	We'll have a lot more fun if Tom comes, too.	Eğer Tom da gelirse çok daha fazla eğleniriz.
eng	tur	Tom frightened me.	Tom beni korkuttu.
eng	tur	Tom slept in the living room last night.	Tom dün gece oturma odasında uyudu.
eng	tur	I'll make a phone call.	Bir telefon konuşması yapacağım.
eng	tur	Sami was confused by Layla's erratic behavior.	Sami'nin, Leyla'nın düzensiz davranışları nedeniyle kafası karışmıştı.
eng	tur	We had our photo taken on the beach.	Plajda fotoğrafımızı çektirdik.
eng	tur	On December 3rd, 1967, Doctor Barnard was able to perform the first human heart transplant.	3 Aralık 1967 tarihinde, Doktor Barnard ilk insan kalp naklini gerçekleştirebildi.
eng	tur	I really want Tom to stop doing that.	Ben gerçekten Tom'un onu yapmayı durdurmasını istiyorum.
eng	tur	I met your girlfriend.	Ben senin kız arkadaşınla karşılaştım.
eng	tur	Tom is just like you.	Tom tıpkı sizin gibi.
eng	tur	Where do you write your novels?	Romanlarını nerede yazıyorsun?
eng	tur	If that were true, what would you do?	Gerçek olsa, ne yaparsın?
eng	tur	Maybe there's something I missed.	Belki kaçırdığım bir şey var.
eng	tur	Why don't you have any homework?	Neden herhangi bir ev ödevin yok?
eng	tur	I gave her a chance.	Ona bir şans verdim.
eng	tur	Maybe Tom didn't hear you.	Belki Tom seni duymadı.
eng	tur	I walked for an hour.	Bir saat yürüdüm.
eng	tur	Tom chopped wood for his woodburning cook stove.	Tom odunla yanan aşçı sobası için odun yardı.
eng	tur	Tom asked for a beer.	Tom bir bira istedi.
eng	tur	Shall I draw a map for you?	Senin için bir harita çizeyim mi?
eng	tur	Tom told Mary what he wanted to do.	Tom, Mary'ye ne yapmak istediğini söyledi.
eng	tur	I'm not like you!	Senin gibi değilim!
eng	tur	Did you get what you wanted?	İstediğinizi aldınız mı?
eng	tur	He's a fisher.	Balıkçılık yapıyor.
eng	tur	Does that description fit?	Bu açıklama uygun mu?
eng	tur	You people wait here.	Siz burada bekleyin.
eng	tur	We leave for Karuizawa this afternoon.	Bu öğleden sonra Karuizawa'ya hareket edeceğiz.
eng	tur	Tom is looking down the hole.	Tom delikten aşağıya bakıyor.
eng	tur	Sami hasn't seen many videos on that.	Sami o konuda pek fazla video izlemedi.
eng	tur	Tom is unbelievably naïve.	Tom çok saf itikatlı.
eng	tur	I think we're fine.	Sanırım biz iyiyiz.
eng	tur	Can you do that by yourself?	Onu tek başına yapabilir misin?
eng	tur	How long would it take to paint the roof?	Çatıyı boyamak ne kadar sürer?
eng	tur	Tom is articulate.	Tom konuşkan.
eng	tur	Will money bring you happiness?	Para size mutluluk getirir mi?
eng	tur	What's wrong with you?	Senin sorunun ne?
eng	tur	I didn't feel well, but I went to work anyway.	İyi hissetmiyordum, ama yine de işe gittim.
eng	tur	He came home at almost midnight.	Neredeyse gece yarısı eve geldi.
eng	tur	Tom is likely very wealthy.	Tom muhtemelen çok zengin.
eng	tur	People like Tom often get into fights.	Tom gibi insanlar sık sık kavgaya karışırlar.
eng	tur	Are you her friend?	Onun arkadaşı mısın?
eng	tur	He waited for his son with anxiety.	(O) oğlunu endişeyle bekledi.
eng	tur	Don't let Tom touch my computer.	Tom'un bilgisayarıma dokunmasına izin verme.
eng	tur	We were miserable.	Biz mutsuzduk.
eng	tur	Tom has some very strange ideas.	Tom'un bazı çok garip fikirleri var.
eng	tur	They don't look so happy, do they?	Onlar çok mutlu görünmüyor, değil mi?
eng	tur	The car came to an abrupt stop.	Araba aniden durdu.
eng	tur	There are four major parts to the atmospheric problem: observation, understanding, prediction, and control.	Atmosferik sorun için dört ana parça vardır: gözlem, anlama, tahmin ve kontrol.
eng	tur	This is not our problem.	Bu bizim sorunumuz değil.
eng	tur	We should get to know each other a little better.	Birbirimizi biraz daha iyi tanımalıyız.
eng	tur	Did you like the sandwich I made for you?	Senin için yaptığım sandvici beğendin mi?
eng	tur	Tom is wonderful.	Tom harika.
eng	tur	The hawthorn tree was tall.	Alıç ağacı uzun boyluydu.
eng	tur	Do you think it will last long?	Onun uzun süreceğini düşünüyor musun?
eng	tur	Tom and Mary furnished their house with inexpensive furniture.	Tom ve Mary ucuz mobilya ile evlerini döşediler.
eng	tur	These people are professionals.	Bu insanlar profesyonel.
eng	tur	Something did happen, didn't it?	Bir şey oldu, değil mi?
eng	tur	Layla was offered a deal of six years in jail.	Leyla'ya altı yıl hapis cezası olan bir anlaşma teklif edildi.
eng	tur	Whenever you come, you are always welcome.	Ne zaman gelirsen gel sana her zaman kapımız açık.
eng	tur	What did Jean make?	Jean ne yaptı?
eng	tur	Tom doesn't travel as much as Mary.	Tom Mary kadar seyahat etmez.
eng	tur	Tom said that Mary was back.	Tom Mary'nin geri geldiğini söyledi.
eng	tur	Why don't you try to get some rest?	Neden biraz dinlenmeye çalışmıyorsunuz?
eng	tur	Tom wanted to look through the telescope.	Tom teleskoptan bakmak istedi.
eng	tur	Tom said that he and Mary were planning to visit Australia next year.	Tom, o ve Mary'nin önümüzdeki yıl Avustralya'yı ziyaret etmeyi planladıklarını söyledi.
eng	tur	The company's going to go bankrupt really soon.	Şirket yakında gerçekten iflas edecek.
eng	tur	It is generally thought that the earth's water came from collisions with comets.	Genel olarak, dünyadaki suyun kuyrukluyıldızlarla çarpışmalardan geldiği düşünülür.
eng	tur	Isn't it interesting?	Bu ilginç değil mi?
eng	tur	Tom walked to the end of the pier.	Tom iskelenin sonuna kadar yürüdü.
eng	tur	She calls me often.	O beni sık sık arar.
eng	tur	I went swimming in the lake with Hiroko.	Hiroko ile gölde yüzmeye gittim.
eng	tur	He's very knowledgeable.	O çok bilgili.
eng	tur	When you go to Romania, you will see more.	Romanya'ya gittiğinizde, daha fazlasını göreceksiniz.
eng	tur	The streets were quiet.	Sokaklar sessizdi.
eng	tur	He lives in a posh apartment near Central Park.	O Central Park yakınındaki lüks bir dairede yaşıyor.
eng	tur	Mary showed Alice her engagement ring.	Mary Alice'e nişan yüzüğünü gösterdi.
eng	tur	We will visit our teacher next week.	Gelecek hafta öğretmenimizi ziyaret edeceğiz.
eng	tur	Tom studied French with Mary.	Tom Mary ile Fransızca okudu.
eng	tur	I'm supposed to be in Australia next Monday.	Gelecek pazartesi Avustralya’da olmam gerekiyor.
eng	tur	Tom heard the gunshot and ran away.	Tom silah sesini duydu ve kaçtı.
eng	tur	Do your parents let you eat candy?	Anne ve baban şeker yemene izin veriyor mu?
eng	tur	I looked at the calendar on the wall.	Duvardaki takvime baktım.
eng	tur	This is my song!	Bu benim şarkım!
eng	tur	That's one secret I'll keep.	Bu, saklayacağım bir sır.
eng	tur	Tom is in room three.	Tom 3 numaralı odada.
eng	tur	Never forget what matters.	Asıl önemli olanı asla unutma.
eng	tur	Tom and Mary took turns driving.	Tom ve Mary arabayı sırayla sürdü.
eng	tur	Tom waters the lawn every day.	Tom her gün çimleri sular.
eng	tur	Someone who looks a lot like Tom is standing near the gate.	Tom'a çok benzeyen birisi kapının yanında dikiliyor.
eng	tur	He has great confidence in himself.	Onun kendisine büyük güveni var.
eng	tur	I can't see what the hurry is.	Aceleye ne gerek var ki?
eng	tur	Did you bury something on that island?	O adada bir şey gömdün mü?
eng	tur	Whose baby is this?	Bu kimin bebeği?
eng	tur	Are you going to break in?	Söze karışacak mısın?
eng	tur	The birds don't seem scared of the plastic owl.	Kuşlar plastik baykuştan korkmuş görünmüyor.
eng	tur	I want to learn Hawaiian.	Ben Hawaiice öğrenmek istiyorum.
eng	tur	Tell Tom what Mary did to you.	Mary'nin sana yaptığını Tom'a söyle.
eng	tur	I don't want you to do this.	Bunu yapmanı istemiyorum.
eng	tur	I think you look like Tom.	Bence Tom'a benziyorsun.
eng	tur	Tom helped me find a place to live.	Tom yaşayacak bir yer bulmama yardım etti.
eng	tur	Didn't you take one?	Bir tane almadın mı?
eng	tur	He went by the name of Johnny.	O, Johnny adıyla kaçtı.
eng	tur	I had no work yesterday.	Dün işim yoktu.
eng	tur	We all think that.	Hepimiz onu düşünüyoruz.
eng	tur	All we can do is wait for the police to arrive.	Bütün yapabileceğimiz polislerin gelmesini beklemektir.
eng	tur	Did Tom look angry?	Tom kızgın görünüyor muydu?
eng	tur	Unsaturated fats are essential to a healthy diet.	Doymamış yağlar sağlıklı bir diyet için gerekli.
eng	tur	I'm not chicken.	Korkak değilim.
eng	tur	Tom is having second thoughts about buying your old car.	Tom senin eski arabanı alma hakkında tereddüte düşüyor.
eng	tur	We were totally wasted.	Tamamen tükendik.
eng	tur	I'm seriously considering filing for divorce.	Ben boşanma davası açmayı ciddi olarak düşünüyorum.
eng	tur	Tom is baking a cake, isn't he?	Tom bir kek pişiriyor, değil mi?
eng	tur	Unfortunately, some people were offended.	Ne yazık ki, bazı insanlar rahatsız edildi.
eng	tur	Tom is getting married tomorrow, isn't he?	Tom yarın evleniyor, değil mi?
eng	tur	I find it very stimulating.	Onu çok uyarıcı buluyorum.
eng	tur	My mother works in a big office.	Annem büyük bir ofiste çalışıyor.
eng	tur	The teacher told them to stop fighting.	Öğretmen onlara kavgayı durdurmalarını söyledi.
eng	tur	What do you plan to major in in college?	Üniversitede hangi alanda uzmanlaşmayı planlıyorsun?
eng	tur	I can't go to school today. I'm sick.	Bugün okula gidemem. Hastayım.
eng	tur	Do you think we should abandon ship?	Gemiyi terk etmemiz gerektiğini düşünüyor musun?
eng	tur	I have to go. It's getting late.	Gitmek zorundayım. Geç oluyor.
eng	tur	Tom collapsed from exhaustion.	Tom yorgunluktan yıkıldı.
eng	tur	I feel safe with you.	Seninle güvende hissediyorum.
eng	tur	Tom is younger than you.	Tom senden daha genç.
eng	tur	She said she was walking through the woods, looking for wild flowers.	O, ormanda yürüdüğünü, yabani çiçekler aradığını söyledi.
eng	tur	I have lots of things to tell you.	Sana söyleyecek çok şeyim var.
eng	tur	Don't mix business with pleasure.	İşi zevkle karıştırma.
eng	tur	I think it necessary for you to go in person.	Sanıyorum şahsen gitmen gerekli.
eng	tur	Our offices are cleaned every day.	Ofislerimiz her gün temizlenmektedir.
eng	tur	Speaking English is a lot of fun.	İngilizce konuşmak çok eğlenceli.
eng	tur	Tom opened the medicine cabinet hoping to find some aspirin.	Tom bir miktar aspirin bulmayı umarak ecza dolabını açtı.
eng	tur	The set of prime numbers is countable.	Asal sayılar kümesi sayılabilir.
eng	tur	Tom stretched out on the sofa and fell asleep.	Tom, kanepede uzandı ve uykuya daldı.
eng	tur	It will cost you $100 to fly to the island.	Adaya uçmak sana 100 dolara mal olacak.
eng	tur	I have some news for you.	Senin için birkaç haberim var.
eng	tur	She was engrossed in her work.	O, işine daldı.
eng	tur	When does the art museum close?	Sanat müzesi ne zaman kapanır?
eng	tur	I'm trying mah-jong for the first time.	Ben ilk defa Çin dominosu deniyorum.
eng	tur	Tom left the cemetery before Mary's funeral was over.	Tom Mary'nin cenaze töreni bitmeden mezarlıktan ayrıldı.
eng	tur	Interlingua is easy to learn.	İnterlingua dilini öğrenmek kolaydır.
eng	tur	Are you questioning my character?	Karakterimi mi sorguluyorsun?
eng	tur	I injured myself during PE class.	Beden dersinde sakatlandım.
eng	tur	I said it three times.	Onu üç kez söyledim.
eng	tur	Could I have your name, please?	İsminizi alabilir miyim, lütfen?
eng	tur	This is the mildest winter that we have ever experienced.	Bu şimdiye kadar yaşadığımız en hafif kış.
eng	tur	Tom plays the harmonica well.	Tom mızıkayı iyi çalar.
eng	tur	Tom made it clear that he didn't intend to help Mary.	Tom Mary'ye yardım etmek istemediğini açıkladı.
eng	tur	Do you know where she's gone?	Onun nereye gittiğini biliyor musun?
eng	tur	Somebody was in the car with Layla.	Biri arabada Leyla'yla birlikteydi.
eng	tur	I've asked you not to do that.	Senden onu yapmamanı istedim.
eng	tur	You shouldn't interfere in other people's business.	Başka insanların işine karışmamalısın.
eng	tur	I've got a very full schedule.	Çok dolu bir programım var.
eng	tur	Mary used walking poles to assist her with the uphill and downhill sections of the journey.	Meryem, yolculuğun engebeli bölümlerinde destek için yürüyüş batonu kullandı.
eng	tur	We have room for many more.	Daha fazlası için yerimiz var.
eng	tur	What made you ask Tom that?	Onu Tom'a ne sordurdu?
eng	tur	I'm sorry I ruined your party.	Partini mahvettiğim için üzgünüm.
eng	tur	Who's chairing the meeting today?	Bugün toplantıya kim başkanlık ediyor?
eng	tur	I lost my key around here.	Ben buralarda anahtarımı kaybettim.
eng	tur	It is very pleasant to cross the ocean by ship.	Gemi ile okyanusu geçmek çok güzel.
eng	tur	That way is very far, so we took a taxi.	O yer çok uzak, bu nedenle bir taksi tuttuk.
eng	tur	Don't take it to heart.	Onu ciddiye alma.
eng	tur	The refugee camps are overcrowded.	Mülteci kampları haddinden fazla kalabalık.
eng	tur	Tom spends hours in the library studying.	Tom çalışarak kütüphanede saatler harcar.
eng	tur	I'd love to live in Boston.	Ben Boston'da yaşamak istiyorum.
eng	tur	I say this not because of me.	Bunu benden dolayı söylemiyorum.
eng	tur	No controversy is ever over for good. It will always resurface at some point.	Hiçbir münakaşa hayrına bitmez, bir noktada illa ki tekrar su yüzüne çıkar.
eng	tur	This golf course is not open to non-members.	Bu golf sahası üye olmayanlara açık değildir.
eng	tur	Are you retiring soon?	Yakında emekli olacak mısın?
eng	tur	The king's realm was terrorized by a dragon.	Kralın ülkesi bir ejderha tarafından terörize edildi.
eng	tur	I usually buy my clothes at the department store.	Ben genellikle kıyafetlerimi büyük mağazadan satın alırım.
eng	tur	I'm really impressed with the way Tom plays the saxophone.	Tom'un saksafon çalış biçiminden gerçekten etkilendim.
eng	tur	Tom and Mary live in a gated community.	Tom ve Mary güvenlikli bir sitede yaşar.
eng	tur	You aren't a millionaire, are you?	Sen bir milyoner değilsin, değil mi?
eng	tur	I'm getting better.	İyileşiyorum.
eng	tur	My lungs were screaming for air.	Ciğerlerim hava için çığlık atıyordu.
eng	tur	Tom wasn't as angry as I expected him to be.	Tom onun olmasını beklediğim kadar kızgın değildi.
eng	tur	Don't you like fishing?	Balık tutmayı sevmiyor musun?
eng	tur	Now I am busy.	Şimdi meşgulüm.
eng	tur	What if you were able to buy the house you've always dreamed of?	Devamlı hayâlini kurduğun evi satın alabilseydin, ne olurdu?
eng	tur	She is a total stranger to me.	O, bana karşı tamamen yabancı.
eng	tur	The friend educates the friend.	Arkadaş arkadaşı eğitir.
eng	tur	Tom said you'd know what's wrong with Mary.	Tom Mary'nin nesi olduğunu senin bildiğini söyledi.
eng	tur	We're investigating that right now.	Biz şu anda onu soruşturuyoruz.
eng	tur	I live within spitting distance of the subway station.	Metro istasyonuna birkaç adım mesafede yaşıyorum.
eng	tur	We're leaving right away.	Biz derhal gidiyoruz.
eng	tur	Go and apologize to her.	Git ve ona özür dile.
eng	tur	It took all weekend for us to paint the garage.	Garaj boyamak bizim için tüm hafta sonu sürdü.
eng	tur	I heard a call for help.	Bir yardım çağrısı duydum.
eng	tur	I don't think Tom was pleased.	Tom'un memnun olduğunu sanmıyorum.
eng	tur	Red Light Irradiation was a word that was used on a daily basis in the GDR.	Red Light Işınlama GDR'de günlük bazda kullanılan bir kelimeydi.
eng	tur	Sami first saw Layla in 2006.	Sami, Leyla'yı ilk olarak 2006'da gördü.
eng	tur	The second part of the lesson is harder than the first one, but the third one is the most difficult.	Dersin ikinci kısmı birinci kısmından daha zor ama üçüncü kısım en zordur.
eng	tur	I'm going to be going home soon.	Yakında eve gidiyor olacağım.
eng	tur	Does Coca-Cola have caffeine in it?	Koka Kola içinde kafeine sahip mi?
eng	tur	Tom ate the orange without peeling it first.	Tom, daha kabuğunu soymadan portakalı yedi.
eng	tur	I have not seen such beautiful flowers.	Böyle güzel çiçekler görmemiştim.
eng	tur	I'm going to Japan by myself next month.	Önümüzdeki ay tek başıma Japonya'ya gidiyorum.
eng	tur	They were on their knees.	Onlar diz çökmüşlerdi.
eng	tur	We have two dogs, one white and one black.	İki köpeğimiz var, biri beyaz biri siyah.
eng	tur	Tom asked me if I loved him.	Tom bana onu sevip sevmediğimi sordu.
eng	tur	Tom said I was pretty.	Tom güzel olduğumu söyledi.
eng	tur	Tom isn't surprised.	Tom şaşırmış değil.
eng	tur	We were persistent.	Biz kalıcıydık.
eng	tur	I can't believe people really eat that stuff.	İnsanların gerçekten o şeyi yediğine inanamıyorum.
eng	tur	How do you know that he's already dead?	Onun çoktan ölmüş olduğunu nasıl biliyorsun?
eng	tur	Tom used to be a member of the bomb squad.	Tom bomba takımının bir üyesiydi.
eng	tur	Tom lacks social skills.	Tom'un sosyal yetenekleri yok.
eng	tur	Dan left the bar with two men.	Dan iki adamla birlikte bardan ayrıldı.
eng	tur	Tom is a reckless driver, isn't he?	Tom gözü kara bir sürücü, değil mi?
eng	tur	Do you mind if I ask you a couple of questions?	Sana birkaç soru sormamın bir sakıncası var mı?
eng	tur	Catholicism repudiates the idea of reincarnation.	Katoliklik, reenkarnasyon fikrini reddeder.
eng	tur	Come here and give me a hug.	Buraya gel ve bana sarıl.
eng	tur	Tom criticized Mary for not doing the job correctly.	Tom, işi doğru yapmadığı için Mary'yi eleştirdi.
eng	tur	Tom had no problem doing that.	Tom'un onu yaparken bir problemi yoktu.
eng	tur	Tom said he knows the rules.	Tom kuralları bildiğini söyledi.
eng	tur	I spend a lot of time hanging out with Tom.	Tom'la takılarak çok zaman harcarım.
eng	tur	Mary said that she would always detest Tom.	Mary her zaman Tom'dan nefret edeceğini söyledi.
eng	tur	Tom is a locksmith.	Tom çilingir.
eng	tur	It wasn't the first time they had done it.	Onların yaptığı ilk kez değildi.
eng	tur	I'm lucky that I can do that.	Onu yapabildiğim için şanslıyım.
eng	tur	What does she think she's doing?	O ne yaptığını sanıyor?
eng	tur	"I'm the happiest man in the world," Tom said to himself.	Tom kendi kendine "Ben dünyadaki en mutlu adamım" dedi.
eng	tur	They needed jobs and training.	Onların işlere ve eğitime ihtiyacı vardı.
eng	tur	How can I get in touch with you?	Seninle nasıl temas kurabilirim?
eng	tur	Do you truly intend to do that?	Gerçekten onu yapmaya niyetli misin?
eng	tur	I'm afraid you can't do that.	Korkarım, onu başaramazsın.
eng	tur	Just give me a hand.	Sadece bana yardım et.
eng	tur	I'll go to Boston next year.	Gelecek yıl Boston'a gideceğim.
eng	tur	Do you want to wait?	Beklemek ister misin?
eng	tur	We're not going to give Tom the money he asked for.	Tom'a istediği parayı vermeyeceğiz.
eng	tur	Please don't hurt me.	Lütfen beni incitme.
eng	tur	I can understand Serbian, but I can't speak it.	Sırpçayı anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
eng	tur	She can't stop crying for no reason.	O sebepsiz yere ağlamayı durduramıyor.
eng	tur	John is indifferent about his clothes.	John elbiseleri hakkında kayıtsız.
eng	tur	Mary renounced her moral values and became a nihilist.	Mary ahlaki değerlerini reddetti ve bir hiççi oldu.
eng	tur	Have you ever been to Italy before?	Daha önce hiç İtalya'ya gittin mi?
eng	tur	You're the first woman I've ever really loved.	Şimdiye kadar gerçekten sevdiğim ilk kadınsın.
eng	tur	Who'll believe that?	Ona kim inanacak?
eng	tur	Everybody hates me.	Herkes benden nefret ediyor.
eng	tur	I don't think there was any harm done.	Yapılan herhangi bir zarar olduğunu sanmıyorum.
eng	tur	Traveling makes people knowledgeable.	Seyahat, insanları bilgili yapar.
eng	tur	I live in New Zealand.	Ben Yeni Zelanda'da yaşıyorum.
eng	tur	He's become frail in his old age.	O yaşlılığında çelimsiz oldu.
eng	tur	Who's your favorite classical guitarist?	En sevdiğiniz klasik gitarist kim?
eng	tur	I can't take credit for that.	Bunun için kredi alamıyorum.
eng	tur	I'm dying to see Kumiko.	Ben, Kumiko'yu görmek için can atıyorum.
eng	tur	You can take over now.	Şimdi yönetimi devralabilirsin.
eng	tur	Sami hired a private investigator to follow Layla.	Sami, Leyla'yı takip etmek için bir özel dedektif tuttu.
eng	tur	Tom told me he had no money.	Tom bana hiç parası olmadığını söyledi.
eng	tur	Can I come inside?	İçeriye gelebilir miyim?
eng	tur	I want to send Tom a letter.	Tom'a bir mektup göndermek istiyorum.
eng	tur	You and I think alike.	Sen ve ben benzer şekilde düşünüyoruz.
eng	tur	It is on the left side of the street.	O, caddenin sol tarafındadır.
eng	tur	You ought to have done something.	Sen bir şey yapmış olmalısın.
eng	tur	The body is mortal, but the soul is immortal.	Vücut ölümlüdür ancak ruh ölümsüzdür.
eng	tur	Please write down what I say.	Söylediklerimi yazın lütfen.
eng	tur	The dedicated bike zone is most often at the rear of the train.	Özel bisiklet bölgesi çoğunlukla trenin arkasındadır.
eng	tur	I know Tom will hate this.	Tom'un bundan nefret edeceğini biliyorum.
eng	tur	You've passed the exam.	Sınavı geçtin.
eng	tur	Sami hit Layla with both fists.	Sami iki yumrukla Layla'yı dövdü.
eng	tur	I'm not interested in a relationship.	Bir ilişki arayışında değilim.
eng	tur	Tom may be a little slow, but he isn't stupid.	Tom biraz yavaş olabilir ama o aptal değildir.
eng	tur	Can it happen here?	O burada olabilir mi?
eng	tur	That would be folly.	Bu aptallık olurdu.
eng	tur	Tom didn't learn from his mistakes.	Tom hatalarından öğrenmedi.
eng	tur	Tom can stay.	Tom kalabilir.
eng	tur	Tom was wearing a blue shirt.	Tom mavi bir gömlek giyiyordu.
eng	tur	Are you sure that Tom is Mary's boyfriend?	Tom'un Mary'nin erkek arkadaşı olduğundan emin misin?
eng	tur	Bring it back to me.	Onu bana geri getirin.
eng	tur	Greece is an old country.	Yunanistan eski bir ülkedir.
eng	tur	This is my big moment.	Bu benim beklediğim an.
eng	tur	I expect that Tom will eat before he comes.	Gelmeden önce Tom'un yemek yiyeceğini umuyorum.
eng	tur	Koyomi bought a bow and arrows.	Koyomi bir yay ve oklar satın aldı.
eng	tur	Tom is going to get killed if he's not careful.	Tom dikkatli olmazsa öldürülecek.
eng	tur	Go tell her to get ready.	Ona hazırlanmasını söylemeye git.
eng	tur	He discovered a new star.	Yeni bir yıldız keşfetti.
eng	tur	Tom doesn't seem to care about anything.	Tom bir şey hakkında umursuyor gibi görünmüyor.
eng	tur	Tell me more about it.	Bana o konudan biraz daha bahset.
eng	tur	This is different from what I thought.	Bu düşündüğümden farklı.
eng	tur	Wow, that's so big.	Vay canına, bu çok büyük.
eng	tur	This is really too much.	Bu gerçekten çok fazla.
eng	tur	Tom wasn't rude to me.	Tom bana kaba değildi.
eng	tur	Apart from English, he also teaches math.	İngilizcenin dışında, aynı zamanda matematik öğretir.
eng	tur	Tom is popular, isn't he?	Tom popüler, değil mi?
eng	tur	Are you scared now?	Şimdi korkuyor musun?
eng	tur	This rose is very beautiful.	Bu gül çok güzel.
eng	tur	Tom tried to explain that to Mary.	Tom bunu Mary'ye açıklamaya çalıştı.
eng	tur	I'm fed up with Tom's behavior.	Tom'un davranışından bıktım.
eng	tur	Kissing a man without a mustache is like eating eggs without salt.	Bıyıksız bir adamı öpmek tuzsuz yumurta yemek gibidir.
eng	tur	It often rains here.	Burada sık sık yağmur yağar.
eng	tur	This is really weird.	Bu gerçekten garip.
eng	tur	I wish you had told me the truth then.	Keşke bana o zaman gerçeği söyleseydin.
eng	tur	Take this medicine three times a day.	Bu ilacı günde üç kez alın.
eng	tur	I just told Tom he doesn't have to help me on Monday.	Tom'a daha yeni pazartesi günü bana yardım etmek zorunda olmadığını söyledim.
eng	tur	I call on him every other day.	Onu iki günde bir ziyaret ederim.
eng	tur	I heard that the distance between Tokyo and Osaka is about 10 km.	Tokyo ve Osaka arasındaki mesafenin yaklaşık on kilometre olduğunu duydum.
eng	tur	Tom didn't try very hard to find out what was wrong.	Tom neyin yanlış olduğunu bulmak için çok çalışmadı.
eng	tur	The substance must be treated with acid.	Bu madde, asite maruz kalmış olmalı.
eng	tur	Why must everything be personal?	Neden her şey kişisel olmalı?
eng	tur	We played Nintendo 64 all afternoon.	Bütün öğleden sonra Nintendo 64 oynadık.
eng	tur	Tom hates me.	Tom benden nefret eder.
eng	tur	There will be traffic jams.	Trafik sıkışıklığı olacak.
eng	tur	They love me.	Onlar beni seviyorlar.
eng	tur	The last time we all went out drinking, I was the designated driver.	Hepimiz son kez içmek için dışarı çıktığımızda, ben belirlenen sürücüydüm.
eng	tur	That sounds pretty stupid.	O oldukça aptalca görünüyor.
eng	tur	I came as a tourist.	Ben turist olarak geldim.
eng	tur	Tom said that Mary seemed happy.	Tom Mary'nin mutlu göründüğünü söyledi.
eng	tur	He's at the bank exchanging money.	O, bankada para takas ediyor.
eng	tur	Tom works in a nursing home.	Tom bir huzur evinde çalışıyor.
eng	tur	He made us work till late at night.	Gece geç saatlere kadar bizi çalıştırdı.
eng	tur	They left without me.	Onlar ben olmadan gitti.
eng	tur	Water is liquid.	Su sıvıdır.
eng	tur	I think you deserve this.	Bence bunu hak ediyorsun.
eng	tur	The castle was in dire need of major repairs.	Kale, büyük onarımlara çok ihtiyaç duyuyordu.
eng	tur	You'd better watch them.	Onları izlesen iyi olur.
eng	tur	He hates air travel.	O hava yolculuğundan nefret ediyor.
eng	tur	Tom said Mary was likely to be jealous.	Tom Mary'nin muhtemelen kıskanç olacağını söyledi.
eng	tur	Does Tom really belong here?	Tom gerçekten buraya ait mi?
eng	tur	Tom doesn't even know what you are talking about.	Tom ne hakkında konuştuğunu bile bilmiyor.
eng	tur	Do I look like a policeman to you?	Sana bir polis gibi mi görünüyorum?
eng	tur	There must be some way we can help Tom.	Tom'a yardım edebileceğimiz bir yol olmalı.
eng	tur	Tom isn't home.	Tom evde değildir.
eng	tur	All three of us plan to do that.	Üçümüz de bunu yapmayı planlıyoruz.
eng	tur	"Tom, your dinner's getting cold." "Just a minute. I'm coming."	"Tom akşam yemeğin soğuyor." "Bir dakika. Geliyorum."
eng	tur	Don't go to extremes.	Aşırıya gitme.
eng	tur	Close the door after you.	Sizden sonra kapıyı kapatın.
eng	tur	Tom wanted to talk to his lawyer.	Tom avukatı ile konuşmak istedi.
eng	tur	I want a chamomile tea.	Ben bir papatya çayı istiyorum.
eng	tur	I'm telling you nothing happened.	Sana bir şey olmadığını söylüyorum.
eng	tur	You don't have to do this alone.	Bunu tek başına yapmak zorunda değilsin.
eng	tur	What number bus do I take?	Kaç numaralı otobüse bineceğim?
eng	tur	We're still on our honeymoon.	Biz hâlâ balayımızdayız.
eng	tur	Few passengers survived the accident.	Kazadan birkaç yolcu sağ kurtuldu
eng	tur	You left your keys in the door.	Anahtarlarını kapının üzerinde bırakmışsın.
eng	tur	You're the engineer.	Sen mühendissin.
eng	tur	You don't intend going there, do you?	Oraya gitmek istemiyorsun, değil mi?
eng	tur	Illegal immigration is a serious problem in this country.	Yasadışı göç, bu ülkede ciddi bir sorundur.
eng	tur	How much more money do we need to spend to complete this project?	Bu projeyi tamamlamak için ne kadar para harcamamız gerekiyor?
eng	tur	Tom's been so busy lately he doesn't know whether he's coming or going.	Tom son zamanlarda çok meşguldü, gelip gelmediğini yada gittiğini bilmiyor.
eng	tur	They went straight to bed.	Doğruca yatmaya gittiler.
eng	tur	All of a sudden, all the lights went out.	Aniden bütün ışıklar söndü.
eng	tur	He's not an evil man.	O kötü bir adam değil.
eng	tur	Try not to come too late again tomorrow.	Yarın çok geç gelmemeye çalışın.
eng	tur	What do you want for Christmas?	Noel için ne istiyorsun?
eng	tur	Where are they taking you?	Seni nereye götürüyorlar?
eng	tur	Tom and Mary are outside on the veranda.	Tom ve Mary dışarıda verandadalar.
eng	tur	I really didn't want to play.	Gerçekten oynamak istemedim.
eng	tur	The sick man's life is in danger.	Hasta adamın hayatı tehlikede.
eng	tur	Sami wrote a letter to the police.	Sami polise bir mektup yazdı.
eng	tur	He denied that he had said such a thing.	O böyle bir şey söylediğini inkar etti.
eng	tur	Either you or he has to attend the meeting.	Ya sen ya da o, toplantıya katılmak zorunda.
eng	tur	Tom should've been more patient.	Tom daha sabırlı olmalıydı.
eng	tur	Have you guys seen my glasses? I can't find them.	Siz benim gözlüklerimi gördünüz mü? Ben onları bulamıyorum.
eng	tur	Tom is an investigative reporter.	Tom bir araştırmacı muhabirdir.
eng	tur	The caterpillar is turning into a butterfly.	Tırtıl kelebeğe dönüşüyor.
eng	tur	On the fifteenth of August, thousands of people fly kites.	On beş Ağustos'ta, binlerce insan uçurtmalar uçururlar.
eng	tur	We were shocked by what Tom did.	Tom'un yaptığı şeyden dolayı şoka girdik.
eng	tur	Your effort deserves praise.	Çaban övgüyü hak ediyor.
eng	tur	I was calm until I saw the syringe.	Enjektörü görünceye kadar sakindim.
eng	tur	Freedom isn't something that's just given to you. You have to fight for it and seize it yourself.	Özgürlük sadece size verilen bir şey değil. Bunun için savaşmanız ve kendiniz ele geçirmeniz gerekir.
eng	tur	Is it nearby?	Yakında mı?
eng	tur	When I get up tomorrow morning, the sun will be shining and the birds will be singing.	Yarın sabah kalktığımda, güneş parlıyor ve kuşlar ötüyor olacak.
eng	tur	Tom still doesn't have to do that, does he?	Tom hâlâ bunu yapmak zorunda değil, değil mi?
eng	tur	I'm prepared to wait.	Beklemek için hazırım.
eng	tur	Tom and Mary are waiting for the bus.	Tom ve Mary otobüs bekliyor.
eng	tur	Tom asked if I really wanted to do that by myself.	Tom, bunu gerçekten kendi başıma yapmak isteyip istemediğimi sordu.
eng	tur	Huskies like cold weather.	Haskiler soğuk havayı sever.
eng	tur	Dinner will be included.	Akşam yemeği dahil edilecek.
eng	tur	Tom said Mary is frustrated.	Tom Mary'nin hayal kırıklığına uğramış olduğunu söyledi.
eng	tur	It doesn't require you to be a polyglot.	Çok dil bilen biri olmanızı gerektirmiyor.
eng	tur	Tom died less than a week after Mary died.	Tom Mary öldükten bir hafta daha kısa süre sonra öldü.
eng	tur	Tom has been bitten.	Tom ısırıldı.
eng	tur	In this hotel there are only rooms for non-smokers.	Bu otelde yalnızca sigara içmeyenler için odalar vardır.
eng	tur	How is the weather today?	Bugün hava nasıl?
eng	tur	I accept your apologies.	Özürlerini kabul ediyorum.
eng	tur	Layla had a fairly good job.	Leyla oldukça iyi bir işe sahipti.
eng	tur	I'm intoxicated.	Sarhoşum.
eng	tur	Where did you go for your honeymoon?	Balayı için nereye gittiniz?
eng	tur	Tom is scared of dogs, isn't he?	Tom köpeklerden korkuyor, değil mi?
eng	tur	He was envious of her way of living.	O, onun yaşama biçimini kıskanıyordu.
eng	tur	Tom certainly worked hard yesterday.	Tom dün kesinlikle çok çalıştı.
eng	tur	Tom closed his eyes and pretended to be asleep.	Tom gözlerini kapadı ve uyuyor gibi davrandı.
eng	tur	Tom was accused of selling weapons to a terrorist group.	Tom terörist bir gruba silahlar satmakla suçlandı.
eng	tur	You remember Tom, don't you?	Tom'u hatırlıyorsun, değil mi?
eng	tur	Tom drowned in his own swimming pool.	Tom kendi yüzme havuzunda boğuldu.
eng	tur	At some point, this sentence will be translated in Esperanto.	Bir noktada, bu cümle Esperanto'ya tercüme edilecek.
eng	tur	I will only say this once, so listen carefully.	Bunu sadece bir kez söyleyeceğim, bu yüzden dikkatle dinle.
eng	tur	Tom was lying on the floor.	Tom yerde yatıyordu.
eng	tur	Are you enterprising?	Sen girişimci misin?
eng	tur	This is exciting.	Bu heyecan verici.
eng	tur	Everyone expresses his opinion.	Herkes kendi görüşünü ifade eder.
eng	tur	I know what you're looking for is still in there.	Aradığın şeyin hâlâ orada olduğunu biliyorum.
eng	tur	I thought the meeting had been canceled.	Toplantının iptal edildiğini düşündüm.
eng	tur	This office belongs to me, not him.	Bu ofis bana ait, ona değil.
eng	tur	I don't want you to think about that anymore.	Artık onun hakkında düşünmeni istemiyorum.
eng	tur	A great deal has happened since that time.	O zamandan beri çok şey oldu.
eng	tur	An idea occurred to me.	Aklıma bir fikir geldi.
eng	tur	I hate backseat drivers.	Arka koltuktaki sürücülerden nefret ederim.
eng	tur	Everything looks great.	Her şey harika görünüyor.
eng	tur	How well she is singing!	O ne kadar da iyi şarkı söylüyor!
eng	tur	I love arguing with you.	Seninle tartışmayı seviyorum.
eng	tur	You can't be certain of that.	Ondan emin olamazsın.
eng	tur	Did anyone tell Tom what time he was supposed to be here?	Birisi Tom'a ne zaman burada olması gerektiğini söyledi mi?
eng	tur	That is all I can tell you.	Sana tüm söyleyebileceğim bu.
eng	tur	Everyone was doing it.	Herkes onu yapıyordu.
eng	tur	Tom doesn't know where Mary usually goes skiing.	Tom, Mary'nin genellikle nerede kayak yaptığını bilmiyor.
eng	tur	Tom will laugh when he sees this.	Tom bunu gördüğünde gülecektir.
eng	tur	I just assumed you wouldn't mind.	Ben sadece senin için bir sakıncası olmayacağını sandım.
eng	tur	It's pretty wild.	Oldukça vahşi.
eng	tur	You need to respect the elderly.	Yaşlılara saygı duymalısınız.
eng	tur	I'm really happy for you, Tom.	Senin için gerçekten mutluyum, Tom.
eng	tur	Kissing is fun.	Öpmek eğlencelidir.
eng	tur	We need to get you to the hospital.	Seni hastaneye götürmeliyiz.
eng	tur	I went around Hokkaido by bike this summer.	Bu yaz bisikletle Hokkaido'yu dolaştım.
eng	tur	Were you always this strange?	Siz her zaman bu kadar garip miydiniz?
eng	tur	No cash was taken.	Hiç nakit alınmadı.
eng	tur	Can Tom go first?	Önce Tom gidebilir mi?
eng	tur	This house is full of spider webs.	Bu ev örümcek ağlarıyla dolu.
eng	tur	I like everyone here, including Tom.	Tom dahil buradaki herkesi beğenirim.
eng	tur	I haven't been well.	İyi değildim.
eng	tur	We kind of like what we've done.	Biz yaptığımızdan biraz hoşlanıyoruz.
eng	tur	I liked this book better than that one.	Bu kitabı ondan daha çok beğendim.
eng	tur	Do you think Tom knew you were lying to him?	Tom'un senin ona yalan söylediğini bildiğini düşünüyor musun?
eng	tur	Can you make sense of what the writer is saying?	Yazarın söylediklerine anlam verebiliyor musun?
eng	tur	The truck made a sharp right turn.	Kamyon keskin bir sağa dönüş yaptı.
eng	tur	This is my email address.	İşte benim e-postam.
eng	tur	I'm happy to hear it.	Bunu duyduğuma sevindim.
eng	tur	Let's get him back.	Onu geri alalım.
eng	tur	Why did you have the lights turned off?	Neden ışıkları kapattırdın?
eng	tur	Fadil tried to stop Layla.	Fadıl, Leyla'yı durdurmaya çalıştı.
eng	tur	The assembly voted to protest against any nuclear armament.	Meclis herhangi bir nükleer silahlanmaya karşı protesto etmek için oy kullandı.
eng	tur	Happy or unhappy, life is the only treasure which man possesses.	Mutlu ya da mutsuz, hayat insanın sahip olduğu tek hazinedir.
eng	tur	I don't have time to deal with this letter. Could you deal with it?	Bu mektupla ilgilenecek vaktim yok. Onunla ilgilenebilir misiniz?
eng	tur	Oh, "that's a good idea," she said.	Oh, " iyi bir fikir " dedi.
eng	tur	Do you want this mission to succeed?	Bu görevin başarılı olmasını istiyor musun?
eng	tur	We were planning on going together.	Birlikte gitmeyi planlıyorduk.
eng	tur	While she sat on the cliff and combed her hair, she sang a wonderfully beautiful song.	Kayalığa oturmuş saçlarını tararken çok güzel bir şarkı söylüyordu.
eng	tur	What does your son do?	Oğlunuz ne iş yapar?
eng	tur	Tom knew Mary had threatened John.	Tom Mary'nin John'u tehdit ettiğini biliyordu.
eng	tur	I think I need to go.	Sanırım gitmem gerekiyor.
eng	tur	Tom was fired for a good reason.	Tom iyi bir neden için kovuldu.
eng	tur	I had to get home by myself.	Tek başıma eve gitmek zorunda kaldım.
eng	tur	Roy looked solemn as I told him the story.	Roy ona hikayeyi anlatırken ağırbaşlı görünüyordu.
eng	tur	I couldn't have done it alone.	Onu tek başıma yapamazdım.
eng	tur	We reported him missing.	Onun kayıp olduğunu rapor ettik.
eng	tur	Tom was given a second chance.	Tom'a ikinci bir şans verildi.
eng	tur	If I had known his address, I would have written.	Onun adresini bilseydim, ben yazmış olurdum.
eng	tur	You'd better call him up.	Ona telefon etsen iyi olur.
eng	tur	I found a piece of paper in the room.	Odada bir kâğıt buldum.
eng	tur	Nobody speaks to us.	Kimse bizimle konuşmuyor.
eng	tur	Have you been nice to Tom?	Tom'a karşı nazik miydin?
eng	tur	It's not looking good.	İyi görünmüyor.
eng	tur	Do you like playing soccer?	Futbol oynamaktan hoşlanır mısın?
eng	tur	He that knows little often repeats it.	Az bilen onu sık sık tekrarlar.
eng	tur	Tom borrowed a large amount of money from Mary.	Tom Mary'den büyük bir miktarda para ödünç aldı.
eng	tur	I've waited two whole hours. I can't wait any longer.	Tam iki saat bekledim. Daha fazla bekleyemem.
eng	tur	A time bomb went off in the airport killing thirteen people.	Havaalanında saatli bir bomba patladı, on üç kişi öldü.
eng	tur	Who's the pizza for?	Pizza kim için?
eng	tur	Tom will escape.	Tom kaçacak.
eng	tur	It's too quiet.	O fazla sessizdir.
eng	tur	My idea is quite different from yours.	Benim fikrim seninkinden oldukça farklı.
eng	tur	Tom is hoping Mary will eat lunch with him.	Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yiyeceğini umuyor.
eng	tur	I think Tom came here to see Mary.	Sanırım Tom buraya Mary'yi görmeye geldi.
eng	tur	You're all wet.	Hepiniz ıslanmışsınız.
eng	tur	Do you think you could handle that kind of responsibility?	O tür bir sorumluluğu üstesinden gelebileceğini düşünüyor musun?
eng	tur	Aimee and I live in the same house.	Aimee ve ben aynı evde yaşıyoruz.
eng	tur	The horse neighs.	At kişner.
eng	tur	Didn't anyone tell you?	Kimse sana anlatmadı mı?
eng	tur	I'd like to start seeing you.	Seninle görüşmeye başlamak istiyorum.
eng	tur	It's a vicious beast.	O yırtıcı bir hayvan.
eng	tur	I know you were born in Boston.	Boston'da doğduğunu biliyorum.
eng	tur	It's a difficult word to translate.	Bu çevirmek için zor bir kelime.
eng	tur	Tom's interesting.	Tom ilginç.
eng	tur	You might not like doing that.	Onu yapmaktan hoşlanmayabilirsin.
eng	tur	It's the best French restaurant in New York.	O, New York'taki en iyi Fransız restoranıdır.
eng	tur	Has anyone ever told you what really happened?	Gerçekten ne olduğunu biri sana söyledi mi?
eng	tur	Tom did exactly what we told him to do.	Tom yapmasını söylediğimiz şeyi tam olarak yaptı.
eng	tur	I can't stand the cold here.	Buradaki soğuğa dayanamıyorum.
eng	tur	Let's keep this our little secret.	Bu küçük sırrımızı saklayalım.
eng	tur	My mother usually goes shopping with me.	Annem genellikle benimle alışverişe gider.
eng	tur	I don't recognize the sound.	Ben sesi tanımıyorum.
eng	tur	How's Tom been treating you?	Tom sana nasıl davranıyor?
eng	tur	I'll get us some more wine.	Bize biraz daha şarap getireyim.
eng	tur	The murderer was convicted and sentenced to life in prison.	Katilin suçu kanıtlandı ve ömür boyu hapse mahkum edildi.
eng	tur	I will not allow myself to be fooled.	Ben aptal yerine konulmama izin vermeyeceğim.
eng	tur	Do you really want this?	Bunu gerçekten istiyor musun?
eng	tur	They both want to say something.	Onların her ikisi de bir şey söylemek istiyor.
eng	tur	I tried to cheer her up, but all she wanted was to be alone.	Onu neşelendirmeye çalıştım ama tek istediği yalnız kalmaktı.
eng	tur	Tom now knows where Mary lives.	Tom şimdi Mary'nin nerede yaşadığını biliyor.
eng	tur	I thought that you already knew.	Zaten bildiğini düşünüyordum.
eng	tur	Is that our problem?	O bizim sorunumuz mu?
eng	tur	Butternut squash is a good source of manganese, potassium, and vitamins A, C, and E.	Balkabağı, iyi bir manganez, potasyum ve A, C ve E vitaminleri kaynağıdır.
eng	tur	A blackboard doesn't have to be black.	Bir kara tahta, siyah olmak zorunda değildir.
eng	tur	"What's going on?", asked Mary when she saw Tom crying on the floor.	Mary, Tom'un yerde ağlıyor olduğunu görünce "Neler oluyor?" diye sordu.
eng	tur	He was afraid to swim.	Yüzmekten korkuyordu.
eng	tur	His dream has finally come true.	Hayali sonunda gerçek oldu.
eng	tur	Peel the orange.	Portakalın kabuğunu soyun.
eng	tur	It's not possible to live forever.	Sonsuza dek yaşamak mümkün değil.
eng	tur	They were injured.	Onlar yaralandı.
eng	tur	We made an appeal for support.	Biz destek için temyize gittik.
eng	tur	Would you please tell me your name again?	Bana ismini tekrar söyler misin?
eng	tur	Show them your bruise.	Onlara çürüğünü göster.
eng	tur	Why didn't you call for help?	Neden yardım için aramadın?
eng	tur	There were no witnesses to the crime.	Suçla ilgili hiçbir tanık yoktu.
eng	tur	This is our job.	Bu bizim işimiz.
eng	tur	Tom wants to go home.	Tom eve gitmek istiyor.
eng	tur	It's going to be worthless.	Bu değersiz olacak.
eng	tur	Sami had a very crazy mother.	Sami'nin çok çılgın bir annesi vardı.
eng	tur	They both smile.	Onların ikisi de gülümsüyor.
eng	tur	He did not expect to live so long.	O kadar uzun yaşamayı beklemiyordu.
eng	tur	I got everything I asked for.	İstediğim her şeyi aldım.
eng	tur	He came over to my house.	O, benim eve uğradı.
eng	tur	Tom sat next to Mary on the bus.	Tom otobüste Mary'nin yanına oturdu.
eng	tur	Someone let me know when this nightmare is over.	Bu kâbus bittiğinde birisi bana bildirsin.
eng	tur	Prepare yourself.	Kendini hazırla.
eng	tur	Did she go to that concert?	O konsere gitti mi?
eng	tur	All of us were excited with the result of the experiment.	Hepimiz deneyin sonuçlarıyla heyecanlandık.
eng	tur	Tom walked into his apartment.	Tom apartmanının içine yürüdü.
eng	tur	First, there's something I'd like to show you.	Önce, sana göstermek istediğim bir şey var.
eng	tur	The story of Edward Snowden has reminded us once again that even the walls have ears.	Edward Snowden'in hikayesi bize duvarların bile kulaklarının olduğunu bir kez daha hatırlattı.
eng	tur	I should've told her no.	Ona hayır demeliydim.
eng	tur	It's dark in here.	Burası karanlık.
eng	tur	We waited a little longer.	Biz biraz daha bekledik.
eng	tur	When he had no money, he couldn't buy any bread.	Parası olmadığı zaman hiç ekmek alamazdı.
eng	tur	I have a short-sleeved shirt.	Benim kısa kollu bir gömleğim var.
eng	tur	After returning from war, many soldiers show signs of post-traumatic stress syndrome.	Savaştan döndükten sonra birçok asker travma sonrası stres sendromu belirtileri gösteriyor.
eng	tur	Tom is a class act.	Tom etkileyici bir kimse.
eng	tur	I thought you might change your mind.	Fikrini değiştirebileceğini düşündüm.
eng	tur	Tom loves talking about music.	Tom müzik hakkında konuşmayı sever.
eng	tur	Tom is in the building.	Tom binada.
eng	tur	Tom said he thought Mary was downstairs.	Tom Mary'nin alt katta olduğunu düşündüğünü söyledi.
eng	tur	She called him every bad name she knew.	O, ona ağzına geleni geleni söyledi.
eng	tur	You're tidy.	Sen düzenlisin.
eng	tur	I just arrived yesterday.	Ben sadece dün geldim.
eng	tur	I'm hoping to do just that.	Sadece onu yapmayı umuyorum.
eng	tur	I get off work at 2:30.	Saat 2.30'da işten ayrılırım.
eng	tur	A great variety of plants and animals live in the tropical rain forest.	Çok çeşitli bitkiler ve hayvanlar tropikal yağmur ormanlarında yaşıyor.
eng	tur	Ask a silly question and you'll get a silly answer.	Aptalca bir soru sorarsan aptalca bir cevap alırsın.
eng	tur	Tom knows that I'll call you.	Tom seni arayacağımı biliyor.
eng	tur	I destroyed everything.	Her şeyi yok ettim.
eng	tur	What if I get caught?	Ya yakalanırsam?
eng	tur	I don't want you to see my daughter anymore.	Artık kızımı görmeni istemiyorum.
eng	tur	Specifications and price are subject to change.	Teknik özellikler ve fiyat değişebilir.
eng	tur	I want to hear you play the piano.	Piyano çalışını duymak istiyorum.
eng	tur	Tom got a flat tyre on an isolated country road and had no idea how to change it.	Tom'un ıssız bir taşra yolunda patlak bir lastiği var ve onu nasıl değiştireceği konusunda bir fikri yok.
eng	tur	Tom just messed up.	Tom az önce ortalığı karıştırdı.
eng	tur	Tom says he isn't ready to do that.	Tom, bunu yapmaya hazır olmadığını söylüyor.
eng	tur	I saw Tom. He was with another woman.	Tom'u gördüm. Başka bir kadınla beraberdi.
eng	tur	Fish live in the water.	Balıklar suda yaşar.
eng	tur	She gambled the money.	Parayı riske attı.
eng	tur	Tom is the only boy Mary has ever gone out with.	Mary'nin şimdiye kadar çıktığı tek erkek Tom'dur.
eng	tur	The train was just on the point of starting when I got to the station.	İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
eng	tur	The band is excellent.	Grup mükemmel.
eng	tur	I wasn't aware Tom was in the room.	Tom'un odada olduğunu fark etmemiştim.
eng	tur	Is this what you wanted me to buy?	Satın almamı istediğin şey bu mu?
eng	tur	Sami will probably always remember that.	Sami onu muhtemelen her zaman hatırlayacaktır.
eng	tur	Everything was about to change.	Her şey değişmek üzereydi.
eng	tur	The man on the porch looked like Tom.	Sundurmadaki adam Tom'a benziyordu.
eng	tur	Don't forget to put a stamp on your letter.	Mektubuna bir pul yapıştırmayı unutma.
eng	tur	I'm speaking with my student.	Öğrencimle konuşuyorum.
eng	tur	Some of the essays are very interesting.	Denemelerden bazıları çok ilginç.
eng	tur	We don't know where they are now.	Onların şimdi nerede olduklarını bilmiyoruz.
eng	tur	Layla died in prison of a heat attack.	Leyla kalp krizi nedeniyle cezaevinde öldü.
eng	tur	I did Tom a favor.	Tom'a bir iyilik yaptım.
eng	tur	I'll do that later.	Onu daha sonra yapacağım.
eng	tur	If only she could see you now.	Keşke o seni şimdi görebilse.
eng	tur	Tom is confused.	Tom'un kafası karıştı.
eng	tur	Your behaviour was shameful.	Senin davranışın ayıptı.
eng	tur	I'm very sexy.	Çok seksiyim.
eng	tur	I'm honored to work with her.	Onunla birlikte çalışmaktan onur duyuyorum.
eng	tur	Tom found the note that Mary had left for him.	Tom Mary'nin onun için bıraktığı notu buldu.
eng	tur	Tom was about to be killed, but he didn't know it.	Tom öldürülmek üzereydi ama o bunu bilmiyordu.
eng	tur	The simpsons are a popular tv show.	Simpsonlar popüler bir televizyon dizisidir.
eng	tur	Teach me how to fold a paper crane. I forgot how to fold it.	Bana bir kağıt vinci nasıl katlayacağını öğret. Onu nasıl katlayacağımı unuttum.
eng	tur	I didn't see anyone catch any fish.	Kimsenin herhangi bir balık yakaladığını görmedim.
eng	tur	Everyone was looking at Tom curiously.	Herkes merakla Tom'a bakıyordu.
eng	tur	I have to go back for them.	Ben onlar için geri dönmek zorundayım.
eng	tur	Spanish is her mother tongue.	İspanyolca onun ana dilidir.
eng	tur	I won't be defeated.	Ben yenilmeyeceğim.
eng	tur	Tom looked around, but he couldn't see anything.	Tom etrafına baktı, ancak hiçbir şey göremedi.
eng	tur	You seem to be afraid of Tom.	Sen Tom'dan korkuyor görünüyorsun.
eng	tur	Tom is going to have to do that sooner or later.	Tom er ya da geç onu yapmak zorunda olacak.
eng	tur	The sea looks calm and smooth.	Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
eng	tur	Tom is wearing a new suit.	Tom yeni bir takım elbise giyiyor.
eng	tur	When do you want to meet Tom?	Neden Tom'la buluşmamı istiyorsun?
eng	tur	Tom isn't able to do what we asked.	Tom istediğimiz şeyi yapamıyor.
eng	tur	Tom has a driver's license.	Tom'un bir ehliyeti var.
eng	tur	You smell nice.	Güzel kokuyorsun.
eng	tur	You will have to join the project.	Projeye katılmak zorunda kalacaksın.
eng	tur	I am the one who knocks.	Kapıyı tıklayanım ben!
eng	tur	Do you think those are real?	Onların gerçek olduğunu mu düşünüyorsun?
eng	tur	Tom went on a fishing trip.	Tom bir balık tutma yolculuğuna gitti.
eng	tur	The more you study, the more you discover your ignorance.	Ne kadar çok öğrenirsen, o kadar çok cehaletini anlarsın.
eng	tur	You can have as much time as you need.	İhtiyacınız olduğu kadar çok zaman alabilirsiniz.
eng	tur	He drives a pickup truck.	O bir pikap kullanıyor.
eng	tur	Tom was reluctant to talk about it.	Tom bu konuda konuşmak için isteksizdi.
eng	tur	Knock it off, will you?	Kes şunu artık, ne dersin?
eng	tur	Try to control yourself.	Kendinizi kontrol etmeye çalışın.
eng	tur	He's the father of the bride.	O gelinin babasıdır.
eng	tur	It took us a long time to decide where to go.	Nereye gideceğimize karar vermemiz uzun zaman aldı.
eng	tur	I'll talk to her tomorrow.	Yarın onunla konuşacağım.
eng	tur	Boston has a subway.	Boston'un bir metrosu vardır.
eng	tur	Tom's handwriting is hard to read.	Tom'un el yazısını okumak zordur.
eng	tur	Tom was glad when Mary offered to help him in the garden.	Mary ona bahçede yardım etmeyi teklif ettiğinde Tom memnun oldu.
eng	tur	Tom walked toward Mary.	Tom Mary'ye doğru yürüdü.
eng	tur	Zeke Choi's spine was shattered by an assassin's bullet.	Zeke Choi'nin omurgası bir suikastçının kurşunuyla paramparça edildi.
eng	tur	Well, I have to go now.	Eh, artık gitmek zorundayım.
eng	tur	Should I opt for nitrite-free foods?	Nitrit içermeyen gıdaları tercih etmeli miyim?
eng	tur	Will you lend me your dictionary?	Bana sözlüğünü ödünç verir misin?
eng	tur	He works as a busboy.	O, bir komi olarak çalışmaktadır.
eng	tur	I thought you said you hated that.	Ondan nefret ettiğini söylediği sanıyordum.
eng	tur	Tom looks like a tired old man.	Tom yorgun yaşlı bir adam gibi görünüyor.
eng	tur	She kissed me without saying a word.	O bir kelime söylemeden beni öptü.
eng	tur	I went to bed after I came home.	Eve geldikten sonra yatmaya gittim.
eng	tur	There's fruit and meat in this market.	Bu markette meyve ve et var.
eng	tur	I looked all over the house for that letter.	Bu mektup için evin her yerini aradım.
eng	tur	Was that not clear?	O belli değil miydi?
eng	tur	I got tired of waiting for Tom, so I left.	Tom'u beklemekten sıkıldım, bu nedenle ayrıldım.
eng	tur	It wasn't easy for him to keep his promise.	Onun için sözünü tutmak kolay değildi.
eng	tur	Tom told me he didn't have much time.	Tom bana çok zamanı olmadığını söyledi.
eng	tur	We're hoping that you'll support us.	Bizi destekleyeceğinizi umuyoruz.
eng	tur	Tom doesn't need to go.	Tom'un gitmesine gerek yok.
eng	tur	I found a very good drug for nettle rash.	Kurdeşen için çok iyi bir ilaç buldum.
eng	tur	He made a desk and two benches for us.	Bizim için bir masa ve iki bank yaptı.
eng	tur	Do you really have enough money to buy this?	Bunu almak için gerçekten yeterli paranız var mı?
eng	tur	We can open the window.	Pencereyi açabiliriz.
eng	tur	Today, I got up very early.	Bugün çok erken kalktım.
eng	tur	This is the right answer.	Bu doğru cevap.
eng	tur	I think we forgot someone.	Sanırım birini unuttuk.
eng	tur	We don't know what caused the fire.	Yangına neyin sebep olduğunu bilmiyoruz.
eng	tur	Charles has to go to the hospital.	Charles hastaneye gitmek zorunda.
eng	tur	She is talking.	O, konuşuyor.
eng	tur	Being happy doesn't mean that everything is perfect, but rather that you've decided to look beyond the imperfections.	Mutlu olmak her şeyin mükemmel olduğu anlamına gelmez fakat aksine eksikliklerin ötesine bakmaya karar vermenizdir.
eng	tur	Tom and John punched each other.	Tom, John'la yumruklaştı.
eng	tur	As everyone knows, he is a genius.	O herkesin bildiği gibi, o bir dahidir.
eng	tur	Is it true that Tom wasn't able to help Mary?	Tom'un Mary'ye yardım edemediği doğru mu?
eng	tur	Bring all your money.	Bütün paranı getir.
eng	tur	Tom was involved in a terrible accident.	Tom korkunç bir kazaya karıştı.
eng	tur	I should probably help Tom.	Muhtemelen Tom'a yardım etmeliyim.
eng	tur	Don't you want to know who I gave that to?	Onu kime verdiğimi bilmek istemiyor musun?
eng	tur	She denied that she's my mother.	O, annem olduğunu reddetti.
eng	tur	How unlucky I am!	Ben ne kadar şanssızım!
eng	tur	Did you know Tom used to work in Boston?	Tom'un eskiden Boston'da çalıştığını biliyor muydun?
eng	tur	Tom helps anybody who asks him.	Tom isteyen herkese yardımcı olur.
eng	tur	Do you really think that Tom had nothing to do with what happened?	Gerçekten Tom'un olanlarla ilgili yapacak bir şeyi olmadığını mı düşünüyorsun?
eng	tur	Please don't let Tom ride my bicycle.	Lütfen Tom'un bisikletime binmesine izin verme.
eng	tur	Tom never expected that Mary would fall in love with John.	Tom Mary'nin John'a aşık olacağını hiç beklemiyordu.
eng	tur	I'll let you go.	Gitmene izin vereceğim.
eng	tur	I didn't enjoy my last job. That's why I quit.	Son işimden hoşlanmadım. Bu yüzden ayrıldım.
eng	tur	You're obviously too young to drink.	Belli ki içki içmek için fazla gençsin.
eng	tur	I promise I won't forget.	Unutmayacağıma söz veriyorum.
eng	tur	You're a bodybuilder, aren't you?	Sen bir vücut geliştiricisisin, değil mi?
eng	tur	Horses are animals.	Atlar hayvandır.
eng	tur	Do you have a problem with him?	Onunla ilgili bir sorunun var mı?
eng	tur	Akira plays tennis well.	Akira güzel tenis oynar.
eng	tur	Blood consists of erythrocytes, leukocytes, platelets, and plasma.	Kan eritrositler, lökositler, trombositler ve plazmadan oluşur.
eng	tur	How often can you do that?	Bunu ne sıklıkla yapabilirsin?
eng	tur	The minister was obliged to resign from the Cabinet.	Bakan, kabineden istifa etmek zorunda kaldı.
eng	tur	I didn't feel like buying a car.	Canım bir araba almak istemiyordu.
eng	tur	You study at that school?	O okulda mı okuyorsun?
eng	tur	The mayor's daughter has been kidnapped.	Belediye başkanının kızı kaçırıldı.
eng	tur	Tom wanted to hang out with Mary.	Tom Mary ile takılmak istedi.
eng	tur	For a girl of her age, Mary expresses very clever, remarkable thoughts.	Onun yaşındaki bir kız için, Mary çok zeki, dikkat çekici düşünceler ifade eder.
eng	tur	This thing is not a bear. It is the corpse of a bear.	Bu şey bir ayı değil. O ölü bir ayı.
eng	tur	We suggested that she should make up for the loss.	Biz onun kaybı telafi etmesi gerektiğini önerdik.
eng	tur	He is two inches taller than I am.	O, benden iki inç daha uzundur.
eng	tur	She has already gone to school.	Okula zaten gitti o.
eng	tur	I think you'd like it in Boston.	Bence Boston'da olmak hoşuna gider.
eng	tur	Tom wants to improve himself.	Tom kendini geliştirmek istiyor.
eng	tur	Let's speak English.	İngilizce konuşalım.
eng	tur	I walked an entire ten miles.	Ben tam on mil yürüdüm.
eng	tur	We're just about ready to go.	Biz sadece neredeyse gitmeye hazırız.
eng	tur	I often fell, but I never gave up.	Sık sık düştüm ama asla vazgeçmedim.
eng	tur	I just wish it wasn't so expensive.	Keşke o bu kadar pahalı olmasa.
eng	tur	Tom wanted to get his tattoo removed.	Tom dövmesini kaldırmak istedi.
eng	tur	If you drive a car like that, you'll end up in the hospital.	Eğer bir arabayı öyle sürersen hastaneyi boylarsın.
eng	tur	Tom eventually became a doctor.	Tom sonunda bir doktor oldu.
eng	tur	You don't need to be here.	Senin burada olmana gerek yok.
eng	tur	Why would I do all that?	Tüm bunları neden yapayım ki?
eng	tur	I kept this for you.	Bunu senin için tuttum.
eng	tur	Would you like me to show you how to do that?	Onu nasıl yapacağını sana göstermemi ister misin?
eng	tur	It's no use trying to persuade her.	Onu ikna etmeye çalışmanın yararı yok.
eng	tur	He was educated by her grandfather.	Büyük babası tarafından eğitilmiştir.
eng	tur	What time do the shops open?	Dükkanlar kaçta açılıyor?
eng	tur	Why didn't he come to the party?	O, niçin partiye gelmedi?
eng	tur	Once you start, you will never stop.	Bir defa başlayınca, asla durmayacaksın.
eng	tur	This site is ideal for our house.	Bu yer bizim ev için idealdir.
eng	tur	Some of the keys on the piano are broken.	Piyanonun bazı tuşları kırılmış.
eng	tur	Why did I do that?	Onu niçin yaptım?
eng	tur	Tom wasn't at work.	Tom iş yerinde değildi.
eng	tur	I was unimpressed.	Ben etkilenmiş değildim.
eng	tur	I have a lot of activities which take up my time.	Bir sürü zamanımı alan eylemlerim var.
eng	tur	I have to make a note of that.	Onu not etmek zorundayım.
eng	tur	All her motions were graceful.	Onun tüm hareketleri zarifti.
eng	tur	I'm not excited about it.	Ben bunun hakkında heyecanlı değilim.
eng	tur	He was electrocuted while playing the electric harp.	Elektrikli arp çalarken, o elektrik çarpmasından öldü.
eng	tur	You should write a song about that.	Onun hakkında bir şarkı yazmalısın.
eng	tur	The gunfire was getting worse, so we ran down to our cellar.	Silah ateşi kötüleşiyordu bu yüzden aşağıya mahzene koştuk.
eng	tur	Tom speaks French, doesn't he?	Tom Fransızca konuşur, değil mi?
eng	tur	Tom held out his hand.	Tom elini uzattı.
eng	tur	Be polite to everyone.	Herkese karşı nazik ol.
eng	tur	Do you think anyone would care if I did that?	Bunu yapsam kimsenin umurunda olacağını mı düşünüyorsun?
eng	tur	I listened.	Dinledim.
eng	tur	Don't touch it. Leave it as it is.	Dokunma. Olduğu gibi bırak.
eng	tur	He plugged in the radio.	O, radyonun fişini taktı.
eng	tur	Tom just turned thirty years old.	Tom sadece otuz yaşına girdi.
eng	tur	Tom broke up with Mary last week.	Tom geçen hafta Mary'den ayrıldı.
eng	tur	Everything will be all right now.	Şimdi her şey iyi olacak.
eng	tur	I don't enjoy skiing.	Ben kayak yapmaktan zevk almıyorum.
eng	tur	Nobody wanted to come to my country.	Kimse ülkeme gelmek istemedi.
eng	tur	Layla's face dropped.	Leyla'nın yüzü asıldı.
eng	tur	Why is dad in the kitchen?	Baba niçin mutfakta?
eng	tur	How did you become so rich?	Nasıl bu kadar zengin oldunuz?
eng	tur	You need to stay where you are.	Olduğun yerde kalmalısın.
eng	tur	Tom's feet stink.	Tom'un ayakları pis kokuyor.
eng	tur	I don't think this movie is interesting.	Bu filmin ilginç olduğunu düşünmüyorum.
eng	tur	She was steaming with anger.	O öfkelendi.
eng	tur	We both know this isn't real.	Bunun gerçek olmadığını ikimiz de biliyoruz.
eng	tur	I'm not sure I really want that.	Bunu gerçekten istediğimden emin değilim.
eng	tur	I don't have enough time to eat.	Yemek yemek için yeterli zamanım yok.
eng	tur	He's married to my cousin.	O benim kuzenimle evli.
eng	tur	Last night I saw Pulp Fiction.	Dün gece Pulp Fiction'ı gördüm.
eng	tur	When was the last time you ate spinach?	En son ne zaman ıspanak yedin?
eng	tur	Come on. We don't have all day.	Hadi. bütün gün seni bekleyemeyiz.
eng	tur	Tom bought his camera at this store about three months ago.	Tom kamerasını yaklaşık üç ay önce bu mağazada satın aldı.
eng	tur	Tom waited for Mary to say more, but she didn't.	Tom, Mary'nin daha fazla söylemesini bekledi ama o söylemedi.
eng	tur	Tom could no longer hide his fear.	Tom artık korkusunu saklayamadı.
eng	tur	Sing a song with me.	Benimle birlikte bir şarkı söyle.
eng	tur	I was able to pass the test.	Ben testi geçebildim.
eng	tur	I have nothing to say on this matter.	Benim bu konuda söyleyecek bir şeyim yok.
eng	tur	You can't stand it, can you?	Buna katlanamazsın, değil mi?
eng	tur	Tom is actually a very good cook.	Tom aslında çok iyi bir aşçı.
eng	tur	I'm happy that I was able to do that for you.	Bunu senin için yapabildiğime sevindim.
eng	tur	Nobody said anything.	Hiç kimse bir şey söylemedi.
eng	tur	Tom knocked on the door, but nobody answered.	Tom kapıyı çaldı ama kimse cevap vermedi.
eng	tur	I've been singing a lot of folk songs recently.	Son zamanlarda birçok halk şarkısı söylüyorum.
eng	tur	Tom seems to be disorganized.	Tom dağınık gibi görünüyor.
eng	tur	"I really do," replied the little black rabbit.	"Ben gerçekten yaparım, " küçük siyah tavşan cevap verdi.
eng	tur	Did Marika encourage you to learn Finnish?	Marika seni Fince öğrenmen için destekledi mi?
eng	tur	They're all hungry.	Hepsi aç.
eng	tur	This room is my bedroom, and the other one is my office.	Bu oda benim yatak odam, diğeri benim ofisim.
eng	tur	What's your lucky number?	Senin şanslı sayın nedir?
eng	tur	Tom made rice.	Tom pilav yaptı.
eng	tur	Tom is going to need some more money.	Tom'un biraz daha paraya ihtiyacı olacak.
eng	tur	I'm checking for laser beam alarm triggers.	Lazer ışını alarm tetikleyicilerini kontrol ediyorum.
eng	tur	Who's not wearing gloves?	Kim eldiven takmıyor?
eng	tur	I still go to Boston every summer.	Hâlâ her yaz Boston'a gideceğim.
eng	tur	We made some stupid mistakes.	Biz bazı aptalca hatalar yaptık.
eng	tur	Let's go to the toy store.	Hadi oyuncak mağazasına gidelim.
eng	tur	December 24th is Christmas Eve.	24 Aralık Noel arefesidir.
eng	tur	Tom hasn't yet stopped doing that.	Tom bunu yapmayı henüz bırakmadı.
eng	tur	The square of 5 is 25.	5'in karesi 25'tir.
eng	tur	I think you've got me confused with somebody else.	Sanırım beni başka biriyle karıştırdın.
eng	tur	Yesterday night, I was almost bitten to death by the laboratory mosquitoes.	Dün gece kobay sivrisinekler tarafından öldüresiye ısırıldım.
eng	tur	Tom is going to be tough to beat.	Tom yenmek için sert olacak.
eng	tur	Tom dropped to his knees.	Tom dizlerinin üstüne düştü.
eng	tur	That's not what Tom says.	Tom'un söylediği bu değil.
eng	tur	I want you to be with me.	Benimle olmanı istiyorum.
eng	tur	Mery is the laziest person in his class.	Mery sınıfında en tembel kişidir.
eng	tur	Things have been going great.	İşler güzel geçiyor.
eng	tur	Layla was still recovering.	Leyla hala iyileşiyordu.
eng	tur	There are only books on the shelf.	Rafta sadece kitaplar var.
eng	tur	That method didn't seem very effective.	O yöntem çok etkili gözükmüyordu.
eng	tur	We saw Mac make a fantastic shot.	Mac'in harika bir vuruş yaptığını gördük
eng	tur	I'm planning to move back to Boston next year.	Gelecek yıl Boston'a geri taşınmayı planlıyorum.
eng	tur	What is a haiku?	Haiku nedir?
eng	tur	I never realized how much Tom wanted to go to Boston.	Tom'un Boston'a ne kadar çok gitmek istediğini hiç fark etmedim.
eng	tur	Wouldn't you like to get some fresh air?	Biraz temiz hava almak istemez misiniz?
eng	tur	I'm pretty sure that's Tom.	Onun Tom olduğundan oldukça eminim.
eng	tur	The open-air concert was cancelled because of the rain.	Açık hava konseri yağmur yüzünden iptal oldu.
eng	tur	Did you already eat at home?	Zaten evde yemek yedin mi?
eng	tur	Tom and Mary shook hands.	Tom ve Mary tokalaştı.
eng	tur	Every man must eat and drink.	Her insan yemeli ve içmelidir.
eng	tur	Sami was teaching the Quran.	Sami Kuran dersi veriyordu.
eng	tur	I asked her a few questions.	Ona birkaç soru sordum.
eng	tur	The old method proved to be best after all.	Eski metot sonunda en iyi olduğunu kanıtladı.
eng	tur	Tom jumped out of bed.	Tom yataktan fırladı.
eng	tur	Tom wants to be a veterinarian.	Tom bir veteriner olmak istiyor.
eng	tur	I can neither read French nor speak it.	Fransızcayı ne okuyabilirim ne de konuşabilirim.
eng	tur	Tom gets up early and so do I.	Tom erken kalkar ve ben de.
eng	tur	"Where have you been?" "I have been to the station to see a friend off."	"Neredeydin?" "Bir arkadaşı yolcu etmek için istasyondaydım."
eng	tur	Tom said that Mary wouldn't help him.	Tom, Mary'nin ona yardım etmeyeceğini söyledi.
eng	tur	I would like to discuss about the price with you.	Seninle fiyat hakkında konuşmak istiyorum.
eng	tur	Did Tom tell you we were leaving tomorrow?	Tom sana yarın gideceğimizi söyledi mi?
eng	tur	You're famous now.	Artık ünlüsün.
eng	tur	Tom wouldn't like it if he knew Mary and John were dating.	Eğer Tom Mary ve John'un çıktığını bilseydi bundan hoşlanmazdı.
eng	tur	I'm not here to fight.	Dövüşmek için burada değilim.
eng	tur	If you invite him, he may come.	Onu davet edersen gelebilir.
eng	tur	I've received it, too.	Ben de aldım.
eng	tur	It turned out to be a lovely day.	Onun güzel bir gün olduğu ortaya çıktı.
eng	tur	They're beautiful.	Onlar güzel.
eng	tur	I want something more.	Bir şey daha istiyorum.
eng	tur	How did Tom get it?	Tom onu nasıl aldı?
eng	tur	He was told by his doctor to remain in bed.	Doktoru tarafından yataktan çıkmaması söylendi.
eng	tur	Who invented dynamite?	Dinamiti kim icat etti?
eng	tur	Tom didn't seem to be happy.	Tom mutlu görünmüyordu.
eng	tur	The tourist office is open from nine o'clock to one o'clock.	Turizm bürosu, saat dokuzdan saat bire kadar açıktır.
eng	tur	I helped Tom get back on his feet.	Tom'un yeniden ayaklarının üstünde durmasına yardım ettim.
eng	tur	I would rather stay at home than go to the movies.	Sinemaya gitmektense evde kalmayı tercih ederim.
eng	tur	Nobody could answer my questions.	Kimse benim sorularıma cevap veremedi.
eng	tur	Have you decided on where you're going to do that?	Bunu nerede yapacağına karar verdin mi?
eng	tur	We don't have much time. Let's hurry.	Fazla zamanımız yok, acele edelim.
eng	tur	We must keep on fighting.	Biz mücadeleye devam etmeliyiz.
eng	tur	I'm sure Tom regrets it now.	Tom'un şimdi bundan pişman olduğunu biliyorum.
eng	tur	When we started out designing web pages, we were the only ones doing it in this part of the country.	Web sayfalarını tasarlamaya başladığımızda, ülkenin bu kısmında onu yapan tek insanlar bizdik.
eng	tur	Dan overheard Linda's conversation with her lover.	Dan Linda'nın sevgilisi ile konuşmasına kulak misafiri oldu.
eng	tur	What country is this?	Bu hangi ülke?
eng	tur	Aren't you going to go anywhere this summer?	Bu yaz herhangi bir yere gitmeyecek misin?
eng	tur	Tom was an accident waiting to happen.	Tom olacağını bekleyen bir kazaydı.
eng	tur	I don't know what I think.	Ne düşündüğümü bilmiyorum.
eng	tur	I hope Tom is safe.	Umarım Tom güvendedir.
eng	tur	If I gave you three hundred dollars, what would you spend it on?	Eğer sana üç yüz dolar verirsem, ne üzerine harcarsın?
eng	tur	I found my high school yearbook.	Lise yıllığımı buldum.
eng	tur	Tom's very effusive.	Tom çok coşkuludur.
eng	tur	She looked at me and said "Hi!"	Bana bakıp, "Selam!" dedi.
eng	tur	That sounds too complicated.	O çok karmaşık görünüyor.
eng	tur	What could Tom mean?	Tom ne demek istedi?
eng	tur	I suddenly thought of my dead mother.	Aniden, ölen annemi düşündüm.
eng	tur	The people were in a line to get the signature of the president.	İnsanlar, Devlet Başkanı'nın imzasını almak için sıraya girdiler.
eng	tur	Be careful not to offend him.	Onu rencide etmemek için dikkatli ol.
eng	tur	It's a small problem.	O küçük bir sorun.
eng	tur	I almost believe I could do that.	Neredeyse yapabileceğime inanıyorum.
eng	tur	Please don't go. Don't leave me alone here.	Lütfen gitme. Beni burada yalnız bırakma.
eng	tur	It'll be different now.	O şimdi farklı olacak.
eng	tur	Tom works with his hands.	Tom elleriyle çalışır.
eng	tur	This cover doesn't fit.	Bu kapak uymuyor.
eng	tur	I have an aunt who lives in Australia.	Avustralya'da yaşayan bir teyzem var.
eng	tur	I hope I didn't hurt Tom.	Umarım Tom'u incitmedim.
eng	tur	I should have paid more attention to her feelings.	Onun duygularına daha fazla dikkat etmem gerekirdi.
eng	tur	Where can I make a phone call?	Nerede bir telefon görüşmesi yapabilirim.
eng	tur	I want to remain anonymous.	Anonim kalmak istiyorum.
eng	tur	I need a good pair of sunglasses.	İyi bir çift güneş gözlüğüne ihtiyacım var.
eng	tur	Tom and Mary understood each other.	Tom ve Mary birbirlerini anladılar.
eng	tur	Sami started taking my clothes off.	Sami kıyafetlerimi çıkartmaya başladı.
eng	tur	The flowers in the vase are roses.	Vazodaki çiçekler güldür.
eng	tur	Some will be wearing new uniforms next year.	Bazıları gelecek yıl yeni üniforma giyiyor olacak.
eng	tur	He came to see you yesterday.	O dün seni görmek için geldi.
eng	tur	She washes her skirt.	Eteğini yıkıyor.
eng	tur	Tom and Mary are both overweight, aren't they?	Tom ve Mary ikisi de fazla kilolu, değil mi?
eng	tur	Look what Tom found in the backyard.	Tom'un arka bahçede bulduğu şeye bak.
eng	tur	Life is sweet.	Hayat tatlıdır.
eng	tur	Unfortunately I can't find the lyrics for this song.	Ne yazık ki bu şarkının güftesini bulamıyorum.
eng	tur	Harold II was the last Anglo-Saxon king of England.	Harold II İngiltere'nin son Anglo-Sakson kralıydı.
eng	tur	I can't speak Tok Pisin well.	Ben iyi Tok Pisin konuşamıyorum.
eng	tur	We're working at the moment.	Şu anda çalışıyoruz.
eng	tur	Tom told Mary that John was sick in bed.	Tom Mary'ye John'un yatakta hasta olduğunu söyledi.
eng	tur	This language sounds beautiful.	Bu dil kulağa güzel geliyor.
eng	tur	I'm not used to this heat.	Bu ısıya alışık değilim.
eng	tur	I didn't ignore him.	Ben onu gözardı etmedim.
eng	tur	He took the heavy box down from the shelf.	O, raftan ağır kutuyu indirdi.
eng	tur	Would you like to join us for a game of cards?	Kart oyunu için bize katılmak ister misiniz?
eng	tur	The company is bringing out a new kind of sports car.	Şirket piyasaya yeni bir tür spor araba sürüyor.
eng	tur	Meat often gets discounted just before closing time.	Et genellikle sadece kapanış saatinden önce iskonto alır.
eng	tur	She took up his offer.	O onun teklifini kabul etti.
eng	tur	My children live in Paris.	Çocuklarım Paris'te yaşıyor.
eng	tur	It won't clear up.	Hava açık olmayacak.
eng	tur	Why don't you go play outside?	Neden dışarıda oynamaya gitmiyorsun?
eng	tur	Tom told me that Mary wasn't thirsty.	Tom bana Mary'nin susamadığını söyledi.
eng	tur	What do you want for dinner?	Akşam yemeği için ne istersin?
eng	tur	Tom wished to be left alone.	Tom yalnız bırakılmak istedi.
eng	tur	I'll give that to them.	Onu onlara vereceğim.
eng	tur	You're after them.	Sen onlardan sonrasın.
eng	tur	Breaking Bad is my favorite series.	Breaking Bad en sevdiğim dizi.
eng	tur	Tom is not a student.	Tom bir öğrenci değil.
eng	tur	Tom put all his eggs in one basket.	Tom bütün yumurtalarını bir sepete koydu.
eng	tur	Tom saved himself.	Tom kendini kurtardı.
eng	tur	We have strawberry and chocolate cookies.	Çilekli ve çikolatalı kurabiyelerimiz var.
eng	tur	Tom wasn't afraid of me.	Tom benden korkmadı.
eng	tur	Just step back.	Sadece geri çekil.
eng	tur	What did you eat for breakfast?	Kahvaltı için ne yedin?
eng	tur	Good health is conducive to happiness.	İyi sağlık, mutluluk için yardımcıdır.
eng	tur	We don't even know for sure that Tom was there.	Biz bile Tom'un orada olduğunu kesinlikle bilmiyoruz.
eng	tur	I can't lend this book to you.	Sana bu kitabı ödünç veremem.
eng	tur	"This is the last time," said Tom. "You always say that," replied Mary.	Tom “Bu son kez” dedi. Mary “Sen her zaman öyle dersin” diye yanıtladı .
eng	tur	I told them what I saw.	Onlara ne gördüğümü söyledim.
eng	tur	How did you know what to do?	Ne yapacağını nasıl bildin?
eng	tur	He was at work till late at night.	Gece geç saatlere kadar işteydi.
eng	tur	We don't speak the same language.	Aynı dili konuşmuyoruz.
eng	tur	Those branches break easily.	O dallar kolayca kırılır.
eng	tur	Tom forgot Mary's birthday.	Tom, Mary'nin doğum gününü unuttu.
eng	tur	You will have to make do with what we have.	Sahip olduklarımızla yetinmek zorunda kalacağız.
eng	tur	Tom's wife keeps him on such a short rope.	Tom'un karısı onun özgürlüğünü kısıtlıyordu.
eng	tur	Tom also has to do that.	Tom da onu yapmak zorunda
eng	tur	I was taught English by a foreigner.	Bana bir yabancı tarafından İngilizce öğretildi.
eng	tur	I'll be there in a little bit.	Birazdan orada olacağım.
eng	tur	She wore neither shoes nor stockings.	O ne ayakkabı ne de çorap giydi.
eng	tur	Be good to everyone who hates you.	Senden nefret eden herkese iyi davran.
eng	tur	He is a professor of English at Leeds.	Kendisi Leeds'te İngilizce hocası.
eng	tur	It's hard for me to talk to Tom.	Tom'la konuşmam zor.
eng	tur	He might not be happy.	O mutlu olmayabilir.
eng	tur	You were flirting with us.	Bizimle flört ediyordun.
eng	tur	Tom should be angry.	Tom'un öfkeli olması gerekir.
eng	tur	That person must be a computer programmer.	Şu kişi bir bilgisayar programcısı olmalı.
eng	tur	I don't have time to argue with you.	Seninle tartışmak için vaktim yok.
eng	tur	The sale ends on Monday.	Satış pazartesi günü sona eriyor.
eng	tur	You have to give Tom more time.	Tom'a daha fazla zaman vermek zorundasın.
eng	tur	Ask whatever you want to ask.	Ne sormak istersen sor.
eng	tur	She is anxious to visit Europe.	O, Avrupa'yı ziyaret etmek için isteklidir.
eng	tur	He was elected chairman of the committee.	Komitenin başkanı seçildi.
eng	tur	I advised Tom to eat more vegetables.	Tom'a daha fazla sebze yemesini önerdim.
eng	tur	Tom is not as well off as he used to be.	Tom eskisi kadar varlıklı değil.
eng	tur	I couldn't say no.	Hayır diyemedim.
eng	tur	Tom got in the golf cart.	Tom golf arabasına bindi.
eng	tur	Tom is a real character.	Tom gerçek bir karakter.
eng	tur	My father won't allow me to keep a dog.	Babam benim köpek bakmama izin vermez.
eng	tur	I get ear infections all the time.	Her zaman kulak enfeksiyonu kapıyorum.
eng	tur	It's like selling shoes to a shoemaker.	Bu, tereciye tere satmak gibi bir şey.
eng	tur	Tom is really proud of Mary.	Tom gerçekten Mary ile gurur duyuyor.
eng	tur	He intruded on her privacy.	O onun mahremiyetine izinsiz girdi.
eng	tur	Is there a school bus?	Bir okul otobüsü var mı?
eng	tur	He went out the window.	O, pencereden çıktı.
eng	tur	I don't know the Latin language.	Latin dilini bilmiyorum.
eng	tur	What am I doing?	Ben ne yapıyorum?
eng	tur	This isn't a bad thing.	Bu kötü bir şey değil.
eng	tur	Tom told me it would be easy to persuade Mary to go to Boston with us.	Tom bana bizimle birlikte Boston'a gitmesi için Mary'yi ikna etmenin kolay olacağını söyledi.
eng	tur	I will be happy to attend your party.	Ben partine katılmaktan mutlu olacağım.
eng	tur	Everybody knows I hate her.	Onu sevmediğimi herkes biliyor.
eng	tur	Why is life so difficult?	Neden hayat bu kadar zor?
eng	tur	You could at least pay Tom a visit.	En azından Tom'u ziyaret edebilirsin.
eng	tur	The book that I read yesterday was very interesting.	Dün okuduğum kitap çok ilginçti.
eng	tur	Tom was just helping me get dressed.	Tom sadece giyinmeme yardım ediyordu.
eng	tur	I'm really happy that I made it.	Onu yaptığım için gerçekten mutluyum.
eng	tur	We spent three hours in the open air.	Açık havada üç saat geçirdik.
eng	tur	Do not open the present yet.	Henüz hediyeyi açmayın.
eng	tur	Tom is a parasite who lives at the expense of others who earn money through hard work.	Tom, sıkı çalışarak para kazananlar pahasına yaşayan bir parazittir.
eng	tur	It seems that he's lying.	O yalan söylüyor gibi görünüyor.
eng	tur	Tom won't change his opinion.	Tom görüşünü değiştirmeyecek.
eng	tur	She got him a new hat.	O, ona yeni bir şapka aldı.
eng	tur	Wow, you look different.	Vay, farklı görünüyorsun.
eng	tur	Last night provided a good opportunity to see a meteor shower.	Dün gece bir meteor yağmuru görmek için iyi bir fırsat sağladı.
eng	tur	Tom does know what he's doing, doesn't he?	Tom ne yaptığını biliyor, değil mi?
eng	tur	As soon as you get the wall painted, you can go home.	Duvarı boyatır boyatmaz eve gidebilirsin.
eng	tur	The cat caught me by surprise!	Kedi beni şaşırttı!
eng	tur	Tom is back in prison, isn't he?	Tom hapse geri döndü, değil mi?
eng	tur	We're now about a hundred miles away from Boston.	Şimdi Boston'dan yaklaşık yüz mil uzaktayız.
eng	tur	As far as I am concerned, I have nothing to say.	Bildiğim kadarıyla, söyleyecek bir şeyim yok.
eng	tur	I'm sure you've said that to many girls before.	Bunu daha önce birçok kıza söylediğinden eminim.
eng	tur	Tom won't be able to be there.	Tom orada olamayacak.
eng	tur	I couldn't get hold of him at his office.	Onu ofisinde bulamadım.
eng	tur	I didn't get on the train with Tom.	Trene Tom'la binmedim.
eng	tur	Isn't that a little strange?	Bu biraz garip değil mi?
eng	tur	Tom managed to finish the work without any help.	Tom herhangi bir yardım olmadan işi bitirmeyi başarabildi.
eng	tur	What do you do when you have a financial disagreement in your family?	Ailende bir mali anlaşmazlık olduğu zaman ne yaparsın?
eng	tur	They poked fun at some of his films.	Onlar onun filmlerinden bazıları ile alay ettiler.
eng	tur	How exactly do you know her?	Onu tam olarak nasıl tanıyorsun?
eng	tur	We will let him try.	Biz onun onu denemesine izin vereceğiz.
eng	tur	I don't want to share my room with Tom.	Odamı Tom'la paylaşmak istemiyorum.
eng	tur	Your name has been dropped from the list.	Adınız listeden silindi.
eng	tur	Is it true that you dated Tom in high school?	Lisede Tom'la flört ettiğin doğru mu?
eng	tur	This building belongs to us.	Bu bina bize ait.
eng	tur	I didn't mean to imply anything.	Bir şey ima etmemiştim.
eng	tur	I haven't seen Tom lately.	Son zamanlarda Tom'u görmedim.
eng	tur	Please give me a chance.	Lütfen bana bir şans ver.
eng	tur	Tom said he didn't win.	Tom kazanmadığını söyledi.
eng	tur	If you wait right here, I'll go get what you want.	Burada beklersen istediğin şeyi almaya giderim.
eng	tur	Her facial expression was more sour than a lemon.	Onun yüz ifadesi bir limondan daha ekşiydi.
eng	tur	Don't make a fool of yourself!	Kendini komik duruma düşürme!
eng	tur	Have you been seeing a lot of him recently?	Son zamanlarda onu çok görüyor musun?
eng	tur	A person cannot understand another person completely.	Bir insan başka bir insanı tümüyle anlamayabilir.
eng	tur	My suitcase is packed.	Bavulum hazır.
eng	tur	I want you to reconsider your decision.	Kararını tekrar düşünmeni istiyorum.
eng	tur	Tom got on his motorcycle and drove off.	Tom motosikletine bindi ve uzaklaştı.
eng	tur	I left my wallet at home.	Cüzdanımı evde bıraktım.
eng	tur	Paolo told me we'd go hunting the following day.	Paolo bana ertesi gün ava çıkacağımızı söyledi.
eng	tur	I'm the one who should be doing this.	Bunu yapıyor olması gereken kişi benim.
eng	tur	I blew the candle out.	Ben mumu söndürdüm.
eng	tur	I believe I know this feeling of relief.	Sanırım bu rahatlama hissine inanıyorum.
eng	tur	Do you still need my assistance?	Hâlâ yardımıma ihtiyacınız var mı?
eng	tur	Men cry too.	Erkekler de ağlar.
eng	tur	That could've been embarrassing.	O utanç verici olabilirdi.
eng	tur	It won't come to that.	O, ona gelmeyecek.
eng	tur	I must sleep now.	Şimdi uyumalıyım.
eng	tur	We have to have this.	Buna sahip olmak zorundayım.
eng	tur	Please don't tell her.	Lütfen ona söyleme.
eng	tur	Do you have any plans for tomorrow evening?	Yarın akşam için hiç planın var mı?
eng	tur	Tom cut himself with his knife yesterday.	Dün Tom kendini bıçağıyla kesti.
eng	tur	All languages are hard in translating from them to Lojban.	Tüm dilleri onlardan Lojbana çevirmek zordur.
eng	tur	Do you think you and I could do that together?	Senin ve benim bunu birlikte yapabileceğimizi düşünüyor musun?
eng	tur	I want to see your expression.	İfadeni anlamak istiyorum.
eng	tur	Your honesty is refreshing.	Dürüstlüğünüz umut verici.
eng	tur	I aimed my gun at the target.	Silahımı hedefe doğrulttum.
eng	tur	Tom wondered if Mary could be persuaded teach his children French.	Tom Mary'nin çocuklarına Fransızca öğretmek için ikna edilip edilemeyeceğini merak ediyordu.
eng	tur	Tom wouldn't speak French to me.	Tom benimle Fransızca konuşmazdı.
eng	tur	It's too late to visit them.	Onları ziyaret etmek için çok geç.
eng	tur	The questions were endless.	Sorular sonsuzdu.
eng	tur	I know that he arrived yesterday.	Onun dün geldiğini biliyorum.
eng	tur	He is a good doctor.	O iyi bir doktor.
eng	tur	No doubt he will pass the examination.	Şüphesiz o, sınavı geçecek.
eng	tur	You really are pathetic.	Gerçekten ümitsizsin.
eng	tur	Our car was fast and soon got ahead of the other cars.	Bizim arabamız hızlıydı ve kısa sürede diğer arabaların önüne geçti.
eng	tur	You're full of surprises, Tom.	Sürprizlerle dolusun, Tom.
eng	tur	His behavior is very odd today.	Onun davranışı bugün çok gariptir.
eng	tur	Tom went to Boston three times in October.	Tom ekim ayında üç kez Boston'a gitti.
eng	tur	That's what I've been telling Tom.	Tom'a söylediğim bu.
eng	tur	Let's hope everything gets better tomorrow.	Yarın her şeyin daha iyi olacağını umalım.
eng	tur	Are humans mortal?	İnsanlar ölümlü müdür?
eng	tur	There are about 460,000 millionaires in Tokyo.	Tokyo'da yaklaşık 460.000 milyoner vardır.
eng	tur	Sami's body was examined by the coroner, then it was turned over to a funeral home.	Sami'nin cesedi adli tabip tarafından muayene edildi, sonra cenaze evine teslim edildi.
eng	tur	I know this area pretty well.	Bu alanı oldukça iyi biliyorum.
eng	tur	Tom's illiterate.	Tom okuma-yazma bilmiyor.
eng	tur	Tom seemed to be honest.	Tom dürüst görünüyordu.
eng	tur	The first snowfall has come today.	Bugün ilk kar düştü.
eng	tur	I would like to do more.	Daha fazlasını yapmak isterim.
eng	tur	I really like her, but I'm not sure that I love her.	Onu gerçekten seviyorum ama ona aşık olduğuma emin değilim.
eng	tur	That man looks familiar.	O adam tanıdık geliyor.
eng	tur	Tom knew that Mary was lying to him.	Tom, Mary'nin ona yalan söylediğini biliyordu.
eng	tur	Do you want me to go with Tom?	Tom'la gitmemi ister misin?
eng	tur	We're approximately the same weight.	Biz yaklaşık olarak aynı ağırlıktayız.
eng	tur	I left my keys on the table. Could you bring them to me?	Anahtarlarımı masanın üzerinde bıraktım, onları bana getirebilir misin?
eng	tur	Go and look for them.	Onları aramaya git.
eng	tur	Should I try to do that now?	Bunu şimdi yapmam mı gerekiyor?
eng	tur	I'm not going to study tonight.	Bu gece çalışmayacağım.
eng	tur	I missed the arrival of Sinterklaas.	Ben Noel babanın gelişini kaçırdım.
eng	tur	That will not be permitted.	Buna izin verilmeyecek.
eng	tur	It's you I'll always love.	Her zaman seveceğim sensin.
eng	tur	Health is the most important thing.	Sağlık en önemli şeydir.
eng	tur	How did you discover that Tom was the one who had embezzled the money?	Parayı zimmetine geçiren kişinin Tom olduğunu nasıl anladın?
eng	tur	We're on our way back to the office.	Biz ofise dönüyoruz.
eng	tur	You know I can't.	Yapamayacağımı biliyorsun.
eng	tur	Who invented bifocals?	Çift odaklı gözlüğü kim icat etti.
eng	tur	You'll find someone.	Birini bulacaksın.
eng	tur	I'm sorry that I couldn't do anything to help.	Yardım etmek için bir şey yapamadığım için üzgünüm.
eng	tur	I wish Tom had done it.	Keşke onu Tom yapsaydı.
eng	tur	Let them decide.	Onların karar vermesine izin ver.
eng	tur	How many sailors were aboard the ship that sunk?	Batan gemide kaç tane denizci vardı?
eng	tur	I had to do what I did.	Yaptığımı yapmak zorundaydım.
eng	tur	It doesn't make any sense, does it?	Bu hiç mantıklı değil, değil mi?
eng	tur	Tom and Mary just did what they were told to do.	Tom ve Mary sadece onlara yapılması söylenilen şeyi yaptı.
eng	tur	It's not that I don't want to go, I can't afford to.	Gitmek istemiyorum değil, gitmeyi göze alamıyorum.
eng	tur	I'll buy one.	Bir tane alacağım.
eng	tur	It snowed all night.	Bütün gece kar yağdı.
eng	tur	Tom told Mary that she must leave.	Tom Mary'ye onun ayrılmak zorunda olduğunda söyledi.
eng	tur	The boy actually was going to do it.	Aslında oğlan bunu yapacaktı.
eng	tur	I was talking about them.	Onlar hakkında konuşuyordum.
eng	tur	Did Tom really try to commit suicide?	Tom gerçekten intihar etmeye çalıştı mı?
eng	tur	What a heartbreaking story!	Ne üzücü bir hikaye!
eng	tur	Her viewpoint is limited.	Onun bakış açısı sınırlıdır.
eng	tur	What were you told?	Sana ne söylendi?
eng	tur	Projects like Tatoeba can help the Berber language survive.	Tatoeba gibi projeler, Berberi dilinin hayatta kalmasına yardımcı olabilir.
eng	tur	It was Tom who told me that.	Bunu bana söyleyen Tom'du.
eng	tur	I just want to ask you a question.	Sadece sana bir soru sormak istiyorum.
eng	tur	Tom has already drunk all the milk.	Tom zaten bütün sütü içti.
eng	tur	Let us try to compare his works with theirs.	Onun eserlerini onlarınkiyle karşılaştırmaya çalışalım.
eng	tur	Come and see me whenever you like.	İstediğin zaman beni görmeye gelebilirsin.
eng	tur	They have to be very careful.	Onlar çok dikkatli olmak zorunda.
eng	tur	He is absent from school.	O, okulda yok.
eng	tur	How late did Tom work yesterday?	Tom dün ne kadar geç saatlere kadar çalıştı?
eng	tur	He had cut down on sweets.	O, şekerlemeyi azalttı.
eng	tur	I don't think you have a choice.	Bir seçeneğin olduğunu sanmıyorum.
eng	tur	Somebody took a shot at Tom.	Birisi Tom'a bir el ateş etti.
eng	tur	It's nice to be a role model for others.	Başkaları için bir rol model olmak güzel.
eng	tur	We are leaving Japan tomorrow morning.	Biz yarın sabah Japonya'dan ayrılıyoruz.
eng	tur	A third of the prisoners have escaped.	Mahkumların üçte biri kaçtı.
eng	tur	You have every right to do that.	Onu yapmak için her hakka sahipsin.
eng	tur	Who's not busy?	Kim müsait?
eng	tur	I ran into Tom yesterday.	Dün Tom'a rastladım.
eng	tur	The government doesn't notice people. They do whatever they want.	Hükümet insanları fark etmiyor. Onlar ne isterlerse yapıyor.
eng	tur	She relied on the medicine as a last resort.	O, son çare olarak ilaca güvendi.
eng	tur	You need to be more aggressive.	Daha girişken olman gerekiyor.
eng	tur	I'm sorry for your not having come with us.	Bizimle gelemediğin için üzgünüm.
eng	tur	Tom's been here at least once, hasn't he?	Tom en az bir defa burada bulundu, değil mi?
eng	tur	I was three years old at that time.	O zaman üç yaşındaydım.
eng	tur	Could you repeat the question, please?	Soruyu tekrarlar mısınız, lütfen?
eng	tur	I like peaches.	Şeftaliyi severim.
eng	tur	He said he was already more than fifty years old, fifty five, to be precise.	O çoktan elli yaşından daha fazla olduğunu, tam olarak elli beş olduğunu söyledi.
eng	tur	I'll deal with it.	Ben onunla ilgileneceğim.
eng	tur	Even Tom didn't do that.	Tom bile bunu yapmadı.
eng	tur	You really sleep a lot!	Gerçekten çok uyuyorsun!
eng	tur	He has a heart of stone.	Onun taştan bir kalbi var.
eng	tur	Tom and I weren't the only ones who were busy.	Tom ve ben sadece meşgul olan kişiler değildik.
eng	tur	Why not try boxing?	Neden boks yapmayı denemiyorsun?
eng	tur	I'm running behind schedule.	Ben programın gerisinde çalışıyorum.
eng	tur	I called the cops.	Polisleri aradım.
eng	tur	You are surrounded.	Etrafınız sarıldı.
eng	tur	I don't think Tom knows where the post office is.	Tom'un postanenin nerede olduğunu bildiğini sanmıyorum.
eng	tur	Tom was born three days before Christmas of 2013.	Tom 2013 Noelinden üç gün önce doğdu.
eng	tur	I looked in as many dictionaries as I could.	Bakabildiğim kadar sözlüğe baktım.
eng	tur	Tom grabbed his mug and walked into the kitchen to get a refill.	Tom kupasını aldı ve yeniden doldurmak için mutfağa gitti.
eng	tur	You promised me that you would take care of Tom.	Bana Tom'a iyi bakacağına söz verdin.
eng	tur	Tom will be sentenced on Monday.	Tom pazartesi günü mahkum olacak.
eng	tur	You'll call me, won't you?	Beni arayacaksın, değil mi?
eng	tur	I got a driving licence at last.	Sonunda ehliyet aldım.
eng	tur	What do you aim to be?	Ne olmayı hedefliyorsun?
eng	tur	He is old enough to be her father.	O, onun babası olmak için yeterince yaşlı.
eng	tur	Tom calls no man mister.	Tom kimseye eyvallah etmez.
eng	tur	Thirty years ago, the clock was struck by lightning.	Otuz yıl önce saate yıldırım çarptı.
eng	tur	I doubt that Tom understands what I tried to tell him.	Tom'un ona anlatmaya çalıştığımı anladığından şüpheliyim.
eng	tur	I wasn't the only one who looked stupid.	Aptal görünen tek kişi ben değildim.
eng	tur	We know health care is expensive.	Sağlık hizmetinin pahalı olduğunu biliyoruz.
eng	tur	He says that he's a creature of habit.	Alışkanlıklarına bağlı biri olduğunu söylüyor.
eng	tur	You seem to understand us.	Bizi anlıyor gibi görünüyorsun.
eng	tur	I knew that was going to happen.	Bunun olacağını biliyordum.
eng	tur	Everyone praises the boy.	Herkes çocuğu övüyor.
eng	tur	How is what you're doing going to help?	Yaptığın şey nasıl işe yarayacak?
eng	tur	Tom pulled out his wallet and took out his driver's license.	Tom cüzdanını çıkardı ve sürücü ehliyetini aldı.
eng	tur	Line up in single file.	Tek sıra halinde sıralan.
eng	tur	Tom knows I've helped you.	Tom sana yardım ettiğini biliyor.
eng	tur	We all have our off days.	Hepimizin izin günleri var.
eng	tur	The older we grow, the less we dream.	Biz yaşlandıkça, daha az hayal kurarız.
eng	tur	I don't use Facebook.	Ben Facebook kullanmıyorum.
eng	tur	You wouldn't want that to happen, would you?	Bunun olmasını istemezdiniz, değil mi?
eng	tur	Are you going to talk to Tom about that?	Tom'la onun hakkında konuşacak mısın?
eng	tur	Where's your favorite place to eat in Boston?	Boston'da yemek yemek için en sevdiğin yer neresi?
eng	tur	Buy some bread, some ham, and a bottle of wine too.	Biraz ekmek, biraz jambon ve bir şişe de şarap al.
eng	tur	You can come to visit me, but only if you promise to behave well.	Sen ancak iyi davranmaya söz verirsen, beni ziyaret etmek için gelebilirsin.
eng	tur	Fadil's affair with Layla won't stay secret for long.	Fadıl'ın Leyla'yla olan ilişkisi uzun süre gizli kalmayacak.
eng	tur	The gossip is true!	Dedikodu doğrudur!
eng	tur	Tom is the last person to break his promise.	Tom sözünü tutmayacak son insandır.
eng	tur	Give me your purse and your cellphone.	Çantanızı ve cep telefonunuzu bana verin.
eng	tur	If it rains tomorrow, I'll watch TV.	Yarın yağmur yağarsa televizyon seyredeceğim.
eng	tur	Who else uses Tatoeba in your office?	Ofisinde başka kim Tatoeba kullanır?
eng	tur	Tom doesn't have any friends to talk to.	Tom'un konuşmak için hiçbir arkadaşı yok.
eng	tur	Tom ran his fingers through Mary's hair.	Tom parmaklarını Mary'nin saçının içinden geçirdi.
eng	tur	I went to the park with Tom the day before yesterday.	Evvelsi gün Tom'la parka gittim.
eng	tur	I figured it out by myself.	Bunu kendi başıma çözdüm.
eng	tur	What's eating her?	Onu ne yiyor?
eng	tur	You're going to have to pay for the repair.	Tamir için ödeme yapmak zorunda kalacaksın.
eng	tur	You wouldn't be in trouble if it weren't for me.	Benim için olmasa, başın belada olmaz.
eng	tur	Tom was there for three hours.	Tom üç saattir oradaydı.
eng	tur	Tomorrow night, I am going to Narita airport.	Yarın gece, Narita havalimanına gidiyorum.
eng	tur	Tom put his hand over Mary's.	Tom elini Mary'ninkinin üzerine koydu.
eng	tur	You do ask a lot of questions.	Çok soru soruyorsun.
eng	tur	Sorry for the stupid question.	Bu aptalca soru için üzgünüm.
eng	tur	Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.	Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
eng	tur	Let's be friends.	Arkadaş olalım.
eng	tur	We elected Tom Jackson to be mayor.	Belediye başkanlığına Tom Jackson'u seçtik.
eng	tur	He searched the room for the lost key.	Kayıp anahtar için odayı aradı.
eng	tur	How did you get those bruises on your legs?	Bacaklarının üzerindeki o çürükleri nasıl aldın?
eng	tur	Tom doesn't want to be a celebrity.	Tom bir şöhret olmak istemiyor.
eng	tur	Tom kept interrupting me.	Tom sözümü kesmeye devam etti.
eng	tur	Do you have any suntan lotion?	Güneş losyonunuz var mı?
eng	tur	Tom has a pollen allergy.	Tom'un polen alerjisi var.
eng	tur	Tom is having a panic attack.	Tom bir panik atak geçiriyor.
eng	tur	The news caused alarm throughout the village.	Haber köyün her tarafında korkuya neden oldu.
eng	tur	Tom hardly ever speaks to us anymore.	Tom artık bizimle neredeyse hiç konuşmuyor.
eng	tur	People don't want the truth.	İnsanlar gerçeği istemiyor.
eng	tur	They're pretty harmless.	Onlar oldukça zararsız.
eng	tur	He's a used car salesman.	O, bir ikinci el araç satıcısı.
eng	tur	This morning, I left for school without washing my face.	Bu sabah yüzümü yıkamadan okula gittim.
eng	tur	Bolzano is the capital of South Tyrol, in Italy.	Bolzano, İtalya'daki Güney Tirol'ün başkentidir.
eng	tur	Will you please send me Mary's address?	Lütfen bana Mary'nin adresini yollar mısınız?
eng	tur	I'm trapped behind the refrigerator. Send help.	Buzdolabının arkasına sıkıştım, yardım yollayın.
eng	tur	My brother isn't home.	Erkek kardeşim evde değil.
eng	tur	This disturbs Mary.	Bu, Mary'yi rahatsız ediyor.
eng	tur	I hate music.	Müzikten nefret ediyorum.
eng	tur	Tom hopes he won't be deported.	Tom, sınır dışı edilmeyeceğini umuyor.
eng	tur	Phase one is complete.	Birinci aşama tamamlandı.
eng	tur	We know who's out there.	Orada kimin olduğunu biliyoruz.
eng	tur	They've still got Tom.	Tom hâlâ onların elinde.
eng	tur	I will stay home tomorrow.	Yarın evde kalacağım.
eng	tur	The jury acquitted him of the crime.	Juri onu suçtan beraat ettirdi.
eng	tur	None of the students have arrived on time.	Öğrencilerden hiçbiri zamanında gelmedi.
eng	tur	Tom hated women.	Tom kadınlardan nefret ediyordu.
eng	tur	Most of us love our country.	Çoğumuz ülkemizi seviyoruz.
eng	tur	I was going to go to Boston next week, but I've changed my mind.	Ben gelecek hafta Boston'a gidecektim ama fikrimi değiştirdim.
eng	tur	He doesn't read many books.	O, çok sayıda kitap okumaz.
eng	tur	What's the story about?	Hikaye ne hakkında?
eng	tur	He died three years ago.	Üç yıl önce öldü.
eng	tur	I came to talk about Tom.	Tom hakkında konuşmaya geldim.
eng	tur	I wonder if it's snowing in France.	Fransa'da kar yağıp yağmadığını merak ediyorum.
eng	tur	He adhered to the original plan.	O, orijinal plana bağlı kaldı.
eng	tur	She stood by him.	O onun yanında durdu.
eng	tur	We want to be in the group.	Biz grupta olmak istiyoruz.
eng	tur	Do you work well under pressure?	Baskı altında iyi çalışır mısın?
eng	tur	Tom started learning French when he was thirteen.	Tom on üç yaşındayken Fransızca öğrenmeye başladı.
eng	tur	Tom said he was afraid to fly.	Tom, uçmaktan korktuğunu söyledi.
eng	tur	Tom got a letter from Mary.	Tom Mary'den bir mektup aldı.
eng	tur	I have a lot in common with you.	Seninle çok ortak yanım var.
eng	tur	I must find them.	Onları bulmalıyım.
eng	tur	This isn't legal.	Bu yasal değil.
eng	tur	You look like you're enjoying yourself.	Eğleniyor gibi görünüyorsun.
eng	tur	Tom will arrive shortly.	Tom yakında gelecek.
eng	tur	Welcome back!	Tekrar hoş geldiniz!
eng	tur	Get in the back seat.	Arka koltuğa binin.
eng	tur	Come with me. There's something I want to show you.	Benimle gel. Sana göstermek istediğim bir şey var.
eng	tur	I deciphered one.	Bir şifreyi çözdüm.
eng	tur	Maybe I should leave.	Belki gitmeliyim.
eng	tur	Tom doesn't seem to care about what might happen.	Tom ne olabileceğini umursuyor gibi görünmüyor.
eng	tur	I shifted gears.	Vites değiştirdim.
eng	tur	You're learning Esperanto.	Esperanto öğreniyorsun.
eng	tur	Yumi will become a teacher.	Yumi öğretmen olacak.
eng	tur	I wonder why Tom is suspicious.	Tom'un neden kuşkulu olduğunu merak ediyorum.
eng	tur	Tom didn't win the race, ruining his perfect record.	Tom yarışı kazanamayarak mükemmel sicilini bozdu.
eng	tur	Tom isn't fair.	Tom adil değil.
eng	tur	Tom shut the door in Mary's face.	Tom kapıyı Mary'nin yüzüne kapattı.
eng	tur	Why are we meeting here?	Neden burada buluşuyoruz?
eng	tur	It took me several hours to do that.	Bunu yapmak birkaç saatimi aldı.
eng	tur	He looked for the key.	O anahtarı aradı.
eng	tur	Tom was glad to be alone.	Tom yalnız olduğuna memnundu.
eng	tur	You should get out of the pool.	Havuzdan çıkman gerekir.
eng	tur	Everyone had to learn French.	Herkes Fransızca öğrenmek zorundaydı.
eng	tur	I think we can beat them.	Onları yenebileceğimizi düşünüyorum.
eng	tur	He always values his wife's opinions.	O, her zaman karısının görüşlerine değer verir.
eng	tur	Funny, we all have diarrhea.	Komik, hepimizin ishali var.
eng	tur	Tom had his picture taken with Mary.	Tom fotoğrafını Mary ile çektirdi.
eng	tur	What is the price of this radio?	Bu radyonun fiyatı nedir?
eng	tur	Tom isn't even in the race.	Tom bile yarışta değil.
eng	tur	You had better go to the dentist to have that tooth pulled out.	O dişi çektirmek için dişçiye gitsen iyi olur.
eng	tur	Who's your favorite politician?	Gözde politikacın kimdir?
eng	tur	It was a mistake to stay.	Kalmak bir hataydı.
eng	tur	He is getting better.	O daha iyileşiyor.
eng	tur	Allow yourself to make mistakes.	Hata yapmak için kendine izin ver.
eng	tur	Tom tried to attract someone's attention.	Tom birinin dikkatini çekmeye çalıştı.
eng	tur	I'd suggest you be more careful.	Daha dikkatli olmanı önerirdim.
eng	tur	Tom wants updates.	Tom güncelleştirmeler istiyor.
eng	tur	Let's talk about happiness.	Mutluluk hakkında konuşalım.
eng	tur	I did not order this car.	Ben bu arabayı sipariş etmedim.
eng	tur	I would very much like to go.	Ben gitmeyi çok istiyorum.
eng	tur	Tom gave a brief talk.	Tom kısa bir konuşma yaptı.
eng	tur	They talked on the telephone every night.	Onlar her gece telefonda konuştu.
eng	tur	My husband's been my rock during these last few months.	Bu son birkaç aydır tek dayanağım kocam oldu.
eng	tur	Tom will have a plan.	Tom'un bir planı olacak.
eng	tur	Tom was your boyfriend at one time, wasn't he?	Tom bir defasında senin erkek arkadaşındı, değil mi?
eng	tur	My father always speaks to me in French and my mother always speaks to me in English.	Babam benimle her zaman Fransızca konuşur ve annem benimle her zaman İngilizce konuşur.
eng	tur	Next Thursday is a holiday.	Gelecek perşembe tatil.
eng	tur	He accused her of having lied to him.	O, onu ona yalan söylemekle suçladı.
eng	tur	The coins are metal.	Bozuk paralar metaldir.
eng	tur	Walt is an ex-soldier.	Walt eski bir askerdir.
eng	tur	I'm not sure why Tom wanted me to do that.	Tom'un neden bunu yapmamı istediğinden emin değilim.
eng	tur	Why exactly do you need this?	Neden tam olarak buna ihtiyacın var?
eng	tur	Was it Tom who beat you up?	Seni yenen Tom muydu?
eng	tur	Tom isn't busy now.	Tom şimdi meşgul değil.
eng	tur	Let's do something crazy.	Çılgınca bir şey yapalım.
eng	tur	How do we get there?	Oraya nasıl gideriz?
eng	tur	Tom says he'll do that even if Mary tells him not to.	Mary ona yapmamasını söylese bile Tom bunu yapacağını söylüyor.
eng	tur	It's warmer.	Hava daha sıcak.
eng	tur	I don't want you to go to jail.	Hapse gitmeni istemiyorum.
eng	tur	The man standing over there is Tom.	Orada dayanan adam Tom.
eng	tur	What is your house like?	Evin nasıl bir şey?
eng	tur	I'm diligent.	Ben çalışkanım.
eng	tur	Sami made Layla feel really uncomfortable.	Sami, Leyla'yı gerçekten rahatsız hissettiriyordu.
eng	tur	Tom went out for a walk.	Tom bir yürüyüş için dışarı çıktı.
eng	tur	Tom wanted Mary to leave.	Tom, Mary'nin ayrılmasını istedi.
eng	tur	We should do that together sometime.	Bir gün onu birlikte yapmalıyız.
eng	tur	Tom and I work at the same company.	Tom ve ben aynı şirkette çalışıyoruz.
eng	tur	We had a lot to drink.	İçecek çok şeyimiz vardı.
eng	tur	I found out that you had successfully passed the entrance exam. Congrats!	Giriş sınavını başarılı şekilde geçtiğini öğrendim. Tebrikler!
eng	tur	Did you have fun at the game? Who won?	Maçta eğlendin mı? Kim kazandı?
eng	tur	Do you think you can catch up with me?	Bana yetişebileceğini düşünüyor musun?
eng	tur	Tom didn't have the courage to admit that he had made a mistake.	Tom'un bir hata yaptığını kabul edecek cesareti yoktu.
eng	tur	I'd rather get this over with.	Bu işi halletsem iyi olacak.
eng	tur	I want to be reborn as a Canadian if I had the chance.	Eğer şansım olsaydı, Kanadalı olarak yeniden doğmak isterdim.
eng	tur	Which of Tom's paintings are you talking about?	Tom'un resimlerinin hangisinden bahsediyorsun?
eng	tur	Zimbabwe was once a colony of Britain.	Zimbabve bir zamanlar İngiliz sömürgesiydi.
eng	tur	Kissing one's spouse in public is considered acceptable behavior in some countries.	Ulu orta birinin eşini öpmesi, bazı ülkelerde normal bir davranış olarak görülür.
eng	tur	The strange object in the sky could be seen with the unaided eye.	Gökyüzündeki garip cisim çıplak gözle görülebilirdi.
eng	tur	Tom was out of town last weekend.	Tom geçen hafta şehir dışındaydı.
eng	tur	Tom asked me not to tell anyone, so I didn't.	Tom kimseye söylemememi istedi, bu yüzden söylemedim.
eng	tur	The president was forced to return to Washington.	Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
eng	tur	She talks well.	O iyi konuşur.
eng	tur	When is the next guided tour?	Bir sonraki rehberli tur saat kaçta?
eng	tur	I feel like another person.	Başka biri oldum gibi hissediyorum.
eng	tur	He's an antihero.	O bir antikahraman.
eng	tur	Tom said Mary apologized for what she did.	Tom, Mary'nin yaptığı şey için özür dilediğini söyledi.
eng	tur	Layla trusted her instincts.	Leyla içgüdülerine güveniyordu.
eng	tur	Tom said it was raining in Boston.	Tom, Boston'da yağmur yağdığını söyledi.
eng	tur	Tom's parents told Tom not to do that.	Tom'un ailesi, Tom'a bunu yapmamasını söyledi.
eng	tur	Tell him everything is fine.	Ona her şeyin iyi olduğunu söyle.
eng	tur	Don't underestimate him.	Onu küçümseme.
eng	tur	Brace yourselves! From today I'm learning the piano. Why? Because I want to become a music teacher!	Kendinizi güçlendirin! Bugünden itibaren piyano öğreniyorum. Neden? Çünkü ben müzik öğretmeni olmak istiyorum!
eng	tur	Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate birth rate.	Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.
eng	tur	I don't want to bother you.	Seni rahatsız etmek istemiyorum.
eng	tur	I don't have to pay rent.	Kira ödemek zorunda değilim.
eng	tur	I caught it.	Onu yakaladım.
eng	tur	Every time I go out, I forget something. Always!	Her zaman dışarı çıkarım, bir şey unuturum. Her zaman!
eng	tur	They are extremely popular among teenagers.	Gençler arasında müthiş derecede popülerler.
eng	tur	Tom finally understood why.	Tom nihayet nedenini anladı.
eng	tur	Tom is three years younger than Mary.	Tom Mary'den üç yaş daha gençtir.
eng	tur	Give the administration a chance.	Yönetime bir şans ver.
eng	tur	Tom wondered where Mary wanted to live.	Tom, Mary'nin nerede yaşamak istediğini merak etti.
eng	tur	It seemed like a fairy tale.	O bir peri masalı gibi görünüyordu.
eng	tur	Can you think of anyone Tom might know here?	Tom'un burada tanıyabileceği birini düşünebiliyor musun?
eng	tur	She was acting really weird.	O gerçekten tuhaf davranıyordu.
eng	tur	Our world is only a tiny part of the universe.	Dünyamız evrenin sadece küçük bir parçasıdır.
eng	tur	You should be talking to me.	Benimle konuşuyor olmalısın.
eng	tur	I can peel an apple.	Bir elmayı soyabilirim.
eng	tur	I'm staying for another three weeks.	Üç hafta daha kalıyorum.
eng	tur	The children shared a pizza after school.	Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.
eng	tur	The same applies to my class.	Aynısı benim sınıf için de geçerlidir.
eng	tur	Tom and Mary are very old friends.	Tom ve Mary, çok eski arkadaşlar.
eng	tur	Don't get personal.	Kişisel olma.
eng	tur	I warned him many times, but he won't stop talking.	Onu pek çok defa uyardım ama o, konuşmayı kesmeyecek.
eng	tur	We were both very thirsty.	İkimiz de çok susamıştık.
eng	tur	My brother has been sick since yesterday.	Erkek kardeşim dünden beri hasta.
eng	tur	Tom and I were like brothers.	Tom'la kardeş kadar yakındık.
eng	tur	How did you learn that Tom was living in Boston?	Tom'un Boston'da yaşadığını nasıl öğrendin?
eng	tur	English is spoken in America.	İngilizce Amerika'da konuşulur.
eng	tur	It works great. Thanks Tom!	Harika çalışıyor. Teşekkürler Tom!
eng	tur	This didn't cost me very much.	Bu bana çok pahalıya mal olmadı.
eng	tur	I'm really good at my job.	İşimde gerçekten iyiyim.
eng	tur	Everybody knows everybody.	Herkes herkesi biliyor.
eng	tur	What kind of vegetables does Tom sell?	Tom ne tür sebze satıyor?
eng	tur	Sami took his shahada in the mosque.	Sami kelimeişehadetini camide getirdi.
eng	tur	You're very methodical.	Sen çok düzenlisin.
eng	tur	Chill out!	Sakin ol!
eng	tur	Things began to spin out of control.	İşler çığırından çıkmaya başladı.
eng	tur	Tom lied to Mary when he said he didn't do that.	Tom bunu yapmadığını söylediğinde Mary'ye yalan söyledi.
eng	tur	Tom noticed Mary was crying.	Tom, Mary'nin ağladığını fark etti.
eng	tur	Tom seemed to know what Mary had to do.	Tom, Mary'nin ne yapması gerektiğini biliyor gibi görünüyordu.
eng	tur	I need to finish packing.	Paketlemeyi bitirmem gerekiyor.
eng	tur	This is the guest room.	Bu konuk odası.
eng	tur	Maybe Tom can talk Mary out of doing that.	Belki Tom Mary'yi bunu yapmaktan caydırmaya çalışabilir.
eng	tur	It was a strange feeling.	O garip bir duyguydu.
eng	tur	Use your own words to retell the content of the lesson.	Dersin içeriğini yeniden anlatmak için kendi sözlerini kullan.
eng	tur	Tom is going to take care of me.	Tom benimle ilgilenecek.
eng	tur	This is not your knife.	Bu senin bıçağın değil.
eng	tur	Tom told me the same thing Mary told me.	Tom bana Mary'nin söylediği aynı şeyi söyledi.
eng	tur	Tom has had a nervous breakdown.	Tom sinir krizi geçirdi.
eng	tur	These products are of the same quality.	Bu ürünler aynı kalitede.
eng	tur	Are you mad at me?	Bana kızgın mısınız?
eng	tur	We're ready for them.	Biz onlar için hazırız.
eng	tur	Tom and I are almost the same height.	Tom ve hemen hemen aynı boydayız.
eng	tur	The drunk driver had to spend the night in jail.	Sarhoş sürücü geceyi nezarethanede geçirmek zorunda kaldı.
eng	tur	Tom isn't the kind of person who would do something like that.	Tom öyle bir şey yapacak kişi değildir.
eng	tur	The street is clogged with traffic.	Cadde trafikten tıkandı.
eng	tur	I've dealt with the matter.	Meselenin üstesinden geldim.
eng	tur	It was worth a try.	O denemeye değerdi.
eng	tur	Keiko sings.	Keiko şarkı söylüyor.
eng	tur	Tom made it very clear that he wanted his money back as soon as possible.	Tom mümkün olduğu kadar kısa sürede parasını geri istediğini açıklığa kavuşturdu.
eng	tur	We should be talking to him.	Onunla konuşuyor olmalıyız.
eng	tur	He was mistaken for his younger brother.	Küçük erkek kardeşiyle karıştırıldı.
eng	tur	Do you mind if I sit next to you?	Senin yanında oturmamın bir sakınca var mı?
eng	tur	All the world desires peace.	Barışı tüm dünya arzuluyor.
eng	tur	Perhaps that would be possible.	Belki o mümkün olur.
eng	tur	What exactly was Tom doing in the Australian Embassy?	Tom Avustralya Büyükelçiliğinde tam olarak ne yapıyordu?
eng	tur	I guess Tom doesn't know how to swim.	Sanırım Tom yüzmeyi bilmiyor.
eng	tur	Are we going to study Japanese?	Japonca çalışacak mıyız?
eng	tur	Why are your hands so cold?	Ellerin neden bu kadar soğuk?
eng	tur	Mary is not my girlfriend. She's just a friend.	Mary kız arkadaşım değil. O sadece bir arkadaş.
eng	tur	Moonlight won the Oscar for Best Picture.	Moonlight En İyi Film Oscar'ı'nı kazandı.
eng	tur	Layla is going to come back and kill Sami.	Leyla geri gelip Sami'yi öldürecek.
eng	tur	Tom closed the venetian blinds, so the neighbors couldn't look in.	Tom jaluzileri kapattı, bu yüzden komşular içeri bakamadı.
eng	tur	I'm saving myself for marriage.	Evlilik için başımın çaresine bakıyorum.
eng	tur	Tom says he found it on the bench.	Tom bunu bankta bulduğunu söylüyor.
eng	tur	What are they complaining about?	Onlar ne hakkında şikayet ediyorlar?
eng	tur	That's probably a mistake.	O muhtemelen bir hata.
eng	tur	Help her!	Ona yardım et!
eng	tur	Jane wore the same ribbon as her mother did.	Jane annesinin taktığı gibi aynı kurdeleyi taktı.
eng	tur	What's the number of the party you are trying to reach?	Ulaşmaya çalıştığınız partinin sayısı nedir?
eng	tur	I think perhaps I can help them.	Sanırım belki onlara yardım edebilirim.
eng	tur	They made many changes in the proposal.	Onlar teklifte birçok değişik yaptılar.
eng	tur	Tom almost never lies to Mary.	Tom neredeyse Mary'ye hiç yalan söylemez.
eng	tur	Tom didn't want to become famous.	Tom meşhur olmak istemedi.
eng	tur	I think you think too much.	Sanırım çok fazla düşünüyorsun.
eng	tur	I really need to get going.	Gerçekten başlamam gerekiyor.
eng	tur	This is the passage to the sea.	Bu denize doğru geçiştir.
eng	tur	Your answer is still incorrect.	Cevabın halen yanlış.
eng	tur	Tom cheated me.	Tom beni aldattı.
eng	tur	Sorry, but I can't stay long.	Üzgünüm ama uzun süre kalamam.
eng	tur	I've heard Einstein didn't start speaking until he was four years old.	Einstein'ın dört yaşına kadar konuşmaya başlamadığını duydum..
eng	tur	I got suspicious.	Ben kuşkulandım.
eng	tur	A gentleman would not do such a thing.	Bir beyefendi böyle bir şey yapmazdı.
eng	tur	Tom looked unshaken.	Tom sağlam görünüyordu.
eng	tur	I want to use these.	Bunları kullanmak istiyorum.
eng	tur	I have already cleaned my room.	Çoktan odamı temizledim.
eng	tur	Let's sit here on a bench.	Hadi burada bir bankta oturalım.
eng	tur	Nobody else was involved in the murder.	Cinayete başka kimse karışmadı.
eng	tur	The game was sold out.	Oyun satıldı.
eng	tur	What is the difference between a causal relationship and a casual relationship?	Nedensel ilişkiyle gündelik ilişki arasındaki fark nedir?
eng	tur	I've had my pocket calculator stolen.	Cep hesap makinemi çaldırdım.
eng	tur	She died in 1960.	O 1960 yılında öldü.
eng	tur	The defendant was sentenced to death.	Davalı idama mahkûm edildi.
eng	tur	Tom pretended to be thinking hard.	Tom çok düşünüyor gibi görünüyordu.
eng	tur	Did they understand what you were saying?	Onlar ne söylediğini anladı mı?
eng	tur	Let's come back here someday.	Bir gün buraya geri gelelim.
eng	tur	We want to come.	Biz gelmek istiyoruz.
eng	tur	The sun is bright today.	Güneş bugün parlak.
eng	tur	Have you ever heard of Lucia Popp, who was a Slovakian opera singer?	Sen hiç Lucia Popp'u duydun mu, o Slovakyalı bir opera şarkıcısı.
eng	tur	Is there a reward?	Bir ödül var mı?
eng	tur	I can't adjust myself to the climate here.	Kendimi buradaki iklime ayarlayamıyorum.
eng	tur	The WHO has a plan to reduce the harmful use of alcohol. It includes raising taxes on alcohol, reducing the number of places to buy alcohol and raising the drinking age. Officials say other measures include effective drunk driving laws and banning some alcohol advertising.	Dünya Sağlık Örgütünün alkolün zararlı kullanımını azaltmak için bir planı var. Bu alkolle ilgili vergi yükseltme, alkol alacak yerlerin sayısını azaltma ve içme yaşını yükseltmeyi içermektedir. Yetkililer diğer önlemlerin etkili sarhoş sürücü yasalarını ve bazı alkol reklamlarını yasaklamayı içermektedir.
eng	tur	I can't really trust Tom.	Gerçekten Tom'a güvenemem.
eng	tur	Please give Tom a job.	Lütfen Tom'a bir iş ver.
eng	tur	Tom turned on the kitchen faucet.	Tom mutfak musluğunu açtı.
eng	tur	Tom said his dog's name was Cookie.	Tom köpeğinin adının Cookie olduğunu söyledi.
eng	tur	We didn't need to hurry.	Acele etmemize gerek yoktu.
eng	tur	I know this will work.	Bunun çalışacağını biliyorum.
eng	tur	I doubt that he's a lawyer.	Onun bir avukat olduğundan kuşkuluyum.
eng	tur	I just drove down here from Boston.	Ben sadece Boston'dan buraya sürdüm.
eng	tur	I used to be able to sing that song.	Ben o şarkıyı söyleyebilirdim.
eng	tur	Where do you want me to put this?	Bunu nereye koymamı istersin?
eng	tur	I don't have a penny to my name.	Benim adıma bir kuruşum yok.
eng	tur	Ken is going to the United States at the end of July.	Ken, temmuz ayı sonunda Amerika Birleşik Devletleri'ne gidiyor.
eng	tur	Don't ask me. Ask him.	Bana sorma. Ona sor.
eng	tur	His object in life was to become a musician.	Yaşamdaki amacı bir müzisyen olmaktı.
eng	tur	Tom doesn't ever listen to me.	Tom beni hiç dinlemez.
eng	tur	Sami gave Layla his home address.	Sami, Leyla'ya ev adresini verdi.
eng	tur	The dew is on the leaves of grass.	Çiğ çim yaprakları üzerinde.
eng	tur	Sami trusted Layla completely.	Sami, Leyla'ya tamamen güveniyordu.
eng	tur	Do you have any pictures of Tom's children?	Hiç Tom'un çocuklarının resimlerine sahip misin?
eng	tur	Tom is likely to still be in Boston now.	Tom'un şu an hâlâ Boston'da olması muhtemeldir.
eng	tur	I was not aware of his absence from the meeting.	Toplantıda onun yokluğunun farkında değildim.
eng	tur	"What are you reading?" "I'm not reading. I'm drawing."	"Ne okuyorsun?" "Okumuyorum. Çizim yapıyorum."
eng	tur	Since the light in his room is on, he must have come home.	Onun odasındaki lamba açık olduğu için, o eve gelmiş olmalı.
eng	tur	Tom definitely would've liked you.	Tom kesinlikle sizi severdi.
eng	tur	I thought you said you didn't see Tom this morning.	Bu sabah Tom'u görmediğini söylediğini sanıyordum.
eng	tur	There was once a cat whose name was Tango.	Bir zamanlar, Tango adında bir kedi vardı.
eng	tur	I don't think we should be talking to each other.	Birbirimizle konuşmamız gerektiğini sanmıyorum.
eng	tur	I'm here for the card game.	Ben kart oyunu için buradayım.
eng	tur	Smoking prohibited inside elevator.	Asansörde sigara içilmez!
eng	tur	It will be snowing tomorrow.	Yarın kar yağıyor olacak.
eng	tur	The airfield on the island is now covered with weeds.	Adadaki havaalanı yabani otlarla kaplıdır.
eng	tur	That car's so big that parking it is difficult.	O araba o kadar büyük ki onu park etmek zordur.
eng	tur	Tom and Mary are lifeguards.	Tom ve Mary cankurtaranlar.
eng	tur	What city is this?	Bu hangi şehir?
eng	tur	What did Marika say about life in Japan?	Marika, Japonya'daki yaşam hakkında ne söyledi?
eng	tur	I'd die without you.	Sensiz ölürdüm.
eng	tur	Tom wanted to die.	Tom ölmek istedi.
eng	tur	I'll just put this in the fridge.	Ben sadece bunu buzdolabına koyacağım.
eng	tur	My work is being reviewed by that man	Çalışmam o adam tarafından gözden geçiriliyor.
eng	tur	I'm assuming Tom knew about this.	Tom'un bunun hakkında bildiğini varsayıyorum.
eng	tur	You probably do this all the time.	Muhtemelen bunu her zaman yapıyorsun.
eng	tur	Why don't you let them decide?	Neden onların karar vermesine izin vermiyorsun?
eng	tur	Do you have anyone on your staff who can speak French?	Personelinde Fransızca konuşabilen biri var mı?
eng	tur	Tom hated Canadian politics.	Tom Kanadalı siyasetten nefret ediyordu.
eng	tur	The man fell in love at first sight.	Adam ilk görüşte âşık oldu.
eng	tur	Tom wouldn't be happy if Mary didn't do that.	Mary bunu yapmazsa Tom mutlu olmazdı.
eng	tur	You were so strong.	Sen çok güçlüydün.
eng	tur	I really want you to pay more attention.	Gerçekten daha fazla dikkat etmeni istiyorum.
eng	tur	Tom doesn't have a website.	Tom'un bir web sitesi yok.
eng	tur	If you don't bother the bees, they're unlikely to sting you.	Eğer arıları rahatsız etmezsen onların seni sokması olası değil.
eng	tur	I make a point of arranging sentences in my mind before writing them down.	Yazmadan önce cümleleri aklımda düzenlemeye dikkat ederim.
eng	tur	You got here late, didn't you?	Buraya geç kaldın, değil mi?
eng	tur	I need you to talk to them.	Onlarla konuşmanı istiyorum.
eng	tur	Times are tough.	Devir kötü.
eng	tur	I like to read before going to sleep.	Yatmaya gitmeden önce okumak istiyorum.
eng	tur	I don't like anybody.	Ben kimseyi sevmiyorum.
eng	tur	His heart is full of happiness.	Onun kalbi mutluluk dolu.
eng	tur	I hope Tom and Mary were joking.	Umarım Tom ve Mary şaka yapıyordur.
eng	tur	Every ship needs a captain.	Her geminin bir kaptana ihtiyacı vardır.
eng	tur	I'm late because of the traffic.	Trafik yüzünden geç kaldım.
eng	tur	Who did Tom play golf with?	Tom kiminle golf oynadı?
eng	tur	She was an athlete in high school.	O, lisede bir atletti.
eng	tur	There's a photo of Tom on Mary's desk.	Mary'nin masasında Tom'un bir fotoğrafı var.
eng	tur	I taught Mary how to make bread.	Mary'ye nasıl ekmek yapacağını öğrettim.
eng	tur	I'm giving it to him.	Bunu ona veriyorum.
eng	tur	How far is the next farm?	Bir sonraki çiftlik ne kadar uzakta?
eng	tur	Given the lovely smell, there's no doubting that lunch is ready.	Güzel koku göz önüne alındığında, öğle yemeğinin hazır olduğundan şüphe yok.
eng	tur	Tom and I weren't the only ones who wanted to leave the party early.	Tom ve ben partiden erken ayrılmak isteyen tek kişi değildik.
eng	tur	I'm quite innocent.	Ben oldukça masumum.
eng	tur	I've been trying to get in touch with you for months.	Aylardır seninle iletişime geçmeye çalışıyorum
eng	tur	She bought three new picks.	O üç yeni mızrap satın aldı.
eng	tur	That's what managers are supposed to do.	Yöneticilerin yapmaları gereken de budur.
eng	tur	He will do his best.	O, elinden geleni yapacaktır.
eng	tur	Tom raised his voice a little.	Tom sesini biraz yükseltti.
eng	tur	Tom is really jealous, isn't he?	Tom gerçekten kıskanç, değil mi?
eng	tur	Tom sat down on an empty chair.	Tom boş bir sandalyeye oturdu.
eng	tur	There's nothing I like more than spaghetti.	Spagettiden daha fazla hoşlandığım bir şey yok.
eng	tur	She was late to work because she overslept.	Uyuyakaldığı için işe geç kaldı.
eng	tur	It snowed all day.	Bütün gün kar yağdı.
eng	tur	What do Tom and Mary have to do?	Tom ve Mary ne yapmak zorunda?
eng	tur	Falafel is a good source of protein.	Falafel iyi bir protein kaynağıdır.
eng	tur	I baked it for you.	Onu senin için pişirdim.
eng	tur	How long have we got?	Ne kadar süredir sahibiz?
eng	tur	Sami will have to sign this document.	Sami bu dökümanı imzalamak zorunda kalacak.
eng	tur	"There's a hair in my soup." "It looks like your hair."	"Çorbamda bir saç var." "Senin saçına benziyor."
eng	tur	All of us make mistakes.	Hepimiz hatalar yaparız.
eng	tur	Call me after you get back home.	Eve döndükten sonra beni ara.
eng	tur	I couldn't believe what I was hearing.	Duyduklarıma inanamıyordum.
eng	tur	You're too young to have alcohol.	Alkol almak için çok gençsiniz.
eng	tur	What book are you reading now?	Şimdi hangi kitabı okuyorsun?
eng	tur	Layla was quite depressed for a while.	Leyla bir süredir oldukça bunalımlıdır.
eng	tur	Many Muslim people died protecting non-Muslims.	Birçok Müslüman insan gayrimüslimleri korurken öldü.
eng	tur	Tom said he hopes Mary won't be late.	Tom, Mary'nin geç kalmayacağını umduğunu söyledi.
eng	tur	Your sudden appearance surprised me.	Senin aniden ortaya çıkman beni şaşırttı.
eng	tur	Haven't you decided yet?	Henüz karar vermedin mi?
eng	tur	The soldiers advanced toward the town.	Askerler şehre doğru ilerledi.
eng	tur	I speak English, French, and Spanish.	Ben İngilizce, Fransızca ve İspanyolca konuşuyorum.
eng	tur	Tom asked Mary to be patient.	Tom, Mary'den sabırlı olmasını istedi.
eng	tur	You're free to do anything you want.	İstediğin her şeyi yapmakta özgürsün.
eng	tur	I'm sorry for keeping you waiting.	Sizi beklettiğim için üzgünüm.
eng	tur	Aren't you almost finished?	Neredeyse hazır değil misin?
eng	tur	She was wearing pink panties under the skirt.	O, eteğin altına külotlu çorap giyiyordu.
eng	tur	I expected to get an A in biology, but I only got a C.	Biyolojide A almayı umuyordum ama sadece C aldım.
eng	tur	Tom told me he studied French.	Tom bana Fransızca okuduğunu söyledi.
eng	tur	I heard a very loud noise.	Çok yüksek bir gürültü duydum.
eng	tur	Do you think Tom has been treated fairly?	Tom'a adil davranıldığını düşünüyor musun?
eng	tur	I'm looking forward to seeing Tom.	Tom'u görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
eng	tur	He is a good worker.	İyi bir çalışan.
eng	tur	What you decided to do is insane.	Yapmaya karar verdiğin şey delice.
eng	tur	Tom died from electrocution.	Tom elektrik çarpması sonucu öldü.
eng	tur	Excuse me, where's the bathroom?	Affedersiniz, tuvalet nerede?
eng	tur	New York is 2 hours ahead of Seattle.	New York, Seattle'dan iki saat ileride.
eng	tur	I can't find my luggage.	Bagajımı bulamıyorum.
eng	tur	Tom says it's OK.	Tom onun tamam olduğunu söylüyor.
eng	tur	Tom doesn't have anything to do.	Tom'un yapacak bir şeyi yok.
eng	tur	What's necessary?	Ne gerekli?
eng	tur	I'm pretty lucky.	Oldukça şanslıyım.
eng	tur	This is something I really enjoy doing.	Bu gerçekten yapmaktan keyif aldığım bir şey.
eng	tur	I've heard that many times.	Bunu birçok kez duydum.
eng	tur	If she'd known the results, she'd have been shocked.	O, sonuçları bilseydi şok olurdu.
eng	tur	She has been married to him for a decade now.	O on yıldır onunla evli.
eng	tur	I think you're mad.	Bence sen delisin.
eng	tur	They just cleaned their room.	Onlar az önce odasını temizledi.
eng	tur	I don't eat much meat anymore.	Artık çok fazla et yemiyorum.
eng	tur	I'm just glad you weren't hurt.	Yaralanmadığına sevindim.
eng	tur	I left school early.	Okulu erken terk ettim.
eng	tur	The computer that I bought hasn't been delivered to me yet.	Satın aldığım bilgisayar henüz bana iletilmedi.
eng	tur	The family received me very warmly.	Aile beni çok sıcak bir biçimde karşıladı.
eng	tur	I have a dog which can run fast.	Benim hızlı koşabilen bir köpeğim var.
eng	tur	Tom knows that Mary is bluffing.	Tom Mary'nin blöf yaptığını biliyor.
eng	tur	I think you ought to listen.	Bence dinlemelisin.
eng	tur	I got the last piece of pie.	Son pasta dilimini aldım.
eng	tur	Perhaps we should contact her.	Belki de onunla kontakt kurmamız gerekir.
eng	tur	I think someone's in the basement.	Sanırım bodrumda biri var.
eng	tur	Tom drives an imported car I think.	Sanırım Tom ithal bir araba sürer.
eng	tur	His view seems to be too optimistic.	Onun görüşü çok iyimser görünüyor.
eng	tur	How did you get into that business?	O işe nasıl girdin?
eng	tur	The crowd was mostly women and children.	Kalabalık, çoğunlukla kadınlar ve çocuklardı.
eng	tur	That's one of our rules.	O, kurallarımızdan biri.
eng	tur	Dan has been fighting with Linda.	Dan, Linda ile mücadele ediyor.
eng	tur	She made mistake after mistake.	O hata üstüne hata yaptı.
eng	tur	Has Flight 123 arrived?	Uçuş 123 geldi mi?
eng	tur	Tom is wearing a suit today.	Tom bugün takım elbise giyiyor.
eng	tur	I opened the door and got out of the van.	Kapıyı açtım ve kamyonetten çıktım.
eng	tur	What Tom told Mary wasn't true.	Tom'un Mary'ye söylediği doğru değildi.
eng	tur	I heard from Tom that Mary will do that.	Mary'nin bunu yapacağını Tom'dan duydum.
eng	tur	That rude man gave me a bad impression.	O kaba adam bana kötü bir izlenim verdi.
eng	tur	When I came home, my father had already been there.	Eve geldiğimde, babam çoktan oradaydı.
eng	tur	I can't wait to see Tom's Halloween costume.	Tom'un Cadılar bayramı kostümünü görmek için sabırsızlanıyorum.
eng	tur	Where do you want us to go?	Nereye gitmemizi istiyorsun?
eng	tur	It's going to be sunny tomorrow afternoon.	Yarın öğleden sonra güneşli olacak.
eng	tur	The cops are here.	Polisler geldi.
eng	tur	Tom gave me a ride to the airport.	Tom beni havaalanına götürdü.
eng	tur	Think about this.	Bunun hakkında düşünün.
eng	tur	I've learned never to borrow money from friends.	Arkadaşlardan asla para ödünç almamayı öğrendim.
eng	tur	That sounds really good.	Bu gerçekten iyi görünüyor.
eng	tur	I have an idea I'd like you to consider.	Düşünüp taşınmanı istediğim bir fikrim var.
eng	tur	She likes what I've done.	Benim yaptığımı seviyor.
eng	tur	I don't anticipate any problems.	Herhangi bir sorun beklemiyorum.
eng	tur	You can't go along this road. It is under repair.	Bu yolda devam edemezsin. Onarım altında.
eng	tur	How did Tom explain that?	Tom bunu nasıl açıkladı?
eng	tur	I did not have sexual relations with that woman.	Ben o kadınla cinsel ilişkiye girmedim.
eng	tur	Please tell me why you don't eat meat.	Neden et yemediğini söyler misin lütfen?
eng	tur	You've bought something for Mary.	Sen Mary için bir şey aldın.
eng	tur	Tom never said what he was planning to do.	Tom ne yapmayı planladığını hiç söylemedi.
eng	tur	Dan and Linda quickly fell in love.	Dan ve Linda çabucak aşık oldular.
eng	tur	I'll always be there for Tom.	Her zaman Tom için orada olacağım.
eng	tur	I find his language vulgar.	Onun dilini kaba buluyorum.
eng	tur	Leaves fall in the autumn.	Yapraklar sonbaharda dökülür.
eng	tur	The author wrote some beautiful poems in the beginning of his book.	Yazar, kitabının başında bazı güzel şiirler yazdı.
eng	tur	I'm not so busy.	Ben o kadar meşgul değilim.
eng	tur	I couldn't sleep.	Uyuyamadım.
eng	tur	I'm not in love with anyone.	Ben kimseye aşık değilim.
eng	tur	The mystery remains unsolved.	Gizem çözülmemiş kalıyor.
eng	tur	We need to find out what time we're supposed to be there.	Ne zaman orada olmamız gerektiğini bulmamız gerekiyor.
eng	tur	Normally I take the bus to school.	Normalde okul için otobüse binerim.
eng	tur	Tom knows what to expect.	Tom ne bekleyeceğini biliyor.
eng	tur	You might be able to do that.	Onu yapabilirsin.
eng	tur	I want to help out.	Yardım etmek istiyorum.
eng	tur	Tom is a professor at Harvard.	Tom Harvard'da bir profesör.
eng	tur	We're waiting to be served.	Biz hizmet edilmeyi bekliyoruz.
eng	tur	What is your name?	Adın nedir?
eng	tur	Both are very important.	Her ikisi de çok önemli.
eng	tur	That sounds confusing.	O kafa karıştırıcı görünüyor.
eng	tur	Her father became an invalid as a result of a heart attack.	Onun babası bir kalp krizinin bir sonucu olarak bir yatalak oldu.
eng	tur	I enjoyed every minute of the party.	Ben partinin her dakikasından keyif aldım.
eng	tur	We met each other at a classical music concert.	Birbirimizle bir klasik müzik konserinde tanıştık.
eng	tur	People love it.	İnsanlar onu sever.
eng	tur	I borrowed money from my friends.	Arkadaşlarımdan borç para aldım.
eng	tur	I almost couldn't close the suitcase.	Neredeyse bavulu kapatamadım.
eng	tur	Iron is a metal with many uses.	Demir, birçok kullanımı olan bir metaldir.
eng	tur	I'm not interested in science fiction.	Bilim kurguyla ilgilenmiyorum.
eng	tur	Tom picked up the knife and peeled the apple.	Tom bıçağı aldı ve elmayı soydu.
eng	tur	This is real cool.	Bu gerçekten güzel.
eng	tur	Were my letters sent?	Mektuplarım gönderildi mi?
eng	tur	The leader of the separatists is a liar.	Bölücübaşı bir yalancı.
eng	tur	Can you remember anything about it?	Onun hakkında bir şey hatırlayabiliyor musun?
eng	tur	The king governed the country.	Kral ülkeyi yönetti.
eng	tur	Tom was sitting on the bed.	Tom yatağın üzerinde oturuyordu.
eng	tur	It was lucky that we got the tickets for the concert.	O şanslıydı ve biz konser için biletler aldık.
eng	tur	The enemy kept up the attack all night.	Düşman bütün gece saldırıya devam etti.
eng	tur	What proof do you have?	Ne kanıtın var?
eng	tur	That's why we're here.	İşte bu yüzden buradayız.
eng	tur	How many English words do you know?	Kaç tane İngilizce sözcük biliyorsun?
eng	tur	The exhibition was very impressive.	Sergi çok etkileyici idi.
eng	tur	Tom is driving to the hospital.	Tom araçla hastaneye gidiyor.
eng	tur	Layla was an unfit mother.	Leyla uygun bir anne değildi.
eng	tur	I can't afford to buy a used car.	İkinci el araba almaya param yetmez.
eng	tur	I don't know who you are.	Sizin kim olduğunuzu bilmiyorum.
eng	tur	There is little, if any, wine left in the bottle.	Eğer varsa, şişede kalmış biraz şarap var.
eng	tur	She has a mysterious air about her.	Onun hakkında gizemli bir havası var.
eng	tur	I'm Paola.	Ben Paolalıyım.
eng	tur	Tom seems to be having a really good time.	Tom gerçekten iyi vakit geçiriyor gibi görünüyor.
eng	tur	Do you believe this has any use?	Bunun herhangi bir kullanımı olduğuna inanıyor musun?
eng	tur	Tom ran back inside.	Tom içeri koştu.
eng	tur	Who said Tom could join the team?	Tom'un takıma katılabileceğini kim söyledi?
eng	tur	Tom has a secret admirer.	Tom'un gizli bir hayranı var.
eng	tur	What happened to you in Boston?	Boston'da sana ne oldu?
eng	tur	Tom has been very friendly toward me.	Tom bana karşı çok cana yakın.
eng	tur	I didn't go to Boston either.	Boston'a ben de gitmedim.
eng	tur	Tom was carrying a duffel bag.	Tom bir silindir spor çanta taşıyordu.
eng	tur	Tom is graying fast.	Tom hızlı kırlaşıyor.
eng	tur	She apologized to me for stepping on my foot.	O, ayağıma bastığı için benden özür diledi.
eng	tur	Is your father's name Tom?	Babanın adı Tom mu?
eng	tur	You look great.	Harika görünüyorsun.
eng	tur	Tom is probably still cold.	Tom muhtemelen hâlâ üşüyor.
eng	tur	She attended the lecture on social welfare.	Sosyal refahla ilgili konferansa katıldı.
eng	tur	Did Tom say when he'd get here?	Tom ne zaman buraya varacağını söyledi mi?
eng	tur	Tom was a great friend.	Tom harika bir arkadaştı.
eng	tur	Tom isn't going to listen to me.	Tom beni dinlemeyecek.
eng	tur	No, I don't speak English.	Hayır, İngilizce bilmiyorum.
eng	tur	I want you to tell the truth.	Gerçeği söylemeni istiyorum.
eng	tur	Nobody went with me.	Hiç kimse benimle gitmedi.
eng	tur	I am very sad today.	Bugün çok üzgünüm.
eng	tur	Tom stole a gun.	Tom bir silah çaldı.
eng	tur	Activists try to prevent disease in poor countries.	Aktivistler yoksul ülkelerdeki hastalığı önlemeye çalışırlar.
eng	tur	I wonder what Tom is going to buy.	Tom'un neyi satın alacağını merak ediyorum.
eng	tur	Do not try to catch me!	Beni yakalamaya çalışmayın!
eng	tur	My plan saved us a lot of money.	Planım bize çok para kazandırdı.
eng	tur	They are running.	Onlar koşuyor.
eng	tur	I think Tom already knows why Mary doesn't want to do that.	Sanırım Tom, Mary'nin bunu neden yapmak istemediğini zaten biliyor.
eng	tur	We're not cowards.	Biz korkaklar değiliz.
eng	tur	After a brief fight, they won.	Kısa bir mücadele sonrası, onlar kazandı.
eng	tur	My eyes must be tricking me.	Gözüm beni yanıltıyor olmalı.
eng	tur	The dog was covered in mud from head to foot.	Köpek baştan ayağa çamur kaplıydı.
eng	tur	Tom and Mary are definitely more than just friends.	Tom ve Mary kesinlikle sadece arkadaş değil.
eng	tur	Let's get in the truck.	Kamyona binelim.
eng	tur	Wait a moment, please.	Biraz bekle, lütfen.
eng	tur	I have to go meet with them.	Onlarla buluşmaya gitmek zorundayım.
eng	tur	I'm going to leave you alone.	Seni yalnız bırakacağım.
eng	tur	Do you want me to believe this?	Buna inanmamı istiyor musun?
eng	tur	According to folktales, cats have nine lives.	Halk hikayelerine göre kediler dokuz canlıdır.
eng	tur	Do you still think that's going to be easy?	Hala onun kolay olacağını düşünüyor musun?
eng	tur	When will we arrive in Boston?	Ne zaman Boston'a varacağız?
eng	tur	I've spent my whole life looking for someone like you.	Bütün hayatımı senin gibi birini arayarak geçirdim.
eng	tur	The pyramids were built in ancient times.	Piramitler antik çağda inşa edildiler.
eng	tur	Do you have any beans in your garden?	Bahçenizde hiç fasulye var mı?
eng	tur	Tom only did what he had to do.	Tom sadece yapmak zorunda olduğu şeyi yaptı.
eng	tur	I think Tom likes hanging out with us.	Sanırım Tom bizimle takılmaktan hoşlanıyor.
eng	tur	Nobody knew Tom was in Boston.	Tom'un Boston'da olduğunu kimseler bilmiyordu.
eng	tur	It won't be as difficult to do as you think.	Bunu yapmak düşündüğün kadar zor olmayacak.
eng	tur	He dropped a letter into the mailbox.	Posta kutusuna bir mektup attı.
eng	tur	Where in Helsinki do you live?	Helsinki'de nerede yaşıyorsun?
eng	tur	I put all my belongings in a plastic bag.	Tüm kişisel eşyalarımı plastik bir torbaya koydum.
eng	tur	Such a wonderful music!	Böylesine harika bir müzik!
eng	tur	I'm on the balcony.	Ben balkondayım.
eng	tur	When do you think that I can talk to Tom?	Sence Tom'la ne zaman konuşabilirim?
eng	tur	There is no God but Allah, and Mohammed is his prophet.	Allah'tan başka Tanrı yoktur ve Muhammed onun peygamberidir.
eng	tur	Tom hasn't ever lied to me, as far as I know.	Tom bildiğim kadarıyla bana hiç yalan söylemedi.
eng	tur	Tom is the only person Mary ever talks to.	Tom, Mary'nin şimdiye kadar konuştuğu tek kişidir.
eng	tur	You've had a busy morning, haven't you?	Yoğun bir sabah geçirdin, değil mi?
eng	tur	Both Tom and Mary were killed.	Hem Tom hem de Mary öldürüldü.
eng	tur	I just want clarification.	Ben sadece açıklama istiyorum.
eng	tur	What do you take pride in?	Neyle gurur duyuyorsun?
eng	tur	We both know what happened to Tom.	Tom'a ne olduğunu ikimiz de biliyoruz.
eng	tur	Tom hasn't called me.	Tom beni aramadı.
eng	tur	Show me something else.	Bana başka bir şey göster.
eng	tur	I didn't know that Tom swam.	Tom'un yüzdüğünü bilmiyordum.
eng	tur	Everyone is doing OK.	Herkes iyi.
eng	tur	I don't think Tom will do that.	Tom'un onu yapacağını sanmıyorum.
eng	tur	You must contribute to Tatoeba only in your mother tongue.	Tatoeba'ya yalnızca kendi ana dilinde katkıda bulunmalısın.
eng	tur	Tom left a message for you.	Tom sizin için bir mesaj bıraktı.
eng	tur	Tom isn't the one that had the key.	Anahtarı olan kişi Tom değildir.
eng	tur	Many buildings burned to the ground.	Birçok bina yıkılmış.
eng	tur	A gentleman would pay for his girlfriend's lunch.	Bir centilmen, kız arkadaşının öğle yemeğini öderdi.
eng	tur	Tom had other plans.	Tom'un başka planları vardı.
eng	tur	Adams did not expect the job to be easy.	Adams işin kolay olmasını beklemiyordu.
eng	tur	What happened at school yesterday?	Dün okulda ne oldu?
eng	tur	I think that it's dangerous for children to do that.	Bunu çocukların yapmasının tehlikeli olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	That's not worth the price they're asking for.	Bu onların istedikleri fiyata değmez.
eng	tur	I would like to do a course in Arabic.	Arapçada ders almak istiyorum.
eng	tur	Get up, Mary.	Kalk, Mary.
eng	tur	There are some performances that leave one breathless.	Birini nefes nefese bırakan bazı performanslar vardır.
eng	tur	He speaks several languages.	O birçok dil konuşuyor.
eng	tur	Are you planning to help him?	Ona yardım etmeyi planlıyor musun?
eng	tur	Wait until you see this.	Bunu görünceye kadar bekle.
eng	tur	Hosni Mobarak has only one friend. It's Israel.	Hüsnü Mübarek'in sadece tek bir arkadaşı var. İsrail.
eng	tur	Tom missed his friends.	Tom arkadaşlarını özledi.
eng	tur	I'm counting on Tom.	Tom'a güveniyorum.
eng	tur	Who'd want to kill Tom?	Tom'u kim öldürmek ister?
eng	tur	I put three teaspoons of sugar in your tea.	Çayına üç çay kaşığı şeker koydum.
eng	tur	The policeman handcuffed Tom's hands behind his back.	Polis Tom'un ellerini arkasından kelepçeledi.
eng	tur	Suddenly, he accelerated the car.	O, birden arabayı hızlandırdı.
eng	tur	A bee is buzzing around.	Etrafta bir arı vızıldıyor.
eng	tur	I need to let her know.	Ona bildirmem gerekiyor.
eng	tur	It is only too true.	O, sadece çok doğrudur.
eng	tur	Clara has been taking music lessons for months.	Clara aylardır müzik dersleri alıyor.
eng	tur	He is anything but a reliable man.	O kesinlikle güvenilir bir adam değil.
eng	tur	He went deaf as a result of an accident.	Kaza sonucu sağır oldu.
eng	tur	How would you change it?	Bunu nasıl değiştirirdiniz?
eng	tur	I'm going to exercise every day.	Her gün egzersiz yapacağım.
eng	tur	His coolness has alienated his friends.	Onun soğukluğu arkadaşlarını soğuttu.
eng	tur	I'm not sure that that's what I have to do.	Yapmak zorunda olduğum şeyin o olduğundan emin değilim.
eng	tur	I need that bar of soap.	O sabun kalıbına ihtiyacım var.
eng	tur	You're the driver.	Sen sürücüsün.
eng	tur	Where were you when I needed you?	Sana ihtiyacım olduğunda neredeydin?
eng	tur	I noticed that one of the names on the list was yours.	Listedeki isimlerden birinin seninki olduğunu fark ettim.
eng	tur	Tom went to night school for three years.	Tom üç yıl boyunca gece okuluna gitti.
eng	tur	Tom and Mary would both like that.	Hem Tom hem de Mary bundan hoşlanırdı.
eng	tur	Where did he get that crazy idea from?	O, o çılgınca fikri nereden aldı?
eng	tur	Tom eventually told me what I needed to do.	Tom sonunda bana ne yapmam gerektiğini söyledi.
eng	tur	I'm a housewife and a mother of three.	Ben üç çocuk annesi bir ev hanımıyım.
eng	tur	Mary doesn't play with dolls anymore.	Mary artık bebeklerle oynamıyor.
eng	tur	I want you to wear this.	Bunu giymeni istiyorum.
eng	tur	I don't want to look like a tourist.	Bir turist gibi görünmek istemiyorum.
eng	tur	Everyone got up and left.	Herkes kalktı ve gitti.
eng	tur	Please don't shoot me.	Lütfen beni vurma.
eng	tur	What is your favorite animal?	En sevdiğin hayvan hangisidir?
eng	tur	Feeling the house shake, I ran outside.	Evin sarsılmasını hissederek dışarıya koştum.
eng	tur	Tom was sent away to an insane asylum.	Tom tımarhaneye gönderildi.
eng	tur	Not now, then when?	Şimdi değil, öyleyse ne zaman?
eng	tur	You didn't have anything to say to Tom.	Tom'a bir şey söylemek zorunda değildin.
eng	tur	A curtain of mist blocked our view.	Bir sis perdesi bizim görüşümüzü engelledi.
eng	tur	Don't forget what I told you yesterday.	Sana dün söylediğim şeyi unutma.
eng	tur	I was forced to submit to my fate.	Ben kaderime boyun eğmek için zorlandım.
eng	tur	He took an exhilarating walk along the riverside.	Nehir kenarı boyunca canlandırıcı bir yürüyüş yaptı.
eng	tur	These are not your forks.	Bunlar sizin çatallarınız değil.
eng	tur	Tom lives on his own.	Tom yalnız yaşıyor.
eng	tur	Mary nursed her baby.	Mary bebeğini emzirdi.
eng	tur	You really want to move back to Boston, don't you?	Gerçekten Boston'a geri taşınmak istiyorsun, değil mi?
eng	tur	I was there with her.	Onunla birlikte oradaydım.
eng	tur	His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards.	Eski karısı, adamın kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme emri çıkarttı.
eng	tur	Columbus didn't know where he went or where he was, and he did it using money lent by a woman.	Columbus onun nereye gittiğini ya da nerede olduğunu bilmiyordu ve onu bir kadın tarafından ödünç verilen parayı kullanarak yaptı.
eng	tur	Tom is probably the one who scared Mary away.	Tom muhtemelen Mary'yi korkutan kişidir.
eng	tur	I can honestly say it wasn't me.	Dürüst olarak, onun ben olmadığını söyleyebilirim.
eng	tur	I haven't heard from Tom in years.	Yıllardır Tom'dan haber almadım.
eng	tur	Have you ever asked me a question and I didn't answer?	Sen hiç bana bir soru sordun mu ve ben cevap vermedim mi?
eng	tur	In the first place we have to decide on the name.	İlk olarak isim üzerinde karar vermek zorundayız.
eng	tur	If you have faith in God,You can control all five senses and live a peaceful longlife	Allah'a imanın varsa, tüm beş duyunu kontrol edip huzurlu bir uzun yaşam sürebilirsin.
eng	tur	I did it right.	Ben onu doğru yaptım.
eng	tur	That's taboo.	Bu bir tabu.
eng	tur	"How will you keep Tom from going to the police?" "I'll offer him money."	"Tom'u polise gitmekten nasıl alıkoyacaksın?" "Ona para teklif edeceğim."
eng	tur	It happened more than three days ago.	Bu üç günden daha önce oldu.
eng	tur	I've got to get you out of here.	Seni buradan çıkartmalıyım.
eng	tur	This shouldn't have occurred.	Bunun olmaması gerekirdi.
eng	tur	She persuaded him to do it even though she knew it wasn't a good idea.	Onun iyi bir fikir olmadığını bilse bile onu yapması için onu ikna etti.
eng	tur	He was always different from other children.	O diğer çocuklardan her zaman farklıydı.
eng	tur	I'm not trying to pressure you.	Sana baskı yapmaya çalışmıyorum.
eng	tur	We ate pancakes for breakfast.	Kahvaltı için krep yedik.
eng	tur	Resistance is futile.	Karşı koymanın faydası yok.
eng	tur	I haven't eaten the soup and I won't.	Çorbayı yemedim ve yemeyeceğim.
eng	tur	I'm a bit chubby.	Ben biraz tombulum.
eng	tur	Tom was teleported to another planet.	Tom başka bir gezegene ışınlandı.
eng	tur	Athens is the capital of Greece.	Atina Yunanistan'ın başkentidir.
eng	tur	Make sure he doesn't do anything stupid.	Onun aptalca bir şey yapmayacağından emin ol.
eng	tur	This book has many beautiful pictures.	Bu kitap çok güzel fotoğraflara sahip.
eng	tur	"Do you speak Berber?" "Of course."	"Berberice biliyor musun?" "Tabii ki."
eng	tur	At lunchtime today, our usual restaurant was closed because of a funeral in the family.	Bugün öğle yemeği vakti, ailedeki bir cenaze nedeniyle alışıldık restoranımız kapalıydı.
eng	tur	Give this to me.	Bunu bana ver.
eng	tur	This is the first time I've ever coughed this much.	Şimdiye kadar ilk defa bu kadar çok öksürdüm.
eng	tur	We'll all go together.	Hepimiz birlikte gideceğiz.
eng	tur	I'm a paramedic.	Ben paramedikim.
eng	tur	What's Tom reading now?	Tom şimdi ne okuyor?
eng	tur	You're on a roll.	Şansın açık.
eng	tur	This letter is the only key to the mystery.	Bu mektup, gizemin tek anahtarıdır.
eng	tur	Where did you sue them?	Onları nerede mahkemeye verdin?
eng	tur	Tom won't likely tell Mary he wants her to help John.	Tom, muhtemelen Mary'ye, John'a yardım etmesini istediğini söylemeyecek.
eng	tur	Can you answer me?	Bana cevap verebilir misin?
eng	tur	What else has Tom done?	Tom başka ne yaptı?
eng	tur	The customer isn't always right.	Müşteri her zaman haklı değildir.
eng	tur	Come at any time you like.	Lütfen ne zaman istersen gel.
eng	tur	It will be a long night.	Bu uzun bir gece olacak.
eng	tur	We use gestures as well as words to communicate with others.	Biz başkaları ile iletişim kurmak için sözlerin yanı sıra jestler de kullanırız.
eng	tur	The principal called and said you weren't at school today.	Müdür aradı ve bugün okulda olmadığını söyledi.
eng	tur	We ask you to account for your delay.	Gecikmenizi açıklamanızı istiyoruz.
eng	tur	I need to check on them.	Onları kontrol etmeliyim.
eng	tur	We won't be able to keep this secret forever.	Bu sırrı sonsuza dek koruyamayacağız.
eng	tur	The men on board were surprised to see five men on the island.	Gemideki adamlar adada beş adam görmekten şaşkına döndüler.
eng	tur	Tom went to bed.	Tom yatmaya gitti.
eng	tur	Doesn't Tom ever do that?	Tom hiç bunu yapmaz mı?
eng	tur	I don't believe I was wrong.	Hatalı olduğuma inanmıyorum.
eng	tur	They were very kind to me.	Onlar bana karşı nazikti.
eng	tur	He fell from the horse.	O, attan düştü.
eng	tur	I'm getting better at doing that.	Bunu yapmada daha iyi oluyorum.
eng	tur	Ten is ten percent of one hundred.	On, yüzün yüzde onudur.
eng	tur	Show them what you can do.	Onlara ne yapabileceğini göster.
eng	tur	Tom is my baby.	Tom benim bebeğim.
eng	tur	We've been together for about three years.	Biz üç yıldır birlikteyiz.
eng	tur	We are a suicide prevention organization.	Biz bir intihar önleme örgütüyüz.
eng	tur	Do you know who invented the pasteurized milk?	Pastörize sütü kimin icat ettiğini biliyor musun?
eng	tur	He approached the station.	O, istasyona yaklaştı.
eng	tur	I'm really prepared.	Ben gerçekten hazırım.
eng	tur	I asked Tom what he'd do.	Tom'a ne yapacağını sordum.
eng	tur	I eventually did that.	Sonunda yaptım.
eng	tur	Mary is a fashion designer.	Mary bir moda tasarımcısı.
eng	tur	You should do it this way.	Onu bu şekilde yapman gerekir.
eng	tur	Do you have a list of hotels?	Bir otel listen var mı?
eng	tur	Sometimes I wish I had a twin brother. That'd be fun.	Bazen keşke erkek ikizim olsaydı diyorum. Eğlenceli olurdu.
eng	tur	Stars can be seen at night.	Yıldız geceleyin görülebilir.
eng	tur	Tom is good at math.	Tom matematikte iyidir.
eng	tur	I am so thirsty, probably because I ate pizza yesterday night.	Ben çok susadım, muhtemelen dün gece pizza yediğim içindir.
eng	tur	Actually, he is not the driver.	Aslında o bir sürücü değil.
eng	tur	I'm so happy you called.	Ben seni çağırmandan çok mutluyum.
eng	tur	As soon as we reached there, it began to rain.	Biz oraya varır varmaz yağmur başladı.
eng	tur	Tom doesn't watch TV anymore.	Tom artık televizyon izlemiyor.
eng	tur	You should pay more attention to what you say.	Ne söylediğine daha çok dikkat etmelisin.
eng	tur	She will have no choice but to accept.	Onun kabul etmekten başka seçeneği olmayacak.
eng	tur	Tom is still working on that.	Tom hâlâ onun üzerinde çalışıyor.
eng	tur	Robert broke off in the middle of his phone call.	Robert telefon konuşmasının ortasında kırılıp ayrıldı.
eng	tur	This old vase is valuable to me.	Bu eski vazonun benim için kıymeti büyük.
eng	tur	He's a student who I'm teaching English to this year.	O, bu yıl İngilizce öğrettiğim bir öğrencidir.
eng	tur	The news made her happy.	Haber onu mutlu etti.
eng	tur	I think you'd better look at this.	Bence buna baksan iyi olur.
eng	tur	His head was hurt by the fall.	Onun başı düşmeyle yaralandı.
eng	tur	I didn't tell anyone else.	Ben başkasına söylemedim.
eng	tur	Tom is a nice guy, isn't he?	Tom kibar bir adam, değil mi?
eng	tur	Xavier sells avocado bread at the market.	Xavier pazarda avokado ekmeği satıyor.
eng	tur	Aren't you claustrophobic?	Klostrofobik değil misin?
eng	tur	What do you think of this plan?	Bu plan hakkında ne düşünüyorsun?
eng	tur	What are your sources of information?	Bilgi kaynakların neler?
eng	tur	Tom patted me on the shoulder.	Tom omzuma vurdu.
eng	tur	We have made many mistakes.	Biz birçok hatalar yaptık.
eng	tur	I'm going to take this.	Bunu alacağım.
eng	tur	As far as I know, he isn't lazy.	Bildiğim kadarıyla, o tembel değildir.
eng	tur	We will have lived here for ten years at the end of this month.	Bu ayın sonunda on yıldır burada yaşıyor olacağız.
eng	tur	They fought for their homeland.	Vatanları için savaştılar.
eng	tur	He is almost always home.	O neredeyse her zaman evde.
eng	tur	Give Tom a kiss.	Tom'a bir öpücük ver.
eng	tur	The baby began to crawl.	Bebek emeklemeye başladı.
eng	tur	I had to see you again.	Seni tekrar görmek zorundaydım.
eng	tur	This isn't what was supposed to happen.	Olması gereken bu değil.
eng	tur	Tom reads nothing but fiction.	Tom sadece kurgu okur.
eng	tur	Can't you talk some sense into Tom?	Tom'a mantıklı davranmasını söyleyemiyor musun?
eng	tur	Tom gave his father a tie on Father's Day.	Tom babasına Babalar Günü'nde bir kravat verdi.
eng	tur	Tom didn't expect to get a raise.	Tom zam almayı ummuyordu.
eng	tur	Sami didn't even know who Layla was.	Sami, Leyla'nın kim olduğunu bile bilmiyordu.
eng	tur	I arrived here just now.	Az önce buraya geldim.
eng	tur	I'd pay you a visit if I had time.	Zamanım olursa seni ziyaret ederim.
eng	tur	Dan planned to build a resort on that island.	Dan o adada bir tatil yeri inşa etmeyi planladı.
eng	tur	Weren't you supposed to go shopping with Tom?	Tom ile alışverişe gitmen gerekmiyor muydu?
eng	tur	Come on, eat some. It will do you good.	Hadi, biraz yemek ye. Seni iyi yapacak.
eng	tur	What are your earrings made of?	Senin küpelerin neyden yapılmış?
eng	tur	I'm going to help you rescue Tom.	Tom'u kurtarmana yardım edeceğim.
eng	tur	Tom left soon after we got here.	Tom biz buraya geldikten hemen sonra gitti.
eng	tur	I arrived in Tokyo yesterday.	Dün Tokyo'ya vardım.
eng	tur	We're finally on the right track.	Biz sonunda doğru yoldayız.
eng	tur	Sorry, I won't do it without a rubber.	Üzgünüm, bir prezervatif olmadan onu yapmayacağım.
eng	tur	I didn't go anywhere yesterday.	Dün herhangi bir yere gitmedim.
eng	tur	He isn't watching TV now.	Şu an televizyon izlemiyor.
eng	tur	What's it going to be?	Ne olacak?
eng	tur	We have to work harder from now on.	Şu andan itibaren daha çok çalışmak zorundayız.
eng	tur	Always keep a bucket of water handy, in case of fire.	Yangın olursa diye el altında her zaman bir kova su bulundur.
eng	tur	I think Malbork castle is wonderful.	Sanırım Malbork kalesi harika.
eng	tur	Get up for a moment.	Biraz kalkın.
eng	tur	I'm really very happy.	Gerçekten çok mutluyum.
eng	tur	I did that very carefully.	Bunu çok dikkatlice yaptım.
eng	tur	I don't have anything.	Hiçbir şeyim yok.
eng	tur	Layla tried to defend Sami.	Leyla, Sami'yi savunmaya çalıştı.
eng	tur	The definitive answer is no.	Kesin cevap hayırdır.
eng	tur	Do you speak Latvian?	Letonca konuşabiliyor musunuz?
eng	tur	Sami was still lying on the couch.	Sami hâlâ kanepede yatıyordu.
eng	tur	How much do I need to save for retirement?	Emeklilik için ne kadar tasarruf etmem gerekiyor?
eng	tur	Tom came up for a gasp of air.	Tom soluk almak için yukarı çıktı.
eng	tur	I have a great regard for Tom.	Tom için büyük bir saygım var.
eng	tur	You'd be perfect for this job.	Bu iş için mükemmel olurdun.
eng	tur	I want to investigate this matter.	Bu konuyu araştırmak istiyorum.
eng	tur	Maybe I missed something.	Belki bir şey kaçırdım.
eng	tur	Both sisters were there.	İki kardeş de oradaydı.
eng	tur	This feels right.	Bu doğru.
eng	tur	Do you know what the temperature outside is?	Dışarıdaki sıcaklığın ne olduğunu biliyor musun?
eng	tur	Let me tell you one thing.	Sana bir şey söyleyeyim.
eng	tur	I've made some poor choices.	Ben bazı kötü seçimler yaptım.
eng	tur	I have a nice apartment.	Hoş bir dairem var.
eng	tur	I dream every night.	Her gece rüya görürüm.
eng	tur	He met an unexpected obstacle.	O beklenmedik bir engelle karşılaştı.
eng	tur	You seem articulate.	Sen konuşkan görünüyorsun.
eng	tur	Tom asked me if he could hold my hand.	Tom bana elimi tutup tutamayacağını sordu.
eng	tur	They are ignorant of the rules.	Onlar kurallardan habersiz.
eng	tur	I have to go meet Tom at the mall.	Alışveriş merkezinde Tom'la buluşmaya gitmeliyim.
eng	tur	What are your ambitions?	Senin hırsların nedir?
eng	tur	Do not tempt me.	Beni tahrik etme.
eng	tur	Didn't you take precautions?	Önlemler almadın mı?
eng	tur	He called her every other day.	O, günaşırı onu aradı.
eng	tur	I'm proud of this award.	Bu ödülle gurur duyuyorum.
eng	tur	Do you have to help Tom?	Tom'a yardım etmek zorunda mısın?
eng	tur	That's not exactly what I said.	Söylediğim şey tam olarak bu değildi.
eng	tur	I always watch my films in the original version.	Filmlerimi her zaman orijinal haliyle izliyorum.
eng	tur	I thought everyone here could speak French.	Buradaki herkesin Fransızca konuşabileceğini düşündüm.
eng	tur	We thought you were untrustworthy.	Sizin güvenilmez olduğunuzu sandık.
eng	tur	Tom ran for mayor.	Tom belediye başkanlığına aday oldu.
eng	tur	Tom and Mary congratulated each other on their success.	Tom ve Mary başarıları için birbirlerini kutladılar.
eng	tur	I used one.	Ben bir tane kullandım.
eng	tur	I, you, he, she, it, we, you, they are personal pronouns.	Ben, sen, o, biz, siz, onlar kişi zamirleridir.
eng	tur	No one's stopping you.	Kimse seni durdurmuyor.
eng	tur	Construction started in October.	İnşaat ekimde başladı.
eng	tur	I dream of a society whose wealth is distributed fairly.	Servetin adil bir biçimde dağıldığı bir toplum hayal ediyorum.
eng	tur	No one told me anything.	Hiç kimse bana bir şey söylemedi.
eng	tur	The Berbers have lived for thousands of years where others could not survive even one day.	Berberler binlerce yıldır yaşıyor ve başkaları bir gün bile hayatta kalamadı.
eng	tur	Tom never drives above the speed limit.	Tom asla hız limitinin üzerinde sürmez.
eng	tur	I can carry you in my arms.	Seni kollarımda taşıyabilirim.
eng	tur	Mr. Wang learned German because he wanted to work in Germany.	Bay Wang Almanca öğrendi çünkü o Almanya'da çalışmak istiyordu.
eng	tur	I don't think Tom is overweight.	Tom'un fazla kilolu olduğunu sanmıyorum.
eng	tur	I know I should've gotten here earlier.	Buraya daha erken gelmem gerektiğini biliyorum.
eng	tur	Were you popular in high school?	Lisede popüler miydin?
eng	tur	You have to pay in advance at that hotel.	O otelde peşin ödeme yapmak zorundasın.
eng	tur	Does someone here speak Japanese?	Burada Japonca konuşan biri var mı?
eng	tur	I just organized my closet.	Ben sadece dolabımı düzenledim.
eng	tur	The city was full of hungry soldiers.	Şehir aç askerlerle doluydu.
eng	tur	It is time to shut the gate.	Kapıyı kapatma zamanı geldi.
eng	tur	Aren't you going to be there for a while?	Bir süre orada olamayacak mısın?
eng	tur	Tom didn't seem to be as determined to do that as Mary seemed to be.	Tom onu yapmak için Mary'nin göründüğü kadar kararlı görünmüyordu.
eng	tur	She is a blonde girl.	O, sarışın bir kız.
eng	tur	Tom has written another book.	Tom bir kitap daha yazdı.
eng	tur	I'm sure going to miss you.	Seni kesinlikle özleyeceğim.
eng	tur	Tell her to get ready to leave.	Ona terk etmek için hazır olmasını söyle.
eng	tur	I want to find my own place.	Ben kendi yerimi bulmak istiyorum.
eng	tur	May it be so!	Öyle olsun!
eng	tur	Tom didn't have any reason not to believe Mary.	Tom'un Mary'ye inanmamak için bir nedeni yoktu.
eng	tur	I promised myself I wouldn't complain about Tom anymore.	Artık Tom hakkında şikayet etmeyeceğime kendi kendime söz verdim.
eng	tur	She said that she was ill, which was a lie.	O, hasta olduğunu söyledi, o bir yalandı.
eng	tur	What shall we buy him for his birthday?	Biz onun doğum günü için ona ne satın alalım?
eng	tur	I lost my son about a decade ago.	Yaklaşık on yıl önce oğlumu kaybettim.
eng	tur	The girl screamed when she saw the flames.	Kız alevleri gördüğünde çığlık attı.
eng	tur	The train is ten minutes late today.	Tren bugün on dakika geç kaldı.
eng	tur	Tom put on his glasses.	Tom gözlüklerini taktı.
eng	tur	Do you want to say something, Tom?	Bir şey söylemek istiyor musun, Tom?
eng	tur	I didn't expect Tom and Mary to be here.	Tom ve Mary'nin burada olmalarını beklemiyordum.
eng	tur	Tom was excused from work yesterday because he was sick.	Hasta olduğu için dün Tom'a işten izin verildi.
eng	tur	He's on his last legs.	Onun ölümü yakındır.
eng	tur	Is there enough food to go around?	Herkese yetecek yeterli yiyecek var mı?
eng	tur	I like to listen to you when you speak.	Konuştuğunuzda sizi dinlemeyi severim.
eng	tur	I file against them all.	Hepsine dava açıyorum.
eng	tur	I found my wallet that I thought I'd lost last week.	Geçen hafta kaybettiğimi düşündüğüm cüzdanımı buldum.
eng	tur	Paradise on earth is where I am.	Dünyadaki cennet benim olduğum yerdedir.
eng	tur	Tom's face showed his surprise.	Tom'un yüzü onun şaşkınlığını gösterdi.
eng	tur	The Van Horn family was rich.	Van Horn ailesi zengindi.
eng	tur	Don't you worry about him.	Onunla ilgili endişelenme.
eng	tur	Don't worry. We'll find Tom.	Üzülmeyin. Tom'u bulacağız.
eng	tur	You're not permitted to do that here.	Bunu burada yapma izniniz yok.
eng	tur	Tom can really play baseball well.	Tom gerçekten iyi beyzbol oynayabilir.
eng	tur	There's something I need to know.	Bilmem gereken bir şey var.
eng	tur	It's because she loves me.	Bu beni sevdiği içindir.
eng	tur	You'd remember them.	Onları hatırlardınız.
eng	tur	How many prefectures does Japan have?	Japonya'nın kaç tane ili var?
eng	tur	The Second World War began in 1939 and ended in 1945.	İkinci Dünya Savaşı 1939'da başladı ve 1945'te sona erdi.
eng	tur	Everyone I know has one.	Tanıdığım herkesin bir tane var.
eng	tur	Tom made some flubs.	Tom birkaç gaf yaptı.
eng	tur	Tom couldn't get the book he wanted.	Tom istediği kitabı alamadı.
eng	tur	Detective Dan Anderson gave Linda a routine polygraph test.	Dedektif Dan Anderson, Linda'yı rutin yalan testine soktu.
eng	tur	He drives a light truck.	O bir kamyonet kullanıyor.
eng	tur	Every box was full.	Her kutu doluydu.
eng	tur	Tom knew Mary had studied French for three years.	Tom Mary'nin üç yıldır Fransızca eğitimi gördüğünü biliyordu.
eng	tur	Dan didn't hesitate even a second to do that.	Dan onu yapmak için bir an bile çekinmedi.
eng	tur	She is afraid of her own shadow.	O kendi gölgesinden korkuyor.
eng	tur	I have cancer.	Kanserim var.
eng	tur	You don't have to shout at the top of your voice.	Avazının çıktığı kadar bağırmak zorunda değilsiniz.
eng	tur	I'm supposed to stay after school and help clean the classroom.	Okuldan sonra kalıp sınıfı temizlemeye yardım etmemiz gerekir.
eng	tur	They are well looked after.	Onlara iyi bakılıyor.
eng	tur	Tom has quit smoking.	Tom sigara içmeyi bıraktı.
eng	tur	I told Tom I understood his concern.	Tom'a endişesini anladığımı söyle.
eng	tur	Tomorrow is Sunday.	Yarın pazar.
eng	tur	I found it difficult to make myself understood.	Derdimi anlatmanın zor olduğunu buldum.
eng	tur	Will you risk it?	Bunu riske atacak mısın?
eng	tur	I didn't say Tom was involved.	Tom'un karıştığını söylemedim.
eng	tur	The bottle is made of glass.	Şişe camdan yapılmıştır.
eng	tur	At first the job looked good to him, but later it became tiresome.	İş ona baştan güzel göründü ama sonra yorucu geldi.
eng	tur	Taking an aspirin a day can be bad for you.	Günde bir aspirin almak sizin için kötü olabilir.
eng	tur	You're too small.	Sen çok küçüksün.
eng	tur	Have you worked with Tom before?	Daha önce Tom'la birlikte çalıştın mı?
eng	tur	You've been luckier than me.	Benden daha şanslısın.
eng	tur	We'll chat some more during intermission.	Biz mola sırasında biraz daha sohbet edeceğiz.
eng	tur	I thought it might be cocaine, but it was only flour.	Ben bunun kokain olabileceğini düşündüm ama o sadece undu.
eng	tur	Tom found what he was looking for.	Tom aradığı şeyi buldu.
eng	tur	Tom is afraid people might laugh at Mary.	Tom insanların Mary'ye gülebileceğinden korkuyor.
eng	tur	Can I stay with you?	Seninle kalabilir miyim?
eng	tur	I'm sick of the hypocrisy.	İkiyüzlülükten bıktım.
eng	tur	He worked very hard.	O, çok çalıştı.
eng	tur	You won't solve anything by crying.	Ağlayarak hiçbir şeyi çözemezsin.
eng	tur	I did everything I could today.	Bugün elimden gelen her şeyi yaptım.
eng	tur	When's the last time you rode a motorcycle?	En son ne zaman bir motosiklet sürdün?
eng	tur	German, Dutch, Norwegian and English are Germanic languages.	Almanca, Hollandaca, Norveççe ve İngilizce; Cermen dilleridirler.
eng	tur	Did you like working in Boston?	Boston'da çalışmayı seviyor musun?
eng	tur	Tom and Mary aren't smiling now.	Tom ve Mary şimdi gülümsemiyor.
eng	tur	Do it yourself and do it right away.	Onu kendiniz yapın ve hemen yapın.
eng	tur	I told Tom that Mary was telling the truth.	Tom'a Mary'nin doğruyu söylediğini söyledim.
eng	tur	I have created thousands of phrases already.	Zaten binlerce ifade yarattım.
eng	tur	Tom was wearing an orange jumpsuit.	Tom turuncu bir tulum giyiyordu.
eng	tur	He wants to go out with her.	O, onunla çıkmak istiyor.
eng	tur	The soldiers thought that they might be home for Christmas.	Askerler Noel için evde olabileceklerini düşündüler.
eng	tur	He constantly criticizes other people.	O sürekli diğer insanları eleştirir.
eng	tur	Do you think I'm too materialistic?	Sizce ben çok materyalist miyim?
eng	tur	Tom blushed when Mary kissed him.	Mary onu öptüğünde Tom kızardı.
eng	tur	I'd better talk to Tom.	Tom'la konuşsam iyi olur.
eng	tur	Tom's voice echoed throughout the otherwise empty room.	Tom'un sesi boş odada yankılandı.
eng	tur	Buy Tom a drink.	Tom'a bir içki al.
eng	tur	I need time to think about that.	Onun hakkında düşünmek için zamana ihtiyacım var.
eng	tur	It looks like you're having a bad day.	Kötü bir gün geçiriyorsun gibi görünüyorsun.
eng	tur	He will arrive in Paris tomorrow.	O, yarın Paris'e varacak.
eng	tur	The organist was elderly.	Orgçu yaşlıydı.
eng	tur	I asked why.	Sebebini sordum.
eng	tur	You sure do sleep a lot.	Sen kesinlikle çok uyuyorsun.
eng	tur	Tom has never been camping.	Tom hiç kamp yapmadı.
eng	tur	Tom never would've done this.	Tom bunu asla yapmazdı.
eng	tur	We're leaving for Boston in an hour.	Bir saat içinde Boston'a yola çıkıyoruz.
eng	tur	Call now! We go where you go.	Şimdi ara! Gittiğin yere gidiyoruz.
eng	tur	Did you answer Tom's question?	Tom'un sorusunu yanıtladın mı?
eng	tur	What do you have to do now?	Şimdi ne yapmak zorundasınız?
eng	tur	Cows give their calves milk every morning.	İnekler her sabah buzağılarına süt verir.
eng	tur	Perhaps we should ask a different question.	Belki de farklı bir soru sormamız gerekir.
eng	tur	I'm eating my lunch.	Öğle yemeği yiyorum.
eng	tur	I am interested in sports.	Sporla ilgileniyorum.
eng	tur	This is only the beginning.	Bu sadece başlangıç.
eng	tur	I'll teach you French if you want me to.	Eğer istersen sana Fransızca öğretirim.
eng	tur	Tom armed himself with a baseball bat.	Tom emanet olarak yanına beyzbol sopası aldı.
eng	tur	Don't be fooled by Tom's e-mail!	Tom'un e-postasıyla kandırılmayın!
eng	tur	You never seemed to want to do that.	Onu yapmak istiyor gibi görünmüyordun.
eng	tur	I can be there in an hour.	Bir saat içinde orada olabilirim.
eng	tur	Hello! My name is Maria. I'm 23 years old and I come from Berlin.	Merhaba! Adım Maria. 23 yaşındayım ve Berlin'den geliyorum.
eng	tur	Tom acted as if he knew nothing about it.	Tom bu konuda bir şey bilmiyormuş gibi davrandı.
eng	tur	I saw tears in his eyes.	Onun gözlerinde gözyaşı gördüm.
eng	tur	There's lots of war poetry on the syllabus.	Müfredatta bir sürü savaş şiiri var.
eng	tur	Tom hasn't apologized.	Tom özür dilemedi.
eng	tur	All of the men that I know like cars!	Tanıdığım adamların hepsi arabaları seviyor!
eng	tur	Let me hear what you have to say.	Söylemek zorunda olduğun şeyi duymama izin ver.
eng	tur	Tom went over to Mary's house.	Tom, Mary'nin evine gitti.
eng	tur	Tom and Mary are impatient.	Tom ve Mary sabırsız.
eng	tur	I don't want the same thing to happen to us.	Aynı şeyin bize olmasını istemiyorum.
eng	tur	One's teachers should be treated with respect.	Birinin öğretmenlerine saygı ile davranılmalı.
eng	tur	The police found Tom's fingerprints on the doorknob.	Polis, Tom'un parmak izlerini kapı kolunun üzerinde buldu.
eng	tur	Tom pulled Mary out of the mud.	Tom, Mary'yi çamurdan çıkardı.
eng	tur	I don't speak any French.	Hiç Fransızca konuşmam.
eng	tur	Don't figure on going abroad this summer.	Bu yaz yurt dışına gitmeyi bekleme.
eng	tur	My parents told me that I was adopted when I was thirteen.	Annem ve babam evlat edinildiğimi bana on üç yaşımdayken söylediler.
eng	tur	Tom is addicted to money.	Tom para bağımlısıdır.
eng	tur	Tom feels unwanted.	Tom istenilmeyen hissediyor.
eng	tur	I don't want to see her anymore.	Artık onu görmek istemiyorum.
eng	tur	You go to the bazaar not to become a sheep, but to buy sheep.	Bir koyun olmamak için, ama bir koyun almak için pazara gidin.
eng	tur	He's a big boy.	O büyük bir çocuk.
eng	tur	She wrote down what he said.	Onun söylediğini not aldı.
eng	tur	The group left early in 1791.	1791'de grup erken ayrıldı.
eng	tur	Tom graduated from high school three years ago.	Tom üç yıl önce liseden mezun oldu.
eng	tur	He softly touched her.	O usulca ona dokundu.
eng	tur	I am certain that he will pass the exam.	Ben onun sınavı geçeceğine eminim.
eng	tur	I apologize for that.	Onun için özür dilerim.
eng	tur	Why is there so much violence in the world?	Neden dünyada bu kadar çok şiddet var?
eng	tur	Tom is supposed to be here.	Tom'un burada olması gerekiyor.
eng	tur	Tom does that sometimes.	Tom bazen onu yapar.
eng	tur	Maybe Tom didn't want to bother you.	Belki Tom sizi rahatsız etmek istemedi.
eng	tur	Today is March 5th.	Bugün 5 Mart.
eng	tur	If I were you, I'd go.	Senin yerinde olsam giderdim.
eng	tur	Tom is helpful.	Tom yararlıdır.
eng	tur	Tom showed me his room.	Tom bana odasını gösterdi.
eng	tur	I am interested in listening to music.	Müzik dinlemekle ilgileniyorum.
eng	tur	Tom wants to kill himself.	Tom kendini öldürmek istiyor.
eng	tur	I'm not going to work for you anymore.	Artık senin için çalışmayacağım.
eng	tur	I don't know exactly what I'm going to do.	Ne yapacağımı tam olarak bilmiyorum.
eng	tur	Now, Tom has a job.	Artık Tom'un bir işi var.
eng	tur	Tom is my older brother.	Tom, benim ağabeyim.
eng	tur	I know that you all are cowards.	Hepinizin korkak olduğunu biliyorum.
eng	tur	This is astonishing.	Bu şaşırtıcı.
eng	tur	The school is across from our house.	Okul evimizin karşısında.
eng	tur	Tom likes to study in the library.	Tom kütüphanede çalışmayı seviyor.
eng	tur	Please don't die.	Lütfen ölme.
eng	tur	Tom is getting Mary a cup of tea.	Tom Mary'yye bir fincan çay getiriyor.
eng	tur	Tom went outside to smoke.	Tom sigara içmek için dışarı çıktı.
eng	tur	A new railway bridge will be built between the two cities.	İki şehir arasında yeni bir demiryolu köprüsü inşa edilecek.
eng	tur	I don't think Tom is allergic to peanuts.	Tom'un yer fıstığına alerjisi olduğunu sanmıyorum.
eng	tur	Troublemakers rarely become model citizens.	Başbelaları nadiren model vatandaşlar olurlar.
eng	tur	I went back to sleep.	Uyumaya geri döndüm.
eng	tur	There's a cake inside the box.	Kutunun içinde pasta var.
eng	tur	I hate people who say that.	Onu söyleyen insanlardan nefret ediyorum.
eng	tur	Actually, I know nothing about these plans.	Aslında bu planlar hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
eng	tur	Thanks for the delicious meal.	Lezzetli yemek için teşekkürler.
eng	tur	Tom told Mary that she should be ashamed of herself.	Tom Mary'ye kendinden utanması gerektiğini söyledi.
eng	tur	I might kiss Tom today.	Tom'u bugün öpebilirim.
eng	tur	My ex-boyfriend just called me out of the blue.	Eski erkek arkadaşım aniden beni aradı.
eng	tur	I want you to take these.	Bunları almanı istiyorum.
eng	tur	I'm a minor.	Ben reşit değilim.
eng	tur	He made it clear that he was against the plan.	Plana karşı olduğunu açıkladı.
eng	tur	I'll join you as soon as I can.	Elimden geldiği kadar kısa sürede size katılacağım.
eng	tur	The more curious you are, the better.	Ne kadar meraklıysan o kadar iyi.
eng	tur	Don't touch my bag.	Çantama dokunmayın.
eng	tur	Why did you want to talk to me?	Neden benimle konuşmak istiyordun?
eng	tur	The bull escaped from the ring.	Boğa meydandan kaçtı.
eng	tur	We must get up at dawn.	Biz şafakta kalkmalıyız.
eng	tur	Tom is taking a bath in my bathtub.	Tom benim küvetimde banyo yapıyor.
eng	tur	He has lived in Kobe for three years.	Üç yıldır Kobe'de yaşıyor.
eng	tur	I considered doing that.	Bunu yapmayı düşündüm.
eng	tur	My mum is crazy.	Annem çılgın.
eng	tur	I've got nothing more to say.	Söyleyecek daha fazla bir şeyim yok.
eng	tur	Nahuatl was the language of the Aztecs.	Nahuatl, Azteklerin diliydi.
eng	tur	You're completely crazy.	Sen tamamen delisin.
eng	tur	We didn't quite do exactly what Tom wanted us to do.	Tom'un yapmamızı istediği şeyi tam olarak yapmadık.
eng	tur	She's rich, young and beautiful.	O, zengin, genç ve güzel.
eng	tur	I didn't want to make any noise.	Herhangi bir gürültü yapmak istemedim.
eng	tur	We need to remember to mail this letter tomorrow.	Yarın bu mektubu postalamayı unutmamalıyız.
eng	tur	Don't play games.	Oyun oynamayın.
eng	tur	Tom had other work to do.	Tom'un yapacak başka işi vardı.
eng	tur	Tom's parents returned a day early from their vacation.	Tom'un ebeveynleri tatillerinden bir gün erken döndü.
eng	tur	Tom paid someone to help him move the piano.	Tom, piyanoyu taşımasına yardım etmek için birine para verdi.
eng	tur	You're not authorized to do that.	Bunu yapmaya yetkili değilsin.
eng	tur	He decided to have surgery.	Ameliyat edilmeye karar verdi.
eng	tur	I lived in Boston for three years.	Üç yıl Boston'da yaşadım.
eng	tur	She's an opera fan.	O bir opera hayranıdır.
eng	tur	I know that she has been busy.	Onun meşgul olduğunu biliyorum.
eng	tur	We have to leave immediately.	Biz hemen terk etmek zorundayız.
eng	tur	Tom wasn't the first man Mary kissed.	Tom Mary'yi öpen ilk erkek değildi.
eng	tur	The police are questioning her.	Polis onu sorguluyor.
eng	tur	I'm fortunate compared to Tom.	Tom'la kıyaslandığında ben şanslıyım.
eng	tur	How can I feel relaxed with you watching me like that?	Siz beni böyle izlerken ben nasıl rahat hissedebilirim?
eng	tur	I know you did it.	Onu senin yaptığını biliyorum.
eng	tur	Yesterday we prepared some delicious fish in a new microwave.	Dün yeni bir mikrodalga fırında biraz lezzetli balık hazırladık.
eng	tur	I hate this girl.	Bu kızdan nefret ediyorum.
eng	tur	People have been injured.	İnsanlar yaralandı.
eng	tur	Let's give this a shot.	Deneyelim.
eng	tur	How old were your grandparents when they got married?	Ebeveynleri evlendiklerinde kaç yaşındaydılar?
eng	tur	She returned the book to the library.	O, kitabı kütüphaneye iade etti.
eng	tur	I'm getting off the train at the next stop.	Sonraki durakta trenden ineceğim.
eng	tur	Tom gasped.	Tom nefes nefese kaldı.
eng	tur	Tom and his family survived the earthquake.	Tom ve ailesi depremde hayatta kaldılar.
eng	tur	You're not going to cry, are you?	Sen ağlamayacaksın, değil mi?
eng	tur	Tom never told me why he had decided to become a teacher.	Neden bir öğretmen olmaya karar verdiğini Tom bana hiç söylemedi.
eng	tur	Tom and Mary will get married in October.	Tom ve Mary ekim'de evlenecek.
eng	tur	Tom found an error at the last minute.	Tom son dakikada bir hata buldu.
eng	tur	The team spirit was unbelievable, we were all in this together.	Takım ruhu inanılmazdı, hepimiz birlikte bunun içindeydik.
eng	tur	I finished the wine and set down the glass.	Şarabı bitirdim ve bardağı koydum.
eng	tur	We're kind of playing it by ear.	Duruma göre hareket ediyor sayılırız.
eng	tur	I didn't do it.	Ben onu yapmadım.
eng	tur	That was a horrible thing to say about Tom.	Tom hakkında söyleyecek berbat bir şeydi.
eng	tur	Tom was screaming.	Tom bağırıyordu.
eng	tur	I'll see you guys Monday.	Ben siz arkadaşları Pazartesi göreceğim.
eng	tur	I'll put my passport back in the safe.	Pasaportumu kasaya geri koyacağım.
eng	tur	I recovered quickly.	Ben çabucak kurtuldum.
eng	tur	Tom doesn't want to be a singer.	Tom bir şarkıcı olmak istemiyor.
eng	tur	Tom reminded Mary not to forget to flush the toilet.	Tom Mary'ye tuvalette sifonu çekmeyi unutmamasını hatırlattı.
eng	tur	The violinist's technique was excellent.	Kemancının tekniği mükemmeldi.
eng	tur	The sun is essential to life.	Güneş hayat için olmazsa olmazdır.
eng	tur	Tom has gotten a lot better.	Tom çok daha iyi oldu.
eng	tur	Always be prepared for the worst.	Her zaman en kötüsü için hazır olun.
eng	tur	I think we were lied to.	Sanırım bize yalan söylendi.
eng	tur	Diversify your investments.	Yatırımlarınızı çeşitlendirin.
eng	tur	Please watch closely.	Lütfen yakından izleyin.
eng	tur	I do need one favor.	Bir iyiliğe ihtiyacım var.
eng	tur	My resume isn't as impressive as yours.	Benim özgeçmişim seninki kadar etkileyici değil.
eng	tur	I decided to become a doctor.	Bir doktor olmaya karar verdim.
eng	tur	Tom filled the bucket with water.	Tom kovayı suyla doldurdu.
eng	tur	I never felt comfortable around your parents.	Senin ailenin etrafında hiç rahat hissetmedim.
eng	tur	It couldn't have been better.	Daha iyi olamazdı.
eng	tur	My sister shelled the beans.	Kız kardeşim fasulyeleri soydu.
eng	tur	Tom whistled again.	Tom yine ıslık çaldı.
eng	tur	Tom promised he wouldn't be late.	Tom geç kalmayacağına söz verdi.
eng	tur	Let's go visit Tom tomorrow.	Yarın Tom'u ziyaret etmeye gidelim.
eng	tur	They buy these goods cheaply overseas and then mark them up to resell at home.	Bu malları yurt dışından ucuza alıyorlar ve daha sonra yurtta satmak için zam yapıyorlar.
eng	tur	That'll take some time.	Bu biraz zaman alacak.
eng	tur	I'm sorry if I woke you up.	Uyandırdıysam özür dilerim.
eng	tur	Tom's car has crank windows.	Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.
eng	tur	Tom used to have a lot of money.	Tom'un bir sürü parası vardı.
eng	tur	I don't like math.	Matematiği sevmiyorum.
eng	tur	We decided not to do that.	Onu yapmama kararı aldık.
eng	tur	Tom sounds like a white guy.	Tom beyaz bir adam gibi görünüyor.
eng	tur	Do you have the latest version?	Sen sonuncu versiyona sahip misin?
eng	tur	I'm not a celebrity.	Ben bir şöhret değilim.
eng	tur	Did you tell Tom that?	Onu Tom'a söyledin mi?
eng	tur	It was indifference.	O kayıtsızlıktı.
eng	tur	Why is Boston such a popular destination for tourists?	Neden Boston turistler için böylesine popüler bir yerdir?
eng	tur	Tom has been studying French for the last three years.	Tom son üç yıldır Fransızca eğitimi görüyor.
eng	tur	I have a request.	Bir talebim var.
eng	tur	One was beautiful, intelligent and funny, and the other ugly, stupid and depressing.	Biri güzel, akıllı ve komikti, diğeri çirkin, aptal ve iç karartıcıydı.
eng	tur	Aren't you a high school student?	Sen lise öğrencisi değil misin?
eng	tur	Have they done it?	Onu yaptılar mı?
eng	tur	The wasp killed the spider.	Eşekarısı örümceği öldürdü.
eng	tur	I'll go and see if I can get Tom to help.	Tom'a yardım ettirebilip ettiremeyeceğimi görmeye gideceğim.
eng	tur	I've got plenty more.	Çok daha fazlasına sahibim.
eng	tur	This rice cooker uses fuzzy logic.	Bu pirinç ocağı bulanık mantık kullanır.
eng	tur	Tom had a few more things to say.	Tom'un söyleyecek birkaç şeyi daha vardı.
eng	tur	Tom doesn't have to help Mary today.	Tom bugün Mary'ye yardım etmek zorunda değil.
eng	tur	Tom should do the same.	Tom aynısını yapmalı.
eng	tur	I've never been mean to Tom.	Ben Tom'a karşı asla cimri değildim.
eng	tur	I can hardly see him.	Onu zar zor görebiliyorum.
eng	tur	When did you get married?	Ne zaman evlendin?
eng	tur	We all felt awful.	Hepimiz korkunç hissettik.
eng	tur	My brother wants to visit Liechtenstein.	Erkek kardeşim Liechtenstein'ı ziyaret etmek istiyor.
eng	tur	He has no friend to speak with.	Onun konuşmak için hiçbir arkadaşı yok.
eng	tur	Are you going to be at this afternoon's meeting?	Bu öğleden sonraki toplantıda olacak mısın?
eng	tur	I understand your dilemma.	İkilemini anlıyorum.
eng	tur	Tom and I often jog together.	Tom ve ben sık sık birlikte koşarız.
eng	tur	I don't even own a car.	Ben bile bir arabaya sahip değilim.
eng	tur	Tom doesn't need to apologize. He did nothing wrong.	Tom'un özür dilemesi gerekmez. O yanlış bir şey yapmadı.
eng	tur	They have agreed to come.	Tom gelmeyi kabul etti.
eng	tur	We can paint your room any color you want.	Odanızı istediğiniz herhangi bir renkte boyayabiliriz.
eng	tur	I'm pretty certain that they're all for you.	Hepsinin senin için olduğuna oldukça eminim.
eng	tur	I have never met a more sinful man.	Daha günahkar bir erkeğe hiç rastlamadım.
eng	tur	Did you open all the boxes?	Bütün kutuları açtın mı?
eng	tur	I gave it to them yesterday.	Dün onu onlara verdim.
eng	tur	Tom is likely to be jealous.	Tom muhtemelen kıskanç olacak.
eng	tur	According to Dan, Linda had killed herself.	Dan'a göre, Linda intihar etti.
eng	tur	I met Tom after work.	İşten sonra Tom'la buluştum.
eng	tur	It was cold here through March.	Marta kadar burada soğuktu.
eng	tur	Consider this a warning, Tom.	Bunu bir uyarı olarak düşün, Tom.
eng	tur	What did you see while you were in Boston?	Boston’dayken ne gördün?
eng	tur	I've never actually been in love.	Aslında hiç aşık olmadım.
eng	tur	How do you know that, Tom?	Bunu nasıl biliyorsunuz, Tom?
eng	tur	She patiently waited for him.	O, sabırla onu bekledi.
eng	tur	I'm sick of being sick.	Hasta olmaktan bıktım.
eng	tur	Tom didn't get here until after dark.	Tom buraya geldiğinde hava kararmıştı.
eng	tur	Tom should've hired a lawyer.	Tom'un bir avukat tutması gerekirdi.
eng	tur	Keep your hands out of your pockets.	Ellerini cebinden çıkar.
eng	tur	Everybody around here calls me Tom.	Buralarda herkes bana Tom der.
eng	tur	Is it ok if I ride?	Binmemde bir sakınca var mı?
eng	tur	The sugar is in the bag.	Şeker torbada.
eng	tur	How many apples do you have?	Kaç tane elmanız var?
eng	tur	"Fadil left." "What time was that?" "At nine o'clock."	"Fadıl gitti." "Saat kaçtı?" "Saat dokuzdu."
eng	tur	I walk a lot because it's healthy.	Sağlıklı olduğu için çok yürürüm.
eng	tur	Tom didn't answer my question.	Tom sorumu cevaplamadı.
eng	tur	Tom knows them all.	Tom onların hepsini tanır.
eng	tur	It's a bad habit.	Kötü bir alışkanlık.
eng	tur	Gas has been found below the sea.	Gaz denizin altında bulundu.
eng	tur	I can not even cook an omelet.	Ben omlet bile yapamam.
eng	tur	Language has the power to shape the way we think.	Dil, düşündüğümüz şeyi şekillendirme gücüne sahiptir.
eng	tur	Tom is looking a little embarrassed.	Tom biraz sıkılgan görünüyor.
eng	tur	It started with a kiss.	Bir öpücükle başladı.
eng	tur	Tom would often play jokes on the teacher.	Tom çoğunlukla öğretmenle şakalar yapardı.
eng	tur	Tom brought his dog over to Mary's house.	Tom köpeğini Mary'nin evine getirdi.
eng	tur	I really have to be going now.	Şimdi gerçekten gidiyor olmalıyım.
eng	tur	How about a cup of tea?	Bir bardak çaya ne dersiniz?
eng	tur	He joined his colleagues in the director's office.	O, müdürün odasındaki meslektaşlarına katıldı.
eng	tur	I can swim very fast.	Ben çok hızlı yüzebilirim.
eng	tur	She was living rent-free in a small house not too far from us.	Bize fazla uzak olmayan küçük bir evde kira vermeden kalıyordu.
eng	tur	We must do it quickly.	Biz bunu hızlı bir şekilde yapmalıyız.
eng	tur	See you next year.	Gelecek yıl görüşürüz.
eng	tur	Tom is going to like it here.	Tom burada bundan hoşlanacak.
eng	tur	It's clear that Tom doesn't know what he's supposed to do.	Tom'un ne yapması gerektiğini bilmediği belli.
eng	tur	I can see the tiniest spot.	Ben en küçük lekeyi görebilirim.
eng	tur	How do I open the hood?	Kaputu nasıl açarım?
eng	tur	It's a pleasure to be able to help you.	Size yardımcı olabilmek bir zevk.
eng	tur	You're a pretty good guitarist, aren't you?	Sen oldukça iyi bir gitaristsin, değil mi?
eng	tur	Tom brushed the dirt off his pants.	Tom pantolonuna bulaşan çamuru fırçayla temizledi.
eng	tur	Let's cut the cake now.	Şimdi pastayı keselim.
eng	tur	He still remembers you.	O hâlâ sizi hatırlıyor.
eng	tur	The defeated army retreated from the country.	Yenilmiş ordu ülkeden geri çekildi.
eng	tur	We have to find out what's going on.	Neler olduğunu öğrenmek zorundayız.
eng	tur	I told Tom to relax.	Tom'a dinlenmesini söyledim.
eng	tur	It is probable that she will come tomorrow.	Onun yarın gelecek olması mümkün.
eng	tur	Mathematics is his strongest subject.	Matematik onun en iyi dersidir.
eng	tur	I think Tom is callous.	Tom'un duygusuz olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	That university was founded by Mr. Smith.	O üniversite Bay Smith tarafından kuruldu.
eng	tur	Why are we studying French?	Neden Fransızca okuyoruz?
eng	tur	What are you giving Tom in return?	Tom'a karşılık olarak ne veriyorsun?
eng	tur	The plane was delayed on account of bad weather.	Uçak kötü hava nedeniyle gecikti.
eng	tur	I'm convinced that you don't want to do that.	Onu yapmak istemediğine ikna oldum.
eng	tur	We could stop somewhere.	Bir yerde durabiliriz.
eng	tur	Watch your luggage.	Bagajını izle.
eng	tur	We don't want to lose.	Biz kaybetmek istemiyoruz.
eng	tur	Where is the newsstand?	Gazete bayisi nerede?
eng	tur	I'm a changed man.	Ben değişmiş bir insanım.
eng	tur	They won't be happy about that.	Onlar onun hakkında mutlu olmayacaklar.
eng	tur	I'm the one who hit Tom.	Tom'u vuran benim.
eng	tur	What's the minimum salary in Ireland?	İrlanda'da asgari ücret nedir?
eng	tur	They're going to find Tom.	Onlar Tom'u bulacaklar.
eng	tur	She left the stage last year.	Sahneyi geçen yıl bıraktı.
eng	tur	Times change.	Zamanlar değişir.
eng	tur	Tom has straight hair.	Tom'un düz saçı var.
eng	tur	Tom doesn't think he can help you move the piano today.	Tom bugün piyano taşımanıza yardımcı olabileceğini düşünmüyor.
eng	tur	I must have a car.	Bir araba sahibi olmalıyım.
eng	tur	Let me show you how to use it.	Onu nasıl kullanacağını sana göstereyim.
eng	tur	We won't be doing that.	Onu yapıyor olmayacağız.
eng	tur	The elevator doors opened slowly.	Asansör kapıları yavaşça açıldı.
eng	tur	Maybe Tom is telling the truth.	Belki Tom doğruyu söylüyor.
eng	tur	I really have to get back to the office.	Gerçekten ofise geri dönmek zorundayım.
eng	tur	The glass was broken to pieces.	Bardak parçalara ayrıldı.
eng	tur	How many bags do you have?	Kaç tane çantan var?
eng	tur	My uncle keeps a dog.	Amcam bir köpek besliyor.
eng	tur	Tom sat down beside Mary on the bench.	Tom bankta Mary'nin yanına oturdu.
eng	tur	Maybe one day you will realise that you miss me.	Belki bir gün sen beni özlediğinin farkına varacaksın.
eng	tur	I'll see you around.	Görüşürüz.
eng	tur	I'm used to staying awake late into the night.	Gece geç saatlere kadar uyanık kalmaya alışkınım.
eng	tur	Could this be Tom's big chance?	Bu, Tom'un'un büyük şansı olabilir mi?
eng	tur	We're sorry to say that this house has been sold.	Bu evin satıldığını üzülerek söylüyoruz.
eng	tur	Tom had no idea why Mary wanted to do that.	Mary'nin neden onu yapmak istediği konusunda bir fikri yoktu.
eng	tur	There isn't anything left to eat.	Yiyecek bir şey kalmamış.
eng	tur	I know when to say when.	Ne zaman yeter diyeceğimi biliyorum.
eng	tur	We must respect the will of the individual.	Bireyin isteğine saygı göstermeliyiz.
eng	tur	I hate to lose.	Kaybetmekten nefret ediyorum.
eng	tur	I think that someone followed me.	Birinin beni takip ettiğini düşünüyorum.
eng	tur	Tom works as a sailing instructor.	Tom bir yelkencilik eğitmeni olarak çalışmaktadır.
eng	tur	What's the biggest difference?	En büyük fark nedir?
eng	tur	You must not stay here.	Burada kalmamalısın.
eng	tur	That man is taller than Mary.	O adam Mary'den uzun.
eng	tur	We haven't got anything like this.	Bunun gibi bir şeyimiz yok.
eng	tur	She's cleverer than him.	O, ondan daha zeki.
eng	tur	Tom told Mary he needed to do that.	Tom, Mary'ye bunu yapması gerektiğini söyledi.
eng	tur	I'll see her tomorrow at school.	Yarın onu okulda göreceğim.
eng	tur	Tom did that a lot.	Tom bunu çok yaptı.
eng	tur	I feel we're going to get better.	İyileşeceğimizi hissediyorum.
eng	tur	Can you account for your whereabouts on the night of the murder?	Cinayet gecesi nerede olduğunu açıklayabilir misin?
eng	tur	It is two miles from here to the park.	Buradan parka iki mildir.
eng	tur	Tom moved back to Australia with his kids.	Tom çocuklarıyla birlikte Avustralya'ya geri taşındı.
eng	tur	That was very enlightening.	O çok aydınlatıcıydı.
eng	tur	Tom spent days in the archives and wrote articles at night.	Tom arşivlerde günlerce vakit geçirdi ve geceleri makaleler yazdı.
eng	tur	"I met the new teacher." "What's he like?"	"Ben yeni öğretmenle tanıştım." "Nasıl biri?"
eng	tur	What's Tom so upset about?	Tom ne hakkında bu kadar üzgün?
eng	tur	I have the feeling Tom did that.	Bana öyle geliyor ki bunu Tom yaptı.
eng	tur	You're not serious.	Ciddi değilsiniz.
eng	tur	They all ordered hamburgers and something to drink.	Onların hepsi hamburgerler ve içecek bir şey sipariş etti.
eng	tur	Our family consists of five members.	Bizim ailemiz beş kişiden oluşur.
eng	tur	Let's agree to disagree.	Tartışmayı bırakalım ve birbirimizin fikirlerine tolere edelim.
eng	tur	Cameras don't tend to capture reality.	Kameraların gerçeği yakalama eğilimi yoktur.
eng	tur	Speed isn't everything.	Hız her şey değildir.
eng	tur	This is an interesting book, isn't it?	Bu ilgi çekici bir kitap, değil mi?
eng	tur	Tom always makes it a rule never to ask a woman her age.	Tom her zaman bir kadına yaşını asla sormamayı bir kural olarak benimser.
eng	tur	Tom wants to live in the country after he retires.	Tom emekli olduktan sonra ülkede yaşamak istiyor.
eng	tur	Tom has done a superb job.	Tom harikulade bir iş yaptı.
eng	tur	Could you explain how the dishwasher works?	Bulaşık makinasının nasıl çalıştığını anlatabilir misin?
eng	tur	I don't eat as much as I used to.	Ben eskisi kadar çok yemek yemiyorum.
eng	tur	The yen is rising and the dollar is falling.	Yen yükseliyor dolar düşüyor.
eng	tur	I've met Tom several times.	Tom'la birkaç kez karşılaştım.
eng	tur	Neither Tom nor Mary has moved back to Boston.	Ne Tom ne de Mary, Boston'a geri taşındı.
eng	tur	Sami was puzzled when Layla didn't pick up the phone.	Sami, Leyla telefonu açmadığında şaşırdı.
eng	tur	I was studying late last night.	Dün gece geç saatlere kadar ders çalışıyordum.
eng	tur	I've asked them to stay.	Onların kalmasını istedim.
eng	tur	I'm starting to like such roles.	Böyle rolleri sevmeye başlıyorum.
eng	tur	Tom doesn't drink red wine.	Tom kırmızı şarap içmez.
eng	tur	My grandfather nodded and smiled at me.	Büyükbabam başını salladı ve gülümsedi.
eng	tur	The economist anticipated a prolonged depression.	Ekonomist, sürüp giden bir ekonomik kriz sezinledi.
eng	tur	Tom has been looking forward to this.	Tom bunu dört gözle bekliyordu.
eng	tur	There are three people waiting for you in the lobby.	Lobide seni bekleyen üç kişi var.
eng	tur	Tom took Mary out to dinner.	Tom Mary'yi akşam yemeğine çıkardı.
eng	tur	Sometimes it's just the opposite.	Bazen onun tam tersi olur.
eng	tur	The road is dangerous.	Yol tehlikeli.
eng	tur	Why hasn't anybody ever told me about it?	Neden kimse şimdiye kadar o konudan bana söz etmedi?
eng	tur	It's so easy for Americans to say "I love you" but it's impossible to do this in Chinese.	Amerikalılar için "seni seviyorum" demek çok kolay ama Çince'de bunu yapmak olanaksızdır.
eng	tur	Tom doesn't speak a word of French.	Tom tek kelime Fransızca konuşmaz.
eng	tur	Tom ought to leave before it rains.	Tom yağmur yağmadan önce gitmek zorunda.
eng	tur	You will be able to buy this only there.	Bunu sadece orada alabileceksin.
eng	tur	Tom said Mary didn't look even a little bit scared.	Tom, Mary'nin biraz bile korkmuş görünmediğini söyledi.
eng	tur	Tom could help us.	Tom bize yardım edebilir.
eng	tur	The concert was broadcast live.	Konser canlı olarak yayınlandı.
eng	tur	I'm going to be here until noon.	Öğlene kadar burada olacağım.
eng	tur	He can speak and write French.	O, Fransızcayı konuşabilir ve yazabilir.
eng	tur	Tom was stealing money for the last two years, and Mary knew it all the time.	Tom son iki yıldır para çalıyordu ve Mary bunu her zaman biliyordu.
eng	tur	May I try it?	Bunu deneyebilir miyim?
eng	tur	I took what she said literally.	Onun söylediğini tam olarak anladım.
eng	tur	I've only felt this way once before.	Daha önce bir kez sadece bu şekilde hissettim.
eng	tur	Where is the stage door?	Sahne kapısı nerede?
eng	tur	My life is a soap opera.	Hayatım bir pembe dizidir.
eng	tur	Tom doesn't have to go to school anymore.	Tom'un artık okula gitmesine gerek yok.
eng	tur	I can do magic tricks.	Sihirli numaralar yapabilirim.
eng	tur	We know we can't sustain that.	Onu devam ettiremeyeceğimizi biliyoruz.
eng	tur	Tom left the office early.	Tom ofisten erken ayrıldı.
eng	tur	Lovely sunset, isn't it?	Güzel gün batımı, değil mi?
eng	tur	How do you want your coffee?	Nasıl olsun kahveleriniz?
eng	tur	I love you the most.	En çok seni seviyorum.
eng	tur	Come on, make a move!	Haydi, hareketlenin!
eng	tur	We haven't really done anything useful yet.	Henüz gerçekten yararlı bir şey yapmadık.
eng	tur	Somebody was murdered.	Biri öldürüldü.
eng	tur	Tom is a terrible roommate.	Tom çok kötü bir oda arkadaşı.
eng	tur	Tom told me about what he saw.	Tom bana gördüğünden bahsetti.
eng	tur	Peter doesn't want to go to Nepal with me.	Peter benimle birlikte Nepal'e gitmek istemiyor.
eng	tur	Who hit him?	Ona kim vurdu?
eng	tur	Tom doesn't know me at all.	Tom beni hiç tanımıyor.
eng	tur	Can you drive a truck?	Bir kamyonu sürebilir misin?
eng	tur	He is to come here at five.	O buraya saat beşte gelecek.
eng	tur	Tom wanted to try it.	Tom bunu denemek istiyordu.
eng	tur	A very large field of rice surrounds the city.	Çok geniş bir pirinç tarlası kenti çevreler.
eng	tur	Do you have any idea how unhealthy that is?	Bunun ne kadar sağlıksız olduğu hakkında bir fikrin var mı?
eng	tur	My time is very valuable.	Benim zamanım çok değerlidir.
eng	tur	Do you speak Tagalog?	Tagalogca konuşuyor musun?
eng	tur	He plays the guitar.	O, gitar çalar.
eng	tur	Tom is my buddy.	Tom benim arkadaşım.
eng	tur	I think you've got it backwards.	Onu ters anladın sanırım.
eng	tur	Let's hope all these people brought something to eat and drink.	Bütün bu insanların yiyecek ve içecek bir şey getirdiğini umalım.
eng	tur	You're not supposed to be doing that.	Bunu yapmanız gerekmiyor.
eng	tur	He knew she was having an affair.	O, onun bir ilişkisi olduğunu biliyordu.
eng	tur	He cannot see anything without his glasses.	Gözlükleri olmadan hiçbir şey göremez.
eng	tur	Have you told anyone about the surprise party?	Sürpriz partiden kimseye bahsettin mi?
eng	tur	Will he come to the meeting next week?	Gelecek hafta toplantıya gelecek mi?
eng	tur	Now that it has stopped raining, we can go home.	Mademki yağmur durdu, eve gidebiliriz.
eng	tur	We were very tired at the time.	O zaman çok yorgunduk.
eng	tur	I love him with all my heart.	Ben onu tüm kalbimle seviyorum.
eng	tur	Tom is coming for you.	Tom sizin için geliyor.
eng	tur	Tom may be back.	Tom geri gelebilir.
eng	tur	The sky is getting light.	Gökyüzü aydınlanıyor.
eng	tur	Tom can speak French better than me.	Tom benden daha iyi Fransızca konuşabilir.
eng	tur	Ted likes playing the trumpet.	Ted trompet çalmayı seviyor
eng	tur	When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.	Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
eng	tur	Tom soon learned how to speak French.	Tom yakında Fransızca konuşmayı öğrendi.
eng	tur	I should go talk to her.	Onunla konuşmaya gitmeliyim.
eng	tur	Were you married a long time?	Uzun süre evli miydin?
eng	tur	Tom has hired someone to cook for him.	Tom kendisi için yemek pişirecek birini tuttu.
eng	tur	I don't think you heard me.	Beni duyduğunu sanmıyorum.
eng	tur	You need to put on your gas mask.	Gaz maskenizi takmanız gerekiyor.
eng	tur	She bought a book in the shop.	Dükkanda bir kitap satın aldı.
eng	tur	You saw the pictures, didn't you?	Resimleri gördün, değil mi?
eng	tur	Tom is probably scared.	Tom muhtemelen korkmuş.
eng	tur	Spain was ruled by a dictator until 1975.	İspanya 1975'e kadar bir diktatör tarafından yönetildi.
eng	tur	You don't seem very hungry.	Çok acıkmış gibi görünmüyorsun.
eng	tur	How many times have I told you not to mention Tom's name around me?	Sana kaç kez çevremde Tom'un adından bahsetmemeni söyledim.
eng	tur	Tom raised his right hand.	Tom sağ elini kaldırdı.
eng	tur	Tom made it quite clear what he didn't want us to do.	Tom ne yapmamızı istemediğini oldukça netleştirdi.
eng	tur	I would like to take a seat over there.	Ben orada oturmak istiyorum.
eng	tur	This is a play on words.	Bu bir kelime oyunu.
eng	tur	The French like to eat frog legs.	Fransızlar kurbağa bacakları yemeyi severler.
eng	tur	This is only a temporary setback.	Bu sadece geçici bir gerileme.
eng	tur	It would be rude to do that.	Onu yapmak kabalık olur.
eng	tur	I think your English has improved a lot.	İngilizcenin çok geliştiğini düşünüyorum.
eng	tur	Tom leaned his bicycle against a tree.	Tom bisikletini bir ağaca yasladı.
eng	tur	Have you two been fighting?	Siz ikiniz dövüşüyor muydunuz?
eng	tur	There were a desk and a chair in the room.	Odada bir masa ve bir sandalye vardı.
eng	tur	Remember that we have a meeting on October 20th at 2:30.	20 Ekim'de saat 2.30'da bir toplantımız olduğunu unutmayın.
eng	tur	Tom invited us to a costume party.	Tom bizi bir kostüm partisine davet etti.
eng	tur	She's supposed to be back by lunch time.	Onun öğle yemeği vaktine kadar geri dönmesi gerekiyor.
eng	tur	Yemen is at war.	Yemen savaşta.
eng	tur	I began to study French when I was thirteen.	Ben on üç yaşındayken Fransızca öğrenmeye başladım.
eng	tur	Do you miss Tom?	Tom'u özlüyor musun?
eng	tur	Tom saw Mary across the room and went over to talk to her.	Tom odanın karşısında Mary'yi gördü ve onunla konuşmaya gitti.
eng	tur	That's going to happen very soon.	O çok yakında olacak.
eng	tur	Tom got defensive.	Tom savunmaya geçti.
eng	tur	Tom finally managed to do it.	Tom nihayet onu yapmayı başardı.
eng	tur	She would like to make an appointment to see the doctor.	O, doktoru görmek için randevu almak istiyor.
eng	tur	I want him put in prison.	Onun hapsedilmesini istiyorum.
eng	tur	Do you think Tom was depressed?	Tom'un depresyonda olduğunu düşünüyor musun?
eng	tur	The fire must have broken out after the staff had gone home.	Yangın personel eve gittikten sonra başlamış olmalı.
eng	tur	Get over there.	Şuraya geç.
eng	tur	I didn't see that coming.	Onun geldiğini görmedim.
eng	tur	Tom wished to be left alone.	Tom yalnız bırakılmayı istiyordu.
eng	tur	Tom knew Mary wasn't going to win.	Tom, Mary'nin kazanamayacağını biliyordu.
eng	tur	Do you think Tom is strong enough?	Tom'un yeterince güçlü olduğunu düşünüyor musun?
eng	tur	Tom is going to need you.	Tom'un sana ihtiyacı olacak.
eng	tur	I want to talk to the doctor.	Ben doktorla konuşmak istiyorum.
eng	tur	I have to do that sometimes, too.	Ben de bunu bazen yapmak zorundayım.
eng	tur	We're very confident in Tom.	Biz Tom'dan çok eminiz.
eng	tur	Tom claims he can do astral projection.	Tom astral seyahat yapabildiğini iddia ediyor.
eng	tur	Tom is listening to a TED talk.	Tom bir TED konuşması dinliyor.
eng	tur	Go up these stairs.	Bu merdivenlerden çıkın.
eng	tur	It is certain that prices will go up.	Fiyatların yükseleceği kesin.
eng	tur	The public is stupid, so the public will pay.	Halk aptaldır, bu nedenle halk ödeyecek.
eng	tur	There's nothing we can do but wait.	Beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.
eng	tur	I study English two hours a day on an average.	Günde ortalama iki saat İngilizce çalışıyorum.
eng	tur	Keep Tom inside.	Tom'u içeride tut.
eng	tur	Tom's joking.	Tom şaka yapıyor.
eng	tur	Tom showed me some pictures of his family.	Tom bana ailesinin bazı resimlerini gösterdi.
eng	tur	They said no.	Onlar hayır dediler.
eng	tur	I saw her at the party.	Onu partide gördüm.
eng	tur	I have to hang up.	Telefonu kapatmak zorundayım.
eng	tur	This matter is of great importance.	Bu sorun çok önemlidir.
eng	tur	Tom has never lacked confidence.	Tom hiç güven eksikliği yaşamıyor.
eng	tur	Tommy did not want to run the risk of losing his job.	Tommy, işini kaybetme riskini göze almadı.
eng	tur	We must exterminate them.	Onları yok etmeliyiz.
eng	tur	You aren't crying, are you?	Sen ağlamıyorsun, değil mi?
eng	tur	Tom probably won't become famous.	Tom muhtemelen ünlü olmayacak.
eng	tur	The boy who had been missing was identified by his clothes.	Kayıp olan çocuk giysileri ile tespit edildi.
eng	tur	You're out of line.	Sen görgü kurallarına uymuyorsun.
eng	tur	Call it whatever you want.	Ne dersen de.
eng	tur	I'm used to people not agreeing with me.	Benimle aynı fikirde olmayan insanlara alışkınım.
eng	tur	Tom is sleeping in his chair.	Tom koltuğunda uyuyor.
eng	tur	They're going to kill her.	Onları onu öldürecekler.
eng	tur	I hope it happens here.	Umarım o burada olur.
eng	tur	Tom said that something wasn't right.	Tom bir şeyin doğru olmadığını söyledi.
eng	tur	Tom thinks the world is getting worse all the time.	Tom dünyanın her zaman kötüleştiğini düşünüyor.
eng	tur	Tom is my copilot.	Tom benim yardımcı pilotum.
eng	tur	A lot of warm words were said.	Bir sürü samimi sözler söylendi.
eng	tur	Winter is here, and the weather's getting cold.	Burada mevsim kış ve hava soğuyor.
eng	tur	Who do you need to do that with?	Onu kiminle yapman gerekiyor?
eng	tur	Tom isn't going to care.	Tom umursamayacak.
eng	tur	It was cold yesterday, wasn't it?	Dün hava soğuktu, değil mi?
eng	tur	Tom used to be a member of our club.	Tom kulübümüzün bir üyesiydi.
eng	tur	In England, Labor Day is in May.	İngiltere'de işçi bayramı mayıstadır.
eng	tur	Tell Tom in person.	Bizzat Tom'a söyle.
eng	tur	Sami got an e-mail from a person who read his column in the newspaper.	Sami, gazetedeki sütununu okuyan birinden bir e-posta aldı.
eng	tur	One ticket costs five hundred yen.	Bir bilet beş yüz yen.
eng	tur	She is happiest when she is playing the piano.	Piyano çalarken en mutludur.
eng	tur	The whiteness of the lily is a symbol of purity.	Zambağın beyazlığı saflığın bir sembolüdür.
eng	tur	It's nice to just chat with you like this.	Sadece sizinle böyle sohbet etmek güzel.
eng	tur	Tom said nobody else could help Mary.	Tom başka kimsenin Mary'ye yardım edemeyeceğini söyledi.
eng	tur	It's a treasure.	O bir hazinedir.
eng	tur	This is irrelevant.	Bu ilgisiz.
eng	tur	Tom refused to ask for directions.	Tom yol tarifi sormayı reddetti.
eng	tur	Tom and Mary talked about that.	Tom ve Mary onun hakkında konuştu.
eng	tur	What do you want from them?	Onlardan ne istiyorsun?
eng	tur	Would you stay right there?	Tam orada kalır mısın?
eng	tur	Did Tom have what he needed?	Tom ihtiyacı olan şeyi aldı mı?
eng	tur	I'm still a little busy.	Ben hâlâ biraz meşgulüm.
eng	tur	Tom works at one of the city's most popular restaurants.	Tom, şehrin en popüler restoranlarından birinde çalışıyor.
eng	tur	It seems to me that you've won.	Bana kazandın gibi görünüyor.
eng	tur	Sorry, I hit the send button by accident.	Üzgünüm, kazara gönder tuşuna bastım.
eng	tur	I hope you all learn something.	Umarım hepiniz bir şey öğrenirsiniz.
eng	tur	The hat was blown away by the wind.	Şapka rüzgâr tarafından uçuruldu.
eng	tur	She definitely took the wrong bus.	O kesinlikle yanlış otobüse bindi.
eng	tur	I can wait out here.	Burada bekleyebilirim.
eng	tur	It took five minutes to get to the station.	İstasyona gitmek beş dakika aldı.
eng	tur	I'm two years younger than he is.	Ondan iki yaş daha gencim.
eng	tur	Tom doesn't want to buy a new car.	Tom yeni bir araba satın almak istemiyor.
eng	tur	Dan was suffering a migraine headache.	Dan bir migren baş ağrısı çekiyor.
eng	tur	I really don't want to live here.	Gerçekten burada yaşamak istemiyorum.
eng	tur	Tom helped Mary escape from jail.	Tom Mary'nin hapishaneden kaçmasına yardım etti.
eng	tur	I haven't looked inside this box yet.	Henüz bu kutunun içine bakmadım.
eng	tur	Tom is likely to be here all afternoon.	Tom muhtemelen bütün öğleden sonra burada olacak.
eng	tur	To begin with, the funds are not sufficient for running a grocery store.	Öncelikle,devlet tahvilleri bir bakkal dükkânı çalıştırmak için yeterli değiller.
eng	tur	He had a reputation for carelessness.	O dikkatsizlik için bir üne sahipti.
eng	tur	This was my grandfather's watch.	Bu büyükbabamın saatiydi.
eng	tur	Tom is likely to be unbiased.	Tom muhtemelen tarafsız olacak.
eng	tur	She is always complaining about something or other.	O her zaman bir şey hakkında şikayet ediyor.
eng	tur	Unfortunately, increasing the number of traffic signals at intersections didn't help decrease the number of traffic accidents.	Ne yazık ki kavşaklardaki trafik sinyallerinin sayısını artırmak trafik kazalarının sayısın azaltmaya yardımcı olmadı.
eng	tur	Tom and I arrived separately.	Tom ve ben ayrı ayrı geldik.
eng	tur	What did you learn from Tom?	Tom'dan neler öğrendin?
eng	tur	I'm glad it makes you so happy.	Bunun seni çok mutlu ettiğine sevindim.
eng	tur	Most students study hard.	Çoğu öğrenci sıkı çalışır.
eng	tur	He doesn't give her any support.	Ona herhangi bir destek vermiyor.
eng	tur	You seem to know everything about this.	Bu konuda her şeyi biliyor gibi görünüyorsun.
eng	tur	Tom's father is older than mine.	Tom'un babası benimkinden daha yaşlı.
eng	tur	Nobody's going to believe this.	Hiç kimse buna inanmayacak.
eng	tur	Tom canceled his party.	Tom partisini iptal etti.
eng	tur	It took us days to track down the problem.	Sorunu tespit etmek günlerimizi aldı.
eng	tur	It's cold today!	Bugün hava soğuk.
eng	tur	Two opinions are better than one.	İki görüş, birinden daha iyidir.
eng	tur	Tom's friend whispered something to him.	Tom'un arkadaşı ona bir şeyler fısıldadı.
eng	tur	Once a war breaks out, both sides are in the wrong.	Bir defa savaş patlak verdi mi, her iki taraf da hatalıdır.
eng	tur	They started hours ago.	Onlar saatler önce başladılar.
eng	tur	Old friends called on me.	Eski arkadaşlar bana uğradı.
eng	tur	Dan wasn't familiar with weapons.	Dan silahlarla aşina değildi.
eng	tur	The food is fresh and healthy.	Gıda, taze ve sağlıklıdır.
eng	tur	Tom told me he had no time to read books.	Tom bana kitaplar okuyacak zamanı olmadığını söyledi.
eng	tur	He can't possibly write the letter by himself.	Mektubu kendi başına yazmış olamaz.
eng	tur	Bob was shy when he was a high school student.	Bob bir lise öğrencisi iken utangaçtı.
eng	tur	We have the funds available.	Kullanılabilir fonlara sahibiz.
eng	tur	My grandfather on my mother's side passed away ten years ago.	Annemin tarafında büyükbabam on yıl önce vefat etti.
eng	tur	The giant weta is endemic to New Zealand.	Dev weta, Yeni Zelanda'ya özgüdür.
eng	tur	The government imposed a new tax on cigarettes.	Hükümet sigaraya yeni bir vergi koydu.
eng	tur	I wondered whether Tom told Mary to do that or not.	Tom'un Mary'ye bunu yapmasını söyleyip söylemediğini merak ettim.
eng	tur	Tom said he thought Mary was going to be able to do that.	Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini düşündüğünü söyledi.
eng	tur	To tell the truth, they are not husband and wife.	Gerçeği söyle, onlar karı-koca değiller.
eng	tur	Tom is standing on the platform.	Tom platformda duruyor.
eng	tur	Working from home via computer can be lonely.	Bilgisayar yoluyla evden çalışmak tuhaf olabilir.
eng	tur	This used to belong to him.	Bu ona aitti.
eng	tur	Prices are coming down.	Fiyatlar düşüyor.
eng	tur	You're a little too young for me.	Benim için biraz çok gençsin.
eng	tur	Tom wasn't suspended, but Mary was.	Tom görevden uzaklaştırılmadı ama Mary uzaklaştırıldı.
eng	tur	You're not the only one who has had problems with Tom.	Tom'la sorunları olan tek kişi sen değilsin.
eng	tur	We shared the profit among us all.	Kazancı hepimizin arasında paylaştık.
eng	tur	Sorry, I didn't mean to snap at you.	Üzgünüm, amacım sizi terslemek değildi.
eng	tur	The Philippines is predominantly a Catholic country.	Filipinler ağırlıklı olarak Katolik bir ülkedir.
eng	tur	In special forces, torture is a taboo.	Özel kuvvetlerde, işkence bir tabudur.
eng	tur	I must get my watch repaired.	Saatimi tamir ettirmeliyim.
eng	tur	Bob has too many books to read.	Bob'ın okumak için pek çok kitabı var.
eng	tur	You sure are dirty.	Sen kesinlikle edepsizsin.
eng	tur	I won't forget it.	Onu unutmayacağım.
eng	tur	I just moved.	Henüz taşındım.
eng	tur	He turned off all the lights at eleven.	O, saat on birde bütün ışıkları kapattı.
eng	tur	She dusts the furniture every day.	Her gün mobilyanın tozunu alır.
eng	tur	Sami was a mild-mannered cop.	Sami yumuşak huylu bir polisti.
eng	tur	I have already read today's paper.	Bugünkü gazeteyi zaten okudum.
eng	tur	What exactly will Tom be doing?	Tom tam olarak ne yapıyor olacak?
eng	tur	His salary is too low to support his family.	Onun maaşı ailesine bakamayacak kadar çok düşük.
eng	tur	Tom was a church-going man.	Tom kiliseye giden bir adamdı.
eng	tur	What did you tell Tom for?	Neden Tom'a anlattın?
eng	tur	The apple was cut in two by her with a knife.	Elma bir bıçakla onun tarafından ikiye kesildi.
eng	tur	They will ask Tom.	Onlar Tom'a soracak.
eng	tur	Tom seemed to be relaxed.	Tom rahatlamış görünüyordu.
eng	tur	Why are you learning French?	Neden Fransızca öğreniyorsun?
eng	tur	The stranger came toward me.	Yabancı bana doğru geldi.
eng	tur	Let's go there today.	Bugün oraya gidelim.
eng	tur	Tom and Mary were snuggled up to each other and Tom was whispering something into Mary's ear.	Tom ve Mary birbirlerine sarıldı ve Tom Mary'nin kulağına bir şey fısıldıyordu.
eng	tur	I want to hold him.	Onu tutmak istiyorum.
eng	tur	Tom is going downtown, isn't he?	Tom şehir merkezine gidiyor, değil mi?
eng	tur	Tom needs Mary's help.	Tom'un Mary'nin yardımına ihtiyacı var.
eng	tur	When exactly did you see her?	Onu tam olarak ne zaman gördün?
eng	tur	I don't even have a bicycle.	Bir bisikletim bile yok.
eng	tur	Tom could hurt me.	Tom beni incitebilir.
eng	tur	The air feels somewhat cold this morning.	Bu sabah hava bir parça soğuk geliyor.
eng	tur	He can't stop her.	O onu durduramaz.
eng	tur	That's one of the things I miss about Europe.	Bu, Avrupa hakkında özlediğim şeylerden birisi.
eng	tur	You seem to know what to do.	Ne yapacağını biliyor gibi görünüyorsun.
eng	tur	You have a mosquito on your right forearm.	Sağ ön kolunda bir sivrisinek var.
eng	tur	How do you usually handle a situation like this?	Genellikle böyle bir durumun nasıl üstesinden gelirsin?
eng	tur	We must go without luxuries.	Biz lüks olmadan gitmeliyiz.
eng	tur	Tell her that I am coming.	Ona geldiğimi söyle.
eng	tur	It looks like Tom isn't here.	Tom burada değil gibi görünüyor.
eng	tur	I've never had any problem with Tom personally.	Tom'la kişisel olarak hiç problem yaşamadım.
eng	tur	She speaks Hebrew with her mother and Polish with her father.	O annesi ile İbranice konuşuyor ve babasıyla Lehçe konuşuyor.
eng	tur	I'm here to take Tom home.	Tom'u eve götürmek için buradayım.
eng	tur	Tom stopped looking for the treasure and went back home.	Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.
eng	tur	Are your grandchildren here in Boston?	Torunların Boston'da burada mı?
eng	tur	You have the choice of soup or salad.	Çorba veya salata seçeneğiniz var.
eng	tur	Tom is watching something on TV.	Tom televizyonda bir şey izliyor.
eng	tur	Are you in Australia?	Avustralya'da mısın?
eng	tur	I hardly know you.	Seni neredeyse hiç tanımıyorum.
eng	tur	Everybody suspected him of taking a bribe.	Herkes onun rüşvet aldığından şüphelendi.
eng	tur	They sat at their campfires at night.	Gece kamp ateşinde oturdular.
eng	tur	Tom is quite stubborn.	Tom çok inatçı
eng	tur	I don't feel like going to bed.	Canım yatmak istemiyor.
eng	tur	Whoever doesn't take care of themselves will get worse as they age.	Herkim kendine bakmazsa yaşlandıkları gibi kötüye gidecekler.
eng	tur	This is a hard job.	Bu zor bir iş.
eng	tur	Is Tom a teacher?	Tom bir öğretmen mi?
eng	tur	I need you to do me a favor.	Bana bir iyilik yapman gerek.
eng	tur	The session will be prolonged again.	Oturum tekrar sürdürülecek.
eng	tur	I'm going skating.	Paten yapmaya gidiyorum.
eng	tur	Tom sold all his property.	Tom tüm mallarını sattı.
eng	tur	There is a small garden in front of my house.	Evimin önünde ufak bir bahçe var.
eng	tur	We all cried when we watched the movie.	Filmi izlediğimiz zaman hepimiz ağladık.
eng	tur	The children were swimming in the altogether.	Çocuklar çırılçıplak yüzüyordu.
eng	tur	I wish you hadn't found me.	Keşke beni bulmasaydın.
eng	tur	I wish Tom would just go away.	Keşke Tom sadece gitse.
eng	tur	Here's a comfortable chair you can sit in.	İşte oturabileceğin rahat bir sandalye.
eng	tur	I've already told Tom to leave early.	Ben zaten Tom'a erken ayrılmasını söyledim.
eng	tur	Tom wasn't working.	Tom çalışmıyordu.
eng	tur	Composting is important.	Gübrelemek önemlidir.
eng	tur	Tom is jealous, isn't he?	Tom kıskanç, değil mi?
eng	tur	Their performance that year was horrible.	Bu yılki performansları çok berbattı.
eng	tur	Objection, your honor!	İtiraz ediyorum, sayın yargıç!
eng	tur	Tom is extremely disappointed.	Tom son derece hayal kırıklığına uğradı.
eng	tur	Tom put his lunch tray on the table.	Tom öğle yemeği tepsisini masaya koydu.
eng	tur	The goldfish is alive.	Akvaryum balığı canlı.
eng	tur	When I called on him, he was talking on the phone.	Onu çağırdığım zaman telefonla konuşuyordu.
eng	tur	I owe Tom a great deal.	Tom'a çok şey borçluyum.
eng	tur	Don't give Tom any ideas.	Tom'a hiç fikir verme.
eng	tur	She was visiting me regularly.	O beni düzenli olarak ziyaret ediyordu.
eng	tur	You're good at doing that, aren't you?	Onu yapmada iyisin, değil mi?
eng	tur	I don't have a husband.	Benim bir kocam yok.
eng	tur	Millie has a book.	Millie'nin bir kitabı var.
eng	tur	Tom has written a novel.	Tom bir roman yazdı.
eng	tur	I didn't know Tom would be sleepy.	Tom'un uykulu olacağını bilmiyordum.
eng	tur	Let's get back on track.	Çıkış noktasına geri dönelim.
eng	tur	I want to sort this out once and for all.	Son olarak bunu tasnif etmeni istiyorum.
eng	tur	People seek escape from the heat of the town.	İnsanlar şehrin sıcağından kaçış arıyorlar.
eng	tur	The lake is far from here.	Göl buradan uzak.
eng	tur	Tom couldn't get the drawer open.	Tom çekmeceyi açamadı.
eng	tur	I'm not sure yet.	Henüz emin değilim.
eng	tur	It's very cold in this room. The fire went out.	Bu odada hava çok soğuk. Ateş söndü.
eng	tur	I can honestly say no.	Dürüstçe hayır diyebilirim.
eng	tur	I've been on close terms with her since childhood.	Çocukluktan beri onunla yakın bir ilişki yaşıyorum.
eng	tur	Is Mr. Brown a doctor?	Bay Brown bir doktor mu?
eng	tur	Is John available now?	John şu an müsait mi?
eng	tur	From this time the man and his wife lived so happily together that it was a pleasure to see them.	Bu vakitten sonra adam ve karısı birlikte o kadar mutlu yaşadılar ki onları görmek bir zevkti.
eng	tur	Dan talked about his relationship with Linda.	Dan, Linda ile olan ilişkisi hakkında konuştu.
eng	tur	I plan to be a teacher someday.	Bir gün öğretmen olmayı planlıyorum.
eng	tur	I'm afraid so.	Maalesef öyle.
eng	tur	I don't believe he is a lawyer.	Onun bir avukat olduğuna inanmıyorum.
eng	tur	That never made any sense to me.	Onun bana göre hiç anlamı yoktu.
eng	tur	Tom wasn't the next person to do that.	Bunu yapacak bir sonraki kişi Tom değildi.
eng	tur	Tom thinks Mary can win.	Tom Mary'nin kazanabileceğini düşünüyor.
eng	tur	We don't understand.	Anlamıyoruz.
eng	tur	I haven't been to Boston in a long time.	Uzun süredir Boston'a gitmedim.
eng	tur	Do you know either of the two girls?	İki kızın her birini tanıyor musun?
eng	tur	The child's behaviour and attitude towards his fellow students was exemplary.	Çocuğun okul arkadaşlarına karşı davranışı ve tutumu ibret vericiydi.
eng	tur	What makes you think Tom won't know how to do that?	Tom'un onu nasıl yapacağını bilmeyeceğini sana ne düşündürüyor?
eng	tur	I thought you might want to read this.	Bunu okumak isteyebileceğini düşündüm.
eng	tur	A woman whose husband has died is a widow.	Kocası vefat etmiş bir kadın duldur.
eng	tur	That problem still exists today.	O problem bugün hala var.
eng	tur	It will be finished in a day or two.	Bir ya da iki gün içinde bitirilecek.
eng	tur	My roommate, who can't hold his liquor, came home after the party and barfed all over my new shoes!	Hemen sarhoş olan oda arkadaşım partiden sonra eve geldi ve tüm yeni ayakkabılarımın üstüne kustu.
eng	tur	All children are potential geniuses.	Bütün çocuklar potansiyel dahilerdir.
eng	tur	Tom is unpredictable, isn't he?	Tom öngörülemeyen, değil mi?
eng	tur	After 11 o'clock the guests began to leave by twos and threes.	Saat 11'den sonra misafirler ikişer ve üçer ayrılmaya başladı.
eng	tur	I thought you might know where Tom went.	Düşündüm ki sen Tom'un nereye gittiğini biliyor olabilirsin.
eng	tur	I thought you didn't want to talk to us.	Bizimle konuşmak istemediğini sandım.
eng	tur	She devoted herself to mission work in Africa.	Kendini Afrika'da ki misyon çalışmasına adadı.
eng	tur	Tom often lies to Mary.	Tom sık sık Mary'ye yalan söylüyor.
eng	tur	My sister-in-law invited me to lunch in their new house.	Baldızım beni yeni evlerinde öğle yemeğine davet etti.
eng	tur	He is accused of murder.	O cinayetle suçlanıyor.
eng	tur	Our solar system is 26,000 light-years from the center of the Galaxy.	Güneş sistemimiz galaksi merkezinden 26.000 ışık yılı uzaklıktadır.
eng	tur	We're going to have to tell Tom everything.	Tom'a her şeyi anlatmak zorunda kalacağız.
eng	tur	I just want to go back to bed.	Sadece geri yatmak istiyorum.
eng	tur	Tom met Mary in the cafe.	Tom, Mary ile kafede buluştu.
eng	tur	They called the same witness to court.	Onlar mahkemeye aynı tanığı çağırdılar.
eng	tur	I had no idea you worked as a surgeon.	Senin bir cerrah olarak çalıştığın hakkında hiçbir fikrim yoktu.
eng	tur	A few hours' catnap will do you well.	Birkaç saatlik kestirme seni iyi yapacaktır.
eng	tur	Tom's warned me about that.	Tom o konuda beni uyardı.
eng	tur	She really got my goat.	O gerçekten benim keçimi aldı.
eng	tur	There is no one in my life as important as Naz.	Hayatımda Naz gibi önemli birisi yok.
eng	tur	Tom is fixing the refrigerator.	Tom buzdolabını tamir ediyor.
eng	tur	I have some stamps in my bag.	Çantamda biraz pulum var.
eng	tur	Maybe that's the reason why Tom isn't here today.	Belki Tom'un bugün burada olmamasının nedeni budur.
eng	tur	Tom never breaks promises.	Tom asla sözünden dönmez.
eng	tur	I'm used to staying up all night.	Bütün gece yatmamaya alışkınım.
eng	tur	Do you run every day?	Her gün koşar mısın?
eng	tur	There is no reason why I should help him.	Ona yardım etmemi gerektiren bir sebep yok.
eng	tur	That's likely Tom's girlfriend.	O muhtemelen Tom'un kız arkadaşı.
eng	tur	The fact is, I have heard nothing about it.	Aslında, bu konuda hiçbir şey duymadım.
eng	tur	Would you mind repeating the question?	Soruyu tekrarlar mısın?
eng	tur	I like your mirror.	Aynanı seviyorum.
eng	tur	It's almost rush hour.	Neredeyse yoğun saatler.
eng	tur	They were very good as a couple.	Onlar bir çift olarak çok iyiydi.
eng	tur	I hope everyone is happy.	Umarım herkes mutludur.
eng	tur	Tom was in his late thirties.	Tom otuzlu yaşların sonundaydı.
eng	tur	Tom slammed the door in my face.	Tom kapıyı yüzüme kapattı.
eng	tur	How soon can I meet Tom?	Ne kadar kısa sürede Tom'la karşılaşabilirim?
eng	tur	The fifth graders play against the teachers.	Beşinci sınıftakiler öğretmenlere karşı oynayacaklar.
eng	tur	Are you my doctor?	Sen benim doktorum musun?
eng	tur	We want to hire someone to help Tom on the farm.	Çiftlikte Tom'a yardım edecek birisini işe almak istiyoruz.
eng	tur	Tom was livid.	Tom mosmor oldu.
eng	tur	Don't underestimate us.	Bizi küçümseme.
eng	tur	You seem pretty nice.	Çok hoş görünüyorsun.
eng	tur	That gave Tom an idea.	O, Tom'a bir fikir verdi.
eng	tur	Instead of whispering it quietly, why don't you say it to my face!	Sessizce fısıldayacağına neden onu benim yüzüme söylemiyorsun?
eng	tur	Tom was a patient of mine.	Tom benim bir hastamdı.
eng	tur	Tom usually drinks red wine.	Tom genellikle kırmızı şarap içer.
eng	tur	Tom is pretty sick, isn't he?	Tom çok hasta, değil mi?
eng	tur	I gave you explicit instructions not to touch anything.	Ben sana hiçbir şeye dokunmaman için açık talimatlar vermiştim.
eng	tur	Are you going to buy that car?	O arabayı satın alacak mısın?
eng	tur	How may we help?	Nasıl yardım edebiliriz?
eng	tur	Tom tied his sweater around his waist.	Tom belinin çevresine kazağını bağladı.
eng	tur	There's nobody here by that name.	Burada o isimde hiç kimse yok.
eng	tur	I wasn't talking about him.	Ben onunla ilgili konuşmuyordum.
eng	tur	Every once in a while, a carriage passed by me.	Arada bir yanımdan bir araba geçti.
eng	tur	Tom didn't know who Mary was going to meet.	Tom Mary'nin kiminle buluşacağını bilmiyordu.
eng	tur	I'm delighted to see you again.	Seni tekrar gördüğüme memnun oldum.
eng	tur	Stop judging people by their skin colour.	İnsanları derilerinin rengine göre yargılamaya son ver.
eng	tur	I've got it now, Tom.	Şimdi anladım, Tom.
eng	tur	I've been here twice now.	Şimdi burada iki kez bulundum.
eng	tur	Could you send me a brochure?	Bana bir broşür gönderir misin?
eng	tur	Senators made a decision.	Senatörler bir karar verdiler.
eng	tur	Charity begins at home.	Yardımseverlik evde başlar.
eng	tur	Hey, I should get your number.	Hey, numaranı almalıyım.
eng	tur	I believe that.	Ben ona inanıyorum.
eng	tur	We need to do this report again.	Bu raporu yeniden yapmalıyız.
eng	tur	Tom thinks Mary will be sympathetic.	Tom Mary'nin sempatik olacağını düşünüyor.
eng	tur	Tom doesn't like popcorn.	Tom patlamış mısırdan hoşlanmaz.
eng	tur	I'd like to see them both.	Onların ikisini de görmek isterim.
eng	tur	Tom has to have everything his own way.	Tom her şeye kendi yoluyla sahip olmak zorunda.
eng	tur	I was lucky the train was late. Otherwise, I would've missed it.	Tren geç kaldığı için şanslıydım. Aksi takdirde onu kaçırırdım.
eng	tur	When I was your age, I was already married.	Ben senin yaşındayken zaten evliydim.
eng	tur	She shaves her legs.	O bacaklarını tıraş eder.
eng	tur	I've been in court all day.	Bütün gün mahkemede bulundum.
eng	tur	Somebody needs to be here for the children.	Çocuklar için birinin burada olması gerekiyor.
eng	tur	Tom will likely be hungry.	Tom muhtemelen acıkacak.
eng	tur	We went to Boston, where we stayed a week.	Boston'a gittik, orada bir hafta kaldık.
eng	tur	Tom asked me to teach him how to say "thank you" in French.	Tom bana Fransızcada "teşekkür ederim" demeyi öğretmemi istedi.
eng	tur	Tom is a crusader.	Tom bir haçlı.
eng	tur	He says that he wants to speak to you.	O sizinle konuşmak istediğini söylüyor.
eng	tur	You'll have to ask Tom.	Tom'a sormak zorunda kalacaksın.
eng	tur	Tom doesn't agree with Mary on that point.	Tom o konuda Mary ile aynı fikirde değildir.
eng	tur	It was preventable.	O önlenebilirdi.
eng	tur	I got home around 2:30.	Eve saat 2.30 civarında vardım.
eng	tur	Some people say that eating late at night is bad for your health.	Bazı insanlar gece geç saatlerde yemek yemenin sağlığınız için kötü olduğunu söylüyorlar.
eng	tur	In Japan, people legally become adults when they turn twenty.	Japonya'da, insanlar yirmi yaşına girdiklerinde yasal olarak yetişkin olurlar.
eng	tur	I couldn't find a job.	Bir iş bulamadım.
eng	tur	I'm not a teacher and don't want to become one.	Ben bir öğretmen değilim ve olmak istemiyorum.
eng	tur	His data is often inaccurate.	Onun verileri genellikle yanlıştır.
eng	tur	If anyone has any problems, tell them to call me.	Herhangi birinin bir sorunu varsa onlara beni aramalarını söyle.
eng	tur	Tom seems aggressive.	Tom saldırgan görünüyor.
eng	tur	Tom is no longer covered by his parents' health insurance.	Tom artık ebeveynlerinin sağlık sigortası kapsamında değil.
eng	tur	Do you want her there?	Onu orada istiyor musunuz?
eng	tur	A dog is sitting on the carpet.	Bir köpek halının üzerinde oturuyor.
eng	tur	You won't be able to do anything about that now.	Şimdi onun hakkında bir şey yapamayacaksın.
eng	tur	Layla started dating because she desperately wanted to find the perfect man.	Leyla umutsuzca mükemmel erkeği bulmak için flört etmeye başladı.
eng	tur	Tom isn't likely to be as busy as you think.	Tom sandığın kadar meşgul değil.
eng	tur	Pizza tastes different when it's cold.	Pizza, soğuk olduğu zaman farklı tada sahiptir.
eng	tur	They were prohibited from leaving the hotel.	Otelden ayrılmaları yasaklandı.
eng	tur	Tom took her in his arms.	Tom onu ​​kollarına aldı.
eng	tur	Can we eat now?	Şimdi yemek yiyebilir miyiz?
eng	tur	Few people know about it.	Bunun hakkında çok az sayıda kişi biliyor.
eng	tur	They're after us.	Onlar bizim peşimizdeler.
eng	tur	Tom vacuumed his bedroom.	Tom yatak odasını temizledi.
eng	tur	Keep the rest for yourself.	Gerisini kendin için sakla.
eng	tur	I like your sarong style skirt.	Malaya peştemalı tarzı elbiseni seviyorum.
eng	tur	Pears are canned in this factory.	Armutlar bu fabrikada konservelenir.
eng	tur	You must not go out after dinner.	Akşam yemeğinden sonra dışarı çıkmamalısın.
eng	tur	I don't approve of it.	Ben bunu onaylamıyorum.
eng	tur	It was a bitter pill to swallow.	Yutulacak acı bir haptı.
eng	tur	Having lived in the town, I'm not a stranger there.	Kasabada yaşadığım için orada bir yabancı değilim.
eng	tur	Sometimes we have to serve our husbands like slaves.	Bazen köle gibi erkeğimize hizmet etmek zorundayız.
eng	tur	Let me think about it a bit longer.	Onun hakkında biraz daha uzun düşüneyim.
eng	tur	Are you going to be there for a while?	Bir süre için orada olacak mısın?
eng	tur	They released a new album.	Onlar yeni bir albüm çıkardı.
eng	tur	Tell me what I want to know.	Bana ne bilmek istediğimi söyle.
eng	tur	Tom doesn't want to talk about it.	Tom o konu hakkında konuşmak istemiyor.
eng	tur	Somebody will see us.	Biri bizi görecek.
eng	tur	Let's use this car.	Bu arabayı kullanalım.
eng	tur	Tom almost laughed.	Tom neredeyse güldü.
eng	tur	He got what he deserved.	Hak ettiğini aldı.
eng	tur	Unless caught stealing, one is not a thief.	Çalarken yakalanmadıkça, biri hırsız değildir.
eng	tur	We just don't see it often.	Biz sadece onu sık sık görmüyoruz.
eng	tur	Where do you stay when you're in Boston?	Boston'da iken nerede kalıyorsunuz?
eng	tur	Tom says he doesn't know why Mary went to Boston.	Tom, Mary'nin neden Boston'a gittiğini bilmediğini söylüyor.
eng	tur	We weren't real good at it.	Biz o konuda çok iyi değildik.
eng	tur	Who is the victim of the accident?	Kazanın kurbanı kimdir?
eng	tur	I know a place we can go.	Gidebileceğimiz bir yer biliyorum.
eng	tur	I will have him come here the day after tomorrow.	Ben onu yarından sonraki gün buraya getireceğim.
eng	tur	Stay at your house until six o'clock.	Saat altıya kadar evinde kal.
eng	tur	He enters my house.	O benim evime girer.
eng	tur	Tom should've been court-martialed.	Tom askeri mahkemede olmalıydı.
eng	tur	As far as I know, there is nothing wrong with his plan.	Bildiğim kadarıyla onun planında yanlış bir şey yok.
eng	tur	I met her only once.	Onunla sadece bir kez tanıştım.
eng	tur	Tom didn't follow my advice.	Tom tavsiyemi dinlemedi.
eng	tur	I've never played golf.	Asla golf oynamadım.
eng	tur	I can imagine that.	Onu hayal edebilirim.
eng	tur	Tom is old enough to know better.	Tom daha iyiyi bilmek için yeterince yaşlıdır.
eng	tur	If you like, I can do that for you.	Eğer istersen onu senin için yapabilirim.
eng	tur	Please let me know if you need anything.	Bir şeye ihtiyacın olursa lütfen bana bildir.
eng	tur	Tom will check it out.	Tom bunu kontrol edecek.
eng	tur	We've changed so many things.	Pek çok şeyi değiştirdik.
eng	tur	I put my arms around his neck.	Kollarımı onun boynuna koydum.
eng	tur	Jackson accepted their advice.	Jackson onların tavsiyesini kabul etti.
eng	tur	Tom wanted to do that right away.	Tom onu hemen yapmak istiyordu.
eng	tur	Tom lacks discipline.	Tom disiplinden yoksun.
eng	tur	We are going to stay some weeks, together.	Birkaç hafta kalacağız, birlikte.
eng	tur	I didn't know where I was.	Nerede olduğumu bilmiyordum.
eng	tur	Just tell her what you need.	Sadece ona neye ihtiyacın olduğunu söyle.
eng	tur	He's the man I told you about.	O sana bahsettiğim adam.
eng	tur	Tom thought that Mary would like John.	Tom Mary'nin John'u seveceğini düşündü.
eng	tur	In brief, I need money. Please lend it to me!	Kısaca, paraya ihtiyacım var. Onu bana ödünç Lütfen!
eng	tur	What did it mean?	O ne ifade ediyordu?
eng	tur	Everybody was staring at her.	Herkes ona bakıyordu.
eng	tur	I'd rather it didn't come to that.	İşin oraya varmamasını tercih ederim.
eng	tur	He opened his mouth.	O ağzını açtı.
eng	tur	Tom isn't very tough.	Tom çok sert değil.
eng	tur	We painted the house green.	Biz evi yeşile boyadık.
eng	tur	I don't want to go out tonight.	Bu gece dışarı çıkmak istemiyorum.
eng	tur	Tom is quite an expert.	Tom tam bir uzman.
eng	tur	How can you say something like that?	Öyle bir şeyi nasıl söyleyebilirsin?
eng	tur	Tom was a university student last year.	Tom geçen sene üniversite öğrencisiydi.
eng	tur	Tom still has a chance.	Tom'un hâlâ bir şansı var.
eng	tur	Your plan requires a large amount of money.	Senin planın çok miktarda para gerektirir.
eng	tur	I have to keep trying.	Denemeye devam etmek zorundayım.
eng	tur	Do you think there will be a coup?	Bir darbe olacağını düşünüyor musun?
eng	tur	I'm certain that'll happen.	Bunun olacağına eminim.
eng	tur	I can trust her.	Ona güvenebilirim.
eng	tur	I can't stand this any longer.	Buna daha fazla katlanamam.
eng	tur	I don't know how or why it's happening.	Bunun nasıl ve neden olduğunu bilmiyorum.
eng	tur	The British troops fought bravely, but were unable to stop the Germans.	İngiliz birlikleri cesurca savaştı, ancak Almanları durduramadılar.
eng	tur	Tangerines contain a lot of vitamin C.	Mandalina çok miktarda C vitamini içerir.
eng	tur	Does faith healing work?	Telkinle tedavi işe yarar mı?
eng	tur	Tom thought Mary wouldn't help him.	Tom Mary'nin ona yardım etmeyeceğini düşündü.
eng	tur	We all played well.	Hepimiz iyi oynadık.
eng	tur	They all looked for the lost child.	Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.
eng	tur	Nothing bothers Tom.	Hiçbir şey Tom'u rahatsız etmez.
eng	tur	Hopefully I won't get sick!	İnşallah hastalanmam!
eng	tur	I'm fed up with your attitudes.	Ben senin davranışlarından bıktım.
eng	tur	You can see stars with a telescope.	Bir teleskopla yıldızları görebilirsin.
eng	tur	Arson is a criminal act.	Kundaklama cezai bir suçtur.
eng	tur	I know why Tom got sick.	Tom'un neden hastalandığını biliyorum.
eng	tur	How did you get in? Do you have a key?	İçeri nasıl girdin? Anahtarın var mı?
eng	tur	I'm just being pragmatic.	Ben sadece faydacı davranıyorum.
eng	tur	Can you let me by?	Geçmeme izin verir misin?
eng	tur	You shouldn't pay any attention to his eccentricities.	Onun eksanterik hareketlerine hiç önem vermemelisin.
eng	tur	I could hardly hear him.	Onu güçlükle duyabiliyordum.
eng	tur	Tom hit me by mistake.	Tom bana yanlışlıkla çarptı.
eng	tur	My hubby and I used to go mountain climbing together.	Kocam ve ben birlikte dağ tırmanışına giderdik.
eng	tur	What species of tree is this?	Bu, hangi tür ağaçtan?
eng	tur	You can't park here.	Burada park edemezsin.
eng	tur	Sami and Layla found out that they couldn't have children.	Sami ve Leyla çocuklarının olamayacağını öğrendiler.
eng	tur	In an earthquake, the ground can shake up and down, or back and forth.	Bir depremde, yer yukarı ve aşağı ya da geriye ve ileriye sallanabilir.
eng	tur	He gets along well with the people in his neighborhood.	O, çevresindeki insanlarla iyi geçiniyor.
eng	tur	There is much furniture in this room.	Bu odada çok mobilya var.
eng	tur	I watched the basketball game on TV.	TV de basketbol oyunu izledim.
eng	tur	I'm trying to cheer you up.	Sizi keyiflendirmeye çalışıyorum.
eng	tur	Have we been to Paris?	Paris'e gittik mi?
eng	tur	Layla's nightmare was only just beginning.	Leyla'nın kabusu daha yeni başlıyordu.
eng	tur	That's not funny.	Hiç komik değil.
eng	tur	How much of this stuff is Tom's and yours?	Bu şeylerin ne kadarı Tom ve senin?
eng	tur	Potentially, this disease could kill thousands.	Potansiyel olarak, bu hastalık binlerce kişiyi öldürebilir.
eng	tur	Tom didn't win a medal.	Tom bir madalya kazanamadı.
eng	tur	Everything came together at the last minute.	Her şey son dakikada çözüldü.
eng	tur	Which one is better?	Hangi biri daha iyi?
eng	tur	He's eating Uzbek pilaf at the restaurant now.	O, şimdi restoranda Özbek pilavı yiyor.
eng	tur	You're on top of the bell curve.	Sen çan eğrisinin tepesindesin.
eng	tur	Sami's behavior made Layla really uncomfortable.	Sami'nin davranışı Leyla'yı gerçekten rahatsız etti.
eng	tur	He has no common sense.	Onun sağ duyusu yok.
eng	tur	I helped my mother wash the dishes.	Annemin bulaşıkları yıkamasına yardım ettim.
eng	tur	He doesn't have a dry sense of humor.	Onun kuru espri anlayışı yok.
eng	tur	Please help yourself.	Lütfen rahatına bak.
eng	tur	I was very sober at the time.	O zaman çok ağırbaşlıydım.
eng	tur	What can you give me?	Bana ne verebilirsin?
eng	tur	How could you tell Tom didn't like his job?	Tom'un işini sevmediğini nasıl söyleyebilirsin?
eng	tur	I wasn't able to rent a car.	Bir araba kiralayamadım.
eng	tur	What don't you have?	Neyiniz yok?
eng	tur	Tom really didn't say much.	Tom gerçekten çok şey söylemedi.
eng	tur	We've made way too many mistakes.	Biz çok sayıda hata yaptık.
eng	tur	I couldn't care less if the teacher is mad at me.	Öğretmenin bana kızgın olup olmadığı umurumda değil.
eng	tur	Tom and Mary don't seem to be happy to see each other.	Tom ve Mary birbirlerini gördüklerine memnun olmuş gibi görünmüyorlar.
eng	tur	Tom and Mary seem to be very happy together.	Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyorlar.
eng	tur	This kind of rose grows wild.	Bu gül çeşidi, yabani olarak yetişir.
eng	tur	Are you interested in buying an encyclopedia?	Bir ansiklopedi almakla ilgileniyor musunuz?
eng	tur	Tom said I looked pretty tired.	Tom çok yorgun göründüğümü söyledi.
eng	tur	I won't say much.	Çok şey söylemeyeceğim.
eng	tur	He works as a ghost writer.	O, hayalet yazar olarak çalışıyor.
eng	tur	I often converse with her.	Ben sık sık onunla sohbet ederim.
eng	tur	Here's Tom's number.	İşte Tom'un numarası.
eng	tur	I wanted to apologize to Tom.	Tom'dan özür dilemek istedim.
eng	tur	Most developing countries are suffering from overpopulation.	Çoğu gelişmekte olan ülkeler aşırı nüfustan müzdarip.
eng	tur	Let's make a recording.	Bir albüm yapalım.
eng	tur	I now view life differently than I used to.	Ben şimdi hayata eskisinden daha farklı bakıyorum.
eng	tur	I'm sorry for my terrible French. I'm still a beginner.	Berbat Fransızcam için özür dilerim. Ben hala başlangıç düzeyindeyim.
eng	tur	Tom should've done it the way you suggested.	Tom'un onu önerdiğin şekilde yapması gerekirdi.
eng	tur	I'm going back to college.	Üniversiteye geri dönüyorum.
eng	tur	How much do we need to pay?	Ne kadar ödememiz gerekiyor?
eng	tur	Please forget I called.	Lütfen aradığımı unut.
eng	tur	They got married very young.	Onlar çok geç evlendiler.
eng	tur	Can we drive you home?	Seni eve götürebilir miyiz?
eng	tur	What does it taste like?	Onun nasıl tadı var?
eng	tur	Sami found out where he worked.	Sami çalıştığı yeri buldu.
eng	tur	Do you agree to our proposal?	Teklifimizi kabul ediyor musun?
eng	tur	Everything was kept separate.	Her şey ayrı tutuldu.
eng	tur	Get your hands off me.	Ellerini üzerimden çek.
eng	tur	Tom is nibbling on a carrot stick.	Tom bir havuç çubuğu kemiriyor.
eng	tur	We had plenty of snow last year.	Geçen yıl çok karımız vardı.
eng	tur	She went at the invitation of an unknown man.	Kim olduğu bilinmeyen bir adamın daveti üzerine gitti.
eng	tur	Can you explain what you're talking about?	Ne hakkında konuştuğunu açıklayabilir misin?
eng	tur	He began to eat lunch.	O öğle yemeği yemeğe başladı.
eng	tur	Your flight's been canceled.	Uçuşunuz iptal edildi.
eng	tur	Did Tom tell you where he was last night?	Tom sana dün gece nerede olduğunu söyledi mi?
eng	tur	Both Canada and Mexico border on the United States.	Hem Kanada hem de Meksika Amerika Birleşik Devletleriyle sınır komşusudur.
eng	tur	It is true that he is young, but he is wise.	Onun genç olduğu doğru fakat o akıllı.
eng	tur	When was the last time you broke your glasses?	En son ne zaman gözlüğünü kırdın?
eng	tur	Fewer people come here every year.	Buraya her yıl daha az kişi gelir.
eng	tur	Tom has too many strange ideas.	Tom'unbir sürügarip fikirleri var.
eng	tur	We're trying to get to Boston.	Boston'a varmaya çalışıyoruz.
eng	tur	Can you make Tom smile?	Tom'u güldürebilir misin?
eng	tur	Fadil influenced Dania in a positive way.	Fadıl, Dania'yı olumlu bir şekilde etkiledi.
eng	tur	Who's on your list?	Listenizde kimler var?
eng	tur	That just goes to prove that you are a liar.	O sadece senin bir yalancı olduğunu kanıtlamak için gidiyor.
eng	tur	Mom went to the supermarket.	Annem süpermarkete gitti.
eng	tur	Tom isn't concerned about that.	Tom bunun hakkında endişeli değil.
eng	tur	Is it OK if I turn on the lights?	Işıkları açarsam sorun olur mu?
eng	tur	I know that Tom is homeless.	Tom'un evsiz olduğunu biliyorum.
eng	tur	Michael speaks Japanese, not to mention English.	Michael İngilizcenin yanı sıra Japonca da konuşur.
eng	tur	That's something I'd never ever do.	Bu zinhar yapmayacağım bir şey.
eng	tur	I wanted to stop them.	Onları durdurmak istedim.
eng	tur	Tom is in cuffs.	Tom kelepçeli.
eng	tur	I'm in prison for a crime I didn't commit.	İşlemediğim bir suç için hapisteyim.
eng	tur	You drop seeds, and you move on. If the seeds are good, they'll take root.	Tohum saç ve yoluna devam et. Tohum iyiyse eğer, kök salacaktır.
eng	tur	You had been smoking, hadn't you?	Sen sigara içiyordun, değil mi?
eng	tur	I have to make a long-distance phone call.	Şehirlerarası bir telefon görüşmesi yapmak zorundayım.
eng	tur	Tom isn't very good at skiing.	Tom kayak yapmakta çok iyi değil.
eng	tur	He attended the meeting as the company representative.	O, şirket temsilcisi olarak toplantıya katıldı.
eng	tur	Tom went to the sink and poured the rest of his drink down the drain.	Tom lavaboya gitti ve içkisinin geriye kalanını döktü.
eng	tur	The old man had his only son die three years ago.	Yaşlı adamın tek oğlu üç yıl önce öldü.
eng	tur	Everybody likes french fries.	Herkes patates kızartması sever.
eng	tur	We want to clear up this problem.	Bu sorunu halletmek istiyoruz.
eng	tur	I met her on the way to school.	Okula giderken ona rastladım.
eng	tur	I think Tom is here already.	Sanırım Tom zaten burada.
eng	tur	Who's with him now?	Şimdi kim onunla birlikte?
eng	tur	20 boxes filled with pirate CDs and DVDs were found.	Korsan CD ve DVD dolu 20 kutu bulundu.
eng	tur	It's not all bad.	O büsbütün kötü değil.
eng	tur	Thank you for climbing this tree to help me.	Bana yardımcı olmak için bu ağaca tırmandığın için teşekkürler.
eng	tur	I heard that Tom has died.	Tom'un öldüğünü duydum.
eng	tur	Tom deserves the firing squad.	Tom idam mangasını hak ediyor.
eng	tur	I would like to live in a large city.	Ben geniş bir şehirde yaşamayı isterim.
eng	tur	That was her.	O oydu.
eng	tur	Are you talking about my friend?	Arkadaşım hakkında mı konuşuyorsun?
eng	tur	Do you think I'm getting fat?	Şişmanladığımı düşünüyor musun?
eng	tur	I moved closer, so I could hear better.	Yaklaştım, böylece daha iyi duyabildim.
eng	tur	Tom told me he did that already.	Tom bana bunu zaten yaptığını söyledi.
eng	tur	Would you like to take part in this risky experiment?	Bu tehlikeli deneye katılmak ister misiniz?
eng	tur	Why not let me help you?	Neden sana yardım etmeme izin vermiyorsun?
eng	tur	She undressed to take a bath.	Banyo almak için elbisesini çıkardı.
eng	tur	What concerns the citizens of today?	Bugünün vatandaşlarını ilgilendiren şey nedir?
eng	tur	What did you come in here for?	Niçin buraya geldin?
eng	tur	Tom doesn't like Mary's living there alone.	Tom Mary'nin orada yalnız yaşamasından hoşlanmıyor.
eng	tur	Tom held on to the rope as long as he could.	Tom ipi elinden geldiği kadar uzun süre tuttu.
eng	tur	Memories of the good old days came flooding back one after another.	Eski güzel günlerin hatıraları sel gibi peş peşe geldi.
eng	tur	A good doctor is sympathetic to his patients.	İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
eng	tur	We're observant.	Biz dikkatliyiz.
eng	tur	Let's all do it.	Hepimiz bunu yapalım.
eng	tur	Tom walked Kate home.	Tom yürüyerek Kate'in evine gitti.
eng	tur	I think Tom and John are identical twins.	Sanırım Tom ve John tek yumurta ikizleri.
eng	tur	I will return for you in 20 minutes.	20 dakika içinde senin için döneceğim.
eng	tur	Tom wondered how Mary managed to win.	Tom Mary'nin kazanmayı nasıl başardığını merak etti.
eng	tur	Tom hid behind the curtain.	Tom perdenin ardında saklandı.
eng	tur	Tom walked into the living room.	Tom oturma odasına girdi.
eng	tur	He was operated on for lung cancer.	Akciğer kanseri için ameliyat edildi.
eng	tur	It's easy to misinterpret the actions and intentions of others.	Başkalarının niyet ve hareketlerini yorumlamakta yanlışa düşmek kolaydır.
eng	tur	Tom wanted to be friends with Mary.	Tom Mary ile arkadaş olmak istiyordu.
eng	tur	Please beat the eggs.	Lütfen yumurtaları çırpın.
eng	tur	What's the best way to say this in French?	Bunu Fransızca söylemek için en iyi yol nedir?
eng	tur	We are living in the age of nuclear power.	Nükleer güç çağında yaşıyoruz.
eng	tur	Does Tom enjoy it?	Tom bundan zevk alıyor mu?
eng	tur	I give you my word.	Sana söz veriyorum.
eng	tur	I know Tom isn't busy.	Tom'un meşgul olmadığını biliyorum.
eng	tur	Thank you for submitting your work to this journal.	Çalışmanızı bu dergiye gönderdiğiniz için teşekkürler.
eng	tur	Old in body but young at heart.	Vücutta yaşlı ama kalpte genç.
eng	tur	It's going to be embarrassing.	Bu utanç verici olacak.
eng	tur	Are you ready for bed?	Yatmaya hazır mısın?
eng	tur	Tom will call me.	Tom beni arayacak.
eng	tur	I add sentences to Tatoeba almost every day.	Ben neredeyse her gün Tatoeba'ya cümle eklerim.
eng	tur	I made fun of Tom's accent.	Tom'un aksanıyla dalga geçtim.
eng	tur	I heard someone tell Tom about what happened.	Birinin ne olduğu hakkında Tom'a söylediğini duydum.
eng	tur	Is there anybody who knows first aid?	İlk yardım bilen biri var mı?
eng	tur	The Antilles Sea is often stirred up by hurricanes.	Antiller Denizi sık sık kasırgalar tarafından karıştırılır.
eng	tur	It was an amazing feeling.	İnanılmaz bir duyguydu.
eng	tur	Give me his picture.	Onun resmini bana ver.
eng	tur	I didn't want the money.	Parayı istemedim.
eng	tur	We saw Tom off at the airport.	Tom'u havalimanına kadar geçirdik.
eng	tur	Tom wasn't born rich.	Tom zengin doğmadı.
eng	tur	Tom requires constant care.	Tom sürekli bakım gerektirir.
eng	tur	Tom is a French teacher and so is Mary.	Tom bir Fransızca öğretmeni ve Mary de öyle.
eng	tur	Today is Tuesday, October 1st.	Bugün 1 ekim salıdır.
eng	tur	The soldiers had target practice in the morning.	Askerler sabahleyin atış talimi yaptı.
eng	tur	How much do we have to pay?	Ne kadar ödemek zorundayız?
eng	tur	They went in search of treasure.	Hazine aramaya gittiler.
eng	tur	I wonder when Tom wants to do that.	Tom'un onu ne zaman yapmak istediğini merak ediyorum.
eng	tur	Give him a minute.	Ona bir dakika ver.
eng	tur	Just give us a couple minutes.	Bize sadece birkaç dakika ver.
eng	tur	I was about to leave my house when she rang me up.	O beni aradığında evden ayrılmak üzereydim.
eng	tur	Tom didn't think that Mary was busy.	Tom Mary'nin meşgul olduğunu düşünmedi.
eng	tur	I have to get some sleep.	Biraz uyumalıyım.
eng	tur	The procedure must be executed correctly and completely.	Prosedür doğru ve eksiksiz yürütülmelidir.
eng	tur	I'll take you to Tom.	Seni Tom'a götüreceğim.
eng	tur	I thought your heart was made of stone.	Taş kalpli olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	I can definitely do that.	Bunu kesinlikle yapabilirim.
eng	tur	Are you OK, Tom?	İyi misin, Tom?
eng	tur	I wouldn't do that to anybody.	Bunu kimseye yapmazdım.
eng	tur	Tom is leaving at 2:30 this afternoon.	Tom bu öğleden sonra saat 2.30'da gidiyor.
eng	tur	I've never asked you for anything.	Herhangi bir şey için sana asla soru sormadım.
eng	tur	We must try not to be repetitive.	Tekrarcı olmamaya çalışmalıyız.
eng	tur	You should be more considerate of your parents.	Ailene daha saygılı olmalısın.
eng	tur	I wish that Tom would visit us more often.	Keşke Tom bizi daha sık ziyaret etse.
eng	tur	I met him at church.	Onunla kilisede tanıştım.
eng	tur	I'm sorry. I'm partly responsible for it.	Üzgünüm. Ben bunun için kısmen sorumluyum.
eng	tur	This is a boring movie.	Bu sıkıcı bir film.
eng	tur	We have to cooperate.	İşbirliği yapmak zorundayız.
eng	tur	Josh asked me out, but I told him where to go.	Josh beni davet etti ama ona nereye gideceğimi söyledim.
eng	tur	Tom is liable to leave.	Tom ayrılmakla yükümlüdür.
eng	tur	Things changed.	İşler değişti.
eng	tur	You should call for a doctor.	Senin bir doktor çağırman gerekir.
eng	tur	Tom told Mary to wait for him.	Tom Mary'ye onu beklemesini söyledi.
eng	tur	I think Tom is lazy.	Tom'un tembel olduğunu düşünüyorum.
eng	tur	Do you know the reason why the sky looks blue?	Gökyüzünün mavi görünmesinin nedenini biliyor musun?
eng	tur	Why does that interest you?	O neden seni ilgilendiriyor?
eng	tur	That boy is Tony, isn't he?	Şu çocuk Tony, değil mi?
eng	tur	Do you know Tom well enough to ask him to do this?	Tom'u bunu yapmasını isteyecek kadar iyi tanıyor musun?
eng	tur	Foxes, squirrels, hedgehogs, and many other small animals live in this forest.	Bu ormanda tilkiler, sincaplar, kirpiler ve diğer birçok küçük hayvanlar yaşar.
eng	tur	Would you like to go get something to eat?	Yiyecek bir şey almaya gitmek ister misin?
eng	tur	I want to have this cassette recorder fixed.	Bu teybi tamir ettirmek istiyorum.
eng	tur	How did you find out it was Tom who stole your bicycle?	Bisikletini çalanın Tom olduğunu nasıl öğrendin?
eng	tur	I don't think Tom needs very much help.	Tom'un çok fazla yardıma ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.
eng	tur	Tom let me sing with his band.	Tom grubuyla şarkı söylememe izin verdi.
eng	tur	If you need advice, don't hesitate to ask for it.	Tavsiyeye ihtiyacınız olursa bunu istemeye çekinmeyin.
eng	tur	Should I comb your hair?	Saçını taramalı mıyım?
eng	tur	Fadil began to disappear for long periods of time.	Fadıl uzun süreli dönemlerle ortadan kaybolmaya başladı.
eng	tur	He makes it a rule to go to bed at eleven o'clock.	O saat on birde yatmayı prensip edinmektedir.
eng	tur	He commanded me to leave the bedroom immediately.	Yatak odasını hemen terk etmemi emretti.
eng	tur	I'm getting a lawyer.	Ben bir avukat oluyorum.
eng	tur	Tom seemed to be making progress.	Tom'da ilerleme var gibi görünüyordu.
eng	tur	Tom told Mary that he could smell alcohol on John's breath.	Tom Mary'ye John'un nefesinde alkol kokusu alacağını söyledi.
eng	tur	He's a wonderful educator.	O harika bir eğitimci.
eng	tur	Where were they?	Onlar nerdeydi?
eng	tur	Tom is looking for a good place to pitch the tent.	Tom çadırı kurmak için iyi bir yer arıyor.
eng	tur	The keys are on the dresser next to my hat.	Anahtarlar şapkamın yanındaki konsolda.
eng	tur	You have to take this.	Bunu almak zorundasın.
eng	tur	He has a nimble mind.	Onun çevik bir zekası var.
eng	tur	Our school became coeducational a long time ago.	Okulumuz uzun zaman önce karma eğitim oldu.
eng	tur	What did you change?	Ne değiştirdin?
eng	tur	Just find her.	Sadece onu bul.
eng	tur	Drop the knife!	Bıçağını bırak!
eng	tur	Sami wanted to hurt Layla.	Sami, Leyla'yı incitmek istedi.
eng	tur	Tom knows something's wrong.	Tom bir şeyin yanlış olduğunu biliyor.
eng	tur	The USA is very big.	ABD çok büyük.
eng	tur	They are planning to settle in New Zealand.	Yeni Zelandaya yerleşmeyi planlıyorlar.
eng	tur	Have a nice Thanksgiving!	Şükran Günün kutlu olsun!
eng	tur	We should tell everyone what happened.	Ne olduğunu herkese söylemeliyiz.
eng	tur	Our team isn't likely to win.	Muhtemelen bizim takım kazanmayacak.
eng	tur	What did Tom say exactly?	Tom tam olarak ne söyledi?
eng	tur	I've got something of yours. Why don't you come here to get it back?	Bende senin bir şeyin var. Onu geri almak için neden buraya gelmiyorsun?
eng	tur	You should always keep your word.	Her zaman sözünü tutmalısın.
eng	tur	Tom won't be able to change anything.	Tom hiçbir şeyi değiştiremeyecek.
eng	tur	The stock market collapsed in 1929.	Borsa 1929'da dibe vurdu.
eng	tur	Tom came up with a good excuse.	Tom iyi bir bahane bulmuştu.
eng	tur	Did Tom really think we would help Mary?	Tom gerçekten Mary'ye yardım edeceğimizi düşündü mü?
eng	tur	I'm usually at home Monday afternoons.	Ben genellikle pazartesi öğleden sonraları evdeyim.
eng	tur	I wonder why no one tells the truth.	Hiç kimsenin neden doğruyu söylemediğini merak ediyorum.
eng	tur	I don't understand why you want to do that.	Neden onu yapmak istediğini anlamıyorum.
eng	tur	The boss considered firing Tom, but decided against it.	Patron Tom'u işten kovmayı düşündü fakat bunun aleyhinde karar verdi.
eng	tur	You were terrific.	Müthiştin.
eng	tur	I prefer spending time indoors.	Ben kapalı yerde vakit geçirmeyi tercih ederim.
eng	tur	Usain Bolt is still the fastest man in the world.	Usain Bolt hala dünyadaki en hızlı adam.
eng	tur	I am from Shikoku.	Şikokuluyum.
eng	tur	I found no money left in my pocket.	Cebimde kalmış para bulmadım.
eng	tur	I can't give it to them.	Bunu onlara veremem.
eng	tur	Tom is good at dealing with children.	Tom çocuklarla iyi anlaşıyor.
eng	tur	She is a very clever liar.	O çok akıllı bir yalancıdır.
eng	tur	Are you very hungry?	Karnın çok mu acıktı?
eng	tur	Have you ever changed a diaper before?	Daha önce hiç bebek bezi değiştirdin mi?
eng	tur	He is busier than Taro.	O, Taro'dan daha meşguldür.
eng	tur	She took some meat from the plate.	Tabaktan biraz et aldı.
eng	tur	He made some mistakes on the test.	Testte bazı yanlışlar yaptı.
eng	tur	You're the most important woman in the whole world.	Sen tüm dünyadaki en önemli kadınsın.
eng	tur	I read all kinds of books.	Her tür kitabı okudum.
eng	tur	I'm not certain.	Emin değilim.
eng	tur	This is a genuine picture by Picasso.	Bu, Picasso tarafından yapılmış gerçek bir resimdir.
eng	tur	I've done that quite a lot.	Onu pek çok defa yaptım.
eng	tur	Tom answered the question.	Tom soruyu cevapladı.
eng	tur	He is always looking for a good job.	O daima iyi bir iş arıyor.
eng	tur	Tom should tell Mary he's sorry.	Tom, Mary'e üzgün olduğunu söylemeli.
eng	tur	They sat around the table to play cards.	Onlar iskambil oynamak için masanın etrafına oturdular.
eng	tur	Tom shared an article on Facebook without even reading it.	Tom Facebook'ta onu okumadan bir makale paylaştı.
eng	tur	Time flies.	Zaman uçar.
eng	tur	He was caught by the police.	O, polis tarafından yakalandı.
eng	tur	As soon as he saw the policeman, he ran for it.	O, polisi görür görmez tabanları yağladı.
eng	tur	Tom didn't go shopping yesterday, did he?	Tom dün alışverişe gitmedi, değil mi?
eng	tur	There was a welcome mat in front of the door.	Kapının önünde bir paspas vardı.
eng	tur	In comparison to him, I am still older.	Onunla kıyaslarsak, ben hâlâ daha büyüğüm.
eng	tur	It's not hard.	Zor değil.
eng	tur	Tom doesn’t age.	Tom yaşlanmıyor.
eng	tur	Tom is not coming.	Tom gelmiyor.
eng	tur	Don't play poker with Tom.	Tom ile poker oynama.
eng	tur	I have a much better idea.	Oldukça daha iyi bir fikrim var.
eng	tur	Tom asked Mary to return the money that he had lent her.	Tom Mary'nin onun ona ödünç verdiği parayı iade etmesini istedi.
eng	tur	It only took an hour.	Sadece bir saat sürdü.
eng	tur	Were you able to convince Tom to help you wash your car?	Tom'u arabanı yıkamana yardım etmeye ikna edebildin mi?
eng	tur	Did you vote yet?	Henüz oy verdiniz mi?
eng	tur	Tom has a two-room house.	Tom'un iki odalı bir evi var.
eng	tur	I wanted Tom to try harder.	Tom'un daha çok denemesini istedim.
eng	tur	That is your book.	O senin kitabındır.
eng	tur	A mosquito just bit me.	Bir sivrisinek az önce beni ısırdı.
eng	tur	What's going on with you?	Sana neler oluyor?
eng	tur	It's a pity that Tom couldn't be here today.	Ne yazık ki Tom bugün buraya gelemedi.
eng	tur	I'm going to leave.	Gideceğim.
eng	tur	I certainly hope that'll happen.	Onun olacağını kesinlikle umuyorum.
eng	tur	Tom is three months older than me.	Tom benden üç ay daha büyük.
eng	tur	I want freedom.	Özgürlük istiyorum.
eng	tur	Tell me later.	Bana sonra söyle.
eng	tur	Tom said he wanted to be here.	Tom burada olmak istediğini söyledi.
eng	tur	I can't answer that yet.	Henüz cevaplayamam.
eng	tur	There must be something we can do.	Yapabileceğimiz bir şey olmalı.
eng	tur	I have read the book.	Ben kitabı okudum.
eng	tur	I'll sell you this at a very reasonable price.	Bunu size çok makul bir fiyata satacağım.
eng	tur	You aren't supposed to swim here.	Burada yüzmemen gerekiyor.
eng	tur	Why don't you give up?	Neden vazgeçmiyorsun?
eng	tur	He is no longer the shy boy he was.	O artık eski utangaç çocuk değil.
eng	tur	Ashamedly, I went along with it.	Utanarak, onu destekledim.
eng	tur	She treated him for a broken leg.	Onun kırık bacağını tedavi etti.
eng	tur	I think Tom sounds like a native French speaker.	Sanırım Tom doğuştan Fransızca bilen biri gibi geliyor.
eng	tur	I think it was a stupid thing to do.	Bence o yapmak için aptalca bir şeydi.
eng	tur	I love that plan.	O planı seviyorum.
eng	tur	You said you were working tomorrow.	Yarın çalışacağını söyledin.
eng	tur	Mary always greatly enjoyed reading Tom's poetic letters.	Mary her zaman Tom'un şiirsel mektuplarını okumaktan büyük zevk aldı.
eng	tur	Tom died in Mary's arms.	Tom Mary'nin kollarında öldü.
eng	tur	The king went hunting this morning.	Kral bu sabah ava gitti.
eng	tur	Please pass the sugar.	Lütfen şekeri ver.
eng	tur	What would you like to have for dinner?	Akşam yemeğine ne istersin?
eng	tur	She is deaf to my advice.	O, nasihatımı duymazdan gelir.
eng	tur	She told her son to wait a minute.	Oğluna bir dakika beklemesini söyledi.
eng	tur	I'll be late for the meeting if I don't hurry.	Acele etmezsem toplantıya geç kalacağım.
eng	tur	She burst into sobs.	O hıçkırıklara boğuldu.
eng	tur	I want to go somewhere on a trip.	Seyahatte bir yere gitmek istiyorum.
eng	tur	Children may imitate you.	Çocuklar sizi taklit edebilir.
eng	tur	You're going to be a mother.	Sen bir anne olacaksın.
eng	tur	We have illustrated the story with pictures.	Hikayeyi resimlerle açıkladık.
eng	tur	I can't remember the last time I had a martini.	En son ne zaman martini içtiğimi hatırlayamıyorum.
eng	tur	I lost patience with him.	Ona olan sabrımı yitirdim.
eng	tur	I'll soon catch up with you.	Kısa sürede sana yetişeceğim.
eng	tur	There's a lot of big game in that forest.	O ormanda birçok büyük av hayvanı var.
eng	tur	You won't have to do that today.	Bunu bugün yapmak zorunda olmayacaksın.
eng	tur	I never told her.	Ona asla söylemedim.
eng	tur	The view is beautiful beyond words.	Sözcüklerin ötesinde manzara çok güzel.
eng	tur	I was just talking about her.	Ben yalnızca onun hakkında konuşuyordum.
eng	tur	You can tell what a person is like by looking at his friends.	Bir kişinin nasıl biri olduğunu onun arkadaşlarına bakarak söyleyebilirsin.
eng	tur	They opposed any further spread of slavery.	Köleliğin daha fazla yayılmasına karşı çıktılar.
eng	tur	A lightyear is the distance that light travels in one year.	Işık yılı, ışığın bir yılda gittiği mesafedir.
eng	tur	Has she become crazy?	O deli mi oldu?
eng	tur	Tom is easy to get along with.	Tom ile geçinmek kolaydır.
eng	tur	We're not working for them.	Biz onlar için çalışmıyoruz.
eng	tur	I'll handle this.	Ben bunu halledeceğim.
eng	tur	I'll use it.	Onu kullanırım.
eng	tur	He seemed worried about his health.	Sağlığı hakkında endişeli görünüyordu.
eng	tur	The country is headed on the wrong track.	Ülke yanlış yolda ilerliyor.
eng	tur	According to the old man I met yesterday, cockroaches can be eaten and don't taste all that bad.	Dün tanıştığım yaşlı adama göre hamamböcekleri yenilebilir ve o kadar kötü tad vermez.
eng	tur	You shouldn't go out after dark.	Hava karardıktan sonra dışarı çıkmamalısın.
eng	tur	I'll wash dishes.	Bulaşıkları yıkayacağım.
eng	tur	How can I reach her?	Ona nasıl ulaşabilirim?
eng	tur	I've always liked you, Tom.	Seni her zaman sevdim, Tom.
eng	tur	He told me that he had lost his textbook the previous morning.	O bana önceki sabah ders kitabını kaybettiğini söyledi.
eng	tur	We need more firewood.	Daha çok yakacak oduna ihtiyacımız var.
eng	tur	Mary warned you.	Mary seni uyardı.
eng	tur	He is in front of the door.	O, kapının önünde.
eng	tur	I've been coaching three years.	Ben üç yıldır antrenörlük yapıyorum.
eng	tur	Tom didn't expect anyone to be there.	Tom birinin orada olmasını beklemiyordu.
eng	tur	Tom might not like it.	Tom onu sevmeyebilir.
eng	tur	We could've helped you.	Sana yardım edebilirdik.
eng	tur	Paul is smarter than Otto.	Paul Otto'dan daha zeki.
eng	tur	Tom told me that he thought Mary was wealthy.	Tom, Mary'nin zengin olduğunu düşündüğünü söyledi.
eng	tur	I'd like to have some cigars.	Birkaç puro almak istiyorum.
eng	tur	Tom helped Mary get up.	Tom, Mary'nin kalkmasına yardım etti.
eng	tur	Layla will go to the gas chamber for her crimes.	Leyla suçlarından dolayı gaz odasına gidecek.
eng	tur	It's already been five years since we began to study English.	İngilizce çalışmaya başlayalı zaten beş yıl oldu.
eng	tur	The murderer was finally caught last night.	Katil sonunda dün gece yakalandı.
eng	tur	Don't forget to floss.	Diş ipiyle temizlik yapmayı unutma.
eng	tur	Tom needs to get some sleep.	Tom biraz uyumalı.
eng	tur	Does he know anything?	O bir şey bilir mi?
eng	tur	Of course, I told them.	Elbette, ben onlara söyledim.
eng	tur	There is a long wait between trains.	Trenler arasında uzun bir bekleme var.
eng	tur	I felt very safe.	Ben kendimi çok güvende hissettim.
eng	tur	Aren't you ready for more?	Daha fazlasına hazır değil misin?
eng	tur	I want you to come.	Gelmeni istiyorum.
eng	tur	I can't remember where I put my passport.	Pasaportumu nereye koyduğumu hatırlamıyorum.
eng	tur	I'd be more than happy to help you clean out your garage.	Garajını temizlemene yardım etmekten mutluluk duyarım.
eng	tur	Tom doesn't have any real friends.	Tom'un hiç gerçek arkadaşı yok.
eng	tur	Tom wanted to understand.	Tom anlamak istiyordu.
eng	tur	Tom wasn't joking.	Tom şaka yapmıyordu.
eng	tur	To live is to fight.	Yaşamak mücadele etmektir.
eng	tur	I'm already busy.	Ben zaten meşgulüm.
eng	tur	Do you want some ice?	Biraz buz ister misin?
eng	tur	Mary lifted her head.	Mary başını kaldırdı.
eng	tur	I have no objection to what you want to do.	Ne yapmak istediğine itirazım yok.
eng	tur	Tom has been avoiding Mary.	Tom Mary'den kaçınmaktadır.
eng	tur	I wear a floral dress.	Çiçekli bir elbise giyiyorum.
eng	tur	I'm not accusing anyone.	Ben kimseyi itham etmiyorum.
eng	tur	Tom had a clear conscience.	Tom'un temiz bir vicdanı var.
eng	tur	Can they do better?	Onlar daha iyi yapabilir mi?
eng	tur	I hope you'll enjoy your leave.	Umarım izninizin keyfini çıkarırsınız.
eng	tur	Why is Tom dressed like that?	Neden Tom öyle giyinmiş?
eng	tur	I am afraid she is ill.	Korkarım ki o hastadır.
eng	tur	If the sun were to rise in the west, I wouldn't change my mind.	Güneş batıdan doğsa fikrimi değiştirmezdim.
eng	tur	The bus is usually late when it rains.	Yağmur yağdığında otobüs genellikle geç gelir.
eng	tur	Paraguay has two official languages: Spanish and Guarani.	Paraguay'ın iki resmi dili vardır: İspanyolca ve Guarani.
eng	tur	We aim to please.	Biz müşteri memnuniyeti için çalışıyoruz.
eng	tur	Tom has a secret.	Tom'un bir sırrı var.
eng	tur	We were pretty quiet.	Biz oldukça sessizdik.
eng	tur	"Do you recognize me?" I asked him. "We are old friends."	"Beni tanıyor musun?" diye ona sordum. "Biz eski arkadaşız."
eng	tur	Tom finally realized that he'd been wrong.	Tom sonunda hatalı olduğunu fark etti.
eng	tur	Do they live with you?	Onlar seninle mi yaşıyor?
eng	tur	Urgent business kept me from going shopping with you.	Acil iş seninle alışverişe gitmemi engelledi.
eng	tur	You're in the big time, Tom.	İşi büyüttün Tom.
eng	tur	Read the bottom of the page.	Bir sayfanın alt kısmını okuyun.
eng	tur	I think that Tom didn't mean to do that.	Sanırım Tom onu yapmak istemedi.
eng	tur	You aren't listening to what I'm saying.	Ne dediğimi dinlemiyorsun.
eng	tur	I saw Tom kissing another girl.	Tom'un başka bir kızla öpüştüğünü gördüm.
eng	tur	Did you hear what we said?	Ne dediğimizi duydun mu?
eng	tur	Tom thinks you know something.	Tom bir şey bildiğini düşünüyor.
eng	tur	As Tom tried to tell you, you're not allowed in here.	Tom'un sana söylemeye çalıştığı gibi, buraya giremezsin.
eng	tur	This is the house I live in.	Burası oturduğum ev.
eng	tur	It's like being in a candy store.	Bir bir şeker dükkanında olmak gibi.
eng	tur	Does our country need to invest in alternative energies?	Ülkemizin alternatif enerjilere yatırım yapması gerekiyor mu?
eng	tur	Well, I didn't exactly meet Tom.	Şey, Tom'la tam olarak tanışmadım.
eng	tur	We lost the game.	Biz oyunu kaybettik.
eng	tur	Tom is being naughty, isn't he?	Tom yaramazlık yapıyor, değil mi?
eng	tur	Was Tom here?	Tom burada mıydı?
eng	tur	Who benefits from all of that?	Bütün bunlardan kim yararlanır?
eng	tur	I'd like to be a dentist in the future.	Gelecekte bir dişçi olmak istiyorum.
eng	tur	I'll put your call through in a minute.	Konuşmanızı bir dakika içerisinde bağlayacağım.
eng	tur	Don't talk to him about this.	Bu konuda onunla konuşma.
eng	tur	You said almost all of your friends were Canadians.	Neredeyse tüm arkadaşlarınız Kanadalı olduğunu söylediniz.
eng	tur	You'll get wet.	Islanacaksınız.
eng	tur	All he could do was resist laughing.	Yapabileceği tek şey ısrarla gülmesiydi.
eng	tur	How has marriage changed your perspective in life?	Evlilik hayattaki bakış açınızı nasıl değiştirdi?
eng	tur	I'm not going to be a yes man.	Ben bir evet erkeği olmayacağım.
eng	tur	Tom got here ten to fifteen minutes after Mary.	Tom Mary'den on ila on beş dakika sonra buraya geldi.
eng	tur	Tom and Mary came to Boston with me.	Tom ve Mary benimle Boston'a geldi.
eng	tur	I haven't paid the bill yet.	Faturayı henüz ödemedim.
eng	tur	I suspect Tom was just being sarcastic.	Tom'un iğneleyici olduğundan şüpheleniyorum.
eng	tur	I think I can do it.	Ben bunu yapabileceğimi düşünüyorum.
eng	tur	Let's have a party tonight.	Bu gece bir parti verelim.
eng	tur	Tomorrow's weather should be sunny with occasional rain.	Yarınki hava güneşli ve nadiren yağışlı olmalı.
eng	tur	Tom said Mary is probably still nervous.	Tom Mary'nin muhtemelen hâlâ sinirli olduğunu söyledi.
eng	tur	Anyway, I know you must be busy, so let me go.	Her neyse, ben sizin meşgul olmak zorunda olduğunuzu biliyorum, bu yüzden gideyim.
eng	tur	"You can have whatever you want." "What about that?" "No, that's too expensive."	"Sen ne istersen alabilirsin." "Buna ne dersin?" "Hayır, o çok pahalı."
eng	tur	Tell me how to use the washing machine.	Bana çamaşır makinesinin nasıl kullanıldığını söyle.
eng	tur	I'm getting married in November.	Kasım ayında evleniyorum.
eng	tur	Tom's strange.	Tom gariptir.
eng	tur	What can Tom do about that?	Tom bu konuda ne yapabilir?
eng	tur	Tom wasn't here.	Tom burada değildi.
eng	tur	Tom said more than he'd planned to.	Tom yapmayı planladığından daha fazlasını söyledi.
eng	tur	He tore the dress to pieces.	O, elbiseyi parçaladı.
eng	tur	What if Tom did that?	Ya Tom bunu yapsaydı?
eng	tur	Ken did warn Tom.	Ken Tom'u uyardı.
eng	tur	Do you share those concerns?	O endişeleri paylaşıyor musunuz?
eng	tur	Tom hasn't been here for years.	Tom yıllardır burada değil.
eng	tur	You'd better tell Tom what to do.	Ne yapacağını Tom'a söylesen iyi olur.
eng	tur	Will you wake me at seven?	Beni yedide uyandırır mısın?
eng	tur	Are you afraid of him?	Ondan korkuyor musun?
eng	tur	Layla was Sami's ex-wife.	Leyla, Sami'nin eski karısıydı.
eng	tur	I don't see her.	Onu görmüyorum.
eng	tur	Airport workers are threatening to strike.	Havalimanı çalışanları grevle tehdit ediyorlar.
eng	tur	Tom decided to take a day off.	Tom bir gün izin almaya karar verdi.